Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1798 E. 2023/48 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1798
KARAR NO: 2023/48
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2022
ESAS NO: 2020/505
KARAR NO: 2022/844
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ: 12/10/2020
KARAR TARİHİ: 11/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Müvekkili şirket (… Sigorta Şirketi) sigortalısı dava dışı … Tic. Ltd. Şti. “… Mah. … Kat: … … Kat No: 24/B Pendik/ İstanbul” adresindeki işyerinin … poliçe no’lu işyeri Sigorta Poliçesi kapsamında 31.08.2018 – 31.08.2019 tarihleri arasında sigortalandığını, 12.06.2019 tarihinde işyeri adresi bölgesindeki sağanak yağış nedeni ile sigortalı iş yerine yağmur suyu bastığını, Dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin gerçekleşen olay nedeni ile oluşan zararlarının tazmini için 11.07.2019 tarihinde müvekkil şirkete başvurduğunu, … Sigorta Ekspertiz Hizmetleri Şirketi tarafından ekspertiz incelemesi sonucu, 12.06.2019 tarihli yoğun yağmur yağışları sırasında sigortalı işyerinin bulunduğu binanın yağmur derelerinin / oluklarının yetersiz kalması / tıkanması sonucu yağmur sularının sigortalı işyerine akması / taşması / sızması ve sirayeti sonucu maddi hasar meydana geldiğini müvekkili şirket sigortalısının zararının 115.200,00-TL olduğunun tespit edildiğini, rapor doğrultusunda, sigortalısının zararını 01.10.2019 tarihinde ödemiş olduğunu, müvekkili şirketin TTK 1301. madde ve Sigorta Genel Şartları gereğince ödediği hasar tazminatı oranında sigortalının kanuni halefi olduğunu, Davalı şirketin, ilgili adresteki taşınmazın maliki, aynı zamanda, 15.12.2013 tarihinde tanzim edilen kira sözleşmesi gereği kiraya veren sıfatına haiz olduğunu, 12.06.2019 tarihinde müvekkil şirket sigortalısının işyerinde gerçekleşen zararlardan yapı maliki ve kiraya veren olarak hukuken sorumlu olduğunu belirterek davanın kabulü ile, 115.200,00 TL tazminat alacağının ödeme tarihi olan 01.10.2019 tarihinden itibaren hesap edilerek kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek mevduat ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu ekspertiz raporlarının maddi gerçekliğe aykırı olduğunu, raporun sonuç kısmında varsayımsal değerlendirmeler bulunduğunu, ekspertiz raporlarını kabul etmediklerini, 15.11.2018 tarihli bakım teslim tutanağında müvekkiline ait taşınmazın çati onarımı, tadilatı ve çatı derelerinin/oluklarının temizliklerinin eksisiz yaptırıldığını, dolayısı ile binadaki/çatıdaki bakım eksikliğinden (yağmur derelerinin / oluklarının tıkanması) veya inşaat bozukluğundan (yağmur derelerinin / oluklarının yetersiz kalması) dolayı zararın oluşmuş olması gibi bir ihtimalin bulunmadığını, 12.06.2019 günü taşınmazın bulunduğu bölgede meydana gelen yağışın, beklenmedik şiddette hatta adeta Güneydoğu Asya’da görülebilen muson yağışlarının şiddetinde olduğunu; hasarın taşınmazın/çatının binanın/çatının bakım eksikliğinden (yağmur derelerinin / oluklarının tıkanması) veya inşaat bozukluğundan (yağmur derelerinin / oluklarının yetersiz kalması) kaynaklanmadığını, dava dışı kiracının hasarın oluşmasındaki rolünün (hasarın/zararın oluşmasına ve/veya artmasına sebep olmuş olabilecek fiil ve ihmalleri) raporlarda değerlendirilmemiş olduğunu, maddi gerçekliğe ulaşılabilmesi için bilirkişi raporu alınmasının elzem olduğunu, davacının ispat yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğunu, yapılan tadilat, bakım ve temizlik çalışmasında herhangi bir ayıp olması durumunda dava dışı … – …’e rücu durumu olacağından davanın ihbar edilerek davaya dahil edilmesi zorunluluğunun hasıl olduğunu, bu Sebeplerden mütevellit, hukuka ve maddi gerçekliğe aykırı olan huzurdaki davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”Dava, TTK 1472. maddesi uyarınca davacı sigorta şirketinin, dava dışı sigortalısına 09.06.2020 tarihinde meydana gelen su sızması sonucu zayi olan eşyalar için ödediği tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı sigorta şirketi, huzurdaki davayı sigortalısının halefi olarak açmıştır. Bu tespit ve kabule göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalılar arasında mevcut olan ilişkinin hukuki mahiyetinin dikkate alınması gerekmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmıştır. 