Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/546 E. 2022/27 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/546
KARAR NO: 2022/27
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/461
KARAR NO: 2019/760
DAVA TARİHİ: 29/09/2017
KARAR TARİHİ: 27/06/2019
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin toplu yapılara ve özellikle sitelere danışmanlık hizmeti verdiğini, diğer müvekkil … ise şirketin sahibi ve yetkilisi olduğunu, müvekkil şirket ile davalı … Yöneticiği’nin yönetimini yürütmekte olan diğer davalı … Ltd. Şti. arasında 10/11/2014 tarihli, bina tesis yönetimi hizmeti alımlarına ait tip sözleşme akdedildiğini, sözleşmenin fesih tarihi olan 24/02/2016 tarihine kadar devam ettiğini, sözleşme süresince müvekkil şirket tarafından davalı site yönetimine muhasebe, temizlik, bahçe ve havuz bakımı ile peyzaj hizmetleri ve benzeri işlemler sağlandığını, sözleşmenin devam ettiği dönemde dava dışı … A.Ş. site elektriğinin kendileri tarafından tedarik edilebileceği yönünde site yönetimine teklif sunduğunu, site yönetiminin teklifi uygun bulduğunu, … AŞ tarafından sözleşmenin müvekkili şirket adına hazırlandığını, müvekkili şirkete gönderildiğini ve müvekkili şirketin ise alçak gerilim elektrik enerjisi satışına ilişkin perakende satış sözleşmesini kendi kullanımına ilişkin olduğu düşüncesiyle sehven (müvekkili … tarafından şirket nam ve hesabına) imzalandığını ancak elektrik kullanımının davalı site tarafından gerçekleştirildiğini, sözleşme gideri ve güvence bedelinin davalılar tarafından ödendiğini, buna rağmen bir kısım fatura bedelleri ödenmediğinden dava dışı … A.Ş. tarafından müvekkilleri aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilleri tarafından icra takibine karşı yasal süre içerisinde itirazda bulunulmadığı için takibin kesinleştiğini, müvekkilinin kendine ait olmayan borç dolayısıyla menkul ve gayrimenkul mallarının haczedildiğini, bu nedenle dava dışı … A.Ş. ile 17/07/2017 tarihinde sulh sözleşmesi imzalayarak 8.020,00 TL haricen ödeme yapılmak zorunda kalındığını, müvekkilin davalılar adına tedarik sözleşmesi imzalama yetkisi bulunmayıp sözleşmeye dayalı herhangi bir elektrik kullanımı da söz konusu olmadığından, sözleşme ise sehven imzalandığından, söz konusu tedarik sözleşmesi site ortak alanlarının elektrik kullanımlarına ilişkin olduğundan müvekkillerin elektrik borcu hususunda herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını beyanla, haksız ve hukuka aykırı bir biçimde ödenmek zorunda kalınan 8.020,00 TL bedelin davalılarca müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacılar tarafından ödendiği iddia edilen elektrik sözleşmesinin tarafı olmadığı gibi davacılara böyle bir borcu bulunmadığından davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacı …’nun iş bu davayı açmaya hakkı bulunmadığı için taraf sıfatına itiraz ettiklerini, yetkili mahkemenin müvekkilinin ikametgahı olan Esenyurt ilçesinin bağlı olduğu Büyükçekmece Mahkemeleri olduğunu, dava dilekçesi HMK 119/1-d-e-f maddelerine uygun hazırlanmadığından reddi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı şirket basiretli tacir gibi davranması gerektiğinden sözleşme imzalarken sözleşme içeriğini incelememesinin, sehven şirket nam ve hesabına imza ve kaşe atmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi davacının sehven kendisine ait sanarak bir sözleşmeyi imzaladığı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun ve asılsız olduğunu, davacı şirketin borca ilişkin müvekkil şirkete hiçbir bildirimde bulunmadığını, takibe itiraz etmediğini ve müvekkiline bilgi vermediğini, takip konusu borcu kabul ederek ödeme yaptığı için müvekkilinden ödediği bedeli talep edemeyeceğini, müvekkili şirketin ödenmeyen fatura borcu olmadığını ve davacılara da herhangi bir borcu bulunmadığını beyan ederek davanın öncelikle usulden aksi halde esastan reddine, haksız dava nedeniyle davacının alacağın %20’sindeden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir. Davalı … adına