Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1264 E. 2022/1051 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1264
KARAR NO: 2022/1051
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/345
KARAR NO: 2022/736
DAVA TARİHİ: 31/05/2019
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
DAVA: İflas (Kambiyo Senetlerine Özgü İflas Yoluyla Takip)
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılar aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile iflas yolu ile takibe geçildiğini, davalıların ödeme emrini tebliğ almalarına rağmen itiraz etmemeleri üzerine takibin kesinleştiğini, davalıların müvekkiline olan borçlarını ödememesi nedeniyle müvekkilinin mağdur olduğunu, bu nedenle davalılar hakkında iflas kararı verilmesini talep ettiklerinden huzurdaki davayı ikame ettiklerini beyan ederek, alacağın tahsili amacıyla depo kararı oluşturulmasını, ödenmemesi halinde ise davalıların İİK 158 mad. istinaden iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalılar tarafından davaya cevap verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARI ve DAİREMİZİN KALDIRMA KARARLARI Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/12/2019 tarihli 2019/413 E. 2019/1178 K. sayılı kararı ile; “…İİK.nun 173/2 maddesi atfıyla aynı kanunun 166/2 maddesi uyarınca Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ve tirajı 50.000’in üzerinde ve yurt düzeyinde dağıtım yapılan gazetelerden birinde iflâs talebi ilan edilmiş, gazete nüshaları dosyaya ibraz edilmiş, yargılama sırasında … vekili vasıtasıyla davaya müdahil olmuş ve iflâs talebine itiraz eden olmamıştır… Toplanan ve sunulan deliller, kesinleşen icra dosyası, bilirkişi raporu, ticaret sicil kayıtları ve tüm dosya içeriğine göre kesinleşen takibe ve usulüne uygun düzenlenip tebliğ edilen depo kararına rağmen davalılar tarafından depo emrinde belirlenen borç ödenmediğinden davalıların İİK.nun 173 ncü maddesinin 3 ncü fıkrası hükümlerine göre iflâsına karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle davalıların ayrı ayrı iflasına karar verilmiştir.Dairemizin 11/11/2020 tarihli 2020/1494 E. 2020/230 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece öncelikle Asli müdahil … AŞ vekilinin yetki itirazlarına ilişkin delillerinin toplanması, gerektiğinde kolluk araştırması yapılarak, davalıların muamele merkezinin sicilde kayıtlı adresleri olup olmadığı tereddüte mahal vermeyecek şekilde tespit edilmelidir. Zira iflas davasında mahkemenin yetkisi kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece resen araştırılmadır. İflas davasına ilişkin asli müdahil … Bankası AŞ ve asli müdahil … AŞ vekillerinin itirazı olduğundan, mahkemece itirazlar değerlendirilerek, takip konusu alacağın varlığı üzerinde durularak ve taraflara ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerekirken doğrudan depo emri tebliği ile ödeme yapılmadığından iflas kararı vermiş olması yasal düzenlemelere uygun değildir. (Emsal nitelikte Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2009/6282 E. 2009/6606 K. sayılı ve 02/07/2009 tarihli ilamı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/2518 E. 2012/3949 K. sayılı ve 05/06/2012 tarihli ilamı). Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince öncelikle yetki yönünden araştırma yapılması, yetkili olduğu takdirde alacağın esasına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiğinden asli müdahil … Bankası AŞ ve asli müdahil … AŞ vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince” kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/11/2021 tarihli 2020/949 E. 2021/1051 K. sayılı kararı ile; “…davalıların ağırlıklı olarak işlerini yürüttükleri yerin Gaziantep İli olduğu, bu ilde açılmış çok sayıda icra takibinin bulunduğu, davalıların tümünün mernis adreslerinin Gaziantep ili olduğu, davalıların sicile tescil tarihi 28/05/2019, dava tarihi 31/05/2019, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde sicil kayıtlarının ilan edildiği tarih ise 03/06/2019 olduğu dikkate alındığında ve iflas davalarında sicil adresine göre yetki belirlemesinde ilan tarihi gözönüne alındığında Mahkememizin yetkili olmadığı, sonradan Mahkememizin yetkili hâle gelemeyeceği anlaşıldığından, davanın HMK’nun 114/1(ç) ve 115/2.maddeleri uyarınca Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olması sebebiyle usulden reddine” karar verilmiştir.Dairemizin 23/03/2022 tarihli 2022/226 E.2022/352 K. sayılı kararı ile; “…kesin yetkiye