Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/473 E. 2022/591 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/473
KARAR NO: 2022/591
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/889
KARAR NO: 2019/630
DAVA TARİHİ: 15/09/2014
KARAR TARİHİ: 27/06/2019
DAVA: Tazminat (Hayat Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketçe Otuz Yıl Vadeli Kar Paylı Serbest Meslek Hayat Sigorta Poliçesi imzaladığını, bu sigorta içeriğince davalı sigorta şirketinin aylık yatırılan meblağ bitimi sürenin dolması akabinde 76.832,20 TL toplu tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, taraflar arasında zeyilname düzenlenerek poliçe sonu itibariyle 121.146,00 TL ye çıkarıldığını , davalının 02/05/2001 tarihli yazısı ile müvekkilinin poliçe vadesinin dolduğunu 3.750.000 TL ödeme yapılacağı bildirildiğini, ancak bu rakamın müvekkiline taahhüt edilen rakamdan uzak olduğundan müvekkili tarafından kabul edilmediğini, ve farklı zamanlarda davalı şirkete başvurularda bulunulduğunu, davalı şirketin edimin yerine getirilmediğini, en son 29/11/2013 tarihinde telefonla başvuru yapılması neticesinde sigorta şirketi tarafından cevaben sigortanın 2001 yılı Şubat ayı itibariyle sona erdiği kar paylarının ilavesi ile birlikte sigorta süresi sonu tazminat bedelinin 5,37 TL olduğu ve bu bedelin ibraname imzalanması şartıyla ödeneceğinin bildirildiğini, sigorta bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin parasının eritildiğini, bu sebeple fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL toplu ödeme ve kar payı bedelinin 22/02/2001 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının açtığı davanın poliçe vade bitimi olan 22/02/2001 tarihi olduğunu, 22/02/2003 tarihi itibariyle de zaman aşımına uğradığını, ayrıca on yıllık zaman aşımı tarihininde dolduğunu, bu sebeple zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Türk Lirasındaki yıllardan beri süre gelen değer kaybı nedeniyle verilecek miktar eridiği gibi ödenen aidatında eridiğini, davacının taleplerinin haksız olduğunu, bu sebeple de faiz işletilemeyeceğini, davacının hukuken hak ettiği miktar olan 5,37 YTL yi ödemeyi kabul ettiklerini, mahkeme aksi kanaatte ise bilirkişi incelemesi yaptırılmasını, faiz isteminin reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Dava taraflar arasındaki 22/02/1971 tarihli sigorta poliçesine dayanmakta olup, poliçe vade bitimi 22/02/2001 olduğundan ve dava 24/04/2014 tarihinde açıldığından, poliçe genel şartları 18. Md göre 2 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olup, genel 10 yıllık zaman aşımı da 22/02/2011 tarihinde dolmuş olduğundan ve davacı tarafın iddia ettiği davalının 29/11/2013 tarihli borç ikrarı bu sürelerden sonra olup, zamanaşımına bir etkisinin olmayacağı kanaatine varıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dosyaya mübrez olan ve delillerimiz arasında yer alan davalının müvekkiline göndermiş olduğu yazılardan anlaşılacağı üzere davalı sigorta şirketinin muhtelif zamanlardaki borç ikrarları nedeniyle zamanışımının kesildiğini, Mahkemece her ne kadar 29/11/2013 tarihli borç ikrarının zamanaşımına etkili olmayacağını belirmişse de davalı şirketin, 09/06/2009 tarihli borç ikrarı ile müvekkile bir teklif olarak ilettiği makbuz ve ibranamenin göz önüne alınması gerektiğini, anılan borç ikrarı ile makbuz ve ibranamenin birer suretini işbu dilekçe ekinde sunduklarını, ayrıca denkleştirici adalet ilkesini dayanak göstermek suretiyle paradan 6 sıfır atıldığından bahisle müvekkilinin 1971 yılından bu yana yatırdığı tüm primlerin karşılığının 52,60 TL olduğunun bildirilmesini kabul etmediklerini ve bilirkişi raporlarına itirazlarını yinelediklerini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava … Serbest Meslek Hayat Sigorta Poliçesinden kaynaklanan kar payı ve tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece sigorta hukuku uzmanı ve mali müşavir bilirkişi heyetinden alınan raporda; dava konusu … Serbest Meslek Hayat Sigorta Poliçesinde lehtar olarak davacının eşi …’in yer aldığı, sigorta başlangıç tarihinin 22/02/1971 olarak belirtildiği, davacının 