Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/143 E. 2022/341 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/143
KARAR NO: 2022/341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/321 Esas
KARAR NO: 2021/585
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında 25/11/2011 tarihli teminat tutarı 57.335,06 TL olan hayat sigorta poliçesi imzalandığını, müvekkilinin poliçenin imzalanmasından sonra 19/12/2011 tarihinde … plaka sayılı tırın dorsesinde bulunan kalasların üzerine düşmesi sonucunda kaza geçirdiğini, başına gelen bu kazanın taraflar arasında imzalanan poliçede yer alan kaza tanım ve kapsamında yer aldığını, dolayısıyla rizikonun gerçekleştiğini, kazanın teminat dahilinde yer aldığından bu kazanın müvekkili lehine tazminat gerektirdiğini, kaza sonucunda müvekkilinin 03/12/2012 tarihli raporda görüldüğü üzere sol ayak parmağındaki iskemik nekroz nedeniyle parmak amputasyonu oluştuğunu ve operasyonla ayak başparmağının kesildiğini, ayrıca kaza nedeniyle dizinden ağır yaralandığı için iki kez ameliyat olmak zorunda kaldığını, bu raporla müvekkilinin geçirdiği ve poliçe uyarınca teminat kapsamında olduğu sabit olan kaza nedeniyle %6 oranında ayak başparmağında ve %6 oranında dizinde oluşan hasarlar nedeniyle toplam %12 oranında özür meydana geldiğinin belirlendiğini, taraflar arasında imzalanan poliçe incelendiğinde kazaen maluliyetin yanında tehlikeli hastalıklar teminatının yer aldığının görüldüğünü, bu bölümün 4 numaralı bendinde “Kroner Damar Hastalığı Sonucu Yapılan Açık Kalp Ameliyatı “nın tehlikeli hastalıklar teminatının içinde kaldığının anlaşıldığını, müvekkilinin kaza tarihinden sonra poliçe kapsamında olduğunun açıkça yazılı by pass ameliyatı olduğunu ve bu durumun müvekkilinde 03/12/2012 tarihli raporda yazılı olduğu şekilde 20+30 olmak üzere %50 oranında özre neden olduğundan bahisle, taraflar arasındaki poliçe dairesinde kazaen maluliyete ilişkin olmak üzere %12 ve tehlikeli hastalığa ilişkin olarak %50 olmak üzere toplam %62 oranında özrü meydana gelen müvekkili lehine fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000,00 TL tutarındaki maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı vekili sunmuş olduğu 10/01/2018 ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda hesaplanan miktar üzerinden davayı ıslah ettiğini bildirmiş olup 18/06/2019 tarihli duruşmada, ıslah dilekçesinde miktar belirtmeyi sehven atladığını, bilirkişi raporunda 10.959,79 TL maddi tazminat hesabı yapıldığından 2.000,00 TL maddi tazminat tazminat talebini 8.959,79 TL artırarak maddi tazminat talebini 10.959,79 TL’ye çıkarttıklarını beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 25.11.2011 tarihli poliçe kapsamında kazaen maluliyet teminatının 57.335,06 TL olduğunu, söz konusu poliçenin sadece kazaen maluliyet riskini teminat altına aldığını, bu kapsamda davacının kazaen maluliyet oranının %6 olarak belirlenmesi üzerine hesaplanan 3,440,10 TL.den, dain-i mürtein olan … Bankası tarafından 48,54 TL olarak bildirilen daini mürtein alacağı tenzil edilerek 3.391,56 TL.nın ödeneceği belirtilmesine karşın davacının bu ödemeyi kabul etmediğini belirtilerek davanın reddi talep edilmiştir. Davalı vekili, süresi içinde ıslaha karşı beyan ve itiraz dilekçesinde ıslah ile artırılan alacak kalemleri zamanaşımına uğradığından davanın ve ıslah ile artırılan kısmın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Taraflar arasından akdedilen sigorta poliçesine bakıldığında Teminatların; Vefat Teminatı ve Kazaen Maluliyet teminatı olduğu, bu iki teminat dışında Tehlikeli Hastalıklar veya Manevi Tazminatın açıkça sertifikada teminatlar kapsamına alınmadığı / yazılmadığı görülmektedir. Sigorta poliçesinin 2. ve 4. sayfalarında Tehlikeli Hastalıklar Klozuna ilişkin açıklamalar yapılmış ise de; aynı açıklamalar bölümünde “sertifikada belirtilmiş olması kaydıyla” bu klozların teminatlar dahilinde olacağı kararlaştırılmıştır. Ancak, poliçenin / sertifikanın Teminatlar kısmı incelendiğinde Tehlikeli Hastalıkların açıkça bu bölümde yazılı olmadığı, bu nedenle sigorta kapsamına / teminata dahil edilmediği anlaşılmıştır. Bu halde; hayat sigortası poliçesi kapsamında teminatlara dahil edilmeyen Tehlikeli Hastalıklardan ötürü davalı