Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/867 E. 2022/237 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/867
KARAR NO: 2022/237
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/183
KARAR NO: 2021/227
DAVA TARİHİ: 07/05/2014
KARAR TARİHİ: 18/03/2021
DAVA: İflas
KARŞI DAVA: İflasın Ertelenmesi
KARAR TARİHi: 02/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilen dava dilekçesinde, dava dilekçesinde özetle; İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı … A.Ş ünvanlı şirketin toplam 2.161.320.000 hissesinin …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …A.Ş adına kayıtlı iken anılı hisselerin devri kapsamında bu kişiler yani satıcılar tarafından verilen 17/12/2010 tarihli vekaletlernameler gereği … ile … arasında 20/10/2010 tarihli “Anonim Şirket hisse devri ve ibra sözleşmesi” imzalandığını, 20/12/2010 tarihli bu sözleşmenin 6.6 maddesine göre …’nun satıcılara 1.000.000,00 USD peşin olmak üzere toplam 15.000.000,00 USD ödeyeceği hususunda mütebakata varıldığını, sözleşmenin bakiye devir bedelinin ödeme şartları başlıklı 6.7.2 maddesine göre bakiye bedelin 7 eşit taksit halinde her biri 2.000.000,00 USD bedelli 7 adet bononun tediyesi ile ödeneceğinin hüküm altına alındığını, bonoların yukarıda belirtiler vekaletname ve sözleşme ile tanınan yetkiye istinaden borçlusu tarafından alacaklılardan … adına tanzim edildiğini, 26/04/2011 tarihli “Anonim şirket hisse devri ve ibraz sözleşmesine katılma belgesi” ile … A.Ş’nin … yerine “Alıcı” sıfatını kazandığını, önceki alıcı …’nun ise katılan… A.Ş’nin fiilini taahhüt ve garanti eden müşterek ve müteselsil borçlu sıfatına haiz olduğunu, söz konusu katılma gereği taraflar arasında 26/04/2011 tarihli “beyan ve tutanak” imzalandığını, bu değişikliklerin hükme bağlanarak belirtilen bonoların da tanzim edilerek değiştirildiğini, 26/04/2011 tarihli “ödeme taahhüdü ve garanti beyanı”na göre … A.Ş, …ve …’nun “alıcı” sıfatını kazanan … A.Ş’nin “3.Şahsın fiilini taahhüt edenler” sıfatıyla garantörü olduklarını, yukarıda açıklanan sözleşme, belge ve beyanlar gereği 26/04/2011 tarihinde alacaklısı …, borçlusu … A.Ş, müşterek ve müteselsil sorumluluk çerçevesinde aval verenlerin …. A.Ş, …ve … olan tanzim tarihi 26/04/2011, bedeli 2.000.000,00 USD olan vadeleri 01/10/2011, 01/04/2012, 01/10/2012, 01/04/2013, 01/10/2013, 01/04/2014, 01/10/2014 olmak üzere 7 adet bononun imzalandığını, 17/11/2011 tarihinde borçlusu ….A.Ş müşterek ve müteselsil borçlu garanti eden … ve satıcılar adına vekaleten, kendi adına asaleten … arasında “II. Tadil sözleşmesi protokol” başlıklı belge imzalanarak 26/04/2011 tanzim 01/10/2011 vade tarihli 2.000.000 USD bedelli bono yerine 16/11/2011 tanzim 01/04/2015 vade tarihli 2.385.000 USD bedelli bononun verildiğini, 26/04/2011 tanzim 01/10/2013 vade tarihli 2.000.000 USD bedelli bononun çekilen protestoya rağmen ödenmediğinden dolayı İzmir … İcra Müdürlüğünün … Sayılı dosyasından borçlular hakkında icra takibi başlatıldığını, anılı icra takibinde borçlulara gönderilen ödeme emirlerinin kesinleştiğini, ödeme yapılmadığını, bunun üzerine İİK 43.maddesi gereğince bu takibin 03/02/2014 tarihinde iflas takibine çevrildiğini, ödeme emirlerinin tebliğ edildiğini, …tarafından iflas yoluna çevrilen takibe karşı ödeme emrini almasına rağmen itiraz da bulunmadığını, takibin kesinleştiğini borcu da ödemediğini 21/04/2014 tarih 695 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde davalı şirketin olağan genel kurul toplantı ilanında şirketin içinde bulunduğu mali sıkıntı ve TTK 376. Maddesinde belirtilen hallerde hangisinin uygulanacağı konusunda karar verileceğini belirtildiğini, bu itibarla borcunu ödemeyen davalı şirketin İİK’nın 177. Maddesi gereğince iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH Davacı vekili 16/04/2019 tarihli dilekçesinde, davalı …A.Ş’nin İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından çıkartılan iflas yoluyla ödeme emrine herhangi bir itirazda bulunmadığı gibi takibe konu borcu da ödemediğini, bunun üzerine davalı şirketin iflasına karar verilmesi talepli 07/05/2014 tarihli dava açtıklarını ancak dava dilekçesinde sehven İİK 177 yazılmış olup davanın dayanağının İİK 171 ve devamı maddeleri olduğunu, bunun maddi hatadan kaynaklandığını belirterek maddi hatanın düzeltilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise davayı ıslah ettikleri bildirerek, davayı kambiyo senetlerine mahsus iflas yoluyla takibin kesinleşmesi nedeniyle iflas davasına çevirdiklerini beyan etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA Davalı karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; İflas takibine gerekçe yapılan alacağın 20/12/2010 tarihli Anonim Şirket hisse devri ve ibra sözleşmesine dayandırıldığını, … ailesinin … A.Ş deki hisselerini dava dilekçesinde de belirtildiği üzere daha sonra imzalanan 26/04/2011 tarihli anonim şirket hisse devri ve ibra sözleşmesine katılma belgesi ile … A.Ş’ye devrettiğini, bundan da anlaşılacağı üzere müvekkilinin hisse devri ile uzaktan yakından ilgisinin bulunmadığını, bu durumda davacı tarafın alacak iddiasına dayanak yaptığı hisse devir ilişkisinin tarafı bulunmayan ve bu hisse devir sözleşmesi kapsamında düzenlenen 7 adet senedin değiştirilmesi neticesinde ortaya çıkan tecdit (yenileme) sözleşmesi kapsamında hukuki ilişkiye kefil olarak dahil edilen … A.Ş hisse devri ve ibraz sözleşmesinin 6.7.2 maddesi uyarınca tanzim olunan senetlerde hiçbir suretle yer almayan ve esas ilişki kapsamında ismi geçmeyen sorumluluğu bulunmayan müvekkilinin iflasının istenmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin ne hisse devir sözleşmesinin ne de tadil protokollerinin tarafı olmadığını, 01/10/2012 vade tarihli senedin İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas nolu dosyasına, 01/10/2012 vade tarihli senedin ve 01/04/2013 vade tarihli senedin İzmir … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyalarına borçlu … A.