Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/572 E. 2021/1288 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/572
KARAR NO: 2021/1288
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/620 Esas
KARAR NO: 2020/702
KARAR TARİHİ: 25/12/2020
DAVA: Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili adına, 14/11/2002 tarihinde davalı Müflis … Bankasında %62 faiz oranıyla Off Shore vadeli hesabı açıldığını, hesap açılırken 35.008,85 TL miktarında para yatırıldığını,, gerek davalı … Fonuna ve gerekse Müflis … Bankası AŞ’ne alacağın iflas masasına kaydı taleplerinin, süresinde başvurunun yapılmadığı ve alacağın banka nezdinde bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, ancak yasalara uygun yapılmış bir tebliğ olmadığından sürenin kaçırılması söz konusu olmadığını, alacağın banka nezdinde bulunmadığına ilişkin kararın da hatalı olduğunu, tüm Off Shore kaydı altında bulunan mevduatların yurt dışına gönderilmeyip yurt içinde kaldığını, bununla ilgili bir çok Yargıtay kararının bulunduğunu, bu nedenle davalı İflas İdaresinin müvekkilinin alacağını masaya kayıt etmek ve ödemek zorunda olduğunu, ayrıca müvekkilince … Bankası Gayrettepe Şubesinde bulunan iki ayrı TMSF hesabına 07/10/2019 tarihinde gerekli harç ve masrafları yatırmış olduğunu, red nedenleri göz önüne alındığında İKK 234. maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılması gerektiğini, ilan yolu ile değil doğrudan kendilerine bilgilendirme yapılması gerektiğini belirterek, tüm bu nedenlerle müvekkilinin 35.008,81 TL alacağının 14/11/2002 tarihinden itibaren işlemiş avans faiziyle birlikte iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı TMSF vekili cevap dilekçesi ile; Davacının dava konusu hesabının … Ltd. nezdinde bulunan bir off shore hesabı olduğunu, bu tür hesapların, 5021 sayılı Kanun ve bu Kanun kapsamında çıkartılan 2003/6668 sayılı BKK uyarınca ödenmeyeceği konusunda yasal düzenleme getirilen hesaplardan olduğunu, TMSF’nin görevini ifa ederken hukuk aleminde ortaya koyduğu eylem veya işlemlerden menfaatleri ihlal olduğu iddiasında bulunan kişiler tarafından açılacak davaların Bankalar Kanunu ve İdari Yargılama Usul Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı organlarında görülebileceğini, bu hususta Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 26/02/2018 tarih, 2018/106 E 2018/107 K sayılı kararının da bulunduğunu, husumet itirazı olarak ise, … Bankası TAŞ’nin tüzel kişiliğinin TMSF olarak değil müflis … Bankası TAŞ olarak devam ettiğini, bankalardaki mevduatı güvenceye alan Fonun sorumluluğunun, mevzuatta tarifi yapılan ve sigorta kapsamında bulunan her türlü muvazaadan ari tasarruf mevduatı ile sınırlı olduğunu, işbu dava konusu hesabın ise, tasarruf mevduatı niteliği bulunmayan ve sigorta kapsamında olmayan (off-shore) hesabı olduğunu, bu nedenle usul ve yasaya aykırı olarak açılan işbu kayıt kabul davasının öncelikle husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, işbu davanın 818 sayılı eski Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde düzenlenen 1 yıllık süre içinde açılmadığından huzurdaki davanın zamanaşımından da reddi gerektiğini, davacının haksız fiilden doğduğunu iddia ettiği zararı var ise zararın sorumlusuna karşı zararı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde dava ikame etmesi gerektiğini, davacının davaya konu zararını, en geç … Bankası T.A.Ş’nin bankacılık yapma izninin kaldırıldığı 03.07.2003 tarihinde öğrenildiği, davanın ikame edildiği 2019 yılı göz önüne alındığında, huzurdaki dava zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılmış olduğundan zamanaşımından reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek tüm bu nedenlerle, görev, husumet ve zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine, usule ilişkin itirazları kabul edilmediği takdirde, hukuki dayanaktan yoksun davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Müflis … Bankası TAŞ İflas idaresi vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle kesin hüküm itirazları olduğunu, davacı tarafından aynı alacakla ilgili İzmir 6 ATM 2011/594 E dosyada açılan davada 2012/35 K sayılı kararla davanın sıfat yokluğundan reddine karar verildiği ve bu kararın 21.04.2015 tarihinde kesinleşmiş olduğunu, ayrıca davanın hak düşürücü süreden sonra açılmış olduğunu, davacı vekili Av. … tarafından dava konusu off shore hesabına ilişkin Müflis … Bankası T.A.