Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/419 E. 2022/429 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/419
KARAR NO: 2022/429
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/636 Esas
KARAR NO: 2021/633 Karar
KARAR TARİHİ: 07/09/2021
DAVA: Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkil …; imal ve ithal ettiği muhtelif Gıda,Tekstil, kozmetik kimyasalları ile Temizlik ürünlerinin yurt içi ve yurt dışında , toptan ve perakende satış pazarlaması ile iştigal etmekte olduğunu, Müflis Davalı şirket ise , müvekkil Şirket’ten muhtelif tarihlerde sodyum glukonat, sitrik asit vs gibi kimyasal ürünleri satın alan ve borçlu bulunan müşterilerinden biri olduğunu, Müflis Davalı… ; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/810 Esas, 2019/922 sayılı dosyası ile İflas Erteleme Talebinde bulunmuş ise de işbu talebi kabul edilmemiş, 11.07.2019 tarihinde İflas etmiş olduğunu, İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile İflas açılmış ve devam etmekte o lduğunu, Müvekkil şirket, davalı/borçlu/Müflis şirket’ten olan 483.129,07 TL ( Dörtyüzseksenüçbin yüzyirmidokuzlira yedi kuruş ) alacağı İflas müdürlüğüne 18.11.2019 tarihinde 72 numara ile kayıt ettirilmiş ise de ” …başvurucunun alacak kaydı talebi yargılamayı gerektirdiğinden ve talep ekinde kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilmediği, müflisin ticari kayıtları ve envanterlerinde yer almadığından yargılamayı gerektirdiği ” gerekçesi ile Kayıt talebinin 02.12.2019 tarihli karar ile Red edilmiş olduğunu, Red kararının 18.12.2019 tarihinde taraf larına tebliğ edilmiş olduğunu, Sıra cetveli ise 12.12.20219 tarihli … Gazetesinde ilan edileceğinin bildirilmiş olduğunu, Müvekkili şirket, Müflis / Davalı şirket’ten 29.01.2019 tarihli cari hesap hareketi ile 483.129,07 TL alacaklı olarak bulunmakta olduğunu, alacağın muhtelif tarihlerde davalı/müflis şirket’e satılan ve teslim edilen ürünlere ait ödenmeyen faturalardan doğmuş olduğunu, Söz konusu Faturalar ve irsaliyeler Müflis şirket defter kayıtlarının yer almış olduğunu, şirketler arasında yapılan, kaşe ve imzalı Mutabakat Mektupları ile sabit olduğunu, ödenmeyen bir kısım faturalar karşılığında davalı şirketle, şirketleri arasında yapılan, kaşe ve imzalı Mutabakat Mektupları ile sabit olduğu, ödenmeyen bir kısım faturalar karşılığında davalı şirket tarafından müvekkil şirket lehine düzenlenmiş olduğunu; … Bankası A.Ş. İzmit/Kocaeli şubesine ait … hesap numaralı … sayılı 21.10.2016 tarihli 164.350,99 TL lik, … A.Ş. Tuzla/Orhanlı şubesine ait … hesap numaralı … sayılı 26.08.2016 tarihli 126.003,23 TL lik, Çek’ler keşide edilmiş ancak karşılıkları ödenmeyerek borçlu/müflis hesabına alacak olarak kaydedilmiş olduğunu, Yine; … A.Ş. Rize şubesine ait … hesap numaralı … sayılı 30.09.2018 tarihli 95.206 TL lik keşidecisi … İnşaat Ltd.Şti , lehdarı/cirantası … Ltd. Şti olan çek ciro edilerek teslim edilmiş olduğunu, bu çek’in de karşılığı bulunmaması nedeni ile tahsil edilememiş, cari hesaba borç kaydedilmiş olduğunu, İleri ki tarihlerde ise çek borcuna mukabil kısmi ödemelerin yapılmış olduğunu, davalı/Müflis şirket ile vaki ticari ilişki çerçevesinde müvekkil şirket alacağının sabit olduğunu ve alacak miktarı da borçlu/davalı/Müflis şirket’in kabulünde olduğunu, Müvekkil şirket, Müflis şirket’ten 29.01.2019 tarihli cari hesap hareketi ile 483.129,07 TL alacaklı olarak bulunmakta olduğunu, alacağı nedeni ile İflas Müdürlüğü’ne kayıt kabul talebinde bulunulmuş ise de red edilmiş olduğunu, İflas İdare Memurları tarafından bildirilen Red gerekçesinin yasal dayanaktan yoksun olması nedeni ile alacaklarının TTK 1530 maddesi uyarınca işlemiş avans faizleri ile birlikte İflas Masasına kayıt ve kabulü için davayı açtıklarını” beyan ederek Müvekkil Şirket’in, Müflis şirket nezdindeki doğmuş 483.129,07 TL alacağı nedeniyle öncelikle 2.alacaklılar toplantısına katılması konusunda İhtiyati Tedbir kararı verilmesini, Müvekkil Şirket’in, ödenmeyen faturalar , irsaliyeler ve karşılıksız çek bedelleri karşılığı toplam: 483.129,07 TL alacağının TTK 1530 maddesi uyarınca işlemiş avans faizleri ile birlikte İflas Masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesinin talep edilmiştir.
