Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1489 E. 2022/1229 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1489
KARAR NO: 2022/1229
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/457
KARAR NO: 2022/218
DAVA TARİHİ: 02/06/2015
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
DAVA: Alacak (Kooperatif Üyeliğinin Sona Ermesi Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 02/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının üyesi bulunduğu davalı Kooperatifin üyelerinin çoğuna daireleri teslim edilmiş olmasına rağmen müvekkiline daire teslim edilmediğini, 04/11/2006 tarihli olağanüstü genel kurulda 5, 9 ve 11 no’lu bloklardaki üyelerden 20/12/2006 tarihine kadar ayrılmak isteyenlere, 2007 Ocak ayı sonuna kadar birikimlerinin % 30 faizi ile birlikte ödeneceği hususunda karar alındığını, müvekkilinin o tarihe kadar 57.626,00 TL ödeme yaptığını ancak kooperatiften ayrılmayarak ödemelerini de durdurduğunu, inşaatın yapılmayacağını anlaması üzerine Elbistan … Noterliğinin 07/05/2014 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile üyelikten istifa ettiğini bildirerek aidatların ve sermaye haklarının bilançoyu takiben 1 ay içinde ödenmesini talep ettiğini, istifadan sonra kooperatifin 13/07/2014 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yaparak 2b arazilerinde inşaat yapılması imkanı kalmadığından zilyetlerle yapılan sözleşmenin karşılıklı olarak feshedilmesine karar verildiğini, müvekkilinin zarara uğradığını beyanla, müvekkiline tahsis edilen dairenin bitmiş halinin rayiç değerinin yasal faizi ile birlikte tahsilini, bu mümkün olmazsa kooperatife ödediği 57.626,00 TL’nin 20/12/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kooperatife ait arsanın bir kısmının 2b arazisinde kaldığını ve bu kısma denk düşen üyelere 2006-2007 yıllarında o tarihe kadar ödedikleri paraların %30 nemalandırılarak geri ödendiğini, davacının da bu üyeler arasında olduğunu ancak o dönem parasını almayı kabul etmediğini, bu hususun kooperatif genel kurul tutanakları ile sabit olduğunu, davacının ödeme yaptığı tarihten itibaren 10 yıldan fazla süre geçtiği için davanın zamanaşımı uğradığını, kooperatifin yeni yönetim kurulu üyelerinin 2b arsaları üzerindeki problemleri çözmeye çalıştıklarını ancak çözülemediği için artık inşaatın yapılma imkanının kalmadığını, davacının zararı mevcut ise sorumlusunun 2b arazisi üzerinde inşaat yapılması konusunda imzalanan sözleşmenin tarafları olduğunu ve kooperatifin eski yönetim kurulu üyelerinin, kooperatif üyelerini dolandırdıklarından bahisle hukuk ve ceza davaları olduğunu beyanla, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/294 E. 2018/289 K. sayılı 15/03/2018 tarihli kararı ile; “…Kooperatifler Kanunu 17.maddesinde kooperatiften çıkan yada çıkarılan ortaklar ile ilgili yükümlülükler belirlenmiş, aynı konuda davalı kooperatifin ana sözleşmesinin 15.maddesinde ortaklığı sona erenler hakkında hüküm konmuştur. Buna göre çıkan veya çıkarılan ortağın kooperatife yapmış olduğu ödemeler ayrıldığı yılın bilançosuna göre ödenmesi gerekmektedir. Bu itibarla davacının 07/05/2014 tarihinde kooperatif ortaklığından istifa ettiği, davacının talebi 03/05/2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında görüşülerek kesinleştiği buna göre bu tarihten yani bilançonun kesinleştiği tarihten 1 ay geçmekle 03/06/2015 tarihinde davacının alacağının istenebilir hale geldiği kabul edilmektedir. Davacının alacağın istenebilir hale geldiği tarihten daha önce 01/06/2015 tarihinde dava açtığı bu nedenle kooperatiften faiz talep edemeyeceği ayrıca genel kurul toplantısında alınan karar doğrultusunda kooperatif ortaklığından istifa etmediği kooperatifin sağladığı %30 faiz ile ödenen miktarın iadesinden faydalanamayacağı da gözönüne alınmış; neticeten davacı vekilinin 05/10/2017 tarihli celsedeki beyanı da gözönüne alınarak davanın kabulü ile 57.626,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile verilmesine…” karar verilmiştir. Dairemizin 18/05/2021 tarihli 2020/296 E. 2021/533 K. sayılı kararı ile; “…çıkma payı istemi davacının ayrıldığı yıl sonu bilançosunun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ayın sonunda talep edilebilir hale geleceğinden, öncelikle davanın erken açılıp açılmadığının tespiti gerekmektedir. Somut dosyada, bilirkişi raporunda, kooperatife ait 31/12/2014 tarihli bilançonun 