Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1731
KARAR NO: 2023/103
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/609
KARAR NO: 2022/847
DAVA TARİHİ: 16/08/2019
KARAR TARİHİ: 13/09/2022
DAVA: İtirazın İptali (Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/01/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının Zeytinburnu Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi’nin 403 nolu üyesi olduğunu, üyelikten kaynaklanan aidat ve arsa katılım payı ödemelerinin bulunduğunu, 2017 yılı genel kurul toplantısında aylık 2.000,00 TL aidat ve her bir üye için 130.000,00 TL arsa katılım bedelinin üyelerden tahsil edilmesine karar verildiğini, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası ile alacağın takibe konu edildiği ancak anılan icra takibine karşı davalı tarafından itiraz edildiğini beyan ederek, itirazın talep miktarının faiz ve masrafları belirlenerek tespit edilen rakam üzerinden iptaline ve takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava edilmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davacı kooperatifin uzun yıllardır üyesi olup kooperatifin üstlendiği ve yaptığı Zeytinburnu Oto Sanayi Sitesinde dükkan sahibi olduğunu ancak davacı kooperatifin üstlendiği ve yaptığı Zeytinburnu Sanayi Sitesinin kurulu olduğu arsanın vakfa ait olup, bu arsanın 49 yıllığına kiralanması sonucu kiralanan arsa üstünde yer alan dükkanların kooperatif aracılığı ile inşa edildiğini ancak Zeytinburnu Oto Sanayi Sitesinin üstünde kurulan arsanın maliki ile vakıf tarafından kira sözleşmesinin fesh edilmesi nedeniyle bu yerden çıkmak ve dükkanların tek tek yıkılması sonucunun doğduğunu, şu anda bu yerde bulunan dükkanların tamamının yıkıldığını, bu nedenle davacı kooperatife geriye dönük hiçbir borcunun olmadığını, davacı kooperatifin 2017 yılında yapmış olduğu genel kurulunda arsa alım satımının yapılması ve alınacak bu arsa üzerinde yapılacak inşaat için üyelerden aidat ve 130.000,00 TL arsa payı katılım bedelinin tahsiline karar verildiğini ancak alınan bu genel kurul kararının iptali için Bakırköy 4 ATM 2018/228 E sayılı dosyası ile iptal davası açıldığını, açılan davanın kısmen kabul ve kısmen red ile sonuçlandığını, verilen hükmün istinaf aşamasında olduğunu, takip dayanağı gösterilen genel kurulda alınan ödeme kararının henüz kesinleşmemesi nedeniyle öncelikle bu dava sonucunun beklenmesi gerektiğini, davacı kooperatifin tüm üyelerini borçlanmanın kaynağı gösterilmeden ortaya bir proje çıkarılmadan afaki şekilde üyelerin borçlandırılmasının kooperatifçilik anlayışı ile bağdaşmadığını, kooperatifin üyesi olarak maliki bulundukları dükkanların vakıf arsası üzerinde ve 49 yıllık kiralamaya istinaden varlığını sürdürürken bir an için vakıfla olan sözleşmenin fesh edilmesi dükkanların yıkılmasının üyeleri ciddi kardan mahrum bıraktığı gibi kooperatif yönetiminin bu kere üyelerini borçlandırdığını, uğranılan hak kaybı için mücadele etmeyen davacı kooperatifin üyelerin mağduriyet yaşamalarına yönelik bu işlemine itiraz etttiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…davalının davacı kooperatifin takip ve dava tarihi itibariyle üyesi olduğu; huzurda görülen dava devam ederken davalının kooperatif üyeliğinden ihraç edilerek ihraç kararının kesinleştiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı kooperatifin 30.06.2018 tarihinde yapılan 2017 hesap yılı genel kurulunun 14 nolu kararı ile kararlaştırılan aidat alacağı huzurda görülen davaya ve takibe dayanak yapılmıştır. Kooperatiflerde “açık kapı” ilkesi geçerli olup bu ilkeye göre şartları uyanların girişine engel olunamayacağı gibi çıkışına da engel olunamayacaktır. Aidat bedelinin ödenmediği gerekçesi ile üyelikten ihraç edilen ya da aidat bedelini ödeme güçlüğüne düşmesi nedeniyle üyelikten istifa eden kooperatif üyesinden üyeliğin sonlandığı tarihe kadar doğmuş aidat alacaklarının ödenmesini istemek açık kapı ilkesi ile örtüşmeyecektir. Dosyada mübrez bilirkişi kök ve ek raporunda da belirtildiği üzere davalının üyelikten ihraç edilmesi nedeni ile artık 1163 sayılı kanunun 17. maddesine göre hesaplaşma