ilişkin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırmada davalıların ağırlıklı olarak Gaziantep ilinde ticari faaliyetlerinin olduğu ve devam ettiğine dair bir kaydın bulunmadığı, mernis adreslerinin Gaziantep olmasının ticari faaliyetlerinin merkezinin de Gaziantep olduğunu göstermediği ayrıca kolluk araştırmasında Gaziantep’te davalılara ait işyeri bilgisine ulaşılamadığı, Şahinbey Vergi Dairesinden gelen cevabi yazıya göre davalıların 2019 yılından önce faaliyetlerini terk ettikleri, Güneşli Polis Merkezi Amirliği raporunda … Sitesi yönetimiyle yapılan görüşmede davalıların belirtilen adreste faaliyetlerine devam ettiklerinin belirlendiği, bu durumda davalıların gerçek kişi tacir olarak ticari faaliyetlerini Gaziantep’te idare ettiklerinden söz edilemeyeceği, davalıların gerçek kişi tacir olarak sicile tescil tarihleri 28/05/2019 ise de Güneşli Vergi Dairesinden gelen kayıtlara göre davalıların 24/01/2019 tarihinde faaliyete başladıkları, davanın ise bu tarihlerden sonra 31/05/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, tüm bu açıklamalar ışığında, davalıların muamele merkezinin sicilde kayıtlı oldukları Bağcılar/İstanbul adresi dışında başka bir adres olduğuna dair yeterli somut bir veri bulunmadığı gözetilerek, mahkemece işin esası hakkında değerlendirme yapılması gerekirken, verilen karar hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kaldırılmasına, asli müdahillerin alacağın muvazaalı olduğuna yönelik itirazları da değerlendirilerek davanın esasına ilişkin karar verilmek üzere dosya iadesine…” karar verilmiştir. Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/06/2022 tarihli 2022/345 E. 2022/736 K. sayılı kararı ile; “…Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 08/06/2021 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusunun, dava dışı şirket tarafından davacı şirkete cari hesap borcu karşılığı verilen 29.03.2019 tanzim ve 15.04.2019 vade tarihli bono alacağının tahsili amacıyta yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali ve davalının iflası talebinden ibaret olduğu, Davacı şirketin 2019 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, Davacı şirket ticari defterlerine göre; takip tarihi (14.05.2019) itibariyle davacının dava dışı şirketten 247.800,00 TL alacaklı olduğu, Dava dışı şirketin 2019 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, Dava dışı şirket ticari defterlerine göre; takip tarihi (14.05.2019) itibariyle dava dışı şirketin davacıya borcunun bulunmadığı, Davacı şirket ile dava dışı şirket ticari defterleri arasındaki cari hesap farkının 247.800,00 TL olduğu, cari hesap farkının dava dışı şirket tarafından davacı şirkete borç karşılığı verilen 29.03.2019 tarihli 247.800,00 TL bedelli bononun davacı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklı olduğu, Dava dışı şirket tarafından, davacı şirkete borç karşılığı verilen 29.03.2019 tarihli 247.800,00 TL bedelli bononun davacı şirkette kayıtlı olmadığından dava dışı şirket ticari kayıtlarının uyumsuz olduğu, uyuşmazlık konusu bononun dava dışı şirket tarafından cari hesap borcu kapsamında davacı şirkete verilmiş olduğunun anlaşıldığı ancak davacı şirket cari hesap kayıtlarına işlenmemiş olduğu, Davalı şahısların mezkür bononun kefilleri olduğundan borçtan sorumlulukları hususundaki hukuki değerlendirmenin mahkemenin takdirlerinde olduğu, davacı yanca uyuşmazlık konusu bononun dava dışı şirket tarafından ödenmediğinden bahisle davalı kefiller ile dava dışı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığı, tahsilde tekerrür olmamak üzere davacının uyuşmazlık konusu bonodan kaynaklı 247.8300,00 TL alacaklı olduğunun kabulünün gerekeceği, Davacının 247,800,00 TL asıl alacağına, temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş faiz tutarı 3.839,20 TL olarak hesap edildiği, takip tarihi itibari ile davacının dava dışı şirket ve kefil olarak borçtan sorumlu olan davalı şahıslardan 251.639,20 TL alacaklı olduğu, bir sonraki celse tarihi olan 08.07.2021 tarihi itibarı ile 370.169,56 TL toplam alacak hesap edildiği, davacı asıl alacağına uygulanacak 1 gün faiz tutarı 113,71 TL olarak hesap edildiği görüş ve kanaatine varılmıştır. İİK.nun 173/2 maddesi atfıyla aynı kanunun 166/2 maddesi uyarınca Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ve tirajı 50.000’in üzerinde ve yurt düzeyinde dağıtım yapılan gazetelerden birinde iflâs talebi ilan edilmiş, gazete nüshaları dosyaya ibraz edilmiş ve iflâs talebine itiraz eden olmamıştır. Mahkeme, takip