Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/832 E. 2021/691 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/832
KARAR NO: 2021/691
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/745
KARAR NO: 2020/600
KARAR TARİHİ: 16/10/2020
DAVA: 4054 Sayılı Kanun’dan Kaynaklanan Tazminat
KARAR TARİHİ: 23/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankadan 01/04/2009 tarihinde 24 ay vadeli 33.750,00 TL, 09/08/2020 tarihinde 36 ay vadeli 233.000,00 TL ve 06/06/2011 tarihinde 30 ay vadeli 49.000,00 TL taksitli kredi kullandığını, Rekabet Kurulu Başkanlığının 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararında davalı bankanın da aralarında bulunduğu bir kısım bankaların 2007 ile 2011 yılları arasında mevduat kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Kanun’un 4 maddesini ihlal ettiklerinin tespit edildiğini, bankaların kendi aralarında 21/08/2007-22/09/2011 döneminde kurdukları uyum ve eylem birliği içinde hareket ettikleri için müvekkil daha düşük faiz oranıyla kredi kullanma imkanı varken daha yüksek faiz ile kredi kullandığı için zarara maruz kaldığını, müvekkilin uğramış olduğu zararın tespiti ile 4054 sayılı Kanun’un 57.ve 58 m. göre davalı bankanın müvekkilin zararını tazmin etmesi gerektiğini belirterek, müvekkilinin uygulanan yüksek faiz nedeniyle zararının tespiti ve zararın doğduğu tarihten itibaren şimdilik 1.000,00 TL’nin 3 katı tutarında tazminatın en yüksek ticari faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tazminat isteminin zaman aşımına uğradığını, Ankara 2. İdare Mahkemesi kararının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması gerektiğini, Rekabet Kurulu Kararında ticari kredilere ilişkin bir tespitin bulunmadığını, Rekabet Kurulu Kararında 12 bankanın faiz oranı konusunda uzlaştıklarının somut olarak ortaya konulamamış olduğunu, davacı davasında talep ettiği zararının varlığını ispat edemediğini belirtilerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…davanın kullanılan kredilerden dolayı tahsil edilen fazla faiz miktarları nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini talebiyle açıldığı, davacı şirket ile davalı banka arasında farklı tarihlerde üç adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda, davacı şirkete 01/04/2009-01/06/2011 tarihleri arasında üç adet taksitli ticari kredi kullandırıldığı, Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarih ve 13-13-198-100 sayılı kararıyla davalı bankanın da aralarında bulunduğu 12 banka hakkında inceleme ve soruşturma yapıldığı, Rekabet Kurulu kararında geçen kredi türlerinin konut, taşıt, ihtiyaç kredileri olduğu, davacıya kullandırılan kredilerin taksitli ticari kredi olması nedeniyle kredilerin türleri itibariyle örtüşmediğinden, davacıya kullandırılan kredilerin Rekabet Kurulu kararında geçen krediler ile mukayese edilmesinin mümkün gözükmediği, Rekabet Kurulu kararının içerik özü itibariyle tüketici niteliğindeki bireylere kullandırılan konut, ihtiyaç, taşıt kredileri ile kredi kartı hizmetlerini kapsadığı, davacıya kullandırılan ticari nitelikli kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeceği yönünde görüş bildirildiği, bilirkişi raporunun tespit ve değerlendirmeler bakımından dosya kapsamına ve denetime uygun bulunduğu, davacı şirket, ticari kredilere dayalı olarak rekabet kurulu kararı nedeniyle fazladan ödediği faiz bedelleri nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararın tazminini talep etmekte ise de, Rekabet Kurulu kararının içeriği itibariyle tüketici kredilerini kapsadığı, davacıya kullandırılan ticari nitelikli kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeceği, yine Türk Ticaret Kanunun ticari işlerde faiz oranın serbestçe belirleneceğine yönelik 8. Maddesi amir hükmüne göre de ticari kredilerin Rekabet Kurulu kararı kapsamında değerlendirilemeyeceği…” gerekçesiyle davanın reddine miktar itibariyle KESİN OLARAK karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Usule, kanuna ve hakkaniyete aykırı kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF TALEBİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ KARARI Mahkemece 23/10/2020 tarihli kararı ile; “Dosyanın tetkikinde mahkememizin 16/10/2020 tarihli ve 2017/745 Esas, 2020/600 Karar sayılı kararın kesin olarak verilmiş olduğu görülmekle HMK.nun 346. maddelerine göre istinaf talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ KARARINA İLİŞKİN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Emekli banka müdürü bilirkişi tarafından düzenlenen raporun hükme esas alınamayacağını, kurul kararının ticari kredileri kapsamadığı görüşünün hatalı olduğunu, mahkemenin fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını dikkate almadan karar verdiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, 4054 sayılı yasadan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin 3 katı tutarında tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş ve dava değerini 1.000,00 TL olarak belirterek, bu miktar üzerinden harç yatırmıştır. Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı dava, kısmi dava olarak adlandırılmaktadır. Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmü yer almaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında yer alan “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.” düzenlemesi ise 11/04/2015 tarihli, 29323 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 01/04/2015 tarihli 6644 numaralı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2. maddesinde “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.”, aynı yasanın “Parasal sınırların artırılması” üst başlığı ile Ek Madde 1’de, “(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. (2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükümleri yer almaktadır. İstinaf incelemesine konu kararın verildiği tarih 16/10/2020, dava değeri 1.000,00 TL’dir. Ancak 01/01/2020-01/01/2021 tarihleri arasında istinaf kanun yoluna başvuru için parasal sınır 5.390,00 TL olarak belirlenmiştir. Yani bu miktarın altında olan kararlar kesin olup, istinafa konu kararın verildiği tarih itibariyle kararın kesin olduğu tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 346.maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasanın 352/1.b maddesi gereğince, istinaf mahkemesince karar verilir. İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/10/2020 tarihli 2017/745 E. 2020/600 K. sayılı kararı davanın reddine kesin olarak karar verilmiş, istinaf başvurusu üzerine ise 23/10/2020 tarihli istinaf talebinin değerlendirilmesi kararı ile dava değeri itibariyle karar kesin olduğundan, istinaf isteminin reddine karar verilmiş olup, verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında, kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle, İlk Derece Mahkemesinin istinaf isteminin reddi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan 6100 sayılı HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.l bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının, Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın, davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yapılan masrafların, davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341/2 ve 352/1.b bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/06/2021