Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1836 E. 2023/928 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1836
KARAR NO: 2023/928
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2020
ESAS NO: 2019/753
KARAR NO: 2020/223
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 25/09/2014
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan 06/08/ 2013-06/08/2914 tarih aralığını kapsayan temizlik sözleşmesi gereğince, müvekkili tarafından davalı AVM Yönetimi’ne sunulan temizlik hizmeti bedeline ilişkin 23.616,13 TL tutarında fatura düzenlendiğini ve davalıya tebliğ edildiğini, yasal süre içinde itiraza uğramayan faturanın kesinleştiğini ancak fatura bedelinin ödenmediğini beyanla 23.616,13 TL tutarındaki alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklen- mesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,davacı tarafça daha önce İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, itirazları üzerine takibin durduğunu, daha sonra İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/553 Esas sayılı dosyayla itirazın kaldırılmasına ilişkin dava açıldığını ve bu davanın da reddine karar verildiğini, söz konusu ilamın vekalet ücreti yönünden temyiz edildiğini ve halen derdest olduğunu, müvekkilinin adresi itibariyle iş bu davada Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin yetkili ve davacının tacir olması ve alacağı TTK da düzenlenen faturaya dayanması sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğunu, müvekkilinin davacıya her hangi bir borcunun bulunmadığını beyanla davanın usul ve esastan reddini savunmuş,yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davacıya yüklenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan ön inceleme sonunda tesis olunan 2014/402 Esas, 2015/367 Karar nolu 24/11/2015 tarihli ilam ile ” davalının ikametgahının bulunduğu … Mh. …kent Cad. … Sk. No: … Beylikdüzü/İstanbul adresi itibariyle Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin yetkili olduğu ” gerekçesiyle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiş, davacı tarafın başvurusu üzerine dosya tevzien Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/361 Esas sırasına kaydedilmiştir. Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonunda tesis olunan 2014/ 361 Esas, 2018/157 Karar nolu 02/04/2018 tarihli ilamda İstanbul BAM 18 HD’nin 2017/1273 Esas, 2017/1657 Karar nolu 20/12/2017 tarihli ilamı emsal gösterilerek “davacının ticaret şirketi, davalının ticari iş yeri niteli- ğindeki bağımsız bölümlerin yönetimi olduğu, dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığı, AVM’de ticari işletmesi bulunanlar ile yönetim arasında vekalet ilişkisi bulunduğu, TTK 3 ve 4. Md gereğince uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahke- meleri’nin görevli olduğu’ndan bahisle görev- sizlik kararı verilmiş, karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir, davacı vekilinin başvurusu üzerine dosya Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne gönderilmiş,tevzien mahkememizin 2018/901 esas sırasına kaydedilmiştir. Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucu “yargılamaya konu somut davanın 25/09/2014 tarihinde açıldığı, uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK nun 4. maddesinde sayılan ve BK’na atıf yapan sözleşmelerden birinden kaynaklanmadığı, davacı taraf tacir ise de, davalı tarafın tacir sıfatının bulunmadığı, davanın nispi ticari dava olarak tanımlanamayacağı ,iş bu davada mahkememizin görevli olmadığı” gerekçesiyle görev ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmek üzere dosya İstanbul BAM’ne gönderilmiştir.İstanbul BAM 37. HD’nce yapılan inceleme sonucu “Dosya kapsamına göre,davalı Beyaz cıty AVM Yönetimi ticari işyeri niteliğindeki bağımsız bölümlerin yönetimidir. AVM’de ticari işletmesi bulunanlarla yönetim arasında ise vekalet ilişkisi bulunduğundan TTK’m. 3 ve m.4 hükümleri gere- ğince dava ticari dava niteliğinde olduğundan davaya bakmakla görevli mahkeme Ticaret Mahkemesidir” denilerek mahkememiz yargı yeri olarak tayin edilmiştir. Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere , ibraz olunan 27/11/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre ; davacının davalıya sunduğu 5 aylık temizlik hizmeti bedeline ilişkin KDV dahil 6.490,00 TL x 5 ay = 32.500,00 TL alacaklı olduğu, davacının tahsil ettiği 7.874,52 TL’nin mahsubu sonucu bakiye 24.575,48 TL alacağın tahsilini talep edebileceği tespit edilmiştir.Davacının iş bu davadaki talebinin 23.616,13 TL alacağın tahsiline yönelik olduğu anlaşılmakla, taleple bağlılık ilkesi gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; ”Müvekkilin davacıya hiçbir borcu yoktur.