dosyasını getirtir ve basit yargılama usulü ile yapacağı inceleme sonunda borcun ödenmediği, itiraz ve şikayette de bulunmadığını tesbit ederse yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcun ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini 158 inci madde uyarınca emreder. Bu emir yerine getirilmezse borçlunun iflasına karar verilir. Şu kadar ki, borçlu ödeme emrinde yazılı müddetin geçmesinden sonra borcu ödediğine dair resmi bir belge ibraz ederse iflas yolu ile takip talebi ve iflas davası düşer.” şeklinde olup hazırlanan depo emri davalılar vekiline tefhim edilmiş ise de, davalılar tarafından bir ödeme bulunmamakla birlikte asli müdahil … Bankası Anonim Şirketi tarafından depo emrine konu borç miktarı Mahkeme veznesine depo edilmiştir.Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı vekili, davalı-borçluların iflasına karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece belirlenen, depo emrine esas miktarı Mahkeme veznesine üçüncü kişi tarafından depo edilmiştir. Bu ödeme davalılar tarafından kabul edilmemiş, alacaklı da açık bir beyana bulunmamıştır. Söz konusu ödemenin üçüncü kişi tarafından yapılmasının iflas davasına etkisinin ne olduğunun tartışılması gerekmekte olup Yüksek Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26/06/1986 tarih ve 13348/7489 E.K. Sayılı ilamında da belirtildiği gibi “depo emrinde gösterilen paranın davalı veya başkası tarafından ödenmesinin alacaklı tarafından kabul edilmesinin veya edilmemesinin neticeye etkili bulunmadığı”(http://…com/… (Ayrıca bakınız …, S:… No:…)…” gerekçesiyle, “1-Ödeme nedeni ile iflas davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına 2-Asli müdahil tarafından 15/06/2022 tarihinde yatırılan 410.764,03.-TL paranın karar kesinleştiğinde davacıya ödenmesine,” 3-İİK’nın 164/son maddesi uyarınca,borçluların malları üzerine ilk verilen iflas kararı nedeniyle konulan tedbirlerin hüküm ile birlikte kaldırılmasına…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince Yargıtay kararlarına atıf yapılarak, borcun herhangi bir üçüncü kişi tarafından ödenebileceği ifade edilmiş ise de ödemeyi yapan kurumun banka olması sebebiyle ve kanunun borçluya tanımakta olduğu yetki sebepleriyle söz konusu ödemenin borçlu tarafından kabul edilip edilmemesinde borçlu olarak müvekkillerinin tasarruf yetkisinin bulunduğunu, borcun 3. kişiler tarafından ödenmesi ya bağışlama (TBK 293.md) yada halefiyet (TBK 127.md) yoluyla mümkün olup her ikisinin de borçlunun muvafakatine bağlı olduğunu, ödemeyi yapan kurumun banka olması ve statüsü gereği söz konusu borcu ödemede ehil olmaması sonrasında alacaklı-borçlu ve diğer alacaklılar ile ilgili tarifi imkansız zararlara sebebiyet verme ihtimalinin yüksek olması nedeniyle asli müdahil … Bankası A.Ş.’nin depo kararı gereği müvekkilllerin sadece bir kısım borcunu gerek bağışlama yoluyla ve gerekse halefiyet yoluyla ödemesine muvafakat etmediklerini yerel mahkemeye bildirmelerine rağmen bu yöndeki beyanlarının dikkate alınmadığını usule, esasa, kanuna ve hukuka aykırı olarak karar ihdas edildiğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, müvekkilleri ödeme aczi içerisinde olduğundan bu doğrultuda karar verilmesini talep etmiştir. Müdahil … AŞ vekili süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin istinaf mahkemesinin bozma kararına aykırı bir biçimde yargılama yapıldığını, Dairemizin 2022/226 E. 2022/352 K. Sayılı ilamında “asli müdahillerin alacağın muvazaalı olduğuna yönelik itirazları da değerlendirilerek davanın esasına ilişkin karar verilmek üzere dosya iadesine” karar verilmesine rağmen yerel mahkemece 09/06/2022 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararında “Müdahil … A.Ş. vekili talebinin davanın borca batıklığa dayalı iflas davası olmaması ve muvazaa iddiasıyla ilgili olarak taraf defterlerinin incelenmesi göz önüne alınarak delil toplanmasına ilişkin talebinin reddine” karar verildiğini, kaldırma kararından önce alınan 08/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda açık bir şekilde kayıtlarda uyumsuzluk ve takip tarihi itibariyle dava dışı şirketin davacı şirkete borcunun olmadığı tespit edilmekle alacağın muvazaalı olduğunu, kambiyo senedi mahiyeti itibariyle her zaman düzenlenebileceği için kambiyo evrakının neden verildiği, hangi işlemin karşılığında düzenlendiği vs. hususlar ile alacak hakkının gerçekte var olduğunun davacı ve davalılar tarafından makul ve hukuksal deliller ile ispatlanamadığını, davalılar