30 yıl süreli ve süre bitim tarihi 22/02/2001 tarihinde 66 yaşında sigortadan ayrılması sırasında ekli klozlar, kapitalizasyon, kaza ve maluliyet tablolarının dikkate alınacağı, primlerin aylık taksitler halinde ve her ayın 22. günü ödeneceği hususu ile ilk ve müteakip sigorta ücreti/prim tutarının (eski para üzerinden) 100 TL olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığı, Sigorta Poliçesinin (eski para üzerinden) – Ecel İle Vefat Teminatının 15.000 TL ve Kaza İle Vefat Teminatının 30.000 TL olduğu süre sonunda sigortalıya yine (eski para üzerinden) 76.832.20 TL ödeneceği hususunun belirtilmiş olduğu, bu tarihten sonra davalı … Sigorta A.Ş tarafından 06/05/1983 tarihinde düzenlenen 1 nolu zeyilname ile Ecel İle Vefat Teminatının 37.500 TL ve Kaza İle Vefat Teminatının 75.000 TL, süre sonu itibariyle tahakkuk edecek ihtiyarlık tazminatının yine (eski para üzerinden) 121.146 TL’ye yükseltildiği ve 22/02/1984 tarihinden itibaren ödenecek yıllık sigorta ücretinin de (eski para üzerinden) 2.912 TL olacağı hususunun karşılıklı teyit olunduğu, mezkur poliçe hem birikim hemde vefat teminatlarını içerdiği, hem ölüm hem de yaşam hali sigortalarını içeriğinden birleşik yani karma sigorta sözleşmesi olduğu niteliğinde olduğu, dava konusu poliçenin 22/02/1971- 22/02/2001 vadeli 30 yıl süreli olup söz konusu sürenin uzatıldığı ve/veya davacı yanca davalı Sigortacıya bu süreler tamamlandıktan sonrada prim ödenmesine devam edildiğine dair bir iddia ve kabul bulunmadığı, buna karşılık davanın 24/04/2014 tarihinde açıldığı, taraflar arasında münakit Hayat Sigortası Genel Şartlarının Zamanaşımı başlıklı 18.maddesi “Bu poliçeden doğan bilcümle hak ve menfaatler ihtilafa sebep olan hadise tarihinden itibaren iki sene geçmesi ile sakıt olur ” şeklinde olup davalı Sigorta şirketi tarafından aleyhine açılan derdest davaya karşı süresi içinde zamanaşımı ilirazında bulunulduğunun belirlenmesi halinde TTK 6.md.de yer alan emredici düzenleme ile TTK 1268 md.nin dikkate alınması gerekeceği yönünde görüş sunulmuştur. Mahkemece aktüerya bilirkişisinden alınan raporda özetle; “Taraflar arasında akdedilen 21/02/1971 tarihli sözleşmenin tam hayat sözleşmesi olduğu, 30 yılın dolumunu müteakip rizikonun gerçekleşmemesi halinde sigortalıya ödenecek tutarın sözleşmede belirtilmiş olduğu, daha sonra 1984 yılında taraflar arasında imzalanan zeyilname ile ödeme tutarlarında, ödeme zamanında ve değiştirilen ödeme miktarı ile uyumlu olarak ihtiyarlık ödemesinde değişiklik yapıldığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmede primlerin sadece 1984 yılında bir kez revize edildiği, bunun dışında yapılan tüm prim ödemelerinin sabit olduğu, yapılan ödemeler karşılığında yapılacak ödemeye ilişkin sabit rakamların sözleşmede geçmiş olduğu, bunun dışında primlerin geri ödenmesinde hangi esaslara göre birikimli ödeme yapılacağına ilişkin bir kaydın olmadığı, söz konusu sözleşme, genel çerçevesi Hazine Müsteşarlığınca belirlenen özel hukuk ilişkisi çerçevesinde akdedilen bir sözleşme olup, aykırı hükümlerinin olduğuna ilişkin bir kayda rastlanmadığı, bir önceki Bilirkişi Raporunda özellikle zamanaşımı hususunda yapılan açıklamalar doğrultusunda zamanaşımı hususu dikkate alınmaksızın ödenen primler üzerinden yapılması gereken ödeme miktarının hesaplanması istendiğinden ödenen primlerin yasal faiz oranı üzerinden dava açma tarihine kadar güncellenerek hesaplamaması neticesinde 52,60 TL (altı sıfır atılmış yeni Türk Lirasına göre) olduğu belirtilmiştir. Somut dosyada uyuşmazlık; alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 19. maddesinde ; “Yaşama ve ölüm şartlı can sigortalarında ödenmesi gereken paralar ödemeyi gerektiren tarihten itibaren 10 yıl içinde hak sahipleri tarafından aranmamış ise, onuncu yılı takip eden yılbaşından itibaren altı ay içerisinde, Tasfiye ve iflas işlemlerinin devamı sırasında hak sahiplerinden müracaat etmeyenler olursa, sigorta şirketlerinin bunlara ödemek zorunda oldukları paralar, müracaatları halinde ödenmek üzere, son bilançonun tanziminden önce, Sahiplerinin ad ve kimlikleri ile bilinen adreslerini ve hak