sürecinin başladığı kabul edilmelidir. Hesaplaşma sürecinin başlaması ile davacı kooperatif ve onun mal varlığı üzerinde alacaklı ve borçlu sıfatları birleşmiştir. TBK’nın 135. maddesi uyarınca, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi halinde asıl borç sona erdiği gibi aynı kanunun 131. maddesi uyarınca asıl borca bağlı fer’i nitelikteki faiz, gecikme zammı ve sair gibi borçlar da sona erer. TBK’nın 135. maddesinde düzenlenen alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi için alacağın ve borcun her ikisinin de muaccel olması gerekli değildir. Somut olay bakımından hesaplaşma sürecine girildiğinden alacaklı ile borçlu sıfatlarının birleşmiş olması ve borcun kanundan kaynaklanan sebeplerle sona ermiş olması nedenleri ile ortada artık tahsili gereken değil tasfiyesi gereken bir borç bulunduğundan dolayı davacının artık itirazın iptali davasında hukuki yararının bulunmadığı açıktır. HMK’nın 114/1-4. maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiş olup hukuki yararın davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut olması yeterli olmayıp dava sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar hukuki yararın devamı gerekir. Yukarıda açıklanan nedenlerle huzurda görülen davada yargılama devam ederken artık hukuki yararın sona erdiğinin kabulü ile açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Huzurda görülen dava devam ederken davalının aidat borcunu ödememesi nedeni ile üyelikten ihraç edilmesi neticesinde dava tarihi itibariyle var olan hukuki yararın yargılama devam ederken ortadan kalkmasından dolayı davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu gözetilerek davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğu…” gerekçesiyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalının takip tarihinde ve davanın açıldığı tarihte kooperatif üyesi olup ihracın 08/03/2021 tarihinde kesinleştiğini, davalıdan talep edilen 130.000,00 TL’nin 30/06/2018 tarihine kadar tüm üyelerce ödenmesi gereken aidat miktarı olup bu tarihe kadar toplamda 130.000,00 TL aidat ödemesi bulunmayan üyelerin bu rakama tamamlaması gerektiği şeklinde karar alındığını, tüm üyeler gibi davalının da üyelik durumun devam ettiği süre boyunca aidat bedelini ve gecikme bedelini ödemek zorunda olduğunu, kooperatifin kesinleşmiş genel kurul kararıyla tahakkuk edilmiş alacak ve fer’ilerinin ihraç kararının kesinleşmesine kadar ki süreçte doğduğunu, davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirme yapılması gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, kooperatifin 2017 Hesap Yılı Olağan Genel Kurulu toplantısında alınan 14 no.lu karar uyarınca, üyelerden toplanacak hisse başı 130.000,00 TL arsa katılım tutarının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında, davacı tarafından 23/10/2018 tarihinde 130.000,00 TL asıl alacak + 5.070,00 TL (30/07/2018 tarihinden itibaren) işlemiş faiz olmak üzere toplam 135.070,00 TL alacağın yıllık %18 faizi ile tahsili talebiyle takip başlatılmış, davalının itirazı sonucu İİK’nın 67.maddesi uyarınca yasal süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Başvuru harcı ve nispi harç yönünden inceleme; Yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (16/12/1983 tarihli ve 1983/5 E., 1983/6 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ). Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür. Yargı harçlarının konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır. Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanununun “Mükellef” başlığını taşıyan 11. maddesinde düzenlenmiş; bu madde ile, genel olarak yargı harçlarının, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29/09/2022 tarihli 2020/1-127 E. 2022/1185 K. sayılı ilamı) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesinde “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.” 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27.maddesinde “(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir… Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, mütaakıp muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur.”
