Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/56 E. 2023/1496 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/56
KARAR NO: 2023/1496
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/532
KARAR NO: 2016/1123
DAVA TARİHİ: 26/05/2015
KARAR TARİHİ: 27/12/2016
DAVA: Yargılamanın İadesi
KARAR TARİHİ: 25/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Yargılamanın iadesini talep eden (asıl dosya davalısı) vekili dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … Kooperatifinin davalı, …’un ise davacı olarak yer aldığı davada, …’un, müvekkilinin Ardiyeciler Yapı Koopratifindeki 10 payının 4’ünü yazılı sözleşme ile satın aldığını iddia ederek bu hakkının kooperatif kayıtlarına tescilini talep ettiğini, müvekkili ile … arasında imzalanan 08/11/1985 tarihli sözleşmeyi kabul etmekle birlikte söz konusu yazılı sözleşmenin taraflarca sonradan değiştirildiğini ve …’un 4/10 payının 2/10’a indirildiğini, ancak tarafların birbirine duyduğu güven nedeniyle bu hususun yazılı olarak protokole bağlanmadığını, …’un da 2/10 paya karşılık ödeme yaptığını, dava süresince ve ısrarla vurgulayarak konu ile ilgili tanık dinletmek istendiğini ancak tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/11/2013 tarihli 2000/1048 E. 2003/1447 K. Sayılı kararı ile davanın kabulüne ve müvekkillerine ait 10 kooperatif payından 4’üne tekabül eden 4000 m2 arsanın … adına tahsisi ile kooperatif kayıtlarına tesciline karar verildiğini, Mahkemenin bu kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03/03/2005 tarihinde 2004/3927 E. 2005/2000 K. sayılı ilamı ile davalı kooperatif hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığı ayrıca gerekçeli kararın Yargıtay denetimine elverişli olmadığı gerekçeleriyle bozulduğunu, Bozma üzerine İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılama sonucunda 2005/528 E. 2006/123 K. sayılı kararıile müvekkili yönünden davanın kabulüne, müvekkiline tahsis edilen 10 kooperatif payından 4’üne tekabül eden 4000 m2 arsanın … adına tahsisi ile kooperatif kayıtlarına kayıt ve tesciline, diğer davalı kooperatif yönündense husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 31/03/2008 tarihli 2007/2563 E. 2008/4096 K. sayılı ilamı ile onandığını, böylece müvekkili aleyhine tesis edilen kararın kesinleştiğini, Yargılamanın yenilenmesi dava tarihinden 1 ay kadar önce 3. kişiler tarafından müvekkiline dilekçe ekinde bulunan ve yargılamanın yenilenmesine dayanak yaptıkları belgelerin teslim edildiğini, bu hususun tanık beyanları ile de ortaya çıkacağını, söz konusu belgelerden birinin üst tarafındaki kısmın … tarafından bizzat kaleme alındığını, …, … ve sözleşmenin tarafı diğer kişinin ne miktarlarda ödeme yaptığının gösterildiğini, … ve oğulları ile … tarafından yapılan ödemelerin toplamanın sadece 10 paydan 4 paya isabet ettiğini, bu kişilerden her birinin 10 paydan 2 paylık ödeme yaptığını, dolayısıyla … hissesinin 10 paydan 2 pay olduğunun ortaya çıktığını, yargılamanın yenilenmesine dayanak yaptıkları belgeler içerisinde bizzat … tarafından kaleme alınan ödemeye ilişkin tutarda ayrıca …’un imzasının olmadığını ancak … tarafından bizzat kaleme alındığı için yazılı delil başlangıcı sayılması gerektiğini ve dinletilecek tanıklar ile gerçek durumunun müvekkili tarafından anlatıldığı gibi olduğunun anlaşılacağını beyan ederek, yargılamanın yenilenmesi sonucu İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/03/2006 tarihli 2005/528 E. 2006/123 K. sayılı kararının ortadan kaldırılmasını, davalı …’un ardiyeciler Yapı Kooperatifindeki müvekkiline ait 10 ortaklık payından sadece 2 pay üzerinde hakkı olduğunun tespitine karar verilmesin talep etmiştir.
