Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/313 E. 2022/320 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/313
KARAR NO: 2022/320
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/715 Esas
KARAR NO: 2021/162
KARAR TARİHİ: 09/02/2021
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 16/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirket sigortalısı … A.Ş.’ye ait, … Mahallesi … Caddesi No:… Küçükçekmece – İstanbul adresinde bulunan, … ada … parselde kain “…” inşaatı, 12.09.2014 – 12.09.2018 tarihleri arasında davacı şirket nezdinde … numaralı İnşaat All Risk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, belirtilen inşaatta 22.12.2014 tarihinde “hırsızlık” amacıyla kimliği belirsiz ve üzerinde işçilere ait kıyafetler bulunan kimseler tarafından girilmiş ve 4 adet henüz kullanılmamış elektrik kablo makarası çalınarak sigortalı şirket zarara uğratıldığı, meydana gelen zarar sonucu sigortalı tarafından davacı şirkete yapılan müracaata istinaden … sayılı Hasar Dosyası açılmış ve müvekkil şirket tarafından 5684 sayılı Kanun’un 22. maddesi uyarınca bağımsız ve uzman eksper tarafından hasarın niteliğinin ve miktarının tespiti için ekspertiz incelemesi yaptırıldığı, raporda davalı … şirketinin söz konusu hasardan sorumlu olduğunun tespit edildiği, davacı şirket, yaptırılan eksper incelemesi neticesinde işbu haksız fiil nedeniyle meydana gelen 11.955,64-TL tutarındaki hasarın müşterek sigorta kuralları uyarınca 5.977,82 USD’sini ilgili poliçe çerçevesinde sigortalısına 13.04.2015 tarihinde ödendiği, sigortalıya ait inşaatta güvenlik görevini ifa eden davalı … Güvenlik A.Ş.’nin diğer davalı … Sigorta A.Ş. nezdinde … numaralı Özel Güvenlik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi bulunmadığı, davacı şirket tarafından İnşaat All Risks Sigorta Poliçesine istinaden ödenen zarar tazminatı, 2 no.lu davalı sigorta şirketi nezdinde bulunan poliçe sorumluluğunda bulunduğundan, işbu sigorta şirketi de poliçesindeki teminat limiti ile sınırlı olarak bu zarardan sorumlu olduğu, davacı şirket, rizikoyu sigorta örtüsü altına alan … Sigorta A.Ş. ve diğer davalıya meydana gelen zararın tazmini için başvuruda bulunmuş fakat davalılar tarafından gerekli ödeme yapılmadığı için davalıların müşterek ve müteselsil sorumluluğu nedeniyle işbu davayı açma zorunluluğumuz hasıl olduğu, hasarın ödenmesi ile sözleşme şartlarına ve 6102 Sayılı Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesi hükmüne göre müvekkil şirket, sigortalısının yerine halef olmuş ve sigortalının zararına sebebiyet verenler aleyhine mevcut her türlü hakları davacı şirkete intikal ettiği, bu durumda, gerek sözleşme gerek mevzuat ve gerekse yardımcı hukuk kaynaklarından hareketle davacı şirketin ödemiş olduğu tutarın tazmin yükümlüsünün davalılar olduğu izahtan vares olduğu, davalı, sigortalımıza ve dolayısı ile onun yerine kaim olan davacı şirkete karşı sorumlu bulunduğundan ve davalılara yapılan müracaatlardan bir sonuç alınamadığı, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile, sigorta teminatı kapsamında kalan 5.977,82-USD bedelin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava konusu alacağa, 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca 13.04.2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek USD para birimi cinsinden mevduata uygulanan en yüksek faiz yürütülmesine ve tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin mahkememize göndermiş olduğu cevap dilekçesinde; özel güvenlik görevlilerinin özel güvenlik hizmetine dair mevzuat çerçevesindeki görevlerini yerine getirmeleri sırasında üçüncü şahıslara verecekleri zararları teminat limitlerine kadar teminat altına alır, şeklinde tespit edildiği, ZMMS poliçesinde ” zarara sebebiyet veren bir olay sonucunda, sağlanan özel güvenlik hizmetinin eksik veya yetersiz olduğu iddiasıyla sigorta ettirene yöneltilebilecek zarar veya ziyan talepleri teminat dışında olduğu, davaya konu özel güvenlik görevlisinin görevini yerine getirirken 3.şahıslara verdiği bir zarar olmayıp adi bir hırsızlık olayı olduğu, hırsızlık bu poliçe ile teminat altına alınmış bir şey olmadığı, davacı sigorta şirketinin bu poliçe kapsamında sorumlu olmadığını bilmesi gerektiği, dolayısıyla bu poliçe kapsamında vekil eden şirketin herhangi bir sorumluluğunun olmadığı, açıklanan nedenlerle öncelikle husumet yönünden reddini, kabul edilmediği takdirde esastan reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür. Davalı … Eğitim Hizmetleri A.Ş vekilinin dilekçesinde; Davacı … Sigorta Aş. tarafından davalı aleyhine açılmış olan davada … Aş. poliçesinde müşterek sigorta olarak … Sigorta Aş.. %50 … Sigorta Aş.