Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/508 E. 2022/633 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/508
KARAR NO: 2022/633
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/129
KARAR NO: 2021/819
DAVA TARİHİ: 18/08/2016
KARAR TARİHİ: 24/11/2021
DAVA: Tazminat (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nun “Çayırova, … Mah. … Cad. No:… Çayırova” adresinde …-… Tic. adlı bir işyerinin bulunduğunu, 27/01/2016 tarihinde saat 10:00’da işyeri komşusunun arayarak bahçe kapısı, bahçede bulunan iki adet konteynır ve deponun kapı kilitlerinin kırık olduğunu ve kapılarının açık olduğunu söylemesi üzerine hırsızlık olayından haberdar olduğunu ve 27/01/2016 tarihinde Çayırova Polis Merkezinde şikayette bulunarak ifade verildiğini, müvekkilinin olaydan sonra durumu sigorta şirketine ihbar ettiğini, sigorta şirketi tarafından eksper incelemesi neticesinde hasar tespiti yapıldığını, sigorta bedelinin 700.000,00 TL olduğunu, eksper tarafından tespit edilen bedelin 715.000,00 TL olduğunu, işyerinin görülmeden sigorta şirketi tarafından sigorta edildiğini, müvekkilinin zararının 85.000,00 TL olduğunu, ancak 52.000,00 TL beyan edildiğini, gerçek zararın zamanla ortaya çıktığını, davalı şirketi tarafından 13.000,00 TL’nin (küsuratlı) ibra karşılığı müvekkiline teklif edildiğini, müvekkilinin kabul etmediğini, bu sebeple fazlaya ilişkin haktan saklı kalmak kaydıyla şimdilik 52.000,00 TL maddi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte tahsili ile yargılama giderleri ile avukatlık vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu hırsızlık olayının meydana geldiği iddia edilen taşınmaza ait 26/02/2015/2016 vadeli, … sayılı Yangın Sınai İşletme Sigorta Poliçesi bulunduğunu, davacının davadan önce şirkete başvuruda bulunduğunu, hasar dosyası açıldığını ve davacıya 13.270,00 TL ödeme yapılmak istendiğini ancak davacının ödemeyi kabul etmeyerek işbu davayı ikame ettiğini, poliçe özel şartları hırsızlık klozunda, bu teminatın, “sigortalı mahalde kepenk/parmaklık, kamera, alarm sistemi, özel güvenlik ya da gece bekçisi koşullarından en az birinin bulunması kaydı ile geçerlidir” şartı bulunduğunu, sadece asma kilit ile korunan mahal, depo ve konteynırlarda meydana gelen hırsızlık olayı nedeniyle oluşan zararın teminat kapsamı dışında olduğunu, müvekkili şirketin işbu zararlardan sorumluluğu olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/831 E. 2017/941 K. sayılı 15/11/2017 tarihli kararı ile;”…Sigortalının basiretli bir tacir olarak sigorta poliçesi tanzim edildikten sonra sigortalı işyerinin poliçe üzerinde yazılı olan şarta uygun olmadığını fark edip durumun düzeltilmesini sağlamak konusunda eksiklikleri gidermesi gerekirken gidermediği bu haliyle ihmal düzeyinde kusurunun bulunduğu, Hırsızlık olayında, sigortalının sigorta ettirdiği işyerini korumada kasten özensiz davrandığını gösterir delil ibraz edilemediği anlaşılmakla birlikte davalı sigortacının Sigortalanan işyerini görüp mevcut durumu tespit edip alınması gereken önlemlerin alınması yönünde telkin ve tavsiyelerde bulunmadığı bu haliyle ihmal düzeyinde kusurunun bulunduğu hususu mahkememizce sabit bulunduğundan zararın doğmasında her iki tarafın eşit olarak sorumlu oldukları; Eksper tarafından tespit edilen hasar miktarından kepenkli depodan yapılan ve sigortacı tarafından dava öncesinde de davacıya önerilen tazminat miktarı olan 13,270,00 TL., konteynerlardan yapıldığı tespit edilen hırsızlık sonucu uğranılan zararın %50’si ( 27.345,43 /2 =13.672,72 TL ) 13.672,72 TL eklenmiş ve dosya kapsamında yasal defterlere uygunluğu tespit edilen ödenmesi gereken sigorta tazminatının 26.942,72 TL olduğu yönünde ki bilirkişi mütalaası mahkememizce de yerinde görülmüş olmakla davacı