sigorta şirketinden sigorta tazminatı talep edilemeyeceği açıktır. Diğer bir deyişle, somut olayda davacının kalp rahatsızlığı sebebiyle by pass / kalp ameliyatı olması ve maluliyet iddiaları davalı sigorta şirketine karşı ileri sürülemeyecek, bu sebeple (tehlikeli hastalık) maddi tazminat da istenemeyecektir. Öte yandan, davacının manevi zararları hayat sigortası poliçesi kapsamında olmadığından bu yöndeki talepleri de yerinde görülmemiştir. Kazaen Maluliyet Sigorta poliçesinde teminat kapsamına alınmış olup, davacının iş yerinde 19/12/2011tarihinde geçirdiği kaza sonucunda mevcut yaralanmasının; poliçe süresi içinde gerçekleşmesi ve teminata dahil olması nedeniyle davalı sigorta şirketinin sorumluluğu kapsamında olduğu açıktır. Esasen, bu konuda taraflar arasında ihtilaf da yoktur. Davacının bahsi geçen kaza neticesinde yaralanmasına ilişkin olarak görmüş olduğu tıbbi tedavilere ilişkin tüm kayıtlar eksiksiz olarak celp edilmiş, akabinde dosya maluliyet oranın tespiti amacıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kuruluna gönderilmiş, Adli Tıp Kurulu tarafından kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri uyarınca düzenlenen 29/09/2014 tarihli raporda; davacının %19,2 oranında maluliyetinin oluştuğu tespit edilmiştir. Davacı maluliyet raporuna karşı her ne kadar kalp ameliyatının da maluliyet oranının belirlenmesinde esas alınmasını gerektiğini ileri sürmüş ve itiraz etmiş ise de; yukarıda değinildiği üzere tehlikeli hatalıkların teminatlar kapsamında olmadığından bu yöndeki itirazlarına itibar edilmemiştir. Davacının talep edebileceği maddi tazminat miktarının hesaplanması amacıyla dosya aktüerya bilirkişisine tevdi edilmiş, bilirkişi … 22/06/2015 tarihli kök raporunda davacının netice olarak 10.959,79 TL sigorta tazminatı isteyebileceğini mütalaa etmiştir. Davacı aktierya raporuna karşı tıpkı maluliyet raporunda olduğu üzere geçirmiş olduğu kalp ameliyatının, tazminatın hesaplanmasında esas alınması gerektiğini ve toplam %62 maluliyet oranı üzerinden tazminatın belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek itirazda bulunmuş ise de; aktüerya bilirkişinin 03/07/2017 tarihli ek raporunda doğru ve yerinde olarak davacının kalp ameliyatının sigorta teminatı dışında olduğu, sigorta kapsamında olmayan riskler için sigorta şrketinden tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığı, Adli Tıp Kurumu raporunda davacının kalp ameliyatı sebebiyle maluliyet verilmediği, bu yüzden %62 oranında ve bu oran üzerinden tazminat hesabı yapılmasının dosya içeriği ve poliçe hükümleri kapsamında mümkün olmadığını belirtmiş, kök rapordaki görüşlerini korumuştur. Aktüerya bilirkişisinin kök ve ek raporunun, bilimsel yönden yeterince açıklayıcı nitelikte ve uyuşmazlığı giderici mahiyette bulunduğu, raporun gerekçeli, dosya içindeki bilgi, belge ve delillerle uyumlu ve denetime açık şekilde tanzim edildiğinden hükme esas alınmıştır. Davacı maddi tazminat talebini 10.959,79 TL üzerinden ıslah etmiş olup, mevcut ıslah beyanı doğrultusunda maddi tazminat talebinin bu tutar üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir. Dava öncesinde sigorta şirketine yazılı başvurunun hangi tarihte yapıldığı ve sigorta şirketine ulaştığına dair davacı tarafından dosyaya herhangi bir delil sunulmamıştır. Ancak, davalı sigorta şirketinin davacıya tazminat ödenmesine yönelik ibraname düzenlediği, bu ibranamenin 18/02/2013 tarihli olduğu, temerrütün en geç bu tarihte oluşacağı kanaatine varılmıştır. Esasen davalının cevap dilekçesinde ve sunduğu delillerde sigorta tazminatının ödenmesine yönelik düzenlendiği ibraname kendisinin de kabulünde olup, en geç bu ibranamenin düzenlendiği tarih itibariyle sigorta tazminatı için davalının mütemerrit durumda olduğu kabul edilmelidir. Ayrıca, davacının talebi doğrultusunda yasal faize hükmedilmiştir. Diğer taraftan; davacı her ne kadar manevi tazminat isteminde bulunmuş ise de; manevi tazminat sigorta poliçesi kapsamında olmadığından manevi tazminat talebinin tümden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacının ıslah ile artırdığı tüm alacakları zamanaşımına uğradığını, mahkemece bu husus dikkate alınmadan usul ve yasaya aykırı şekilde karar verildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için