Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2022/1229 E. 2022/1028 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1229
KARAR NO: 2022/1028
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/489 Esas
KARAR NO: 2022/325
KARAR TARİHİ: 12/04/2022
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin kendi müşterilerine ait araçları servis bakımları sonrasında davacıya yıkama, detaylı temizlik, pasta cila, kuaför, motor temizliği gibi hizmetler için teslim ettiği, davacının da bu hizmetleri sunduğu, yapılan hizmetlere karşılık davalı şirkete daha önce kestiği gibi irsaliyeli fatura kestiği, davalı şirketçe geçmiş borçların ödendiği, ancak 18.12.2017 tarihli … seri numaralı 5.900,00 TL. bedelli ve 04.12.2017 tarihli … seri numaralı 13.282,08 TL bedelli faturaların ödenmediği, alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyası ile icra takibi başlatıldığı belirtilerek takibe yapılan itirazın iptali talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu 2 adet faturanın davalı şirkete 6102 sayılı TTK.’da belirtilen usule uygun şekilde tebliğ edilmediği, dolayısıyla davalı şirket kayıtlarına bu faturaların işlenmediği, ticari defterlere kaydedilmediği, faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğünün faturayı gönderen tarafta olduğu, dava konusu faturaların şekil şartlarını taşımadığı, davalı şirketin dava konusu faturaların içeriğindeki hizmetleri almasının sözkonusu olmadığı beyan edilerek hiçbir yazılı sözleşmeye, belgeye dayanmayan ve varlığı ispattan uzak hizmet ifası iddiasına dayalı itirazın iptali davasının esastan reddine yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Öncelikle kaldırma ilamına göre mahkememizin görevli olup olmadığının tespiti açısından vergi dairesine yazılan yazı cevabında davacının ticari kazançta vergilendirildiği, 476 sıra numaralı VUK Genel Tebliği ve eki liste kapsamında 2017 yılı için VUK 177/2. maddesi gayrisafi hasılanın 90.000,00 TL üstünün 1. sınıf tüccar olarak nitelendirildiği, eldeki dava dosyasında davacının gayrisafi hasılasının 171.313,27 TL olduğu, bu durumda tarafların her ikisinin de tacir olması nedeniyle mahkememizin görevli olduğu anlaşılmış esasa ilişkin incelemeler yapılmıştır. Kaldırma sebeplerinden bir diğerinin ise davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı sunulan beyan ve itiraz konulu 12.11.2019 tarihli beyan dilekçesinde yemin deliline başvurduğunun belirtilmesi karşısında, bu talebin olumlu/olumsuz karşılanmadan hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğunun belirlendiği, dava dilekçesinde davacı tarafın delilleri arasında yemin delilinin bulunmadığı, bu durumda Yargıtay İçtihadı Birleştirme HGK’nin 03/03/2017 tarih, 2015/2esas, 2017/1 karar sayılı ilamı gözetilerek dava ve delil dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmadığından davacı tarafın yemin deliline dayanma talebinin reddine dair karar vermek gerekmiş davacı tarafça mevcut deliller kapsamında davalıya takip konusu fatura içeriği hizmetin ifa edildiği ispatlanamadığından davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu faturaların davalı tarafa gönderildiği ancak davalı tarafça haksız olarak ticari defterlere işlenmediği, dava konusu faturaların davalının bünyesinde çalışan …, …, … ve …’a teslim edildiği, bu kişilerin tanık olarak dinlenmesi talebinin mahkemece karşılanmadığı, taraflar arasındaki akdi ilişkinin ispat edildiği, davacının yaptığı hizmetlere dair günlük liste tuttuğu, davalının müşterilerinin birden fazla aracının iç temizliği, pasta cila gibi işlemlerin yapıldığı belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklı kesilen faturalar nedeniyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasının incelenmesinde davacı tarafça ( 04.12.2017 tarih … numaralı 13.282,08 TL bedelli ve 18.12.2017 tarih, … nolu 5.900 TL bedelli faturalar ve işlemiş faizlerden doğan toplam 19.677,53 TL) yıkama, detaylı temizlik, pasta cila kuaför ve motor temizliği nedeniyle düzenlenen faturalardan kaynaklı alacağın tazmin talepleri davalı lehine takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 22.03.2018’de tebliğ edildiği ve davalı vekilince 23.08.2018 tarihinde borcun tamamı ile fer’ilerine yönelik itiraz dilekçesi sunulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair karar verilmiş ve iş bu karara yönelik davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine dairemizce yapılan inceleme sonucunda 20.06.2021 gün 2021/702 E. 2021/716 K. sayılı ilam ile davacının dava tarihi itibariyle tacir sıfatını haiz olup olmadığının tespitinin yapılması ve davacı istinaf konusu yapılan ve yargılama aşamasında belirtilen yemin delili konusunda olumlu/olumsuz karar ihdas edilmesi gerektiği belirtilerek HMK’nin 353/1.a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dava dilekçesinde ek bilgi ve belgelerin incelenmesinden değişik plakadaki araçların detaylı iç temizliği, pasta cila, iç kuaförlüğü yapıldığı ayrıca yıkama listesi başlıklı çizelgede araçların plaka ve modellerinin yazıldığı anlaşılmaktadır. Davalı şirketin 2017 yılına ait BA-BS formları dosya arasına alınmıştır.Mali Müşavir tarafından düzenlenen raporda özetle; davacının incelemeye ibraz edilen 2017 yılına ait işletme defterinin yasal süresi içerisinde noter açılışının yapıldığı, davacının ticari defter ve kayıtlarında davalıdan yaptığı tahsilatların görülmediği, bu nedenle bakiye alacağın ne kadar olduğunun net olarak anlaşılamadığı, ancak işletme defter kayıtlarında takibe konu 2 adet faturanın yer aldığı, davalının envanter