tarafın davasının Kısmen kabulü yönünde aşağıda ki şekilde karar tesis edilmiştir.Davalı taraf hernekadar dava öncesinde davacı tarafa 13.270.TL ödemeyi teklif ettiklerini ancak kabul edilmediğini belirtmiş, davacı taraf bu durumu doğrulamış ise de; davalı tarafın ödemeyi ibraname karşılığı yapmak istediği ve dava sırasında davacı tarafın davalı tarafın ödemeyi taahhüt ettiği bedelden daha fazlasına hak kazandığı ayrıca davalı tarafın tevdii mahalli tayin ederek bu bedeli yatırması mümkün iken bu imkanı kullanmadığı hususu mahkememizce sabit bulunmakla davalı taraf aleyhine kabul edilen miktarın tümünden dolayı faizden ve yargılama giderlerinden sorumlu olmasına karar verilmiştir.” gerekçesiyle, “Davacı tarafın davasının kısmen kabulü ile; 26.942,72 TL nin 18/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine; Fazlaya ilişkin talebin Reddine” karar verilmiştir. Karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması neticesinde Dairemizin 20/01/2021 tarihli 2020/145 E. 2021/30 K. sayılı kararı ile; “…Davacı tarafça gerek kök rapora gerekse ek rapora hasar bedelinin tespiti yönünden itiraz edilmiştir. Heyette ise çalınan malların bedelinin belirlenmesi konusunda uzman bir bilirkişi bulunmamaktadır ve bilirkişi heyetince ekspertiz raporunda belirlenen bedeller baz alınmıştır. Çalındığı belirtilen malların değerinin tespiti ve zarar miktarının belirlenmesi uzmanlık gerektirdiğinden alınan rapor bu yönüyle hükme elverişli değildir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece heyete inşaat mühendisi bir bilirkişi eklenerek, hırsızlık olayı nedeniyle meydana gelen zarar miktarı yönünden rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/129 E. 2021/819 K. sayılı 24/11/2021 tarihli kararı ile “…Tüm dosya kapsamı ve istinaf kararı akabinde bilirkişi heyetine katılan inşaat mühendisi bilirkişinin katılımı ile alınmış olan bilirkişi raporu ile vaki hırsızlık rizikosu neticesinde çalınmış olan emtia bedelinin davacının riziko öncesi cari fiyatlar kapsamında muhasebe kayıtlarına intikal eden bedellere uygun olarak tespit edilmiş olduğunun saptanması ve demirbaş dışındaki zararın ise doğru olarak tespit edildiğinin saptanmış olması karşısında ve diğer hususlar bakımından istinaf mahkemesince mahkememizin daha önce vermiş olduğu karar ve kurmuş olduğu gerekçe onaylanmış olduğundan aynı gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile, 26.942,72 TL’nin 18/05/2016 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş yerinde meydana gelen hırsızlık olayından komşusunun bildirmesi üzerine haberdar olduğunu, aynı gün Çayırova Polis Merkezine şikayette bulunduğunu, işyerinin etrafının tel örgüyle kaplı olup ayrıca dış kapıda kilit bulunduğunu, hırsızlık olayının tel örgüyle çevrili kapısı kilitli işyerindeki konteynırların kepenk ve kilitleri kırılarak gerçekleştirildiğini, sigorta yaptırlırken davalı sigorta şirketinin defalarca işyerine davet edilmesine rağmen sigorta edilecek işyerinin tapusu ve malvarlığı bildiriminin yeterli olduğu belirtilerek iş yeri görülmeden sigorta yapıldığını, gerçek zarar 85.000,00 TL olmasına rağmen, müvekkili tarafından olayı sıcağı sıcağına 52.000,00 TL olarak beyan edildiğini ancak gerçek zararın zamanla ortaya çıktığını, bu nedenle bilirkişi raporundaki zarar miktarını kabul etmediğini, yine raporda konteynırlarda bulunan malzemelerle ilgili müvekkiline yüklenen kusuru kabul etmediğini, kusurun sigorta yaparken iş yerini ziyaret etmeyen davalıda olduğunu, müvekkiline ait işyerinin ekstradan etrafı tel örgüyle kaplı ve kilitli olması yine konteynırların çelik olup ayrıca kilit altında bulunması sebebiyle zararın artmasında müvekkilinin herhangi bir kusuru ve ihmalinin bulunmadığını, duvarın delinmesi ve eşyanın çalınması