tazminatın talep edilebilir olduğu düşünülse dahi, talep hakkı öncelikle dain-i mürtehine ait olduğunu, hükme esas alınan raporda maluliyet süre ile sınırlandırıldığını, maluliyetin daimi olmadığını, bu nedenle daimi maluliyetin kesin olarak tespiti ve sonrasında sigorta konusunda uzman aktüer, sigortacı ve hukukçu bilirkişilerden rapor alınarak hüküm kurulması gerektiğini, müvekkil şirket herhangi bir şekilde temerrüte düşmediğinden, faiz yönünde kurulan hükmün hatalı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkil, bahsi geçen kaza dışında 03.12.2012 tarihinde geçirmiş olduğu by pass/kalp ameliyatının Yıllık Kredi Hayat Sertifikasının Genel ve Özel Şartlar Bölümü 3. sayfa 4. maddede tehlikeli hastalık olarak açıkça yer aldığından %62 oranında maluliyetine ilişkin hesaplama yapılarak tazminat talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, davacı tarafından çekilen konut kredisine bağlı olarak davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen hayat sigortası poliçesi kapsamında poliçe teminatının tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre; Davacı … ile davalı … Anonim Şirketi arasında 25/11/2011 – 25/11/2012 tarihlerini kapsayan bir (1) yıl süreli … Sigortası poliçesinin düzenlendiği, hayat sigortası sertifikasında Kazaen Maluliyet ve Vefat halinin riziko olarak 57.335,06 TL’ye kadar teminat altına alındığı, davacının poliçe süresi içinde iken 19/12/2011 tarihinde iş yerinde bulunan aracın dorsesinden üzerine düşen kalaslar sonucunda kaza geçirdiği, bu kaza neticesinde dizinden ve ayak baş parmağından yaralanan davacının diz bölgesinden iki kez ameliyat olduğu ve ayak baş parmağının doku kaybı nedeniyle ampute olmasından ötürü kesildiği, davacının bahsi geçen kaza dışında kalp hastası olduğu, mevcut kalp rahatsızlığı sebebiyle 03/12/2012 tarihinde by pass / kalp ameliyatı geçirdiği dosya kapsamı ile sabittir. Davacının, bahsi geçen kaza neticesinde yaralanmasına ilişkin maluliyet oranın tespiti amacıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulun’dan alınan 29/09/2014 tarihli raporda,” davacının geçirdiği yüksekten düşen cisimle yaralanmasına bağlı gelişen, arızası sebebiyle E cetveline göre: %19,2(ondokuznoktaiki) oraninda meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 19/12/2011 tarihinden itibaren 9(dokuz) aya kadar sürebileceği” oy birligi ile mütalaa olunmuştur. Silivri Devlet Hastanesi’nin 06/02/2013 tarihli, Özürlü Sağlık Kurulu raporunda, “DM+HT+Koroner Arter Hastalığı, EF: %50 +Hipermetropi+ Astigmatizma+ Gonartroz-Çapraz bağ yaralanması, Hafif Nöropatik ağrı+Sol ayak 1.Parmak amputasyonu bağlı bozuklukların değerlendirilmesi sonucunda kişinin özür oranı %62 oranında ” tespit edildiği bildirilmiştir. Somut olayda; davacı lehine düzenlenen 25/11/2011 – 25/11/2012 tarihlerini kapsayan bir (1) yıl süreli … Sigortası poliçesininde kazaen maluliyet yada vefat halinde 57.336,06 TL tutarlı teminat verildiği, genel ve özel şartlar bölümünde sertifikada belirtilmiş olması kaydıyla ödenecek teminatlar ayrı ayrı sıralandığı, sertifikada ise sadece “vefat teminatı” ile kazaen maluliyet teminatı” belirtildiği görülmüştür. Mahkeme kararında ifade edildiği gibi sigorta poliçesinin 2. ve 4. sayfalarında Tehlikeli Hastalıklar Klozuna ilişkin açıklamalar yapılmış ise de; aynı açıklamalar bölümünde “sertifikada belirtilmiş olması kaydıyla” bu klozların teminatlar dahilinde olacağı kararlaştırılmış olup sertifikanın teminatlar kısmı incelendiğinde “Tehlikeli Hastalıkların” açıkça bu bölümde yazılı olmadığından davacının, sigorta poliçesine dahil edilmeyen tehlikeli hastalıklardan kaynaklanan maddi tazminat talebi ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Hayat Sigortası Sertifikası Özel ve Genel Şartlar bölümünde Kaza Neticesi Daimi Maluliyet Teminatı ” sigortalının sigorta süresi içinde gerçekleşen ani, harici ve beklenmedik bir olay neticesinde kendi iradesi dışında daimi olarak malul kalması” şeklinde tanımlanmış olup davacının davacının poliçe süresi içinde işyerinde bulunan aracın dorsesinden üzerine düşen kalaslar neticesinde geçirdiği kaza sonucunda yaralandığı, iki kez ameliyat olduğu ve ayak baş parmağının doku kaybı nedeniyle ampute olmasından ötürü kesildiği, Adli Tıp Kurumun 3. İhtisas Kurulun’dan alınan 29/09/2014 tarihli rapora göre davaya konu kaza nedeniyle %19,2 oranında daimi maluliyeti oluştuğu gözetildiğinde, davacının kaza sonucu daimi maluliyeti, sigorta poliçesi teminat kapsamında kaldığı, maluliyet oranına göre 10.959,79 TL sigorta tazminatı talep etme hakkı bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak davalı, ıslah ile artırılan kısım yönünden süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunmuş ise de mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. 