Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/425 E. 2022/464 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/425
KARAR NO: 2022/464
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/569 Esas
KARAR NO: 2021/962
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞEN İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2013/177 ESAS SAYILI DOSYASI
ESAS NO: 2013/177 Esas
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili asıl dava dosyasında yer alan dava dilekçesinde özetle; 19.07.2012 tarihinde davalı … Tic. A.Ş. ‘nin maliki olduğu … plaka sayılı araçta çıkan yangının davacı şirket tarafından 05. 06.2012 / 05.06.2013 tarihleri arasında … no’lu işyeri sigorta poliçesi ile sigortalanan dava dışı …’e ait gıda maddeleri deposu olarak kullanılan işyerine sıçraması neticesinde söz konusu işyerinin tamamen yanarak kullanılmaz hale geldiğini, yapılan ekspertiz incelemesi sonucu davacı şirket tarafından sigortalısına 16.11.2012 tarihinde 250.000-TL ödemiş olduğunu, bu tutarın 36.400-TL’lik kısmı aracın ZMMS poliçesini düzenleyen … Sigorta A.Ş. den tahsil edildiğini belirterek, bu nedenlerle davacı tarafından davalılar aleyhine geri kalan 213.600-TL’nin tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilinin birleşen dava dosyasında yer alan dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından hasar ödemesi ile bağlantılı olarak 06.05.2013 tarihinde 23.639,40 TL KDV ödemesi yapıldığı belirtilerek, iş bu bedelin faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen ve müteselsilen tahsili talep edilmiştir.
CEVAP Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davanın davacının sigortalısının müvekkiline açmış olduğu Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/1050 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ettiği, … plakalı aracın işletilme halinde olmadığı, bu açıdan poliçe teminatında olmadığını, dava konusu olayda … plakalı aracın park halinde iken yangın olayının vuku bulduğunu, işletilme halinde olmayan bir aracın sebep olacağı zararlardan dolayı IMM sigortacının hiçbir sorumluluğunun mevcut olmadığını, sigortalı aracın kusursuz olduğunu, sorumluluğu kabul etmemekle birlikte poliçe limitinin 100.000 TL ile sınırlı olduğunu, hasar tespitini kabul etmediklerini, davacı tarafın öncelikle araç sürücüsünün kusurunu ve hasarını ispat etmesini gerektiğini belirterek teminata girmeyen talebin tümden reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Yangın olayının cereyan ettiği yerin Mardin, müvekkili şirketin ikametgahının Eskişehir olması nedeniyle mahkemenin yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının itiraz ettiklerini, söz konusu aracın park halinde iken yanmasının olağan bir durum olmadığını, davacının sigortalısının kusurluğu olduğu, yangına karşı gerekli önlemleri almadığını, davacının tebdir istemine itiraz ettiklerini belirterek öncelikle yetki yönünden mahkemenin yetkisizliğine ve esastan da davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…. tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 19.07.2012 tarihinde dava dışı sigortalı …’e ait iş yerinde yangın meydana geldiği, iş yerinin davacı sigortacı tarafından 05.06.2012 tarihinde … nolu “iş yeri sigorta poliçesi” ile sigorta teminatı altına alındığı, poliçe vadesinin 05.06.2012-01.06.2013 tarihlerini kapsadığı ve yangın rizikolarına karşı 272.000,00 TL sigorta bedeli ile teminat verildiği, sigortalı iş yeri önünde davalı … şirketine ait ve diğer davalı … Sigorta şirketine ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olan … plakalı çekicinin yanması sebebi ile yangın çıktığı, bilirkişi heyetince yangının araçta teknik bakım ve onarımın yapılmaması sonucu çıktığının ve bu nedenle davalıların yangının çıkmasına sebebiyet verdikleri için sorumlu olduklarının tespit edildiği, çıkan yangının sigortalı iş yerine sirayet ederek maddi zarar verdiği, davacı sigorta şirketi tarafından 250.000,00 TL hasar bedelinin 16.11.2012 tarihinde sigortalısına ödendiği, ödenen hasar bedelinin poliçe teminatı kapsamında olduğu, sigortalısının kanuni halefi olarak davacının hasar bedelinin rücuen davalılardan talep edebileceği, bilirkişi heyetince yangının çıkmasında dava dışı sigortalı …’in %30 oranında, davalı … şirketinin ise %70 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, dava dışı sigortalının yangının çıkmasında gerekli ve yeterli önlemi almadığı, davalı şirketin çekicinin sürücüsünü İGS eğitiminden geçirmediği, yangına sebebiyet verecek kadar teknik arızalı aracı trafiğe çıkartarak yangını başlattığı, araçta yangın söndürücü bulundurmayarak, yangına ilk müdahaleyi yapmadığı anlaşıldığından, bilirkişi heyetince belirlenen kusur oranları olaya uygun ve yerinde görülerek hükme esas alınmış, davacı sigorta şirketinin talep edebileceği tazminat miktarının toplam 166.067,58-TL olarak bilirkişi raporu ile tespit edildiği anlaşıldığından; asıl davada tarafların kusur oranları da dikkate alınarak hesaplanan 149.520,00-TL’nin 16.