Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1825 E. 2023/24 K. 04.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1825
KARAR NO: 2023/24
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/863
ARA KARAR TARİHİ: 26/09/2022
TALEP: İhtiyati Haciz-İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 04/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacı … ile davalı arasında tanzim ve imza olunan 25.12.2020 tarihli Teknik Hizmet Sözleşmesi kapsamında davacı müvekkilinin, işbu sözleşmenin ekinde sayılı olan davalı … bünyesindeki 50 farklı lokasyonda yer alan kampüslerde ihtiyaç duyulan teknik hizmetin sunulması hususunda davalı ile anlaşma sağlamış ve söz konusu hizmeti düzenli ve eksiksiz olarak ifa etmiş olduğunu, buna rağmen davalı … şirketinin; basiretli bir tacir olarak ticari yaşantısını sürdüren müvekkili şirkete yönelik gerçek dışı ve hukuki dayanaktan yoksun ithamlarda bulunarak mezkur hizmet sözleşmesini 04.08.2021 tarihli ihtarname ile haksız feshetmiş olduğunu, davalı şirket tarafından sözleşmenin haksız feshedilmesi sebebiyle müvekkili hak kaybına uğramış olup, işbu kaybın davalı şirketten tazminini talep ettiklerini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 01.01.2021 – 31.12.2025 tarihleri arasında geçerli olup sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedilmesi sebebiyle müvekkili şirketin sözleşme süresi boyunca elde edeceği kazancından yoksun kalmış olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin maruz kaldığı mahrum kalınan kârın sözleşmeyi haksız olarak fesheden davalı …’dan tahsili gerektiğini, huzurdaki davaya konu alacak kalemlerinden bir diğerinin de sözleşmenin haksız feshi sebebiyle davacı müvekkili lehine doğan cezai şart alacağı olup işbu alacağın sözleşmeyi haksız olarak fesheden davalı şirketten tahsilini talep ettiklerini, müvekkilin alacağının tahsili, davalı …’nın mevcut durumu itibariyle riskli olduğundan, müvekkilinin hak kaybına uğramasını engellemek amacıyla davalı …’nın malvarlığına alacak oranında ihtiyati haciz konulmasını, mahkeme aksi kanaatte ise ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz konulmasını talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Türk Hukuku’nda “ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir” şeklinde bir kurum bulunmamaktadır.Somut olayda davacı tarafın talebi; taraflar arasında tanzim ve imza olunan 25.12.2020 tarihli Teknik Hizmet Sözleşmesi kapsamında yapılan haksız fesih nedeniyle uğranılan zararın ve cezai şartın tahsili istemine dayanılarak açılan davada ihtiyati haciz istemine dayanmaktadır.İhtiyati haciz, ihtiyati tedbir koruma tedbirlerinin özel bir çeşidi olup İİK 257. maddesinde düzenlenmiştir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için İİK’nın 258. maddesinde yer verilen yaklaşık ispat şartlarının gerçekleşmiş olması aranmaktadır Davacının talep ettiği alacağına ilişkin alacak istemi ve miktarı, dava konusu alacağın oluşup oluşmadığı, talep tarihi itibariyle sunulan belge ve delillerle birlikte değerlendirildiğinde, ihtiyati haciz müessesesi bakımından alacağın kesin varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiği, davaya konu sözleşmenin feshinin haksız olduğu, varsa bu fesihten doğan zararın belirlenmesinin yargılama aşamasında belirlenebileceği, sunulan beyan ve belgelerin tek başına bir alacağın varlığını ve borcun ödenmediğini yaklaşık ispata elverişli olmadığı bu nedenle muaccel bir alacağın varlığı hususunun yaklaşık olarak ispat edilemediği kanaatine varıldığından, ihtiyati haciz talebinin de reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarlar kararın kaldırılarak davalı …’nın mal varlığına alacak miktarları oranında ihtiyati haciz konulmasına, mahkeme aksi kanaatte ise ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz konulmasına, bu taleplerinin de kabul görmemesi halinde ise ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Uyuşmazlık, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine yönelik verilen kararın usul ve esas yönden hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmıştır.Her ne kadar davacı taraf, ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz talep etmiş ise de; Türk Hukuku’nda “ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir” şeklinde bir kurum bulunmamaktadır. HMK’nun 33. maddesi uyarınca davacının talebi ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir olarak değerlendirilmelidir.İhtiyati haciz talebinin reddine yönelik değerlendirme; 2004 Sayılı İİK’nın 257 ve devamında ihtiyati haciz düzenlenmiştir. İhtiyati haciz şartları 257. Maddede, 258. Maddede ise ihtiyati haciz kararına yer verilmiştir. 258. Maddenin ilk fıkrasında alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu ifade edilmiştir. Bir alacak için İhtiyati haciz isteyen kişinin o alacağın alacaklı sıfatına sahip olması gerekir. Yani ancak alacağın alacaklısı İhtiyati haciz isteyebilir. Bu durum hakimin maddi hukuku araştırması gerektiği sonucunu beraberinde getirmektedir. Hakim, ibraz edilen delilerden İhtiyati haciz isteyen kişinin alacaklı sıfatına sahip olduğuna kanaat getirirse İhtiyati hacze İlişkin şart gerçekleşmiş demektir (İİK M. 258/1). Alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur. İbraz edilen ispat vasıtası, iddia edilen hakkın varlığını ispatlamaya elverişli olmalıdır. Diğer yandan, alacaklının, alacağının varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin şekilde ispat etmesi aranmamaktadır. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç, davaya ilişkin bir yargılamadan farklı olarak maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı sona erdirmek değildir. Bireylere etkin hukuki himaye sağlamaktır. Talep edilen alacağın ise vadesinin gelmiş olması gerekir (İİK m.257/1). Alacağın muaccel olduğu an, ya tarafların anlaşması veya bir ihbar yada kanun hükmü veya hukuki ilişkinin mahiyeti ile belirlenir. Muacceliyet ile temerrüdü karıştırmamak gerekir. Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrüt olur. Diğer yandan alacağın rehinle temin edilmemiş olması gerekir. Vadesi gelmemiş alacaklarda ihtiyati haciz kararı verilmesinin şartları İİK 257/2. fıkrada sınırlı şekilde sayılmıştır. Somut olayda, davaya konu sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiası ile yoksun kalınan kar ve cezai şart istemiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davalının feshinin haksız olup olmadığı, cezai şart ve tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı yargılama sonucu belirlenecektir. Diğer bir ifade ile alacağın varlığı ve miktarı ihtilaflı olup, muaccel alacağın varlığının tesbiti yargılamayı gerektirir niteliktedir. Bu aşamada ibraz edilen belgelerin niteliği ve dosya kapsamına göre, İİK 258/1. Maddesinde düzenlenen kanaat getirecek deliller kapsamında değerlendirilemeyeceğinden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur.
İhtiyati tedbir talebini reddine yönelik değerlendirme; geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir. Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. İhtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartlarında biri, ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır. (m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir. (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas, 2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) Somut olayda, bu aşamada ibraz edilen belgelerin niteliği ve dosya kapsamına göre, yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediği gibi, davacı açısından telafisi güç veya imkansız zararlara yol açma ihtimali bulunmadığı, aynı zamanda tedbir talep edilen malvarlığı, uyuşmazlığın konusu değildir. HMK’nın 389 vd. maddelerinde ön görülen koşullar oluşmadığından mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Sonuç olarak, mahkemece verilen ara karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/01/2023