hakkındaki diğer takiplerin tamamı itiraza uğrarken davaya konu takibin itiraza uğramadan hemen kesinleştirildiğini, borçluların ilk celsede davayı kabul etmeleri ve depo bedelini yatıramayacakları yönündeki beyanları da nazara alındığında davacı ve davalıların birlikte hareket ettiğini, dava konusu alacağın muvazaalı olup olmadığı hususunda davacı ve davalıların ticari defterleri, belgeleri ve vergi kayıtları üzerinde mukayeseli bir inceleme yapılarak rapor tanzimi gerektiğini, müvekkili banka tarafından davacı alacağının muvazaalı, BK md. 27 uyarınca kanuna ahlaka aykırı bir alacak olduğu nedeniyle davaya konu senedin ve icra takibinin iptali için Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2022/236 E. sayılı dosyası ile muvazaa davası açıldığını, yerel mahkemeden işbu muvazaa davasının bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de bu taleplerinin değerlendirilmediğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Müdahil … AŞ vekili yasal süre geçtikten sonra sunmuş olduğu ek istinaf dilekçesinde özetle; İflas takibinin 14/05/2019 tarihinde başlatılarak, iflas davasının ise 31/05/2019 tarihinde açıldığını, hem iflas takibinin yapıldığı tarihte hem de iflas davasının açıldığı tarihte davalıların tacir sıfatı bulunmadığını, davalıların dava ve takip tarihinden sonra ticaret sicil ve vergi kaydı yaptırdığını, bu durumun ise yalnız başına bir ticari işletme işletildiğini ispatlamadığını, ticaret sicil kayıtlarında adres olarak gösterdikleri yerin bir apartman dairesi olup vergi kayıtlarında devamlılık arz eden bir ticari faaliyetlerinin ve esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutma unsurunun bulunmadığını, bu hususlar resen araştırılarak öncelikle iflas takibinin yapıldığı ve iflas davasının açıldığı tarihte davalıların tacir sıfatına haiz olmamaları nedeniyle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, İİK’nun 167, 171 vd maddelerinde düzenlenmiş olan, kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takibe borçlunun itiraz etmemesi sonucu açılan iflas davasıdır.Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı iflas yoluyla takip dosyasında; davacı tarafından, 14/05/2019 tarihinde davalılar … Tic. A.Ş., …, …, … ve … aleyhine, düzenleme yeri İstanbul olan, 29/03/2019 düzenleme tarihli, 15/04/2019 vade tarihli, borçlunun … Tic. A.Ş, kefillerin …, …, … ve …, alacaklının … Ltd. Şti olduğu 247.800,00 TL bedelli senede dayalı olarak 247.800,00 TL asıl alacak, 3.839,20 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 251.639,20 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile icra takibi başlatıldığı, davalılara ödeme emrinin 16/05/2019 tarihinde tebliğ edildiği, herhangi bir itiraz olmaması neticesinde takibin kesinleştiği anlaşılmıştır. İİK’nın 173 maddesinde “Borçlu beş gün içinde borcu ödemez, itiraz veya şikayette de bulunmazsa, alacaklı, bu durumu tevsik eden ödeme emri nüshası ile ticaret mahkemesinden borçlunun iflasına karar verilmesini istiyebilir.”, İİK’nın 156/4.fıkrasında ise “İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” düzenlemesi yer almaktadır. İİK’nın 176.maddesinin göndermesi ile İİK’nın 156/son fıkrası uyarınca, davacı tarafından iflasın, ödeme emrine itiraz edilsin edilmesin, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde istenmesi gerekmektedir. Somut olayda, iflaslı takibe ilişkin ödeme emri borçlulara 16/05/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 31/05/2019 tarihinde bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. İİK 160.maddesi gereğince davacı şirket tarafından, her bir davalı yönünden ayrı ayrı olacak şekilde iflas avansı 09/07/2019 tarihinde yatırılmıştır.İİK’nın 173/2.fıkrasının göndermesi ile İİK’nın 166/2 fıkrasında belirtilen usule göre mahkemece gerekli ilanlar yapılmış, iflas davası 08/08/2019 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde, 27/07/2019 tarihinde … Gazetesinde ilan edilmiştir. Asli müdahil … Bankası AŞ vekili tarafından 31/07/2019 tarihinde, asli müdahil … AŞ vekili tarafından 06/08/2019 tarihinde müdahale talep dilekçesi sunulmuştur. Mahkemenin 05/09/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında davalı gerçek kişiler vekilinin “Müvekkillerin borcu ödeyecek durumu yoktur, asıl borçlu şirkette iflas etmiştir, depo emrinden feragat edilerek iflasımıza karar verilsin” şeklinde beyanına karşılık müdahil vekilleri davanın reddini savunmuşlardır. Kaldırma kararından önce mahkemece, 16/10/2019 