defterinin yasal süre içerisinde noter açılış tasdikinin yapıldığı, ancak icra takibine konu edilen 2 adet faturanın davalının ticari defterinde kayıtlı olmadığı, aynı zamanda davalının mal ve hizmet alımlarına ilişkin bağlı bulunduğu vergi dairesine vermiş olduğu BA formunda da beyan edilmediği, dosya kapsamında bu faturaların davalı tarafa teslim edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığı, davalının defter kayıtlarına göre davacıdan almış olduğu mal ve hizmete ait faturaları davalı hesabına alacak ve davacıya yapmış olduğu ödemeleri de borç olarak kayıt ettiği, mahsup sonunda davacının 31.12.2017 tarihi itibarı ile davalıya 1.414,32 TL borcunun bulunduğu tespiti yapılmıştır. Somut olayda öncelikle mahkemenin görevli olup olmadığı incelenmiştir. Mahkemece görev yönünden yapılan incelemeye yönelik Kartal Vergi Dairesi’ne, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasına, İstanbul Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüğü’ne, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine müzekkereler yazılmıştır. T.C. Gelir İdaresi Başkanlığı Kartal Vergi Dairesi’nce verilen cevabi yazıda; davacının araba yıkama, cilalama işi nedeniyle ticari kazançta vergilendirildiği belirtilmiştir. Eki niteliğindeki belgelerin incelenmesinde 2017 yılı için verilen beyana göre işletme usulünde defter tuttuğu ve işletme hesabında defter tutanlar ile serbest meslek erbabına ilişkin performans bilgileri kısmında gelir/gayrisafi hasılat 171.313,27 TL olarak belirtildiği anlaşılmaktadır. VUK 177. maddesinde yıllık gayri safi iş hasılatı 90.000 (%20 fazlası) 108.000 TL aşanlar yönünden işletme esasından bilanço esasına geçileceği belirtilmektedir. İstanbul Ticaret Müdürlüğü’nce davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı, VUK un 178 .maddesi uyarınca II. Sınıf tüccar kapsamında yer aldığı, İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Müdürlüğü tarafından davacının 21.06.2018 tarihinde müracaat ederek … sicil numarasıyla sicil kaydını yaptırdığı, kaydının devam ettiği ancak 2017 yılında herhangi bir kaydının bulunmadığı, ve Kartal Vergi Dairesi’nce verilen cevabi yazıda ise araba yıkama, cilalama işi nedeniyle ticari kazançta vergilendirildiği, 2018-2019-2020 yılları için beyanlara göre bilanço usulünde defter tuttuğu belirtilmekle mahkemece görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu yönündeki tespitin yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Yemin teklifi: davasını yemin ile ispat etmek isteyen davacı, dava veya cevaba cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığını açıkça belirtmelidir. Tarafların, dava ve cevap dilekçeleri ile delil listelerinde sair deliller her türlü delil, sair deliller ibarenin bulunması halinde yemin deliline başvurmuş sayılamayacakları ve bu kapsamda hakimin tarafa yemin deliline dayanma hakkını hatırlatamayacağı yargıtay içtihatlarında belirtilmiştir. Dava konusu somut olayda, davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanıldığı belirtilmemiş olup, 12.11.2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesinde yemin teklifinde bulunulacağı belirtilmiştir., Davacı tarafın yemin deliline dayandığını bilirkişi raporuna karşı sunulan beyan dilekçesinde belirttiğinden mahkemece “davacı tarafın yemin deliline dayanma talebinin reddine” dair verilen kararın dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. Tanıkla ispat: 6100 sayılı HMK’nin 200. maddesinin 1. fıkrasında bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle iki bin beş yüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamayacağı, aynı maddenin 2. fıkrasında da bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebileceği düzenlenmiştir. Madde metninde de belirtildiği üzere senetle ispat olunması gerekli miktarın tayininde hukuki işlem tarihi dikkate alınmalıdır. Bu sınır dava konusu faturaların düzenlendiği 2017 yılında 2.590 TL’dir. Davalının tanık dinlenmesi hususunda açık bir muvafakati de bulunmamaktadır. İş bu nedenle aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “… Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nin m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nin 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır… Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)… Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nin 222. (6762 sayılı TTK’nin 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. ”… Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nin 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.”(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 11.11.2020 tarih 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilam) Davaya konu somut olayda itirazın iptaline konu … ve … seri numarasını faturaların davalı tarafa tevdi edildiğine dair dosyada somut bir veri bulunmadığı, davalının usulüne uygun tutulan ticari defter ve kayıtlarında bu faturanın kayıtlı olmadığı, davacı tarafça dava dilekçesi ekinde yukarıda belirtilen belgelerinin sunulduğu ancak işbu belgelerde davalının herhangi bir kaşesinin veya imzasının bulunmadığı, davanın mal ve hizmeti aldığına ilişkin bağlı bulunduğu vergi dairesine sunulan BA formunda da işbu faturaların beyan edilmediği ve bu haliyle fatura içeriğinde belirtilen hizmetlerin davalı tarafa ifa edildiğinin ispatlanamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 220,70 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 80,70 TL’nin istinaf karar harcının hazineye GELİR KAYDINA, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 28/09/2022