CEVAP Karşı taraf (asıl dosya davacısı) vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın zaman aşımı yönünden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da, yazılı sözleşmelerdeki değişikliklerin yazılı olmasının zorunlu olduğunu, dava tarihinden 3 ay önce belge tesliminin hayali olduğunu, dava ve taleplerin hak düşürücü süre geçmiş olduğundan dinlemeyeceğini belirterek, haksız ve dayanağı olmayan talep ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “iddia, davacı beyanları, yargılamanın yenilenmesi talep edilen mahkememizin 2005/528 E. – 2006/123 K. Sayılı dosya içeriği, davacının neye ilişkin olduğu anlaşılamayan ve mahkememiz kasasına alınan 4 sayfalık imzasız içeriğinde belli isimler, hesap dökümleri ve karşılığında rakamların olduğu yazı içerikleri ve tüm dosya kapsamı itibariyle; yargılamanın yenilenmesini isteyen sunmuş olduğu yazı içeriklerinin HMK 375 anlamında yargılamanın yenilenmesini gerektirecek sebepleri ihtiva etmediği, neye ilişkin, kime yönelik, hangi hukuki ilişki ile alakalı olduğunun anlaşılamadığı, talepçinin diğer iddialarını yargılama aşamasında tartışıldığı, Yargıtay denetiminden geçerek kararın kesinleştiği, yargılamanın yenilenmesini talep edenin sunmuş olduğu imzasız kağıt parçalarının yargılamanın yenilenmesi bakımından kanunun aradığı şartları içerik olarak taşımadığı, delil kıymetine haiz olmadığı” gerekçesiyle; “HMK. 375. Maddede belirtilen şartları taşımayan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Yargılamanın iadesini talep eden vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin “neye ilişkin olduğu anlaşılamayan ve mahkememiz kasasına alınan 4 sayfalık imzasız içeriğinde belli isimler, hesap dökümleri ve karşılığında rakamların olduğu yazı içerikleri ve tüm dosya kapsamı itibariyle; yargılamanın yenilenmesini isteyen sunmuş olduğu yazı içerikleri” şeklinde tanımlamasının talihsiz olduğunu, söz konusu belgelerin talep dilekçesinde açıklandığını, belgelerin … el ürünü olduğunu, yazılı delil başlangıcı niteliği taşıdığını, mahkemece delilleri incelenmeksizin karar verildiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, yargılamanın iadesi istemine ilişkindir. Yargılamanın iadesi, yargılama hataları ve noksanlarından dolayı, maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan hukuki yoldur. 6100 sayılı HMK’nın 374. maddesine göre yargılamanın iadesi, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir.HMK’nın 375. maddesinde yargılamanın iadesi sebepleri sayılmış olup bunlar;”a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.” halleridir.Dava dilekçesindeki anlatımlara göre yargılamanın iadesini talep edenin “ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.” hükmüne dayandığı anlaşılmaktadır.HMK’nın 377.maddesinde göre yargılamanın iadesi süresi; “c) Yeni belgenin elde edildiği veya hilenin farkına varıldığı,” tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıldır.Yasa’nın 379. maddesinde; “(1) Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra; a) Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, b) Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını, c) İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler. (2) Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder”, Yasa’nın 380. maddesinde ise; “İnceleme sonunda, dayanılan yargılamanın iadesi sebebi sabit görülürse, yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre verilmiş olan karar onanır veya kısmen yahut tamamen değiştirilir…” hükmüne yer verilmiştir.Yasal düzenlemeler uyarınca mahkemece 379. madde uyarınca ön inceleme yapılması, eksiklik mevcut ise esasa girmeden davayı reddetmesi, aksi halde 380. madde uyarınca esasa dair inceleme yapması gerekmektedir. Yargılamanın iadesi, nihai bir kararın (nihai kararlar içinde de kesinleşmiş bir kararın) gözden geçirilmesini, denetlenmesini sağlaması bakımından geniş anlamda bir kanun yolu olmakla ve Kanun’da sistematik olarak