tarihinde hazırlanan depo emri davalılara tebliğ edilmiş, kesin süre içerisinde depo kararı yerine getirilmemiş, 05/12/2019 tarihli celsede davalılar vekili “müvekkiller depo emrine konu parayı ödeyememişlerdir. İflaslarına karar verilsin” şeklinde beyan sunmuştur.Mahkemenin 05/12/2019 tarihli ilk kararı ile davalıların iflasına karar verilmiş olup, Dairemizin 11/11/2020 tarihli kararıyla asli müdahil vekillerinin istinaf istemleri kabul edilerek gerek yetki itirazı gerekse muvazaa iddiası yönünden değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilerek karar kaldırılmıştır. Kaldırma kararının ardından ilk derece mahkemesinin 11/11/2021 tarihli kararı ile HMK’nın 114/1.ç ve 115/2.maddeleri uyarınca Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, verilen karar Dairemizin 23/03/2022 tarihli kararı ile kaldırılmış ve asli müdahillerin alacağın muvazaalı olduğuna yönelik itirazları da değerlendirilerek davanın esasına ilişkin karar verilmek üzere mahkemesine iade edilmiştir.Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2009/6282 E. 2009/6606 K. sayılı ve 02/07/2009 tarihli ilamında ; “…Davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan haciz yoluyla takip iflas yoluna çevrilmiş, takip süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleşmiştir. İİK’nun 173/2 maddesi uyarınca iflas takibi kesinleştiğinde durum İİK’nun 166. maddesi uyarınca ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren 15 gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahale veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. İflas talebinin ilanı üzerinde … süresinden müdahale dilekçesi vererek iflas talebinin reddini istemiştir. Bu durumda takip konusu alacağın varlığı üzerinde durulmalı, gerektiğinde ticari defter ve kayıtlar üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılmalı ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir…” Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/2518 E. 2012/3949 K. sayılı ve 05/06/2012 tarihli ilamında; “…Kararı temyiz eden müdahil olan bankanın bilirkişi raporuna karşı iflası gerektiren bir hal bulunmadığını, alacağın gerçek olup olmadığının incelenmesi gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiği dikkate alındığında, davacı ve davalı tarafın ticari defterlerinin icra dosyası ile birlikte incelenerek bilirkişiden açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmadan, depo kararına esas teşkil etmek üzere alınan bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir…” Emsal ilamlarda da işaret edildiği üzere iflas talebine itiraz ederek alacağın muvazaalı olduğunu ileri süren müdahil iddialarının değerlendirilmesi gerekmektedir.Kaldırma kararından önce alınan bilirkişi raporuna göre; davacı şirket ve dava dışı … Tic. A.Ş. defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacının 04/03/2019 tarihli 187.915,00 TL ve 29/03/2019 tarihli 59.885,00 TL olmak üzere toplam 247.800,00 TL alacaklı olduğu, dava konusu bononun davacı şirket kayıtlarında yer almadığı, dava dışı … Tic. A.Ş.’nin kayıtlarına göre dava dışı şirketin 04/03/2019 tarihli 187.915,00 TL bedelli … no.lu hizmet faturası ve 29/03/2019 tarihli 59.885,00 TL bedelli … no.lu hizmet faturası nedeniyle toplam 247.800,00 TL borçlu olduğu ve 29/03/2019 tarihli kayda göre bu borcun … no.lu çek/bono ile ödenerek kapatıldığı, kayıtlar arasında uyumsuzluğun dava konusu bononun davacı şirket kayıtlarına işlenmemesinden kaynaklandığı belirtilmiştir. Takibe konu bononun 29/03/2019 düzenleme tarihli, 15/04/2019 vade tarihli, 247.800,00 TL bedelli, keşidecesi … Tic. A.Ş, lehtarı davacı … Ltd. Şti. olduğu ve davalılar …, …, … ve …’in kefil sıfatıyla imzalarının yer aldığı anlaşılmıştır. Yapılan defter incelemesi neticesinde her iki tarafın usulüne uygun tutulan, delil sıfatına haiz defter kayıtlarına göre 29/03/2019 tarihi itibariyle davacı şirketin 247.800,00 TL alacaklı olduğu ve dava konusu konusu bononun ise bu alacağa istinaden verildiği anlaşılmakla, müdahilin muvazaa itirazlarının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca Gaziantep 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2022/236 E. sayılı dosyası ile muvazaa davası açıldığı ifade edilerek bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca açılan davanın, iflas davası yönünden bekletici mesele yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Müdahil … AŞ vekili istinaf süresinden sonra sunmuş olduğu ek beyan dilekçesinde davalıların tacir olmadığını bu