28.maddesinde; “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir: a) Karar ve ilam harcı, Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir…” 30.maddesinde; “Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” 32.maddesinde; “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmiyen harcları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükümleri yer almaktadır. Dosyanın yapılan incelemesinde, dava açılırken başvuru harcı ve nispi harç yatırılmadığı gibi mahkemece gerekli ihtarlar yapılarak harç eksikliğinin tamamlatılmadığı tespit edilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler göz ardı edilerek, eksik harç tamamlatılmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Ayrıca takibe konu alacak miktarı 135.070,00 TL olmasına rağmen dava dilekçesinde dava değeri 158.667,86 TL (faiz ve masraflar hariç) olarak gösterildiğinden, davacı vekilinden bu hususta beyanı alınmalıdır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa dava değeri üzerinden hesaplanacak peşin harcın ve başvuru harcının tamamlanması için bir sonraki celseye kadar usulünce ihtarat yapılarak süre verilmesi, bu sürede harç tamamlanırsa yargılamaya devam edilerek işin esasına girilmesi, tamamlanmazsa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılması, süresi içerisinde harç tamamlanarak dosya yenilenmezse davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinden ibarettir. Hukuki yarar ve esasa yönelik inceleme; Takibe konu alacağın dayanağı olan 30/06/2018 tarihinde yapılan 2017 Hesap Yılı Olağan Genel Kurulu toplantısında alınan 14 no.lu karar “Yeni arsa alımı için mevcut üyelerden toplanacak hisse başı arsa ödeme tutarının toplamda 130.000,00 TL olmasına, mevcut üyelerin ödendikleri arsa payı bedellerini 31/07/2018 tarihine kadar 130.000,00 TL’ye tamamlamalarına, 18 red oyuna karşılık 166 kabul oyu ile oy çokluğu ile karar verildi. Ödemelerini zamanında yapmayan üyelere kanun ve ana sözleşmenin öngördüğü ihraç işlemlerinin ivedilikle uygulanması için Yönetim Kuruluna yetki verilmesine 18 red oyuna karşılık 166 kabul oyu ile oy çokluğu ile karar verildi” şeklindedir. Davalı tarafça cevap dilekçesinde Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/228 E. sayılı dosyası ile genel kurul kararının iptali davası açıldığı ileri sürülmüş ise de; iptali talep edilen genel kurul kararlarının 21/05/2017 tarihli olduğu, işbu dava konusu genel kurul kararının ise yukarıda ifade edildiği gibi 30/06/2018 tarihinde yapılan 2017 Hesap Yılı Olağan Genel Kurulu toplantısında alınan 14 no.lu karar olup iptali yönünde dava açılmadığı anlaşılmaktadır. Davalının 19/04/2004 tarihinde kooperatife ortak olduğu, icra takibinin 23/10/2018 tarihinde başlatıldığı, itirazın iptali istemli eldeki davanın 16/08/2019 tarihinde açıldığı, yargılamanın devamı sırasında kooperatif yönetim kurulunun 08/12/2020 tarih 17 no.lu kararıyla kooperatif üyeliğinden ihracına karar verildiği, ihraç kararının Bakırköy … Noterliği’nin 18/12/2020 tarih … yevmiyeli no.lu ihtarnamesiyle 25/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. İhraç kararına karşı davalı tarafça iptal davası açılmadığından kesinleştiği sabittir. Somut olayda uyuşmazlık, icra takibinin başlatıldığı ve davanın açıldığı tarihte, kooperatif ortağı olduğu hususunda ihtilaf bulunmayan davalı hakkında, dava tarihinden sonra verilen ihraç kararının yargılama aşamasında kesinleşmesi nedeniyle, işbu dava yönünden davacının hukuki yararının olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. SMMM … ve Kooperatif Uzmanı … tarafından düzenlenen kök ve ek raporda özetle; 1163 sayılı kanun çerçevesinde, genel kurul kararına dayalı olarak tahsiline karar verilen aidat ve diğer ödemelerin tahsilinin talep edilebilmesi için, davalının kooperatif üyesi olduğunun ispat edilmesi gerekeceği, davalı …’ın 19/04/2004 tarihinde üyeliğe kabulü sonucu davacı kooperatifin ortaklar pay defterinde 403 ortak numarası ile kayıt edildiği, davalının davaya