Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/861 E. 2023/1497 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/861
KARAR NO: 2023/1497
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/45
KARAR NO: 2020/783
DAVA TARİHİ: 12/05/2016
KARAR TARİHİ: 24/11/2020
DAVA: Tazminat (Mesleki Sorumluluk Sigortasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının 22/09/2008 tarihinde … nolu Sağlık Uzmanları Bireysel Sigorta Poliçesi ile … Şirketi’nce sigortalandığını, davacının, … Ltd. Şti’ne ait … Hastanesi’nde Genel Cerrah Op. Dr. olarak görev yaparken 01/09/2008 tarihinde ters tırnak batması şikayeti ile gelen … ameliyatını aynı gün içerisinde yaptığını, davacının yapmış olduğu ameliyat nedeniyle 20/10/2008 tarihinde Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde … tarafından kendisine dava açıldığını ve davanın sigorta şirketine davacı tarafından ihbar edildiğini, davanın 17/04/2014 tarihinde karara bağlandığını ve bu karar nedeniyle davacı hakkında ilamlı icra takibi yapıldığı, davacının Ankara … İcra Müdürlüğü’nün hesabına 23/02/2016 tarihinde 53.760,00 TL ve 24/02/2016 tarihinde ise 133.450,00 TL olmak üzere toplamda 192.210,00 TL ödeme yaptığını, davacı tarafından yapılan ödeme nedeniyle davalı şirkete Çorum … Noterliği’nden 16/03/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname çekildiğini, ihtarnamenin 22/03/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine tebliğ edildiğini, davalı sigorta şirketince ihtarnameye cevap verilmediğini, dava konusu sigorta sözleşmesinin 22/09/2008 tarihinde akdedildiğini, davanın 23/10/2008 tarihinde açıldığını, Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan 2014/138 E. 2014/88 K. sayılı davanın sigorta şirketine davacı tarafından ihbar olunduğunu, davacı tarafından yapılan teşhis ve tedavinin sigorta sözleşmesi tarihinden 21 gün önce yapıldığı için geriye dönüş tarihi içerisinde olduğunu, teşhis ve uygulanan tedaviden kaynaklanan zararların ve bundan dolayı ileri sürülecek tazminat taleplerinin teminat kapsamı içerisinde olduğunu, halefiyet ilkesi, sözleşme ve yasa gereği sigortacıya karşı defi hakkı bulunan davacının, bu hakka dayanarak sigorta şirketine rücu ettiğini, davalıya gönderilen rücu ihtarları karşılıksız kaldığından işbu davanın açıldığını beyan ederek, rücuen tazminat alacakları olan 192.210,00 TL’nin davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü 22/03/2016 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı hekimin 22/09/2008-2009 vadeli … nolu “Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi” ile sigortalandığını, dava konusu taleplerin anılan poliçe kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, tazminat talebine konu olayın 01/09/2008’de meydana geldiğini, tazminat talepli davanın 31/07/2012’de müvekkili şirkete ihbar edildiğini, dolayısıyla poliçede öngörülen 12 aylık ihbar yükümlülüğüne uyulmadığını, poliçede açıkça yazılı Genel Şart hükümleri gereği tazminat talebinin işbu poliçeden karşılanmasının mümkün olmadığını, sigortalı hekimin dava konusu … hadisesini en geç 04/09/2008 tarihinde konu poliçe düzenlenmeden önce öğrendiğini, poliçenin başlangıcının 22/09/2008 olduğunu, Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2008/420 E. sayılı dosyada mübrez 11/05/2009 tarihli davaya cevap dilekçesinde hasta yakınıyla yapılan 04/09/2008 tarihli telefon görüşmesinde hastanın ayağına ameliyatta takılan turnikenin çıkarılmasının unutulduğunun öğrendiğinin açıkça belirtildiğini, gerek zararın ortaya çıkış tarihi, gerek ihbar tarihi gerekse de rizikodan poliçe öncesinde haberdar olunması karşısında tazminat taleplerinin işbu poliçe kapsamında ödenmesinin mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava hukuki niteliği itibariyle, Sağlık Uzmanları Bireysel Sigorta Poliçesi ile sigortalı davacı Genel Cerrah Op. Dr. …’in dava dışı …’ın ameliyat işlemlerinden sonra mesleki hizmetini yerine getirmesi nedeni ile zarar gören dava dışı … Ankara …. İcra Müd. hesabına ilgililer adına Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/138 Esas-2014/88 Karar sayılı ilamı gereği ödeme yaptığı, ödediği tazminat bedelini davalı sigorta şirketinden rücuen tazminine ilişkin açılan tazminat davasıdır. Davanın geçirmiş olduğu safahat incelendiğinde, davanın ilk olarak İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/586 Esas sayılı dosya no ile açıldığı, 2017/303 karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verildiği, verilen kararın kesinleştiği dosyanın İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2017/187 esas numarası aldığı, 2017/193 karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verildiği, merci tayini için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği, 2017/2543 esas 2017/2510 karar sayılı ilamı ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ni kesin olmak üzere yargı yeri olarak belirlendiği, mahkememizin 2018/45 esas sayılı numarasına tevzi kaydının yapılmış olduğu anlaşıldı.Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup, dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılarak itilaf noktaları belirlenmiş, tahkikat ile birlikte deliller toplanmış, bilirkişi raporları alınmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.Sigorta poliçesi, Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının ve Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/138 esas sayılı dosyası celp edilmiş ve taraflarca dosyaya sunulan deliller ile birlikte incelenmiştir. Sigorta poliçesinin incelenmesinde; Sağlık Uzmanları Bireyse Riskler Sigorta Poliçesi ile sigorta ettirenin … olduğu, 22/09/2008-22/09/2009 başlangıç ve bitiş tarihli olarak davalı sigorta şirketince sigortalandığı görülmüştür. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda 27/02/2019 tarihli raporda; Sigorta poliçesinde açıkça belirtilen şartlar kısmında geriye dönük ödeme tarihine ait şartlar belirgin olarak belli olduğu ve poliçenin her iki tarafın da rızasıyla yapıldığı, Ankara 4.Asliye Hukuk Mah. 2008/420 E.sayılı mahkeme dosya konusu ve sonucu verilen karar gereğince ödenen tazminatın bu poliçe kapsamında olduğu, tebligat için yargılanan taraf kişinin yada avukatının belirtilen sürede bireysel olarak veya mahkemeler kanalıyla, mahkemeler devam ederken tebligat yapması tebligat iadeli-taahhütlü olacaktır şartı vardır, gerektiği ama yapmadıklarını, mahkemede yargılanan Op. Doktorun ve avukatının, sigortacıya tebligat şekli ve zamanı, süre şartını ihmal ettikleri, tazminat talebinin sigorta süresi içinde veya sigorta süresinin sona ermesini izleyen 12 ay zarfında, uzatılmış bildirim süresi, sigorta şirketine iadeli taahhütlü mektupla yazılı olarak bildirilmiş bulunmasının zorunlu olduğu, bu koşulların tamamının hep birlikte gerçekleşmediği sürece, sigortacının sorumluluk sigortası kapsamında hiçbir ödeme yükümlülüğünün doğmadığını, bu şart yerine getirilmediğinden ve zamanında tebligatlar yapılmadığından zamanaşımının oluştuğunun, bu nedenle sigortacının tazminat ödeme zorunluluğunun olmadığı, sigorta poliçe şartlarında içerik olarak istisna koşul belirtilmediği için bu itiraz yazılı şartlara uygun durmadığını, dosyada bulunmayan ama tebligatın yapıldığını ispatlayan bir belgenin mahkemeye sunulması durumunda sigortacının tazminatı ödemekle mükellef olacağı sonuç ve kanaatine varılmış olduğu ile ilgili rapor tanzim edildiği görüldü.Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişi raporu hep birlikte değerlendiğinde; davacı … 22/09/2008 tarihinde … nolu Sağlık Uzmanları Bireysel Sigorta Poliçesi ile davalı sigorta şirketi ile sigortalandığı, davacının … Ltd. Şti’ne ait … Hastanesi’nde Genel Cerrah Op. Dr. olarak görev yaparken 01/09/2008 tarihinde ters tırnak batması şikayeti ile gelen dava dışı hastası … ameliyatını aynı gün içerisinde yaptığı, davacı … yapmış olduğu ameliyat nedeniyle, 20/10/2008 tarihinde Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/138 esas sayılı dosyasında dava dışı … tarafından dava açıldığı ve davanın sigorta şirketine davacı tarafından 11/05/2009 tarihli dilekçesi ile ihbar iradesinin ortaya konulduğu ancak tebligatın karşı tarafa ulaşamadığı, bunun üzerine mahkemece ihbar olunana yeniden tebliğ işlemlerinin yapılmadığı, mahkememizce bunda davacının kusurunun olmadığına kanaat getirildiği, her ne kadar davalı sigorta şirketince ihbarın süresinde yapılmadığı ve yine Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.2.a maddesinde belirtilen ”a) Bir tazminat talebinin bu sigorta kapsamında sigortacı tarafından karşılanabilmesi için, – Poliçede belirtilen sigorta süresi içinde veya geriye dönüş tarihinden önce olmamak kaydı ile poliçe başlangıç tarihinden önce gerçekleşen ve sigortalının sorumluluğunu gerektiren bir olay dolayısıyla poliçe süresi içinde meydana gelmiş olan bir zararla ilgili bulunması ve – Tazminat talebinin sigorta süresi içinde veya sigorta süresinin sona ermesini izleyen 12 ay zarfında (uzatılmış bildirim süresi) sigorta şirketine iadeli taahhütlü mektupla yazılı olarak bildirilmiş bulunması zorunludur.” şeklindeki düzenlemeden dolayı koşulların tamamının hep birlikte gerçekleşmediği sürece, sigortacının sorumluluk sigortası kapsamında hiçbir ödeme yükümlülüğü doğmayacağına yönelik savunmasının, mahkeme yoluyla yapılan ihbarın poliçede belirlenen iadeli taahhütlü posta ile yapılacak bildirim yolu kadar etkili olacağı değerlendirilerek ihbarın yapıldığının kabulünün gerektiği, yine davalı sigorta şirketince rizikonun gerçekleştiğini poliçe öncesinde haberdar olduğuna dair itirazların ise davaya konu poliçenin teminatın kapsamının ”poliçede belirtilen sigorta süresi içinde veya geriye dönüş tarihinden önce olmamak kaydı ile poliçe başlangıç tarihinden önce gerçekleşen ve sigortalının sorumluluğunu gerektiren olay” olarak belirtildiği, geriye dönüş tarihinden önce konulmuş teşhis veya uygulanan tedaviden kaynaklanan zararların teminat dışı olduğu ancak geriye dönüş tarihi yeni düzenlenen poliçelerde poliçe tarihinden 12 ay öncesi olduğundan davaya konu teşhis ve tedavi tarihlerinin poliçe kapsamında olduğu, teminat limitinin 250.000,00 TL olduğu, davacı, mesleki hizmetini yerine getirmesi nedeni ile zarar gören … Ankara …. İcra Müdürlüğü hesabına yatırılmak üzere 23/02/2016 tarihinde 53.760,00 TL ve 24/02/2016 tarihinde ise 133.450,00 TL toplamda 192.210,00 TL ödeme yaptığı, davacının rücu hakkı kaynağını halefiyet ilkesi, sözleşme ve yasa gereği sigortacıya karşı defi