Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1472 E. 2023/1742 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1472
KARAR NO: 2023/1742
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/219
KARAR NO: 2022/103
DAVA TARİHİ: 27/11/2019
KARAR TARİHİ: 08/02/2022
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/12/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Türkiye ekonomisinde yaşanan olumsuz gidişat, 2018’in ikinci çeyreğinde fonlama maliyetlerinin yüksek seviyelerde artışı, 2019 yılında yüksek kur farkı zararlarının devam etmesi sebeplerinden dolayı davacı şirketlerin nakit döngüsünün bozulduğu ve gelinen noktada faaliyetlerinin yerine getirilememesi riski ile karşı karşıya kaldığını, bankaların kredi oranlarının yükselmesi ve kredi verme işlemlerini zorlaştırdığı, davacı şirketlerin ekstra finansman maliyetleri yüklenmesi ve mevcut durumu ile borçları için yeni finansal kaynaklar temin edememesi sebebiyle zor bir hale geldiği, davacı şirketlerin bir vade planı içerisinde tüm borçları ödeyebilecek durumda olduğunu, bu sebeple işlerinin devam etmesini güvence altına almak ve şirket varlıklarının yanı sıra şirket paydaşlarının çıkarlarını korumak amacıyla geçici mühlet içinde yapılacak inceleme sonucu bir yıllık kesin mühlet verilmesini İcra İflas Kanununda belirlenen kesin süre içinde yapılacak yargılama sonucu konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Dava, Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde 27/11/2019 tarihinde açılmış, Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/09/2021 tarihli 2019/297 E. 2021/104 K. sayılı kararı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek gönderme kararı verilmiş ve dosya Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/219 E. sırasına kaydedilmiştir. Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2022 tarihli 2021/219 E. 2022/103 K. sayılı kararı; ”…Mahkememizce davacı şirketler yönünden… davacı şirketlerin konkordato teklifi ile iyi niyetli olduğu ve dürüst davrandığı ve de alacaklılar toplantısında kabul edilen ön proje ve revize proje ile yapılan ödeme teklifinin İcra İflas Kanunu’nun 302. maddesi kapsamında öngörülen alacaklı ve alacak miktarı çoğunluğu ile kabul edilmiş olması, İcra İflas Kanunu’nun 305. maddesi kapsamında tasdik için öngörülen kamu düzenine ilişkin ve kül halinde mevcut olması gereken tasdik şartlarının mevcut olduğu yönünde mahkememizde kesin kanaat oluştuğundan bilirkişi heyetinin raporu ve konkordato komiserin nihai ek raporunda dile getirilen görüş ve kanaatlere iştirak edilmek suretiyle davacı şirketlerin konkordatoya tabi borçları yönünden tasdik talebinin kabulüne, davacı şirketlerin konkordatoya tabi borçları açısından konkordato projesinin tasdikine karar verilmiştir. Davacı … Sanayi Ticaret Limited Şirketi bakımından rehinli alacaklılar bakımından rehinli alacaklılar yönünden projenin İcra ve İflas Kanunu’nun 308/h. maddesi kapsamında belirtilen çoğunlukla kabul edilmediğinden davacı … Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin rehinli alacaklılara ilişkin konkordato projesinin tasdiki talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi bakımından rehinli alacaklısı bulunmadığından İcra ve İflas Kanunu’nun 308/h. maddesi uyarınca karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Mahkememizce davacı gerçek kişiler yönünden konkordatoya tabi olan borçların tasdiki yönünden yapılan değerlendirmede; tüm dosya kapsamı, dava dilekçesi ekindeki belgeler, ön proje, revize proje, bilirkişi heyetinin raporu, komiserin ara raporları ve komiserin nihai rapor ile ek raporundaki tespitleri, bilirkişi heyetinin raporu ve ek raporundaki tespitleri, yapılan yargılama neticesinde; konkordato projesinin alacaklılar tarafından İcra ve İflas Kanunu’nun 302. maddesinde öngörülen nisap çerçevesinde davacı gerçek kişiler açısından kabul edilmediği, İcra ve İflas Kanunu’nun 305/1-c. maddesine göre konkordato projesinin 302. maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunmasının tasdik şartlarından biri olduğu, ancak davacı gerçek kişilerin alacaklıları tarafından konkordato projesi İcra ve İflas Kanunu’nun 302. maddesinde öngörülen nisap çerçevesinde kabul edilmediğinden davacılar …, … ve …’in mirasçılarının konkordato tasdik şartlarını sağlamadığı sabit olduğundan İcra ve İflas Kanunu’nun 302/1.c., 305. maddeleri gereğince konkordato tasdik talebinin reddine, kesin mühletin sonuçlarının kaldırılmasına, konkordato komiser heyetinin görevine son verilmesine karar verilmiştir. Davacı gerçek kişiler …, … ve …’in mirasçılarının dosya kapsamı itibariyle iflasa tabi olan bir gerçek kişi olmadığı anlaşıldığından iflasları hakkında herhangi bir karar verilmeyerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle davacı şirketler yönünden tasdik talebinin kabulüne, davacı gerçek kişiler yönünden ise konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddine dair hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ 1-Alacaklı … Bankası Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama sürecindeki usul işlemlerinde eksiklikler bulunduğunu, konkordato talebinin usulüne uygun yapılmadığını, belge ve bilgilerde eksiklik olduğunu, konkordato tasdik harcının eksik hesaplandığını, müvekkili, davacı … şirketinden rehinli alacaklı olmasına rağmen mahkemece “Davacı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin rehinli alacaklısı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına” yönünde karar vermesi mevcut duruma aykırılık teşkil ettiğini, alacak miktarları yönünden bilirkişiden rapor alınması gerekirken komiser raporuyla yetinildiğini ve alacaklarının eksik hesaplandığını, konkordato projesinin uygulanabilir olmadığını, tasdik şartlarının oluşmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Alacaklı Hisar Veraset Ve Harçlar Dairesi Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketler hakkında verilen tasdik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Devletin kamu hukukundan doğan belirli alacakları için konkordatonun mecburi olmadığının yasal düzenlemelerde belirtildiğini, müvekkilinin alacaklarına komiser heyeti raporlarında yer verilmediğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.3-Alacaklı … Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların konkordato projesi gerçekleşebilecek düzeyde somut ve gerçekçi olmayıp tasdik edilen konkordato projesinin başarıya ulaşma ihtimali olmadığını, her iki şirketin de borçlarını ödeme kabiliyetinin bulunmadığını, projede hedeflenen kar oranlarına erişemediklerini, konkordato komiseri tarafından tanzim edilen raporlar hükme esas mahiyette somut ve elverişli olmadığı gibi konkordato projesinin somut, gerçekçi ve uygulanabilir nitelikte olmadığını, tasdik koşullarının bulunmadığını, konkordato projesinin adil ve dengeli bir ödeme planı içermediğini, konkordato talebinde bulunan her iki şirket açısından birbirlerinden bağımsız olarak, konkordato projesi sunmaları ve her bir davacı için ayrı değerlendirme yapılması gerektiğini, davacıların niyetinin alacaklıların alacağını kavuşmasını sürüncemede bırakmak olduklarını, firmaların borçlarına kaynak yaratma gücü bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 4-Alacaklı … Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin rehinli alacaklı olup alacağına faiz işletilmesi gerektiğini, mahkemenin müvekkil tarafından bildirilen alacak tutarlarına karşı hangi gerekçe ile borçlu beyanına itibar ettiğinin anlaşılamadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 5-Alacaklı … Bankası T.A.O vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin rehinli alacaklı olup alacağına faiz işletilmesi gerektiğini, konkordato projesinin İİK 302. maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmesi şartının sağlanmadığını, şirketlerin borca batıklık olmadığı belirtilmiş ise de hatalı hesaplama yapıldığını, konkordato projesinin başarıya ulaşması mümkün olmadığından, alacaklıları zarara uğratacak projenin reddine karar verilmesi gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını ve iflas kararı verilmesini talep etmiştir. 6-Alacaklı … Bankası Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili banka tarafından alacak bildirimi dilekçesinde alacağın rehinli olduğu bildirilerek ipotekli taşınmazlar hakkında bilgi verilmesine rağmen yerel mahkemece dilekçeleri dikkate alınmaksızın karar verildiğini, tasdik şartlarının oluşmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 7-Alacaklı … Bankası A.Ş. Boztepe Şubesi vekili istinaf dilekçesinde özetle; alacaklarının eksik hesaplandığını, şirketlerin kefaleten borçlu oldukları miktarların hesaplamaya dahil edilmediğini, bu nedenle nisabın da hatalı olduğunu, Konkordato Komiseri nezdinde hazırlanan raporda hesaplanan ve firmanın borca batık olmadığını ifade eden pozitif kaydi özvarlık değerinin tespitinin gerçeği yansıtmadığını, … firması yönünden müvekkili banka alacağının ipotek ile teminat altına alındığından rehinli alacak statüsünde olduğunu, ipoteğin üçüncü kişi tarafından verildiği hallerde ise bankanın alacağının adi alacaklar gibi oylamada dikkate alınması gerektiğini, banka alacağının teminatındaki ipotek üçüncü kişi tarafından verildiği için ipoteğin alacağı karşılayıp karşılamadığının önemli olmadığını, bu nedenle istinaf taleplerinde hukuki yararlarının olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 8-Alacaklı … Bankası Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili banka alacağının ipotek ile teminat altına alındığın, rehinle temin edilmiş olan alacakların 298. madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılacaklarını, imtiyazlı alacaklılar yönünden konkordato şartlarının oluşmadığını, konkordato talebinde bulunan her iki şirket açısından birbirlerinden bağımsız olarak, konkordato projesi sunmaları ve her bir davacı için ayrı değerlendirme yapılması gerektiğini, konkordato komiseri tarafından tanzim edilen raporlar hükme esas mahiyette somut ve elverişli olmadığı gibi konkordato projesinin somut, gerçekçi ve uygulanabilir nitelikte olmadığını, davacıların alacaklıların alacağını kavuşmasını ötelemek, sürüncemede bırakmak ve zaman kazanmak niyetinde olduklarını, firmaların borçlarına kaynak yaratma gücü bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 9-Alacaklı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece davacı şirketler hakkında verilen tasdik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Devletin kamu hukukundan doğan belirli alacakları için konkordatonun mecburi olmadığının yasal düzenlemelerde belirtildiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran alacaklıların, istinaf başvurularının süresinde olup olmadığına ilişkin inceleme; 15/03/2018 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 