nedenle iflas kararı verilemeyeceğini ifade etmiştir. Ek beyan dilekçesi istinaf süresinden sonra verilmiş ise de, ifade edilen hususların re’sen nazara alınması gerekmektedir. Zira iflasa tabi olmayan kişiler hakkında iflas kararı verilemez. İİK’nın 43.maddesinde; “İflas yolu ile takip, ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi şahıslar hakkında yapılır…”, 6102 sayılı TTK’nun 12. maddesinde; “(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. (2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. (3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. ” hükmüne yer verilmiştir. Takip tarihi 14/05/2019 olup, dava 31/05/2019 tarihinde açılmıştır. Güneşli Vergi Dairesinden gelen kayıtlara göre tüm davalıların … Mah. … Cad. … Sit. … Blk Ap N: … Bağcılar/İstanbul adresinde 24/01/2019 tarihinde faaliyete başladıkları, …’in işe başlama tarihinin 08/04/2019 olduğu, “halı ve kilim imalatı” işi ile iştigal ettiği, …’in işe başlama tarihinin 08/01/2019 olduğu, “diğer lokanta ve restoranların faaliyetleri” işi ile iştigal ettiği, …’in işe başlama tarihinin 08/04/2019 olduğu, halı ve kilim imalatı işi ile iştigal ettiği, …’in işe başlama tarihinin 08/04/2019 olduğu, halı ve kilim imalatı işi ile iştigal ettiği, yoklama fişine göre … Mah. … Cad. … Sit. … Blk Ap N: … Bağcılar/İstanbul adresinde … Kollektif Şirketi, …, …, … ve …’in faaliyet gösterdiği belirtilmiştir. Yine İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden celp edilen kayıtlara göre davalıların sicile 28/05/2019 tescil edildiği, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde sicil kayıtlarının 03/06/2019 tarihinde ilan edildiği anlaşılmakla, bu kayıtlar uyarınca takip tarihinden önce davalıların ticari faaliyetlerine ilişkin olarak vergi kayıtlarının açıldığı ve dava tarihinden önce davalıların tacir olup sicile kayıtlı oldukları tespit edilmekle bu yöndeki itirazların yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dairemizin 23/03/2022 tarihli kaldırma kararının ardından Mahkemece 09/06/2022 tarihli ilk celse depo emri düzenlenerek 7 günlük süre içerisinde ödenmemesi halinde iflas kararı verileceği ihtar edilmiştir. Davalılar tarafından depo emri yerine getirilmemesine rağmen müdahil … vekili tarafından 15/06/2022 tarihinde yerine getirilmiştir. Davacılar vekili “ödemeyi yapan istirdat davası açma hakkını saklı tutmuştur. İleride bu tür bir dava ile karşılaşmak istemiyoruz buna göre işlem yapılsın” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalılar vekili depo kararına muvafakatleri olmadığını beyan etmiş ise de mahkemece depo emrinde gösterilen paranın davalı veya başkası tarafından ödenmesinin alacaklı tarafından kabul edilmesinin veya edilmemesinin neticeye etkili bulunmadığı gerekçesiyle ödeme nedeniyle iflas davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Ancak yapılan ödemenin hukuki niteliği, davalıların muvafakatlerinin olmaması tartışılmamıştır. … vekili tarafından depo emrine esas bedelin istirdat hakkı saklı kalmak kaydıyla yatırıldığı ifade edilmekle bağış mahiyetinde olmadığı anlaşılmaktadır. TBK 127.maddesinde “alacaklıya halef olma” düzenlenmiş olup, bu hükme göre; “Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur: 1.Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkı bulunduğu takdirde. 2.Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya bildirildiği takdirde. Diğer halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” Yasal düzenleme uyarınca kanunda açıkça öngörülmediği takdirde halefiyetin doğması mümkün değildir. Halefiyet kanununda belirtilmiş belirli durumlarda doğar. Diğer bir anlatımla, halefiyet halleri sınırlı sayıda olma kuralına bağlıdır. Halefiyetin kanundan doğduğu iki hal TBK’nın anılan düzenlemesinde belirtilmiş ve yine bu düzenlemede diğer halefiyet hallerine ilişkin kanun hükümlerinin saklı olduğu düzenlenmiştir. TBK’nın 183.maddesinde yer alan “alacağın devri” başlığı altında; “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.”, denilerek, TBK’nın 183.maddesinde alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlı olduğu ifade edilmiştir. Halefiyet akdi halefiyet ve kanuni halefiyet olmak üzere ikiye ayrılır. Türk Borçlar Hukukunda yalnızca kanuni halefiyet hali tanınmış olup akdi halefiyete yer verilmemiştir. Bu nedenle alacak akdi bir işlemle üçüncü bir kişiye geçirilmişse burada halefiyet değil, alacağın devri söz konusudur. Alacağın devri halefiyetten farklıdır. Alacağın devrinde de alacak hakkı, alacağı