Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1478 E. 2023/578 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1478
KARAR NO: 2023/578
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/627
KARAR NO: 2022/621
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
DAVA: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK İİK.177/f.4.)
KARAR TARİHİ: 05/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile; Moskova Arbitraj Mahkemesi’nin … sayılı kararı uyarınca Davalı … İnşaat Aş’nin huzurdaki davada taraf olmayan … Şirketi’ne 15.270.975,42 Ruble tutarında ana para ve 16.476.078,83 Ruble tutarında gecikme faizi ödemesine hükmedildiğini, Mezkûr kararın 12.01.2015 tarihinde kesinleştiğini, Moskova Arbitraj Mahkemesi’nin kararıyla hüküm altına alınan söz konusu alacak 20.12.2017 tarihinde müvekkil şirkete devir ve temlik edildiğini, Müvekkili Şirket devir ve temlik aldığı alacağını tahsil etmek amacıyla Türkiye’de tanıma ve tenfiz istemli dava ikame edildiğini, İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/144 E. sayılı dosyasından görülen tanıma ve tenfiz davası sonucunda Moskova Arbitraj Mahkemesinin … sayılı kararının tanınmasına ve tenfizine karar verildiğini kararın 05.07.2019 tarihinde kesinleşme şerhi alındığını, alacağın tahsilini teminen İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında nezdinde devam eden ilamlı icra takibi neticesinde davalı şirketin müvekkili şirketin alacağını ödemediğini dava tarihi itibariyle alacağın tahsil edilmediğini, İcra dairesine bir iflas takip talebinde bulunulmadan doğrudan ticaret mahkemesinde iflas davası açılabileceğini, İİK.177/f.4.hükmü gereğince ilama dayalı alacağın icra emri ile istenildiği halde ödenmemiş olması durumunda alacaklı doğrudan takipsiz iflas davası açılabileceğini, ilamlı icra takibinde borçluya ödeme emrinin 30.11.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, borcun ödenmediğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına karar verilmesi, talep ettikleri muhafaza tedbirlerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, yurt dışında verilen kararın müvekkilinin savunma hakkı ihlal edilerek verildiğini, bu bakımdan tanınması ve tenfizinin mümkün olmadığını, davacının doğrudan doğruya iflas davası açmaya yetkili olup olmadığının incelenmesinin gerektiğini, İİK.177./f.4’de doğrudan doğruya iflas hakkı tanıyan hallerden birisi alacaklının borcunu, ilama müstenit alacak emriyle istediği halde ödememesi şeklinde belirtildiğini, ancak işbu davada iddia edilen borcun ilama bağlanıp bağlanmadığının muğlak olduğunu, yurt dışında karara bağlandığı kabul edilse dahi Türkiye’de tanıma ve tenfizinin yapılamayacağının aşikar olduğunu bu bakımdan davacının doğrudan doğruya iflas talep etme yetkisinin bulunmadığını, müvekkili şirketin itibarlı bir şirket olduğunu, iflasını gerektirir bir durum olmadığını, yalnızca ekonominin kötü gidişatından etkilenildiğini, müvekkilinin mal kaçırma niyeti olmadığından muhafaza tedbirlerinin uygulanmasının müvekkilleri şirketin itibarını sarsacağını beyanla dava koşullarının gerçekleşmediğinden esasa girilmeden usulden reddi gerektiğini, aksi takdirde ise esastan reddi gerektiğini; belirtilen ve mahkemece resen göze alınacak hususlar çerçevesinde muhafaza tedbir talebinin ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, “… İİK’nın 177/4. maddesi gereğince doğrudan doğruya iflas davası açmak için kural olarak kararın kesinleşmiş olmasının gerek olmadığı, ilam için alınmış icranın geri bırakılması kararı bulunduğunun da ileri sürülmediği, davalı tarafından aynı alacakla ilgili ikame edilen menfi tespit davasının işbu dava yönünden bekletici mesele yapılamaycağı, İİK’nın 177/4 hükmüne dayanan iflas davalarında depo emri tebliğine de gerek bulunmadığı ancak dava tarihinden sonra davalının, 08/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen ve takibin TL cinsinden başlatılmış olduğu dikkate alınarak hesaplanan 4.153.985 TL dosya borcunu mahkememiz veznesine depo ettiği ve davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, mahkememiz veznesine depo edilen 4.153.985 TL’nin karar kesinleştiğinde re’sen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacı alacağı olarak gönderilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf talebinde; depo emrine esas değerin Türk Lirası üzerinden belirlenmesi hukuka aykırı olduğunu, huzurdaki istinaf incelemesine konu dosya tahtında 02.06.2022 tarihli duruşma kapsamında mahkemece, takibin Türk Lirası üzerinden ikame edildiği kabul edilerek 08.05.2022 tarihli Bilirkişi Raporu ile belirlenen 4.153.985,67-TL tutarındaki borcun 7 günlük kesin süre içerisinde depo edilmesine karar verildiğini, buna karşın dosyada mübrez dilekçelerimiz kapsamında daha önce mahkemenin dikkatine sunulduğu üzere icra emrine konu alacak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 58.maddesi uyarınca hüküm altına alınan yasal zorunluluğun yerine getirilmesi adına Türk Lirası olarak gösterildiğini, nitekim yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince yabancı paraya ilişkin borcun yasal zorunluluğun yerine getirilmesi bakımından icra emrinde Türk Lirası olarak belirtilmesi alacağın Türk Lirası olarak belirtildiği sonucunu doğurmadığını, mahkemenin kabulü aksine Yargıtay tarafından belirtilen görüş, yabancı paranın cebri icra yolu ile aynen talep edilemeyeceği yönünde olup aksi halde icra takibinin yasanın emredici hükmüne aykırı olması ve devletin hükümranlık hakları ile bağdaşmaması sebepleri ile iptal edileceği yönünde olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyası tahtında tanzim edilen icra takibine konu yabancı para borcuna istinaden hangi seçimlik hakkın kullanıldığı somut bir biçimde ortaya konamıyor ise TBK m. 99 uyarınca fiili ödeme günündeki rayiç Türk Lirası karşılığı üzerinden ödenmesi yönündeki talebimiz halihazırda dosyada mübrez olmasına karşın Mahkemece, bu talep dikkate alınmaksızın icra takibinin Türk Lirası cinsi üzerinden ikame edildiği kabul edildiğini, açıklanan sebeplerin ışığında Mahkemece icra takibinin Türk Lirası cinsi üzerinden ikame edildiğinin kabul edilerek depo emrinin bu kapsamda düzenlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu kapsamda huzurdaki istinaf incelemesine konu kararın bozularak icra takibinin Rus Rublesi cinsi üzerinden ikame edildiğinin kabulü ile depo emrinin tekrar hesaplanması gerektiğini, ayrıca depo edilen tutarın karar kesinleşmeksizin icra dosyasına gönderilmesi gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, istinaf incelemesi kapsamında depo emrinin Rus Rublesi cinsi üzerinden tekrar hesaplanmasına ve davalı şirket tarafından depo edilen eksik tutarın tamamlatılmasına, her halükârda depo edilen tutarın kararın kesinleşmesi beklenmeksizin icra dosyasına gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf talebinde; Moskova Arbitraj Mahkemesi tarafından verilen kararın tanıma ve tenfizi mümkün olmadığını, söz konusu kararın müvekkilinin savunma hakkı kısıtlanarak verildiğini, Rusya’da açıldığı iddia edilen dava tarihine bakıldığında Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin gerildiği ve söz konusu talihsiz hadisenin yaşandığı döneme rast geldiğini, bu sebeple, müvekkil şirketin Rusya ile ilişiği kesildiğini, dava sürecinde herhangi bir süje olması söz konusu olmadığını, dolayısıyla, davada aktif rol alamayan müvekkilin savunma hakkı kısıtlanarak uluslararası bir hak olan adil yargılanma hakkı ihlal edildiğini, Moskova Arbitraj Mahkemesinde görülen davada, tarafımıza usulüne göre tebligatlar yapılmadığını, davacı … tarafından sunulan belgeler müvekkil şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını ve kaşelenmediğini, yani sahte delil üretilerek dava açıldığını, Yapılan yargılamada bu hususlara ilişkin de inceleme yapılmadan, tek taraflı olarak hüküm kurulduğunu, hukuken kabulü mümkün olmayan yargılama neticesinde verilmiş olan bu karara istinaden bir alacağın olduğundan bahsedilmesi mümkün olmadığını, Her ne kadar süreç davacı ve dava dışı … tarafından hukuka aykırı yürütülerek