Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1791 E. 2023/173 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1791
KARAR NO: 2023/173
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/58
KARAR NO: 2022/802
KARAR TARİHİ: 19/09/2022
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/02/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalıya vermiş olduğu hizmet karşılığında düzenlenen faturaların davalıya teslim edildiğini, davalının fatura bedelini ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı tarafa karşı Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını belirterek takibe yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir.
CEVAP Davalı vekili davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… davacının sözleşme ilişkisi ve mal teslimine ilişkin ispat vasıtası getiremediği, davalının takibe konu faturaların davalı adına düzenlendiği ve faturaların davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı, faturaların eksiksiz teslim eden ile eksiksiz teslim alan kısımlarının boş ve imzasız olduğu, imza karşılığı teslim edilmediği ve teslim alınmadığı, davacı yan teslim olgusunun ihtarname ile sağlandığını, bu yerinde sayılmazsa teslime ilişkin olarak tanıklarının dinlenmesini talep etmiş olup; dinlenen davacı tanıkları tarafından; dava konusu edilen faturalara ilişkin olarak, davacı tarafından teslim edildiğine dair somut bilgilerinin olmadığının anlaşılarak, davacı yan delilleri arasında açıkça yemin deliline de dayandığından davalı şirket yetkilisine 25/12/2017 tarihli celsede yemin eda ettirilmiş, bozma sonrası 19/09/2022 tarihli celsede davacı vekili bu yeminin geçersiz olduğunu fakat yemin teklif etmediklerini beyan etmiş ve buna göre sonuca gidilmiştir. Tüm dosya içeriğinden yanlar arasında ticari ilişki bulunduğu; davacının açık hesap alacağı için takibe giriştiği; fatura dayanakları yemek hizmetinin verildiği ispatlayamadığı, faturaların tesliminin sabit olunmadığı, davalı defterlerinde de kayıtlı olmadığı, davalı şirket yetkilisinin hizmet alınmadığı yönünden yemin ettiği tespit edilmiş davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; yemin delilinden önce tarafların dayandığı diğer delillerin değerlendirmesi gerektiğinin istinaf kaldırma kararında belirtildiği ancak bu hususa riayet edilmediği, fatura olarak konu malların teslimine ilişkin tanık dinletme talebinin reddi nedeniyle yemin deliline dayanılmak zorunda kalındığı, mahkemenin davalıya yemek hizmeti verildiği tanıklarla ispatlanamadığı yönündeki gerekçesinin dosya kapsamına tamamen aykırı olduğu, tanıkların davalıya her gün yemek teslim edildiğini beyan ettiği, davalı tarafın ticari defterlerinde dahi 1.606,24 TL alacaklı görünmesine rağmen mahkemenin bu miktara ilişkin alacağı reddetmesinin açıkça hatalı olduğu belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, davalıya verildiği iddia oluna hizmet nedeniyle düzenlenen fatura bedellerinin ödenmemesi sebebiyle davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Bakırköy … İcra Dairesi’nin … E sayılı takip dosyası örneğimin incelenmesinde; 27.714,80 TL asıl alacak 143,51 TL işlemiş faiz ve 166,00 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 28.024,31 TL alacağın tazmini amacıyla 27.714,80 TL bedelli faturadan kaynaklı takip başlatıldığı ve yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına dair karar verildiği, davanın da süresi içerisinde açıldığı yapılan incelenmeden anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda özetle, taraflar arasında 2015 yılında başlayan ticari ilişkinin Ağustos ayına kadar sorunsuz devam ettiği, 22.08.2015 tarihli tarafalar arasında düzenlenen cari hesap mutabakatını mevcut olduğu, bu tarihteki davalı taraf borcu 1.606,24 TL olup her iki tarafın defter kayıtları ile teyit edildiği, bu tarihten sonra kesilen 3 adet toplamda 26.108,56 TL’lik faturanın defter kayıtlarında mevcut olmadığı, davalının iş bu hizmeti almadığı yönünde iddiasında bulunduğu, imzalı bir hesap mutabakatının da olmadığı belirtilerek; davacının mal ve hizmet verdiği iddiasının mahkemece kabul görmesi halinde anapara alacağının 27.714,80 TL olduğu ancak fatura ve mal ve hizmetin davalıya verildiği hususunda yazılı bir belge bulunmadığı göz önüne alındığında takip tarihine kadar anapara alacağının 1.606,24 TL olarak hesap ediliği belirtilmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş olup, davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine dairemizce yapılan inceleme sonucunda 23.12.2020 tarih ve 2020/138 E. 2020/369 K. sayılı ilamı ile ön inceleme duruşmasının usulüne uygun olarak icra edilerek davaya konu uyuşmazlığının belirlenmesi, davacının tanık deliline dayanmış olması nedeniyle tanık listesi sunulmak üzere kesin süre belirledikten sonra oluşacak duruma göre tanıkların dinlenmesi ve yemin delilinin göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1.a.6. maddesi uyarınca kabulüne dair karar verilmiştir.Mahkemece 17.06.2021 tarihinde ön inceleme duruşması yapılmış ve mali müşavir bilirkişi tarafından rapor