Ş. İflas Masasına 11.08.2016 tarihli dilekçe ile alacak kaydı başvurusunda bulunulduğunu, başvuru belgelerinin incelenmesinde iflas masası başvuru harcının ve geç kayıt masraf bedelinin ödendiğine dair belgelerin eksik olduğu görülerek 17.08.2016 tarih ve İmar-427 sayılı yazıları ile eksik belgelerin tamamlanması gerektiğinin bildirildiğini ve 29.08.2016 tarihinde davacıya tebliğ olduğu, alacak kaydı talebinin 28.12.2016 tarihli 5. Ek Sıra Cetvelinde değerlendirilerek İflas İdaresinin 28.12.2016 tarih ve 2992 no.lu kararı ile sıra cetvelinde reddedildiğini, bahsi geçen alacak kaydı talebinin “Talep Edilen Alacak Banka Nezdinde Bulunmadığından” ve başvuru dosyasında “Başvuru Harcı ile Geç Kayıt Masrafı Bulunmadığından” iki ayrı gerekçeyle reddedildiğini, red kararının yer aldığı Alacaklılar 5. Ek Sıra Cetvelinin askıya çıkarılarak incelemeye hazır bulundurulduğu hususunun 07.01.2017 tarihli … Gazetesi ile 11.01.2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, ayrıca İİK 223/3. maddesi gereği anılan İflas İdaresi Kararının bilgi amaçlı olarak başvuru dilekçesinde belirtilen adrese iadeli taahhütlü posta ile 13.01.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, bahsi geçen iflas idaresi kararına karşı yasal süresi içinde kayıt kabul davası açılmadığından mezkur kararın kesinleştiğini, kayıt kabul davası açma süresinin İİK 235. maddesi uyarınca, sıra cetvelinin ilanından itibaren 15 gün olduğunu, İİK madde 223/3 uyarınca yazı ve tebliğ giderlerini yatırmış olan davacı hakkında bu sürenin kararın kendisine iflas idaresi tarafından tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlayacağını, bu süre hak düşürücü nitelikte olup davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacı vekilinin usulsüz tebligat yapıldığına ilişkin iddialarının asılsız olduğunu, faiz talebinin reddi gerektiğini beyan ederek, tüm bu nedenlerle müflis banka hakkındaki davanın usul ve esas yönünden itirazları dikkate alınarak reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Davacı vekilince 19/09/2019 tarihinde TMSF’ye başvurularak … Ltd’de bulunan hesabına ilişkin meblağın mevduat sigortası kapsamında ödenmesinin talep edildiği, bu talebin TMSF’nin 30/09/2019 tarihli 19938 sayılı yazısıyla reddedildiği, daha sonra 07/10/2019 tarihinde TMSF tarafından görevlendirilen … Bankası TAŞ İflas İdaresine başvurularak alacağın iflas masasına kaydına karar verilmesinin talep edildiği, bu talebin de davalı iflas idaresinin 15/10/2019 tarihli İmar-295 sayılı yazısıyla “11/08/2016 tarihli başvuru üzerine verilen 28/12/2016 tarihli red kararının dava açılmamak suretiyle kesinleştiği, bu nedenle mükerrer talebin işleme alınmasının hukuken mümkün olmadığı” belirtilerek cevaplandığı görülmüştür. Davalı TMSF’nin müflis banka iflas işlemlerini kanuni görev kapsamında yürütmesi sırasında verdiği karar ve işlemler, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlem mahiyetinde olmakla bu davalının tesis ettiği işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davalarında İYUK gereği idari yargı mercileri görevli olduğundan, bu davalı yönünden emsal Yargıtay 23.HD içtihatları ve Uyuşmazlık Mahkemesinin 2002/21 E 2002/22 K sayılı ilamı da dikkate alınarak, yargı yolu yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir. TMSF’ye ve iflas idaresine yazılan müzekkerelere verilen cevapların ve iflas idaresi vekilince sunulan delillerin incelenmesinde, dava konusu alacağın … Bankası TAŞ iflas masasına kaydı talebiyle yapılan 11/08/2016 tarihli başvuru üzerine verilen 28/12/2016 tarihli red kararı verilerek sıra cetvelinde karar açıkça yazılmak suretiyle 07.01.2017 tarihli … Gazetesi ve 11.01.2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, ayrıca red kararını