hakkı bulunan davacının, bu hakka dayanarak sigorta şirketine rücu edebileceği, davacı tarafından davalıya 16/03/2016 tarihinde başvuru yapıldığı, ihtarnamenin 22/03/2016 da tebliğ edildiği, meslek sigorta poliçeleri genel şartları kapsamında davalının başvurudan sonra 45 gün geçmesiyle temerrüte düşmüş sayılması gerektiği bu tarihin 09/05/2016 olduğu dikkate alınarak davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Kararda “mahkeme kanalıyla yapılan” ihbarın geçerli olduğundan bahsedilmiş ise de bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere bahsi geçen ihbar dilekçesinin müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, tebliğ edilmeyen bir ihbarın geçerliliğinden söz edilemeyeceği gibi ihbar tarihinin de şirkete tebligatın yapıldığı tarih olduğunu, mahkemece tebliğ tarihi ve ihbar tarihi gözetilmeksizin hüküm kurulduğunu, bu husustaki itirazlarının gözardı edildiğini,Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.2.a maddesi gereği tazminat talebinin sigorta kapsamında karşılanabilmesi için tüm koşulların gerçekleşmesi gerektiğini, tazminat talebine konu olay 01/09/2008’de meydana gelmesine rağmen davanın 31/07/2012’de müvekkili şirkete ihbar edildiğini, poliçede öngörülen 12 aylık ihbar yükümlülüğüne uyulmadığı için Genel Şart hükümleri gereği tazminat talebinin işbu poliçeden karşılanmasının mümkün olmadığını,Talebin reddedilmesinin diğer bir gerekçesinin ise ihbar yükümlülüğüne uyulmaması olup davacı yan her ne kadar tebligatın mahkemece yapılmadığından söz etmişse de ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmesinin sigortalının sorumluluğunda olduğunu, ihbarın iade-i taahhütlü mektupla yada noter kanalıyla ihtarname gönderilerek yapılabileceğini, davacı yan Ankara 4. AHM 2008/420 E. sayılı dosyada ihbar talep ettiğinden ve tebligatın yapılamadığından söz etmişse de müvekkili şirkete 31/07/2012’de yasal süresinden çok sonra ihbar yapıldığını, bu nedenle genel şartlarda yer alan açık hükmü karşısında davanın reddi gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu Sigorta Hukuku Genel Hükümler gereği; gerçekleşmiş bir rizikonun geriye yönelik sigortalanamayacağını, poliçe tanzim tarihinden önce gerçekleşen bir riziko poliçe kapsamında olmayacağı için istisna olarak belirtilemeyeceğini, davacının hadiseyi en geç 04/09/2008 tarihinde öğrenmiş (Ankara 4. AHM 2008/420 E. Sayılı dosyasında davacının cevap dilekçesindeki beyanları) olmasına rağmen poliçenin başlangıç tarihinin 22/09/2008 olduğunu, bu durumda zararın ortaya çıkış tarihi, ihbar tarihi ve rizikodan poliçe öncesinde haberdar olunması karşısında tazminat taleplerinin poliçe kapsamında ödenmesinin mümkün olmadığını,Ayrıca mahkemece temerrüt tarihinin de hatalı değerlendirildiğini, davacı yanın dava dışı hak sahiplerine yaptığı ödemenin içinde olay tarihinden itibaren işleyen faizin de dahil olduğunu, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin ancak ihbar tarihinden işleyecek faizle sorumlu tutulabileceğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, mesleki sorumluluk sigortası ile sigortalı davacı doktorun mesleğini ifa ettiği sırada sebep olduğu ve tazmin ettiği zararın, sigortacı tarafından kendisine ödenmesi istemine ilişkindir.Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “A.1. Sigortanın Konusu” başlıklı maddesinde; “Bu sigorta sözleşmesi ile sigortalının poliçede belirtilen ve ilgili taraflarca konusu tarif edilerek sınırları çizilen mesleki faaliyeti ifa ederken;a) Sözleşme süresi içinde meydana gelen olay sonucu doğan ve sorumluluk hükümleri uyarınca tazmini sözleşme süresi içinde ya da sonrasında talep edilen zararlara karşı veya,b) Sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen olay nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde sigortalıya karşı ileri sürülebilecek taleplere karşı, sözleşmede belirtilen miktara kadar isteme ilişkin makul giderleri de içerecek şekilde teminat verilir. Taraflar, (a) ve (b) bentlerinden birini içerecek şekilde sözleşme yapabilecekleri gibi, her ikisini içerecek şekilde desözleşme yapabilir.”,Yine Genel Şartların “B.1. Rizikonun Gerçekleşmesi” başlıklı maddesinde; “Sözleşmenin;- A.1.’in (a) bendinde belirtilen şekilde yapılması halinde, sigortalının, sözleşme süresi içinde yürüttüğü mesleki faaliyeti dolayısıyla, gerek sözleşme dönemi gerekse sözleşmenin bitiminden itibaren iki yıl içinde başkalarının zarara uğraması sonucunda,- A.1.’in (b) bendinde belirtilen şekilde yapılması halinde bir yıldan az olmamak kaydıyla sözleşme yapılmasından önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen olaya bağlı olarak;a) Sigortacının bilgisi ve yazılı muvafakati dahilinde olmak koşuluyla sigortalı tarafından ödeme yapılması veya, b) Sigortacının, sigortalıya ayrıca hukuki yardımda bulunmayı da üstlendiği mesleki sorumluluk sigortalarında, tebligat ile davanın veya hukuki takibin öğrenilmesiyle,c) Zararın gerçekleştiğinin ve bu zararın sigortalının sorumluluğundan kaynaklandığının mahkeme tarafından karar altına alınması hallerinde riziko gerçekleşmiş olur.” hükmü yer almaktadır. Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2008/420 E. sayılı dosyası; Davacılar … tarafından, … ile … Ltd. Şti. hakkında, davacılardan …’ın tırnak batması şikayetiyle hastaneye başvurması neticesinde, doktor … tarafından 01/09/2008 tarihinde ameliyat edildiğini, 4 gün sonra parmağında kangren oluşması nedeniyle yeniden hastaneye başvurduğunda, operasyon bittikten sonra çıkartılması gereken turnikenin unutulduğunun fark edildiğini, bu nedenle …’in parmağını kaybettiğini, olay nedeniyle …’in maddi, … ile birlikte anne, baba ve kardeşi olan diğer davacıların manevi zarara uğradıkları belirtilerek, 23/10/2008 tarihinde maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açılmıştır. Söz konusu ameliyat 01/09/2008 tarihinde gerçekleştirilmiş, turnikenin unutulduğu ise hastanın 04/09/2008 tarihinde hastaneye müracaat etmesi sonucu fark edilmiştir. Söz konusu tarihte doktor …’in hastaneye gelmediği ancak tanık ifadelerine göre kendisinin aranarak aynı gün durumdan haberdar edildiği anlaşılmaktadır. Hastanın parmağının kurtarılmasına yönelik çeşitli hastanelerde yapılan tedavi işlemlerinin sonuç vermemesi üzerine 23/09/2008 ampute edilmiştir.Dosyada … dava dilekçesi 08/04/2009 tarihinde tebliğ edilmiş, … vekili tarafından 11/05/2009 tarihli cevap dilekçesi sunulmuştur. … vekilinin cevap dilekçesinde; “04/09/2008 günü davacının ağabeyi … cep telefonundan müvekkili arar ve parmakta ameliyat anında takılan lastiğin kaldığı, parmağın iyi olmadığını söyler. Bunun üzerine … Hastanesine gittiklerini, oradan da Numune Hastanesine gittiklerini söyler. Müvekkil o gün raporlu ve istirahatte olduğu halde hemen Numune Hastanesine gider ve parmağa bakar. Hasta davacı, parmağın ilk açıldığında daha şişkin olduğunu şimdi ise biraz daha indiğini söyler…” şeklinde beyanı uyarınca … olaydan 04/09/2008 günü haberdar olduğu sabittir. Ayrıca cevap dilekçesinde mesleki sorumluluk sigortası mevcut olduğundan … AŞ’nin davaya katılması ve bu şirkete tebligat çıkartılması da talep edilmiştir. Sigorta şirketine çıkartılan tebligatın 07/08/2009 tarihinde iade edildiği, … vekilinin 07/12/2009 tarihli dilekçesi ile sigorta şirketinin adresini bildirerek tebligat çıkartılmasını talep ettiği ancak tebligat çıkartılmadığı, sigorta şirketine ihbar dilekçesinin 31/07/2012 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir. Mahkemece Ortopedi Ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda; hasta …’ın tırnak batması şikayeti nedeniyle … Hastanesine müracaat ettiği, genel cerrah Op. Dr. … tarafından ameliyat edildiği, sağ ayak birinci parmakta tırnak yatağı revizyonu yapıldığını, operasyon sırasında kanama olmaması için kullanılan lastik turnikenin operasyon bittikten sonra çıkarılmadığı ve 4 gün süresince kaldığı, bunun sonucunda sağ ayak birinci parmakta dolaşımın bozulduğu, iskemik kangren başladığı, turnikenin unutulduğunun 4 gün sonra hastanın yeniden hastaneye gelmesiyle fark edildiği, bu hatanın düzeltilmesi için hastaya ameliyat önerildiği, ancak kabul edilmediği, hiperborik oksijen tedavisi uygulandığı, tıbbi olmayan tedavi yöntemlerinin de uygulanması nedeniyle hastanın 1.parmağının kanlılığını kaybettiği, nekroz geliştiği, ampute edildiği, parmakta turnike unutulmasının tıbbi hata olduğu belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde 26/12/2012 tarihli 2008/420 E. 2012/638 K. sayılı kararı ile; 1-Maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 29.165,12 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 01/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile … için 75.000,00 TL, babası … ile annesi … için ayrı ayrı 25.000,00 TL, kardeşi … içinde 20.000,00 TL olmak üzere toplam 145.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 01/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Söz konusu karar Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25/11/2015 tarihli 2014/39355 E. 2015/34519 K. sayılı ilamı ile onanmış, taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulmadığından 12/02/2016 tarihinde kesinleşmiştir. Poliçe; … A.Ş. tarafından 22/09/2008-2009 tarihlerini kapsar şeklinde “Sağlık Uzmanları Bireysel Riskler Sigorta Poliçesi” düzenlenmiştir. Poliçenin düzenlenme tarihi 22/09/2008’dir. Davacının sigortalı olarak yer aldığı poliçede, mesleki sorumluluk teminat limiti 250.000,00 TL belirlenmiş, poliçenin Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları ile Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına tabi olduğu belirtilmiştir. Poliçenin Mesleki Sorumluluk Sigortası bölümü; “1.Sigorta Konusu; Bu sigorta ile sigortacı; sigortalının poliçede belirtilen tıp doktoru sıfatıyla vermekte olduğu mesleki hizmetleri, kusurlu olarak gereği gibi yerine getirmemesinden ötürü hastanın ruhsal veya bedensel sağlığının bozulması veya ölümü dolayısıyla sigortalıya karşı ileri sürülecek tazminat taleplerinin sonuçlarına karşı sigortalıyı poliçede belirtilen teminat limitine kadar aşağıda yazılı özel şartlar ile ekli Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.1.maddesi (b) fıkrası hükümlerine göre sigorta eder.2.Teminat Kapsamı; a) Bir tazminat talebinin bu sigorta kapsamında sigortacı tarafından karşılanabilmesi için;-Poliçede belirtilen sigorta süresi içinde veya geriye dönüş tarihinden önce olmamak kaydı ile poliçe başlangıç tarihinden önce gerçekleşen ve sigortalının