Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/339 E. 2022/1211 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/339
KARAR NO: 2022/1211
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/810 Esas
KARAR NO: 2021/774
KARAR TARİHİ: 10/12/2021
KARAR TARİHİ: 26/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 27/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların ortak ve pay sahibi olduğu şirketlere müteselsil kefil olduğu, davacı şirketlerin (dosyadan tefrik edildiği görülmekle) borçları ve şirket ortakları arasında organik bir bağ ve tam bir entegrasyonun mevcut olduğu, şirketler ortaklarının şirketler tarafından üstlenilen borçlarda ve özellikle kredi ilişkilerinde birbirlerinin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili durumunda oldukları, konkordatonun başarıya ulaşabilmesi için hem şirketler hem de şirket ortakları yönünden konkordato talepleri olduğu, ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle, İİK 285 ve TTK 286 maddeleri hükümleri gereği müvekkili hakkında alacaklarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacı ile konkordato mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Somut olayda konkordato talep eden davacıların esasında konkordato teklifinin yukarıda adı geçen ortağı oldukları şirketlerin borçlarına kefil olmalarından kaynaklandığı, yukarıda belirtildiği üzere kefâletleri dışındaki şahsî borçlarının mevcut mal varlıklarının altında olduğu görülmektedir. Kefil, mahkemeye sunacağı konkordato ön projesinde kefalet borcunu hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, ödemelerin yapılması için mevcut mallarını satıp satmayacağını, kefalet borcu ödemesini yapabilmek için gerekli mâli kaynağı nasıl sağlayacağını açıkça belirtmelidir (Yeni Konkordato Hukuku, Editör Selçuk Öztek, 2. Baskı sh. 148). Somut olayda konkordato talep eden davacıların ise ortağı oldukları dava dışı borçlu şirketten bağımsız bir konkordato projelerinin bulunmadığı, projelerinin kendine özgü, gerçekçi konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, dava dışı borçlu şirketlerin ön projesi üzerine temellendirildiği ve ilişkilendirildiğinden, yasanın aradığı şartları sağlamadığı, öte yandan salt alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep edilmesinin de konkordato müessesesinin amacına uygun düşmeyeceği anlaşılmakla İstanbul BAM 17. Hukuk Dairesi 2019/3868-2020/361 E.K. sayılı emsal ilâmı da nazara alınmak sureti ile konkordato talep eden davacıların konkordato talebinin yasal koşulları oluşmadığından konkordato talebinin, kesin mühlet talebinin reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekilinin yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacılar hakkında kesin mühlet kararı verilmesi için gerekli olan şartları taşıdığı ,konkordato projesinin nihai proje olmayıp tasdik aşamasına kadar revize edilmesi mümkün iken davacılara bu imkan tanınmadan karar verilmesinin hukuki dinlenme hakkını kısıtladığı, bilirkişi raporlarının ve komiser heyeti raporlarının tebliğ edilmediği ve itiraz hakkı tanınmadığı, projelerin tamamlatılması ilişkin süre verilmediği, ayrıca davacıların borçlu şirketlerin ortak ve yöneticisi olup müşterek kefalet durumları söz konusu olduğu ve bu nedenle davanın tefrik edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, İİK’nin 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. 2004 sayılı İİK’nın 285/3 fıkrası uyarınca konkordato talebinde iflasa tabi olan borçlu için İİK 154. maddesinin birinci veya ikinci fıkradaki yazılı yerlerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesi yetkilidir. Somut olayda konkordato talep eden borçlu şirket iflasa tabi olduğu için yetkili mahkeme İİK’nin 285/3 fıkrasının göndermesi ile İİK 154. maddesi gereğince muamele merkezinin bulunduğu yer ve gerçek kişiler yönünden yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesi olup, dava görevli ve yetkili mahkemece açılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74 maddesi, 114/1.f bendi ve 6098 sayılı TBK’nin 504/3 bendi uyarınca müvekkili adına dava açıp konkordato teklifinde bulunan vekilin, vekaletnamesinde özel olarak yetkilendirilmiş olması zorunludur. Sunulan vekaletname