Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/72 E. 2021/389 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/72
KARAR NO: 2021/389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/238
KARAR NO: 2020/433
KARAR TARİHİ: 16/09/2020
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine 15/05/2019 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, ancak icra takibi başlatıldıktan sonra davalının borca ve ferilerine itiraz ettiğini, itirazdan sonra davalı tarafından icra takip dosyasına 02/08/2019 tarihinde 475,00 TL ödemede bulunduğunu, dava dilekçesinde harca esas değerde borçlunun itirazından sonra ödeme yaptığı 475,00 TL mahsup edildikten sonra kalan 1.692,84 TL üzerinden ferilerin ödenmesi için işbu davayı açtıklarını beyanla; davanın kabulüne, davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptali ile ödeme emrinin tebliğinden sonra ödeme yapılması nedeniyle takip açılışındaki anapara alacağı olan 1.692,84 TL’nin ferileri yönünden ve takibin takip tarihi itibariyle işleyecek faiz, vekalet ücreti ve tüm ferileri ile birlikte devamına, davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin aleyhine başlatılan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya borcunun tamamını ödemediğini ileri sürerek huzurdaki davayı ikame ettiğini ancak söz konusu takibe ilişkin ödeme emrini tebliğ alması üzerine müvekkili şirketin kendi hesabında ödeme emrinde yazılı tutar olan 1.718,16 TL’yi 17/07/2019 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün hesabına EFT yapmak suretiyle ödendiğini, hemen akabinde müvekkili şirketin avukatları tarafından eksik ödeme yaptığı yönünde uyarılması üzerine ancak EFT saati geçmiş olmasına binaen, müvekkili şirketin avukatı olan …’ın hesabından yine İstanbul … İcra Müdürlüğünün hesabına bakiye kalan 475,00 TL’nin havale ile 18/07/2019 tarihinde müvekkili adına ödendiğini, davacı şirketin dosya borcunun tamamının ödenmediğinden bahisle huzurdaki davvayı ikame etmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu gösterdiğini beyanla; davanın reddini, haksız ve hukuka aykırı olarak itirazın iptali davası açan davacı hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasına talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/238 E. 2020/433 K. sayılı 16/09/2020 tarihli kararı ile; “…Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davalı tarafından davaya konu icra takibi nedeniyle ödeme yapıldığı iddia edilmiş olup, mahkememizce … Bankası T.A.O. İstanbul Adalet Sarayı Şubesine yazılan müzekkere ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … numaralı hesabına ilişkin 17/07/2019-19/07/2019 tarihlerinin detaylı hesap ekstresi celp edilmiş, mahkememizce incelenen hesap ekstresinde ekstrede davalı tarafından icra müdürlüğünün ilgili hesabına 17/07/2019 tarihinde 1.718,16 TL ve 18/07/2019 tarihinde 475,00 TL yatırıldığı görülmüştür. Yine celp edilen icra dosyasının tetkikinden; davalıya çıkartılan ödeme emrinde icra müdürlüğünün harç hesabına ait iban numarasının yer aldığı ve davalı tarafından 18/07/2019 tarihinde yatırılan 475,00 TL’nin virman yolu ile takip dosyasına aktarıldığı ancak 1.718,16 TL’nin aktarılmadığı anlaşılmakla; somut olayda davalının takipten sonra davadan önce davaya konu alacak miktarını ödediğini yazılı belge ile ispatladığı, yapılan ödemenin icra müdürlüğünce hataen icra dosyasına aktarılmamış olmasının sorumluluğunun davalıya yüklenemeyeceği, davadan önce yapılan ödeme dikkate alındığında davacının itirazın iptali davasını açmakta hukuki yararı olmadığı, hukuki yarar dava şartlarından olup, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması gerektiğinden davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, ayrıca davacının takibe geçmede haksız ve kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, kötü niyet tazminat şartları oluşmadığından davacı aleyhine tazminat isteminin reddine” miktar itibariyle istinaf sınırı altında kaldığından kesin olarak karar verilmiştir.
TAVZİH TALEBİ Davalı vekili 23/10/2020 tarihli dilekçesi ile; mahkemenin 16/09/2020 tarihli kararı ile tarafları lehine AAÜT 7/2 gereğince 187,47 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, maktu avukatlık ücretinin altında ücrete hükmedilmesinin usule, yasaya ve AAÜT’ne aykırı olduğunu, bu nedenle kararın tavzihen düzeltilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARI Mahkemenin 24/11/2020 tarihli ek kararı ile davalı vekilinin tavzih talebinin reddine istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Vekalet ücretinin tarifede gösterilen maktu ücretlerden az olmamak koşuluyla belirlenmesi gerektiğini, mahkemece kesin olarak verilen karar ile maktu ücretin altında vekalet ücretine hükmedilerek tavzih talebinin reddedildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/3523 Esas, 2019/5726 Karar sayılı 23/09/2020 tarihli kararı ile “…Karar kesin olmakla birlikte, Adalet Bakanlığının yazısı üzerinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince miktar yönünden kesin olarak davanın reddine dair verilen kararda alacak miktarının 3.456,19 TL tespit edilmesine rağmen, davalı yararına maktu avukatlık ücretinin altında ücrete hükmedilmesinin usule, yasaya ve AAÜT’ne aykırı olduğunu ileri sürerek kararın 6100 sayılı Yasanın 363/1’nci maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasını talep etmiştir… somut olayda reddedilen dava değeri 3.456,17 TL olduğuna göre, karar tarihi itibarıyla, bu miktarı aşmayan miktar olan 3.180 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte iken, bu miktarın altında olan 414,74 TL ücreti vekalete hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Bu itibarla İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.06.2018 gün ve E.2016/583, K.2018/676 sayılı kararına yönelik kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile anılan Mahkeme Kararının kanun yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar verildiğini, mahkeme kararının hak kaybına neden olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve yeniden vekalet ücretine hükmedilmesini, yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında ödenmeyen cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2. maddesinde “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.”, aynı yasanın “Parasal sınırların artırılması” üst başlığı ile Ek Madde 1’de, “(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. (2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükümleri yer almaktadır. Kural olarak tavzih kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabilirse de; aslı istinaf ya da temyiz edilemeyen bir hükmün tavzihine ilişkin mahkeme kararı da istinaf ya da temyiz edilemez. (Hukuk Genel Kurulunun 15/03/1969 tarihli ve 2/466-178 sayılı kararı) İstinaf incelemesine konu kararın verildiği tarih 16/09/2020, dava değeri 1.249,84 TL olup, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Ancak 01/01/2020-31/12/2020 (bu tarih dahil) tarihleri arasında istinaf kanun yoluna başvuru için parasal sınır 5.390,00 TL olarak belirlenmiştir. Yani bu miktarın altında olan kararlar kesin olup, istinafa konu kararın verildiği tarih itibariyle kararın kesin olduğu tespit edilmiştir. Asıl karara ilişkin istinaf yolu açık olmadığı gibi, tavzih talebinin reddine ilişkin karara karşı da istinaf yolu açık değildir. Yani karar kesindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 346. maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasanın 352/1.b maddesi gereğince, istinaf mahkemesince karar verilir. Açıklanan yasal düzenlemeler gereğince, kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle, istinafı kabil bir karar olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 352/1.b maddesi uyarınca reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 352/1.b maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafça yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 4-İstinaf yargılaması için davalı tarafça yapılan giderlerin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352/1.b bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/04/2021