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine (sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti olan 100.000,00 TL sınırlı olmak kaydıyla); birleşen davada ise davacının ödediği 23.639,40 TL KDV’nin %70’i olan 16.547,03-TL’nin 06.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine (sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti olan 100.000,00 TL sınırlı olmak kaydıyla) dair davacı sigorta şirketinin talep edebileceği tazminat miktarı asıl ve birleşen dosyada toplam 166.067,58-TL üzerinden davaların kısmen kabulüne” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ 1- Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yanan araçtan dolayı davacı şirket sigortalısı iş yerinin %30 kusur verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek, davalılar tarafça ayrı ayrı sunulan istinaf dilekçelerinde reddine karar verilmesi gerektiği ve davalıların %100 kusurlu olduğu kabulü ile hüküm tesisi yoluna gidilmesi talep edilmiştir. 2- Davalı … A.Ş. vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalılara verilen kusur oranının dosya kapsamına uygun olmadığı, zamanında itfaiyeye haber verilmiş olmasına rağmen mahalline geç gelen itfaiyede bu kez de yeterli su bulunmadığı, bu durumun yangının artmasına katkı sağladığı, binaların yangından korunması hakkındaki yönetmeliğe göre bitişik nizam yapılarında birbirinden ayıran duvarların yangın duvarı şeklinde olması gerektiği ve yangın anında yangına en az 90 dakika kadar dayanıklı olarak inşa edilmesi gerektiği, ancak davaya konu somut olayda bu hususa hiç dikkat edilmediği, sigorta ettiğinin sözleşme ile temin olunan rizikoların gerçekleşmesinde zararı önlemeye, azaltmaya ve hafifletmeye yarayacak önlemleri almakla yükümlü olduğu, davacının, belediye itfaiyesinin, organize sanayi bölgesi yönetiminin ve site yönetimden kaynaklanan ihmali tutumlardan dolayı zararın ziyadeleşmiş olduğu ve Borçlar Kanununun 52. maddesine uygulanıp uygulanmayacağı konusunda mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, yangının zamanında söndürülememesinin binaların kolayca tutuşabilen malzemelerden yapılmış olması ve yangını söndürmek istendiğinde ise itfaiye araçlarında ve deponun önünde bulunan musluklarda yeterli su olmamasından kaynaklandığı, davacının zarara uğramasına davalı şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığı, dava konusu somut olayda düzenlenen ibranamede dava dışı sigortanın 250.000 TL tazminat aldığının belirtildiği, ancak davacının sigorta şirketine bir yansıma fatura kesmesinin yasal bir zorunluluğun bulunmadığı nitekim zararın KDV’sinin olamayacağı ve davacı sigorta şirketinin talep ve iddia ettiği 23.639,40 TL rakama nasıl ulaşıldığının da belli olmadığı, mahkemece yasal faiz yerine ticari avans faizine hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı, reddedilen meblağ yönünden de davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığı belirtilmiştir. 3- Davalı … Sigorta A.Ş. vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Diğer davalının maliki olduğu … plakalı aracın park halindeyken yandığı, işletilme halinde olmayan araçların sebebiyet verdiği hasarlardan dolayı sigortacının sorumlu tutulamayacağı, davalı sigorta şirketinin diğer davalının işleteni olduğu aracın ihtiyari mali mesuliyet sigortası olup 2918 sayılı yasanın 91/1 maddesi uyarınca sadece tehlike sorumluluğundan kaynaklanan mali sorumluluğu üstlendiğinden kusur sorumluluğunun sigorta kapsamı dışında olduğu, bu nedenle park halinde olan ve işletilme halinde olmayan araca sirayet eden yangın sonucunda meydana gelen hasarın sigorta kapsamında bulunmadığı, tanık beyanlarında ve karara dayanak yapılan bilirkişi raporunda yangının çıkış nedeninin tam olarak tespit edilemediği, aracın çalışır vaziyetteyken yanmasının yük boşaltımı sırasında yangın çıktığı ve aracın bu