6102 Sayılı TTK’nın 1420. Maddesi ”(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (2) Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır.” 1427. Maddesi ise ”… (2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez. … (4) Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer.” hükmünü düzenlemiştir. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın “daimi maluliyet teminatı” başlıklı 8/B maddesinde, “işbu poliçe ile temin edilen bir kaza, sigortalının derhal veya kaza tarihinden itibaren iki sene zarfında daimi surette maluliyetine sebebiyet verdiği takdirde, tıbbi tedavinin sona ermesini ve daimi maluliyetin kat’i surette tesbitini müteakip, daimi maluliyet sigorta bedeli aşağıda münderiç nisbetler dahilinde kendisine ödenir” düzenlemesi yapılmış olmakla daimi maluliyet tazminatı ödeme şartları belirlenmiştir. Buna göre Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın 8/B maddesi gereğince maluliyetin kesin tespitinden sonra tazminatın ödeneceği ilkesi benimsenmiştir. Maluliyet konusunda kesin tespitin yapılması ile poliçe kapsamındaki daimi maluliyet tazminatı yönünden muacceliyet şartı gerçekleşmiş olacağından, bu zarara ilişkin zamanaşımı süresinin de anılan husus gözetilerek değerlendirilmesi gerekmektedir. ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 27/05/2019 tarih 2016/14460 Esas 2019/6777 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; davacının daimi maluliyete uğraması ile sonuçlandığı iddia olunan olayın 19/12/2011 tarihinde gerçekleştiği, davacının, … Tıp Fakültesi Hastanesi’nin 26/12/2011 tarihli, ameliyat raporunda; “sol diz çoklu bağ yaralanması-tendon grefti alınması+artroskopik pcl rekonstruksiyonu+ pl bundle tamiri yapıldığı, … Tıp Fakültesi Hastanesi’nin 11/01/2012 tarihli ameliyat raporunda; “sol ayak 1. parmak iskemik nekroz,parmak amputasyonu, sol ayak 1.parmak mp eklemden ampute edildiği” anlaşılmış olup en son Adli Tıp Kurumun 3. İhtisas Kurulun’dan alınan 29/09/2014 tarihli raporu ile davacının söz konusu kazadan dolayı %19,2 oranında daimi maluliyet bulunduğu tespiti yapılmıştır. Bu durumda davaya konu tazminatın muaccel olduğu tarih, daimi maluliyetin kesin olarak tespiti yapıldığı Adli Tıp Kurumu rapor tarihi olan 29/09/2014 tarihi olup TTK’nın 1420. maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin rapor tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği gözetildiğinde ıslah ile artırılan alacak talebinin, ıslah tarihi olan 10/01/2018 tarihinde 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan reddine karar verilmesi gerekirken zamanaşımı konusunda bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi hatalı olmuştur. Davacı vekili istinafa karşı cevap dilekçesinde eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ileri sürerek zamanaşımının kesilmesinin söz konusu olmadığını iddia etmiş ise de belirsiz alacak davası 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Aynı Kanunun 109. maddesinde ise, kısmi dava düzenlenmiş olup, buna göre de, talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/(7)22-2109 Esas 2017/1041 Karar 31/05/2017 tarihli kararında ifade edildiği gibi davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığından söz edebilmek için dava dilekçesinde açıkça buna dayanıldığının belirtilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesi incelendiğinde, dava konusu alacakların, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 6100 sayılı Kanun’un 109. maddesinde öngörülen kısmi dava olarak talep edildiği gerek dava dilekçesinde gerekse de ıslah dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı görülmüştür. Hayat Sigortaları Genel Şartlarının uyarınca, hak sahiplerinin rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren durumu beş gün içinde sigortacıya bildirmek zorunda olup TTK 1427/2 maddesinde ise; “Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamında davacıların sigorta şirketine hangi tarihte başvuru yaptığına dair bir kayıt yer almamakla birlikte, cevap dilekçesi ekindeki ibranamenin düzenlendiği tarih itibariyle davalının temerrüde düştüğü kabul edilerek, bu tarihten itibaren yasal faize hükmedilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekili diğer bir istinaf nedeni olarak, söz konusu poliçelerde … Bankasının dain-i mürtehin sıfatıyla yer aldığı talep hakkının öncelikle dain-i mürtehin .. Bankasına ait olduğunu, sigorta teminat bedelinden arta kalan bir meblağ söz konusu olursa davacıya intikal edeceğini ileri sürmüş ise de cevap dilekçesinde, dain mürtehin … Bankasından bildirilen dain mürtehin alacağının 48,54 TL olduğu, bu miktarın mahsubu ile davacıya 3.391,56 TL ödeme yapılması konusunda ibraname düzenlendiği, dain-i mürtehin bankaya sigorta poliçesinden kaynaklı 48,54 TL ödeme yapıldığı beyan edilmiş ve ödeme dekontu dosyaya sunulmuştur. Sigorta sözleşmesinin, davalı sigorta şirketinin acentesi sıfatıyla dava dışı rehin alacaklı banka tarafından düzenlendiği nazara alındığında, davalı sigorta şirketinin beyanları esas alınmış olup dava dışı dain-i mürtehin bankanın rehin alacağı bulunmadığı kabul edilmiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden HMK 353/1-b.1 bendi uyarınca reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ıslah ile artılan alacak talebine yönelik zamanaşımı konusunda kabulü ile HMK 353/1-b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun zamanaşımı yönünden KABULÜ İLE, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/321 E. 2021/585 K. sayılı ve 15/09/2021 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; a-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ İLE 2.000,00 TL’nin 18/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, ıslah ile arttırılan kısmın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, b-Davacının manevi tazminat talebinin REDDİNE, c-Harçlar Kanunu gereğince manevi tazminat talebi yönünden alınması gerekli olan 80,70 TL ret harcı ile maddi tazminat talebi yönünden alınması gerekli olan 136,60 TL karar ilam harcının peşin alınan 204,95 TL ile 187,00 TL ıslah harcından mahsubu ile arta kalan 174,65 TL harcın karar kesinleştiğinden davacıya iadesine, d-Davacı tarafından yatırılan peşin harçtan mahsup edilen 136,60 TL karar ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bunun haricinden davacı tarafından sarf edilen 28,05 TL başvurma ve vekalet harcı, 841,00 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 869,05 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret ( % 18,24 ) oranına göre hesaplanan 158,50 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA, e-Davalı tarafından yapılan 60,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret ( %81,76) oranına göre hesaplanan 49,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiye kalan yargılama giderinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA, f-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat talebi bakımından kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2. maddesi uyarınca belirlenen 2.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, g-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat talebi bakımından reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-3-4. ve 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL, maddi tazminat talebi bakımından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/3. maddesi uyarınca belirlenen 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, h-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın davacıya iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 3-Taraflarca yatırılan başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından davalı tarafından yatırılan 200,00 TL harcın mahsubu ile arta kalan 119,30 TL harcın istemi halinde davalıya iadesine, 6-Davalı tarafça sarf edilen 242,80 TL istinaf harcının davacıdan alınarak davalıya verilemesine, 7-Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.23/03/2022