çıkartılan dava dilekçesinin tebliği üzerine davalı olarak … Site Yöneticiliği vekili cevap dilekçesi sunmuş olup, dilekçesinde özetle; davacı taraf ile diğer davalı … Ltd. Şti. arasında akdedilen sözleşme fesih edildikten sonra site yönetimini devralan müvekkili … Site Yöneticiliği’ne davacı tarafından siteye ait elektrik kullanımına ilişkin bir fatura ibraz edilmediğini ve herhangi bir bildirim yapılmadığını, müvekkil site yönetiminin siteye gelen tüm faturaları zamanında ödediğini, bu süreçte ödenmediğini iddia ettiği elektrik borcundan dolayı da herhangi bir elektrik kesintisi de yaşanmadığından, müvekkilinin böyle bir durumdan şifahen haberinin olmasının da mümkün olmadığını, davacının sözleşme içeriğini dahi okumadan sehven sözleşme imzalayan şirket yetkililerinin basiretli iş adamı gibi davranmadığının açık olduğunu, sözleşmenin 24/02/2016 tarihinde karşılıklı olarak feshinden sonra davacı şirket elektrik tedarik hizmetini sağlayan elektrik firmasına durum ile ilgili hiçbir bildirimde bulunmadığını, davacı şirket, dava dışı elektrik şirketi tarafından kendisi adına tahakkuk ettirilen faturalara neden itiraz etmediğini, müvekkile yapılan bir ihtar ve bildirimde sözkonusu olmadığını, davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesine, … A.Ş.’ye davanın ihbar edilmesine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, dava masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Delillerin değerlendirilmesi sonucunda davacı adına elektrik faturaları düzenlendiği, ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığı, sulh olunarak haricen ödendiği, davalılardan … ltd.Şti ile imzalanan 10/11/2014 tarihli sözleşmenin içeriğinin muhasebe, danışma, temizlik, bahçe, havuz hizmeti ve … projesi inşaatına ilişkin tüm site maliklerinin faydasına gerekli tüm işlemlerin davacı şirket tarafından yapılması olduğu site yönetimi yada sitede kullanılacak elektrik enerjisi aboneliği hakkında bir hüküm içermediği, davalı … ltd.Şti nin böyle bir talebinin olmadığı nazara alındığında bu davalıya husumet yöneltilemeyeceğinden bu davalı yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir. Diğer davalı …’nin davada taraf olabilme durumu incelendiğinde T.C Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/689 Karar: 2017/1686 Karar Tarihi: 13/12/2017 kararında ‘…634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun “Genel kurul” başlıklı 27’nci maddesinde, “Anagayrimenkul, kat malikleri kurulunca yönetilir ve yönetim tarzı, kanunların emredici hükümleri saklı kalmak şartıyla, bu kurul tarafından kararlaştırılır.” düzenlemesi yer almaktadır. Kanunun 69’uncu maddesine göre toplu yapı kapsamında bulunan parsel ve parsellerdeki birden çok bağımsız bölümü kapsayan ana yapıda ortak yerleri bulunan blok yapıların her biri, kendi sorunlarına ve yalnız o bloğa ait ortak yerlere ilişkin olarak, o blokta bulunan bağımsız bölüm maliklerinden oluşan blok kat malikleri kurulunca yönetilir. Yine aynı Kanunun 34’üncü maddesinin birinci fıkrası, “Kat malikleri, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye veya üç kişilik bir kurula verebilirler; bu kimseye (Yönetici), Kurula da (Yönetim Kurulu) denir.” şeklinde düzenleme içermekte, aynı Kanunun “Genel yönetim işlerinin görülmesi” başlıklı 35’inci maddesinde de yönetici veya yönetim kurulunun görevleri sayılmış olup, (i) bendinde “Kat mülkiyetine ilişkin borç ve yükümlerini yerine getirmeyen kat maliklerine karşı dava ve icra takibi yapılması ve kanuni ipotek hakkının kat mülkiyeti kütüğüne tescil ettirilmesi” şeklindeki ifadesi ile dava açma hakkı düzenlenmiştir. 