durumda park halinde olduğu, buna ilişkin Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/4308 sayılı soruşturma dosyasındaki bilgilerinde sabit olduğu, birleşen dosya yönünden davalı şirketinin sorumlu tutulmasının hatalı olduğu, hükmedilen miktarın poliçe limitinin üzerinde olduğu, kusur oranlarının hatalı değerlendirildiği, davalı sigorta şirketinin harçlardan yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinin tamamından sorumlu tutulmasının hatalı olduğu, faizden asıl davada 16.11.2012 tarihinden birleşen dosyada ise 06.05.2003 tarihinden itibaren sorumlu tutulmasının ve avans faizi hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (T.T.K.) 1472 (6762 sayılı T.T.K.’nun 1301) maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet erdiği iddia olunan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/34 esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş olup iş bu kararı yönelik davacı ve davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine dairemizin 31.03.2021 tarih ve … esas … karar sayılı ilamı ile ”…Şırnak Sanayi ve ticaret odası tarafından düzenlenen 04.06.2012 tarih ve 5-600 sayılı Oda Sicil Kayıt Suretinde dava dışı sigortalı … in 01- tarım ürünleri ve gıda meslek grubu ile … sicil numarasıyla ve … oda sicil numarası ile 25.04.2011 tarihinde odaya kayıt edildiği belirtilmiştir. Davalının ve dava dışı …’in tacir olduğu ve meydana gelen zararın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu buna göre taraflar arasındaki ilişkinin TTK4/1 maddesi gereği nispi ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmakla; TTK’nun 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleridir.” belirtilerek HMK’nun 114/1-c maddesindeki görev dava şartı yokluğundan HMK’nun 115/2.maddesi uyarınca görevsizlik (davanın usulden reddi) kararı verilerek dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi kararı verilmek üzere mahkemesine iadesine dair karar verilmiş olup , mahkemece 26.05.2021 tarih ve 2021/312 Esas 2021/333 Karar sayılı ilamı ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, dosyanın süresi içerisinde talep halinde görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine dair verilen kararın 13.07.2021 tarihinde kesinleşmesi sonucunda uyuşmazlığa konu dava dosyasının İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/569 esas sırasına kaydının yapıldığı ve yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamında yer alan sigorta sözleşmesi ve ödeme belgesi dikkate alındığında, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı ile dava dışı sigortalı arasında 05/06/2012-2013 tarihlerini kapsayan İşyeri Sigorta Poliçesi imzalandığı, 19/07/2012 tarihinde sigortalı iş yerinde yangın sonucunda uğranılan hasar nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına 16/11/2012 tarihinde toplam 250.000,00 TL hasar ödemesi yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; dava konusu hasardan davalıların sorumlu olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Davalı … Sigorta ile diğer davalı arasında 01/01/2012-2013 tarihlerini kapsayan genişletilmiş kasko filo sigorta poliçesi imzalandığı ve sigorta konusu aracın … plakalı araç olarak belirtildiği anlaşılmıştır. Ekspertiz Raporu: yangın yerine gidildiğinde dava dışı sigortalının tasarruf ve mülkiyetinde bulunan iş yerinin yangın sonucunda ağır hasar gördüğü, depo binası ile iş yerinde bulunan bütün malzeme ve gıda maddelerinin yandığı ve keşif tarihi itibariyle tespit konusu iş yerinin kullanılabilecek durumda olmadığı, keşif konusu iş yerinde depo ve idari bina kısımlarına ait elektrik ve telefon tesisatının tamamen yanarak kullanılamayacak duruma geldiği, daire 19 adresinde bulunan sigortalı firmasının taşınmazın yanında yük aktarımı yapmakta olan … plakalı araçta çıkan yangının sigortalının faaliyet göstermekte olduğu depoya sirayet etmesi sonucunda sigortalıya ait gıda, emtia, bina ve demirbaş hasarlarının meydana gelmiş olabileceğini belirtilerek toplam hasar tazminat miktarı 250.000 TL olarak tespit edilmiştir. Mardin Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nce 19.07.2012 tarihinde düzenlenen yangın raporunda; … blok No: … adresinde depo ile bu deponun önünde bulunan aracın yanar vaziyette olduğu, depoya boşaltmaya gelen … plakalı araçla çıkan yangının depoya sıçrayarak yanması neden olduğu, yangında …e ait … plakalı kamyon ile arkasında bulunan … plakalı römorkun birlikte yanarak zarar gördüğünü, araçtan başlayan yangının … e ait … blok no …’daki depoya sıçradığı ve depoda bulunan cips, çikolata, kuruyemiş gibi gıda maddelerinin yakarak zarar verdiği, ayrıca deponun çatı panelleri ve duvar panellerinin de yanarak kullanılmaz hale geldiği, bu depoya bitişik olarak bulunan 20,21 nolu ve 28 nolu depolarda da çatı panellerinin yanarak zarar gördüğü belirtilmiştir. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/4308 soruşturma sayılı dosya örneğinin incelenmesinde : davalılardan … A.Ş’.ye bağlı işçiler olarak çalıştığı belirtilen şüpheliler … ve …’nın olay tarihi olan 19.07.2012 günü saat 16:00 sularında … ve … plakalı çekici ve römork ile Mardin … bulunan bir depoya mal (Kuruyemiş) boşalttıkları, bu esnada çekici ve römorktan kaynaklanan bir yangın çıktığı ve yangının büyüyerek müştekilere ait iş yerlerine sirayet ettiği, işyerinde maddi hasar meydana geldiği belirtilerek taksirle genel güvenliğin tehlikeye sokulması suçundan dolayı yapılan soruşturmada şüpheliler hakkında 25.09.2012 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1050 E. sayılı dava dosyasının bir kısım örnekleri dosyada yer almakta olup yapılan incelemede: dava dışı sigortalı tarafından … A.Ş, … Sigorta AŞ ve … Sigorta AŞ’ye yönelik 19.07.2012 tarihinde meydana gelen yangın nedeniyle işyerindeki zarar sonucunda 445.628,33 TL maddi tazminatın oluştuğu belirtilerek fazla ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla maddi tazminata haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tazminine karar verilmesi talepli açılan davada yargılamanın devam ettiği anlaşılmaktadır. Mardin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/67 değişik sayılı dosyasında düzenlenen bilirkişi raporunda (inşaat mühendisi) yapılan tespit sonucunda maliyetin hesaplanması sonucunda toplam maliyetin 380.000 TL olarak hesaplandığı tespit edilmiştir. Tanık … talimatta alınan beyanında özetle; davalı … Kuruyemişte bölge satış şefi olarak olay tarihinde görev yaptığını, davalıya ait aracın park halindeyken boşaltım yaparken yangının çıktığını ancak neden yangın çıktığını tespit edilemediğini, yangın dükkanlara sıçradığını ve olaydan yarım saat sonra olay yerine gelindiğinde yangının devam ettiğini belirtmiştir. Tanık … talimatla alınan beyanda özetle; … plakalı araçla yangının gerçekleştiği yere gittiğini ve görevinin araçtan gıda deposuna malın indirilmesine yardım etmek olduğunu, aracın dorsesinden mal attırırken aracın yandığını başkalarından öğrendiğini, ancak araçtaki yangının çıkış nedenini tam olarak bilmediğini, sigortalılardan yandığının söylediğini, yanlarında yangın tüpünün olmadığını ve etraftan yangın tüpü arandığını ancak bulunamadığını, itfaiyeye haber verildiğini ancak yangının ilerlediğini ve itfaiyenin olay yerine geç geldiğini, olaya kısa bir müdahale yapıldıktan sonra araçtaki suyun bittiğini ve yangın vanalarının da çalışmadığının görüldüğünü, araçla patlamalar olunca yangının bütün depoya sıçradığını ve bu şekilde deponun tamamının yandığını ,olaydan yaklaşık 2 saat sonra takviye itfaiye ekiplerinin geldiğini belirtmiştir. Tanık …la talimatla alınan beyanda özetle; davalı şirkette çalışan şoför olarak çalıştığını ve olay günü … plakalı araç ile davacı şirketin sigortası olan depoya kuruyemiş götürdüğünü, diğer tanık Halil ile birlikte aracın dorsesinden mal aktarırken aracın yanmaya başladığını başka şahıslardan öğrendiklerini, yangın tüpü arandığını ancak sadece 1 adet bulunabildiğini , itfaiyeyi hemen haber verildiğini olay tarihinde havanın çok sıcak olduğunu, yangının rüzgar ve sıcak havanın etkisiyle araçtaki patlamalara neden olduğunu ve patlama olduktan sonra yangının depoya sıçradığını ilk gelen itfaiye aracında su olmayınca da yangının büyüdüğünü, ilk gelen itfaiye 15 -20 dakika sonra geldiğini ve dumandan etkilendikleri için kendilerinin hastaneye kaldırıldığını, yangın musluklarında su olmadığını ilk itfaiye ekibi geldiğinde öğrendiklerini belirtmiştir. Bilirkişi heyetince düzenlenen raporda özetle: dava dosyasında yer alan tüm bulgular yangının çıkış noktasının davalı firma şirketi olan araç olduğunu gösterdiği, söz konusu araçtaki muhtemelen teknik bir arızadan dolayı yangının oluştuğu, araç şoförleri yangına müdahale şeklinden İSG eğitimden geçirilmediği için İş Kanunu madde 77’ye uyulmadığı ve bu nedenle %70 nispetinde asli kusurlu olduğu, hasar yönünden