kanun yolları arasında düzenlenmekle birlikte, aslında kesinleşen kararı yeniden ele almaya yarayan ve dava şeklinde görülen bir hukukî çaredir…Yargılamanın iadesi yolu, kesinleşmiş hükümlere karşı başvurulan istisnai bir yoldur. Bu sebeple yargılamanın tekrarlanmasının mümkün olmadığı, o konuda yeniden mahkemeye başvurulamayacak, şeklen ve madden kesinleşmiş hükümlere karşı yargılamanın iadesi istenebilir. Eğer mahkeme kararı henüz şeklen kesinleşmemişse veya şeklen kesinleşmiş olsa dahi maddi anlamda kesin hüküm oluşturmuyorsa yeniden ele alınıp incelenmesi mümkünse yargılamanın iadesi yoluna gidilemez. Çünkü ya henüz kesinleşmiş bir karar yoktur, bu sebeple başvuru imkanları tüketilmemiştir veya kesinleşse dahi kararın başka şekilde yeniden ele alınıp incelenmesi mümkündür. (Pekcanıtez Usul, Prof. Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr. Muhammet Özekes, Doç.Dr.Hülya Taş Korkmaz, Doç.Dr.Mine Akkan, Cilt.III, s.2324,2325)Yargılamanın iadesi bir dava olarak dilekçe ile iptali istenen hükmü veren mahkemeden istenir. Dava dilekçesinde aranan koşulların bu dilekçede de bulunması ve mahkemede yeni bir dava gibi esas numarası verilmesi gerekir. Hükmü veren (vermiş olan) mahkemenin idari veya kanuni bir tasarrufla kaldırılmış veya işin esası ile ilgili karar vermek görevinin değiştirilmesi durumunda bunun yerine geçen mahkemeye başvurmak gerekir (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Prof. Dr. Baki Kuru, Av. Burak Aydın, C.II, S.1551).
Yargılamanın iadesi talebi, kendisine karşı bu yola başvurulan kararın verildiği mahkemeden talep edilecektir (m. 378/1). Yargılamanın iadesi talebi bir dava niteliğindedir. Bu sebeple yargılamanın iadesinin gerektirdiği özellikler dikkate alınarak bir davanın açılmasında verilmesi gereken dilekçe verilecektir. Yargılamanın iadesi bir dava açarak ileri sürülebileceğinden dava şartları ve davaya ilişkin genel hükümler geçerli olacak, yapılması gereken diğer işlemler yapılacaktır. Yargılamanın iadesi talebinin dava dilekçesi şeklinde düzenlenmesi gerekir. Bu dilekçede bulunması gereken unsurlara yer verilecektir. Ancak, içeriğinde talebin bir yargılamanın iadesi talebi olduğu belirtilmeli ve buna uygun açıklamalar yapılmalıdır. Dava açılmasına ilişkin kurallar uygulanarak, bu konudaki gerekli tüm işlemler yerine getirilmeli, gerekli harç ve giderler ödenmelidir. Mahkemece talep edilirse ayrıca bu konudaki teminat da yatırılmalıdır (m. 378/2). Yargılamanın iadesinde talepte bulunan, diğer tarafı karşı taraf olarak göstermeli, üçüncü kişilerin bu yola başvurması halinde ise ilk davanın tarafları karşı taraf olarak belirtilmelidir (Pekcanıtez Usul Cilt.III, s.2343,2344). Ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 74.maddesi uyarınca vekil tarafından yargılamanın iadesi davası açabilmesi için, vekaletnamesinde açık olarak “yargılamanın iadesi yoluna başvurma yetkisinin” bulunması gerekir.Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 24/05/2021 tarihli 2021/1478 E. 2021/2748 K sayılı ilamında; “…Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın iadesi talebi, ayrı bir dava olarak açılır ve incelenir. Başka bir deyişle, diğer davalarda olduğu gibi harçlandırılmış bir dava dilekçesi ile açılır. Hakkında yargılamanın yenilenmesi istenilen davanın devamı niteliğinde olmayıp bilâkis yeni bir davadır. Yargılamanın iadesi, yargılama hataları ve noksanlarından dolayı, maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın iadesi sonucu verilen karar eski hükmü kaldırdığından geçmişe etkili yenilik doğuran bir karardır. Kural olarak yargılamanın iadesine kararın tarafları başvurabilir. Yargılamanın iadesi olağanüstü bir kanun yolu olsa da, bir üst yargı organından değil aynı mahkemeden talep edilmektedir.Yargılamanın iadesi talebi bir dava niteliğindedir. Bu sebeple yargılamanın iadesinin gerektirdiği özellikler dikkate alınarak talebin dava dilekçeleriyle yapılması gerekir. Yargılamanın