konu icra takibinin başlatıldığı 23/10/2008 tarihinde ve huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı 16/08/2019 tarihinde kooperatifin üyesi olduğu ancak yargılamanın devamı sırasında Bakırköy … Noterliği’nin 18/12/2020 tarih … yevmiyeli ihraç ihtarı ve kooperatif yönetim kurulunun 08/12/2020 tarih 17 sayılı kararıyla kaoperatif üyeliğinden ihraç edildiği, ihraç kararının tebliğ edildiği 25/12/2020 tarihinden itibaren 3 aylık süre içinde ihraç kararına karşı iptal davası açtığı yada kooperatifin 30/06/2021 tarihinde yapılan 2019 ve 2020 hesap yılı genel kurulunda itiraz hakkını kullandığı yönünde taraflarca bir iddia ileri sürülmediği gibi bu husus somut belge ve dosya kapsamıyla ispat edilmediği, ihraç kararının 1163 sayılı karıunun 16 mad. ve Ana sözleşmenin 14. Mad çerçevesinde “Üç aylık süre içinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarma kararı kesinleşir” hükmü uyarınca 08/03/2021 tarihinde kesinleştiği, takibe konu alacağın davacı Kooperatifin 30/06/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait Olağan Genel Kurulu toplantısında alınan 14 nolu karara dayandığı, bu karara karşı iptal davası açıldığına dair bir beyanın olmadığı, davacı kooperatifin defter ve belgelerinin dava ve takip konusu dönemde açılış ve kapanış noter onaylarının süresi içinde yapıldığı ve usulüne uygun tutulduğu, incelenen davacı kooperatif defter ve belgellerine göre; takip tarihi (23/10/2018) itibariyle davacı tarafın davalı taraftan 135.261,00 TL alacağının olduğu, takipte sadece arsa payı borcu olan 130.000,00 TL ile işlemiş faiz olarak 5.070,00 TL olmak üzere 135.070,00 TL talep edildiği, yapılan faiz hesabında ise 7.244,00 TL işlemiş faiz hesaplandığı, davalının 08/12/2020 tarihli yönetim kurulu kararı ile kooperatif üyeliğinden ihraç edilmesi ve ihraç kararının kesinleşmesi neticesinde kooperatif üyesi bulunmayan davalıdan, genel kurul kararı ile kararlaştırılan bu ödemelerin tahsilinin talep edilemeyeceği, kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortaklarla hesaplaşmanın 1163 sayılı Kanun’un 17 ve yapı kooperatifi ana sözleşmesinin 15. maddelerinde düzenlendiği; buna göre kooperatiften ihraç edilen ortağın, ihracın kesinleştiği yılın bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin geri iadesini talep etme hakkına sahip olduğu, bilançonun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ay geçtikten sonra üyelik gereği yapılan tüm ödemelerin geri iadesini talep edebileceği, somut davada kooperatif ortaklığından ihraç edilen davalının 1163 sayılı kanunun 17. ve ana sözleşmenin 15. Maddesi uyarınca davacı kooperatifle hesaplaşma sürecinin başlamış olması karşısında davacı kooperatifçe icra takibine konu edilen alacağın davalıdan tahsilinde artık hukuki yararın ortadan kalktığı yönünde görüş bildirilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/23-2538 E. 2018/440 K. sayılı ilamında; “…Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; istifasını noter kanalı ile kooperatife bildiren ortağın, istifanın kooperatife ulaştığı tarihten önceki döneme ait aidat borcu ve buna bağlı gecikme faizinden sorumlu tutulup tutulamayacağı; istifadan haberdar olan davacı kooperatifin dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle Kooperatifler Kanunu’nun aidat ödeme yükümlülüğüne ve çıkma payı alacağına ilişkin hükümlerinin irdelenmesinde yarar vardır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 13. maddesinde ortağın ana sözleşmeye uygun olarak istifa etmesine rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması hâlinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesiyle çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiş olup, davacı kooperatif ana sözleşmesinin 13. maddesinde de bu hükme paralel bir düzenleme yer almıştır. Ortağın istifa bildirimi yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir. Ne var ki 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesindeki “…ortaklık hak ve