Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1292 E. 2022/1065 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1292
KARAR NO: 2022/1065
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/796
KARAR NO: 2022/442
DAVA TARİHİ: 13/12/2020
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
DAVA: İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas)
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 05/07/2018 tarihli satış sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmeden dolayı müvekkilinin alacaklı olduğunu, bu alacağın talep edilebilir hale geldiğini, icra takibine konu edildiğini, ancak davalının borca ve faize itiraz ettiğini, satış sözleşmesi kurulduktan sonra müvekkili şirketin davalı şirkete değişik tarihlerde, değişik miktarlarda ödemeler yaptığını, davalı şirketin mallarının teslimi noktasında temerrüte düştüğünü, temerrüt çerçevesinde davalı tarafa zararın tahsili için tahsil talebi iletildiğini, verilen süre içerisinde cevap verilmediğini, alacak taleplerinin red olunduğunu, bu çerçevede müvekkilinin alacaklı aleyhine icra takibi yaptığını, haksız olarak itiraz edildiğini, takipte belirtilen ana alacak ve işlemiş faiz tutarında müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edilerek, dayanak icra takibine yönelik itirazın kaldırılmasını ve davalı şirketin iflasını talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra mahkemesinin görevli olduğunu, hiçbir zaman davacıya aylık bir malların teslim taahhütü verilmediğini, davacı vekilince dava dosyasına eksik ya da kasti olarak bilgiler verildiğini, öncelikle davanın itirazın kaldırılmasına yönelik açıldığından davanın icra mahkemesinde açılması gerektiğini, iflas talebinin kötüniyetli olduğunu, davacı şirketin ABD tarafından ambargo altına alındığı için ödeme güçlüğü içinde bulunduğundan teminat sunması gerektiğini, davacı tarafın dürüst davranma ve doğruyu söyleme edimini yerine getirmediğini, taraflar arasındaki sözleşmede teslim tarihinin bulunmadığını, esasen sözleşmenin ifası için … A.Ş.’ye ait tesislerde üretime başlandığını, ödeme yükümlülüğünün zamanında yerine getirilmediğini, müvekkillerinin hiçbir zaman bedel tahsil edip, üretim yapmayan konumda olmadığını, davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğinden oluşan zararların ise dava dışı … A.Ş. tarafından müvekkiline yansıtıldığını, davacının ihtarlarının samimiyetsiz ve çelişen iddialar içerdiğini bu nedenle davacının davasının red olunmasını, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmolunmasını savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/03/2021 tarihli 2020/728 E. 2021/143 K sayılı kararı ile; “1-Davacının davalıya karşı açmış olduğu itirazın kaldırılması ve iflas davasının kesin yetki nedeniyle usulden ve dava şartı yokluğundan İİK m.154/son hükmüne atfen HMK m.114/f.1 bend (ç) hükmü gereği reddine, Davanın niteliği gereği ve yasal dayanağı olmadığından davalının tazminat taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Dairemizin 23/06/2021 tarihli 2021/850 E. 2021/692 K sayılı kararı ile; “…Davalı şirketin muamele merkezi Bakırköy ilçesi olup, İİK’nun 154/3 maddesinde yer alan kesin yetki kuralı uyarınca iflas davası yönünden yetkili mahkeme Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğundan, Mahkemenin 6100 sayılı HMK’nun 114/1.ç maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan red kararı yerindedir. İstinaf sebebi olarak ileri sürülmese de re’sen yapılan incelemede, Mahkemece dava, “kesin yetki dava şartı” nedeniyle usulden reddedildiğine göre, artık esasa yönelik talepler hakkında hüküm tesis edilemeyecektir. Davanın kesin yetki dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesine rağmen, davalının tazminat talebine ilişkin “Davanın niteliği gereği ve yasal dayanağı olmadığından davalının tazminat taleplerinin reddine” şeklinde hüküm kurulması hatalı olduğu gibi bu hükmün neden tesis edildiği yönünde gerekçeli kararda açıklama yapılmamış olması da 6100 sayılı HMK’nun 297.maddesine aykırıdır. Ancak davaya yetkili mahkeme tarafından devam edilmesi halinde, davanın esasına ilişkin inceleme