Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/558 E. 2021/1201 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/558
KARAR NO: 2021/1201
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/679
KARAR NO: 2020/946
DAVA TARİHİ: 12/10/2020
KARAR TARİHİ: 20/11/2020
DAVA: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 24/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İkitelli/İstanbul Kurumsal Şubesince 27/05/2015 ve 09/08/2016 tarihli genel ticari sözleşmeleri ile davalı borçlu … Ltd. Şti.’ye kredi açıldığı ve kullandırıldığını, dava dışı borçlu … Ltd. Şti. ile akdedilen 22/06/2015 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı borçlu firmaya kredi kullandırıldığını ve davalı borçlu … Ltd. Şti.’nin söz konusu sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığını, ayrıca dava dışı borçlu … Ltd. Şti. ile akdedilen 22/06/2015 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı borçlu firmaya kredi kullandırıldığını ve davalı borçlunun sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığını, borçluların kredi koşullarına uymaması, borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle, borçluların kredi hesaplarının Bakırköy … Noterliği’nin 03/07/2019 tarih ve …-…-… yev. nolu ihtarnameleri ile kat edildiğini, keşide edilen ihtarnamelerde 03/07/2019 tarihi itibarıyla müvekkilinin alacağının ödenmesi ihtar edilmiş ise de gerek davalı gerekse dava dışı borçlular tarafından ödenmediğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile dava dışı borçlular … ve …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile dava dışı borçlu … aleyhine genel haciz yoluyla takibe geçildiğini, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/462 E. sayılı dosyası üzerinden konkordato talebinde bulunulduğunu, mezkur davanın derdest olup davalı borçlu firma, dava dışı borçlu grup firmalarının ve dava dışı borçlu firma yetkililerinin borç ödeme kabiliyetlerini yitirdikleri ve ödemelerini tatil ettiklerinin sabit olduğunu, davalı ve grup firmaları olan dava dışı borçlular 85 milyon TL değerindeki taşınmaza sahip olmalarına rağmen sadece 27 milyon TL’lik kısmını konkordato projesinde satış planına koyduklarını, ticari alacaklar ve stoklar gerçek değerine indirgendiğinde ise davalı ve grup firmaları olan dava dışı borçlular borca batık durumda olduklarını, her ne kadar davalı ve grup firmaları olan dava dışı borçluların 2020 yılında dönemi karla kapattıkları gösterilmişse de karlılık hesabında finansman giderleri hesaba katılmadığını belirterek davanın kabulü ile davalı borçlu firmanın iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili 17/11/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket hakkında Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/462 E. sayılı dosyası üzerinden devam eden konkordato davasında geçici ve kesin mühlet kararları verildiğini, bu nedenle konkordato davası devam ederken davacının iflas davası açmakta hukuki yararı olmadığından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla iflas şartları bir şekilde gerçekleştiği takdirde davalı müvekkili şirketin iflasına konkordato davasının görüldüğü Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/462 E. sayılı dosyasından karar verilebileceğini, aksi kanaat halinde Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/462 E. sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan konkordato davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, ödemelerin tatil edilmesi gibi bir durum mevcut olmadığı gibi herhangi bir iflas sebebinin de bulunmadığını, müvekkili şirketin kanuna uygun şekilde konkordato talep ettiğini ve ödeme yasağı nedeniyle ödeme yapamamasının ödemelerini tatil ettiği anlamına gelmeyeceğini, dava dilekçesinde de belirtildiği gibi Bakırköy … İcra Dairesi … E. sayılı icra takibi ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan bir takip olup söz konusu alacağın ipotek ile güvence altına alındığı, dava konusu alacağın temelini oluşturduğu beyan edilen ihtarnamelerin hepsinin