CEVAP Davalı İstanbul Anadolu … İflas Müdürlüğünün iflas dairesinin sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Dava şartı zorunlu arabuluculuk uygulaması kapsamında olan davada arabuluculuk başvurusu yapılmadan doğrudan dava açılması nedeniyle hiçbir işlem yapılmaksızın ve duruşma beklenilmeksizin davanın reddine karar verilmesi gerekmekte olduğunu, davacı tarafın iflas dairesine başvurmuş olduğunu ancak başvurusunun dayanak olabilecek yazılı belge aslı veya tasdikli sureti, senet veya belgeyi sunmamış olduğunu, Müflis’in ticari kayıtlarında da davacıya ilişkin bir kaydın bulunmamakta olduğunu, söz konusu alacak faturaya konu mal ve hizmetin yerine getirilip getirilmediğini, bedelin ödenip ödenmediği hususlarının yargılaması gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesinin talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” …Toplanan deliller, icra takip dosyası, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, ticari defterler ve bilirkişi incelemesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde;Davacının davalı müflisten cari hesap alacağı sebebiyle İflas masasına başvurduğu ancak talebinin reddedildiği,süresi içinde mahkememizde kayıt kabul davası açtığı,Davacının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede,Davacı defterlerinin HMK 222 uyarınca sahipleri lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının sahibi lehine dleil niteliği bulunan yasal defterlerine göre müflis şirketin 11.07.2019 iflas tarihi itibari ile davalı taraftan 483.129,07 TL’si alacaklı olduğu, davalı iflas idaresinde yapılan yerinde incelemeye karşın müflisin defterlerinin inceleme için sunulamadığı, Sunulan vesaiklerin içeriklerinin boş olduğu gibi davaya konu davacı alacağı dayanağı faturaların ödendiğine dair ispat edici mahiyette bulunmadığı, davacının müflis ile olan ticari ilişkisini hem dosya kapsamında ki vergi dairesi BA bildirimleri, hem de müflis şirket ile yapılan mutabakat tutanaklarından anlaşıldığı, Davacının alacağına dayanak olan cari hesaplarda kayıtlı faturaları ile ilgili müflisin itirazı veya ödediği ya da iade ettiğine dair dosya kapsamında belge bulunmadığı nazara alındığında 11.07.2019 iflas tarihi itibari ile müflisten 483.129,07 TL’lik alacağının bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne ” kararı verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği zira dava şartı olan zorunlu arabuluculuk uygulaması kapsamında olan davada arabuluculuk başvurusu yapılmaksızın doğrudan dava açıldığını, İİK madde 235 maddesi uyarınca dava açma süresinin ilan tarihinden başladığını ancak mahkemece İİK 234 maddesinde belirtilen hususların nazara alınarak ve bilgi vermeye ilişkin bildirim tarihinin sürenin başlangıcının kabul edildiği, bu hususun ise usul ve yasaya aykırı olduğu, müflis şirketin ticari defterlerinin incelenmediği, şirket yetkililerine çıkarılan muhtıra sonucu beklenmeden ve ticari defterler incelenmeden eksik incelemeye dayalı bir rapor düzenlendiği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nun 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne dair karar verilmiş olup iş bu karara yönelik davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dairemizin 19.01.2022 tarih ve 2021/1911 esas 2022/52 karar sayılı ilamı ile davalı tarafça her ne kadar istinaf yasa yoluna başvurmuş ise de gerek fiziken ve gerekse UYAP sisteminde yapılan incelemede istinaf yasa yoluna başvulur iken yatırılması gereken harçların yatırıldığına dair dekontun sunulmadığı belirtilerek işbu eksikliğin giderilmesi için HMK nun 352. Maddesi uyarınca dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine dair karar verilmiş olup davalı tarafça geri çevirmede belirtilen harçların ikmal edildiğine dair sunulan 22.02.2022 tarihli sayman mutemedi alındısı ibraz edilmiş, bu haliyle eksikliğin