Ş tarafından ödendiğini, 01/10/2013 vade tarihli senedin tahsilinde gecikme yaşanması nedeniyle davacı tarafın baskı yaratmak için sözleşmelerin tarafı olmayan müvekkilinin iflasını istediğini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ciddi malvarlığına sahip bulunan sadece mevcut kefaletleri nedeniyle geçici bir mali sıkıntı içerisinde olan müvekkilinin iflasının ertelenmesi suretiyle tüm mali mükellefiyetlerini yerine getirmesinin mümkün olacağını belirterek öncelikle iflas talebinin reddine, iflas talebi kabul edildiğinde ise iflasının ertelenmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Davalı …A.Ş tarafından verilen cevap dilekçesinde ayrıca iflas erteleme talebinde bulunulduğu, mahkemece 26/11/2015 tarihli duruşmada iyileştirme projesini sunması için davalı vekiline süre verildiği, keza 16/06/2016 tarihli duruşmada da aynı mahiyette tekrar süre verildiği, 07/12/2017 tarihli celsede bu defa iki haftalık kesin süre verildiği, iyileştirme projesini ibraz etmediği takdirde dosyadaki mevcut deliller dikkate alınarak gereken kararın verileceği ihtarının yapıldığı buna rağmen sunulmaması nedeniyle karşı dava olan iflas erteleme talebine yönelik davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı şirketin merkez adresinin … İstanbul olması nedeniyle mahkememiz yetkilidir. İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesince alınan 25/05/2018 tarihli rapor incelendiğinde, davalı ….A.Ş’nin ticari defter ve belgelerinin incelendiği, icra takibine konu edilen bononun davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının 2011 yılı ticari defterleri usulüne uygun tutulmadığı, 2012 yılı ticari defterleri ise usulüne uygun şekilde tutulduğunun raporda açıklandığı görülmüştür. İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesince 04/10/2018 tarih 2014/661 Esas 2018/1021 Karar nolu ilam ile iş bu dosyanın İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 Esas nolu dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür. Mahkememize ait 2014/909 Esas nolu dosya incelendiğinde … tarafından … Holding A.Ş hakkında itirazın iptali ve iflas talepli dava açıldığı, dava dilekçesinde, iş bu dava dilekçesinde özetlenen sözleşmelerden ve bonolardan bahsedilerek 26/04/2011 tanzim 01/10/2013 vade tarihli 2.000.000 USD bedelli bononun İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğu, daha sonra takibin iflas yoluna çevrildiği, söz konusu bononun borçlusu konumunda olan …A.Ş tarafından takibe itiraz edildiği belirtilerek itirazın iptali ve iflas talepli dava açıldığı, mahkememizce …A.Ş hakkında alınan 18/11/2016 tarihli heyet raporunda ve 05/01/2018 tarihli ek raporda davalı …’in ticari defter ve belgelerinde … ailesine ait … A.Ş’nin hisselerini 15.000.000 USD karşılığında o günkü kur karşılığında almak üzere davacı …’e 15.000.000 USD karşılığı 22.432.500 TL borçlandığı hususunda kayıt olduğunun ve davalı şirketin muhasebe kaydı ile hisse satışını satın alma yoluyla borçlanmanın gerçekleştiğini 336 hesapta yer alan …’e ait borçlanmalarının detayını 25/04/2011 tarihli beyan ve tutanağın emre muharrer senetler başlıklı 2.4 maddesinde senet dökümlerinin yapıldığının tespit edildiği görülmüştür. Davacı vekili 24/04/2018 tarihli dilekçesinde senette asıl borçlu ve aval verenler kaşesi altındaki imzaların kime ait olduğunu açıkladığı tespit edilmiştir. … esas nolu dosyadaki yargılamanın devamı sırasında İstanbul 13. Asliye Ticaret mahkemesince 2014/1231 Esas 2018/29 Karar nolu dosyanın İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 Esas sayılı dosyası ile birleştirildiği, incelendiğinde, davacısının …, davalısının … A.Ş olduğu, dava dilekçesinde iş bu davada dava dilekçesi kısmında özetlenen sözleşmelerden, bonolardan, aynı icra takibinden bahsedilerek icra takibinin iflas yoluyla takibe çevrildiği, takip borçlusu … A.Ş tarafından iflas yoluyla yapılan takibe itiraz edildiği belirtilerek itirazın kaldırılmasına ve davalı şirketin iflasına karar verilmesinin talep edildiği, bu dosyadan alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, incelenen … Holding A.Ş’nin ticari defter ve belgelerinde davaya konu edilen bonoların dayanağı olan hisse devir işlemine ait 15.000.000 USD’lik kaydın mevcut olduğu, davalının kendi defterlerinde dahil davacıya borçlu gözüktüğü yönünde rapor verildiği ve akabinde dosyanın yukarıda da bahsedildiği üzere mahkememize ait 2014/909 Esas nolu dosya ile birleştirildiği tespit edilmiştir. Böylelikle mahkememize ait 2014/909 Esas nolu dosyanın davacısı … davalısı …A.Ş olan asıl dosya, davacısı aynı davalısı … A.Ş olan birleşen dosya, davacısı aynı davalısı ….A.Ş olan birleşen dosyadan oluştuğu, … Esas sayılı dosyanın yargılamasının devamı sırasında İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/361 Esas nolu dosyasından yapılan yargılama sonunda …A.Ş’nin iflasına karar verildiği, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/264 Esas nolu dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda da ….A.Ş’nin iflasına karar verildiği, aynı şirket hakkında iki kez iflas kararı verilmesi mümkün olmadığından, mahkememizin 2014/909 Esas sayılı dosyasında iflası istenen …A.Ş ve ….A.Ş yönünden, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemisine ait 2018/361 Esas, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2016/264 Esas sayılı dosyalardan verilen kararların bekletici mesele yapılması gerekmiştir. … Esas nolu dosya ile birleştirilen … tarafından …A.Ş hakkında açılan iflas davasının ise mahkememizin 2014/909 Esas sayılı dosyasından ayrılarak Mahkememizin 2021/183 Esas nolu dosyasına kaydı yapılmıştır. İzmir … İcra Müdürlüğüne ait … Esas nolu dosya alınarak incelendiğinde, … tarafından … Holding A.Ş, … A.Ş, … A.Ş ve … hakkında 26/04/2011 tanzim 01/10/2013 vade tarihli 2.000.000 USD bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine dayalı takip başlatıldığı, takibe konu bono incelendiğinde, lehtarının …, borçlusunun …A.Ş, aval verenlerin ise ….A.Ş, …A.