37 maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa eklenen “Kanun Yolları” başlıklı 308/a maddesinde “Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.” düzenlemesi ile itiraz eden alacaklıların tasdik kararının ilanından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilecekleri düzenlenmiştir. Konkordato tasdik kararı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 17/02/2022 ve Basın İlan Kurumu İlan Portalında 14/02/2022 tarihinde ilan edildiği, istinaf için son günün 28/02/2022 günü olduğu ancak alacaklı … Bankası Anonim Şirketi vekili tarafından istinaf dilekçesinin yasal süre geçtikten sonra 01/07/2022 tarihinde sunulduğu, diğer alacaklıların ise yasal süre içerisinde istinaf yoluna başvurdukları tespit edilmmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Talep, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.6100 sayılı HMK’nın 1.maddesinde mahkemelerin görevlerinin ancak kanunla düzenleneceği, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği ve Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin de görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. TTK’nun 5/4. maddesinde ise, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyeceği düzenlendiğinden yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin ticaret mahkemesi sıfatıyla davaya bakılarak işin esasının görülmesi gerekmektedir. 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1.a ve 7/2.f düzenlemelerine göre; Adalet Bakanlığı’nın bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun görevleri arasındadır. Yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirleyecektir.Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün, yeni kurulan asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifine ilişkin 30/06/2021 tarihli ve … sayılı yazısının görüşülmesi neticesinde alınan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında “…Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Tekirdağ ilinin mülki sınırları …. Olarak belirlenmesine, İş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiştir. Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından yargı çevresi belirlemesine ilişkin kararı 07/07/2021 günü alınmış ancak yürürlük tarihi 01/09/2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalara ilişkindir. Karar tarihinden önce açılmış dava dosyalarının devredileceğine ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Somut dosyada ise, Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/09/2021 tarihli 2019/297 E. 2021/104 K. sayılı kararı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek gönderme kararı verildiği, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2022 tarihli 2021/219 E. 2022/103 K. sayılı kararı ile yukarıda yazılı olduğu şekilde karar verildiği anlaşılmakla, bu durumda öncelikle Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21/02/2022 tarih ve 2022/1073 E. 2022/2686 K. sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararı ile ”…Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir. Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın bu çerçevede giderilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği…” şeklinde karar verilmiştir. Açıklanan hukuki ve maddi olgular karşısında; dava tarihi 27/11/2019 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin mülki sınırlarını kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, mevcut davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerek Anayasa’nın 37.maddesinde yer alan kanuni hakim güvencesi, gerekse HMK’nın 1.maddesinde yer alan kamu düzenine ilişkin görev hususu dikkate alındığında, eldeki davanın Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu durumda Mahkemenin görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1.c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermesi gerekirken yazılı olduğu biçimde işin esası hakkında karar verilmesi, HMK’nın 353/1.a.3 maddesine aykırı olduğundan istinaf yoluna başvuran diğer alacaklıların (… Bankası Anonim Şirketi dışında) esasa yönelik istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin, HMK’nın 355.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak görevsizlik kararı verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine, alacaklı … Bankası Anonim Şirketi tarafından yasal süre içerisinde istinaf yoluna başvurulmadığı için istinaf talebinin HMK’nın 352/1.c bendi uyarınca usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Alacaklı … Bankası Anonim Şirketi vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 352/1.c bendi uyarınca USULDEN REDDİNE, 2-istinaf yoluna başvuran diğer alacaklı vekillerinin istinaf başvurularının, HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf sebepleri incelenmeksizin AYRI AYRI KABULÜ ile Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/219 E. 2022/103 K. sayılı 08/02/2022 tarihli kararının HMK’nın 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE,4-Alacaklı … Bankası Anonim Şirketi tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Diğer Alacaklılar tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının ilk derece mahkemesince iadesine, 6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın alacaklılara ilk derece mahkemesince iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3, 362/1.c ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/12/2023