içeren sıra cetvelinin davacıya 13.01.2017 tarihinde tebliğ edildiği, bu red kararı üzerine İİK md 235’e göre 15 günlük hak düşürücü süre içinde açılan bir kayıt kabul davasının bulunmadığı, iflas idaresine 2019’da yapılan ikinci başvuru üzerine bu başvurunun “red kararı 2017’de kesinleşmiş alacakla ilgili mükerrer başvuru” olduğundan iflas idaresince değerlendirmeye alınmamış olduğu, bu cevap sonrası mahkememizde kayıt kabul davası açıldığı anlaşılmıştır. İncelenen dosya kapsamına göre, davacı tarafın 11/08/2016 tarihli geç kayıt başvurusu niteliğindeki alacak kayıt başvurusu sırasında, verilecek kararın tebliği için avans yatırmamış olduğu, bu hususun TMSF’nin 15.01.2020 tarihli yazısıyla bildirilmiş olduğu, bu nedenle hak düşürücü sürenin red kararının-sıra cetvelinin ilanı tarihinden itibaren başlatılması gerektiği, davacının kayıt başvurusunun reddi kararını içeren Ek-5 no.lu Sıra Cetvelinin en son 11/10/2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilince red kararının usule uygun tebliğ edilmediği gerekçesiyle yapılan ikinci başvuruya verilen cevap üzerine dava açılmışsa da, somut olayda 11/0802016 tarihli başvuru sırasında red kararı tebliği için gider avansı yatırılmadığından hak düşürücü süre ilan tarihinden başlamakla, ayrıca yapılan tebligatın sadece bildirim mahiyetinde olduğu, bu nedenle hak düşürücü süre yönünden bir etkisi bulunmadığı gibi, kesinleşmiş olan red kararıyla ilgili ikinci başvurunun ise davacıya yeni bir hak düşürücü süre kazandırması mümkün değildir. Tüm bu nedenlerle, davalı müflis banka iflas idaresine karşı açılan davanın İİK md.235 gereği hak düşürücü süreden sonra açılması nedeniyle usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Müvekkilinin alacak kaydına ilişkin işlemlerin İİK 234 maddesine göre yapılması gerektiğini, bu sebeple tarafına usulüne uygun tebligat yapılmadığını, ayrıca davacı müvekkilinin alacağının iflas masasına kaydı için başvuruda alınacak masraf tarafınca hesaplanamayacağına göre bu konuda bildirim yapılması zorunlu olduğunu, bu nedenle tebligat yapılmadan ya da yapılan tebliğin bilgi amaçlı olduğu ileri sürülerek 15 günlük sürenin başlatılması, Anayasa’da teminat altına alınan hak arama özgürlüğüne aykırı olduğunu, diğer davalı TMSF açısından, yargı yolu yönünden de dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, yönetim ve denetimi Fona intikal eden, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107/son maddesi gereğince faaliyet izni kaldırılarak ardından iflasına karar verilen müflis bankadan olan alacak talebinin, iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir. Öncelikle, dava konusunun çözüm yerinin adli yargı mı, idari yargı mı olduğu tespiti gerekmektedir. Nitekim bu hususta uygulamada farklı kararlar çıktığı gözlemlenmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun Faaliyet İzninin Kaldırılması Veya Fona Devir başlıklı 71.maddesinde; “Denetlemeler sonucunda bir bankayla ilgili olarak; a) Bu Kanunun 70 inci maddesi kapsamında alınması istenen tedbirlerin Kurul tarafından verilen süre içerisinde ya da her halükârda en geç oniki ay içinde kısmen ya da tamamen alınmaması ya da bu tedbirleri kısmen veya tamamen almış olmasına rağmen, malî bünyesinin güçlendirilmesine imkân bulunmadığı veya bu tedbirler alınmış olsa dahi malî bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit edilmesi, b) Faaliyetine devamının mevduat ve katılım fonu sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiğinin ortaya çıkması, c) Yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediğinin tespit edilmesi, d) Yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam değerini aşması, e) Hâkim ortaklarının veya yöneticilerinin, banka kaynaklarını, bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı veya dolanlı olarak kendi lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak kullandırması ve bankayı bu suretle zarara uğratması, hâllerinden bir veya birkaçının varlığı durumunda Kurul, en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla Fona devretmeye