yapılarak bu talep yönünden yargılama sonucunda yeniden hüküm tesis edileceğinden, sonuca etkili olmadığı için bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/04/2022 tarihli 2021/796 E. 2022/442 K sayılı kararı ile; “…Dava, İİK’nın 156. madde hükümlerine dayalı alacaklının açtığı adi takipten doğan itirazın kaldırılması ve iflas iflas istemine ilişkindir. …İş bu daya konu takibin dayanağı davanın konusu olan icra takibinde de alacağını tarihli sözleşmeye dayandırmış ve davacının aynı sözleşme bakımından açmış olduğu başka bir mahkemede dava dosyası açıldığı görülmüştür. Uyuşmazlığın ve alacak iddiasının temeli 05.07.2018 tarihli sözleşme kapsamında davacıya gönderilmediği iddia edilen mallara karşı bu mal alışverişi hiç olmasaydı davacının elinde bulunan dövizi bozdurması sebebiyle uğramış olduğu zarar kalemidir. Başka bir deyişle “bu gönderilmeyen mallara ilişkin, alışveriş hiç olmasaydı kasasında bulunması gereken para”dan eksilen kısmının zarar talebidir. …İş bu davaya dayanak icra takibinde davacı taraf 05.09.2020 tarihli Sözleşme uyarınca kur zararı sebebiyle iflas talebinde bulunmuştur. Ancak bununla birlikte yine davacı taraf, Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/ 814 Esas sayılı dosyası ile taraflar arasındaki 05.09.2020 tarihli Sözleşmede edimin yerine getirilememi nedeniyle ödenen bedelin iadesinde kaynaklı adi takipte iflas yoluyla itirazın kaldırılması suretiyle davalının iflasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin geçerliliği, tarafların sözleşmeye uygun davranıp davranmadığı ve sözleşmenin akıbeti söz konusu ilk açılan dava dosyası kapsamında yapılacak olan yargılama neticesinde ortaya çıkacaktır. Davacı taraf her ne kadar birleştirme talep etmiş ise de iflasın tekliği ilkesi gereğince iflas davalarının birleştirilmesinin olanağının olmaması bir şirket hakkında sadece bir iflas kararı verilebileceği dikkate alınarak birleştirme talebi yerinde görülmemiştir.Kural olarak alacağın varlığını, muaccel olduğunu ve ifa edilmediğini öne süren alacaklı, iflâs davasında ispat yükü altındadır (TMK m. 6; HMK m. 190). İddialarını ispatlayan alacaklıya karşı borçlu da, ödeme emrindeki itirazlarıyla bağlı olmadan, kendi iddialarını ispatlamalıdır. Herhangi bir alacak davasından farkı olmayan bu aşamadan sonra mahkeme, alacağın varlığına kanaat getirirse, borçlunun itirazı kaldırılır ve depo kararı verilmesi aşamasına gelinir (İİK m. 158, 2). Yine davalı bakımından ödenen bedelin muaccel hale gelmesini sağlayacak koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği davacının alacağına dayanak gösterdiği sözleşmede üstlendiği edimleri ifa edip etmediği sözleşmenin şekil şartına aykırılığı vs gibi iddialar ve sözleşmenin akıbetinin yapılan yargılama neticesinde ortaya çıkacak olması durumları bir arada değerlendirildiğinde davacının müvekkilden herhangi bir alacak talebinde bulunup bulunamayacağı husunun daha önce açılan davalarda sağlıklı şekilde yargıla birliğine zarar vermeyecek ve çelişkili karar olmayacak şekilde net olarak tespiti gerektiğinden iş bu davadaki alacak iddiası da ilk davaya bağlı olduğu gibi iki kez iflas talep aynı sözleşmeye dayalı zarardan kaynaklı alacak kalemleri iddiasına dayalı olarak iflas talebinde bulunması hakkın kötüye kullanımı niteliğindedir. …İş bu dava itirazın kaldırılması ve iflas davası olduğundan derdestlik söz konusu olmasa da sözleşmenin akibeti davalının savunmalarında, davacının edimlerini süresinde yerine getirmediği, davacının OFAC kapsamında ambargoya alınan şirketler arasında olduğu, bu nedenle davacıya özel üretilen malların teslim edilemediği, teslim edilmeyen mallar nedeniyle zararı olduğu, davacı ile Türk Lirası üzerinden anlaşma yapıldığı, bu nedenle davacının kur farkı alacağı olmadığı iddialarında bulunduğu, yaptırım listesine girmesi nedeniyle mücbir sebepten yararlanıp yaralamayacağı hususları kesinleşmeden ve oluşan bu zarar iddiası ilk dava ile aynı olup davacı henüz muaccel olmamış ve fesih edilmemiş bir sözleşmeden kaynaklı alacağını erken bir şekilde vaktinde önce iflas davasına konu etmesi mümkün değildir. Sonuç olarak