38’inci maddenin ikinci fıkrasında 14/11/2007 tarihinde yürürlüğe giren 5711 sayılı Kanununun 19’uncu maddesi ile yapılan değişiklik ile “Kat malikleri kurulu, ada temsilciler kurulu veya toplu yapı temsilciler kurulu kararlarının iptaline ilişkin davalar, kat maliklerini temsilen yöneticiye, toplu yapılarda ise ada temsilciler kurulu veya toplu yapı temsilciler kurulunca seçilen yöneticiye husumet yöneltilmesi suretiyle açılabilir.” şeklindeki düzenleme getirilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/06/2006 gün, 2006/18-483 E., 2006/473 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere kat malikleri kurulunun tüzel kişiliğinin bulunmadığı tartışmasızdır. Ancak kanun koyucu tüzel kişiliği bulunmayan bu kurula 634 sayılı Kanun’un 35’inci maddesi ile; bu kanundan doğan yetki ve görevleri kapsamındaki bazı iş ve işlemlerde kat maliklerini temsilen hukuki ilişki kurma ve dava takip yetkisi vermiştir. Ne var ki ana taşınmazın genel yönetimi dışında kalan işler için yöneticinin dava takip yetkisi bulunmadığının kabulü gerekir (KALE, S.: Medeni Yargılamada Taraf Ehliyeti, İstanbul 2010, s.188).” şeklindedir. Yargıtayın bu kararı değerlendirildiğinde siteyi oluşturan bağımsız bölümlerin kullandığı iddia edilen elektrik enerji bedelinin ödenmesi suretiyle tüzel kişiliği olmayan ve bu kapsamda taraf ve dava ehliyeti bulunmayan site yönetiminin taraf gösterilmesi mümkün olmadığından bu davalı hakkında açılan dava taraf ve dava ehliyeti yokluğundan red edilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, “1- … Ltd. Şti. Hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, 2- … Yöneticiliği hakkında açılan davanın HMK 114/b gereğince taraf dava ehliyetine sahip olmadığından reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek, mahkemece eksik ve hatalı inceleme neticesinde karar verildiğini, usul hükümlerinin uygulanmasında hata yapıldığını emsal Yargıtay kararları uyarınca site yönetiminin taraf ve dava ehliyetine sahip olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, davalı şirket ile imzalanan sözleşme kapsamında diğer davalı site yönetimine çeşitli hizmetlerin verildiği, bu dönemde sitenin ortak alanlarına ilişkin elektrik sözleşmesinin sehven davacı tarafından imzalandığı, elektriğin davalılar tarafından kullanılmasına rağmen fatura bedellerinin ise ödenmediği, sözleşmenin tarafı davacılar olduğu için elektrik şirketinin davacı şirket ve yetkilisi hakkında başlattığı icra takibinin taraflarınca itiraz edilmeksizin kesinleşmesi sonucunda sulh olunarak elektrik bedellerinin ödendiği ancak ödenen bedellerden davalıların sorumlu olduğu iddiası ile, davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümlenmesinde öncelikle taraf ehliyeti, dava ehliyeti, dava takip yetkisi ve sıfat kavramları üzerinde durulması gerekmektedir. Taraf ehliyeti hukuki ilişkinin sujesi olabilme ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nun 50. maddesinde “Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.” şeklinde açıklanmıştır. Davada taraf ehliyetinden maksat bir davada davacı veya davalı olarak yer alabilme ehliyetidir. Bu kavram medeni hukuktaki hak ehliyetinin, medeni usul hukuku alanındaki uzantısını oluşturur (Tanrıver, S., Medeni Usul Hukuku, C.I, 2016, S.485). Kişinin taraf ehliyetinin bulunması, taraf olarak yer aldığı davasını yürütebilmesi için tek başına yeterli değildir; kişinin dava ehliyetine de sahip olması gerekir (Erişir, E., Medeni Usul Hukukunda Taraf Ehliyeti, 2007, S.57). Dava ehliyeti ise bir kişinin bizzat yada tayin edeceği temsilcisi aracılığı ile dava açabilmesi, davayla ilgili usul işlemleri yapabilmesi ve kendisine karşı dava açılması halinde hakkını koruyucu beyanlarda bulunabilme yani savunma yapabilme ehliyeti olarak tanımlanabilir ve HMK’nun 51. maddesinde “Dava ehliyeti, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre medeni hakları kullanma ehliyetine yani fiil ehliyetine sahip olanlar dava ehliyetine de sahiptirler. Dava takip yetkisi HMK’nun 53. maddesinde “Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir.” denilerek açıklanmıştır. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kimseler taraf ve dava ehliyetine sahip olsalar bile, kendileri adına ve kendilerine karşı açılan davayı yürütebilmeleri ve esası hakkında hüküm alabilmeleri için dava konusu edilen talep bakımından dava takip yetkisine de sahip olmaları gereklidir. Taraf ve dava ehliyeti tarafların kişilikleriyle ilgili olmasına rağmen dava takip yetkisi dava konusuna ilişkindir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, 15. Bası, 2017, C.I, S.593). Sıfat ise davanın esasına yani maddi hukuka ilişkin bir kavram olup dava konusu talep bakımından kimin hak sahibi, kimin yükümlü olduğunu ifade eder. Davada davacı ve davalı olarak yer almakla taraf olarak gösterilenlerin maddi hukuk bakımından gerçekten bu niteliği taşıyıp taşımamaları tümüyle birbirinden farklı kavramlardır. Sıfat, tarafın bir özelliği olmadığı gibi usule ilişkin bir kavram da değildir. Aksine sıfat, davanın taraflarının ihtilaflı maddi hukuk ilişkisinin gerçek süjesi olup olmadığı ile ilgilidir (Pekcanıtez Usul, S.607). Sıfat, nihai karar verildiğinde, davanın haklı veya haksız olduğunu ifade eder. Dava takip yetkisi ve sıfatın davadaki durumunu belirtmek bakımından, davanın yürütülmesi ve karara ulaşmasındaki sürecin dava takip yetkisini, bu sürecin sonunda maddi hukuka yönelik sonucun ise sıfatı karşıladığı söylenebilir (Pekcanıtez Usul, S.612). Mahkemece dava, davalı … yönünden taraf ve dava ehliyeti yokluğundan HMK’nun 114/d maddesi uyarınca usulden reddedilmiş, davalı … Ortak Girişim İnşaat Yapı Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. yönünden ise bu davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle husumet yokluğundan yani sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun “tarifler” başlıklı 2. maddesinin (b) bendinde, bu kanuna göre anagayrimenkulun bağımsız bölümleri dışında kalıp, korunma ve ortaklaşa kullanma veya faydalanmaya yarayan yerler “ortak yerler”; kat maliklerinin ortak malik sıfatıyla paydaşı bulundukları bu yerler üzerindeki faydalanma hakları da “kullanma hakkı” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma paralel olarak kat mülkiyeti kurulu olan anagarimenkulün ortak yerleri üzerinde kat maliklerinin hakları Kanununun 16. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş ve kat maliklerinin anagayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik oldukları hüküm altına alınmıştır. Kat Mülkiyeti Kanununun 27. maddesinde ana gayrimenkulün kat malikleri kurulunca yönetileceği ve yönetim tarzının ise kanunların emredici hükümleri saklı kalmak şartıyla bu kurul tarafından kararlaştırılacağı, 28. maddesinde yönetim planının yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini yönetici ve denetçilerin alacakları ücreti ve yönetime ait diğer hususları düzenleyeceği ve yönetim planının bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmünde olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanun’un 32. maddesinde ise anagayrimenkulün kat malikleri kurulu tarafından, sözleşme, yönetim planı ve kanun hükümleri uyarınca verilecek kararlara göre yönetileceği, 34. maddesinde kat maliklerinin, anagayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye (yönetici) veya üç kişilik bir kurula (yönetim kurulu) verebilecekleri belirtilmiştir. Bu maddeye göre seçilen yöneticinin görevleri ise Kanunun 35. maddesinde ayrı ayrı sayılmış ve maddenin (a) bendinde “kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi” de yöneticinin görevleri arasında gösterilmiştir. ve 38. maddesinde de yöneticinin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu düzenlenmiştir. Kat malikleri kurulunun tüzel kişiliğinin bulunmamaktadır. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05/04/2017 tarihli, 2017/1-1282 E. 2017/604 K. sayılı kararında; “…Apartman yönetimlerinin tüzel kişiliği bulunmadığından, kural olarak apartman yöneticisi ya da yönetim kurulunun dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Yönetici ya da apartman yönetimi ancak 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun tanıdığı yetkiler dahilinde dava açma hakkını kullanabilir. Kat malikleri kurulunca yöneticiye yetki verilmesi durumunda, kat maliklerini temsil yetkisine giren işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yöneticinin ya da