yetkilidir. Faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları bu Kanunda yer alan hükümlere göre, kalkınma ve yatırım bankaları ise genel hükümlere göre tasfiye edilir. Bu madde kapsamında alınan Kurul kararları Resmî Gazete’de yayımlanır. Yayım tarihi ilgililer bakımından tebliğ tarihi olarak kabul edilir.” Faaliyet İzninin Kaldırılması başlıklı 106.maddesinde “Bir bankanın bu Kanun hükümlerine göre faaliyet izninin kaldırılması hâlinde yönetim ve denetimi Fona intikal eder… Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya ilân edeceği başka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını ister. Bu görev ve yetki münhasıran Fona aittir. Bu şekilde yapılacak iflas isteminde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 179 uncu maddesinin iflasın ertelenmesine ilişkin hükümleri uygulanmaz… Yönetim ve denetimi Fona intikal eden banka hakkında iflas kararı verilmesi hâlinde Fon, iflas masasına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce, ancak Devletin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder. Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.”, Fona Devredilen Bankalar İle İlgili Hükümler başlıklı 107.maddesinin 107/son fıkrasında “71 inci madde kapsamında temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışı ile ilgili süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık bir süre içerisinde tamamlanır. Fon Kurulu kararı ile bu süre üç ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Bu süre içinde devir, birleşme veya satışın tamamlanamamış olması hâlinde Fonun talebi üzerine Kurul bankanın faaliyet iznini kaldırır.” hükümleri yer almaktadır. 23 Şubat 2007 tarihli 26443 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin, Amaç ve Kapsam başlıklı 1.maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı, faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 106 ncı maddesine göre Fona intikal eden banka nezdinde bulunan sigortalı mevduat ve sigortalı katılım fonunun tespiti ve hak sahiplerine ödenmesi ile bu bankaların iflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”, Dayanak başlıklı 2.maddesi “Bu Yönetmelik 5411 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin son fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.” hükümleri yer almaktadır. Yönetmeliğin Fonun iflas talebi başlıklı 13.maddesinde “Ödenen sigortalı mevduat ve sigortalı katılım fonu için, Hukuk İşleri Daire Başkanlığının görüşü de alınarak Tasfiye Dairesi Başkanlığının önerisi ile banka hakkında doğrudan doğruya iflas talebinde bulunulmasına Fon Kurulu tarafından karar verilir”, İflas Dairesi, Alacaklılar Toplantısı Ve İflas İdaresi Görev Ve Yetkilerinin Kullanılması başlıklı 14.maddesinde “5411 sayılı Kanunun 106 ncı maddesi ile Fona verilen, ve 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerinin dışında kalan iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkileri, Fon adına Tasfiye Daire Başkanlığınca yerine getirilir. Tasfiye Daire Başkanlığının, iflas idare memurlarının seçilmesinden sonraki görev ve yetkisi, iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı yetki ve görevi ile sınırlıdır. Fon Kurulu, Fonun alacaklılar toplantısı yetkisi kapsamında Tasfiye Daire Başkanlığının önerisi ile iflas idare memurlarını kısmen veya tamamen görevden almaya ve bunların yerine seçilecek adayları belirlemeye yetkilidir.”, İflas Masasının Teşkili Ve Defter Tutulması başlıklı 17.maddesinde “İflasın açılması ile birlikte müflis bankanın bütün mal, hak ve alacakları iflas masasını teşkil eder. Tasfiye Daire Başkanlığı iflas dairesi sıfatıyla, müflisin masaya dahil olan tüm mal, hak ve alacaklarını tespit eder, iflas tasfiyesine ilişkin düzenlemeleri dikkate alarak defterini tutar ve muhafaza tedbirlerini alır…” İflas İdaresinin Seçimi Ve Alacaklılar Toplantısı başlıklı 20.maddesinde “Tasfiye Dairesi Başkanlığı, müflis banka hakkında Birinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere alınacak kararları ve seçilecek iflas idare memurlarının tesbiti amacıyla yeterli mesleki bilgi ve tecrübeye sahip aday isimlerini Fon