daha kolayken konteynerden eşyanın çalınmasının daha zor olduğunu, konteynerlerin yıkılması kırılması delinmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirket tarafından yapılan incelemeler neticesinde hasarın sigorta poliçesinde yer alan Hırsızlık Teminatı şartlarına uymadığının tespit edildiğini, sigorta poliçesinin Hırsızlık Teminatı başlıklı klozunda “Sigortalı mahalde kepenk/parmaklık, kamera, alarm sistemi, özel güvenlik ya da gece bekçisi koşullarından en az birinin bulunması kaydı ile geçerlidir.” denilmek suretiyle söz konusu teminatın geçerlilik şartlarının ortaya konulduğunu, riziko mahallinde koruma ve/veya güvenlik önlemlerinden herhangi birinin bulunmadığı tespit edildiğinden davanın reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla aksi kanaat halinde poliçede “Açıkta ve sundurma altında bulunan her türlü muhteviyat, makine, demirbaş ve emtia teminat dışıdır” denildiğinden Müvekkili Şirket’in açıkta bulunan konteynırlara ilişkin hiçbir şekilde sorumluluğu bulunmadığını hesaplamaya katılan söz konusu malların hesaplamadan çıkarılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, davacıya ait işyerinde meydana gelen hırsızlık olayı nedeniyle, sigorta tazminatı istemine ilişkindir. Somut olayda ihtilaf, davacının iş yerinde gerekli önlemleri alıp almadığı, hırsızlık olayı nedeniyle konteynırda meydana gelen hasardan davalı sigorta şirketinin sorumlu olup olmadığı, oluşan hasarın miktarı, tarafların ortak kusuru varsa taraflara yüklenebilecek kusur oranı noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasında 26/03/2015-2016 tarihlerini kapsayan Yangın Sınai İşletme Sigorta Poliçesi imzalandığı, hırsızlık yönünden teminat limitinin 700.000,00 TL olduğu, riziko adresi olan iş yerinde 27/01/2016 tarihinde hırsızlık olayının meydana geldiği, davalı sigorta şirketi tarafından, davacı sigortalıya 13.270,00 TL teklif edildiği, davacı tarafından zararın 52.000,00 TL olduğu belirtilerek teklif edilen bedelin kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Yangın Sınai İşletme Sigorta Poliçesinin hırsızlık teminatı klozunda; “Sigortalı yerde ekli Hırsızlık Genel Şartları hükümlerinde tanımlanmış şekilde icra olunmuş hırsızlıklar ve hırsızlar tarafından verilecek tahribatlar teminata dahildir. Çalınan malların değer ve miktarının tespitinde sigortalının beyanının kanuni defter ve kayıtlarıyla uyumlu olması şarttır. Açıkta bulunan emtialar poliçede özel not yazılmadığı takdirde teminat haricidir… Hırsızlık Notu: Sigortalı mahalde kepenk/parmaklık, kamera, alarm sistemi, özel güvenlik ya da gece bekçisi koşullarından en az birinin bulunması kaydı ile geçerlidir…” şartına yer verilmiştir. Dava konusu olayın Hırsızlık Sigortası Genel Şartları A.1 maddesinde yer alan ”1.2. araç gereç veya bedeni çeviklik sayesinde tırmanma veya aşma suretiyle girilerek” ve ”1.1. maddesinde yer alan zorlamayla girilerek” tanımları kapsamında gerçekleştiği anlaşılmakla, meydana gelen hırsızlık olayının taraflar arasında düzenlenen sigorta poliçesi teminatı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Ekspertiz raporunda özetle; sigortalı iş yerinin metal tel ve direklerle çevrili olduğu, bahçeye giriş için iki adet asma kilitli metal kapı bulunduğu, iş yerinin iki katlı bir bina, 72 m2 çelik konstrüksiyonlu otomatik kapılı depo, 2 adet 21 m2’lik çelik konteyner ve açık depolama alanı olmak üzere toplam 730 m2 olduğu, hırsızların bahçe kapısındaki iki adet asma kilidi keserek araçla içeriye girdiği, iki katlı binada çelik kapı olduğu için içeriye giremedikleri, iki adet konteynerin asma kilitlerinin kırılmak suretiyle ve deponun panjuru (otomatik kepenk) zorlanmak suretiyle içeriye girilerek malzemelerin çalındığı, ayrıca iki katlı binanın pencere camının