yapılan incelemede ise mevcut tespitlere göre yangın sonrası kullanılmaz hale gelen emtialar, inşaat bedeli, elektrik işyeri bedeli, elektronik işyeri bedeli ve makine mühendisi işyeri nazara alındığında toplam 2012 yılı fiyatlarına göre 943.997,87 TL hasarın meydana geldiği, davacı ve dava dışı sigortalı arasında poliçe döneminde kapsar şekilde düzenlenen işyeri sigorta poliçesine göre 272.000 TL sigorta bedeli ile teminat altına iş yerinin alındığı, davacının 250.00 TL hasar bedelini ödemesini yaptığı ve bunun sigorta teminat kapsamında olduğu, her ne kadar aracın çalışır vaziyette olmadığı iddia edilmiş ise de aracın iş yerini önüne giderek park ettiği ve çalışır vaziyette park halindeyken yangının çıktığının sabit olduğu, dava dışı sigortalının da yeterli önlemlerin alınmaması nedeniyle %30 oranında tali kusurlu olduğu, bu nedenle kusur durumu nazara alındığında 64.080 TL’nin tenzil edilerek bakiye 149.520 TL nin davalılardan davalı sigorta şirketinin poliçe ile üstlendiği üst limit nazara alınarak davalılardan tahsil edilebileceği görüş ve tespitinde bulunmuştur. Bilirkişi heyetince düzenlenen ek raporda: Yargıtay kararlarını da kabul edildiği üzere KDV ödemek zorunda kalan sigortalının bu zararı sigorta şirketinden talep etme hakkının bulunduğu, toplam davacı sigorta şirketinin 237.239,40 TL talep ettiği, %30 kusur oranı olan 71.171,82 TL’nin tenziyle birlikte toplam davalılardan rücu edilebilecek oranın 166.067,58 TL olduğu, … Sigorta AŞ’nin 100.000 TL ve diğer davalının sorumluluğunun ise 66.067,58 TL olduğu, ancak KDV dolayısıyla ödenen miktar ilişkin makbuz ibraz edilmediği belirtilmiştir. … Bankası müdürlüğünce mahkemeye gönderilen 17.02.2017 tarihli yazı da teminat makbuzu ve ibraname ile 23.639 TL’nin dava dışı sigortalıya ödendiğine dair dekont örneği sunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılamada hem asıl dava dosyasında hem birleşen dava dosyasında davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş olup, taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dairemizce HMK 355. maddesi uyarınca yapılan incelemede: HMK’nun 136. maddesinde davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği, HMK 137 maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön incelemenin yapılacağı, mahkemece ön inceleme aşamasının başlaması üzerine hakimin hazırlık işlemleri yapacağı, tarafların dilekçelerini ve delillerini inceleyeceği, uyuşmazlık konuları tüm olarak belirleyeceği ve öncelikle HMK 114-115 maddesi uyarınca dava şartları ve HMK 116-117 maddeleri uyanınca ilk itirazlar üzerine hakkında dosya üzerinden karar vereceği, mahkemenin duruşma ön inceleme aşamasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar veremez ise, HMK 140 maddesi uyarınca tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyeceği belirtilmiştir. Ön inceleme tamamlandıktan sonra ön inceleme günü için duruşma günü tayin edilmeli ve HMK 139 maddesi uyarınca bu hususun duruşma günü olarak taraflara bildirmesi ile taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilmiş sayılmalıdır. Yargıtay 2. Dairesi’nin 01.06.2017 tarih ve 1933/ 6603 karar sayılı ilamında mahkemece usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılmadan tahkikat aşamasına geçilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği belirtilmiştir. Bu konuya emsal nitelikte Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2018/5073 E. 2019/5190 K sayılı ilamında ”… O halde mahkemece yapılacak iş; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesinin tebliği, davalıya cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamaları tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek boşanmanın fer’ileri konusunda karar vermekten ibarettir. Açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi hukuki dinlenilme hakkının (HMK m.27) ihlali niteliğinde olup, bozmayı gerektirmiştir.” belirtilmiştir. Mahkemece (İstanbul 33.Asliye Ticaret Mahkemesi), 31/05/2013 tarihli ön inceleme duruşmasına davetiye tutanağı ile yargılamanın 08/10/2013 günü saat 10:00’a bırakılmasına dair karar verildiği, 08/10/2013 tarihli celsede huzurda bulunan taraf vekillerinin beyanının alındığı ve ön inceleme duruşmasının 19/11/2013 tarihine bırakılmasına dair karar verildiği belirtilmiş ise de; devam edilen yargılama ve ilişkili olarak duruşma tutanakları incelenmesinde ön inceleme duruşmasının usulüne uygun bir şekilde yapılmadığı