Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/312 E. 2022/348 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/312
KARAR NO: 2022/348
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/164
KARAR NO: 2020/780
DAVA TARİHİ: 11/05/2020
KARAR TARİHİ: 24/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı sigorta şirketi tarafından … Paket Poliçesi ile sigortalanan iş yerinin bulunduğu 1. OSB N:…de yangın çıkması sonucunda hasarın meydana geldiğini, Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/45 D.İş sayılı dosyası ve yangın raporuna göre agromel panosundan gevşek bağlantı sonucunda kısa devreye bağlı yangın çıktığının tespit edildiğini, sigortalının rizikonun meydana geldiği yeri 01/09/2018 tarihinde davalı… A.Ş’ye kiraladığını, yangının çıkmasına davalının kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, meydana gelen yangında toplamda 532.770,00 TL hasar oluştuğunu ve 4 ayrı tarihte sigortalıya ödendiğini, ödenen bu bedellerin 45.270,00 TL’sinin … A.Ş.’ye rücu edilecek tutar olduğu tespit edildiğinden ödeme tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsili için icra takibi başlatıldığını ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takip dosyasında usulüne uygun olarak verilmiş bir durdurma kararının mevcut olmadığından davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığını, esas uyuşmazlık ticari nitelikte olmadığından görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, sigortacının açacağı rücu davasında kural olarak HMK hükmü uyarınca davalının ikametgahı mahkemesinin yetkili olacağını yapılan takipte davalının aleyhine henüz ödeme emri gönderilmediğini söz konusu dosyada henüz davalı aleyhine bir tebligat çıkarılmamış olduğundan icra dairesinin yetkisine itiraz edildiğini ancak icra dairesi tarafından bu hususta da bir karar verilmediğini, davalı şirketin adresi itibariyle davada yetkili mahkemenin Antalya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlarının da mevcut olduğunu, davacının aktif dava ehliyeti bulunduğunu ispat etmesi gerektiğini, husumet itirazları olup rücu davasında sigortacı öncelikle halefiyet hakkını kazandığını belgeleriyle kanıtlaması ve gerçek zararın tespiti gerektiğini, zararın oluşmasında davalının kusurunun bulunmadığı, yangına sebebiyet veren olayın kısa devre sonucu elektrik kontağından çıktığını, söz konusu işyerinin 01/09/2018 tarihinde sigortalıdan kiralandığını, yangın hadisesinin ise 07/10/2018 tarihinde meydana geldiğini, olayda sigortalının müterafik kusurunun bulunduğunu belirterek davanın usul ve esastan reddi ve davanın … Sigorta A.Ş.’ne ihbarını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 13/05/2019 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının … orta A.Ş. Borçlusunun … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi olduğu; takibin 45.270,00 TL rücuen tazminat alacağı tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu; ödeme emrinin borçluya tebliğ tarihi ile ilgili dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, borçlu tarafından 10/07/2019 tarihli dilekçe, borca ve fer’ilerine yönelik itiraz dilekçesi sunulduğu, dilekçenin davacı tarafa tebliğine ilişkin dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı dolayısıyla 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamadığı, davanın 11/05/2020 tarihinde 45.270,00 TL rücuen tazminat alacağı üzerinden açıldığı anlaşılmıştır. İcra dosyası celp edilmiş, taraflarca dosyaya sunulan diğer deliller ile birlikte incelenmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama birlikte değerlendirildiğinde, davacı sigorta şirketi tarafından her ne kadar borçlu yönünden icra takibinde bulunulmuş ise de davalı şirkete ödeme emri tebliğ edilmediği bu anlamda usulünce yapılan bir itiraz ve durdurma kararı olmadığı anlaşılmakla açılan davada davacının hukuki yararının bulunmaması sebebiyle davanın usulden reddi gerektiği karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilerek,”1-Davalı … San ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan davanın hukuki yarar dava şartı noksanlığı nedeniyle USULDEN REDDİNE 2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, 3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde verilen kararın hüküm kısmının çelişkili olduğunu, eğer mahkeme davacının davasını hukuki yarar yokluğundan reddediyorsa müvekkili yararına vekalet ücreti takdir etmesi gerektiğini, eğer görev yönünden reddediyorsa hukuki yarar yokluğu konusuna girmeden görevsizlik kararı vermesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın hukuki yarar yokluğundan reddi ile lehe vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı vekili süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece davalıya ödeme emri gönderilmediğinden bahisle hukuki yarar yokluğundan usulden ret ve devamında da görevsizlik kararı ile dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermişse de kararın usul ve yasaya aykırı oluğunu, usulüne uygun bir takip başlatılarak davalı tarafa ödeme emri gönderildiğini ancak icra dairesindeki yoğunluk sebebiyle tebligat parçasına ulaşılamadığını, davalı şirketin icra takibinden tebligat yoluyla haberdar olduğu kanaatinde olduklarını, davalı şirketin icra takibine itirazı üzerine takibin durduğunu, akabinde icra dairesinin yaptığı hatanın farkına