yönetim kurulunun dava açılabileceği belirgindir. Böyle bir durumda yönetici vekaletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Temsil yetkisini az yukarıda açıklanan özel yasa maddesinden alan bir temsilcidir. Özellikle, günümüz hayatının getirdiği toplu site yapılaşmaları ya da çok katlı yapılarda kat malikleri sayısının oldukça fazla olması ve maliklerin ortak kullanımına ayrılmış olan tesis ve alanların bir disiplin için bakılması, korunması ve onarılması, başka bir deyişle ortak kullanımdaki yerlerin yönetilmesi gereği karşısında, tüm maliklerin birlikte dava açabileceğinin veya tüm maliklere karşı dava açılması gerektiğinin kabulü uyuşmazlıkları çözümsüzlüğe terk etme sonucunu doğuracağı gibi usul ekonomisi ilkesine de uygun değildir. Ortaya çıkan ihtiyaçların hakkaniyete uygun biçimde giderilmesi, hak ve adalete, hakkaniyet ile usul ekonomisi ilkelerine uygun bir çözümün bulunması gerektiği kuşkusuzdur. Bu durumda, ortak yerlerin amacına uygun olarak kullanılması ve korunması için kat maliklerince kendisine yetki verilmesi halinde yöneticinin temsil yetkisi kapsamında ortak yerlerin haksız olarak kullanımından (işgalinden) kaynaklanan ve bir tür tazminat olan ecrimisil davası açabileceği Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca kabul edilmiştir…” şeklinde ifade edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11/11/2020 tarihli 2017/13-663 E. 2020/873 K. sayılı ilamında; “…Sıfat, belirli ve somut bir davada husumeti yöneltebilmek olanağını sağlayan hukuki bir durum olup statüye mensup olmayı ifade eden bir niteliktir. Belirli bir hak üzerinde dava hakkını sağlayan statü, o hakka sahip olmak olabileceği gibi temsil kuralları uyarınca o hakta tasarruf yetkisi de olabilir. Başka bir anlatımla; ileri sürülen hakkın veya hukuki durumun söz konusu davayı açmak yetkisini verip vermediği keyfiyeti sıfat kavramına karşılık gelir. Dava, bizzat hak sahibi tarafından açıldığı zaman hak sahibi olmak durumu ile sıfat kavramları örtüşmekte ise de; dava, hak sahibinden başka bir kişi tarafından açıldığında sıfat kavramı bütün özerkliği ve özelliği ile meydana çıkmaktadır. Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlıkta davacı konumundaki apartman yönetiminin hukuki statüsünü belirlemeye yönelik yasal düzenlemelerin ortaya konulması gerekir. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun “Genel kurul” başlıklı 27. maddesinde, “Anagayrimenkul, kat malikleri kurulunca yönetilir ve yönetim tarzı, kanunların emredici hükümleri saklı kalmak şartıyla, bu kurul tarafından kararlaştırılır.” düzenlemesi yer almaktadır. Anılan Kanun’un 34. maddesinin birinci fıkrası, “Kat malikleri, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye veya üç kişilik bir kurula verebilirler; bu kimseye (Yönetici), Kurula da (Yönetim Kurulu) denir.” şeklinde düzenleme içermektedir. Aynı Kanun’un “Genel yönetim işlerinin görülmesi” başlıklı 35. maddesinde ise yönetici veya yönetim kurulunun görevleri sayılmış olup, (i) bendinde “Kat mülkiyetine ilişkin borç ve yükümlerini yerine getirmeyen kat maliklerine karşı dava ve icra takibi yapılması ve kanuni ipotek hakkının kat mülkiyeti kütüğüne tescil ettirilmesi” şeklindeki ifade ile dava açma hakkı düzenlenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/06/2006 tarihli, 2006/18-483 E., 2006/473 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere kat malikleri kurulunun tüzel kişiliğinin bulunmadığı tartışmasızdır. Ancak kanun koyucu tüzel kişiliği bulunmayan bu kurula 634 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile; bu kanundan doğan yetki ve görevleri kapsamındaki bazı iş ve işlemlerde kat maliklerini temsilen hukuki ilişki kurma ve dava takip yetkisi vermiştir. Ne var ki ana taşınmazın genel yönetimi dışında kalan işler için yöneticinin dava takip yetkisi bulunmadığının kabulü gerekir (Kale, S.: Medeni Yargılamada Taraf Ehliyeti, İstanbul 2010, s.188). Hâl böyle olunca gelinen aşamada eldeki davaya konu istemin KMK’nın 35. maddesinde verilen yetki kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı irdelenmelidir. Somut olayda kat malikleri adına yöneticinin açtığı davada kat mülkiyetine konu apartmanın ayıplı inşaa edildiği iddiasıyla müteahhit davalının sorumluluğuna gidilmesi talep edilmiştir. Ayıptan sorumluluk iddiası, kural olarak, ayıba konu sözleşmenin tarafları arasında gündeme gelir. Apartmandaki ayıp iddiasına konu alanların çatı ve zemin izolasyonu gibi ortak alanlara ilişkin olması doğrudan yönetimi kat mülkiyetinin kurulmasından önce gerçekleşmiş bir sözleşmenin tarafı kılmaz. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 13/12/2017 tarihli, 2017/13-689 E., 2017/1686 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir. Tüm bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık irdelendiğinde; dava konusu tazminat iddiasının temeli sözleşmenin ayıplı ifası nedenine ve bu hakkın devamı olarak tüketiciye tanınan seçimlik yetkilere dayandığından site yönetimine kat malikleri kurulunca yetki verilmiş olması, somut olay bakımından, yönetimin dava açma ehliyetinin bulunduğunu kabule yeterli sayılamaz. Bu yöndeki bir dava, Özel Daire kararında da işaret edildiği üzere, ancak kat maliklerince açılabilir…” denilerek genel yönetim işleri yönünden kat malikleri adına yöneticinin taraf ve dava ehliyetinin, dava takip yetkisinin olduğuna işaret edilmiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinde belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/12/2017 tarihli, 2017/13-689 E. 2017/1686 K. sayılı kararı da aynı doğrultudadır. Somut dosya incelendiğinde; davalı … Ltd. Şti.’nin, davacı şirket ile “bina tesis yönetim hizmeti alımlarına ait tip sözleşme” başlıklı sözleşme imzaladığı, sözleşmenin konusunun 2014 Kasım, Aralık, 2015 Ocak dönemi danışma, temizlik, bahçe, havuz hizmeti ve … projesi inşaatına ilişkin tüm site maliklerinin faydasına gerekli tüm işlemlerde hizmet alımına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak dosya kapsamında yönetim planı, kat malikleri kurulu karar defteri bulunmamaktadır. Davalı … Ltd. Şti.’nin hangi sıfatla sözleşmeyi imzaladığı tespit edilememiştir. Yine davalı site yönetimi açısından ise mahkemece “siteyi oluşturan bağımsız bölümlerin kullandığı iddia edilen elektrik enerji bedelinin ödenmesi suretiyle tüzel kişiliği olmayan ve bu kapsamda taraf ve dava ehliyeti bulunmayan site yönetiminin taraf gösterilmesi mümkün olmadığı” gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de davacının iddiası dava konusu alacağın sitenin ortak alanlarına ilişkin elektrik kullanımından kaynaklandığı yönündedir. Sitenin ortak alanlarındaki elektrik kullanımına ilişkin düzenlenen faturalar nedeniyle başlatılan takip uyarınca bedellerin davacı tarafından ödendiği iddia edildiğinden, ortak alanlara ilişkin düzenlenen faturalar olması halinde site yönetiminin taraf ve dava ehliyetinin olmadığından söz edilemeyeceği için davacının bu iddiası araştırılarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda yer verilen emsal kararları da dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Ayrıca, elektrik abonelik sözleşmesi getirtildikten sonra davacı …’nun, davacı sıfatı (aktif husumet) yönünden de değerlendirme yapılması gerekmektedir. Davalı … adına çıkartılan dava dilekçesinin tebliği üzerine davalı olarak … Site Yöneticiliği vekili tarafından cevap dilekçesi sunulduğu için bu husus araştırılarak, yöneticinin … Site Yöneticiliği olup olmadığı da tespit edilmelidir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu ana taşınmaza ilişkin yönetim planının, kat malikleri kurulu karar defterinin getirtilmesi, faturaları düzenleyen elektrik şirketinden sözleşme, faturalar, ödeme kayıtlarının da olduğu abone işlem dosyası ve takibe konu edilen elektrik faturaların istenilmesi, kayıtlar incelenerek yukarıda belirtilen hususlar kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/461 E. 2019/760 K. Sayılı 27/06/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/01/2022