Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/534 E. 2021/1146 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/534
KARAR NO: 2021/1146
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2019
NUMARASI: 2018/926 2019/667
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu’nun işletmesinin davacı şirket tarafından yürütüldüğünü, davalıya ait araçların muhtelif tarihlerde ücret ödenmeksizin ihlalli geçişler yapmış olup ücretlerin tahsili amacıyla davalı hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takibe girişildiğini ancak davalının yetkiye, borca ve faize itirazı üzerine takibin durduğunu, icra takibi ile davacı şirketin talep ettiği asıl alacağın içinde yer alan gecikme cezalarının 7144 Sayılı Kanunun 18.maddesiyle 6001 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün hizmetleri hakkında kanunun 30.maddesinin 5.fıkrasında yapılan değişiklik nedeniyle 10 katından 4 katına indirildiğini, davalının takip tarihindeki adresinin Konya ili sınırlarında olması nedeniyle Cihanbeyli İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu yönündeki yetki itirazının yerinde olmadığını, takibe konu alacağın sözleşme ilişkisinden kaynaklandığını, davalını kendi edimini yerine getirmeyerek sözleşmeyi ihlal ettiğini ve kendi kusuruyla hakkında icra takibi açılmasına neden olduğunu, alacaklı şirketin bunun üzerine seçimlik yetki hakkını kullanarak İstanbul İcra Müdürlüklerinde icra takibi başlattığını, çünkü sözleşmenin ifa yerinin İstanbul olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile davalının yetki itirazının reddine, itirazın iptali ile takibin 7144 Sayılı Kanunun 18.maddesi ile 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun’un 30.maddesinin 5.fıkrasında geçiş ücretine uygulanan on katı tutarın dört katına indirilmesi ile avans faiz oranlarında yapılan değişiklikler uyarınca faizin değişen oranlarda kademeli olarak hesaplanması gerektiği göz önünde bulundurularak devamına, davalıya ait araçların borca yetecek kadar olan kısmının ihtiyaten haczine, alacağın %20.sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının ikametgahı Cihanbeyli olup, yetkili mahkemenin Cihanbeyli Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) mahkemesi olduğunu, davalının tır çekici ve dorselerinin İş bankası ve PTT’den HGS.li olup hem dorseler hemde çekicilerde bakiye azalmasında otomatik olarak hesaptan para yüklemesi yapıldığını, davalının tır ve dorselerinin kaçış geçişinin olmadığını, takip ve cezaların fahiş olduğunu, konu yargılmayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı istenmesinin yasal olarak mümkün olmadığını, bu nedenlerle öncelikle yetki itirazlarının kabulüne, olmaz ise davanın esastan reddine, davacı tarafın %40.tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”….Somut olaydaki uyuşmazlık karz aktinden kaynaklanan bir uyuşmazlık olmayıp, Otoyol Geçiş İhlalinden kaynaklanan alacağa ilişkin bulunduğundan ve davalının yerleşim yerinin … Mah. … Sok. N…. Cihanbeyli /KONYA adresi olduğu, davalının yerleşim yeri itibarı ile davanın Cihanbeyli Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemelerinin yargı alanı kapsamında olduğu anlaşılmakla davalının yetkiye yönelik ilk itirazı yerinde görülerek, mahkememizin yetkisizliğine, davada yetkili mahkemenin Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın sözleşmeden kaynaklanan bir alacak olup sözleşmenin ifa edileceği yerin İstanbul olması sebebiyle HMK ‘nun 10. maddesi uyanınca İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, işletmesi davacıya ait otoyol ve köprülerin kullanılmasından kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde davacı tarafından davalı aleyhine, ihlalli geçişe dayalı, 100.657,20 TL Asıl Alacak (Geçiş Ücreti) , 7.240,85 TL faiz, 1.303,35 TL KDV olmak üzere toplam 109.201,40 TL alacağın tahsili amacı ile 25.12.2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalı tarafça 04.01.2017 tarihinde sunulan itiraz dilekçesinde hem yetkiye hem borca itiraz edildiği ve davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık, mahkemece verilen yetkisizlik kararına ilişkindir. Davalı süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde Yetki itirazında bulunulmuş ve açıkça Cihanbeyli icra daireleri yetkili olarak gösterildiği belirtilerek Cihanbeyli mahkemelerinin yetkili kabul edilmesi talep edilmiştir. Öncelikle yetki itirazının ileri sürülmesi usulünün incelenmesi gerekmektedir. Borçlunun hem mahkemenin yetkisine hem de icra dairesinin yetkisine itirazda bulunması durumunda ise; mahkemece İİK nun 50. Maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 19.HD 28.01.2005 T., 2004/7454 E 2005/375 K sayılı ilamı da bu yöndedir. İtirazın iptali davasını gören mahkemenin öncelikle takip hukuku kuralları gereğince uygun şekilde yapılmış geçerli bir takibin bulunması gerekeceğinden, kendi yetkisine itiraz edilsin veya edilmesin öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi gerekmektedir. Zira, icra müdürlüğünün yetkisiz olduğu belirtilerek itiraza edilmiş bir icra takibi , bu itiraz karar bağlanmadıkça hukuken geçerli bir takip niteliğini taşımaz Yetkinin kesin olmadığı durumlarda ise, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Ayrıca birden fazla yetkili mahkemenin bulunması durumunda yetkili gördüğü mahkemeyi açıkça belirtmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 