03/05/2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında görüşülerek kesinleştiği belirtilmiş ise de, mahkemece genel kurul toplantı tutanakları ve bilanço kayıtları dosya kapsamına alınarak incelenmemiş olup, kayıtlar dosyada mevcut olmadığından Dairemizce bu husus tespit edilememiştir. Kooperatif ana sözleşmesi, sicil dosyası, genel kurul toplantı tutanakları, bilanço kayıtları, davacının istifasına ilişkin Elbistan … Noterliğinin 07/05/2014 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesinin tebliğ şerhi de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Mahkemece ilgili kayıtlar getirtilerek öncelikle davanın erken açılıp açılmadığının tespit edilmesi gerekmektedir… Davanın erken açılmadığının anlaşılması halinde ise; davalı kooperatiften, davacının istifa ettiği 2014 yılına ait bilanço, gelir gider cetvelleri ve eki belgeler getirtilip kooperatif defter, kayıt ve belgeleri de incelenerek, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 24/10/2013 tarihli 2013/5291 E. 2013/6520 K. sayılı ilamında belirtildiği gibi genel gider payı düşülmemesine ilişkin bir genel kurul kararı bulunup bulunmadığı ya da bu yönde bir kooperatif uygulamasının daha önce oluşup oluşmadığı üzerinde durularak, davacı alacağının hesaplanması, aksi yönde bir genel kurul kararı ya da kooperatif uygulanması bulunmadığı takdirde genel gider payının yasa gereği düşülmesi gerektiği gözetilerek ortağın ayrıldığı yıl bilançosundaki hissesine düşen genel gider payı mahsup edilerek çıkma payının hesaplanması yönünde rapor alınması ve davalı tarafın zamanaşımı itirazlarının da değerlendirilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına…” karar verilmiştir. İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/03/2022 tarihli 2021/457 E. 2022/218 K. sayılı kararı ile; “…Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı …’ün istifa tarihinin 07/05/2014 olduğu, ortaklıktan ayrıldığı yılın bilanço tarihinin 31/12/2014 olduğu, söz konusu bilançonun görüşülerek kabul edildiği genel kurul tarihinin 03/05/2015 olduğu, genel kurulu takip eden bir ay sonra alacağın muaccel olacağı tarihin ise 03/06/2015 olduğu, davanın açıldığı tarih 01/06/2015 iken İstanbul Anadolu Mahkemeler Vezneler makbuz tarihinin 02/06/2016 olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, eldeki davanın kooperatif ana sözleşmesine göre bilançonun kesinleştiği 03/06/2015 tarihinden önce açıldığı, dava konusu alacağın dava tarihi itibariyle muaccel olmadan talep edildiği anlaşılmış, erken açılan davanın reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, müvekkili 07/05/2014’te istifa ettiği için kooperatifin bilançosunun ne zaman kesinleştiğini takip etme imkanı olmadığını, istifasından bir yıl sonra 02/06/2015 tarihinde dava açıldığı için davanın süresinde açılmadığı yönündeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, şayet bilanço kesinleşmeden açılmış ise faizin kesinleşme tarihinden başlatılabileceği veya davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmayabileceğini, dava dilekçesinin davalıya tebliğ tarihinin ise bilanço kesinleşme tarihinden sonra olup, kesinleşmeye rağmen de bir ödeme olmadığı için davanın bilanço kesinleşmeden, alacağın muaccel olmadan açıldığından bahisle reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin 2006 yılı itibariyle ödediği 57.626,00 TL’nin 2006 yılındaki genel kurulda alınan karar gereğince %30 fazlasıyla ve faiziyle birlikte kendisine ödenmesi gerektiği halde, aradan geçen 16 yıla rağmen alamayarak mağduriyet yaşadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Davacı, kooperatiften istifa ettiğini beyanla, ödediği aidat bedellerinin iadesi talep ettiği için dava; çıkma payı alacağının tahsili istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 10. maddesinde; Her ortağın kooperatiften çıkma hakkı bulunduğu, 12. maddesinde; Çıkmanın ancak bir hesap senesi sonu için ve en az 6 ay önceden haber verilerek yapılacağı, kooperatif anasözleşmesinde daha kısa bir süre belirtilip hesap senesi içinde çıkışa müsaade edilebileceği, 13. maddesinde; Yönetim kurulunun, anasözleşmeye uygun olarak yapılacak isteğe rağmen, bir ortağın kooperatiften istifasını kabulden kaçınması halinde, ortak çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirdiğinde, bildirim tarihinden itibaren çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17. maddesinde