kırılarak sinekliğe zarar verildiği, konteynerlerden çalınan malzemelerin toplam bedeli 27.345,43 TL, depodan çalınan malzemelerin toplam bedeli 11.470,37 TL, otomatik kepenk onarım bedeli 1.400,00 TL, ofis ısı cam ve sineklik bedeli 350,00 TL, iki konteynerin asma kilit bedeli 50,00 TL olmak üzere toplam 40.615,80 TL zarar meydana geldiği, iş yerine cep telefonu ve alarm çağrı merkezine bağlı otomatik telefon aramalı aktif alarm sistemi montajının yararlı ve caydırıcı olduğu yönünde sigortalıya tavsiyede bulunulduğu belirtilmiştir. Mahkemece yargılama aşamasında sigorta uzmanı ve smm bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; poliçede yer alan “sigortalı mahalde kepenk/parmaklık, kamera, alarm sistemi, özel güvenlik ya da gece bekçisi koşullarından en az birinin bulunması kaydı ile geçerlidir” düzenlemesinin sigortalıya getirilen bir yükümlülük maddesi olduğu, 6102 Sayılı TTK’nun “Sözleşmede öngörülen yükümlülüklerin ihlali” başlıklı 1449. maddesinin sigortacıya sözleşmeyi fesih hakkı da verecek şekilde düzenlendiği, söz konusu maddenin 1 fıkrasının ihlalde kusuru, 3 ncü fıkrasının ise yerine getirilmesi gereken edim ile gerçekleşen riziko arasındaki nedenselliğin varlığını ve etkisini aradığı, rizikonun sigortacının ihlali öğrenmesinden önce veya fesih hakkının kullanılması için geçecek süre içinde gerçekleşmiş olması halinde sigortacının gerçekleşen rizikoyu yine ancak maddedeki şartların bulunması kaydıyla ödemeyeceği, yükümlülüğü ihlalde kastın varlığının ancak illiyet bağının bulunmaması halinde, tazminat veya bedelde ödenen prim ile ödenmesi gereken prim oranı dikkate alınarak indirim yapılacağı, sigorta ettirenin kastı yok sadece ihmali var ise bu ihmali tazminat veya bedel miktarına veya rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte olması halinde kusur oranına göre tazminattan indirim yapılacağı, sigortalının iş yerini korumada kasten özensiz davrandığının kanıtlanamadığı ancak sigortalının basiretli bir tacir olarak sigorta poliçesi tanzim edildikten sonra sigortalı işyerinin poliçe üzerinde yazılı olan şarta uygun olmadığını fark edip durumun düzeltilmesini sağlamak konusunda eksiklikleri gidermesi gerekirken gidermediğinden ihmal düzeyinde kusurunun bulunduğu, buna karşılık sigortacının da sigortalı iş yerini önceden görerek ekspertiz raporuna göre riziko gerçekleştikten sonra yapılan uyarı ve tavsiyeyi, riziko gerçekleşmeden önce yapması, gerekli olan önlemleri alması için tavsiyede bulunması gerekirken bunu yapmadığı ve sigortalı tarafından iş yeri görülmeden sigorta edildiği iddiasına karşılık aksi savunma ve delil sunmadığı için sigortalı ile eşit kusurlu olduğu, söz konusu ihlalin gerek rizikonun gerçekleşmesinde gerekse zararın artmasında etkili olduğu, depoda gerçekleşen hırsızlık nedeniyle davalı taraf 13.270,00 TL (konteynerler dışındaki zarar) miktarı kabul ettiğinden, bu bedele konteynerlerde meydana gelen hasar miktarı olan 27.345,43 TL’nin davalının %50 kusuruna isabet eden 13.672,72 TL’nin eklenmesi ile davalının ödemesi gereken toplam bedelin 26.942,72 TL olduğu yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Alınan ek raporda ise kök rapordaki tespitlerin tekrarı ile kök raporda ifade edilen ihlalin rizikonun gerçekleşmesine etki ettiği kanısına alarm, güvenlik kamerası veya parmaklığın caydırıcı etkisi sonucu hırsızlığın gerçekleşmesine engel olabileceği düşüncesi ile varıldığını, buna karşılık depoda meydana gelen hırsızlığın kepenge rağmen gerçekleşmiş olması ve bunun sigortacı tarafından teminat kapsamında sayılması dikkate alınarak muhafaza şartına rağmen hırsızlığın gerçekleştiği kanısına varılması halinde konteynerlerden çalınan mallar yönünden de kusur indirimi yapılmasına gerek kalmaksızın davalının 