6100 Sayılı HMK’nun “Sulh Hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh Hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine dair hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine dair davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; davacının sigortalısı olan dava dışı … Tasarım Ltd.’nin davalı şirket ile akdetmiş olduğu kira akdi çerçevesinde kullandığı taşınmaz için, dava dışı sigortalı ile davalı arasında 15.12.2013 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin taraf iradeleri doğrultusunda halen süregelerek yenilendiği ve iddia edilen hasarın da dava dışı sigortalının kiracı vasfına haiz olduğu dönemde gerçekleştiği dosya kapsamında sabittir. Tüm bu açıklamalar karşısında davacının sigortalısı ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira ilişkisi olması nedeniyle, mahkememizin eldeki davada görevsiz olduğu ve görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu mahkememizce değerlendirilmiştir. (bknz: İzmir BAM 11. H.D 2017/1187E-2019/706K, İstanbul BAM 17. H.D 2021/77E-2021/670K.) Görev kuralları, kamu düzenine dair olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır. Bu durumda mahkememizce, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c maddesine göre, görevsizlik sebebiyle aynı Yasa’nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın sigorta sözleşmesinden kaynaklandığını, ticaret mahkemesinin görevli olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava; dava dışı sigortalının kiracı olarak bulunduğu davalıya ait taşınmazı sağanak yağış nedeni ile su basması sonucu oluşan hasardan davalının yapı maliki ve kiralayan olarak sorumlu olduğu iddiası ile sigortalıya ödenen hasar bedelinin, davalıdan 1472. maddesi uyarınca rücuen tahsili istemine ilişkindir.Sigorta poliçesine konu ve hasarın meydana geldiği taşınmaza ilişkin 15/12/2013 tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiği, kira ilişkisinin devam ettiği, davalının kiracı, dava dışı sigortalının ise kiralayan olduğu, davaya konu hasarın 12/06/2019 tarihinde meydana geldiği anlaşılmıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK 138 maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır. 6100 sayılı HMK 4. maddesinde sulh hukuk mahkemelerinin görev alanı belirlenmiş ve 4/1.a maddesinde ise kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaların sulh hukuk mahkemesinde görüleceği belirtilmiştir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 30/01/2017 tarihli, 2014/17930 E. 2017/720 K. sayılı ilamında; “…Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 03/07/1944 sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticarî dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.6100 sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. (1086 Sayılı HUMK’nun 8/II-1 maddesinde de dava konusu şeyin değerine bakılmaksızın, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi yahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği” şeklinde benzer düzenlemeye yer verilmişti). Somut olayda, davacı sigorta şirketinin, sigortalısının halefi olarak açtığı davada, dava dışı sigorta ettiren ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira sözleşmesi olduğu açıktır.” denilerek, sigortalı ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira ilişkisi olması halinde, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna işaret edilmiştir. Yine sigorta şirketi tarafından, sigortalının halefi olarak açılan davada da, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 tarih E. 37, K. 9, RG. 03/07/1944 sayılı kararı ve TTK’nun 1472. maddesi uyarınca görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Açıklanan nedenlerle, somut uyuşmazlıkta dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki temel ilişki kira ilişkisi olduğundan, görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir ve halefiyet gereğince dava açan sigorta şirketi yönünden de aynı mahkeme görevlidir. Dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçelerle yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/01/2023