sorumluluğunu gerektiren bir olay dolayısıyla poliçe süresi içerisinde meydana gelmiş olan bir zararla ilgili bulunması ve -Tazminat talebinin sigorta süresi içinde veya sigorta süresinin sona ermesini izleyen 12 ay zarfında (uzatılmış bildirim süresi) sigorta şirketine iadeli taahhütlü mektupla yazılı olarak bildirilmiş bulunması Zorunludur. Bu koşulların tamamı hep birlikte gerçekleşmediği sürece, sigortacının sorumluluk sigortası kapsamında hiçbir ödeme yükümlülüğü doğmaz. b) Geriye dönüş tarihinden önce konulmuş teşhis veya uygulanan tedaviden kaynaklanan zararlar ve bundan dolayı ileri sürülecek tazminat talepleri teminat kapsamı dışındadır. Geriye dönüş tarihi, yeni düzenlenen poliçelerde poliçe başlangıç tarihinden 12 ay öncesi, ara vermeden yenilenen poliçelerde ise, ilk düzenlenen poliçenin başlangıç tarihinden 12 ay öncesidir.” şeklinde düzenlenmiştir. Davacı doktor ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen poliçede sigorta konusu, sigortalının poliçede belirtilen tıp doktoru sıfatıyla vermekte olduğu mesleki hizmetler dolayısıyla, sigortalıya karşı ileri sürülecek tazminat taleplerinin sonuçlarına karşı, sigortalıyı poliçede belirtilen teminat limitine kadar poliçe özel şartları ve Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.1.maddesi (b) fıkrası hükümlerine göre sigorta etmektir. Bu durumda davalı sigorta şirketi gerçekleşen zarardan sigortalısı doktorun kusuru oranında sorumlu olacaktır. Ancak bunun için belli şartların sağlanması gerekmektedir. Zira poliçede “Teminat Kapsamı” başlıklı bölümde belirtilen koşulların tamamı hep birlikte gerçekleşmediği sürece, sigortacının ödeme yükümlülüğünün doğmayacağı ifade edilmiştir. Dava konusu poliçenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’da sorumluluk sigortalarına ilişkin hükümler yer almamaktadır. Sorumluluk sigortalarına ilişkin hükümler 6102 sayılı TTK ile getirilmiş ve TTK’nın 1473 vd maddelerinde düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nın “Sözleşmenin Konusu Ve Kapsamı” başlıklı 1473/1.maddesi; “Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.” şeklindedir. Poliçenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 1279.maddesinde; “Mukavelenin yapıldığı sırada sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleşmiş olduğunu yahut sigortacı rizikonun gerçekleşmesi imkanı kalmadığını bilmekte iseler sigorta mukavelesi hükümsüzdür; şu kadar ki; birinci halde sigortacı sigorta primini isteyebilir.” hükmü yer almaktadır. 6102 sayılı TTK’nın “Geçmişe Etkili Sigorta” başlıklı 1458.maddesinde ise benzer şekilde; “Sigorta, sigorta koruması sözleşmenin yapılmasından önceki bir tarihten itibaren sağlanacak şekilde yapılabilir. Ancak, rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin ortadan kalkmış olduğu, sözleşmenin yapılması sırasında, sigortacı ile sigorta ettiren ve sigortadan haberi olmak şartıyla, sigortalı tarafından biliniyorsa sözleşme geçersizdir. Rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin ortadan kalktığının sigorta ettiren veya sigortalı tarafından bilinip sigortacı tarafından bilinmediği durumlarda, sigortacı sözleşme ile bağlı olmamakla birlikte, ödenmesi gereken primin tamamına hak kazanır.” hükmüne yer verilmiştir. Kanun’da, mal sigortalılarına ilişkin getirilen bu hüküm, TTK’nın “Sorumluluk Sigortalarına Uygulanacak Hükümler” başlıklı 1485.maddesinin atfıyla sorumluluk sigortaları yönünden de aynen geçerlidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/03/2021 tarihli 2020/11-655 E. 2022/1349 K. sayılı kararında; “…Sorumluluk sigortaları, TTK’nın 1473 ve devamındaki maddelerde detaylı olarak düzenlenmiş ilk kısımda sorumluluk sigortalarına dair genel şartlar, ikinci kısımda ise zorunlu sorumluluk sigortalarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.Sorumluluk sigortaları, sigorta ettirene veya başkası lehine sigorta hâlinde sigortalıya, zarar gören kişi tarafından tazminat istemi yöneltilmesine karşı koruma sağlayan sigortalardır. Sigortacı koruma sağlama edimi gereğince sigorta ettirenin mal varlığında gerçekleşen ve gerçekleştiği öne sürülen belirli bir sorumluluk sebebi dolayısıyla ortaya çıkmış olan parasal yükü karşılamaktadır. Başka bir deyişle zarar sigortası niteliğinde olan sorumluluk sigortalarında da sigortacı ancak sigorta ettirenin malvarlığında bir kötüleşmeye veya kötüleşme tehdidine maruz kaldığı takdirde koruma edimini yerine getirecektir.Tüm sigorta sözleşmelerinde olduğu gibi sorumluluk sigortası sözleşmesinde de riziko; gerçekleşip gerçekleşmeyeceği veya ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan, ancak gerçekleşmesi hâlinde zarar veya ekonomik bir ihtiyaç doğuran olaydır. Rizikoyu teşkil eden olay, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olamaz (TTK m. 1404). Ancak sorumluluk sigortalarında rizikonun tespiti diğer sigortalara nazaran daha karmaşık bir yapıya sahiptir; zira sorumluluk sigortalarında riziko, sigorta koruması altına alınan kişinin sıfatı, etkinlikleri ve özellikleri gibi hususlar dikkate alınarak belirlenir. Bu yüzden sorumluluk sigortaları en fazla çeşidi bulunan sigorta olup, çok farklı gereksinimler için farklı ürünler ortaya çıkmıştır (Ünan, Samim: Türk