Ş ve … olduğu görülmüştür. … 03/02/2014 tarihinde takip yolunu değiştirerek kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile takibe ilişkin ödeme emri hazırlanarak borçlulara tebliğe çıkartıldığı, kambiyo senetlerine mahsus iflas yoluyla takipteki ödeme emri incelendiğinde 2.000.000 USD asıl alacak, 11.986,30 USD (%1,75) işlemiş faiz, 6.000.000 USD %3 komisyon olmak üzere toplam 2.017.986,30 USD’nin asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık 1,75 oranında faiz uygulanması talebi ile ve fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden TL bedelinin ödenmesi talepli, iflas yoluna ilişkin bu ödeme emrinin …A.Ş’ye 05/02/2014 tarihinde davalı şirkete usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ve borçlu tarafından takibe itiraz edilmediği ve takibin kesinleştiği görülmüştür. Davacı vekilince yapılan ıslaha karşı davalı vekili itiraz ederek ıslah talebinin kabulüne ilişkin ara kararından dönülmesi istemiş mahkememizin 11/01/2021 tarihli ara kararında açıklanan gerekçelerle rücu talebinin reddine karar verilmiştir. Kambiyo senetlerinde mahsus iflas yolu İİK’nın 171 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İİK 173.maddesinde belirtildiği üzere ödeme emrinin itiraz edilmeden iflas takibi kesinleşmiştir. Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolunda da aynen geçerli olduğu üzere alacaklının iflas isteme hakkı, ödeme emrinin borçluya tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl sonra düşmektedir. Ödeme emri borçluya yukarıda da açıklandığı üzere 05/02/2014 tarihinde tebliğ olmuş olup dava 07/05/2014 tarihinde açılmıştır. Islah tarihi 16/04/2019 ise de bir sureti dosyaya bırakılan Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2017/7010 Esas ve 2018/8269 Karar nolu ilamında da belirtildiği üzere “HMK 176. Maddesine göre taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerinin kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın, bir tarafın tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılması mümkün olup, karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir. Davanın tamamen ıslahı durumunda, yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan davanın ilk açıldığı ….tarihinde açılmış sayılacaktır.” denildiğinden esas dava tarihinin 07/05/2014 tarihinin dikkate alınması gerektiği ve bu tarihe göre kambiyo senedine dayalı iflas davasının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesine eklenen ve daha sonra da detaylı olarak dosyaya sunulan hisse devrine ilişkin bütün sözleşmeler birlikte değerlendirildiğinde, ….A.Ş’nin hissedarları bu şirketteki hisselerini satmak üzere …’e vekaletname verdikleri, … tarafından söz konusu hisselerin …’na satıldığı, karşılığında … tarafından düzenlenen senetlerin …’e verildiği daha sonra taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler ile … yerine alıcının ….A.Ş olduğu, …’nun garantör konumuna geldiği, …A.Ş tarafından …’e dava dilekçesinde vade, tanzim tarihleri ve bedelleri yazılı bonoların verildiği, söz konusu bonolara avalist olarak İstanbul …A.Ş , ….A.Ş ve …’nun imza attığı, senet borçlusunun …A.Ş olduğu görülmüştür. ….A.Ş’nin ticari defter ve belgelerinde yapılan inceleme sonucunda hisse satışına ilişkin kayıtların ve bonoların ticari defter ve belgelerinde yer aldığı görülmüştür. Bu davanın davalısı olan ….A.Ş senedi avalist olarak imzalamıştır ve iflas yoluyla takibe ilişkin ödeme emrine itiraz etmemesi neticesinde takip kesinleşmiştir. ….A.Ş’nin söz konusu senetleri avalist olarak imzalaması nedeniyle, avalist ile kefilin konumları farklı olup, avalist senetteki şekle ilişkin eksiklikler dışında, borçlunun defi olarak alacaklıya ileri sürebileceği defileri avalistin ileri sürme hakkı bulunmamaktadır. Avalistin durumu kefile göre daha ağır bir konum teşkil etmektedir. Davacı tarafa iflas avansı yatırttırılmış, İİK’nun 166. Maddesi gereğince iflas talebi ticaret sicil gazetesi ile ve basın ilan kurulu vasıtasıyla ulusal basın vasıtasıyla ilan edilmiştir. Depo emrine esas kapak hesabının yapılması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi hesap uzmanı … 18/12/2020 tarihli raporunda 18/03/2021 tarihli duruşma günü esas alınarak, 2.000.000 USD asıl alacağın takip tarihinden duruşma gününe kadar 3095 sayılı kanunun 4/a maddesindeki değişen faiz oranlarına göre hesaplama yaparak işlemiş faiz hesapladığı, vekalet ücreti, tahsil harcı hesabını yaparak USD cinsi toplam alacak tutarının 3.220.724,12 USD 32,60 TL başvuru harcı, 0,60 TL diğer masraflar olmak üzere TL cinsinden toplam miktarın 33.20 TL olarak tespit ettiği, rapor tanzim tarihindeki döviz alış kuruna göre TL’ye çevirdiğinde ise toplam alacak miktarının 24.766,757,53 TL olduğunun rapor ettiği görülmüştür. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/5678 Esas 2015/5377 Karar nolu ilama göre depo kararı verildiği tarih itibariyle TC Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilmesi gerekmektedir. Davacı taraf takip talebinde efektif alış kuruna göre ödeme talep ettiğinden, efektif alış kurunun efektif satış kurundan daha düşük olması nedeniyle, taleple bağlılık kuralı dikkate alınarak depo emrinin, depo kararı çıkartıldığı tarih itibariyle efektif alış kurundan hesaplanması gerekmektedir. Bilirkişi tarafından hazırlanan depo emrine esas alacağın belirlendiği rapor taraflara tebliğ edilmiş, borçlu tarafından rapora itiraz edildiği görülmüştür. Davalı borçlu ayrıca İzmir … İcra Müdürlüğünün dava konusu dosyasına asıl borçlu ya da diğer avalistler tarafından ödeme yapılmış olabileceğini belirtmesi nedeniyle, icra dosyasının aslı mahkememizde olduğu görülmekle incelendiğinde, herhangi bir ödeme bilgisi bulunmadığı anlaşılmış ayrıca İzmir … İcra Müdürlüğüne yazı yazılarak icra dosyasına ödeme yapılıp yapılmadığı sorulmuş, 25/01/2021 tarihli yazı cevabı incelendiğinde icra dosyasına herhangi bir ödeme yapılmadığının bildirildiği görülmüştür. Bilirkişi tarafından hesaplanan depo emrine itiraz edilmesi nedeniyle, 11/01/2021 tarihli mahkememize ait ara kararında da belirtildiği