Şöyle ki; … Avm binasını yapan firma … Anonim Şirketidir. … Avm’nin yönetimi ile ilgili olarak 27/03/2021 tarihinden önceki yönetimler inşaat firmalarına ait geçici yönetim kurulu oluşturulmasıyla meydana gelmiş olup yönetim planındaki süreler geçtikten sonra yönetim kat maliklerine devredilmiştir. Müvekkil yönetim 27.03.2021 tarihinde göreve gelmiş olup ilk gerçek kat malikleri yönetimidir. Dava konu temizlik sözleşmesi gerçek ve esas hizmet alım sözleşmesi değildir. Geçici yönetim ile davacı arasında 06/08/2013-06/08/2014 tarihleri arasında hizmet alımı sözleşmesi yapılmıştır. Bu sebeple 27/03/2021 tarihinde oluşturulmuş olunan … Avm Yönetiminin davacı şirkete herhangi bir borcu yoktur.Kaldı ki müvekkil yönetim geçici yönetimden görevi ve yönetimin alacak ve borçlarına ilişkin evrakları teslim aldığında işbu davanın konusu olan alacak-borç ilişkisine ait hiçbir döküman veya kayıt mizan ve teslim evraklarında görünmemektedir. Hal böyle olunca müvekkil yönetimin davacıya böyle bir borcunun bulunmadığı sabittir. Eğer bir borç-alacak ilişkisinden söz edilecekse muhatap müvekkil yönetim değil dava dışı inşaat firması ve geçici yönetimdir.” şeklinde beyanda bulunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” kuralı nazara alınmıştır.Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.Taraflar arasında 05.08.2013 tarihinde imzalanmış olan hizmet sözleşmesinde;”Konu: Davalının sözleşme süresince temizlik, düzen ve bakım işlerinin davacı yan tarafından gerçekleştirilmesi işidir.Süre ve Fesih: Sözleşmenin 06.08.2013 tarihinde yürürlüğe girerek bir yıl süreli olduğu ve haklı nedenlerle her durumda 30 gün önceden yazılı bildirim ile taraflarca feshedilebileceği, Bedel: Temizlik elemanı başına 1.850,00 TL+KDV olmak üzere toplamda 3 temizlik elemanı için aylık 5.500,00 TL+ KDV ödeneceği; Ödemenin 45 gün vadeli (takip eden ayın 15’ine kadar) olarak yapılacağı, gecikmede aylık %3 vade farkı uygulanacağı; Gecikme faizinin Merkez Bankası faiz oranı olacağı; Ulusal, dini bayram ve genel tatillerde yapılacak mesailerin %100 zamlı fatura edileceği” düzenlenmiştir. Davacı tarafın alacağı dava dilekçesine eklediği 4 adet hizmet bedeli faturasına dayanmaktadır. Faturalarda davalının temsilcisi …’ın imzası mevcuttur. Davacının defterleri incelenerek düzenlenen bilirkişi raporunda; ”sözleşmeye göre aylık ödenmesi gereken tutar 5.500,00 TL+KDV’dir. Davacının defterlerinde ödenmeyen faturalara ait anılı alacak tutarı görünmekte ise de “kapanış tasdikinden yoksun” olduğu anlaşılmıştır. Dava dilekçesine ekli fatura fotokopileri altında ilgili dönemde davalı şirket adına fatura teslim alma yetkisi olup olmadığının anlaşılamayan … isimli bir şahsa ait imzaların yer aldığı görülmüştür. İşbu halde Sayın Mahkeme tarafından dava konusu alacağa dayanak faturaların kesilmesine yol açan temizlik hizmetinin 5 ay boyunca verildiğine ve faturaların davatı adına teslim alma yetkisi bulunan kişiye teslim edildiğine kanaat getirilmesi ihtimalinde, faturaya itiraz süresi olan 8 gün içerisinde her bir faturanın kabul edilmeyerek davacıya iade edildiğine dair bir beyan ve itiraz evrakı sunulmadığından, davacının faturaya dayalı alacağı yukarıda dökümü yapıldığı üzere talep gibi 23.616,13 TL olarak hesaplanmaktadır. Davacının defterleri kapanış tasdikinden yoksun olup faturaların davalıya tebliğ edilmediği yolunda kanaatine varılsa dahi, Sayın Mahkemece hizmetin verildiğine kanaat getirilmesi halinde talep edilen tutar sözleşme gereği talep edilebilir tutarın altında kalmaktadır. Şöyle ki, sözleşme uyarınca aylık bazda ödenmesi gereken KDV dahit tutar olan 6.490,00 TL x 5 ay 32.450,00 TL ( KDV Dahil) toplam alacak tutarına ulaşılmaktadır. İşbu alacak tutarından davacının tahsil ettiğini beyanla defterlerine işlediği görünen tutarın mahsubu halinde 32.450,00 TL – 7.874,52 TL ” 24.575,48 TL’dir. Talepte bağlılık ilkesi gereği 23.616,13 TL rakamı baz alınmaktadır.” şeklinde mütalaa olunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı tarafça istinaf itirazında bulunulmuştur.Her ne kadar davalı taraf, söz konusu dönemde AVM yönetiminin kurulmadığı ve geçici yönetim olduğu savunmasında bulunmuş ise de davalı yönetim, geçici yönetimin devamı niteliğinde olduğundan bu itirazına itibar edilmemiştir.6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.)….Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Somut olayda; dava konusu faturaların davalı tarafça teslim alındığı, faturalara itiraz edilmediği, davalı tarafından ödeme iddiasında bulunulmadığı, bu bağlamda; mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı anlaşılmış, delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığından ayrıca kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekillinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 403,30 TL’den mahsubu ile bakiye 223,40 TL harcın talep halinde iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/06/2023