Ticaret Kanunu Şerhi Sigorta Hukuku C. II, İstanbul, 2016, s. 267).Bütün sorumluluk sigortalarında sigorta teminatı belirli bir süre ve belirli bir coğrafya ile sınırlı olarak verilmektedir. Başka bir deyişle sigorta korumasından yararlanabilmek için rizikonun sözleşmede öngörülen süre zarfında ve yine sözleşmede öngörülen coğrafi sınır dâhilinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu kapsamda sorumluluk sigortaları alanında rizikonun zaman bakımından sigorta korumasına dâhil sayılmasına ilişkin değişik esaslar ortaya çıkmıştır. Bunların arasında ülkemizde de yaygın şekilde kullanılan “olay”, “zarar” ve “talep” esaslarına tabi sözleşmeler ön plana çıkmaktadır (Ünan, s. 268).Olay esasına göre kurulmuş sorumluluk sigortası sözleşmelerinde sigortacının koruma sağlama edimi olayın (sigorta ettirenin sorumluluğuna yol açan veya açtığı öne sürülen hukuka aykırı davranışın) sigorta süresi içinde meydana gelmiş olmasına; zarar esasına göre kurulan sözleşmelerde ise zararın sigorta süresi içinde ortaya çıkmış bulunmasına bağlıdır. TTK’nın 1473/1. maddesinde taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, sorumluluk sigortalarında riziko anı için olay esasını benimsemiştir. Anılan madde; “Sigortacı sorumluluk sigortası ile sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere olay esaslı sigortalarda zararın ne zaman gerçekleştiği önem taşımamakta, sadece zarara sebep olan olayın sözleşme süresi içinde (veya geçmişe etkili sigorta teminatı söz konusu ise olayı bilmemek kaydıyla bu süre içinde) meydana gelmesi aranmaktadır. Başka bir deyişle olay esaslı sorumluluk sigortalarında olay sözleşme süresi içerinde gerçekleşmiş ise zarar ve tazminat talebi sigorta sözleşmesinin süresinden sonra söz konusu olsa dahi teminat kapsamında kalmaktadır. Bu aşamada vurgulanması gerekir ki; sorumluluk sigortasında rizikonun gerçekleşme anı “olay”, “zarar” veya “talep” esaslarından biri üzerine kurulmuş olabileceği gibi karma şekilde de sözleşme içeriğine dâhil edilmiş olabilir. Talep esasına (claims made) göre kurulan sorumluluk sigortası sözleşmelerinde riziko, zarar gören tarafından sigorta ettiren aleyhine talepte bulunulduğu anda gerçekleşmiş sayılmaktadır. Bu sözleşmelerde sözleşme süresi içinde sigorta ettirene karşı ileri sürülmüş olan talebin sözleşme kurulmadan önce meydana gelen bir olay veya zararla ilgisi olması mümkündür. Bu sözleşmelerde yıllar önce gerçekleşen bir olaydan dolayı yıllar sonra ortaya çıkan zarar nedeniyle sigorta ettirenden sözleşme süresi içinde talepte bulunulması imkânı vardır. Bu durum sigortacı açısında öngörülemezlik içerdiği için bu tür sorumluluk sigortalarında zarar ve zararı doğuran olay bakımından “geçmişe etki tarihi” öngörülmekte ve sigortacı bu tarihten daha önceki olaylarla ilgili talepleri koruma dışında bırakmaktadır. Geçmişe etki tarihi, talep (yani burada riziko) bakımından değil sadece sorumluluğa yol açan olay veya zararlar bakımından rol oynamakta geçmişe etki tarihi içinde ve fakat sözleşme kurulmadan önce ileri sürülen talepler (rizikolar) koruma dışında kalmaya devam etmektedir. Bu açıdan sadece sorumluluğa yol açan olay ve zararlara ilişkin olarak geçmişe etkili tarihi içeren talep esasına dayalı sorumluluk sigortaları “geçmişe etkili sigorta” olarak nitelendirilemez (Ünan, Samim: İsteğe Bağlı Genel Sorumluluk Sigortasında Riziko, İstanbul, 1998, s. 32). Talep esasına göre kurulan bu sözleşmelerde zararın mutlaka sigorta ettirenden ihtar, icra takibi veya mahkeme yoluyla talep edilmesi gerekmemektedir. Zarar gören sözlü olarak da zararını talep edebileceği gibi, zarar görenin olayı ve zararı sorumlu olduğundan bahisle sigorta ettirene bildirmesi de zararın talep edildiği anlamına gelmektedir. Bununla birlikte TTK’nın 1486. maddesinde emredici niteliği vurgulanan aynı Kanun’un “Geçmişe Etkili Sigorta” başlıklı 1458. maddesinin ikinci cümlesi gereğince kural olarak sigorta sözleşmesinin yapıldığı sırada gerçekleşmiş olan ya da gerçekleşme ihtimali ortadan kalkmış olan riziko sigorta edilemez. Anılan düzenleme; “Ancak, rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin ortadan kalkmış olduğu, sözleşmenin yapılması sırasında, sigortacı ile sigorta ettiren ve sigortadan haberi olmak şartıyla, sigortalı tarafından biliniyorsa sözleşme geçersizdir.” hükmünü haizdir. Buna göre sigorta ettiren, sigortadan faydalanan kimse ile sigortacı, sözleşmenin yapıldığı sırada rizikonun gerçekleştiğini veya gerçekleşme ihtimalinin olmadığını bilmiyorsa sözleşme geçerli olacak, aksi hâlde sözleşme geçersiz olacaktır. Başka bir deyişle sigorta ettiren sigorta yapıldığı sırada rizikonun gerçekleşmiş olduğunu biliyorsa kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım, sigorta sözleşmesinin bütünüyle geçersiz sayılmasıdır. Dolayısıyla burada “sözleşmenin konusunun objektif olarak imkânsız hâle gelip gelmediği” değil, “tarafların sübjektif bilgisi dâhilinde ifasının mümkün olup olmadığı” tek başına önem taşımaktadır. Ayrıca sigortacı veya acentesi rizikonun gerçekleşme ihtimalinin kalmadığını sözleşme kurulurken biliyorsa ve buna rağmen sözleşmeyi yapmış olsa dahi sözleşme yine de hükümsüz sayılmaktadır. Dolayısıyla sorumluluk sigortalarında da sözleşmenin