müvekkilinin konkordato mühleti almasından 2 gün sonra 03/07/2019 tarihinde keşide edildiğini, davacının mühlet içerisinde ödeme yasağı nedeniyle ödeme yapılmayacağını bildiği halde, tamamen kötü niyetli olarak ihtarname keşide edip akabinde huzurdaki davayı ikame ettiğini beyanla, öncelikle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, aksi kanaat halinde konkordato davasının bekletici mesele yapılmasına, haksız ve mesnetsiz açılan davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Bakırköy 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/11/2020 tarihli 2020/679 E. 2020/946 K. sayılı kararı ile; “…Mahkememizin 2019/462 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacılar …, … Ticaret Ltd.şti., … Limited Şirketi, …, … tarafından 28/06/2019 tarihinde Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h) davası açıldığı, 21/09/2020 tarihinde İİK 289/5 gereğince; borçlular İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı davacı borçlu … Ltd. Şti.hakkında, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı davacı borçlu … Ticaret Ltd.Şti. hakkında, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı davacı borçlu … Limited Şirketi hakkında, davacı şahıs …-(T.C. …) hakkında, davacı şahıs … (T.C. …) hakkında 01/10/2020 tarihinde sona erecek olan 1 yıllık kesin mühletin (7226 sayılı Kanun ile 2480 sayılı Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararı gereği) 25/12/2020 (bu tarih dahil) tarihinden başlamak üzere taleple bağlılık ilkesi gereği 31/03/2021 (bu tarih dahil) tarihine kadar uzatılmasına karar verildiği , dosyanın derdest olduğu görülmüştür. Öncelikle mahkememizce dava şartları açısından dosyanın incelenmesi gerekmiştir. Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Dava şartları, medeni usul hukukuna ait bir kurum olup, amacı bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava (yargılama) şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi). Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir. Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/h maddesinde, hukuki yarar açıkça dava şartları içerisinde sayılmıştır. Yapılan bu açıklama çerçevesinde somut olaya gelince; davacı İİK madde 177 ve devamı maddeleri uyarınca davalının iflasına karar verilmesini talep etmiş ise de; mahkememizin 2019/462 Esas sayılı dosyası 31/03/2021 (bu tarih dahil) tarihine kadar kesin ek mühlet aşamasında olup derdesttir. Konkordatonun Tasdiki talepli davada dosyada herhangi bir karar verilmediği, Davacının kaldı ki çekişmeli alacak raporuna itiraz hakkı olduğu ve borçlunun beyanıyla çekişmeli hale gelen alacak bakımından ise tasdik sonrası İİK 308/b maddesi uyarınca da alacak davası açabileceği gibi söz konusu alacak aynı zamanda ipotek ile de rehinli alacak kapsamında olduğu dikkate alındığında konkordatoya bağlı alacak olmadığı gibi İİK 308/h maddesi uyarınca da rehinli alacakların yapılandırması sürecinin dahi işlemediği davalı şirketin konkordato sürecinde olduğu ve ifasının istenemeyeceği dikkate alındığında davacının uyuşmazlık yaptığı husus konkordato sürecinde rehinli olan alacağın teminatı olan olan taşınmazın satışının yapılamamasından kaynaklandığı anlaşılmış olup konkordato sürecinden sonra tasdik ya da red kararı iflas kararı olsa dahi davacı bu süreçlere tabi olmadan satışa devam edebileceği dikkate alındığında iflas talebinde hukuki yararı olmadığı gibi davacının doğrudan iflas isteyebilmesi için İİK 117.maddeye göre borçlunun ödemelerini tatil etmesi şartı incelendiğinde davalının konkordato ilan etmesi ödemelerini ötelediği anlamına gelmez kaldı ki konkordatonun amacına da aykırı düşeceği aşikar olup davacının elinde ilama dayalı belge buna göre ilamlı takip de olmadığından İİK 177.madde kapsamında da doğrudan iflas isteme şartları oluşmadığı anlaşılmış olup sonuç olarak İİK.285 ve devamı maddeleri gereği 28/06/2019 tarihinde açılan davada davacıların konkordato hukuki sürecinin devam ettiği ve bu bağlamda iflasına karar verilemeyeceği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı nazara alınarak; 6100 sayılı HMK.nun 114/h maddesinde hukuki yarar dava şartları içerisinde gösterilmiş olup aynı yasanın 115.maddesinde mahkemenin açılan davada hukuki yararın bulunup bulunmadığını davanın her aşamasında re’sen gözeteceği belirtilmiştir. Huzurdaki davanın konkordatoya ilişkin mahkeme dosyasının sonucu beklenilmeden açılmış olması nedeniyle davanın hukuki yarara ilişkin davanın şartları oluşmaması nedeniyle reddine” dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek, davalı borçlu firma ve dava dışı borçlu grup firmalardan Müvekkili Banka alacağının tahsilini teminen başlatılan takiplerde alacağın icra yolu ile tahsilinin mümkün olmadığını, davalı borçlu ile grup firmaları ve firmaların yetkilileri olan dava dışı borçlular tarafından Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/462 E. sayılı dosyası üzerinden konkordato talebinde bulunulduğu için davalı borçlunun borç ödeme kabiliyetini yitirdiği ve ödemelerini tatil ettiğinin sabit olduğunu, davalı borçlu firmanın alacaklılarına ödeme yapamayacağı açıkça ortada olduğundan iflasını talep etme zorunluluğu doğduğunu, buna rağmen eksik inceleme ile karar verildiğini, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/462 E. sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan dava İİK m. 285 vd. maddelerine göre açılmış konkordato talepli olmasına rağmen somut davanın İİK m. 177 uyarınca alacaklı tarafından açılan doğrudan iflas davası olduğunu, İİK m. 177/2 “Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa” hükmünü içermekte olup iflası talep edilen davalının ise müvekkili Banka’ya ödeme yapmadığını bu nedenle her iki davada talep ve sonuçlar farklı olduğundan derdestlik ilişkisi bulunmadığını, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/462 E. sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan davanın 01/07/2019 tarihli tensip zaptında da dava tarihi itibariyle işbu davanın açılmasını önleyecek herhangi bir tedbir kararı bulunmadığını, konkordato davasının bekletici mesele yapılması gerekirken davanın reddi kararının hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesine rağmen lehe vekalet ücretine hükmedilmemesinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7. Maddesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/11-186 E. 2011/352 K., 2013/385 E. 2014/100 K. 2014/19-763 E. 2014/856 K. sayılı kararlarına aykırı ve hatalı olup, yalnızca vekalet ücreti konusunda inceleme yapılarak istinaf talebinin kabulü ile AAÜT’ne göre belirlenecek olan vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, borçlunun ödemelerini tatil ettiği iddiasına dayalı 2004 sayılı İİK’nun 177. maddesi uyarınca açılan iflas davasıdır. İflas davasında yetkili mahkeme, İİK’nun 154/3 maddesi uyarınca borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesidir. Bu yetki, kamu düzenine ilişkin ve kesin olup dava şartıdır. Davalı şirketin muamele merkezi Bağcılar/İstanbul olup, dava görevli ve yetkili mahkemece açılmıştır. İstinaf istemine konu uyuşmazlık, borçlu tarafından açılan konkordato davasından sonra, alacaklının doğrudan iflas istemiyle dava açmasında hukuki yararı olup olmadığı, konkordato davasının bekletici mesele yapılması gerekip gerekmediği ve dava usulden reddedildiği için davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde dava şartları sayılmıştır. Dava şartı, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu mutlaka gerekli olan şartlardır. Dava şartları gerçekleşmeden davanın esası incelenemez. Bu nedenle davanın incelenip karara bağlanabilmesi, dava şartlarının varlığı yada yokluğuna bağlıdır. Hakim dava şartı eksikliğini kendiliğinden dikkate alır, tarafların bu konuda talepte bulunmasına gerek yoktur. (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez / Prof. Dr. Oğuz Atalay / Prof. Dr Muhammet Özekes, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, sayfa 290). HMK’nun 114.maddesinde düzenlenen dava şartları mahkemeye, taraflara ve dava konusuna (müddeabihe) ilişkin olmak üzere, üçe ayrılır. Mahkemeye ilişkin dava şartları; “yargı hakkı, yargı yolu, görev, kesin yetki”, taraflara ilişkin dava şartları; “davada iki tarafın bulunması, taraf ehliyeti, dava ehliyeti, davaya vekalet ehliyeti ve geçerli vekaletname, davayı takip yetkisi”, dava konusuna ilişkin dava şartları ise; “davacı tarafından gider avansının yatırılması, teminat gösterilmesine ilişkin kararın yerine getirilmesi, kesin hüküm bulunmaması, hukuki yarar (menfaat) bulunması, davanın derdest olmaması” olarak sıralanmaktadır. Yine HMK’nun 114/2 maddesinde ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir. HMK’nun 114/1.h maddesi ile davacının, dava açmakta hukuki yararının olması dava şartları arasında sayılmıştır. Dava konusuna ilişkin dava şartları arasında yer alan “hukuki yarar”, diğer dava şartları gibi Mahkemece re’sen nazara alınarak değerlendirilecek, davacının hukuki yararının olmaması halinde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilecektir. Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli olmayıp davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekmektedir. Yani dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır. Bilindiği ve 07/12/1964 gün ve 3/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere; dava, mahkemeden verilecek bir hükümle, bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 07/06/2021 tarihli 2020/1812 E. 2021/3073 K. sayılı ilamı). Dava açmaktaki yarar ideal veya ekonomik değil korunmaya değer hukuki bir yarar olmalı, davacı hakkına kavuşmak için mahkemenin kararına ihtiyaç duymalıdır. Dava yolu ile ulaşılmak istenen amaç, aynı güvenle ve fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecekse, o konuda dava açılmasında hukuki yarar yoktur. Dava şartları, dava açılması anından hükmün verilmesine kadar mevcut olmalıdır. Mahkemece hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/462 Esas sayılı dosyası UYAP sistemi üzerinden incelenmiş olup; … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … Limited Şirketi, …, … tarafından 28/06/2019 tarihinde açılan konkordato davasında, mahkemece 01/07/2019 tarihinden itibaren 3 aylık geçici mühlet, 01/10/2019 tarihinden itibaren 1 yıllık kesin mühlet kararı verilerek akabinde kesin mühlet süresi uzatılmıştır. Eldeki dosyanın karar tarihi olan 20/11/2020 tarihinde davalı şirket kesin mühlet süresi içindedir. İİK’nun 294.maddesine göre; “Mühlet içinde borçlu aleyhine 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyati tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.” Konkordato mühleti içinde, borçlu aleyhine hangi alacak için olursa olsun, -kayıtsız şartsız- hiçbir şekilde iflas takibi yapılamaz. Bu önemli esas, mühletten sonra doğan alacaklar ile kamu alacakları için de mutlak olarak geçerlidir. İflas prosedürüne göre yapılan takiplere dayalı davaların, takibin bir uzantısı ve devamı niteliği taşıdığı doktrinde ittifakla benimsenmektedir. Bu kabulün doğal bir sonucu olarak, takiplere dayalı iflas davalarının mühlet içinde açılmaması ve mühletten önce açılmış iflas davalarının da durması gerekir. Bu ilkenin niteliği gözetilerek doğrudan doğruya iflas davaları da aynı statüye tabi tutulmak gerekir (Sümer Altay / Ali Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, 5.Bası, İstanbul 2019, s.160). İİK’nun 177. maddesine göre; “1-Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa, 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa, 3-308 inci maddedeki hal varsa, 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse” önceden takibe hacet kalmaksızın alacaklının doğrudan borçlunun iflasını istemesi mümkündür. Doğrudan iflas davası açılması için davayı açan kişinin alacaklı olması ve İİK 177. maddesinde yer alan şartlardan birinin mevcut olması gerekmektedir. Davacının iddiası ise; davalının konkordato talep etmiş olması nedeniyle ödemelerini tatil ettiği yönündedir. Konkordato talebi her ne kadar ödeme aczinin ikrarı olarak düşünülebilir ise de borçlunun ödemelerini