üzere; Takip dosyasında, takip talebinde %1,75 oranında yıllık sabit faiz ibaresinin geçtiği bu nedenle yıllık %1,75 oranındaki faizin uygulanması gerektiği ve takip talebinde efektif alış kuru talep edildiğinden bu kur üzerinden değerlendirme yapılması gerektiği buna göre hesaplama yapıldığında; Asıl alacak 2.000.000,00 USD, işlemiş faiz 11.986,30 USD , %0,3 komisyon bedeli 6.000,00 USD olmak üzere toplam alacak 2.017.986,30 USD’dir. Takip tarihi olan 03/02/2014 ile bir sonraki duruşma günü olan 18/03/2021 tarihine kadarki işlemiş faiz hesap edildiğinde; 2.000.000,00 USD X 2598 gün X %1,75 faiz / 36500 = 249.123,28 USD işlemiş faiz yapmaktadır. Tahsil harcı 2.017.986,30 USD X %4,55 (haciz işlemi olmadığı için) = 91.818,37 USD USD cinsi toplam alacak tutarları toplamı = 2.358.927,95 USD Vekalet ücreti hesaplandığında 2.017.986,30 USD X (Merkez Bankasına ait 11/01/2021 tarihli efektif alış kuruna göre 1 USD = 7.4379 TL ) 7.4379 TL = 15.009.580,30 TL’ye göre, 2021 …Ü.T’ne göre hesaplama yapıldığında 238.720,80 TL vekalet ücreti yapmaktadır. Başvuru harcı 32,60 TL Diğer masraflar 0,60 TL olarak hesaplanmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere davalı vekilinin rücu talebinin reddine ve 19/11/2020 tarihli 4 nolu ara kararı gereğince davalı …A.Ş ve vekiline depo emri çıkartılmasına aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. denilerek sonuç itibariyle; … A.Ş ve vekili Av. …’a İİK’nun 158. Maddesine göre depo emrine ilişkin tebligat çıkartılarak; depo emrine ilişkin kararın oluşturulduğu bugün tarihi itibariyle Merkez Bankası efektif alış kuru 1 USD = 7.4379 TL’den çevrilerek Senet bedeli olan 2.000.000,00 USD karşılığı 14.875.800,00 TL Asıl alacağın iflas ödeme emri işlemiş faiz bedeli olan 11.986,30 USD karşılığı 89.152,90 TL %0,3 komisyon bedeli olan 6.000,00 USD’nin karşılığı 44.627,40 TL Ödeme emri tarihi olan 03/02/2014 tarihinden bir sonraki duruşma tarihi olan 18/03/2021 tarihine kadar geçen gün için yıllık %1,75’den hesaplanan faiz 249.123,28 USD karşılığı 1.852.954,04 TL Tahsil harcı olan 91.818,37 USD’nin karşılığı 682.935,85 TL Vekalet ücreti 238.720,80 TL Başvuru harcı 32,60 TL Diğer masraflar 0,60 TL olmak üzere TOPLAM: 17.784.224,19 TL’nin, tebligatın alındığı tarihten itibaren (İİK 158/2 maddesi gereğince) 7 gün kesin mehil içinde mahkeme veznesine depo edilmesi için süre verilmesine, tebligatın alındığı tarihten itibaren 7 günlük kesin mehil içerisinde bu miktarın mahkememiz veznesine depo edilmediği takdirde davalı … A.Ş’nin iflasına karar verileceği hususunun ihtar edilmesine, karar verilmiş, depo emri davalı ….A.Ş vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş, verilen süre içerisinde depo emrine konu borcun ödenmediği görülmüştür. Toplanan tüm deliller, alınan bilirkişi raporları yukarıda yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde davalının başlatılan kambiyo senetlerine mahsus iflas yoluyla takibe ilişkin ödeme emrine itiraz etmemesi nedeniyle takibin kesinleştiği, davalının dava konusu bononun avalisti olması nedeniyle, bonodaki şekil noksanlığı dışındaki asıl borçlunun ileri sürebildiği defileri ileri süremeyeceği, kaldı ki asıl borçlunun ticari defter ve belgelerinde yapılan incelemede de hisse satışından kaynaklı borcun ve bonoların yer aldığının görüldüğü, dava doğrudan doğruya iflas talebi ile açılmış ise de ıslah yoluyla İİK 171. Maddesine göre iflas yoluyla davaya çevrildiği, ıslahın mümkün ve geçerli olduğu, kesinleşen icra takibindeki talep edilen faiz miktarı esas alınarak mahkememizce alınan ara kararında ki hesaplama dikkate alınarak 11/01/2021 tarihli ara kararı meşruhatlı olarak davalı şirkete ve davalı vekiline tebliğ edilmiş ancak verilen süre içerisinde depo emrine konu alacak yatırılmadığından davalı şirketin iflasına, karşı davanın ise yukarıda açıklandığı üzere verilen kesin süreye rağmen iflas erteleme projesi sunulmadığından karşı davanın ise reddine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiş, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 02/06/2010 tarih 2010/4268 Esas, 2010/6815 Karar nolu ilamı da dikkate alınarak iflas avansı yargılama giderine dahil edilmemiştir.” gerekçesiyle, Asıl Dava Yönünden; Davacının davasının kübulü ile, İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünde … sicil no ile kayıtlı, … AŞ’in iflasına, Karşı Dava Yönünden; İflas erteleme talebine yönelik karşı davanın reddine, ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı karşı davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin birleşen 2014/661 E. sayılı dosyası kapsamında alınan 25/05/2019 tarihli … imzalı bilirkişi raporunda, iflas istemine konu bonoların müvekkili şirket kayıtlarında yer almadığı son derece açık olarak ortaya konulmakla, müvekkili şirketin esas itibariyle kendi işleyişi içinde doğmayan ve kendine ait bulunmayan bir borç sebebiyle iflasının istenebilmesinin mümkün olmadığını, davalı müvekkilinin grup şirketler içerisinde yer aldığı ve talep konusu bonolarda avalist (kefil) olarak gözüktüğünü, yerleşik Yargıtay kararlarına göre grup şirketlerin diğer grup şirketlere olan kefaletlerinin hesap ve mali kayıtlarının pasif kısmında yer alamayacağının ve dolayısıyla bu kefaletler sebebiyle iflasının istenemeyeceğinin tartışmasız olduğunu (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 26/10/2017 tarih ve 2016/570 E., 2017/2910 K. numaralı kararı “kefalete konu borcun kefil olan grup şirketlerin pasifine dahil edilmemesi gerekir. Anılan şirketlerin, borca batık olduğu tespit edilen diğer davacı grup şirketlerinden farklı olarak, kefaletler hesaplamaya dahil edilmez ise incelemenin yapıldığı tarih itibariyle borca batık olmadıkları anlaşıldığı takdirde Mahkemece, bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak adı geçen şirketlerin güncel durumları itibariyle grup şirketlerine olan kefaletler dahil edilmeksizin borca batık olup olmadıklarının tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken…”, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 