ile borçlu şirket vekilinin yasal düzenlemelere uygun olarak konkordato yönünden özel olarak yetkilendirildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre, mahkemece, borçlular hakkında 14.07.2021 tarihinden itibaren 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş, geçici mühlet süresi 14.10.2021 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatılmasına dair karar verilmiştir. Mahkemece 10.12.2021 tarihli duruşmada davacıların konkordato taleplerinin reddine karar verilmiş olup, verilen karara yönelik yasal 10 günlük süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Konkordato projesi: davacıların projenin tasdik tarihinden itibaren 4 yıllık vadede borçlarının tamamını ödemeyi teklif ettiği, 4 yıllık süre içerisinde sahip oldukları gayrimenkullerin gerektiğinde satılması neticesinde elde edilen kaynağın borçların ödenmesinde kullanılacağı, aynı zamanda gelir ve yönetici maaşı ile şahsi borçlarını ödenebilecek nitelikte olduğu, davacıların iflasa tabi olmadığı, pay sahibi ve ortağı olduğu şirketlerin banka borçlarına aynı zamanda müteselsil kefil oldukları belirtilmiştir.. Geçici Konkordato komiser heyetince düzenlenen 07.12.2021 tarihli raporda özetle; davacıların, dosyası tefrik olunan … Şti, … Şti.’nde pay sahibi ve ortak oldukları her 3 davacının da iflasa tabi kişi olmadığı, ticaret sicilinde tacir olarak kayıtlarının bulunmadığı, konkordato projelerinin başarıya ulaşmasının davacı şirketinin projelerinin başarıya ulaşmasına bağlı olduğu, her ne kadar komiser heyetince konkordatonun başarıya ulaşma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmış ise de, bu değerlendirmenin teklifin projedeki projeksiyonla aynı olacağı anlamına gelmediği ve ayrıca borçlu gerçek kişilerden; – Davacı …’ın konkordato ön projesinin temel dayanağı kefil olduğu şirketlerin ödemelerine bağlı olup, bu nedenle şirketlerin konkordatosu başarılı olduğunda ve borçlar ödendiğinde davacının borçları da sona ereceği, borçlunun her ne kadar şahsi mülkiyetinde bulunan taşınmaz malları olsa da sahip olduğu taşınmazları için bilirkişi tarafından 21.465,83-₺ değer takdir edilmiş olup, söz konusu taşınmazların satılması ile kefalet borçlarının ödenmesi mümkün olmamakla birlikte, şahsi borçlarını huzur hakkı gelirleri ve taşınmaz satışı yoluyla ödemesi mümkün göründüğü, projede somut olarak huzur hakkı dışında herhangi bir geliri ve konkordato kaynağı olmadığı, – Davacı …’ın konkordato ön projesinin temel dayanağı kefil olduğu şirketlerin ödemelerine bağlı olduğu, bu nedenle şirketlerin konkordatosu başarılı olduğunda ve borçlar ödendiğinde davacının borçları da sona ereceği borçlunun her ne kadar şahsi mülkiyetinde bulunan taşınmaz malları olsa da sahip olduğu taşınmazları için bilirkişi tarafından 3.670.799,16-₺ değer takdir edilmiş olup, söz konusu taşınmazların satılması ile kefalet borçlarının ödenmesi mümkün olmamakla birlikte, şahsi borçlarını huzur hakkı gelirleri ve taşınmaz satışı yoluyla ödemesi mümkün göründüğünün projede somut olarak huzur hakkı dışında herhangi bir geliri ve konkordato kaynağı olmadığı, – Davacı …’ın konkordato ön projesinin temel dayanağı kefil olduğu şirketlerin ödemelerine bağlı olup bu nedenle şirketlerin konkordatosu başarılı olduğunda ve borçlar ödendiğinde davacının borçları da sona ereceği borçlunun her ne kadar şahsi mülkiyetinde bulunan taşınmaz malları olsa da sahip olduğu taşınmazları için bilirkişi tarafından 781.465,83-₺ değer takdir edilmiş olup, söz konusu taşınmazların satılması ile kefalet borçlarının ödenmesi mümkün olmamakla birlikte, şahsi borçlarını huzur hakkı gelirleri ve taşınmaz satışı yoluyla ödemesi mümkün göründüğü projede somut olarak huzur hakkı dışında herhangi bir geliri ve konkordato kaynağı olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca komiser heyeti raporunda davacı …’ın toplam 244.511,12-₺ şahsi borcunun, 10.416.916,59-₺ kefalet borcunun olduğu, davacı …’ın toplam 234.292,87-₺ şahsi borcunun, 10.416.916,59-₺ kefalet borcunun olduğu, davacı …’ın toplam 87.510,92-₺ şahsi borcunun, 10.416.916,59-₺ kefalet borcunun olduğu kefaletten doğan borçların fer’i niteliği gereği ve kefil olduğu şirketlerin konkordatosu ve İİK’nin 308-h