Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1937 E. 2023/55 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1937
KARAR NO: 2023/55
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/13
KARAR NO: 2022/144
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İnşaat sektöründeki durgunluk, kontrolsüz büyüme, döviz kurundaki artış, bu artışa paralel maliyetlerin yükselmesi, kredi faiz oranlarındaki artış ile borçlar ve alacakların vadesi arasındaki uyumsuzluk gibi nedenlerle Mmüvekkili şirketin ödeme dengesinin bozulduğunu, rayiç değerlere göre şirketin (-) 1.593.369,11 TL borca batık durumda olduğunu ancak ilk 1,5 yıl geri ödemesiz, sonraki 4 yılda eşit paylı aynen ödeme ile tüm borcun ödeneceğini belirterek, öncelikle geçici mühlet, sonra kesin mühlet verilmesini, yapılacak yargılama sonucu konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Çorlu 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 26/12/2019 tarihli 2018/504 E. 2019/353 K. sayılı kararı ile; şirketin borca batık durumda olduğu, konkardato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, kesin mühlet kararının kaldırılmasına, konkardato talebinin reddine ve iflasına karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI Dairemizin 24/03/2021 tarihli kararı ile; geçici mühlet ve kesin mühlet kararı verilmesine ilişkin İİK 288.maddesi gereğince bir kısım ilanların yapılmamış olması, konkordato talep eden borçlu şirket yetkilisinin İİK 292/son maddesi uyarınca ihtaratlı tebligat çıkartılmak suretiyle mahkemeye çağrılması, dinlendikten sonra karar verilmesi gerektiğinden, bu usul uygulanmaksızın davacı şirket yönünden iflas kararı verilmesinin hatalı olduğuna, yasal ilanları yapılması gerektiğine işaret edilmiş, “…Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/208 E. 2019/293 K. sayılı 04/12/2019 tarihli kararı ile; V… Ticaret Anonim Şirketi, … Tekstil Sanayi Ticaret Limited Şirketi, … Ticaret Limited Şirketi Ve … Anonim Şirketi’nin iflas erteleme taleplerinin reddi ile iflaslarına karar verilmiştir. Konkordato talebinin reddi kararı, davacı şirketin alacaklı olduğu … Ticaret Anonim Şirketi ve … Ticaret Limited Şirketinin iflas erteleme davalarının reddi ile iflaslarına karar verilmiş olması sebebiyle alacağın tahsil kabiliyeti kalmadığı gerekçesine dayandırılmış olup, iflasına karar verilen şirketlerin ticari defter ve kayıtları üzerinde alacağın tahsil kabiliyetinin bulunup bulunmadığı, ne miktarda alacağın tahsil edilebileceğine dair bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın karar verilmiş olması da hatalıdır…” gerekçeleriyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 01/09/2021 tarihli 2021/160 E. 2021/185 K. sayılı kararı ile; Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek gönderme kararı verilmiştir. Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen gönderme kararının ardından dosya Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/13 E. sırasına kaydedilmiştir.Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2022 tarihli 2021/13 E. 2022/144 K. sayılı kararı ile; “…Revize edilen proje İcra ve İflas Kanunu’nun 305. maddesi kapsamında açıkça eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve yetersiz bulunduğundan bu suretle de davacının konkordato tasdik şartlarını sağlamadığı sabit olduğundan İcra ve İflas Kanunu’nun 305. maddesi gereğince konkordato tasdik talebinin reddine, kesin mühletin sonuçlarının kaldırılmasına, konkordato komiserinin görevine son verilmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.İcra ve İflas Kanunu’nun 305. maddesinde mahkemenin konkordato projesini yetersiz bulması halinde kendiliğinden düzeltme yapılmasını isteyebileceği ifade edilmiştir… Konkordato projesindeki yetersiz kısımların düzeltilmesi hususu yani belirtilen eşitsizliklerin giderilmesi için başta feriler olmak üzere tenzil edilen alacakların belirlenmesi ve tasdik tutarları için faize hükmedilmesi gerektiği anlaşılmış, ancak bunların tespitinin mümkün olmadığı ve o ihtimalde de oylama nisaplarının tamamen değişeceği göz önüne alındığında alınan düzenlemenin uygulanmasının fiilen mümkün olmadığı kanaatine varılarak oy çokluğu ile revize projesinin düzeltilmesi yoluna gidilmemiştir…” gerekçesiyle davacı şirket borca batık olduğundan iflasına ve tasfiyenin basit usulde yapılmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Komiser raporları ve bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, borca batıklık hesabının hatalı olduğunu, hükme esas alınan komiser raporunun müvekkili şirketin aleyhine olan hususlarına karşı itiraz hakkı tanınmadığını, hukuki dinlenilme ve savunma haklarının ihlal edildiğini, borca batıklığın alanında uzman bilirkişi marifetiyle ve kesin olarak tespit edilmesi gerektiğini, konkordato projesinde belirtilen hedeflerin gerçekleştirilebilir olduğunu ve tasdik için gerekli yasal tüm şartların sağlandığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Talep, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.6100 sayılı HMK’nın 1.maddesinde mahkemelerin görevlerinin ancak kanunla düzenleneceği, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. TTK’nun 5/4. maddesinde ise, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyeceği düzenlendiğinden yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin ticaret mahkemesi sıfatıyla davaya bakılarak işin esasının görülmesi gerekmektedir. 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1.a ve 7/2.f düzenlemelerine göre; Adalet Bakanlığı’nın bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun görevleri arasındadır. Yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirleyecektir.Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün, yeni kurulan asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifine ilişkin 30/06/2021 tarihli ve E.21646783-668/13369 sayılı yazısının görüşülmesi neticesinde alınan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında “…Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Tekirdağ ilinin mülki sınırları …. Olarak belirlenmesine, İş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir. Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından yargı çevresi belirlemesine ilişkin kararı 07/07/2021 günü alınmış ancak yürürlük tarihi 01/09/2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalara ilişkindir. Karar tarihinden önce açılmış dava dosyalarının devredileceğine ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Somut dosyada ise, Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 01/09/2021 tarihli 2021/160 E. 2021/185 K. sayılı kararı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek gönderme kararı verildiği, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2022 tarihli 2021/13 E. 2022/144 K sayılı kararı ile davacı şirketin konkordato tasdik talebinin reddine ile iflasına karar verildiği anlaşılmakla, bu durumda öncelikle Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 01/09/2021 tarihli 2021/160 E. 2021/185 K. sayılı kararının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2022 tarih ve 2022/1073 E. 2022/2686 K. sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararı ile ”…Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir. Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın bu çerçevede giderilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği…” şeklinde karar verilmiştir. Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay değerlendirildiğinde; dava tarihi 05/11/2018 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin mülki sınırlarını kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, mevcut davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerek Anayasa’nın 37.maddesinde yer alan kanuni hakim güvencesi, gerekse HMK’nın 1.maddesinde yer alan kamu düzenine ilişkin görev hususu dikkate alındığında, eldeki davanın Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu durumda Mahkemenin görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1.c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekirken yazılı olduğu biçimde işin esası hakkında karar verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.3 maddesine aykırı olup, istinaf sebebi olarak gösterilmese de bu husus re’sen incelenerek kararın kaldırılmasına ve görevsizlik kararı verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun sair istinaf sebepler incelenmeksizin KABULÜ ile Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/13 E. 2022/144 K. sayılı 15/02/2022 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine,4-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.a.3 ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 11/01/2023