Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/437 E. 2021/397 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/437
KARAR NO : 2021/397
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2020
NUMARASI : 2018/1113 2020/826
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava dışı sigortalı … A.Ş.’ye ait Termik Santral ve Liman Sahası Tesislerinin müvekkili şirket tarafından Geniş Kapsamlı İşletme Sigorta Poliçesi ile %43 oranında sigortalandığını, diğer müşterek sigortacıların %55 pay ile … Sigorta A.Ş., %2 pay ile … Sigorta A.Ş. olduğunu, davalı şirketin ise 27/12/2017 tarihli Reasürans Poliçesi ile müvekkili şirkete ait riskin %5.814’üne isabet eden tutarı üstlendiğini; sigortalı dava dışı şirkete ait liman sahası tesislerinin çeşitli yerlerinde deniz kabarması sonucu meydana gelen ağır hasara ilişkin, teminat kapsamı dahilinde müvekkili şirket tarafından dava dışı sigortalıya 2.941.200,00 USD ödeme yapıldığını, davalı şirketin bu tutarın %5.814’ü olan 171.000 USD’den sorumlu olmasına rağmen müvekkili şirkete ödeme yapılmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle 171.000,00 USD’nin rücuen tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: taraflar arasındaki uyuşmazlığın sigorta sözleşmesinden kaynaklandığını, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin 5718 sayılı MÖHUK 46.maddesi gereği Türk Mahkemelerinin yetkili olması için, sigortacının esas yerinin Türkiye’de olması veya sigorta sözleşmesini yapan şubenin veya acentenin Türkiye’de bulunması gerektiğini ancak, somut olayda sigorta sözleşmesinin Viyana’da yapıldığını ve müvekkili şirketin Türkiye’de acentesi veya şubesi bulunmadığını; ayrıca taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi kapsamında müvekkilinin sigortacı konumunda bulunduğunu ve bu nedenle de MÖHUK 46.maddesinin 2.cümlesinde bahsi geçen sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar olma şartlarından hiçbirini karşılamadığını, dolayısıyla MÖHUK 46.maddesi gereği Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetisi bulunmadığını; esas yönünden davacı tarafından sigortalısına yapılan ödemenin müvekkilinden talep edilemeyeceğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Taraflar arasındaki yetki sözleşmesinde yetkili mahkeme somut olarak belirlenmemiş olması nedeniyle taraflar arasında yapılmış yetki sözleşmesi geçerli değildir.Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 46.maddesi gereğince, bir davada ileri sürülen alacak talebi sigorta sözleşmesinden kaynaklanıyorsa davaya bakmaya yetkili olan mahkeme; sigortacının esas işyeri veya sigorta sözleşmesini yapan şubesinin veya acentasının Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak sigorta ettirene, sigortalıya veya lehdara karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme, onların Türkiye’deki yerleşim yeri veya mutad meskeni mahkemesidir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayda dava; sigorta ettirene, sigortalıya veya lehtara karşı açılmadığından mahkememiz yetkili değildir. MÖHUK 46. maddesinin ilk cümlesi uyarınca, sigortacının esas işyeri Türkiye’de ise veya sigorta sözleşmesini yapan şubesi veya acentesi bulunuyorsa, söz konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak esas işyeri, şube veya acentenin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkili olacaktır. Ancak söz konusu sözleşmenin sigortacı davalının şubesi veya acentası aracılığı ile imzalanmadığı, bizzat davalı şirket tarafından akdedildiği, sigortacının esas iş yeri mahkemesi de Viyana Mahkemesi olduğu, dolayısıyla MÖHUK 46. Maddesi uyarınca Türk Mahkemelerinin yetkisinin bulunmadığı ve yasal sürede de yetki ilk itirazında bulunulduğu anlaşıldığından mahkememizin yetkisizliğine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Sözleşmenin akdedildiği yer mahkemelerinin yetkisini ortadan kaldıracak bir durum söz konusu olmadığını, dosyada mübrez, yine aynı