müvekkil şirketin borçlu olduğuna yönelik bir tablo çizilmişse de; iddia edilenin aksine, müvekkil şirket temlik eden dava dışı …’dan yaklaşık 22.200.000 RUBLE alacaklı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir anlık dahi müvekkil şirketin temlik eden dava dışı … şirketine borçlu olduğu kabul edilse dahi temlik eden dava dışı …’nun borcunun, müvekkil şirket alacağından mahsup edildiğinde karşı tarafın da herhangi bir alacağının kalmadığını, nitekim müvekkil şirket tarafından İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/584 Esas numaralı dosyası marifetiyle ikame edilen menfi tespit davasında da müvekkil şirketin dava dışı …’ya borçlu olmadığının ve hatta dava dışı …dan alacaklı olduğunun tespiti yargılaması devam ettiğini, dosyada mübrez 11.11.2020 tarihli beyan dilekçemiz ile İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/584 Esas sayılı dosyası sonucunda verilecek olan kararın, işbu huzurdaki dosyanın neticesini doğrudan etkileyeceği belirtilerek İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/584 Esas sayılı dosyasının işbu dava yönünden bekletici mesele yapılması mahkemeden talep edilmişse de mahkemece hiçbir somut dayanak gösterilmeden işbu talebin reddedildiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzeni ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; Dava, İİK 177/4. Maddesi gereğince doğrudan doğruya iflas istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK ‘nun 177.maddesinde, “ Doğrudan Doğruya İflas Halleri “ üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas”, “ Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 177/1. fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen “4” bent ise sırasıyla,”1- Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308 inci maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır. Sermaye şirketleri (anonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket) ticaret şirketi olduğundan, (TTK m124) ve tacir sayıldıklarından (TTK m16) iflasa tabidir. Bu nedenle bu sermaye şirketlerinden alacaklı olan kişi genel iflas yolu, kambiyo senetlerine mahsusu iflas yolu veya doğrudan iflas yolu ile şirket aleyhine iflas davası açabilmektedir.Alacaklı, bazı sebeplere dayanarak ilk önce icra dairesine bir iflas takip talebinde bulunmadan ve borçlusuna bir iflas takip talebi göndermeden doğruca ticaret mahkemesinde iflas davası açabilmektedir. İlama bağlı alacağın icra emri ile istenildiği halde ödenmemiş olması halinde, İİK 177/4 maddesi uyarınca alacaklı, borçluya doğrudan doğruya iflas davası açabilmektedir.Bu halde borçluya icra emri tebliği yeterli olup, ayrıca iflas ödeme emri tebliğine gerek bulunmamaktadır. İflasa tabi borçlu, kendisine tebliğ edilen icra emrine rağmen borcunu ödemez ise, İİK 177/4 maddesi uyarınca alacaklı doğruca ticaret mahkemesinden borçlunun iflasına karar verilmesini isteyebilmektedir. İİK 37 ve İİK 177/4 hükümlerine dayanılarak açılan iflas davalarında depo emri tebliğine de gerek bulunmamaktadır (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 08.10.1998,5729/5865) Alacaklının doğrudan doğruya iflas davası açabilmesi için aynı zamanda mahkemece verilen ve alacağı belirleyen ilamın kesinleşmesine gerek bulunmamaktadır. İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/44 E. 2018/944 K. Sayılı dosyası incelendiğinde; davacısı … Limited şirketi, davalısı … İnşaat A.Ş. Şirketi olduğu, Moskova Arbitraj Mahkemesi’nin … sayılı kararı uyarınca; davalı şirketten, davacı … şirketi lehine 15.270,975 Ruble 42 Kapik ana para, 16.476,078 Ruble 83 Kapik tutarında gecikme faizi tahsiline ilişkin verilen yabancı mahkeme kararının tamamının Türkiye’de tanınması ve tenfizine karar verilmesi talep edilmiş olup mahkemece ” …Davalının sözleşme kapsamında yükümlülüklerini ifa etmediği gerekçesiyle ve sözleşme hükümleri doğrultusunda davacı tarafça Moskova Arbitraj Mahkemesi’nde dava açılmış ve mahkemece davalı yana tebligat yapılmak suretiyle yargılama yapılıp, verilen kararın usulüne uygun şekilde kesinleştiği