Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1432 E. 2022/1076 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
.BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1432
KARAR NO: 2022/1076
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/453 Esas
KARAR NO: 2022/330
KARAR TARİHİ: 19/04/2022
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi ile sigortalısı … İhr, Tic. Ltd. Şti. arasında akdolunan Sigorta Poliçesi ile İstanbul ili, Kağıthane İlçesi, … Mahallesi, … Sokak. No: … kapı nolu işyerinin sigortalandığını, sigortalının işyerinde 19.11.2017 tarihinde işyerinin sokağındaki davalı idare İSKİ’ye ait ana atık su sisteminin tıkanması sonucu sistemdeki pis suyun hattan geriye teperek sigortalı işyerine girmesi sonucu pis su baskını hasarı meydana geldiği ve dava dışı sigortalıya ödenen hasar bedelinin davalıdan tazmini amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasında davalı aleyhine takip başlatıldığı belirtilerek takibe yapılan vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dayanak gösterdiği öngörülen hizmet kusuru niteliğinde olduğundan idari yargının görevli olduğu, adli yargı görevli olsa dahi ticaret mahkemesinin görevli olacağı, hasarın meydana geldiği yerdeki yağmur suyu hattının bakım ve onarımından büyükşehir belediyesinin sorumlu olduğu, hasarın sebebinin kanalizasyon hatlarından kaynaklanmadığı, söz konusu işyerinin yer aldığı adresteki binaya ait kanalda olay gününe ait herhangi bir arıza kaydına rastlanmadığı, komşu adresle ilgili 185 servisine gelen arıza iş emrinin, aynı gün kanal tıkanıklığının açılarak giderildiğini, İSKİ Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliğine göre atıksu parsel bacası ile kanalizasyon şebekesi arasında kalan bağlantı kanalının bakım ve işletmesinin gayrimenkul sahiplerinin sorumluluğunda olduğunu, ev bağlantısındaki tıkanıklıktan dolayı oluşabilecek her türlü zarar ve ziyandan mal sahiplerinin sorumlu olacağı belirtilerek davanın usulden reddini, taleplerinin kabul görmemesi halinde davanın esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Dava konusu İstanbul ili, Kağıthane İlçesi, … Mahallesi, … Sokak. No: … kapı nolu işyerinde su baskını olayına neden olan pissu hattı İSKİ tarafından yapıldığı, sigorta şirketince hazırlatılan ekspertiz raporunda 19.11.2017 tarihinde şebeke ana atık su tesisatının tıkanması sonucunda geri tepen suların işyerinin bodrum kat konumlu imalathane ve deposunda yaklaşık 50 cm hizasına kadar yükseldiği ve burada paletler üzerinde bulunan hammadde, yarı mamul ve mamul nitelikli emtiaya ve makinelere zarar verdiği, davalı idareye ait ana su giderindeki rögarların görevini yapamaması ve geri tepmesi dolayısı ile pis su baskının yaşandığı ve bu şiddetteki suyun normal yağmur suyu akışından kaynaklanamayacağı ve herhangi bir çekvalf, pompaj vb. sistemi ve tecrit duvarı ile önlenemeyeceğinin tespiti yapıldığı, olay tarihinde İSKİ tarafından yaptırılan ana su gideri hattının çalışamaması sonucu geri tepmesi ve fışkırması nedeniyle basınçlı olarak geri tepen pis suların binanın bodrum katında yer alan çekvalfın basınca dayanamayarak bozulması sonucunda sistemdeki pis suların anılan çekvalf tesisatından ve wc’deki yer süzgecinden sigortalı işyerine girerek bodrum kattaki işyerinin ve emtialar ile demirbaşların hasarlanabileceği zarar görebileceğinin tespit edildiği görülerek, hasarın meydana gelmesinde davalının sorumlu olduğuna ve oluşan hasar miktarının alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 14.890,69TL olduğuna ve poliçe teminatları kapsamında kaldığına karar verilmiş ve davacının 14.890,69 TL’lik asıl alacağını dava konusu yapmış olması nedeniyle bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş ve kabul edilen miktara talep doğrultusunda takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Öte yandan takip konusu alacağın niteliğinin likit olmaması nedeniyle şartlar oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; idari yargının görevli olduğu, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığı, binada çekvalf sisteminin bulunup bulunmadığının anlaşılamadığı, sigortalının tedbirleri almadığı, atıksu kanalı ile parsel bacasının arasındaki bağlantının mevzuata uygun olarak yapılması ve tıkanıklarının mülk sahipleri tarafından açılması gerektiği idarece uygunluk görüşü bulunmayan binada meydana gelen hasardan davalının sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (T.T.K.) 1472 (6762 sayılı T.T.K.’nin 1301) maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet verdiği belirtilen davalılardan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Yargılamayı yapan İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 2018/547 E 2020/168 K sayılı ilam ile davanın kabulüne dair karar verilmiş olup, iş bu karara yönelik davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine dairemizce yapılan inceleme sonucunda 2020/2168 E 2020/374 K sayılı ilam ile davalı ve dava dışı sigortalının (… Ltd.) tacir olduğu ve iş bu nedenle görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu belirtilerek esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin davalı vekilinin istinafının kabulü ile, HMK’nin 3535 /1.a.3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair karar verilmiştir. İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 2021/2 E. 2021/147 K. sayılı ilam ile görevsizlik kararı verilerek, istinafa konu iş bu dava dosyası İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/453 E. sırasına kaydı yapılmıştır Davacı ile dava dışı sigortalı arasında 17.05.2017-2018 tarihlerini kapsayan, İş yerim Paket Sigorta Poliçesi imzalanmış olup, 19/11/2017 tarihinde şebeke ana atık su tesisatının tıkanması sonucunda geri tepen suların işyerindeki emtia ve makinelere zarar verdiği iddia edilmiştir. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nin “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamında yer alan sigorta sözleşmesi ve ödeme belgesi dikkate alındığında, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında davacı … tarafından davalı aleyhine 14.890,69 TL asıl alacak 1.072,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.962,82 TL alacağın tazminine yönelik takip başlatıldığı Uyap sisteminden gönderilen evraklardan tespit edilmiştir. Hasar ekspertiz ön raporunda; sigortalıdan olayın nedeni ve niteliği hakkında İSKİ’den yazılı belge alması istenilmiş ve olay sonrasında deponun lağım artıklarından temizlenmesi ve malların hasar durumlarına göre ayrıştırılması gerektiği belirtilmiştir. Hasar ekspertiz raporunda; 19.11.2017 Pazar gece geç saatlerde şebeke ana atık su tesisatının tıkanması sonucunda geri tepen suların işyerinin bodrum kat konumlu imalathane ve deposunda yaklaşık 50 cm hizasına kadar yükseldiği ve burada paletler üzerinde bulunan hammadde, yarı mamul ve mamul nitelikte emtia ve makinelere zarar verdiği , deponun temizliğinin işletmenin kendi personeli tarafından yapıldığı, su tahliyesi için alınan malzemelerin daha sonra kullanabilecek durumda olması nazara alındığında %50’lik kısmının hasar miktarına dahil edilmesinin uygun olduğu, personelin ısınması için kullanılan ısıtıcının işlevini yitirdiği, baskı makinesinin parça tedariki ile işletme personeli tarafından yapıldığı, , geri tepme olayının “dahili su” teminatı kapsamında olduğu belirtilmiştir.Sigorta uzmanı ve inşaat mühendisi bilirkişinden oluşan bilirkişi heyetince düzenlenen raporda özetle; Dava konusu su baskını olayına neden olan pis su hattının davalı tarafça yapıldığı, ana hattan bina girişine kadar olan kısımlarda meydana gelen her türlü arıza ve patlakların tamir edilmesinin yanı sıra su şebeke ve abone hatlarında eskimiş, yıpranmış kullanılamaz durumdaki şebeke borularının ve hatlarının yenileriyle değiştirilmesini sağlayarak abonelere kesintisiz, sağlıklı ve kayıpsız su ulaştırılması yönünde davalının görevinin bulunduğu, sigortalının deposunda 50 cm hizaya kadar suyun yükseldiği ve bu şiddetteki suyun normal yağmur suyu akışından kaynaklanmayacağı, herhangi bir çekvalf, pompalama v.b. sistemin ve tecrit duvarı ile önlenemeyeceği, iş bu nedenle sigortalıya ödenen 14.890,69 TL ve 1.072,13 TL işlemiş faizin davalıdan tahsilinin gerekeceği görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Kanal bağlantısının inşaat tekniklerine uygun yapılıp yapılmadığı, zarar görenin kanal bağlantısı yapımında kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi yönündeki itirazlar neticesinde bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış olup, düzenlenen ek raporda özetle; binanın atık su sisteminin olay tarihi öncesi ve sonrasında çalışmayacağından ve usulünce yapılmayan kanal bağlantısının idare tarafından kolaylıkla tespit edileceği nazara alınarak aksi yöndeki itirazların yerinde olmadığı ve ödeme tarihinden (28.12.2017) itibaren yasal faize hak kazanılacağı belirtilerek 14.890,69 TL asıl alacak, 1.072,13 TL işlemiş faiz olmak üzere 15.962,82 TL toplam alacağının talep edilebileceği görüş ve tespitinde bulunulmuştur Yargı yolu itirazı yönünden yapılan inceleme: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/168 E. 2012/397 K. sayılı ve 15/06/2012 tarihli ilamında “23/11/1981 tarih ve 17523 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2560 sayılı …’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa gereğince İSKİ’nin; Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Genel Müdürlükçe yönetileceği, denetçileri vasıtasıyla denetim yapılacağı, yıllık faaliyet ve yatırımlarının bilançolarda belirlenip, Genel Kurulların tasvibine sunulacağı ve bütçesinin Kamu İktisadi Teşekküllerinde uygulanan formüle göre tanzim olunacağının belirtildiği, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/1.maddesinde “Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar.” hükmünün yer aldığı, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11, 12, 13. 