kurulduğu esas (olay, zarar veya talep) itibariyle rizikonun gerçekleşme anı sözleşme süresinden önce ise ve sigorta ettiren de bu durumu biliyorsa sözleşme hükümsüz olacaktır.Sorumluluk sigortasının bir türü olan mesleki sorumluluk sigortası ile belirli bir öğrenim sürecinden geçerek meslek sahibi olmuş kişilerin mesleki faaliyetleri sırasında üçüncü kişilere verdikleri zarardan doğan sorumluluğu sigorta himayesi kapsamına alınmaktadır. Gerçekten de uzmanlık gerektiren meslekleri icra eden kişilerin icra ettikleri mesleğin mahiyeti ve türü ne olursa olsun, mesleğin icrası sırasında neden olunan zararlardan doğabilecek olan sorumlulukları dolayısıyla tazminat talebiyle karşılaşma rizikosunun, sorumluluk hukuku prensiplerinden taviz vermeksizin, sigorta himayesine alınması en uygun çözümdür. Mesleki sorumluluk sigortaları, sağlık ile ilgili meslekler, yapı ve yapım ile ilgili meslekler, hukukçular, ticari ve malî işlerle ilgili meslekler gibi geniş bir alana yayılmıştır.Avukatlık mesleki sorumluluk sigortası için de uygulanacak olan Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları, tarafların anlaşmasına göre olay ve talep esasları gözetilerek iki farklı şekilde sigorta sözleşmesi yapılmasına olanak tanımaktadır. Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.1.a. maddesinde olay esaslı yapılan sigorta sözleşmeleri ile “sözleşme süresi içinde meydana gelen olay sonucu doğan ve sorumluluk hükümleri uyarınca tazmini sözleşme süresi içinde ya da sonrasında talep edilen zararlara karşı” teminat sağlanmakta; A.1.b. maddesinde ise talep esaslı yapılan sigorta sözleşmeleri ile “sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen bir olay nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde sigortalıya karşı ileri sürülebilecek taleplere karşı sözleşmede belirtilen miktara kadar isteme ilişkin makul giderleri de içerecek şekilde” teminat sağlanmaktadır. Taraflar bu iki durumdan birini içerecek şekilde sözleşme yapabilecekleri gibi her ikisini içerecek şekilde de sözleşme yapabilirler.Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında ilk olarak 26.04.2011 tarihli Avukatlık Mesleki Sigorta Poliçesinin düzenlendiği, sigortanın başlangıcının 26.04.2011 günü ve saat 12:00, bitiminin ise 26.04.2012 günü ve saat 12:00 olarak belirlendiği, sözleşmenin talep esasına (claims made) dayalı olarak yapıldığının özellikle belirtildiği, bu itibarla sözleşmenin Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.1.b maddesi kapsamında koruma sağladığı, ayrıca poliçe başlangıç tarihinden beş yıl öncesi için geriye dönüş tarihi olarak 26.04.2006 tarihinin belirlendiği ve beş yıl önce yapılan ihmal ve hatalı davranışlar neticesindeki olayların teminat kapsamına alındığı, anılan poliçe vadesinin 26.04.2012-26.04.2013 ve 26.04.2013-26.04.2014 şeklinde uzatılarak davacının aynı poliçe kapsamında sigortalılığının devam ettiği anlaşılmaktadır.Dava konusu sigorta poliçesinin “İstisnalar” başlıklı bölümünün “Önceden Edinilmiş Bilgiler/Olaylar” başlıklı maddesinde mevcut; “Önceden yapılmış veya hali hazırdaki bir Talep veya bir Talep’e neden olabilecek herhangi bir durumun poliçe başlangıç tarihinden önce Sigortalı tarafından makul olarak bilindiği haller istisna edilmiştir;” şeklindeki düzenleme tarafların kabulündedir. Bu itibarla taraflar arasındaki sözleşme talep esasına göre yapılmış, buna karşılık geriye dönüş süresi içinde gerçekleşen olayların sigortalı tarafından öğrenilmesi hâli teminat kapsamı haricinde bırakılmıştır. Başka bir deyişle geriye dönüş tarihi içerisinde olayın öğrenilmesiyle birlikte söz konusu olaydan kaynaklanan ve sözleşme süresi içerisinde talep edilen tazminat talepleri teminat kapsamına alınmamıştır. Öte yandan geriye dönüş süresi içerisinde olayın öğrenilmesiyle birlikte ayrıca zarar da sigorta ettirenden talep edilmişse, riziko sözleşme tarihinden önce gerçekleşmiş olacağından zaten sözleşme de TTK’nın 1458. maddesi gereğince hükümsüz olacaktır.Davacı tarafından dava dışı müvekkili adına 10.05.2010 tarihinde Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde önalım davası açıldığı, davacı tarafından hatalı olarak pay satışı yapan paydaşlardan biri hakkında önalım talebinde bulunulduğu, açılan dava sonrasında Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.09.2010 tarihli ve 2010/621 E., 2010/1281 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne dair kararın davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.03.2011 tarihli ve 2010/12541 E., 2011/3534 K. sayılı bozma kararı ile bahse konu hatanın tespit edildiği, bozma kararının davacı tarafa 25.04.2011 tarihinde tebliğ edildiği ve anılan bozma kararına karşı davacı tarafından 26.04.2011 tarihinde beyan dilekçesi sunulduğu, taraflar arasında aynı tarihte saat 16.39’da dava konusu sigorta poliçesinin düzenlendiği dosya kapsamı ile sabittir. Her ne kadar mahkemece, bozma ilamının davacı tarafa bu tarihte tebliğ edildiği ve davacı tarafından öğrenildiğine dair herhangi bir belge bulunmadığı, bu nedenle davacı tarafın bozma ilamını 26.04.2011 tarihinde öğrendiklerine dair beyanına itibar etmek gerektiğinden TTK’nın 1401. maddesi ve sigorta poliçesinde başlangıç tarihinin 26.04.2011 saat 12.00 olarak belirtilmesi nedeniyle sigorta sözleşmesinin yürürlüğünün 26.04.2011 günü saat 12:00’da başladığının kabul edilmesi gerektiği, bu hâliyle sigorta sözleşmesinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra düzenlendiği hususunun davalı tarafça ispat edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de; davacının hatasını tespit eden Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.03.2011 tarihli ve 2010/12541 E., 2011/3534 K. sayılı bozma kararının davacıya 25.04.