devralan üçüncü bir kişiye geçmekle birlikte, bu geçiş alacaklı ile alacağı devralan üçüncü kişi arasında yapılan devir sözleşmesiyle, bunların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla geçekleşmektedir. Burada alacak üçüncü kişiye onun borçlunun borcunu ödemesi sonunda kanundan ötürü geçmemektedir (Fikret Eren, Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Cilt III, s. 2449). TBK’nın 195.maddesinde “iç üstlenme sözleşmesi” başlığı altında; “Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.”, TBK’nın 196.maddesinde “dış üstlenme sözleşmesi” başlığı altında; “Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur.” düzenlemeleri ile iç üstlenmede borçlu ile borcu üstlenen kişi, dış üstlenmede borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşme ile mümkün olduğu ifade edilmiştir. Yapılan açıklamalar karşısında, müdahil tarafından yapılan ödemenin halefiyet, borcun üstlenilmesi, alacağın devri yada bağış olmadığı, davalıların yapılan ödemeye muvafakatlerinin bulunmadığı açık olup, bu durumda 3.kişinin yaptığı ödeme neticesinde depo emrinin yerine getirildiği yönünde karar verilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 23/12/2020 tarihli 2018/5 E. 2020/4503 K. sayılı ilamında; “…Mahkemenin 14/11/2014 tarihli ve 2014/252E., 2014/481K. sayılı ilamı ile davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına dair kararının bir kısım müdahiller vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 17/11/2016 tarihli ve 2016/4827 E., 2016/5095 K. sayılı ilamı ile iflas talebinin ilanına ilişkin metin içeriğinde duruşma gün ve saatine yer verilmemiş ve yargılama bu doğrultuda sürdürülerek hüküm kurulmuş olup, bu husus müdahillerin anılan düzenlemelerin öngördüğü adil yargılanma hakkının ihlâli ve hukuki dinlenme hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davalı aleyhine iflas yoluyla icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu şirkete usulen tebliğ edilmesine rağmen borca itiraz edilmediği gibi borcun da ödenmediği, davalı şirket yetkilisinin davalı şirketin borca batık olması nedeniyle borcunu ödeyemeyeceğini ve bu nedenle depo emrine gerek olmadığı beyanı ettiği, bu nedenle depo emri çıkarılmayarak davalının iflasına karar verilmiştir; Kararı müdahiller … Bankası A.Ş. vekili ve … Bankası A.Ş. vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre müdahiller … Bankası A.Ş. vekili ve … Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 21/10/2013 tarihli 2013/6573 E. 2013/6388 K. sayılı ilamında; “Davacı vekili,… davalı borçlu …. aleyhlerine İİK’nın 171. maddesine istinaden kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile 18/09/2012 tarihinde takibe geçildiğini, … takibin kesinleştiğini… ileri sürerek, davalıların İİK’nın 156. maddesine istinaden iflaslarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davayı kabul ettiklerini ve depo emri tebliğine ilişkin karar verilmesine yönelik yasal haklarından feragat ettiklerini beyan etmiştir. Müdahil … Bankası A.Ş. vekili, iflası gerektiren bir durum bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Müdahil … Bank A.Ş. vekili, borca batıklık bilançosu düzenlenmesini ve davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; iflası istenen davalıların Bodrum Ticaret Siciline kayıtlı oldukları, aleylerine yapılan kambiyo senetlerine özgü iflas yolu takibine rağmen borçlarını ödemedikleri ve takibe de itiraz etmedikleri, bu suretle icra takibinin kesinleştiği, yapılan ilan sonucu itirazda bulunan diğer müdahil alacaklılarca kabul edilebilir bir itiraz ileri sürülmediği, kesinleşmiş bir borç bulunduğundan bilanço düzenlenmesine gerek olmadığı, davalıların depo emri tebliğine ilişkin karar verilmesine yönelik yasal haklarından feragat ettikleri, iflas isteyen davacı alacaklı tarafından ilk alacaklılar toplanmasına kadar olan masraflar ile iflâs kararının kanun yolları için gerekli bütün tebliğ masrafları mahkeme veznesine depo edildiği, bu suretle iflas kararı verilmesi için tüm şartların oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıların İİK’nın 158. maddesi hükmünce iflasına karar verilmiştir.Kararı, müdahiller vekilleri temyiz etmiştir.1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, müdahil … Bank A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir…” gerekçesiyle onanmasına karar verilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 25/11/2009 tarihli 2009/10916 E. 2009/11216 K. sayılı