13.270,00 TL + 27.345,43 TL = 40.615,43 TL’den sorumlu olacağı belirtilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı ardından bilirkişi heyetine inşaat mühendisi bilirkişi eklenmek suretiyle alınan 21/06/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda; daha önce yapılmış olan ekspertiz çalışmaları sırasında davacının muhasebe kayıtlarının tetkikinde çalındığı iddia edilen emtia ve demirbaşların tamamının faturalı olarak usulüne uygun bir şekilde kayıtlara intikal ettirildiği, vaki hırsızlık rizikosu akabinde düzenlenen raporlar ile birinci ve ikinci konteyner ile depodan çalınan malzemenin ayrıntılı olarak tespit edildiği, çalınmış olan emtianın bedelinin tespiti bakımından ilgili faturaların dava dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilmiş olduğu, bu nedenle çalınan emtia ve demirbaşların bedellerinin bu faturalar esas alınmak suretiyle tespit edildiği, daha önce alınmış olan bilirkişi raporları ile konteynerlardan çalınmış olan malzeme bedelinin 27.345,43 TL, depodan çalınan malzeme bedelinin 11.470,37 TL, otomatik kepenk onarım bedelinin 1.400,00 TL, ofis ısı cam ve sineklik bedelinin 350,00 TL, iki konteynerin asma kilit bedelinin 50,00 TL olmak üzere toplam hasar bedelinin 40.615,43 TL olduğu ancak konteynerlarda meydana gelen hırsızlık olayı sonucu oluşan 27.345,43 TL zararın meydana gelmesinde sigorta ettirenin de %50 kusurlu olduğu kabul edilecek olduğunda davalı sigorta şirketinin (27.345,43 X %50 = 13.672,72 TL) konteynerlarda meydana gelen zararın yarısı olan 13.672,72 TL’sinden sorumlu olacağı ve bu şekilde davacının (konteyner dışındaki zararların toplamı olan 13.270,00 TL + konteynerda meydana gelen zararın yarısı 13.672,72 TL) toplam 26.942,72 TL hasar bedelinden sorumlu tutulabileceği, ancak mahkemenin davalı sigorta şirketinin konteynerlarda meydana gelen zararın tamamından sorumlu olduğunu kabul etmesi halinde de davalı sigorta şirketinin 40.615,43 TL zarardan sorumlu olacağı ifade edilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde; sigortalının iş yerini korumada kasten özensiz davrandığının kanıtlanamadığı, konteynerlerin kilitli, işyerinin tel örgü ile çevrili olduğu ancak sigortalının basiretli bir tacir olarak sigorta poliçesi tanzim edildikten sonra eksiklikleri gidererek sigortalı işyerini poliçe üzerinde yazılı olan şarta uygun hale gidermesi gerektiğinden kusurunun bulunduğu, buna karşılık sigortacının da sigortalı iş yerini önceden görerek ekspertiz raporuna göre riziko gerçekleştikten sonra yapılan uyarı ve tavsiyeyi, riziko gerçekleşmeden önce yapması, gerekli olan önlemleri alması için tavsiyede bulunması gerekirken bunu yapmadığı, açıklanan nedenlerle konteynerlerde meydana gelen hasar nedeniyle tarafların eşit kusurlu olduğu, davalı tarafça istinaf dilekçesinde konteynerlerde meydana gelen hasarın açıkta bırakılan emtia hükmünde değerlendirilmesi gerektiği iddia edilmiş ise de emtiaların açıkta değil konteynerler içerisinde kilitli vaziyette bulunması nedeniyle bu yöndeki savunmalarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca konteynerler dışında diğer hasarlar yönünden sigorta şirketinin hasarı kabul ettiği dosya kapsamı ile sabittir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Taraf vekillerinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu2nun 353/1.b.l bendi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Taraflar tarafından ayrı ayrı yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının Hazineye irat kaydına, 4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 460,11 TL’den mahsubu ile bakiye 379,41 TL’nin istemi halinde davalı tarafa İADESİNE, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 25/05/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.