18/1. maddesi dikkate alındığında İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürlüğü’nün 2560 Sayılı Kanun ile kurulmuş olması TTK’nin 18/1. maddesinde özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olması, ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletilmekte olup yaptığı işler itibariyle de ticarethane sayıldığından tacir sıfatı taşıdığı, tacir olduğu kabul edilen İSKİ’ye karşı açılan haksız fiilden kaynaklanan davaya adli yargı yerinde bakılacağı, bu nedenle dava konusu uyuşmazlıkta adli yargının görevli olduğu kabul edilmiştir.” 6102 sayılı TTK’nin 16/1 bendinde; “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” düzenlemesi yer almaktadır. 2560 sayılı kanuna tabi olan İSKİ’nin gördüğü hizmetin kamu hizmeti olmasına rağmen, özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, TTK’nin 16/1 maddesi anlamında tacir sayılacağı ve tacir olan davalı ile davacı arasındaki haksız fiilden kaynaklanan davaya bakma görevinin adli yargının görevine girdiği Yargıtay içtihatları ile benimsenmiştir. Bu haliyle; davaya konu uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğuna dair yapılan istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davanın esası yönünden yapılan inceleme: 2560 sayılı … Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununun 2. maddesinde İSKİ’nin görev ve yetkileri düzenlenmiş, a bendinde “İçme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, b bendinde “Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, d bendinde ise “Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak” İSKİ’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. 2560 sayılı Kanun ve yukarıda ifade edilen Yönetmelik hükümleri değerlendirildiğinde; “İSKİ tarafından bağlantı hattının bina dışında bırakılması ve binaların vana ile iç tesisatlarına alması gerekirken, somut olayda hasara konu binada, bina bağlantı hattının bina dışında bırakılmadığı, bina içine zemin katta bulunan sahanlığa çıkarılarak buradan bir vana ile binaya ait su kolon tesisatına bağlandığı, bina girişine olaydan sonra vana takıldığı, hasarın İSKİ’ye ait PE boruda meydana geldiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nın 69. (Mülga 818 sayılı B.K’nin 58) maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nin 69. maddesindeki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin (somut olayda davalı İSKİ’nin) kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki ise, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması, üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması şartlarından birini gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davalıya ait bina bağlantı hattı maddede açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahil olup, davalı bu boruların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumlu olup sisteminin sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlamakla yükümlüdür” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/2031 Esas, 2019/10321 Karar sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/5489 Esas, 2020/3698 Karar ilamları). Somut olayda; Sigortalı iş yerinde 19.11.2017 tarihinde meydana gelen dahili su hasarının poliçe dönemi içerisinde oluştuğu, davacı … şirketince dava dışı sigortalıya hasar nedeniyle yapılan ödeme bilgi ve belgelerin mahkemeye ibraz edildiği, ekspertiz raporu ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, riziko adresindeki binanın bağlandığı şehir şebeke pis su giderinin tıkanması sonucunda sigortalı işyerine pis su giderinden geri teperek hasarın oluşmasına sebebiyet verdiği işbu uyuşmazlık konusu olayda davalının denetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği, olay gününe kadar herhangi arızanın olduğuna dair tespitin bulunmadığı, dava konusu pis su baskınına 19.11.2017 tarihinde yaşanan yağış sonucu davalı idare tarafından yaptırılan ana su giderinin hattının çalışmaması sonucu geri tepmesi ve fışkırması sonucu basınçlı olarak geri tepen pis su sular nedeniyle, çekvalf tesisatından ve wc deki yer süzgecinden sigortalı işyerine girerek hasara neden olduğu ve çekvalf sisteminin bulunmasının dahi bu hasarı önlemeyeceği yönündeki tespitler nazara alındığında; HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 220,70 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcından, davalı tarafından yatırılan 254,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 173,60 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 05/10/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.