anlaşılmıştır. İş bu nedenle öncelikle, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilerek taraflar sulhe ve arabuluculuğa teşvik edilmeli, bu hususlar tutanağa geçirilerek duruşmada bulunan tarafların imzaları alınmalı, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterdiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp birlikte değerlendirilmeli ve sonuca varılmalıdır. Aynı zamanda, Motorlu Kara Taşıt Araçları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları 1. maddesine göre; bu tür sorumluluk sigortasını yapan sigortacı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası hadlerinin üzerinde kalan kısmını poliçede yazılı hadlere kadar temin etmekle yükümlüdür. Dosya içerisinde davacıya ait aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasına ilişkin poliçe mevcut değildir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası teminat limitinin aşılması durumunda ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesine başvurabilir. İMMS , motorlu araç işleteninin ,bu aracın işletilmesinden dolayı KTK ve Genel hükümlere göre oluşan ve ZMMS limiti üzerinde kalan hukuki sorumluluğunu sigorta poliçesinde yazılı azami hadlere kadar sigorta güvencesi altına alan bir sigorta sözleşmesidir. İİMS kapsamının başlangıç noktası , ZMMS limitinin aşan kısımdır. Bu durumda Mahkemece öncelikle aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesinin (ödemenin … Sigorta A.Ş. Tarafından yapıldığı belirtilmekle ) örneği getirtilmeli ve ZMSS ve İMSS poliçe limitleri dahilinde, davalı sigorta şirketinin sorumluluk miktarları belirlenmeli, gerektiğinde KTK.’nun 96. maddesi uyarınca bilirkişiye proporsiyon (garame) hesabı yaptırılarak, ZMMS poliçesi teminat altına alınan miktar belirlendikten sonra davalının İMSS poliçesinden sorumlu olduğu miktarlar belirlenip, ZMMS yi, aşan tutar için davalıya rücu edebileceği gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususun hiç tartışılmadığı, bu yönüyle kararın eksik inceleme dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Kusur oranına itirazlar yönünden yapılan inceleme: Haksız fiil sorumluluğu için, kural olarak failin kusuruna ihtiyaç vardır. Fakat bu kural, adaleti ve toplumsal düşünceleri her zaman tatmin etmemektedir. Sorumluluk, için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Bu sebeple hukukun, esas prensibi olan kusur sorumluluğu yer yer zayıflamış hatta bazı hâllerde tamamen ortadan kalkarak yerini kusursuz sorumluluğa terk etmiştir. Tarihsel gelişim süreci içerisinde kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa kadar uzayan bir yol izlenmiştir. Sorumluluk hukukunda; kusura dayanan sorumluluk için genel bir kural bulunduğu hâlde, kusura dayanmayan sorumluluk hâlleri sınırlı bir şekilde düzenlenmiştir. Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür. Tazminat yükümlülüğünü kusura dayandırmak önceleri adalete uygun ve yeterli görülmekteyken, zarar olasılıklarını çoğaltan büyük sanayinin gelişmesi, üretim ve taşıt araçlarının makineleşmesi, yeni enerji kaynaklarının bulunması, halkın büyük şehirlerde yoğunlaşması ile modern hayatta zarar olasılıklarının çoğalması, böylece teknik ilerleme ve ona bağlı tehlikelerin artması ile birlikte zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti sağlama bakımından da yetersiz kalmasıyla genel kuraldan ayrılarak bir kimse kusurlu olmasa dahi kendisinin verdiği zarar nedeniyle tazmin sorumluluğu yani kusursuz sorumluluk yoluna gidilmiştir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan subjektif sorumluluk artık, yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz görünmektedir. Kusur yoksa sorumlulukta ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Objektif ihtimam vazifesinin ihlâli mülâhazası gereğince; bir şeye veya şahıs hakkında kendisine kanunî bir ihtimam vazifesi yükletilen kimse, bu vazifeyi kusuru olmaksızın yerine getirmese dahi, bu yüzden doğan zarardan mesul olmalıdır. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla sözkonusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir. (Tandoğan Halûk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku Ankara 1981 s. 3-10; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Tekinay Borçlar Hukuku, Cilt I, Beşinci Bası, İstanbul 1985 s. 671) Öğretide kusursuz sorumluluk hâlleri olağan sebep sorumluluğu, tehlike sorumluluğu olmak üzere ikili ayrıma tabi tutulduğu gibi hakkaniyet sorumluluğu, nezaret ve ihtimam gösterme yükümlülüğünden doğan sorumluluk, tehlike sorumluluğu şeklinde üçlü ayrıma gidildiği de görülmektedir. Öte yandan objektif sorumluluk üst başlığı altında kusursuz sorumluluk hâlleri olarak da düzenlemeler bulunmaktadır. Tehlike sorumluluğu terminolojide ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu, ağırlaştırılmış objektif sorumluluk olarak yer alır. Diğer sorumluluk türlerinden farklı olarak bu türde kurtuluş beyyinesi getirme imkânı bulunmamaktadır. Ancak, uygun illiyet bağını kesen sebepler sorumluyu sorumluluktan kurtarır. (Oğuzman M. Kemal, Öz M. Turgut- a.g.e.Cilt. 2, s. 135) Zarar görenin kendi menfaatlerini korumak için makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına bölüşük kusur denir. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. (BK m.43/1; TBK’nın 51/1) Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. (BK m.44; TBK m.52) Bilirkişi heyetince düzenlenen raporda kusur yönünden tespit ve değerlendirme kısmında ”… dava dosyasındaki tüm bulgular, yangın çıkış noktasının, sahibi davalı … şirketi olan araç olduğunu işaret etmektedir. Söz konusu araçta muhtemelen teknik bir arıza bulunmaktadır. Aracın periyodik bakımının yapılmaması ya da bakım ve onarımını dikkat ve özensiz yapılması ,aracın kullanım süresinin doldurmuş olması, araçta tasarım ve montaj gibi üretim hatasının bulunması muhtemeldir. Yangına müdahalede, araçta bulunması gereken yangın tüpünün dahi yokluğu işletmenin gayriciddiliği göstermektedir”.belirtilmektedir. Bu haliyle bilirkişi heyetince davalıların %70 oranında asli kusurlu olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Yangının çıkış nedeninin belirlenmesi konusunda teknik bilgi gerektirdiği ve muhtemel kanıyla kusur oranın belirlenemeyeceği açıktır. Kusur oranının belirlenmesinde tarafların üzerine düşen sorumluluklar, yasadan kaynaklı yükümlülükler nazara alındığında, dava konusu yangının araçta mevcut bulunan teknik bir arızadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını hiçbir şüpheye mahal bırakılmaksızın teknik bilirkişi tarafından açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Oysa ki somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda kusur oranı denetime açık bir şekilde tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Yine yukarıda belirtilmiş olduğu üzere bilirkişi heyet raporuna karşı sunulan itirazlar da nazara alınmak suretiyle tarafların durum ve oranın belirlenmesi ile Borçlar Kanununun 52. Maddesinin somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı dair değerlendirmenin de yapılması gerekirken bu husun göz ardı edilerek hüküm tesisi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Davacı sigorta şirketin KDV tazmini talebiyle zararını tahsilini talep edip edemeyeceği yönünden inceleme: Davacı sigortacı, davasını TTK’nun 1301. maddesinde hükme bağlanmış yasal halefiyet hakkına dayandırmıştır. Sigortacı, ödediği gerçek zarar ölçüsünde sigorta ettirene halef olduğundan bu nedenle teminat kapsamı içinde ödediği KDV’yi de rücuen gerçek zarar sorumlusundan tazmin etme hakkına sahiptir. Yukarıda da belirtildiği üzere dava dışı … Bankası Genel Müdürlüğü’nden mahkemeye gönderilen cevabi yazıda, sigorta ettirenin hasar nedeniyle KDV ödediği açıkça bellidir. O halde, ödenen bu bedelin rücuen tazmini talepli dava açılmasında davacının hukuki yararı mevcuttur. Faiz oranı ve temerrüt tarihi yönünden inceleme: Sigortacı tarafından halefiyet ilkesine dayalı olarak açılan rücu davalarında uygulanacak temerrüt faizi oranı, halefiyet ilkesi çerçevesinde saptanmalıdır. Diğer bir deyişle, bu dava sigorta ettiren tarafından açılsa idi o dava sebebiyle hangi oranda temerrüt faizi istenebilecek ise bu davada da aynı oranda temerrüt faizi istenebilecektir. Somut olayda davacı sigortacının halefi olduğu sigortalısının işletmesinin ticari, yangına sebebiyet verdiği iddia olunan çekicinin de ticari araç olması karşısında, mahkemece dava dilekçesinde de talep edildiği üzere avans faize hükmetmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Yine, kasko poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan rücu alacaklısı davacı sigorta şirketinin, üçüncü kişiye ödeme yaptığı tarih itibariyle rücu borçlusu olan davalı temerrüde düşmüş olup faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Davaya konu uyuşmazlıkların asıl dava dosyası yönünden tespit edilen 