Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/826 E. 2021/664 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/826
KARAR NO: 2021/664
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1117 Esas
KARAR NO: 2017/795
KARAR TARİHİ: 03/10/2017
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ:23/06/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davacı vekili, davalı yüklenici firma çalışanı tarafından müvekkili ve yüklenici firma olan davalı aleyhine açılan kıdem tazminatı ve diğer alacaklar talepli tazminat davasında verilen kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleştiğini, kesinleşen ilama ilişkin olarak Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibi üzerine müvekkili şirket tarafından 8.389,77-TL ödeme yapıldığını, yapılan ödeme üzerine rücu haklarının doğduğunu bildirerek 8.389,77-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesi ile; kendisi ve müvekkili aleyhine İstanbul İş Mahkemesi’nde açılan davada davacının, kendi sürekli çalışanları olan kişileri tanık olarak dinlediğini ve beyanlarını gerçek olmamasına karşın davacının hiçbir itirazda bulunmadığını, bu nedenle müvekkili ile davacının birlikte tazminata mahkum edilmiş olduğunu, davacı ile müvekkili arasında 2007-2008 arasında bir yıllık sözleşme imzaladığını ve müvekkilinin bir yıllığına davacının sözleşmeye konu işlerini üstlendiğini, 20.11.2008 yılında ise dava dışı olan işçi müvekkili şirketten ayrılarak davacının yeni sözleşme yapmış olduğu … A.Ş çalışmaya başladığını, aslında bir yıl dışında kalan süre zarfında ise işçinin davacının işinde fakat başka bir taşeronla çalıştığını, dava dışı davacının haklı olduğu düşünülse bile dava dışı işçinin müvekkili şirkette bir yıl bile çalışmamış olduğu ve bunun dışında kalan sürede ise her ne kadar davacının işini yapmış ise de davacının başka taşeronlarla yapmış olduğu sözleşme çerçevesinde çalıştığını, bu sürelerden müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, yine müvekkili şirket tarafından fazla mesai yaptırılmamasına karşın davacı şirket çalışanı ve yine işin başında olan işin yürütülmesini sağlayan davacı çalışanlarınca dava dışı işçilere sürekli fazla mesai yaptırılmış buhların bedelini müvekkiline ödemek için bu durumun gizlendiğini, ancak iş mahkemesinde görülen davada ise işçilerin sürekli fazla mesai yaptığına ilişkin tanık ettiklerini, halbuki sözleşme gereğince yapılan fazla mesailerin müvekkiline ödenmesi şart olup, ancak işçileri çalıştıran ve başında duran kişinin davacı çalışanı olduğundan bu durumun müvekkilinden gizlendiğini ve müvekkiline hiçbir şekilde fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilinin ancak bu durumu iş mahkemesinde görülün davalarda öğrendiğini, davacının kötü niyetli davranışının haksızlığını açıkça ortaya koyduğunu, bu nedenle huzurda açılan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” İstanbul 3. İş Mahkemesinin 2012/337 Esas sayılı dava dosyası ile davalı …’nin çalışanı … Ltd.. Şti. ve davacı … aleyhine işçilik alacaklarının tahsili davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda 12/06/2012 tarihli ve 2012/337-397 sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiği ve kararın temyiz incelemesinden geçerek onandığı, mahkeme ilamının davacı işçi tarafından Kadıköy … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiği ve davacı Bedaş tarafından icra tehdidi altında ve ferileri ile birlikte 19/12/2012 tarihinde 8.389,77-TL olarak ödendiği, davacının ödediği bu bedelin rücuen tahsilini talep ettiği, davalı taraf her ne kadar işçinin kendi işçileri olarak çalışmadığını iddia etmiş ise de, iş mahkemesi dosyasında bu hususların tartışıldığı, tarafların her ikisinin İş Mahkemesinin 2012/337 Esas sayılı dosyasında da taraf olarak yer aldığı, kesinleşen mahkeme kararında işçinin davalının işçisi olarak çalıştığının tesbit edildiği, davacının asıl işveren sıfatıyla alt işveren olan davalının işçisi için ödediği bedeli davalıdan talep hakkının doğduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilerek tarafların her ikisinin tacir olduğu ve davacının ticari bir iş için ödeme yapmış olması nedeniyle avans faizi talep hakkının bulunduğu görülmekle hükmedilen bedele avans faizi işletilmesi gerekmiş, neticeten davanın kabulü ile; 8.389,77 TL’nin dava tarihi olan 09/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; faizin dava tarihinden değil ödeme tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini belirterek mahkeme kararında hükmedilen alacağa ödeme tarihinden tarihinden itibaren avans faize hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve iş mahkemesi ilamı gereğince, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının yargılama ve takip masrafları ile birlikte rücuen tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, dava dışı işçi …’ın 13/08/2007 tarihinden sözleşmesinin feshedildiği 20/11/2008 tarihine kadar toplam 1 yıl 3 ay 7 gün asıl işveren … bünyesinde alt işveren … işçisi olarak …’a ait aydınlatma elektrik arıza işyerinde sigortalı olarak çalıştığı, dava dışı işçinin, İstanbul 3. İş Mahkemesinin 2012/337 Esas sayılı dosyası ile davalı ile davacı aleyhine açılan dava ile 13/08/2007 – 20/11/2008 tarihleri arası dönem için kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai alacağı ve hafta sonu, genel tatil ücreti talep edildiği, mahkemece hüküm altına alınan miktar için işçinin yaptığı icra takibi üzerine davacı tarafından 10/12/2012 tarihinde 8.389,77 TL ödeme yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Davacı vekili, faizin dava tarihinden değil ödeme tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini belirterek mahkemece verilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/8139 E. 2016/1628 K. sayılı 16/03/2016 tarihli ilamı “…Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 117/2. maddesinde, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olmaması halinde haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebilir ise de, somut olayda, yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacağın tahsili kapsamında talep edilen bedele borçlunun bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren faiz istenebilir. Hüküm altına alınan bedel yönünden davalı borçlunun, dava tarihinden önce TBK’nın 117. maddesine uygun şekilde miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü iddia edilmediği gibi, bu yönde bir delil de ibraz edilememiştir. Bu durumda mahkemece, faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken kesinti tarihinden başlatılması doğru olmamıştır.” şeklindedir. Yargıtay kararında ifade edildiği üzere sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan davada alacak talebi yönünden dava tarihinden önce faiz istenebilmesi için davalının temerrüde düşürülmesi gerekir. Ancak dava dışı işçinin, işçi alacağı için açılan davada davalı alt işverende bulunması nedeniyle davalının temerrüde düştüğü anlaşılmıştır. ” …İş Mahkemesi davalarında davalı alt işverenlerin davada bulunmaması nedeniyle temerrüde düşmediği, açılan rücuen tazminat davasıyla temerrüde düştüğü göz önünde bulundurulduğunda davalılar yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, ödeme tarihinden itibaren faiz verilmesi doğru görülmemiştir.” ( Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2017/2165 E. 2020/3172 K. sayılı 21/10/2020 tarihli ilamı Açıklanan nedenlerle, ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faiz verilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1.b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1117 E. 2017/795 K. sayılı ve 03/10/2017 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2-Davanın KABULÜ ile;a- 8.389,77-TL’nin ödeme tarihi olan 10/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 573,10 TL harçtan peşin alınan 143,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 429,80 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına,c-Davacı tarafından yapılan 24,30-TL başvuru harcı, 143,30-TL peşin harç, 171TL tebligat gideri olmak üzere 338,60TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,ç-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık asgari ücret tarifesi gereği takdir ve tayin olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,d-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde resen davacıya iadesine, e-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın davacıya iadesine,
İstinaf İncelemesi Yönünden;3-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına,4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar harcından davacı tarafından yatırılan 143,27 TL harcın mahsubu ile arta kalan 83,97 TL harcın istemi halinde davacı taraf iadesine,5-Davacı tarafça sarf edilen 157,40 TL istinaf harcı, 149,70 TL posta davetiye gideri olmak üzere toplam 306,40 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilemesine, 6-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.23/06/2021