saptanmıştır. Bu itibarla tenfiz istemine konu ilamın hukuk davasına ilişkin bir yabancı tahkim mahkemesi ilamı olduğu açıktır. Tenfiz istemine konu mahkeme kararı taraflar arasında imzalanan Müteahhitlik sözleşmesinden kaynaklanan bir alacağa ilişkin olup, Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir durum söz konusu değildir. Ayrıca ilamda Türk Kamu düzenini ihlal edici bir hüküm bulunmadığı gibi, davalıya resmi tebligatın yapılması suretiyle yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. İki ülke arasında Mahkeme kararlarının tenfizi bakımından tenfize konu kararın verildiği ülke hukukuna göre benzer nitelikteki Türk Mahkemesi kararlarının (Türk Hukukundakine eşit veya yakın şartlarla) hukuken tenfizinin mümkün olması halinde hukuki mütekabiliyetin gerçekleştiği kabul edilir. Bu anlamda kararın verildiği ülke hukukundaki tenfiz şartlarının Türk Hukukundakine eşit veya benzer ağırlıkta olması da gerekmektedir. Ayrıca hukuki mütekabiliyetin varlığı için fiili mütekabiliyetin gerçekleşmesi de şart değildir. Rusya ile ülkemiz arasında karşılıklılık bulunduğu da sabittir. Rusya/Moskova usul yasalarına uygun tebligat yapılmak suretiyle yargılamanın görülüp sonuçlandırıldığı ve aynı şekilde kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca ilamda Türk Kamu düzenini ihlal edici bir hüküm bulunmadığı gibi davalıya Rusya Federasyonu Usul Yasası 118 maddesi uyarınca resmi tebligatın yapılması suretiyle yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Rusya Federasyonu ile Türkiye arasında yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi hakkındaki 1958 tarihli New York sözleşmesine taraf olmaları itibariyle hakem kararlarının tenfizi bakımından mütekabiliyet bulunmaktadır ve Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir durum da söz konusu değildir. Keza taraflar arasındaki sözleşmede tahkim şartı da mevcut olduğu” gerekçesiyle davanın kabulü ile, Moskova Arbitraj Mahkemesinin A40-146126/14 sayılı kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmiş, verilen karar, her ne kadar davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuş ise de nispi istinaf karar harcı ihtar edilen süre içerisinden tamamlanmadığından istinaftan vazgeçmiş sayılarak 04/07/2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/10/2018 tarih 2018/44 E 2018/944 K sayılı para alacağına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine dair ilamın infazı için asıl alacak : 1.206.407,06 TL (15.270.975,42 Ruble) asıl alacak 1.301.610,23 TL (16.476.078,83 Ruble) vekalet ücreti 2.180,00 TL, harç masrafı 35,90 TL, yargılama gideri 123,30 TL olmak üzere toplam 2.510.356,49 TL alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile ilamlı icra takibine başlandığı, icra emrinin borçlu şirkete tebliğ edildiği, dosyaya sunulan icranın geri bırakılması kararı da bulunmadığı görülmektedir. Mahkemece depo emrine esas alacak miktarının hesaplanması noktasında hesap uzmanı bilirkişilerden müteaddit defalar rapor olunmuş nihayetinde, 24/03/2022 tarihli duruşmasının 1 nolu ara kararı gereği bilirkişi raporunda hesaplama hatası bulunduğundan, Yargıtay 23 Hukuk Dairesinin 2014/5678 Esas 2015/5377 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere depo kararının verildiği tarih itibariyle efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilmesi gerektiğinden -ruble cinsinden alacak mahkememizce depo kararının verileceği tarihte TL’ye çevrileceğinden- bir sonraki duruşma tarihi itibari ile alacak ve ferilerinin hesaplanması için dosyanın öncekinden farklı hesap uzmanı bilirkişi …’e tevdine karar verilmiş olup hükme esas alınan bilirkişi … tarafından sunulan 08/05/2022 tarihli raporda özetle; ” …mahkemece takibin TL cinsinden açılmış olduğunun kabulü halinde; mahkemenin ara kararı uyarınca yapılan kapak hesabı sonucunda, bir sonraki duruşma günü 02.06.2022 itibariyle depo edilebilecek toplam alacak miktarının 4.153.985,67 TL olduğu, mahkemece takibin döviz cinsinden açılmış olduğunun kabulü halinde; mahkemenin ara kararı