13/11/2019 tarih ve 2016/7489 E., 2019/4706 K. numaralı kararının da aynı mahiyette olduğu), Davacı tarafça, dava dilekçesinde davanın İİK 177.maddesi uyarınca ikame edildiğini, 07/02/2019 tarihli ara kararın “1” nolu bendi ile davacı tarafa İİK. 177. Maddesinin hangi bendine dayandığını açıklaması için 1 haftalık kesin süre verilmesi üzerine 13/02/2019 tarihli bir dilekçe sunarak davayı sehven doğrudan doğruya iflas şeklinde ikame ettikleri yönünde beyanda bulunduklarını, 16/04/2019 tarihli ıslah dilekçesinin “Sonuç ve İstem” başlıklı bölümünde ise “…hukuki nitelemeyi 171 ve devamı yerine İİK madde 177 olarak ıslah ettiğimizi, bu beyanlarımız doğrultusunda davaya devam edilerek davalıların iflasına karar verilmesini talep ederiz.” denilerek işbu davanın ıslahen İİK 177. madde uyarınca bir doğrudan doğruya iflas davası olarak görüleceği bildirilmekle bu hususun kesinleştiğini, bu itibarla Mahkeme Heyetinin bu dilekçeyi ıslah dilekçesi olarak dikkate alacağı yönündeki 19/11/2020 tarihli ara kararının 2 nolu bendine gerek olmayıp zaten ıslah dilekçesi hüviyetindeki bu dilekçeyle tekrar İİK 177 gereği doğrudan doğruya iflas talep edildiğinden bu ara kararından ve bu ara kararın adeta gerekçe yapıldığı 3 nolu ara karar bendinden de rücu edilmesi gerektiği 04/01/2021 tarihli dilekçeyle belirtildiği halde mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, HMK 176/2 maddesi uyarınca yapılan bir usul hatasının ıslah yolu ile ancak bir kez düzeltilebileceği cihetle 02/05/2019 tarihli dilekçelerinde davanın İİK 177. madde uyarınca doğrudan doğruya iflas davası olarak açıldığı ve bilahare yine doğrudan doğruya iflas davası olarak görüleceği şeklinde ıslah edilmekle bunun dışında bir düzeltme yahut talebe veyahut davanın dayandırıldığı sebeplerin değiştirilmesine muvafakatlerinin bulunmadığı açık ve net bir şekilde taraflarınca belirtilmesine ve bilirkişi raporunda “İİK 177. maddede öngörülen doğrudan doğruya iflas şartlarının oluşmadığı, borçlunun ödemelerini tatil eylemiş olup olmadığının tespit edilemediği ve bu yönde bir delil elde edilemediği” sonucuna ulaşılmasına rağmen iflas kararı verilmesinin hatalı olduğunu, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları kambiyo senedine dayalı iflas takiplerinde iflasa hükmedilebilmesi için bonodan başka, alacağı doğrulayan delil ibraz edilmesi gerektiği yönünde olup mahkemece ittihaz olunan 18/06/2020 tarihli ara kararının “1” nolu bendi buna ilişkin ve takip konusu bononun dayandığı esas ilişkiyi tespite yönelik bulunduğu halde takip konusu bononun, davacı tarafça 08/07/2020 tarihli dilekçe ekinde sunulan ve “… AŞ.” hisselerinin … ailesi tarafından devri nedeniyle düzenlenen sözleşmeler ve bu kapsamda verilen bonolar ile dava konusu takibe dayanak yapılan tarafları ve tarihleri tamamıyla farklı bononun birbirleriyle uzaktan yakından alakası bulunmamakla bunların birbirlerini teyit edebilmeleri mümkün olmadığından işbu davanın reddi yerine kabulü ve iflasa hükmedilmiş olmasının ayrıca hatalı olduğunu, davacı tarafça 08/07/2020 tarihli dilekçe ekinde sunulan anonim şirket hisse devrine ilişkin belgelerde bahsi geçen ve işbu hisse devri karşılığında alınan 7 adet bono ile dava konusu icra takibine dayanak yapılan bononun herhangi bir alakası bulunmadığını, farkın nedeni borcun taraflar arasında TBK 133. madde uyarınca yenilenmiş (tecdit edilmiş) olmasından kaynaklandığını, TBK 133/1 maddenin açık düzenlemesi doğrultusunda anonim şirket hisse devrinden kaynaklı mevcut borcun sona erdirildiğini, davacı tarafça huzurdaki davaya dayanak yapılan ve iflas talep edilen bono, 18/06/2020 tarihli ara kararının “1” nolu bendi uyarınca sunulan 20/12/2010 tarihli hisse devir sözleşmesi kapsamında düzenlenen bonolardan olmayıp taraflar arasında imzalanan 26/04/2011 ve 17/11/2011 tarihli TBK 133. madde uyarınca yenileme/tecdit sözleşmesi hükmündeki tadil protokolleri ile mevcut borç sona erdirilerek ve buna dayalı bonolar iade edilerek yerine vadeleri ve tarafları farklı yeni bonolar alınmış bulunmakla davacı tarafça 08/07/2020 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgelerin, 18/06/2020 tarihli ara kararını ikmal etmeleri mümkün olmadığı gibi dava konusu bonoyu temellendirebilmesi ve dayandığı esas ilişkiyi ortaya koyup teyit edebilmesinin de asla mümkün olmadığını, sonuç olarak hisse devir sözleşmesinin 6.7.2. maddesinde tanımlanan 7 adet bonoda, davalı … AŞ’nin herhangi bir kefaleti/avali asla bulunmadığını, İflas talebine dayanak yapılan ve bonolara bağlanmış bulunan anonim şirket hisse devri kaynaklı alacağın gerçek muhatabı “… AŞ.” olup bu ilişki ile müvekkili “… AŞ.”nin herhangi bir alakası bulunmadığını, bononun 1. borçlusu olan işbu holding şirket aleyhinde de davacı tarafça iflas davası ikame edilmiş olup bu davanın İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/264 Esasına kayıtlı olup verilen kararın İstanbul 17. Hukuk Dairesi’nin 03/12/2020 tarih ve 2019/2263 E. numaralı kararı ile kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle iflasa hükmedilmiş ise de kararın temyiz edilmekle henüz kesinleşmediğini, emsal mahiyette Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 24/06/2014 tarih ve 2013/9357 E. 2014/4835 K. numaralı kararında da açıkça vurgulandığı üzere iflas talebine dayanak teşkil eden hukuki ilişki ve borcun gerçek muhatabı olan “… AŞ.” aleyhindeki İstanbul 15. ATM’nin 2019/264 Esasına kayıtlı iflas davasının kesinleşmesinin beklenmesinde hukuki zaruret bulunduğundan kararın kaldırılması gerektiğini,İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin birleşen 2014/661 E. sayılı dosyası kapsamında alınan 25/05/2019 tarihli … imzalı bilirkişi raporunda açıkça tespit edildiği üzere, iflas talebine dayanak yapılan alacak ve bunun bağlandığı bono, davalı müvekkili “… AŞ.”nin ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı gibi bahse konu Anonim Şirketin Yönetim Kurulunca da bahse konu borca ve bonoya kefil olmak/aval vermek yönünde usulüne uygun bir karar alınmadığından, ortada ticaret şirketini bağlayacak ve ilzam edecek bir irade mevcut bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken iflas kararı verilmesi hatalı olduğundan, istinaf isteminin kabulü ile İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/03/2021 tarih ve 2021/183 E. 2021/227 K. numaralı davanın kabulü ile …’nin iflasına ve iflasın ertelenmesi talepli karşı davanın reddine dair kararının kaldırılmasına ve asıl davanın usul ve/veya esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Asıl dava, İİK 177.maddesi uyarınca açılan iflas davası olup, davacı vekili tarafından sunulan ıslah dilekçesi ile İİK 171 vd maddeleri uyarınca iflas talep edilmiştir. İzmir … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında; davacı/alacaklı … tarafından borçlular … A.