taraflar arasında geçerli olan emsal Reasürans Sözleşmesi’nde Türk Hukuku ve Yargı Yetkisi kabul edilmiş olup Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmadığı iddiasının dikkate alınması söz konusu olamayacağını, bu durum dahi tarafların iradesini ve aralarındaki mutad uygulamanın aynı şekilde devam ettiğini ortaya koymakta olup yetki itirazının kabulü hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sözleşmenin İstanbul’da akdedilmiş olduğu dikkate alındığında, HMK 10. madde hükmü gereğince İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun kabulüne herhangi yasal bir engel bulunmadığını, bu nedenle davalı tarafın yetki itirazının haksız olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.Davalı taraf, cevap dilekçesi ile usulüne uygun yetki ilk itirazında bulunmuş olup mahkemece taraflarca düzenlenen yetki sözleşmesinin geçersiz olduğu, MÖHUK 46. maddesi gereğince yetkili Viyana/Avusturya Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Öncelikle, yabancılık unsuru taşıyan sözleşmelerin çözümünde yetkili kanunun tayininden önce çözümü gereken sorun açılan davada mahkemenin milletlerarası yetkisinin bulunmasıdır. Milletlerarası özel hukukun konusuna giren bir uyuşmazlıkta, mahkemenin yetkili olduğu tespit edildikken sonra, kanunlar ihtilafı kurallarına göre olaya uygulanacak olan hukuk tespit edilir. Bu hukuk mahkemenin hukuku olabileceği gibi yabancı hukuk da olabilir. ( Prof. Dr. Aysel ÇELİKEL, Prof. Dr. Bahadır ERDEM, Milletlerarası Özel Hukuk 14. Bası sayfa:21)Taraflar arasında akdedilen reasürans sözleşmesinde yer alan yetki şartı “Law and Jurisdiction: Turkish law and Jurisdiction” ( Hukuk ve Yetki: Türk Hukuk ve Yargı Yetkisi) şeklinde olup, Türk Mahkemelerin yetkili olduğu düzenlenmiş ise de Türkiye’deki hangi mahkemenin yetkili olduğu kararlaştırılmamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesi yer almaktadır.Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları başlıklı 18. maddesi ” (1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz. (2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili mahkeme veya mahkemenin gösterilmesi şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesinde kararlaştırılan yetkili mahkemenin somut olarak belirlenmemiş olması nedeniyle taraflar arasında düzenlenen yetki sözleşmesi geçerli değildir.5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 46.maddesi uyarınca bir davada ileri sürülen alacak talebi sigorta sözleşmesinden kaynaklanıyorsa davaya bakmaya yetkili olan mahkeme; sigortacının esas işyeri veya sigorta sözleşmesini yapan şubesinin veya acentasının Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak sigorta ettirene, sigortalıya veya lehdara karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme, onların Türkiye’deki yerleşim yeri veya mutad meskeni mahkemesidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkta, sigorta ettirene, sigortalıya veya lehtara karşı açılmadığından MÖHUK 46. maddesinin ilk cümlesi uyarınca sigortacının esas işyeri Türkiye’de ise veya sigorta sözleşmesini yapan şubesi veya acentesi bulunuyorsa söz konusu uyuşmazlığa ilişkin yetki esas işyeri, şube veya acentenin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesi yetkili olacaktır. Ancak söz konusu sözleşmenin sigortacı davalının şubesi veya acentası aracılığı ile imzalanmadığı bizzat davalı şirket tarafından akdedildiği, sigortacının esas iş yeri mahkemesi Viyana Mahkemesi olup MÖHUK 46. Maddesi uyarınca Türk Mahkemelerinin yetkisi bulunmadığı görülmüştür.Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde olmadığı anlaşılmakla, HMK’nın 353/1-b.1 bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Başvuru tarihinde Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcının Hazineye irat kaydına,3- Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı taraftan peşin alındığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/04/2021