düzenlenmiştir. Tanık beyanları: -Davacı tanığı … özetle beyanında, davacı şirket de şoför olarak çalıştı ve yaklaşık 1,5 sene önce işten ayrıldığı, yaklaşık 1 sene davalı şirkete şoför olarak yemek götürdüğü, günde 3 öğün yemek ve bazen de 2 kere, bazen günde bir kere davalıya yemek götürüldüğünü ancak herhangi bir fatura götürmediğini ve yemekleri teslim ederken de herhangi bir yazı almadığını, davalı sorumlusu olarak …’in bu işi yaptığını kendilerinin sadece yemek teslim ettiğini ve 2015 yılı ocak ayından 2015 yılı 11. aya kadar yemek götürmeye devam ettiğini belirtmiştir. Tanık … özetle beyanında, davacı şirkette 2015 yılı 15 Eylülde işe başladığını ve 2019 yılına kadar çalıştığını, davalının Kavacık’ta bulunan şantiyelerine bir hafta yemek götürdüğünü, bu yemeğin günde 3 öğün olduğunu, daha sonra yemek götürme işlerinin kesildiğini, arkadaşlarının davalı yine yaklaşık 1 senedir yemek verdiklerini söylediğini, hatırladığı kadarıyla 20-30 kişilik yemek götürdüğünü ve ödenmeyen yemek borcu olduğunu duyduğunu ancak ne kadar olduğunu bilmediğini belirtmiştir.Mali müşavir tarafından düzenlenen raporda özetle, davacı tarafın 2015 yılına ait ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğu, davalı tarafın 19.01.2022 tarihte defter inceleme günü gelmediğinden ticari defter ve kayıtlarının incelenemediği, dosya muhteviyatında bulunan 02.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda davalı tarafın 2015 yılı ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, SGK dökümleri incelendiğinde …’ın davalı tarafta 2015 yılı 6,7,8 ve 9. aylarda çalıştığını, davacı tarafın ticari defterlerine göre davalı ile cari hesap ilişkisinin 31.01.2015 tarihinde 357,48 TL tutarlı kayıt işlemini başladığı, 16.09.2015 tarihinde davacı tarafın davalıdan 27.714,80 TL alacaklı olduğu, dosyada bulunan 02.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda da davalının davacıya 1.606,24 TL borçlu olduğunu tespit edildiği, 3 adet KDV dahil 26.108, 56 TL tutarlı faturanın davacı tarafın ticaret defterlerinde kayıtlı olduğu, 02.10.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre ise davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında bu faturaların yer alması ve faturalarım açıklama kısımlarında ”yemek+kahvaltı +mesai” olarak belirtildiği, davalı tarafın BA formu beyan etmediği, davacının ise bu faturaları BS formu ile beyan ettiği, davacının Bakırköy … Noterliği’nin 30.09.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile fatura alacaklarının 7 gün içerisinde talep edildiği, ihtarnamenin 02.10.2015 tarihinde iade edildiği davalı tarafın 09.10.2015 tarihinde temerrüde düştüğü belirtilerek seçenek 1. olarak davacının takip tarihi itibariyle 1.606,24 TL asıl alacak, 166,00 TL ihtarname masrafı, 5,22 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam alacağının 1.777,46 TL ve 2. seçenek olarak: 27.714,80 TL asıl alacak, 166,00 TL ihtarname bedeli, 90,07 TL işlemiş faizi olmak üzere 27.970,87 TL toplam alacak olarak tespit edildiği belirtilmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair karar verilmiş olup davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İspat yükü: 6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamında; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.).Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.Davaya konu somut olayda ise 05.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda davalının ticaret defterlerinin incelendiği ve 31.08.2015 tarih … numaralı 19.084,46 TL bedelli, 10.09.2015 tarih … numaralı 5.500,22 TL bedelli ve 16.09.2015 tarih 466262 numaralı 1.523,88 TL bedelli olmak üzere toplam 26.108,56 TL bedel faturaların davalı kayıtlarında bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Mahkemece 25.12.2017 tarihli celsede mahkeme salonunda hazır bulunan davalı şirket yetkilisinin 31.08.2015, 10.09.2015 ve 16.09.2015 tarihli faturalara konu yemek hizmeti verilmediği yönünde yemini nazara alınarak davanın reddine dair karar verildiği belirtilmiştir.Öncelikle belirtilmelidir ki, uyuşmazlık davacının takibe konu hizmetini ifa edip etmediği hususunda olup ispat yükü davacıdadır.Davacı taraf, yemin deliline dayanmıştır. Hakimi bağlayıcı nitelikteki (kesin) delillerden olan yemin delili, bir kimsenin esas davasının halline etkili olan bir olayın ispatı için diğerine teklif ettiği bir doğrulatma beyanıdır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, sadece bir tarafın diğerine yemin teklifini kabul etmiş, hakimin kendiliğinden yemin teklifine izin vermemiştir. Çünkü, yemin karşı tarafın vicdanına bırakılan bir durum olup bu riski sadece taraf isterse alması düşünülmüştür. Yemini, kendisine ispat yükü düşen taraf teklif edebilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen tarafın, yemin teklif etmesinin hiç bir hukuki sonucu yoktur. Yemin her vakıa hakkında teklif edilemez. Vakıanın davanın çözümü bakımından önem arzetmesi ve taraflar arasında çekişmeli olması gerekmektedir (m. 225). Ayrıca, vakıanın yemin teklif edilen tarafın kendisinden kaynaklanması gerekir. Bir kişiden bilgi sahibi olmadığı konuda yemin etmesi istenemez. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır (m. 225). Yemini, ispat yükü üzerine düşen taraf, diğer tarafa teklif eder. Tarafın dilekçelerin değişimi aşamasında yemin deliline açıkça dayandığı hallerde, hakim delilleri değerlendirirken bir sıra gözetmeli önce diğer delilleri incelemeli ve bu delillerle iddia ispat edilmişse yemin delilini hiç gündeme getirmemelidir. İspat yükünü taşıyan tarafın gösterdiği ve dava dosyasına sunduğu diğer deliller değerlendirmeden karşı tarafa yemin teklif edilmesi hukuki sonuç doğurmaz. Yargıtay’da yemin deliline son çare olarak başvurulması gerektiğini ve diğer deliller incelenmeden yemin teklif edilmesinin sonuca etki etmeyeceğini belirtmektedir. Bununla birlikte, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasını gösterdiği delillerle ispat edemediği hallerde hakimin tarafa davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde yemin teklifi hakkı bulunduğunu hatırlatması mümkündür (m. 31).” (Pekcanıtez Usûl, Medeni Usûl Hukuku, Cilt 2, 15. Bası,İstanbul, Mart 2017, Sayfa 1875, 1876, 1877, 1878,1880) Yukarıda belirtildiği üzere en son çare olarak başvurulması gereken delil yemin delilidir. Mahkemece, dairemizce verilen kaldırma kararından ve davacı tanıklarının dinlenmesinden önce eda edilen yemin uyarınca davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tanıklarının beyanlarından ise davacının davalı tarafa yemek hizmeti verdiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir (m.227/1) ancak diğer delillerle birlikte yemin teklifinde bulunan taraf, bunların diğer delillerinden vazgeçerek yalnız yemin deliline dayanmış sayılamaz (Baki KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı cilt I, sh:740). Bu haliyle, davacının ileri sürdüğü ve dayandığı tüm delillerin dava konusu somut olayda incelenerek karar verilmesi gerektiği açıktır. Davacı tanıklarının beyanlarında 2015 yılı Ocak ayından 2015 yılı Kasım ayına kadar davalı şantiyesine yemek götürüldüğü ve tanık …’ın beyanında davalı şirket sorumlusu olarak …’in bu işi yaptığı belirtilmiştir. Davalı ticari defterinde kayıtlı olmayan uyuşmazlık konusu 3 adet fatura formunda 2015 yılı Ağustos ve Eylül aylarına ilişkindir. Aynı zamanda bilirkişi raporunda dava dışı …’ın SGK kayıtları nazara alındığında davalı tarafta 2015 yılı 6,7,8 ve 9. aylarda çalıştığı yönünde tespiti yapılmıştır. Bu nedenle davalı defterinde kayıtlı olmayan 3 adet fatura bedeli 26.108,56 TL + davalı kayıtlarında davacı alacağı olarak görünen 1.606,24 TL =27.714,80 TL asıl alacak, 166 TL ihtarname masrafı ve 90,07 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 27.970,87 TL’nin davalıdan tahsili gerektiğinden, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. HMK’nin 353/(1)-b-2 maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında …” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK’nin 353/(1)-b-2. maddesi uyarınca, yeniden esas hakkında karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2021/58 Esas, 2022/802 Karar sayılı ve 19/09/2022 tarihli kararının HMK’nin 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak;A)Davanın KISMEN KABULÜ İLE,B)Davalının Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında, davalının icra takibine itirazının 27.714,80 TL asıl alacak, 166,00 TL ihtarname masrafı ve 90,07 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 27.970,87 TL yönünden iptaline, takibin 27.970,87 TL alacak üzerinden ve takipteki şartlarla aynen devamına, C)İİK nın 67. maddesi uyarınca asıl alacağın (27.714,80 TL) %20’si oranında 5.542,96 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Ç)Fazlaya dair istemin REDDİNE, İlk derece mahkemesi yönünden: 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 1.910,69 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 338,47 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.572,22 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yatırılan 338,47 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından toplam 1.269,20 TL yargılama gideri sarf edildiği anlaşıldığından, yargılama giderinden kabul edilme oranına isabet eden 1.266,66 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafça yapılan toplam 700,00 TL yargılama giderinden red oranına göre hesaplanan 1,40 TL yargılama giderinin davacıdan alarak davalıya verilmesine, bakiye kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 6-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde taraflara iadesine 7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T’ye göre tayin ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T’ye göre tayin ve takdir olunan 53,44 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, İstinaf İncelemesi Yönünden; 9-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 220,70 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 10-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya İADESİNE, 11-Davacı tarafça sarf edilen 354,20 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/02/2023