yükümlülükleri, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder.” düzenlemesi uyarınca, kooperatif ortağının aidat borçlarından kaynaklanan sorumluluğu, istifanın noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar devam eder. Zira1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca ortaklar, kanunun kabul ettiği esaslar dâhilinde hak ve vecibelerinde eşit olup, üyelerin ödemeleri arasındaki bu eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Görüleceği üzere kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. Davanın salt istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce ya da sonra açılması olgusu, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce doğan bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Nitekim, anılan Kanun’un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın ana sözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının sona ermesini gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı her ne kadar ortaklıktan istifa ettiğini bildirmiş ise de, istifanın icra takibinden sonra gerçekleştiği ve takip tarihi itibariyle davalının kooperatif üyeliğinin devam ettiği, Kooperatifler Kanunu gereğince ayrılan ortağın ortaklıktan ayrılması kesinleşinceye kadarki borçlarını ödemekle yükümlü olduğu hususları dikkate alındığında; davacı kooperatifin, davalı ortağın istifasından önce doğmuş aidat borçları için dava açmasında hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur. Zira zamanında ödendiğinde kooperatifin kasasına girecek olan aidatın, üyenin ortaklıktan ayrılması sonrasında çıkma payı altında ortağa ödeneceği tarihe kadar kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararı bulunmaktadır. Kaldı ki ortağın çıkma payını talep edip etmeyeceğinin, bu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramayacağının henüz belli olmadığı bir aşamada açılan davada hukuki yarar vardır ve aidat borcunun çıkma payı olarak tekrar ortağa iade edileceğinden bahisle dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılması doğru değildir. Kooperatifler Kanununun 17’nci maddesinin son fıkrasındaki düzenleme de varılan bu sonucu bertaraf edecek nitelikte değildir. Bu durumda, mahkemece davalının davacıya aidat borcu bulunup bulunmadığı konusunda kooperatifler konusunda uzman bir bilirkişi heyeti seçilerek, kooperatifin genel kurul kararlarına göre davalının takip tarihine kadar ödemesi gereken aidat ve gecikme faizi miktarı belirlendikten sonra, bulunan bu miktardan davalının yaptığı ödemeler yöntemince düşülmek suretiyle davalının aidat borcu bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır…” açıklamaları ile, istifa yada ihracın icra takibinden sonra gerçekleşmiş olması halinde ihraç veya istifa tarihinden önce doğmuş ve ihraç kararının kesinleştiği tarihe kadar olan borçlar nedeniyle dava açmakta hukuki yararın olduğuna işaret edilmiştir. Somut dosya bakımında, davalı hakkında dava açıldıktan sonra yargılama aşamasında verilen ihraç kararının, yine yargılama aşamasında kesinleştiği, Kooperatifler Kanunu gereğince ayrılan ortağın, ortaklıktan ayrılması hakkında verilen karar kesinleşinceye kadarki borçları ödemekle yükümlü olduğu, davacı kooperatifin takibe konu alacağının davalı ortağın ihracından önce doğduğu, ortakların eşitliği ilkesi nazara alındığında zamanında ödendiğinde kooperatifin kasasına girecek olan inşaat finansmanı ve genel giderlerin, üyenin ortaklıktan ayrılması sonrasında çıkma payı altında ortağa ödeneceği tarihe kadar kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararı bulunduğu ve davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının olduğu sabittir. Bu nedenle mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece öncelikle harç eksikliğinin tamamlatılması yönünde işlemlerin yapılması, harç eksikliği tamamlandığı takdirde yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/609 E. 2022/847 K. sayılı ve 13/09/2022 karar tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/01/2023