iadesi, dava açılarak ileri sürülebileceğinden dava şartları ve davaya ilişkin genel hükümler geçerli olacak, yapılması gereken tüm işlemler yapılacaktır. Gerekli tüm harç ve giderler ödenmelidir. Mahkemece talep edilirse teminat da yatırılmalıdır. Yargılamanın iadesi talebini inceleyen mahkeme tarafları davet ederek dinler ve bir ön inceleme yapar. Yargılamanın iadesi talebinin kabulü halinde, yenileme sebebine göre farklı kararlar verilebilecektir. Yargılamanın iadesi bir dava olduğundan bu davada haksız çıkan taraf, asıl davada olduğu gibi yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilir. Yargılamanın iadesi talebi bir dava olarak açılıp görüldüğünden, dava hakkında mahkemenin verdiği karara karşı süresi içinde diğer koşulların da bulunması halinde olağan kanun yollarına başvurulabilir.”…” denilerek, yargılamanın iadesi isteminin ayrı bir dava olduğu, bu nedenle ayrı harca tabi olduğu, taraf teşkili sağlanıp ön inceme duruşması yapılarak karar verilebileceğine işaret edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, yargılamanın iadesi istemi yeni bir dava olup tıpkı asıl davadaki gibi harca tabidir. Yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (16/12/1983 tarihli ve 1983/5 E., 1983/6 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ).Kanunla açıkça yargı harçlarından muaf olduğu ya da işleminin müstesna olduğuna ilişkin düzenleme yapılmamış olan herkes, bu harçları ödemekle yükümlüdür.Yargı harçlarının konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır. Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanununun “Mükellef” başlığını taşıyan 11. maddesinde düzenlenmiş; bu madde ile, genel olarak yargı harçlarının, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29/09/2022 tarihli 2020/1-127 E. 2022/1185 K. sayılı ilamı) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesinde “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.”492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27.maddesinde “(1) sayılı tarifede yazılı maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir… Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, mütaakıp muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur.”32.maddesinde; “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmiyen harcları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükümleri yer almaktadır.Dosyanın yapılan incelemesinde, yargılamanın iadesini talep eden tarafından sadece 27,70 TL peşin harç yatırıldığı, başvurma harcının yatırılmadığı, dava değeri bildirmediği ve nispi harç yatırılmadığı gibi mahkemece gerekli ihtarlar yapılarak harç eksikliğinin tamamlattırılmadığı tespit edilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler göz ardı edilerek, harç eksikliği giderilmeden yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; yargılamanın iadesini talep edene dava değerini açıklattırarak başvuru harcını ve nispi harcı tamamlanması için bir sonraki celseye kadar usulünce ihtarat yapılarak süre verilmesi, bu sürede harç tamamlanırsa yargılamaya devam edilmesi, tamamlanmazsa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılması, süresi içerisinde harç tamamlanarak dosya yenilenmezse davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinden ibarettir.Ayrıca duruşma tutanaklarının incelenmesinde, mahkemece yargılamanın iadesi isteminin yeni bir dava olduğu, burada talep edenin davacı, aleyhine yargılamanın iadesi talep edilenin ise davalı konumunda olduğu hususu atlanarak, tarafların asıl dosyadaki sıfatlarıyla yani …’in “davalı”, …’un ise “davacı” olarak duruşmalara kabul edilmesi de hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece harç eksikliği ikmal edildikten sonra yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiğinden yargılamanın iadesini talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/532 E. 2016/1123 K. sayılı 27/12/2016 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/10/2023