250.000 TL hasar bedelinin dava dışı sigortalıya 16.11.2012 tarihli tazminat makbuzu ve ibraname ile sigortalısına ödendiği, birleşen dava dosyası yönünden ise … Bankası Genel Müdürlüğünce mahkemeye gönderilen 17.02.2017 tarihli yazı cevabı ile 06.05.2013 tarih, … nolu fiş ile 23.639,00 TL tutarlı işleme ilişkin dekontun düzenlendiği anlaşılmakla mahkemece avans faiz oranın başlangıç tarihini belirlenmesinin dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. İşletilme halinde olmadığı iddia olunana araçtan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıların sorumlu tutulup tutulamayacağı: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/3. maddesinde “İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerektiği” düzenlenmiştir. 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. İşletenin buradaki sorumluluğu, tehlike sorumluluğuna göre daha hafifletilmiş olağan sebep sorumluluğudur. Bu itibarla mahkemece, dava konusu olayda, KTK.’nun 85/3. madde hükmü tartışılmadan ve sonuçları kararda gösterilmeden, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davalılar lehine reddedilen kısım yönünden tek vekalet ücretine hükmedilmesi yönünden yapılan inceleme: HMK m. 166 vd. uyarınca aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir ise de, bu durum asıl ve birleşen davanın ayrı dava olma niteliğini değiştirmez. Birleştirme kararı sonrasında her dava bağımsız karakterini koruduğu ve davaların birbirlerinin içerisinde erimesi, tek bir davaya dönüşmesi gibi bir durum söz konusu olmadığından, yalnızca birleşen davaların tahkikat safhaları müşterek cereyan ettirilerek her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir. A.A.Ü.T.’nin 3. maddesinde avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddine davalının avukatlık ücreti belirtilmiş olup buna göre müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddine, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her red sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretinin hükmolunacağı belirtilmiştir Bu durumda mahkemece davanın reddi halinde davalılar yararına tek bir vekalet ücreti takdirinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Poliçe limitini aşacak şekilde harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu kılınılması yönünden yapılan inceleme: ”… Davalı sigorta şirketinin kaza tarihindeki geçerli teminat limiti 50.000,00 TL olup, eldeki bu davada 64.470,59 TL’ye hükmedilirken geçerli teminat limiti aşıldığı gibi, teminat limitinin tespitinde Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/78 Esas sayılı dava dosyası ile hükmedilen tazminat miktarı da dikkate alınmamıştır. Karar bu yönü ile hatalıdır. Buna göre mahkemece yapılacak iş; Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/78 Esas sayılı dava dosyasının da getirtilerek davalı … (…) Sigorta A.Ş.’nin sorumlu olduğu bakiye teminat limiti miktarının belirlendikten sonra davalının bakiye teminat limiti dahilinde eldeki bu davada destekten yoksun kalma tazminatına (yargılama gideri, vekalet ücreti ve harçlara) hükmetmekten ibarettir.” (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2018/3628 E 2020/3373K sayılı ilam ) Davaya konu uyuşmazlıkta genişletilmiş kasko filo sigorta poliçesinin incelenmesinde maddi – bedeni ayrımsız sigorta bedelinin 100.000 TL olarak belirtildiği ve mahkemece Gerek asıl dava dosyası yönünden ve gerekse birleşen dava dosyası yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilir iken sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı olmak kaydıyla karar verildiğinin belirtilmesi karşısında, davalı vekilinin poliçe limitinin aşıldığı yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, yukarıda belirtilen eksiklikler göz önünde bulundurularak ve bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak ve Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1050 E. sayılı dava dosyasında yargılamanın hangi aşamada olduğu mahkemesinden sorularak tüm bilgi ve belgeler dosya arasına alındıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı ve davalılar tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2021/569 Esas, 2021/962 Karar sayılı ve 01/12/2021 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davacı ve davalılar tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacı ve davalılara İADESİNE, 5-Davacı ve davalıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/04/2022