ikmal edildiği anlaşılmıştır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223. maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, iflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. İstanbul Anadolu … İflas dairesinin … sayılı iflas dosyası ile mahkemeye göndermiş olduğu 01.04.2021 tarihli cevabi yazıda İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/810 esas sayılı dosyasında 11.07.2019 günü saat 14:04’ten itibaren iflasına karar verilen davalı müflis şirketin iflas tasfiye işlemlerine başlanıldığı, İİK nun 219 maddesi gereğince adi tasfiye olarak tasfiyesi yapılmasına karar verildiği, iflas kararının henüz kesinleşmediği ve 2. Alacaklar toplantısı yapılmasının söz konusu olmadığı, davacı şirket alacağı hakkındaki ret kararının tebliğ mazbatasının gönderildiği belirtilmiş ve yazı ekinde yer alan tebliğ mazbatasının incelenmesinde sıra cetveli ilanı ve alacak talebi hakkında verilen derece kararının davacı tarafa 18.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Aynı zamanda İstanbul Anadolu …İcra Dairesinin 30.12.2019 tarihli yazı cevabında , davacı tarafın müdürlük dosyasına tebliğ gideri depo ettiğine dair herhangi bir makbuz tespit edilemediği, tanzim olunan sıra cetveli ilanı ve alacak hakkındaki kararın alacaklı tarafa tebliğe çıkarıldığı ancak dosyanın İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/770 Esas sayılı dosyasına gönderildiğinden tebliğ tarihi tespit edilemediği ve müflis masasında tanzim edilen sıra cetveli 12/12/2019 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlandığı , Ticaret Sicil Gazetesine ise yayınlanmak üzere gönderilmiş olup henüz Ticaret Sicil Gazetesi ilan cevabı gelmediği belirtilmiştir. Uyuşmazlığa konu davanın 19.12.2019 tarihinde açılması nazara alındığında, davacının cetveline yönelik itiraz davasını hak düşürücü süre içerisinde açtığı anlaşılmakla, davalı tarafın davanın süresinde açılmadığı yönündeki itiraz sebeplerinin yerinde olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır. İflas idaresince mahkemeye gönderilen 15.03.2021 tarih derkenarda müflis şirketin yetkilisi tarafından şirkete ait ticari defterlerin müdürlüğe teslim edilmediği ve müdürlük dosyasında müflis şirkete ait ticari defterlerin bulunmadığı, iş bu derkenarın bilirkişi …nun 15.03.2021 tarihli dilekçesi üzerine bizzat kendisine verildiği belirtilmiştir Mahkemece düzenlenen 11.01.2021 tarihli arar kararında ”Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından, TTK 83-85.maddeleri ile HMK 222.maddesi uyarınca her iki tarafın tüm yasal ticari defterleri üzerinde Mahkememizce resen seçilen mali müşavir bilirkişi eşliğinde 05/02/2021 günü saat 10.00 da bilirkişi incelemesi yapılmasına, ” şeklinde karar alınmıştır. Mali Müşaviri bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; davacı tarafın 2017-2018 ve 2019 yılları arası yasal defterleri birbirini doğruladığı ve kanuna uygun şekilde tutulduğu, tüm ticari defterlerinin eksiksiz ve usulüne uygun tutulduğu, defterlerin açılış onaylarının yapıldığı ancak yevmiye defterinin kapanış onayını yapılmadığı, davacının ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda ticari ilişkinin 01.01.2016 tarihi öncesinde başladığı, sahibi lehine delil hüviyetine haiz bulunan ticari defterlere göre müflis şirketin 11. 