Ş., … Hiz. A.Ş., … Hizm. A.Ş. Ve … aleyhine 11/10/2013 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu takip başlatılarak 2.000.000,00 USD asıl alacak (26/04/2011 tanzim 01/10/2013 vade tarihli 2.000.000 USD bedelli bono nedeniyle), 958,90 USD işlemiş faiz, 6.000,00 USD komisyon olmak üzere toplam 2.006.958,90 USD alacağın, takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin 03/02/2014 havale tarihli dilekçesi ile talebini İİK. 43.maddesi gereği kambiyo senetleri ile iflas takibine dönüştürdüğü, kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takipte ödeme emrinde ise 2.000.000,00 USD asıl alacak, 11.986,30 USD işlemiş faiz, 6.000,00 USD komisyon olmak üzere toplam 2.017.986,30 USD alacağın, takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, davalı … Hiz. A.Ş.’ye ödeme emrinin 05/02/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafın ödeme emrine itiraz etmediği tespit edilmiştir. Davacı vekili İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesine (2014/661 E.) tevzi edilen 07/05/2014 tarihli dava dilekçesinde; davalı …’nin İzmir … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında yapılan iflas talepli takibin kesinleştiğini, davalının borcunu ödemediğini belirterek İİK 177.maddesi uyarınca iflas kararı verilmesini talep etmiştir. İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/661 E. sayılı dosyası üzerinden yargılama sırasında 03/03/2016 tarihli ara kararı ile “Davacının talebinde haklı olup olmadığı, iflas koşullarının davalı yönünden oluşup oluşmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına” karar verilmiş, 25/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda “davalı yanın incelenen 2011 ve 2012 yılı ticari defterlerinde icra takibine konu bononun kayıtlı olmadığı, zira davalı şirket takibe konu bonoyu keşide eden sıfatını haiz olmadığı gibi, senedin devir veya ciro işlemlerine muhatap edilememiş olması karşısında davalı şirket kayıtlarında olmaması tabiidir. Bu anlamda davalı şirket kayıtlarında borcun ödemesi konusunda herhangi bir kaydın da bulunmadığı görülmüştür.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Bu rapora karşı davacı vekili tarafından sunulan bir beyan dilekçesi bulunmamaktadır. İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2018 tarih 2014/661 E. 2018/1021 K. sayılı ilam ile; borçlulardan … A.Ş. hakkında İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. sayılı dosyasında iflas davası açıldığı belirtilerek, bono asıl borçlusu … A.Ş ile bonoya aval veren … Hiz. A.Ş arasında iflas kararı verilmesi ve borcun ödenmesi konusunda öncelik-sonralık ilişkisi bulunduğu gözetilerek, bu hususun İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. sayılı dosyasında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ve iş bu dosyanın İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/909 E. sayılı dosyasında devam eden yargılama sırasında 07/02/2019 tarihli celsede birleşen İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/661 E. sayılı dosyası nedeniyle davacı vekiline İİK 177.maddesi kapsamında hangi nedenle doğrudan doğruya iflas davası açıldığının sorulması üzerine, davacı vekilinin yazılı açıklama yapmak için süre talep ettiği, aynı celse ara kararında davacı vekiline İİK 177.maddesinin hangi bendine dayadığını açıklaması için bir hafta kesin mehil verilmesine ayrıca İİK 177/son, 178/2, 166/2 maddeleri gereğince ilanların yapılmasına, davacı vekili tarafından yazılı açıklama yapıldığında davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde bir mali müşavir bir finans uzmanı ve hukukçu eşliğinde inceleme yapılarak, davacı vekilince bildirilen nedenden dolayı İİK 177 maddesi kapsamında doğrudan doğruya iflas nedeninin oluşup oluşmadığı yönünde rapor alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Celse ara kararı üzerine davacı vekilinin 13/02/2019 tarihli dilekçesinde “Birleşen davada iflası istenen … Hiz. A.Ş.’nin … İcra Müdürlüğü … E. sayılı iflas ödeme emrine herhangi bir itirazda bulunmadığı gibi; takibe konu borcu da ödememiştir. Bunun üzerine anılı işbu davayı açma zorunluluğumuz doğmuş ve “davalı şirketin iflasına karar verilmesi“ talepli 07/05/2014 tarihli dilekçemiz ile yukarıda beyan edilen durumlar açıklanarak davalı şirketin iflasına karar verilmesi talep edilmiştir. Anılı dava dilekçesimizde sehven İİK madde 177 yazılmış olup, iflas davasının talebimiz doğrultusunda dosyanın gidişatı ve geldiği aşamaya kadar olan mevcut durumdan da açıkca anlaşılacağı üzere davamızın dayanağını teşkil eden aşağıda yer alan İİK madde 171 ve devamı maddeleri mucibinde açılmıştır.” şeklinde beyan sunduğu, 16/04/2019 tarihli ıslah dilekçesinde ise; sehven yazılan hukuki sebebin düzeltilebilir hata olduğunu, hukuki sebep hiç gösterilmese dahi hakimin somut olaya göre maddi vakıayı resen uygulayacağının hüküm altına alındığını, İİK madde 171 ve devamı yerine sehven İİK madde 177 yazılarak davalı şirketin iflasına karar verilmesinin talep edildiğinin her türlü izahtan vareste olduğu belirterek sonuç itibariyle “hukukî sebebin sehven yanlış gösterilmemesinin bir eksiklik sayılmayacağı kabul edilerek davaya devam olunmasını, Mahkemeniz aksi kanaatte ise hukuki nitelemeyi İİK madde 171 ve devamı yerine İİK madde 177 olarak ıslah ettiğimizi, bu beyanlarımız doğrultusunda davaya devam edilerek davalıların iflasına kararı verilmesini talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. 