Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/957 E. 2021/1325 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/957
KARAR NO: 2021/1325
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/597 Esas
KARAR NO: 2021/70
KARAR TARİHİ: 01/02/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin, 3996 Sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolunun işletme hakkı sahibi olduğunu, davalının ise işletme hakkı müvekkil şirkette bulunan köprü ve otoyolları kullanmış bulunan gerçek kişi tacir olduğunu, bu köprü ve otoyollardan geçişlerin 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanunun 30/5 maddesi kapsamında ücretlendirilmekte olduğunu, aynı düzenleme kapsamında ücret ödemeksizin yapılan geçişlerde ise 15 günlük sürede geçiş ücretinin ödemesini yapmayan araç maliklerine geçiş ücretinin dört katı tutarında ceza uygulaması yapıldığını, davalının … ve … plakalı araçları ile 30.01.2019-17.06.2019 tarihleri arasında ücret ödemeksizin işletme hakkı müvekkili şirkette olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlı otoyolundan ihalli geçişler gerçekleştirdiğini, geçiş ücretleri ve bu ücretlere ait 6001 s.Kanun m.30/5 hükmünün getirdiği yasal cezanın ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas numarası yazılı icra takip dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının ise takibe haksız itiraz ederek takibin durdurulmasına neden olduğunu belirterek, öncelikle ihtiyati haciz kararı verilmesine, İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasında davalının icra takibine vaki itirazının iptaline, takibin devamına, İcra takibinin geçiş ücreti ve gecikme cezası olmak üzere toplam 20.393,75 TL asıl alacak ile bu alacağa takip tarihinden önce işlemiş faiz (1.018,39 TL) ve KDV (183,31TL) yönünden takip talebinde gösterilen şartlarla devamına, davalı borçlu tarafından icra takibine haksız bir şekilde itiraz edildiğinden icra takibine konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere belirlenecek icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesinde belirtildiği üzere adına kayıttı olan … ve … plaka nolu araçların davacı şirket tarafından işletilen yollardan geçişi nedeni ile geçiş ücretleri ve ceza ücretleri talep edilmiş ise de bu taleplerinde davacı tarafın haksız olduğunu, geçiş ücretinin 4 katı oranında gecikme cezası yanında alacağa bir de faiz talep edildiğini, bu taleplerin de tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yukarıda plaka nosu belirtilen araçlarında HGS cihazı bulunduğu ve bu cihazlara düzenli olarak para yüklemesi yapıldığını, plaka tanıma sistemi olan geçiş bölgelerinde geçiş anında HGS’de para yüklü olmasa dahi sonradan para yüklenmesi halinde geçiş ücreti yüklenen bu paradan tahsil edilmekte olduğunu, böyle bir sistem olmasına rağmen araçlarına ait geçişlerin tamamında geçiş cezası yüklenerek haksız kazanç elde edilme yoluna gidildiğini, HGS yüklemelerine dair kayıtlarını dilekçe ekinde sunduklarını, ayrıca araçlarına ait HGS kayıtlarının gerek görülmesi halinde ilgili mercilerden istenilmesini talep ettiklerini, dava konusu icra takip dosyasında ödeme emri ekinde gönderilen geçiş dökümleri incelendiğinde aynı aracın aynı günde aynı istikametten dört, beş defa geçiş yaptığı şeklinde düzenleme olduğu ve bu ücretlerin davacı tarafından talep edildiğini, bu durumun hayatın normal akışına aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenle geçiş dökümünde bulunan kayıtları kabul etmediğini, gerek görülürse bu dökumanlar konusunda inceleme yapılmasını talep ettiklerini, söz konusu araçlarına dair HGS olmasına rağmen sürekli geçiş cezasının uygulanması üzerine davacı şirkete yapmış olduğu başvurulara olumlu cevap verilmediği hatta birkaç başvurusunda muhatap biz değiliz diyerek geri çevrildiğini, yapılan başvurular üzerine bir düzeltme yapılmadığı gibi haksız geçiş cezası uygulamasının devam ettiğini belirterek tüm bu nedenlerle, davacı tarafından açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, “Davalının 2007/12362 sayılı BKK çerçevesinde esnaf sınırını aşıp aşmadığının ve tacir sayılıp sayılamayacağının tespiti amacıyla celbedilen vergi dairesi mükellefiyet kayıtları ve 