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olması, anılan bozma kararına ilişkin beyanları içeren dilekçenin dava konusu sigorta sözleşmesinin imzalandığı 26.04.2011 tarihinde mahkemesine sunulmuş olması ve sigorta poliçesinin 26.04.2011 günü saat 16.39’da düzenlenmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının, hayatın olağan akışı içerisinde tazmin talebine konu olayı sigorta poliçesinin düzenlenmesinden önce makul olarak bildiği/bilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Bu durumun aksinin, başka bir anlatımla sigorta sözleşmesinin düzenlenmesinden önce tazmin talebine konu olayın gerçekleştiğinin olağan akıştan farklı olarak davacı tarafından bilinmediği hususunun ispat yükü davacı üzerinde olup bu olgu, dosyadaki mevcut delil durumu itibariyle davacı tarafından ispat edilememiştir.Öte yandan olayın davacı tarafından öğrenilmesi ile birlikte davacının gerekli olan tüm işlemleri yapması, kusurlu olduğunu baştan kabul etmesi ve nihayetinde daha sonra talep edilen tazminatı doğrudan ödemesi karşısında hatanın ortaya çıktığı Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 22.03.2011 tarihli ve 2010/12541 E., 2011/3534 K. sayılı bozma kararı ile davacının, ayrıca zararın da talep edilebileceğini bildiği/bilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Zira avukat olan davacının işinin niteliği gereği, yapılan hatanın sonucu olarak ortaya çıkan zararı kendisinin ödeyeceğini bilmesi gerekmektedir.Bu itibarla dava konusu sigorta sözleşmesinin akdedilmesinden önce, sözleşmenin geriye dönüş süresi içerisinde gerçekleşen tazmin talebine konu olaydan davacının, sözleşmenin kurulduğu tarihten önce haberdar olduğu kabul edilmekle davacının talebi, poliçenin “İstisnalar” başlıklı bölümünün “Önceden Edinilmiş Bilgiler/Olaylar” başlıklı maddesi gereğince teminat kapsamı dışındadır. Bunun yanında yukarıda da belirtildiği üzere zararın talep edilebileceğini bilinmesi gerektiği de kabul edildiğinden talep esaslı düzenlenen sigorta sözleşmesinde riziko, sözleşme öncesinde gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bu hususun sigorta ettiren tarafından da bilindiği gözetildiğinde, taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi TTK’nın 1486. maddesindeki yollamayla uygulanacak olan aynı Kanun’un 1458. maddesi gereğince hükümsüz olduğundan eldeki davanın sözleşmenin hükümsüz olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.” şeklinde kararı ile, mesleki sorumluluk sigortasına ilişkin genel bilgiler açıklanmış ayrıca rizikonun sözleşme tarihinden önce gerçekleştiğinin sigorta ettiren tarafından bilinmesi halinde, TTK’nın 1458.maddesi uyarınca poliçenin hükümsüz olacağına işaret edilmiştir. Dava konusu olayda ise, davacının tazminat ödemesine sebep olan olay 01/09/2008 tarihinde yapmış olduğu ameliyat sonucunda gerçekleşmiş, davacı olaydan 04/09/2008 tarihinde haberdar olmuş, dava konusu poliçe 22/09/2008 tarihinde tanzim edilmiştir. Yukarıda yer verilen emsal nitelikte YHGK kararında da ifade edildiği gibi davacının mesleği itibariyle, yapmış olduğu hata sonucu oluşan zararın kendisinden talep edileceğinin bilincinde olması gerekmektedir. Bu kapsamda olay değerlendirildiğinde ise rizikonun, poliçenin tanzim tarihi olan 22/09/2008 tarihinden önce 04/09/2008 tarihinde gerçekleştiği ve davacının da rizikodan haberdar olduğu, tespit edilen bu durum karşısında TTK’nın 1486. maddesinin yollamasıyla aynı Kanun’un 1458. maddesi uyarınca, dava konusu rizikonun poliçe kapsamında olmadığı ve bu nedenle davanın reddinin gerektiği kanaatine varıldığından, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde yeniden hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2020 tarihli 2018/45 E. 2020/783 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve DAİREMİZCE YENİDEN HÜKÜM TESİS EDİLMESİNE,a-Davanın REDDİNE, 2-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden;a-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85 TL harcın, peşin alınan 3.282,47 TL harçtan mahsubu ile kalan 3.012,62 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,c-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,d-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemizin karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/4 maddesi uyarınca 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 3-İstinaf yargılama giderleri yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 3.282,50 TL’den mahsubu ile bakiye 3.012,65 TL’nin davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, c-Davalının yapmış olduğu 471,65 TL (istinaf harç ve posta masrafı) istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, e-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/10/2023