ilamında; “…Kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takibin itirazsız kesinleşmesi halinde iflas talebi İİK.’nun 166. maddesi uyarınca ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren 15 gün için diğer alacaklıların davaya müdahale veya itirazda bulunmaması halinde mahkemece borçluya İİK.’nun 158. maddesi uyarınca depo emri çıkarılır. (İİK. m. 173) Depo emri borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahta devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde tebliğ edilir. Depo emrini alan borçlunun depo emrinde öngörülen sürede borcunu ödememesi veya karar verilmeden önce ödeme yaptığına ilişkin resmi bir belge sunmaması halinde iflasına karar verilir. Kural bu olmakla birlikte borçlu şirket vekili ve temsilcisi davalı şirketin takip konusu borcu ödeyecek mali güçleri bulunmadığını beyan ettikleri için borçlu şirkete ayrıca depo emri tebliğine gerek bulunmamaktadır. Mahkemece davalı şirket vekili ve temsilcisinin duruşmadaki beyanına dayanarak İİK.’nun 158. maddesinde öngörülen 7 günlük depo kararı verilmeden davalı şirketin iflasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır…” gerekçesiyle onanmasına karar verilmiştir. Emsal ilamlarda borçlular tarafından borcu ödeyecek güçlerinin bulunmadığının ifade edilmesi halinde, depo kararı oluşturulmadan iflas kararı verilebileceği ifade edilmiş, depo kararının 3.kişilerce yerine getirme ihtimali olduğu, bu nedenle süre verilmesi gerektiğine dair bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu durumda, davalıların 05/09/2019 tarihli celsede borcu ödeyemeyeceklerini ifade ederek, depo emrinden feragat ettikleri, 09/06/2022 tarihli celse ara kararı uyarınca da depo emrini yerine getirmedikleri, alacağın muvazaalı olduğu iddialarının yukarıda açıklandığı üzere ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalıların iflasına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesis edilmesi hatalı olup, Açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yargılamada eksiklik olmaması nedeniyle davanın kabulü ile davalıların iflasına, müdahil … vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Müdahil … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE,3-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/06/2022 tarihli 2022/345 E. 2022/736 K sayılı kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,a-Davanın KABULÜ ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı …-…, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı …, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı …, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı …’in 05/10/2022 günü, saat 12:00 itibariyle İFLASLARINA, b-İflasın açıldığının Bakırköy Nöbetçi İflas Müdürlüğü’ne DERHAL BİLDİRİLMESİNE ve karar örneğinin iflas müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE, c-İflasın açıldığının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne BİLDİRİLMESİNE, ç-İflasın, iflas müdürlüğü tarafından İİK’nIn 166.maddesinde yazılı usullere göre İLANINA, d-İflas avansının ilk derece mahkemesince Bakırköy İcra ve İflas Müdürlüğü’ne AKTARILMASINA, bu hususta ilk derece mahkemesine müzekkere YAZILMASINA, e-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan, davacı tarafça peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 harcın davalılardan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, f-Davacı tarafından yatırılan başvurma harcı 44,40 TL ve peşin harç 44,40 TL ile yargılama aşamasında yapılan tebligat ve posta masrafı 343,90 TL, ilan masrafı 1.010,18 TL, bilirkişi inceleme ücreti 1.800,00 TL’nin toplamı olan 3.242,88 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve mütelsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, g-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemizin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, ğ-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE, 4-İstinaf yargılama giderleri yönünden, a-Davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, b-Davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının davalılara iadesine,c-Asli müdahil … tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına, ç-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, d-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara karar kesinleştiğinde iadesine, e-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nun 361/1. fıkrası ve 2004 sayılı İİK’nun 176. maddesinin yollaması ile İİK’nun 164. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2022