Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/303 E. 2021/257 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/303
KARAR NO: 2021/257
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2020
NUMARASI: 2017/1026 Esas – 2020/699 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile … Ltd.Şti arasında 21/04/2014 tarihli hizmet sözleşmesi imzalandığını, şirket yetkilisinin bundan böyle hizmeti diğer grup şirketi olan davalı … şirketin alacağını belirterek bu sözleşme ilgili faturalanın davalı şirket adına düzenlenmesini istediğini, taraflar arasında bu yönde 17/02/2015 tarihli müşteri bilgi formu başlıklı yazı imzalandığını, bunun üzerine faturaların davalı şirket adına düzenlendiğini ve davalının da bir kısım faturaları ödediğini, ödenmeyen bir kısım faturalarla ilgili olarak davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, takibe konu borcun davalı tarafça ödendiğini, ancak dava konusu 6.851,73 TL tutarındaki faturaların ödenmediğini, bunun üzerine Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, takip konusu faturaların davalıya tebliğ edilmesine rağmen ödenmediğini, takibe yapılan itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili yasal süre içerisinde cevap dilekçesi sunmamıştır. Cevap süresi geçtikten sonra sunmuş olduğu beyan dilekçesinde; davacı tarafça müvekkili aleyhine daha önce İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, müvekkilince takibe itiraz edilmesi üzerine açılan İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1118 E. sayılı dosyasından yetkisiz icra dairesinde takip yapılması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verildiğini, bu sefer Beykoz İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, müvekkilince takibe itiraz edildiğini, davacının dava dışı şirket ile imzaladığı sözleşmeyi müvekkili şirketle ilişkilendirerek müvekkiline husumet yöneltilmesini kabul etmediklerini, dava dışı … Ltd. Şti. ile hiçbir bağının bulunmadığını, davacı ile daha önce sipariş usulü bir hizmet alımı olduğunu, ancak bunun bahsedilen sözleşme ile ilgisinin bulunmadığını, 26/07/2016 tarihine kadar davacı şirketten hizmet alındığını, ancak davacı şirket tarafından gönderilen mail ile bu tarihten itibaren müvekkilin siparişlerinin karşılanmayacağının belirtildiğini, bu tarihten sonra da müvekkilince hizmet alınmadığını, gönderilen faturaların da müvekkilince iade edildiğini savunarak; davanın reddine ve %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş, cevap dilekçesi süresi içerisinde sunulmadığından davalı yanın beyanları inkar kapsamında değerlendirilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1026 E. 2020/699 K. sayılı 10/11/2020 tarihli kararı ile; “…Somut olay bakımından ise; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile davacı tarafından düzenlenen bir kısım faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiş, bir kısmının ise davalı yan kayıtlarında yer almadığı belirlenmiştir. Bu hali ile, yukarıda anılan düzenlemeler ışığında, ispat yükü bakımından, davalı tarafça ticari kayıtlarına alınan ve alınmayan faturalar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir. Dosya kapsamından alınan 2. Ek bilirkişi raporunda davacı tarafından düzenlenen toplam 3.246,90 TL tutarlı 9 adet faturanın davalı yanın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu belirtilmiştir. Ancak alınan kök rapor ve dosya içerisinde mevcut cari hesap kayıtlarının incelenmesinde, iş bu faturaların haricinde 25/07/2016 tarihli 706,57 TL ve 15/07/2016 tarihli 76,47 TL tutarlı faturaların da davalı yanın ticari defter ve kayıtlarında yer aldığı mahkememizce anlaşılmıştır. Bu hali ile toplam [3.246,90 TL + 706,57 TL + 76,47 TL= 4.029,94 TL] tutarlı 11 adet fatura davalı yanın ticari defter ve kayıtlarında yer almaktadır. Bu durumda davalı tarafça iş bu fatura bedellerinin ödendiği ya da fatura konusu hizmetlerin verilmediğinin ispat edilmesi gerekmektedir. Davalı tarafından ise buna ilişkin herhangi bir delil dosyaya ibraz edilmemiştir. Bu hali ile davacı yanın 4.029,94 TL alacağının bulunduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Davacı