ise “Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde hakları olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğu anasözleşmede gösterilir. Bu haklar, yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanır. Kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek nitelikteki iade ve ödemeler, anasözleşmede daha kısa bir süre tespit edilmiş olsa bile genel kurulca üç yılı aşmamak üzere geciktirilebilir. Bu durumda kooperatifin muhik bir tazminat isteme hakkı saklıdır. Çıkan veya çıkarılan ortaklar ile mirasçılarının alacak ve hakları bunları istiyebilecekleri günden başlıyarak beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Çıkan veya çıkarılan ortağın sermaye veya mevduatından kısmen veya tamamen yoksun kalacağı hakkındaki şartlar hükümsüzdür.” hükmü yer almaktadır.Kooperatif üyeliğinden ayrılan ortak, ödemiş olduğu aidatların tamamını değil, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17/1.maddesi ve anasözleşmenin 15/1.maddesi gereğince, ayrıldığı yıl sonu bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiye kalan miktarı talep hakkını haiz olup, ayrıldığı yıl sonu bilançosunun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ayın sonunda bu alacak temerrüt ihtarına gerek kalmaksızın muaccel olur ve talep edilebilir hale gelir. Aynı Kanun’un 17/2.maddesi uyarınca kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle ödemelerin 3 yıla kadar geciktirilmesine ilişkin karar alınması da mümkündür, böyle bir kararın, aynı genel kurulda alınması gerekmektedir. Kooperatif tip anasözleşmesinin 15/2.maddesinde “Ortaklığı sona erenlerin yerine ortak alınması halinde eski ortağın 21.madde uyarınca ödediği gider taksitleri derhal ödenir.” hükmü yer almaktadır. Ayrılan ortağın doğrudan üyelik payı yerine yeni ortak alınması halinde eski ortağın yapmış olduğu ödemelerin derhal iade edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, ödemenin kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle erteleme kararı alınmış olsa dahi kooperatif bu karardan yararlanamayacaktır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 19/11/2018 tarihli 2016/2366 E. 2018/5362 K. sayılı ilamı; “…Kooperatiften istifa eden veya ihraç edilen ortaklarla hesaplaşma, çıkmanın gerçekleştiği yılın bilançosunun genel kurulda onaylandığı tarihten itibaren 1 ay sonra muaccel hale gelmesiyle yapılır. Somut olayda çıkmanın 05/03/2012 tarihinde gerçekleştiği, davanın da 20/12/2012 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, muaccel olmayan alacak için dava açılmış olup erken açılan bu davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü doğru görülmemiştir…”, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 22/03/2012 tarihli 2012/977 E. 2012/2270 K. sayılı ilamı; “…Dava, ortaklığı sona eren davacının, kooperatife yaptığı ödemelerin iadesi istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17’nci ve Kooperatif Anasözleşmesi’nin 15’inci maddeleri gereğince, kooperatiften ayrılan ortağın çıkma payı alacağı ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanır ve bilançonun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ay geçtikten sonra bu hak talep edilebilir. Somut olayda davacı 02/11/2010 tarihinde istifa ettiği ve istifa ettiği yıl bilançosu kesinleşmeden dava açıldığına göre, dava tarihi itibariyle çıkma payı alacağı muaccel hale gelmediği gerekçesiyle erken açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dava tarihinden sonra yapılan genel kurulda davacının talepleri karşılandığı gerekçesiyle davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…” şeklindedir. Davacı …’ün 07/05/2014 tarihinde kooperatif ortaklığından istifa ettiği, davacının ayrıldığı yıla ait 31/12/2014 tarihli kooperatif bilançosunun, 03/05/2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında görüşülerek kabul edildiği, bilançonun genel kurul toplantısında görüşülüp kabul edilerek kesinleşmesinden bir ay sonra, yani 03/06/2015 tarihinde davacının alacağının muaccel olduğu, davanın ise 02/06/2015 tarihinde açıldığı tespit edildiğinden, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının talep ettiği alacak henüz muaccel olmadığından, erken açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçelerle yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının ve istinaf karar harcının Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/11/2022