tatil ettiği anlamına gelmez. Konkordato talebi İİK 285 vd maddeleri uyarınca yasal bir haktır ve borçlunun konkordato talep etmiş olması TMK’nun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmemektedir. Aksi durumun kabulü, borçlunun konkordato kurumunun sağladığı imkanlardan yararlanmasını engelleyerek, konkordatonun iflası önlemeye yönelik amacına aykırılık teşkil eder. Dava şartlarının mevcut olup olmadığı HMK’nun 115. maddesi uyarınca davanın her aşamasında re’sen dikkate alınacak olup HMK’nun 138.maddesi uyarınca dava şartları yönünden mahkemece öncelikle dosya üzerinden değerlendirme yapılarak karar verilecektir. Konkordato sürecinde İİK 294 maddesi uyarınca iflas yoluyla takip dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamayacağı yasa koyucu tarafından düzenlenmiş olmakla, iflas yoluyla takipten daha ağır sonuçları olan doğrudan iflas yoluna başvurulamayacağının ve bu durum karşısında alacaklının İİK’nun 177.maddesinde yer alan sebeplere dayanarak iflas davası açamayacağının evleviyetle kabulü gerektiğinden, mahkemece öncelikle özel dava şartı niteliğinde olan bu husus değerlendirilerek konkordato sürecinde iflas davası açılamayacağı gerekçesiyle davanın özel dava şartı yokluğundan reddi gerekirken, özel dava şartlarından sonra ancak incelenebilecek genel dava şartlarından hukuki yarar yokluğundan reddi kararı hatalı olup, bu gerekçelerle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın özel dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesini 17/11/2020 tarihinde sunmuş, Mahkemece cevap dilekçesi sunulduktan sonra 20/11/2020 tarihinde karar verilmiştir. Buna rağmen davalı vekilinin gerekçeli karar başlığında yer almaması, kararda savunma kısmına yer verilmemiş olması 6100 sayılı HMK’nun 297/1.maddesinin b ve c bentlerine aykırıdır. 6100 sayılı HMK’nun 323/1-ğ maddesinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretinin yargılama gideri olduğu, HMK’nun 326/2. maddesinde ise, davada taraflardan her birinin kısmen haklı çıkması halinde yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranında paylaştırılacağı düzenlenmiştir. Karar tarihine göre uygulanması gereken Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde; tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği (13/1) ancak hükmedilen ücretin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceği (13/2), davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunacağı (7/2) düzenlemeleri mevcuttur. Dava şartı yokluğu nedeniyle verilen karar önşart yokluğu nedeniyle verilmiş bir red kararı olduğundan bu durumda Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesindeki düzenleme gereğince somut dosyada davanın niteliği de dikkate alınarak maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 maddesi uyarınca yeniden hüküm kurularak, davanın özel dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 bendi uyarınca Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/679 E. 2020/946 K. sayılı 20/11/2020 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın 6100 sayılı HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca özel dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, 3-İlk derece mahkemesi yargılama giderleri yönünden, a-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, c-Davalı vekille temsil olunduğundan, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, ç-HMK’nın 333. maddesi gereğince, taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri yönünden, a-Davacı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının ve 59,30 TL istinaf karar harcının Hazineye irat kaydına, b-Davalı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının ve 59,30 TL istinaf karar harcının Hazineye irat kaydına, c-Davacı tarafından istinaf talebinin kabul sebebine göre yapılan istinaf giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, ç-Davalı tarafın yapmış olduğu 221,40 TL (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, e-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/11/2021