07.2019 iflas tarihi itibari ile davalı taraftan davacının 483.129,07 TL alacaklı olduğu, davalı iflas idaresine yapılan yerinde incelemeye karşın müflis şirketin defterlerinin sunulmadığı ve sunulan vesika içeriklerinin boş olduğu gibi davaya konu davacı alacağı dayanağı faturaların ödendiğine dair ispat edici mahiyette bulunmadığı, davacının müflis ile olan ticari ilişkisini hem dosya kapsamı, yapılan mutabakat tutanakları tutanaklarından anlaşılacağı üzere davacının alacağı dayanak olan cari hesaplarda kayıtlı faturalar ile ilgili müflisin itirazı veya ödediğine ilişkin bir bilgi ve belge bulunmadığı nazara alındığında 11.07.2019 iflas tarihi itibariyle davacının 483.129,07 TL alacağının bulunduğu, müflisin dava tarihi öncesinde temerrüdünün bulunmadığı ve yıllar süren ilişkide herhangi bir faiz talebinde de bulunulmadığı, bu itibarla davacının faiz talebinin reddinin gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır. Davalı vekilince ise bilirkişi raporuna karşı sunulan itiraz dilekçesinde, müflis şirket defterlerinin eksik olduğu, nitekim şirket yetkilisi dava dışı … iflas idaresince 02.03.2021 tarihli muhtıra çıkarıldığı ve işbu muhtırada bilirkişi incelemesi esas defter ve kayıtlarda eksik bulunması halinde ek iflas idaresi kararına gerek olmaksızın şirket yetkilisine muhtıra çıkarılarak 7 gün içerisinde eksikliğin ikmal edilmesinin istenilmesine dair karar verildiği, ancak defterlerin henüz iflas müdürlüğüne sunulmadığı ve muhtıra sonucunun beklenmediği bu nedenle rapora itiraz etme zaruretinin hasıl olduğu belirtilmiştir. Arabuluculuk Dava Şartı Yönünden İnceleme: 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, 07/06/2012 tarihinde kabul edilerek, 22/06/2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Kanunun amacı ve kapsamı 1. maddede, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise, bu kanunun yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacağı, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olmadığı belirtilmiştir. Yasanın, ikinci bölümünde “Arabuluculuğa İlişkin Temel İlkeler” üst başlığı altında, 3. maddede “İradi olma ve eşitlik” başlığı ile; tarafların, arabuluculuğa başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbest oldukları, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A madde hükmünün saklı olduğu ifade edilmiştir. Yasanın 18/A bendinde “Dava şartı olarak arabuluculuk” düzenlenmiştir. İlk fıkrada, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine uygulanması gereken hükümlerin devam eden fıkralarda düzenlendiği vurgulanmış, 2. fıkranın son cümlesinde ise, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden red kararı verileceği ifade edilmiştir. Söz konusu yasal düzenleme 06/12/2018 tarihinde kabul edilerek, 19/12/2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Yasal düzenleme, 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunun 23. maddesi ile getirilmiştir. Aynı yasanın 20. maddesinde ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinden sonra gelmek üzere “3.Dava şartı olarak arabuluculuk” maddesinin eklendiği belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesinde, bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Somut olayda dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp masaya kayıt davasıdır. Kayıt kabul davaları alacağın iflas masasına kaydı istemine ilişkin olup, belirli bir miktarın tahsiline yönelik olmadığından, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Nitekim doktrinde de sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cetvelinin düzeltilmesi amacını taşıdığı, bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudiyeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddi hukuka uygun bir şekilde garameye dahil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur. (Ankara 23. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 tarih 2020/416 Esas 2020/464 Karar sayılı ilamında atıf yapılan,Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1). Yargıtay uygulaması da aynı yönde olup, bu tür davaların maddi hukuk ilişkilerine etkisi olan bir takip hukuku davası olduğu, alacaklı ile borçlu arasında geçen gerçek anlamda bir eda davası olmadığı, dava sonunda verilen hükmün, yalnız derdest iflas davası bakımından, alacağın müflisin aktifinin paylaştırılmasında hesaba katılıp katılmayacağı veya ne miktarda sıra cetveline dahil edileceğini belirlediği, davanın bu niteliği gereği alacak davalarından farklı olarak, alacak tutarı üzerinden nispi harç ve vekalet ücretine değil maktu harç ve vekalet ücretine hükmedileceği ilkesi benimsenmiştir (Yargıtay 11. HD.’nin 08/02/1988 T., 1987/5894 E., 1988/605 K. sayılı kararı). Öte yandan, İcra ve İflâs Kanunu’nun 226’ncı maddesine göre; iflas idaresi masanın yasal temsilcisi olup bu temsil yetkisi, masanın menfaatlerinin gözetilmesi ve tasfiye ile sınırlıdır. İflas idaresi, davayı organ olarak takip ettiği için, dava ile ilgili bütün işlemleri yapabilir. Yani, bütün özel yetkilere (karş: HMK. m.74) sahiptir. Ancak, İcra ve İflas Kanunu sıra cetvelinin nasıl düzenleceği hususunda hükümler sevk etmiştir. İflas idaresi bu hükümlere uymak zorundadır. Bu itibarla, iflas idaresinin sulh ve tahkim yetkisi sınırlandırılmıştır (İİK. m. 226/II). Şöyle ki; iflas idaresi, belli bir miktara kadar olan alacaklar (mal varlığı hakları) hakkında, doğrudan doğruya sulh olabilir ve tahkim (sözleşmesi) yapabilir. İflas idaresinin belli bir miktardan fazla alacaklar hakkında sulh olabilmesi veya tahkim (sözleşmesi) yapabilmesi için, ikinci alacaklılar toplanması tarafından, iflas idaresine bu konuda özel bir yetki verilmiş olması gerekmektedir (İİK. m. 226/II). Bu hükümde sadece sulhtan söz edilmekte ise de; kabul (HMK. M. 308 ) ve feragat (HMK. m. 307) bakımından da, iflas idaresinin yetkisinin sulhtaki gibi (belli bir miktar ile) sınırlı olduğu sonucuna varılmalıdır (Prof. Dr. Baki Kuru: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, 2013, s: 1303-1305); bu tasarruflar ikinci alacaklılar toplantısının kararını istihsal etmek zorundadır. Diğer yandan kayıt kabul davası sonunda verilecek hükmün sonucu sadece davacı alacaklı ile müflis borçlunun haklarını etkilemeyip, masada kayıtlı olan veya olacak olan ve işbu davanın tarafı da olmayan dava dışı alacaklı 3. kişilerin de haklarını etkileyeceğinden arabuluculuk görüşmeleri sonunda yapılacak anlaşmada yine dava dışı 3. kişi alacaklıların maddi hukuktan kaynaklanan hak ve alacaklarını yani masadaki paylarını doğrudan etkileyecektir. Kayıt kabul davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerini içermediğinden, kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulması yönünde bir dava şartı bulunmadığı gibi iflas idaresinin arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisi de bulunmamaktadır. İş bu nedenle davalının arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı müflis şirketin ticari defterlerinin incelenmesi yönünde istinaf sebebi: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın, hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar. (Yargıtay 22. H.D. 22/06/2020 tarih 2017/29720 E. 2020/6157 K. Sayılı ilamı) Davaya konu somut olayda, davacı tarafın sunmuş olduğu ticari defter ve kayıtlar esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; bilirkişi incelemesi için ticari defter ve kayıtlarını sunması için müflis şirket yetkilisine uyuşmazlığa konu döneme ilişkin tüm ticari defter ve kayıtların ibraz etmesi için İstanbul Anadolu … İcra ve iflas dairesince 02.03.2021 tarihli kararda belirtilen muhtıranın sonucunun beklenilmesi ve gerektiğinde mahkemece müflis şirket yetkilisi … 2017-2018 ve 2019 yıllarına ilişkin tüm ticari defter ve kayıtları ibraz etmesi yönünde muhtıra çıkartılmalı, ayrıca bilirkişiye HMK 278/4 maddesi uyarınca yerinde inceleme yetkisi verilebileceği göz önünde bulundurularak ek rapor alınarak varılacak sonuç dairesinde karar ihdası yoluna gidilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353.1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2019/636 Esas, 2021/633 Karar sayılı ve 07/09/2021 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davalıya İADESİNE, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/04/2022