16/05/2019 tarihli dilekçesinde ise, ıslah dilekçesinin sonuç kısmında İİK madde 177 yerine İİK madde 171 yazılması gerekirken maddi hata yapıldığını ifade etmiştir. Davacı vekili tarafından 16/04/2019 tarihli ıslah dilekçesinin sonuç kısmında maddi hata yapıldığı açıktır. Ancak dava dilekçesinde İİK 177. maddesine dayanılmasına rağmen, mahkemece verilen ara karar uyarınca sunulan dilekçede İİK 171 vd maddelerine göre iflas talep edilmesi nedeniyle, bu beyanın maddi hata olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Davanın İİK 177.maddesine dayalı olarak açılmış olması halinde; İİK’nun 177. maddesine göre “1-Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa, 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa, 3-308 inci maddedeki hal varsa, 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse” önceden takibe hacet kalmaksızın alacaklının doğrudan borçlunun iflasını istemesi mümkündür. Doğrudan iflas davası açılması için davayı açan kişinin alacaklı olması ve İİK 177. maddesinde yer alan şartlardan birinin mevcut olması gerekmektedir. Alacaklı İİK 177.maddesinde 4 bent halinde açıklanmış sebeplerden hangisine dayanıyor ise mahkemece o kapsamda inceleme ve değerlendirme yapılarak doğrudan iflas koşullarının oluşup oluşmadığı tespit edilecektir. Davanın İİK’nun 167 vd maddelerinde düzenlenmiş olan kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takip sonucu, borçlunun 5 günlük süre içerisinde borcu ödememesi, icra takibine itiraz veya şikayette bulunmaması nedeniyle İİK 173.maddesi uyarınca açılan iflas davası olduğunun kabulü halinde ise; İİK 176.maddesi yollaması ile İİK’nın 158.maddesinde “Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.” düzenlemesi uyarınca değerlendirme yapılacaktır. Somut dosya yönünden ise iflas yoluyla takibin itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olması nedeniyle İİK 166.maddesi uyarınca ilanlar yapılacak, alacağın varlığı araştırılmayacak, depo emrine esas miktarı asıl alacak, faiz, tahsil harcı, icra vekalet ücreti ve masraf ayrı ayrı olmak üzere tespit edilerek mahkeme veznesine yatırılması için borçluya/vekiline depo emri tebliğ edilecek ve 7 gün içerisinde ödenmediği takdirde iflas kararı verilecektir.Görüleceği üzere İİK 177.maddesine dayalı olarak açılan doğrudan iflas davası ile İİK 173.maddesine dayalı olarak açılan iflas davası sonuç itibariyle iflas talep edilmesine rağmen yargılama usulü bakımından tamamen birbirinden farklı iki dava türüdür. Keza davacı vekili dava dilekçesinde doğrudan iflas talep ettiği için İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/661 E. sayılı dosyasında alacağın esasına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davacı vekili tarafından bu yönde rapor alınmasına ilişkin bir itiraz sunulmamış, dava 07/05/2014 tarihinde açılmış olmasına rağmen İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/909 E. sayılı dosyasında 07/02/2019 tarihli celsede verilen ara karara kadar davaya doğrudan iflas davası olarak devam edilmiş, davacı vekili tarafından bu tarihe kadar davanın İİK 173.maddesi uyarınca açıldığına dair bir beyan sunulmamış, mahkemenin verdiği ara karardan sonra davacı vekili 13/02/2019 tarihli dilekçesinde davanın İİK 171 vd maddeleri uyarınca açılan iflas davası olduğuna ilişkin beyan sunmuştur. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin dava dilekçesinde maddi hataya dayalı olarak İİK 177.maddesinin yazıldığı ve sehven yazılan hukuki sebebin düzeltilebilir hata olduğu, hukuki sebep hiç gösterilmese dahi hakimin somut olaya göre maddi vakıayı resen uygulayacağı yönündeki beyanlarının kabul edilmesi mümkün değildir. Bu açıklamalardan sonra 16/04/2019 tarihli ıslah dilekçesinin içeriğinin ve ıslah talebinin değerlendirilmesi, ıslah isteminin davanın tamamen ıslahı mı yoksa kısmen ıslahı mı olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nın “ıslah ve maddi hataların düzeltilmesi” başlığı altında 176 ile 182. maddeleri arasında ıslah düzenlenmiştir. Islah tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde yaptığı usul işlemlerini, kanunda öngörülen sınırlar içinde düzeltmeye yarayan, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olan bir hukuki imkan (Pekcanıtez Usul, Prof. Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Muhammet Özekes, Doç.Dr.Hülya Taş Korkmaz, Doç.Dr.Mine Akkan, Cilt.II, s.1487) olarak tanımlanmaktadır. Karşı tarafın iddia ve savunmayı genişletme ve değiştirilmesine açıkça muvafakat gösterdiği bir durumda (m.141/2) ıslaha başvurmakta hukuki yarar olmadığı gibi buna gerek de bulunmamaktadır (Pekcanıtez Usul Cilt.II, s.1513). HMK’nın 176. maddesi gereğince taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir ve aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Islah tamamen veya kısmen olabilir. Maddenin gerekçesinde de, davacının dava dilekçesinde belirttiği dava sebebini değiştirebileceği, örneğin; daha önce belirttiği ödünç sözleşmesi sebebini değiştirip, sebepsiz zenginleşme sebebine dayanabileceği, daha önce istediği Ellibin Türk Lirasını Yüzbin Türk Lirasına çıkarması mümkün olduğu gibi, aynen talep ettiği otomobilden vazgeçip, ıslah yolu ile değerini isteyebileceği yahut otomobilden tümüyle vazgeçip, ıslah yolu ile bilgisayar istemesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (m.179/2’dekiler hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (m.179/1. Bu halde, dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin tamamının (m.179/2’dekiler hariç) yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için, buna davanın tamamen ıslahı denir (m.180). Davacı, davasını değiştirmek için (davalı açıkça muvafakat etmezse) tamamen ıslah yoluna başvurur…Buna karşılık, talep