Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/954 E. 2021/895 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/954
KARAR NO: 2021/895
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/71 Esas
KARAR NO: 2021/312
KARAR TARİHİ: 30/03/2021
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: … Mah, … Sk. … Sitesi … Blok Ataşehir/İstanbul adresinde bulunan sitede, müvekkili şirket nezdinde … sigorta poliçesi ile … … ve … Toplu Yapısı adına sigortalı olduğunu, sigortalı … Blok … Katta bulunan hidrofor dairesindeki modüler su deposundan taşan suların, asansör kuyusu içerisine süzülerek asansörlerin ağırlıklı olarak elektrik ekipmanlarına zarar vermesi sonucu davaya konu hasar meydana geldiğini, sigortalı blokta yapılan ekspertiz raporunda “Hasarın 18. katta yer alan Hidrofor makine dairesinde bulunan modüler tip su deposunda meydana gelen taşma sonucunda, taşan suyun hidrofor dairesinden çıkarak yatayda katla ilerlemesi, merdiven boşluğundan alt kata inmesi ve daha sonra asansör önüne gelerek asansör çukurunun içerisine İlerleyerek asansörün muhtelif elektronik aksamlarına zarar verdiği, meydana gelen sızıntının su deposunun kendisinden olmadığını, su seviyesini algılayarak depoya ana depodan veya şebekeden su basılmasını sağlayan şamandıranın görevini tam olarak yapmaması nedeniyle sürekli olarak depoya su basılması sonucunda gerçekleştirildiğinin anlaşıldığını» su deposu içerisinde yer alan şamandıra sistemini temin ederek montajını yapan mekanik tesisat firmasının meydana gelen hasardan sorumlu tutulacağım”nın belirtildiğini» eksper tarafından yapılan inceleme sonucunda sigortalı blokta tespit edilen hasar nedeniyle toplam 93.539,00-TL hasar tazminatının, 22.04.2014 tarihinde müvekkili şirket tarafından ödendiğini, meydana gelen hasarın şamandıra arızasından kaynaklandığından söz konusu hasar nedeniyle sorumluluğu bulunan davalı … Ltd, Şti.’ne meydana gelen zararın tazmini için başvuruda bulunduğunu fakat ödeme yapılmadığını, bütün bu nedenlerle, müvekkili sigorta şirketinin teminatsız olarak İhtiyati tedbir talebinin kabulünü, fazlaya ilişkin tüm talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla, toplam 93.539,00-TL tazminatın ödeme tarihi olan 22.04.2014 tarihinden itibaren İşleyecek avans faizi, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle birlikte, davalılardan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP Davalı savunmasında özetle: … Sitesi … Blok Ataşehir İstanbul adresinde bulunan sitenin davacı sigorta şirketi tarafından, … … ve … Toplu Yapısı adına sigortalandığını, davacı sigorta şirketinin, sigortalısına yaptığını iddia ettiği ödemeyi, sigortalı tarafından imzalanmış geçerli bir ibraname ile kanıtlayamadığını, bu nedenle kanıtlanamayan bu davanın reddi gerektiğini, mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre sigorta priminin ilk taksitinin poliçenin imzalandığı 13,07.2007 tarihinde ödendiğini, arıza olayının gerçekleşmesinden sonra ödemenin yapıldığını, bu durumda davalının sorumluluğunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, davacının sunduğu … tarafından hazırlanan ekspertiz raporunun da hiçbir bağlayıcılığının bulunmadığını ve davacının davasını kanıtlayıcı bir belgeyi dosyaya sunamadığını, davaya konu hasarın meydana gelmesinde müvekkili şirketin herhangi bir kusuru bulunmadığım, müvekkile süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı da bulunmadığını, bu nedenle hasar sebebiyle meydana gelen zararlardan müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacının iddialarının aksine müvekkili şirketin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, ayıpsız ve tam olarak şamandıra sistemini temin ettiğini ve montajını gerçekleştirdiğini, geçici ve kesin kabul tutanaklarını düzenleyerek sistemi teslim ettiğini, ayrıca davacı tarafından dosyaya sunulan arıza formlarının da müvekkil şirketin yokluğunda düzenlenmiş olduğunu ve kabul etmediklerini, davacının iddiasının aksine davacı tarafından müvekkili şirkete ulaştırılan herhangi bir rücu yazısı bulunmadığını, bütün bu nedenlerle, davacının sigortalısına yapmış olduğu bir ödemenin bulunmaması, dosyaya sunulan ibranamenin sigortalı dışında 3. şahıs bir şirket tarafından düzenlenmiş olması, davacının sigortalısına halef olduğunu gösterir delil bulunmaması, müvekkili şirket tarafından yapılan ayıp olmadığının kabul tutanakları ile sabit olması iddia edilen hasarın bedelinin tespitinin müvekkilinin yokluğunda tek taraflı yapılması nedeniyle hasar tarihinden çok sonra düzenlenmesi nedenleriyle, haksız, usul ve yasaya aykırı davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasını talep ettiği,