varılarak tekrar ödeme emri tebliğ edildiğini, tekrar gönderilen ödeme emrine davalı vekilince itiraz edildiğini, dolayısıyla takip ve yapılan itirazların usule uygun hale geldiğini, davalının takipten haberdar olmasına ve yeniden ödeme emri gönderilmesine rağmen lehine olan kararı dahi istinaf aşamasına taşıdığını, dolayısıyla takipten haberdar olan davalının itirazının hükümden düşürülmesi sağlamak adına hukuki yararın varlığının kabulü gerektiğini beyanla; açıklanan sebep ve gerekçeler re’sen nazara alınacak hususlar dikkate alınarak davalının istinaf talebinin reddine, kararın istinaf incelemesi neticesinde düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizin geri çevirme kararı doğrultusunda davacı vekili tarafından istinaf başvurma ve karar harcı yatırılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır Dava; dava dışı sigortalıya ait ve davalının kiracı olarak bulunduğu işyerinde, meydana gelen yangın nedeniyle, sigortalıya ödenen bedelin bir kısmından davalının sorumlu olduğu iddiası ile sigortalıya ödenen hasar bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dava dışı sigortalı … ile davalı şirket arasında ilk olarak 31/10/2017-2018 tarihleri arasında geçerli, daha sonra 01/09/2018-31/12/2018 tarihleri arasında geçerli kira sözleşmesi düzenlenmiştir. Dava konusu yangın, davalı şirket tarafından kiralanan adreste meydana gelmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK 138 maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 30/01/2017 tarihli, 2014/17930 E. 2017/720 K. sayılı ilamında; “…Davanın açıldığı Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; davacının sigortalısının halefi olarak davalıdan rücuen tazminat isteminde bulunduğu, davacının sigortalısı olan şirket ile davalı arasında kira ilişkisi bulunduğu ve kira ilişkisinden doğan uyuşmazlıkta HMK’nun 4/a maddesi gereği Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine, kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde dosyanın Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş; davacı vekilinin başvurusu ile dosya, temyize konu kararı veren mahkemeye gelmiştir. Mahkemece, davacının sigortalısının halefi olarak açtığı davada, BK’nun 58. maddesindeki (yeni TBK’nun 69. Md.) yapı malikinin sorumluluğu gereği dava açıldığı ve uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklanmadığı, davanın genel hükümlere göre ilk açıldığı Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, işyeri sigorta poliçesi gereği ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 03/07/1944 sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticarî dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. (1086 Sayılı HUMK’nun 8/II-1 maddesinde de dava konusu şeyin değerine bakılmaksızın, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi yahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği” şeklinde benzer düzenlemeye yer verilmişti). Somut olayda, davacı sigorta şirketinin, sigortalısının halefi olarak açtığı davada, dava dışı sigorta ettiren ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira sözleşmesi olduğu açıktır.” denilerek, sigortalı ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira ilişkisi olması halinde, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna işaret edilmiştir. Yine sigorta şirketi tarafından, sigortalının halefi olarak açılan davada da, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 tarih E. 37, K. 9, RG. 03/07/1944 sayılı kararı ve TTK’nun 1472.maddesi uyarınca görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. HMK’nun 114. maddesinde dava şartları tek tek sayılmış olup dava şartı, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu mutlaka gerekli olan şartlardır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını 6100 sayılı HMK’nun 114.maddesinde yer alan sıralamaya göre belirleyecektir. HMK’nun 114/1.c bendinde “Mahkemenin görevli olması” şartı, h bendindeki “Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması” şartından önce gelmektedir. Mahkemece öncelikle görev dava şartının değerlendirilmesi gerekirken, davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi hatalıdır. Ayrıca kısa kararda ve ayrıntılı kararın gerekçesinde yer almamasına rağmen hüküm kısmında “2-HMK.’nun 20.maddesi uyarınca, iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine” şeklinde kurulan hükmün çelişki yarattığı da açıktır. Açıklanan nedenlerle, somut uyuşmazlıkta dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki temel ilişki kira ilişkisi olduğundan, görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir ve halefiyet gereğince dava açan sigorta şirketi yönünden de aynı mahkeme görevli olup taraf vekillerinin sair istinaf itirazları incelenmeksizin istinaf başvurularının kabulü ile kararın 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.3 ve 355. maddeleri uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Taraf vekillerinin sair istinaf itirazları incelenmeksizin istinaf başvurularının AYRI AYRI KABULÜ ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemenin 2020/164 E. 2020/780 K. sayıı 24/11/2020 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Taraflarca ayrı ayrı yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3, 362/1.c ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/03/2022