sonucunun veya dava sebebinin genişletilmesi veya kısmen değiştirilmesi için başvurulan ıslah kısmen ıslahtır (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Prof. Dr.Baki Kuru, Av.Burak Aydın, Cilt II, s.1201). Kanunun davanın tamamen ıslahını düzenleyen 180. maddesine göre, davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir. HMK 181. maddesine göre, kısmen ıslaha başvuran tarafa ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir, bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir. Islahın etkisi HMK 179. maddesinde düzenlenmiş olup ilk fıkraya göre; ıslah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren, bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur. Usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunun doğmasına yönelik kuralın istisnaları ise ikinci fıkrada sayılmıştır. Davanın tamamen (kamilen) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır (mülga HUMK m.87/1). Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29/06/2011 gün ve 2011/1-364 E. 453 K.). Tamamen ıslahta, davanın açıldığı andan itibaren talep veya dava sebebi değiştirilmektedir. Tamamen ıslahta talep sonucu veya dava sebebinin davayı temelden etkileyecek şekilde değiştirilmesi söz konusu olur. Buradaki değişiklikten kasıt davanın tümüyle farklılaşması değil davanın açıldığı andan itibaren değişikliğe uğrayacak bir nitelik kazanmasıdır (Pekcanıtez Usul Cilt.II, s.1536, 1537). Davanın tamamen ıslahında, ıslah olunan dava ilk dava gününde açılmış sayılır. Islah edilen dava eski davanın devamı niteliğinde olduğundan, bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi veren davacıdan, yeniden başvurma harcı ve peşin karar ve ilam harcı alınmaz… zamanaşımı (dava edilmiş olan alacak kesimi için) ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılır… hak düşürücü sürenin hesabında da (ıslah tarihi değil) ilk dava tarihi esas alınır (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Cilt II, s.1202, 1203). Davacı, davasını tamamen ıslah ederek davayı değiştirebilir. Davacının tamamen ıslah etmek istediği (ilk) dava ile yeni (ıslah edilmiş) dava arasında bir bağlantı (m.166/4) bulunmasına gerek yoktur. Çünkü, kanun böyle bir bağlantı şartı aramadan davanın tamamen ıslahına izin vermektedir (m.176/1, m.180); mesela davacı açtığı boşanma davasını (MK m.161 vd) ıslah ederek, mutlak butlan davası (MK m.145 vd) olarak değiştirebilir (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Cilt II, s.1215). Davanın tamamen ıslahına ilişkin diğer bir husus ise, tamamen ıslah talebinde bulunan vekilin vekaletnamesinde bu konuda özel olarak yetkilendirilmesi gerektiğidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1.f bendinde vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması dava şartları arasında sayılmış, 6098 sayılı TBK nun 504. maddesinde vekaletin kapsamı düzenlenmiştir. Davaya vekalette özel yetki verilmesini gerektiren haller 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. Maddesinde sayılmış ve açıkça yetki verilmemiş ise vekilin davanın tamamını ıslah edemeyeceği düzenlenmiştir. Yasal düzenleme uyarınca vekilin davayı tamamen ıslah edebilmesi için vekaletnamesinde özel olarak yetkilendirilmiş olması zorunludur.Bu açıklamalar ışığında dosya değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde İİK’nun 177.maddesi uyarınca iflas kararı verilmesini talep etmiştir. 16/04/2019 tarihli ıslah dilekçesinde ise; dava sebebini ıslah edilerek İİK 171 vd maddeleri uyarınca iflas kararı verilmesini talep talep etmiştir. Davacı vekili tarafından sunulan dilekçe davanın tamamen ıslahı mahiyetindedir. 6100 sayılı HMK’nın “Davanın Tamamen Islahı” başlıklı 180.maddesinde “Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince davasını tamamen ıslah eden tarafın, yeni bir dava dilekçesi vermesi gerekmektedir. Dava dilekçesinin nasıl düzenlenmesi gerektiği 6100 sayılı HMK’nın “Dava Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119.maddesinde açıklanmıştır. HMK 119.maddesinde sayılan tüm hususların dava dilekçesinde mutlak bulunması gerekmekte olup, yine HMK 180.maddesi gereğince davanın tamamen ıslahı halinde yeni bir dava dilekçesi verilmesi zorunlu olduğundan, ıslah dilekçesinin HMK 119.maddesine göre düzenlenmesi, bu maddede belirtilen tüm hususların ıslah dilekçesinde bulunması zorunludur. Davacı vekilinin sunmuş olduğu ıslah dilekçesi beyan dilekçesi mahiyetinde olup, HMK’nun 119.maddesinde “e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin yer almadığı, f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmediği” anlaşılmakla, bu durumda tamamen ıslah yani yeni dava dilekçesi yasanın belirttiği zorunlu unsurları taşımamaktadır. Davanın tamamen ıslahı halinde, HMK 119. maddesindeki unsurları taşıyan yeni dava dilekçesinin bir haftalık kesin sürede verilmesi zorunlu olduğundan sonradan tamamlanması mümkün değildir. HMK 180.maddesi gereğince davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir haftalık kesin süre içinde yeni bir dava dilekçesi vermediği takdirde ıslah hakkı kullanılmış sayılarak, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin HMK 180 ve HMK 119. maddelerine uygun olarak verilmiş bir ıslah dilekçesi bulunmadığından ıslah yapılmamış kabul edilerek, dava dilekçesi uyarınca somut olayı değerlendirilmelidir. Bu takdirde ise davanın İİK 177.maddesi uyarınca alacaklının talebi üzerine açılan doğrudan doğruya iflas davası olması nedeniyle, davacı vekiline İİK 177.maddesinde sayılan nedenlerden hangisine dayalı olarak iflas talep edildiğinin açıklattırılması ve bu kapsamda inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmektedir. İlk derece mahkemesince usulüne uygun olarak düzenlenmeyen ıslah dilekçesi esas alınarak bu kapsamda değerlendirme yapılması hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan hususlar değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/183 E. 2021/227 K. Sayılı 18/03/2021 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/03/2022