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Davacı sigorta şirketi ile dava dışı … … ve … Toplu Yapısı arasında ”… Sigorta Poliçesi” bulunduğu, poliçe kapsamındaki taşınmazlar su deposundan taşan suların asansör kuyusu içerisine süzülerek elektrikli ekipmanların zarar görmesi şeklinde hasar meydana geldiği, rizikonun meydana gelmesi nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından dava dışı sigortalısına 22.04.2014 tarihinde toplam 93.539,00 TL hasar tazminatının ödendiği ve hasarın meydana gelmesinde kusurlu olduğu iddiasıyla rücu istemiyle bu davanın açıldığı görülmüştür. Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen kararın istinafı sonucunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesinin 2020/252 Esas 2020/407 Karar sayılı ilamı ile, “…davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasının Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği gözetilerek, mahkemenin görevsizliği nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği… ” yönündeki kararı uyarınca mahkememizin görevsizliğine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen görevsizlik nedeniyle davanın reddine dair karar verilmiş ise de kararda yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmediği belirtilerek davalı şirket lehine yargılama gideri ve vekalet ücretini hükmedilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nun 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, … Sigorta Poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 21.11.2017 tarih ve 2015/ 158 Esas 2017/ 1271 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne dair karar verilmiş, iş bu karara yönelik davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde sunulan istinaf dilekçesinde belirtilen ve aynı zamanda dairemizce kamu düzenine ilişkin hususlar re’sen nazara alınmak suretiyle yapılan inceleme sonucunda 29.12.2020 tarih ve 2020 / 252 Esas 2020/ 407 karar sayılı ilamı ile ; ”… T.T.K.’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK ‘nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Davacı sigorta şirketinin davalılardan rücuen tazminat talebinin nedeni, davalı ile davacının sigortalısı arasındaki yapım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, iş bu sözleşmede dava dışı sigortalı tüketici konumundaki kat malikleri adına vekaleten hareket eden ve bu nedenle tüketici sıfatıyla yer almakta olan site yönetimidir. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nun 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 2015/17076 e 2018/5653 K sayılı ilamı da bu yöndedir. Bu durum karşısında, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasının Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gözetilerek; mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK’nun 114-115 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine ” dair karar verilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda dairemizin 29.12.2020 tarih ve 2020/252 Esas 2020/407 Karar sayılı kaldırma kararı ve tüm dosya kapsamı itibariyle davaya konu uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu belirtildiğinden dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine dair hüküm kurulmuştur. İstinafa konu uyuşmazlık , mahkemece verilen görevsizlik kararı gereğince davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti taktiri gerekip gerekmediği noktasında toplanmıştır. Karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nun 331/2. maddesi; “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum eder.” hükmünü düzenlenmektedir. Aynı zamanda HMK’nun 331/2. Maddesinde, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmeyeceği, vekalet ücretinin ve yargılama giderinin görevli veya yetkili mahkemede değerlendirileceği, dosyanın HMK’nun 20. maddesi gereğince görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmemesi halinde, görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemenin talep üzerine bu konuda karar vereceği belirlenmiştir. Davaya konu somut olayda, görevsizlik kararı verilmesi halinde HMK’nun 20. ve 331. maddeleri gereğince davalı yararına vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmemesi yerindedir. Vekalet ücreti, dosyanın yetkili veya görevli mahkemeye gönderilmemesi durumunda talep üzerine verilir. Bu sebeple davalının bu konudaki istinaf başvurusu yerinde olmadığından HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 162,10 TL’nın başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 59,30 TL’nın istinaf karar harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/09/2021