%50 olarak müşterek sigorta yapıldığı, … Sigorta Aş. davalı aleyhine Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/342 e sayılı dosyasında dava açıldığı, her iki davanın tarafları ve konusu aynı olup iş bu davanın Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/342 E. sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmesini talep ettiği, davalının vukuu bulunan hırsızlık olayında herhangi bir kusuru veya illiyet bağı bulunmadığı, davalının Güvenlik hizmeti verdiği firma ile çalınan mallar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunmadığı, çalınan mallar davalının güvenlik hizmeti vermediği taşeron firmanın zimmetinde olduğu, hasar tespiti bölümünde ise olayın meydana geliş şekli detaylıca anlatılmış olup güvenlik personellerinin kusuru olmadığı açıkça ortada olduğu, ekspertiz raporunda da denildiği üzere; elektrik malzemelerinin muhafaza edildiği depo mevcut olmasına rağmen çalınan kabloların depoda tutulmayıp açık alanda tutulması sonucu olan çalınmanın sorumluluğu davalı firma çalışanlarına yükletilemeyeceği, taşeron işçilerinin kullandığı kablo makaralarının muhafazası ve korunması davalı firma çalışanlarına yükletilen bir sorumluluk olmayıp iş tanımında da yer almadığından hırsızlığa konu malların çalınmasından davalı firmanın sorumlu tutulması hukuken mümkün olmadığı, davalının firmanın ne de çalışanların hiçbir ihmal veya kusuru bulunmadığından huzurdaki davanın reddi gerektiği, davanın husumet yönünden reddine mümkün olmadığı takdirde esastan reddine, Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/342 E. sayılı dosyasından konuları aynı olan; aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunan ve … Sigorta Şirketi tarafından yine davalı müvekkilim aleyhine açılan dava ile huzurdaki davanın açılan birleştirilmesine ve yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… dava dışı … A.Ş’nin, davacı sigorta şirketinin İnşaat All Risks sigorta poliçesi kapsamında sigortalı iken inşaat alanında meydana gelen hırsızlık nedeniyle bu sigorta kapsamında davacı sigorta şirketince sigortalısına ödediği tazminatın davalılardan rücuen tazminine ilişkin olup davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde, Küçükçekmece 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/342 esas sayılı dosyası ile birleştirme talep edildiği görülmekle, Küçükçekmece 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne UYAP üzerinden müzekkere yazılarak 2015/342 esas sayılı dosyanın mahkememize gönderilmiş olduğu görülmüştür. Küçükçekmece 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/342 Esas sayılı dosyasının celbi ile incelenmesinden; davanın 23/07/2015 tarihinde açıldığı, davacısının dava dışı … A.Ş’nin İnşaat All Risks sigorta poliçesi müşterek sigortacısı … Sigorta A.Ş. olduğu, davalısının mahkememiz davalısı … Hizmetleri A.Ş olduğu, mahkememizin davası ile dava konusunun aynı olduğu, yapılacak yargılama, toplanacak deliller ve her iki dava da taraf şirketlerinin aynı olduğu davalar arasında irtibat bulunduğu, davaların aynı sebeplerden doğduğu ve aralarında bağlantı olduğu sabit olmakla ve usul ekonomisi ilkesi gereği HMK’nun 166. maddesi gereğince bu iki dosyanın birlikte görülmesinde fayda olduğu değerlendirilmekle davacı vekilinin dava dilekçesinde birleştirme talebi yerinde görülerek iş bu dava dosyasının daha önce açılmış olan Küçükçekmece 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/342 esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş olup anılan kararın istinaf incelemesi gereğince Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/402 Esas numarası almış olduğu anlaşıldığından mahkememiz dosyası ile anılan dosyanın birleştirilmesine” kararı verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı, … A.Ş. vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin tasfiye edildiğinden atanan tasfiye memuruna tebligat yapılması ve davacı tarafa ihya davası açmak üzere kesin süre verilmesi gerektiği, toplanan delillere göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu, husumet ve zaman aşımı itirazlarının değerlendirilmediği, hırsızlık olayının meydana gelmesinde güvenlik personelinin ve dolayısıyla davalı şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığı, sözleşme gereğince üzerine düşen tüm edimleri yerine getirdiği ve huzurdaki davanın bu nedenle reddinin gerektiği, HMK hükümlerinde görev ve yetki hükümlerinin öncelikle uygulanması gerektiği ve davalı şirket adresinin Avcılar/İstanbul olması nazara alınarak görevli ve yetkili olan Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dosyanın gönderilmesi gerektiği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava; sigortacının, dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin, hasardan sorumlu olduğunu iddia ettiği davalılardan 6102 Sayılı