taraflar arasında ödenen bakiye bedel yönünden ihtilaf olduğu, ihtilafın çözümünün tamamen yanların sözleşmedeki edimlerini yerine getirip getirmediği, davalının davacıya teslim edilmeyen ürünler nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığı, davalı zarara uğradı ise bunu davacıdan talep edip edemeyeceği hususlarının çözüme kavuşması ile mümkün olduğu, keza davacı tarafından TL olan cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine İFLAS yolu ile icra takibi başlatıldığı, icra takibine yapılan itiraz neticesinde Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/814 E. sayılı dosya ile itirazın kaldırılması ve iflas talepli dava ikame edildiği, dava derdest olduğundan, davacının davalıdan ne miktarda alacaklı olduğunun henüz kesinleşmemiş olduğu, söz konusu davada, davacı alacağını EURO olarak talep etmiş olsa idi, işbu huzurdaki dava ile tekrar kur farklı alacağını talep edemeyeceği, ancak davacı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/814 E. sayılı dosyada alacağını TL olarak talep ettiğinden, davacının bu takibin dayanağı olan sözleşme bakımından yapılacak yargılama sonunda sözleşmenin kim tarafından haklı fesih edilip edilmediği hususu sonunda varsa oluşacak ilamdan sonra gerekirse İİK’nun 177/4.maddesi uyarınca doğrudan iflas davası açma imkanı varken bu şekilde henüz muaccel olmayıp netleşmemiş bir alacaktan dolayı bu şekilde itirazın kaldırılması yoluyla iflas talebinde bulunması çelişkili karar oluşumu bakımından yerinde görülememiştir. Zira davacı daha önce iflas davası açarak haklarını zaten kullandığı dikkate alındığında yukarıda izah edildiği üzere iflas davasının dava niteliği ve sonuçları dikkate alındığında davacı henüz fesih edilmemiş kaynaklanan aynı içerikli iş bu itirazın kaldırılması ve iflas talebine konu alacaklar ve bu davadan daha önce açtığı dava sonuçlandırmadan iş bu davayı açtığı alacağın varlığının henüz ispat aşamasında olduğu ve muaccel olmadığı ve bir anlamda aynı alacağın aynı anda iki farklı mahkemede tartışılmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaması bakımından davanın usulden reddi gerekmiştir. Nitekim Yargıtay İBK’nun 18.02.2022 tarih 2019/5 esas sayılı içtihadında da belirttiği gibi “İfa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış davada, mahkemece ifa zamanının henüz gelmediği gerekçesiyle usulden mi yoksa esastan mı red kararı verilmesi gerektiği” konusunda, ”usulden red kararı verilmesi gerektiği yönünde karar vermiştir.” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen karar sonuç itibariyle doğru ise de kararın gerekçesinde hata yapıldığını, teminat alınmasının HMK 84 ve devamı maddelerde düzenlendiğini ve HMK 114/1-ğ gereği dava şartı olduğunu, mahkemenin davacının teminat yükümlülüğünün bulunup bulunmadığını davanın esasına girmeden önce re’sen değerlendirmesi gerektiğini, davacının teminat yatırması gerektiğine karar verildikten sonra teminat miktarının belirlenen kesin süre içerisinde davanın esasına girilmeden önce yatırılması zorunda olup aksi halde davanın usulden reddedileceğini, davacı şirketin ABD tarafından OFAC kapsamında ambargo altında olduğunu, 04/09/2018 tarihli 9652 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ilana göre davacı şirketin %100 hissedarı olan İngiltere’de (Birleşik Krallık) yerleşik … Limited firmasının İngiltere kayıtlarında “Dissolved” yani “kapalı” (fesih edilmiş) olarak göründüğünü, davacının kendi iç temsil yetkisini ne şekilde sürdürdüğünün dahi meçhul olduğunu, davacı HMK 84 ve MÖHUK 48 uyarınca en az davanın aleyhe sonuçlanması halindeki yargı giderleri ve aleyhine hükmedilmesi ihtimali bulunan %20 kötüniyet tazminatı toplamı kadar teminat göstermesi konusunda yükümlüğe uymadığından mahkemenin davayı red kararı hukuken doğru olsa bile gerekçesi usulen hatalı olduğundan kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, İİK’nun 154 vd maddelerinde düzenlenmiş olan, iflas yoluyla takip sonucu borçlunun takibe itirazı nedeniyle açılan itirazın kaldırılması ve iflas davasıdır. Mahkemece, alacağın henüz muaccel olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkeme kararında ifade edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 18/02/2022 tarihli 2019/2 E. sayılı kararı henüz Resmi Gazete’de yayımlanmamıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/05/2022 tarihli 2021/5566 E. 2022/4083 K sayılı ilamında ise; “…Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nca 18.02.2022 tarihinde yapılan toplantıda, ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış davada mahkemece ifa zamanının henüz gelmediği gerekçesiyle usulden red kararı verilmesi gerektiği oy birliği ile kabul edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta davanın erken açıldığından bahisle red kararı verilmiş olup anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davalılar yararına AAÜT’nin 7/2 maddesi hükmü uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış ise de, tek başına ve bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 29.03.2021 tarih, 2020/3744 esas ve 2021/3032 karar sayılı ilamının kaldırılmasına, 6100 HMK’nın geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 5236 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile değiştirilmeden önceki 438/7 maddesi gereğince mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.” denilerek anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun kararına yer verilmiş ve bu karar ile muaccel olmayan alacak nedeniyle erken açılan dava hakkında usulden ret kararı verilmesi gerektiğinin kabul edildiği ifade edilmiştir. Davalı vekili mahkemece öncelikle teminat şartı değerlendirilip, HMK’nın 114/1-ğ maddesi gereği teminat dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ifade ederek istinaf yoluna başvurmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde dava şartları, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan şartlardır. Dava şartları gerçekleşmeden davanın esası incelenemez. Hakim dava şartı eksikliğini kendiliğinden dikkate alır, tarafların bu konuda talepte bulunmasına gerek yoktur. HMK’nın 114/1.ğ maddesi ile teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi dava şartları arasında sayılmıştır. Dava konusuna ilişkin dava şartları arasında yer alan “teminat”, diğer dava şartları gibi Mahkemece re’sen nazara alınarak değerlendirilecek, mahkemece teminat yatırılması gerektiğine dair oluşturulan kararın verilen sürede yerine getirilmemesi halinde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilecektir. HMK’nın 84. maddesinde “Teminat gösterilecek hâller” başlığı altında; “(1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir: a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması. b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.” sayılmıştır. HMK’nın 88.maddesi uyarınca hakim tarafından belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava usulden reddedilir. Davacı şirkete ait kayıtlar incelendiğinde; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş, Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde … sicil numarası ile kayıtlı, … Mah. … Cad. … Bl. No: … Şişli/İstanbul adresinde mukim, halen faal ve tek hissedarının … olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda HMK 84/1 maddesinin a ve b bendinde teminat gösterilmesine ilişkin şartların davacı yönünden bulunmadığı, zira hakkında iflas yada konkordato davası olmadığı gibi ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun davalı tarafça belgelendirilmediği, istinaf dilekçesinde 04/09/2018 tarihli 9652 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ilana göre davacı şirketin %100 hissedarı olan İngiltere’de (Birleşik Krallık) yerleşik … Limited firmasının İngiltere kayıtlarında feshedilmiş olarak göründüğü ifade edilmiş ise de 22/12/2021 tarihli ve 10478 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilen bilgilere göre davacı şirketin tek hissedarının … olduğu belirlenmekle, davalı vekilinin teminat gösterilmesi gerektiği yönündeki istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi kararına ilişkin inceleme HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nun 361/1. fıkrası ve 2004 sayılı İİK’nın 164. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2022