Kuruluna sunar. Fon Kurulu iflas idare memuru adaylarını bu kişiler arasından belirler. Fon Kurulunca belirlenen adayların isimleri ile Birinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere alınan kararlar Tasfiye Dairesi Başkanlığı tarafından İcra Mahkemesine sunulmak üzere iflas müdürlüğüne bildirilir. İcra Mahkemesi Fonun sunduğu adaylar arasından seçeceği kişileri iflas idare memuru olarak tayin ettikten sonra seçilen memurlar göreve başlar.”, İflas İdaresinin Görevleri başlıklı 21.maddesinde “Tasfiye Dairesi Başkanlığı ve iflas müdürlüğü tarafından, iflas idaresi seçimine kadar yapılan işlemlere ilişkin bilgi ve belgelerin bir örneği iflas idaresine teslim edilir. İflas idaresi işlemleri, yazılı kararla yapılır. Kararlar çoğunlukla alınır. Alınan kararlardan bir suret iflas idaresinde muhafaza edilir, bir suret iflas müdürlüğüne ibraz edilir…” Sıra Cetvelinin Hazırlanması başlıklı 24.maddesinde “Fon, iflas masasına 2004 sayılı Kanunun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce, ancak Devletin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder. İflas idaresi, incelenen alacak kayıtları üzerine verilen red kararları ile hazırlanan sıra cetvelini 2004 sayılı Kanunun 234 üncü maddesi uyarınca iflas müdürlüğüne tevdi ederek aynı Kanunun 166 ncı maddesi uyarınca ilan eder. Fon alacağı masanın nakit durumuna göre sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin ödenir.”, Sıra Cetvelinin Düzenlenmesinden Sonra Yapılacak İşlemler başlıklı 25.maddesinde “Sıra cetvelinin usulüne uygun hazırlanıp iflas müdürlüğüne verilmesinden sonra iflas idaresince hazırlanan faaliyet raporu ve İkinci Alacaklılar Toplantısı kararlarına esas olacak hususlar Tasfiye Dairesi Başkanlığınca Fon Kuruluna sunulur. İkinci Alacaklılar Toplantısına ilişkin işlemler, iflas kararının kesinleşmesini müteakiben ifa edilir. Fon Kurulu, İkinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere; iflas idaresi tarafından hazırlanan faaliyet raporunu inceler, mevcut iflas idaresinin görevine devam edip etmemesi ve masanın menfaati için zorunlu bulunan kararları verir. Bu karar Tasfiye Dairesi Başkanlığı tarafından iflas müdürlüğüne ve iflas idaresine bildirilir. Lüzumu halinde İkinci Alacaklılar Toplantısı yerine geçmek üzere yukarıdaki işlemler aynen tekrarlanır.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Müflis bankanın 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 106, 107.maddeleri, 23 Şubat 2007 tarihli 26443 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik kapsamında iflasına karar verilerek, tasfiye işlemlerinin devam ettiği ve tasfiyeye ilişkin işlemlerin tüzel kişiliği haiz Fon tarafından yürütüldüğü sabittir. Fon, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik gereği kendisine verilen görev ve yetki çerçevesinde tasfiye işlemlerini yürütmektedir. Ancak 5411 sayılı yasanın 106/5.maddesinde ifade edildiği gibi Fon’un görevi bankanın tasfiyesine yönelik ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere, Bankacılık Kanununun uygulanması ile sınırlıdır. Bu durumda yönetim ve denetimi Fon’a devredilen bankaların iflasına karar verilmesi halinde, iflas tasfiyesi Bankacılık Kanununda özel bir hüküm bulunmadığından İİK’nın ilgili maddelerine göre Fon tarafından yürütülecek, Fon’un 5411 sayılı yasanın 106/5.maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilecektir. Keza müflis bankaya ait iflas dosyası İstanbul … İflas Dairesinin … İflas sırasına kayıtlı olup, Fon’un 5411 sayılı yasanın 106/5.maddesinde hariç tutulan görev ve yetkileri ise İflas Dairesi tarafından yerine getirilmektedir. Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20.maddesinde Tasfiye Dairesi Başkanlığınca, iflas idare memurlarının tesbiti amacıyla yeterli mesleki bilgi ve tecrübeye sahip aday isimlerinin Fon Kuruluna sunulacağı, Fon Kurulu tarafından iflas idare memuru adaylarının bu kişiler arasından belirleneceği, belirlenen bu adayların İcra Mahkemesine sunulmak üzere İflas Müdürlüğüne bildirileceği, İcra Mahkemesince Fonun sunduğu adaylar arasından seçilecek kişilerin iflas idare memuru olarak tayin edilerek göreve başlayacağı düzenlenmiş iken İİK 223.maddesinin 1.fıkrasında ise iflas idaresinin üç kişiden oluşacağı, toplanan alacaklıların bu sayının iki katı olacak şekilde, yeterli bilgi ve tecrübeye sahip kişileri aday gösterileceği, bu adaylardan dört adedinin alacak tutarına göre ekseriyeti teşkil edenlerce, iki adedinin ise alacaklıların sayısı itibariyle ekseriyeti teşkil edenlerce seçilerek İcra Mahkemesine bildirileceği ve İcra Mahkemesinin ise iflas idaresini teşkil edecek üç kişiden ikisini alacak ekseriyetine sahip olanların gösterdiği dört aday arasından, birini ise alacaklı ekseriyetinin gösterdiği iki aday arasından seçeceği hükme bağlanmıştır. Her iki düzenlemede yöntem benzer olmakla birlikte, Fon tarafından yürütülen tasfiye işlemlerinde adayların tamamının Fon tarafından belirlenmesinin, alacaklıların iflas tasfiyesini kendi kendine yürütmesi ilkesine aykırı olduğu, tasfiyenin hakiminin alacaklılar olması sebebiye alacaklıların kararların alınmasına etki etme hakkını ortadan kaldırdığı düşünülebilir ve 5411 sayılı yasanın Fonun Kuruluş ve Bağımsızlığı başlıklı 111.maddesinde “Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip … kurulmuştur.” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde işlemin idari yönünün ağır bastığı söylenebilir ise de; bankanın tasfiyesine ilişkin iflas idare memuru adaylarının Fon tarafından belirleniyor olmasının ve tasfiye işlemlerinin Fon tarafından yürütülüyor olmasının nedeni, İİK 223.maddesinin 1.fıkrasına paralel şekilde bankanın iflasında muhtemelen en büyük alacaklı kitlesini oluşturacak olan tasarruf mevduatı sahipleri yerine Fon’un geçiyor olmasıdır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 106/3 fıkrasında yer alan “Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya ilân edeceği başka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını ister” düzenlemesi de bu yöndedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 106/5 uyarınca, bankanın iflası halinde Fon alacağının imtiyazlı alacak olarak İİK 206.maddede düzenlenen üçüncü sırada yer alacağı ve tasfiyenin İİK’da öngörülen sistemde fakat Fon tarafından gerçekleştirileceği hükme bağlanmış olup bu düzenlemenin konuluş amacı, iflas prosedüründe yer alan tüm organların yetkisinin tek elde toplanmasının temini ile iflas prosedürünün mümkün olduğu ölçüde hızlı ve verimli bir şekilde sonuçlandırılmasıdır. Fon’un tasfiyeyi gerçekleştirirken geniş yetkilerle donatılmış olması tasfiyeyi en iyi ve çabuk şekilde yapabilmesi, Fon’un bankanın iflası halinde mudilere yaptığı ödemeleri en kısa zamanda geri alabilmesini sağlamaya yöneliktir. Yine Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi İle Bu Bankaların İflas Ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20.maddesi ile İİK 223.maddesinin 1.fıkrasındaki düzenlemede sonuç itibariyle görevli iflas idare memurlarının seçiminin İcra Mahkemesi tarafından yapılması karşısında, Fon’un iflas idare memuru adaylarını seçmesi ise bu işleme idari nitelik kazandırmaz. Ayrıca İİK 235.maddesinde “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 302 nci maddenin altıncı fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir.” düzenlemesi ile sıra cetveline yapılacak itirazlarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu açık şekilde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeyi bertaraf edecek nitelikte bir hüküm de bulunmadığından somut olaydaki uyuşmazlık yönünden de, asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2020/1009 E. 2020/2118 K. sayılı ve 16/06/2020 tarihli kararı incelendiğinde; … tarafından, Müflis … Bankası A.