kazandıkları para miktarlarını gösterir şekilde tanzim olunacak bir cetvel ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı emrine Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına tevdi olunur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yatırılan bu paralar iki sene içinde sahipleri tarafından aranmadığı takdirde Devlete intikal eder.” düzenlemesi yer almaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 02/06/2016 tarih 2016/3112 E. 2016/6775 K sayılı ilamında; “…Dava, hayat sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1268. maddesinde sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları da dahil olmak üzere sigorta mukavelesinden doğan bütün mutalebelerin, iki yılda müruruzamana uğrayacağı hüküm altına alınmıştır. 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 19. maddesinde ise yaşama ve ölüm şartlı can sigortalarında ödenmesi gereken paralar ödemeyi gerektiren tarihten itibaren 10 yıl içinde hak sahipleri tarafından aranmamış ise, onuncu yılı takip eden yılbaşından itibaren altı ay içerisinde, Tasfiye ve iflas işlemlerinin devamı sırasında hak sahiplerinden müracaat etmeyenler olursa, sigorta şirketlerinin bunlara ödemek zorunda oldukları paraların, müracaatları halinde ödenmek üzere, son bilançonun tanziminden önce, Sahiplerinin ad ve kimlikleri ile bilinen adreslerini ve hak kazandıkları para miktarlarını gösterir şekilde tanzim olunacak bir cetvel ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı emrine Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına tevdi olunacağı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yatırılan bu paraların iki sene içinde sahipleri tarafından aranmadığı takdirde Devlete intikal edeceği hüküm altına alınmıştır. Kanunun açık lafzından da anlaşılacağı üzere hayat sigorta sözleşmelerinde hak sahiplerinin 10 yıl içerisinde sigorta şirketlerine müracaat etme hakları bulunmaktadır. Hatta 10 yıllık süre içerisinde aranmasa dahi Merkez Bankası’na tevdi olunan sigorta bedellerinin iki sene içerisinde Merkez Bankası’ndan istenilebilmesi mümkündür. Bu haliyle söz konusu maddeye göre hayat sigorta sözleşmelerinde hak sahiplerinin poliçe nedeniyle sigorta şirketlerine başvurma süreleri en az 10 yıldır. Dava konusu hayat sigorta poliçesi 19.03.2007 tarihinde 3 yıl süreli olarak tanzim edilmiş olup sigortalı 06.11.2007 tarihinde vefat etmiştir. 14.06.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 45. maddesiyle 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Poliçenin tanzim tarihinde yürürlükte bulunan 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre özel bir kanundur. Bu nedenle poliçenin tanzim tarihinde yürürlükte bulunan ve özel bir kanun olan 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun somut olaya uygulanması gerekmektedir…” şeklinde karar verilmiştir. Somut dosya yönünden, zamanaşımının belirlenmesi için nazara alınması gereken düzenleme, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 19.maddesidir. Poliçenin 22/02/1971-2001 tarihleri arasında 30 yıl süre ile düzenlendiği, alacağın 23/02/2001 tarihinde muaccel olduğu tespit edilmiştir. 10 yıllık süre 23/02/2011 tarihinde dolmakla birlikte, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 19.maddesinde yer alan “…onuncu yılı takip eden yılbaşından itibaren altı ay içerisinde…” ibaresi dikkate alındığında, onuncu yılı takip eden yılbaşı 01/01/2012 olup, bu tarihten itibaren 6 ay içinde yani 01/06/2012 tarihine kadar müracaat edilmediği takdirde bedellerin son bilançonun tanziminden önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına tevdi olunacağı ve bu tarihten sonra 2 sene içinde sahipleri tarafından talep edilmesinin halen mümkün olduğu anlaşılmakla, dava ise 24/04/2014 tarihinde açıldığından zamanaşımı süresinin dolmadığı belirlenmiştir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 19.maddesi hükmü gözetilerek zamanaşımı definin reddine karar verilip, uyuşmazlığın esasına girilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/889 E. 2019/630 K. Sayılı 27/06/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/05/2022