06.02.2019 T., 2017/4844;772 sayılı ilamında da yetkinin kesin olmadığı durumlarda yetki itirazında bulunan tarafın yetkili gördüğü açıkça belirtilmesi gerekeceği belirtilmiştir.6100 sayılı HMK ‘nun 19/2 ve 19/4 maddelerinde yetkinin kesin olmadığı durumlarda yetki itirazının ileri sürülebilmesi şartlarını düzenlemektedir. Yargıtay 20. HD. 2019/5391 Esas 2019/7167 Karar 05/12/2019 tarihli kararında ifade edildiği üzere “…Davalı borçlu, icra takibine itirazı sırasında yetki itirazında bulunmayarak İstanbul İcra Dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılmakta ise de; bu husus, itirazın iptali davasının görüleceği genel mahkemenin yetkisini de kabul ettiği anlamına gelmez. İcra dairesinin yetkisine itiraz etmeyen davalı borçlunun, itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz etmeye hakkı bulunmaktadır.” 2004 sayılı İİK’nun 50. maddesinde yetki düzenlenmiştir. Düzenlemede, para ve teminat borcu için takip hususunda usul kanununun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı belirtilmiştir. Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 6. maddesinde genel yetkili mahkeme düzenlenmiş ve genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu, alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Davaya konu alacak da taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden doğmaktadır. HMK 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı, taraflarca inkar edilmeyen akdi ilişkiden kaynaklanan verilen hizmetin parasal karşılığı olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. Diğer bir ifade ile davacının sözleşme kapsamında vermiş olduğu hizmet karşılığında davacının borcu para borcudur. TBK 89/1 maddesi uyarınca borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25/04/2018 tarih 2017-19-902 Esas 2018/973 Karar sayılı ilamında bu husus ” HMK’daki yetki kuralları ilâmsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nun 6. maddesine göre ilâmsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı fatura konusu edilen malların teslim edildiği hâlde bedelinin ödenmediğini belirterek iddia ettiği alacağı için takip başlatmıştır. Davalıya ilâmsız icra takibine dayanak Örnek: 7 Ödeme Emri gönderilmiştir. İlâmsız icra takibi yalnız para alacakları için geçerli olacağından, davanın dayanağı icra takibinin de para alacağına ilişkin olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki akdi ilişki inkâr edilmemiş olup, dosya kapsamına göre sözleşmenin ifa edileceği yer de açıkça belirlenmediğinden davacı, yerleşim yeri olan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Bu nedenle mahkemece, Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde her alacağın sonuçta bir para ödemesine dayanabileceği, Borçlar Kanunu’nun 73/1. maddesinde getirilen düzenlemenin sadece karz (ödünç) akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulünün gerektiği, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda bu maddeye göre yetkili mahkeme ve icra müdürlüğünün tayini hâlinde; para borçlarıyla ilgi tüm ihtilâfların davacının ikametgâhında takibe ve davaya konu olması sonucunu doğuracağı, HMK ve İİK’da yer alan yetki ile ilgili kuralların da ihlal edilmiş olacağı, alacak talebinin konusunun teslim edilmiş mal olduğundan direnme kararının yerinde olduğu yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. ” şeklinde ifade edilmiştir. Davacı vekili müvekkil şirketin yerleşim merkezinin İstanbul/Sarıyer olduğunu iddia etmiş ise de dairemizde incelenen emsal dosyalara ibraz edilen Ticaret Sicil Gazetesi suretinde görüldüğü üzere, takip tarihi itibariyle davacı şirketin merkezin Çankaya/Ankara’da olduğu, takipten sonra 25/01/2019 tarihli Genel Kurul Kararına istinaden şirketin merkezi Sarıyer/İstanbul’a nakledildiği anlaşılmıştır. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; işletmesi davacıya ait otoyol ve köprülerin kullanılmasından kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasında yetkili mahkeme; HMK’nun 6 maddesi uyarınca davalının yerleşim yerinin bulunduğu Cihanbeyli asliye ticaret mahkemesi, TBK’nun 89. maddesi uyarınca davacının yerleşim yerinin bulunduğu Ankara asliye ticaret mahkemesi ile taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu gözetilerek HMK 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin bulunduğu icra dairesidir. Taraflar arasında sözleşme (hizmet); davacının işlettiği, 3. Köprü ve bağlantılı otoyoldan geçilmesine ilişkindir. O halde sözleşmenin ifa yeri davacının hizmet aldığı köprü ve otoyol gişelerin bulunduğu yargı çevresidir. İhlalli geçişlere ilişkin kayıtlar incelendiğinde akdin ifa yeri hizmetin verildiği yer İstanbul yargı alanı içerisinde olduğundan, davalının yetkiye itirazı yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, mahkemenin işin esasına girerek bir karar vermesi gerekirken mahkemenin yetkisizliğine kararı verilmesinin dosya kapsamına uygun olmadığı nalaşılmakla; davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.a.3 bendi uyarınca sair itirazlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafından istinaf talebinin esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜ ile, HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, 2018/926 Esas, 2019/667 Karar ve 16/09/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3 ve 362/1.g bendi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/11/2021