çerçevesinde rehinli alacaklılarla müzakere, yeniden yapılandırma çalışmaları çerçevesinde şirketler tarafından ödeme yapıldıkça borçlarının azalacağı dolayısıyla davacının borçluluğunu kefil olduğu şirketlerin ödemelerine bağlı olduğu, konkordato başarılı olduğunda ve borçlar ödendiğinde davacıların borçlarının daha sona ereceği, davacıların şahsi ve kefalet borçlarını 4 yıl içinde eşit taksitlerle ödemeyi teklif ettiği, kefalet borcu ve gerektiğinde davacının hissedar olduğu gayrimenkullerin 4 yıllık süre içerisinde değer kazancı neticesinde gerçek rayiç değerlerine ulaşması sonucunda sağlanacak nakit kaynak ile borçların tasfiye edileceği, bunun yanı sıra şahsi borcun ödenmesinde de elde edilecek kardan sağlanacak gelir ve yönetici maaşıyla şahsi borçlarının da ödenebilecek nitelikte olduğu belirtilmiştir. Taşınmazın değerinin tespitine yönelik düzenlenen bilirkişi raporlarında, davacılardan … yönünden toplam 21.465,83 TL ,davacılardan … yönünden toplam 3.670.799,16 TL ve davacılardan … yönünden toplam 781.465,83 TL değer tespitinde bulunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılama davanın reddine dair karar verilmiş olup davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için başvurabileceği kendine özgü bir cebri icra kurumudur. Konkordatoda amaç, elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen, mali durumu bozulmuş olan ve borçlarını ödeyip faaliyetlerini devam ettirmek isteyen dürüst borçluyu koruyarak mali durumunun iyileşmesini sağlamak ve alacaklıların, borçlunun muhtemel bir iflasına nazaran, daha fazla ölçüde alacaklarına kavuşma olanağı yaratmaktır. Konkordato ile alacaklılar, alacaklarının bir kısmından vazgeçerler ve/veya borçluya, ödeme konusunda belirli bir vade tanırlar. Bu durumdaki bir borçlunun iflas etmesi, faaliyetlerinin tümüyle sona ermesine ve alacaklıların alacaklarını büyük oranda tahsil edememelerine neden olur. İçinde bulunduğu mali koşullara göre borçluya borçlarını belirli bir oran veya vadeyle ödeme imkanı verilmesi hem borçlu bakımından ve hem de alacaklılar bakımından olumlu sonuçlar doğurur. Alacaklılar arasında eşitlik esasına dayalı bir ödeme sağlanır ve borçlu iktisadi faaliyetlerine devam eder. Böylece borçlu, piyasadaki varlığını sürdürürken, piyasadaki istikrar ve istihdam imkanları da korunmuş olur. (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi 2020/1165 E 2021/123 K sayılı ilam) Davaya konusu somut olayda , istinaf yasa yoluna başvuran davacıların kefalet borcu, dava dışı konkordato talep eden şirketlerin ise şahsi borçlarından kaynaklı olarak konkordato talebinde bulunduğu dolayısıyla alacaklılara yönelik farklı proje sunabilme ihtimalleri bulunduğu nazara alındığında , gerek davacıların iş bu istinafa konu davası ve gerekse tefrik olunan dava dosyasının birlikte görülmesinde zorunluluk bulunmadığı anlaşılmaktadır. 07.12.2021 tarihli komiser heyet raporunun tebliğ edildiği yönündeki itirazın değerlendirmesinde ise; mahkemece 10.12.2021 tarihli celsede tahkikatın bitirildiği ve davanın reddine karar verildiği belirtilmiştir. UYAP sisteminde ve fiziki olarak dosyada yapılan incelemede de raporun tebliğ edildiğine dair tebligat parçasının yer almadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan geçici komiserler heyeti raporuna karşı beyan ve itirazlarını bildirmesi için davacılara süre verilmesi gerekirken bu husun göz ardı edilerek davanın esası hakkında karar verilmesinin HMK’nin 27. maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiği açıktır. Aynı zamanda konkordato projesinde görülen eksikliklerin yargılamanın aşamasında revize proje ile tamamlanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Varılan sonuç itibariyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçelerle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde işlem yapılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2021/810 Esas, 2021/774 Karar sayılı ve 10/12/2021 tarihli kararının HMK’nin 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine,4-Harçlar Kanunu gereğince davacılar tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacılara İADESİNE, 5-Davacılarının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/10/2022