tarafından düzenlenen 8 adet faturanın ise davalı yanın ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı tespit olunmuştur. Bu faturaların bir kısmının vade farkına ilişkin olduğu, bir kısmının ise verilen hizmete karşılık olarak düzenlendiği anlaşılmıştır. Yapılan bilirkişi incelemeleri ile taraflar arasında vade farkı uygulamasına ilişkin teamül oluştuğu tespit olunmuş ise de, takip konusu edilen ve davalı yanın ticari kayıtlarında yer almayan vade farkı faturalarının dayanağı olan faturalara konu hizmetin verildiğine ilişkin dosyada herhangi bir delil mevcut değildir. Aynı şekilde davalı kayıtlarında yer almayan faturalara konu hizmetlerin verildiğine ilişkin herhangi bir delil dosyada bulunmamaktadır. İş bu faturalar yönünden ispat külfetini yerine getiremeyen davacının, iş bu faturalara yönelik istemi yerinde görülmemiştir. Tarafların tacir olduğu, taraflar arasında yapılan işin ticari iş olduğu anlaşılmakla; icra takibi ile talep edilen avans faizinin yerinde olduğu, takibe konu alacağın miktarı kesin ve belirli olduğu gibi hesaplanması bir tespit yapılmasını gerektirmediğinden davalının haksız itirazı nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olduğu kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle,
“1.Davanın kısmen kabulü ile; Sabit olan 4.029,94.-TL alacağın takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmek üzere borçlu davalının Beykoz İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin belirtilen şekilde devamına, Kabul edilen asıl alacak miktarının %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, Aşan istemlerin reddine, Reddedilen kısım yönünden, davacının kötü niyeti sabit olmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu halde çelişki giderilmeksizin karar verildiğini, müvekkili şirket 26/07/2016 tarihinden sonra davacı şirketten sipariş talebinde bulunmadığı, hizmet almadığı halde davacı şirket tarafından sanki hizmet verilmiş gibi faturalar kesilip gönderildiğini, bu faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edilerek, faturaların noter kanalı ile iade edilmesine rağmen takibe konu edilmesi üzerine haklı olarak takibe itiraz edildiğini, davacının söz konusu faturalarla davalıya kopyalama hizmetini verdiğini kanıtlayamadığını, bu nedenle davanın kısmen kabul kararının hatalı olduğunu, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesi kapsamında, verildiği iddia edilen hizmete karşılık düzenlenen faturalar nedeniyle başlatılan icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2. maddesinde “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.”, aynı yasanın “Parasal sınırların artırılması” üst başlığı ile Ek Madde 1’de, “(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. (2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükümleri yer almaktadır. İstinaf incelemesine konu kararın verildiği tarih 10/11/2020, dava değeri 6.851,73 TL, kısmen kabul edilen ve davalı tarafça istinafa konu edilen kısım 4.029,94 TL’dir. Ancak 01/01/2020-01/01/2021 tarihleri arasında istinaf kanun yoluna başvuru için parasal sınır 5.390,00 TL olarak belirlenmiştir. Yani bu miktarın altında olan kararlar kesin olup, istinafa konu kararın verildiği tarih itibariyle kararın kesin olduğu tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 346. maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasanın 352/1.b maddesi gereğince, istinaf mahkemesince karar verilir. Açıklanan yasal düzenlemeler gereğince, kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle, istinafı kabil bir karar olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 352/1.b maddesi uyarınca reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1026 E. 2020/699 K. sayılı 10/11/2020 tarihli kararı miktar itibariyle kesin olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1.b maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan 68,83 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafça yapılan masrafların, davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352/1.b bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/03/2021