Ş. İflas Masasını Temsilen İflas İdare Memurlarına açılan sıra cetveline itiraz davasında İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/565 E. 2019/316 K. sayılı ve 04/04/2019 tarihli kararı ile uyuşmazlık hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş ve istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/2459 E 2020/319 K sayılı ve 06/02/2020 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kararın temyizi üzerine onanmıştır. (yine benzer nitelikte Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2020/1011 E. 2020/2117 K. sayılı ve 16/06/2020 tarihli, 2020/927 E. 2020/1866 K. sayılı ve 01/06/2020 tarihli kararları) Aynı uyuşmazlık konusuna ilişkin, Uyuşmazlık Mahkemesinin 2020/186 E. 2020/344 K. sayılı ve 28/05/2020 tarihli kararı incelendiğinde ise; Hazine ve Maliye Bakanlığı’na İzafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü tarafından, Müflis … Bankası A.Ş. İflas Masasını Temsilen İflas İdare Memurlarına açılan sıra cetveline itiraz davasında İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/649 E. 2018/1350 K. sayılı ve 28/12/2018 tarihli kararı ile uyuşmazlık hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle yargı yolu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair karar verilmiş ve istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 26/09/2019 tarihli kararı ile kesinleşmiştir. Kararın kesinleşmesi akabinde davacı tarafından bu kez İstanbul 6. İdare Mahkemesine dava açılmış, ilgili mahkemenin 2019/2417 E sayılı dosyasında uyuşmazlığın çözümünün adli yargı mercilerine ait olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek 20/12/2019 tarihli ara kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur. Uyuşmazlık Mahkemesince yapılan inceleme neticesinde ise davanın çözümünde adli yargının görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 6. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28/12/2018 gün ve 2018/649 E. 2018/1350 K. sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına oy birliği ile kesin olarak karar verilmiştir (yine benzer nitelikte Uyuşmazlık Mahkemesinin 2019/840 E. 2020/372 K. sayılı 22/06/2020 tarihli, 2020/383 E. 2020/436 K. sayılı 13/07/2020 tarihli, 2020/457 E. 2020/562 K. sayılı 28/09/2020 tarihli kararları). Anayasa’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36.maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın 158.maddesinde ise Uyuşmazlık Mahkemesinin, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili olduğu düzenlenmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 1.maddesinde “Uyuşmazlık Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.”, 29/1.maddesinde ise “Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları kesindir.” hükümleri yer almaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararları, Anayasal ve yasal düzenlemeler bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar Uyuşmazlık Mahkemesince işbu dosyaya münhasır verilen bir karar yok ise de aynı konuya ilişkin farklı dosyalarda adli yargının görevli olduğu yönündeki kesin kararı, yargı yolu görev uyuşmazlığını çözer mahiyette ve emsal niteliktedir. Benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının, hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Sonuç olarak, yasal düzenlemeler ile bankanın iflası halinde yürütülecek prosedür açısından Fon’a bir kısım yetkiler verilmiş ise de, özünde tasfiye işlemleri İİK hükümleri gereğince yapılmakta olup, Fon’un yanında İflas Dairesinin de bir kısım yetkileri devam ettiği, İİK 235.maddesinde sıra cetveline itiraz davasının iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinde açılacağı açıkça düzenlendiği ve Uyuşmazlık Mahkemesinin emsal kararları ile yargı yolu görev uyuşmazlığında adli yargının görevli olduğuna dair verilen karar dikkate alınarak somut uyuşmazlık adli yargının görev alanına girdiği kabulü gerektiğinden işin esasına geçilmiştir. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Dosya kapsamına göre, dava konusu off shore hesabına ilişkin 35.008,81 TL alacağın iflas masasına kaydına dair davacı … vekilince yapılan 11/08/2016 tarihli başvurunun, iflas idaresince 28/12/2016 tarihli 5. Ek sıra cetvelinde değerlendirilmiş olup alacağın tamamı ile reddine karar verildiği, ek sıra cetvelinin 07.01.2017 tarihli … Gazetesi ve 11.01.2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, davacı alacaklı vekilince yapılan başvuruda sıra cetveline ilişkin iflas idaresi kararının bildirimi için gerekli tebligat masrafları depo edilmediği, iflas idaresi kararının, bilgi amaçlı olarak davacı vekilinin başvuru dilekçesindeki adrese iadeli taahhütlü posta ile tebliğe çıkartıldığı iflas idaresinin cevabı yazısından anlaşılmıştır. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekilince ilk yapılan başvuruya ilişkin verilen red kararının usule uygun tebliğ edilmediği gerekçesiyle yapılan 19/09/2019 tarihli ikinci başvurunun, mükerrer talepli olup ilk başvuru üzerine verilen red kararının kesinleşmesi nedeniyle iflas masasınca reddine karar verilmesi neticesinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkeme gerekçesinde açıklandığı gibi Tebligat için gerekli giderler yatırılmamışsa dava açma süresi ilânla başlar. İİK’nın 223. maddesine göre tebliğe elverişli adres gösterilir ve gerekli masrafı avans olarak yatırılırsa, süre itiraz edene yapılan tebliğden itibaren hesaplanır. Kanunda öngörülen 15 günlük süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. Ayrıca davacı vekilince yapılan ikinci başvuru mükerrer talep olup davacıya yeni bir hak düşürücü süre kazandırması mümkün değildir. Buna göre davacı tarafça masraf avansı yatırılmadığından iflas sıra cetveline itirazın süresi ilan tarihinden itibaren işlemeye başlayacağından itiraza uğrayan sıra cetveli en son 11/01/2017 tarihinde ilân edilmiş olup, dava ise 15 günlük hak düşürücü süre geçirildikten sonra 13/11/2019 tarihinde açıldığından davalı iflas idaresi yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, TMSF’ye karşı açılan davanın, yargı yolu yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ise de davanın, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul) davası olup, İİK 226. maddesinde masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı) artık müflise yada yönetim ve denetimi devralan TMSF’ye değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına (iflas idaresi oluşturuluncaya kadar iflas dairesine), şayet basit tasfiye (İİK.md.218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğüne (İflas Dairesine) aittir. Nitekim İİK 235/2 maddesinde sıra cetveline itiraz eden alacaklının, talebinin haksız ret veya tenzil edildiğini iddia ederse davayı iflas masasına yöneltmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu itibarla husumetin İflas Müdürlüğü’ne yöneltilmesi yeterlidir. Bu nedenle davalı TMSF yönünden, pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yargı yolu yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Ne var ki kamu düzenine aykırılık teşkil eden bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK’nın 355 ve 353/1-b.2 bendi gereğince hükmün düzeltilmesi cihetine gidilerek ve usulü kazanılmış haklar gözetilerek esas hakkında hüküm tesis edilmesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 355 maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlarda sınırlı olmak üzere KABULÜ İLE, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/620 Esas, 2020/702 Karar sayılı ve 25/12/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-a-Müflis … Bankası A.Ş. İflas İdaresine karşı açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE, b-TMSF’ye karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, c-Alınması gerekli 54,40-TL karar ilam harcının peşin alınan 44,40-TL harçtan mahsubu ile 10,00- TL eksik harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, ç-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, d-Dava şartı arabuluculuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin, davacıdan 6183 sayılı Kanuna göre tahsili ile Hazineye gelir kaydına, e-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, red sebepleri de farklı olduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TMSF’ye, ayrıca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı iflas idaresine verilmesine, f-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine, İstinaf İncelemesi Yönünden; 3-İstinaf başvurusunun kabul sebebine davacı tarafça yatırılan başvurma harcının Hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/12/2021