uyarınca yapılan kapak hesabı sonucunda, bir sonraki duruşma günü 02.06.2022 itibariyle depo edilebilecek toplam alacak miktarı, TL’sı cinsi alacak miktarı halihazırda: 3.067,20 TL, USD cinsi alacak miktarı halihazırda: 626.201,00 USD, Emsal, Yargıtay 23. HD. 09.07.2015 T. 2014/5678 E. ve 2015/5377 s. K. Uyarınca; depo kararının verileceği 02.06.2022 günü efektif satış kuru………. TL x 626.201 USD = ……….. TL olarak hesaplanacağı, (Bilindiği üzere 02.06.2022 günü 1 USD kuru bugünden belirlenemediği için o tarihte oluşacak efektif satış kuru dikkate alınması gerektiğini, Emsal içtihat bu yöndedir) keyfiyeti, 6100 sayılı HMK 282 hükmü de gözetilmek kaydıyla ve HUMK 266/c.2 uyarınca bilcümle hukuki tavsif ve takdir tamamıyla ve/ münhasıran sayın yargı makamına ait olarak, mahkemenin değerlendirmesi yönünde” görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür. Somut olayda; Davalı … İnşaat A.Ş.’den davacının temlik aldığı dava dışı … şirketine 15.270.975,42 Ruble 42 Kapik ana para ve 16.476.078,83 Ruble 83 Kapik tutarında gecikme faizinin ödenmesine ilişkin para alacağına dair, Moskova Arbitraj Mahkemesi’nin … sayılı kararı, İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/10/2018 tarih 2018/44 E 2018/944 K sayılı kararı ile tanınmasına ve tenfizine karar verilmesi nedeniyle yabancı mahkeme tarafından hükmedilen alacağın tahsili için davalı şirket aleyhine ilamlı icra takibi başlatılmasında hukuka aykırılık görülmemiştir. Davalı vekili her ne kadar söz konusu yabancı kararın, müvekkilinin savunma hakkı kısıtlanarak verildiğinden tanınması ve tenfizi mümkün olmadığını ileri sürmüş ise de söz konusu istinaf nedeninin, davaya dayanak yapılan İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesin’de görülen tanıma, tenfiz davasının konusunu oluşturduğu, söz konusu iddiaların, iflas davasında dinlemeyeceğinden istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekili diğer bir istinaf nedeni, davalı şirketin de, temlik eden alacaklı şirketten alacaklı olduğunu bu kapsamda açılan menfi tespit davasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir. İİK’nın 177.maddesi gereğince ilama dayalı olarak başlatılan takipten dolayı açılan eldeki doğrudan doğruya iflas davasında dayanak ilamın kesinleşmesi zorunlu olmadığı gibi, davalının, söz konusu alacaktan dolayı borçlu olmadığının tespiti amacıyla açılan menfi tespit yada karşı alacak davasının sonucunun beklenmesi de zorunlu olmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Ancak, mahkemece, takibin TL cinsinden başlatılmış olduğu dikkate alınarak hesaplanan 4.153.985 TL dosya borcunun davalı tarafça mahkeme veznesine depo edilmesi gerekçesiyle davanın konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de İİK 37 ve İİK 177/4 hükümlerine dayanılarak açılan iflas davalarında depo emri çıkartılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın konusuz kalabilmesi için davaya dayanak yapılan ilamlı takibe dayalı dosya borcunun tamamen ödenmesi gerekmektedir. Davacı vekili her ne kadar yasal zorunluluktan dolayı Türk Lirası üzerinden takip başlattıklarını iddia etmiş ise de İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/10/2018 tarih 2018/44 E 2018/944 K sayılı kararı ile tanınmasına ve tenfizine karar verilen Moskova Arbitraj Mahkemesi’nin … sayılı kararında; davacının temlik aldığı dava dışı … şirketi lehine hükmedilen tutar 15.270,975 Ruble 42 Kapik ana para, 16.476,078 Ruble 83 Kapik tutarında gecikme faizi olup davacı tarafça, 1.206.407,06 TL (15.270.975,42 Ruble) asıl alacak 1.301.610,23 TL (16.476.078,83 Ruble) vekalet ücreti 2.180,00 TL, harç masrafı 35,90 TL, yargılama gideri 123,30 TL olmak üzere toplam 2.510.356,49 TL alacağın tahsili için takip başlatılmıştır. Görüldüğü üzere, yabancı mahkeme tarafından Ruble üzerinden hükmedilen alacak tutarı, davacı tarafça takip tarihindeki kur karşılığı Türk Lirası üzerinden, tanıma, tenfiz dosyasındaki vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile birlikte tahsili talep edilmiştir. TBK’nın “Ülke