TTK’nun 1472. maddesi uyarınca rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, iş bu dava dosyasının Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/402 esas sayılı dava dosyası ile HMK 166 maddesi uyarınca birleştirilmesine dair karar verilmiş olup, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuş ve davalı şirketin İTO kaydın incelenmesinde şirketin tasfiye halinde olduğu ve münferiden …’ın tasfiye memuru olarak tayin edildiği belirtildiğinden gerekçeli kararın tasfiye memuruna tebliği yapılarak oluşacak sonuç dairesinde dairemize gönderilmesine dair 15 12.2021 tarih ve 2021/995 Esas 2021/1304 Karar sayılı ilamı ile HMK’nun 352. maddesi uyarınca dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine dair karar verilmiş, ilk derece mahkemesince gerekçeli karar, istinaf başvuru dilekçesi, tasfiye memuru …’ın adresi doğrultusunda 19.01.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, herhangi bir beyan dilekçesi sunulmamıştır. TBK’nın 513/2 maddesinde düzenlenen “Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.” hükmü gereğince, istinafa başvuran Av. …’in vekalet görevinin devam ettiği ve istinafa başvurabileceği kabul edilerek istinaf incelemesi yapılmıştır. Dairemizce İTSM nezdinde davalı şirketin tasfiye halinde olup olmadığının tespiti amacıyla yapılan incelemede: Taraf ehliyeti, 6100 sayılı HMK’nun 50. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nun 8. maddesinde düzenlenen medeni haklardan yararlanma (hâk) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Davalının gerçek kişi ise sağ olması, tüzel kişi ise tüzel kişiliğinin bulunması taraf ehliyetiyle ilgili olup 6100 sayılı HMK’nun 114/1-d maddesi gereğince dava şartlarındandır. Dava şartlarının varlığının yargılamanın her aşamasında aranması gerekir. HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı noksanlığı halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir ise de; aynı maddenin ikinci cümlesinde dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verileceği, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın, dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddedilebileceği hükmü getirilmiştir. Bilindiği üzere ticaret ortaklıklarının tüzel kişiliği, ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişinin, tüzel kişiliğinin sona ermesi durumunda taraf ehliyeti de son bulur. Bu durumda İTO kaydının dairemizce incelenmesi sonucunda, … sicil numaralı ve … oda sicil numaralı ”tasfiye halinde” ibaresinin yer aldığı, münferiden tasfiye memuru olarak … olarak belirtildiğinden, henüz davalı şirketin sicilden terkin edilmediği anlaşılmakla; şirket hakkında ihya davası açılmasına bu aşamada karar verilemeyeceği nazara alınarak davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin tasfiye memuru …’ın tebligat yapılarak tüm işlemlerden haberdar edilmesi yönündeki beyanı nazara alınarak dairemizce yukarıda belirtilen geri çevirme kararın dayanak kılınarak ilk derece mahkemesince gerekçeli karar ve istinaf başvuru dilekçesi tasfiye memuruna tebliğ edilmiştir. Yetkili mahkemenin belirlenmesi: Davalılar hakkında, davanın açıldığı 30.10.2015 tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesi gereğince genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un 7. maddesinde “Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. Birden fazla davalının bulunduğu hallerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak, yetkisizlik kararı verir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.6100 sayılı HMK’nın 16. maddesi de “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” düzenlemesini benimsemiştir.Bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Her ne kadar davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde, davalının (… A.Ş. ) adresi uyarınca Küçükçekmece Adliyesi Mahkemeleri’nin yetkili olduğu belirtilmiş ise de; davalılardan … Sigorta A.Ş.’nin adresinin ”… mahallesi … caddesi No … kat … Ümraniye/ İstanbul” olması nazara alındığında işbu istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı … A.Ş. vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden ve bir kısım istinaf sebeplerinin değerlendirilmesine bu aşamada yer olmadığından HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı … A.Ş. alınan 162,10 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 59,30 TL’nin harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin istinaf eden davalı …A.Ş.’den tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı … A.Ş. üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.16/03/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nispi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nispetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.