2019 gelir vergisi beyannamesi ile eki performans bilgileri tablosu ve işletme hesap özetleri incelendiğinde, işletme hesabı usulünde defter tuttuğu, nakliyatçılık faaliyetinin bulunduğu, 2019 gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen yıllık gayrisafi hasılatının 36.000,00 TL olduğu, VUK md.177/2’de düzenlenen 140.000,00 TL’lik limiti aşmadığı, bu nedenle ticari araç sahibi olsa da faaliyetinin esnaf sınırları içinde kaldığı ve tacir sayılamayacağı tespit edilmiştir. Uyuşmazlık konusu olay TTK md.4’te düzenlenen mutlak ticari dava türlerinden olmadığı gibi, her iki tarafın tacir olduğu nispi ticari dava da sayılamayacağından, bu nedenle HMK md 2 gereği genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi yargılamada görevli olduğundan, görev konusu kamu düzeninden dava şartı ve mahkemece re’sen her aşamada gözetilmesi gereken husus olmakla, HMK md 114/1-c ve 115/2 uyarınca aşağıdaki şekilde görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine ” karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; ihlalli geçiş yapan davalıya ait araçların ticari amaçla üretildiğini, tır, kamyon, çekici, römork vb. akla gelen her türlü ticari amaçla üretilmiş araçların, yargıtay ve istinaf mahkemelerince “ticari işletme” olarak sayıldığını, dava konusu araçlar gibi ticari amaçla üretilmiş araçlarla ilgili tüm davaların Asliye Ticaret Mahkemesinde görüldüğünü belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE: HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava otoyol geçiş ücretinden kaynaklı davalıya ait araçların ihlalli geçişlerine ilişkin geçiş ücreti ve ceza tutarı ile ferilerin tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davaya konu uyuşmazlıkta ihlalli geçiş yapan iki adet aracın kamyon-tır olması sebebiyle nispi ticari dava sayılabilmesi için tarafların tacir olması ve her iki tarafın ticari işletmesi ile bir uyuşmazlığın bulunması gerektiği ancak yukarıda belirtilen yazı cevaplarından davalının gerçek kişi tacir olmadığı belirtilmekle, davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi mümkün bulunmadığı gerekçesiyle ve görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu belirtilerek davanın görev yönünden usulden reddine dair karar verilmiş , iş bu karar yönünden davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davaya konu uyuşmazlıkta; ihlali geçişe konu iki adet aracın kamyon-tır olarak belirtilmesi karşısında, davalının tacir sayılıp sayılamayacağının tespiti ile bunun sonucunda görevli mahkemenin belirlenmesi yoluna gidilmesi gerekmektedir.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Yargıtay 11.H.D.’ nin 06/03/2018 Tarih ve 2016/11515 E-2018/1718 K sayılı kararında da vurgulandığı gibi, TTK’nin 12. Maddesine göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır. TTK’nun 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”, aynı yasanın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. “5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. ” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/09/2019 tarih 2019/3674 Esas 2019/7113 Karar sayılı ilamı) Daya konu somut olayda; İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığınca mahkemeye gönderilen bilgi yazısında davalının, kara yolu ile şehirlerarası yük taşımacılığı faaliyetinde bulunduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğu, 2019 gelir vergisi beyannamesinde beyan edilen yıllık gayrisafi hasılatının, VUK md.177/2’de düzenlenen limiti aşmadığı, bu nedenle ticari araç sahibi olsa da faaliyetinin esnaf sınırları içinde kaldığı ve tacir sayılamayacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalının, esnaf faaliyet sınırı aşan faaliyette bulunduğunun tespit edilemediği ve davanın mutlak ticari davalardan da olmadığı gözetilerek Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yukarıda yer alan bilgi ve belgeler ışığında mahkemece verilen karar ile davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde; HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; HMK m. 353/1.b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan başvuru ve karar harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/12/2021