parası ile” başlıklı 99. maddesinde “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklının bu alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiştir. Ancak, İİK’nın 58/3. maddesi uyarınca, alacaklı tarafından yapılan icra takibinde alacağın yabancı para olması hâlinde, alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve Türk Lirası karşılığı yada harca esas Türk Lirası karşılığı takip talebinde gösterilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 3. HD. 11/11/2021 tarih 2021/761 Esas 2021/11255 Karar, Yargıtay 12. HD. 30/10/2015 tarih 2015/19396 Esas 2015/29887 Karar, Yargıtay 19. HD. 06/10/2011 tarih 2011/1648 Esas 2011/12074 Karar sayılı ilamları da bu yöndedir.) Bu husus HGK’nun 12/05/1999 tarih 99/12-271 E, 99/301 K. sayılı kararında, “İİK’nun 58. maddesine göre alacağın Türk parası ile tutarının takip talebinde gösterilmesi zorunlu olup, aynı zorunluluk İİK’nun 41. maddesi delaletiyle ilamlı takiplerde çıkartılacak olan icra emri için de geçerlidir. Anılan noksanlık kamu düzeni ile ilgili ve devletin hükümranlık haklarına ilişkin olması nedeniyle takibin her safhasında re’sen göz önünde tutulmalıdır” şeklinde ifade edilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalardan anlaşıldığı üzere, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde, davacı alacaklının bu alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği konusunda seçimlik hakkı bulunmaktadır. Davacı alacaklı ise seçimlik hakkını yabancı paranın takip tarihindeki Türk Lirasına çevirerek neticeten toplam 2.510.356,49 TL’nin 2.508.017,29 TL’lik kısmın ( yabancı paranın Türk lirasına karşılık gelen) yıllık %19,50 TL avans faizi, 2.339,20 TL’lik kısmın (tanıma-tenfiz yargılamasında hükmedilen yargılama gideri, vekalet ücreti) yıllık %9 yasal faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir. Davacının iddia ettiği gibi yasal zorunluluk olan alacağın yabancı para üzerinden talep edilmesi halinde İİK’nın 58/3. maddesi uyarınca, alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve Türk Lirası karşılığı yada harca esas Türk Lirası karşılığının takip talebinde gösterilmesi gerektiğidir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının yabancı para alacağına dair hükmedilen yabancı mahkeme kararının, tanıma ve tenfizine karar verilmesi nedeniyle davacı tarafça mahkeme ilamın infazı için ilamlı takip başlatıldığı, icra emrinin davalı şirkete tebliğ edildiği, yabancı mahkeme tarafından Ruble üzerinden hükmedilen alacak tutarı, davacı tarafça takip tarihindeki kur karşılığı Türk Lirası üzerinden takip başlatılması ve davalı tarafça yapılan hesaplamaya ve faize yönelik icra takibine karşı bir şikayet bulunmadığından takip tutarının kesinleştiği anlaşılmıştır. O halde, borçlu şirketin muamele merkezinde davanın açıldığı, davacının iflas avansını yatırdığı, ilanların yapıldığı, ilamlı icra takibi davalı şirkete tebliğ edildiği gözetilerek davalı şirket temsilcisinin usulüne uygun duruşmaya çağrıldıktan sonra davalı borçlu şirketin, davanın dayanağı olan takip borcunu ödemeyi kabul etmesi halinde, takip borcunun tamamen ödendiği ve dosyanın kapatıldığına dair İcra Müdürlüğünün’den alınacak yazıyı dosyaya ibraz etmesi durumda davanın konusuz kaldığına aksi halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, depo emrine esas alacak miktarı bilirkişilerce hesaplattırılarak belirlenen miktar mahkeme veznesine depo ettirilmesi nedeniyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının, HMK 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin aykırılıklar gözetilerek kısmen kabulü ile, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin aykırılıklar gözetilerek KISMEN KABULÜ ile İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemenin 2019/627 E. 2022/621 K. Sayılı 23/06/2022 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 bendi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine,5-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine,8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.05/04/2023