Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/258 E. 2021/1078 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/258
KARAR NO: 2021/1078
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/337
KARAR NO: 2020/720
KARAR TARİHİ: 04/11/2020
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 27/10/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle, İİK 285 ve TTK 286 maddeleri hükümleri gereği müvekkili hakkında alacaklarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacı ile konkordato mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ibraz edilen komiser heyeti raporu ile konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı, borçluların alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği gerekçesiyle davacıların konkordato taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Konkordato koşullarının alacaklılar lehine olduğunu, konkordato talebinin reddine karar verilmesi halinde yurt dışından tahsili beklenen 2.500.000,00 TL’lik kaynağının teminini de zora soktuğunu, şirketin varlıklarında eksilme, para transferi yolu ile likit azaltma, malvarlığını devretme gibi niyeti olmadığını, Komiser Heyetinin yapmış olduğu değerlendirmenin hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, bir yıl süre ile kesin mühlet kararı verilmesini talep etmiştir
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. Davacı şirket, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Başakşehir/İstanbul adresinde bulunduğu, davacı şahsın yerleşim yerinin Bakırköy olduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine davacılar hakkında 11/06/2020 tarihinden itibaren 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş, 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 09/09/2020 tarihinde geçici mühlet kararı 2 ay uzatılmış ve 04/11/2020 tarihli celsede konkordato talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı şirketin aktifinde bulunan malların rayiç değerlerinin tespiti noktasında konkordato komiser heyetince resen görevlendirilen bilirkişilerce rapor aldırılmıştır. Mahkemece atanan geçici konkordato komiser heyetinden alınan 27/10/2020 tarihli nihai raporda, “şirket yetkilileri şirket faaliyetlerinin devam ettiğini, önünüzdeki dönemde gelir getirici faaliyetlerinin olabileceğini ifade edildiği, bilirkişi çalışanlarında atanan kişilere sağlıklı bilgi verilmesi gerektiği, sermaye artırımı konusunda şirket yetkilileri ön projede belirtilen harici kaynağın elde edilerek sonrasında sermaye artışı gerçekleştirileceğinin belirtildiği, yurt dışındaki ilişkili kişilerin faaliyetleri hakkında tekrar bilgi istendiği ve özellikle yurt dışı alacakların tahsilatının gerçekleştirilmesi ile ilgili şirket yetkililerine ihtarda bulunulduğu, konkordato talep edilmeden önce bir çalışanıyla yapılan arabuluculuk anlaşması ve bu bağlamda yapılan, bir önceki raporunda da konu edilen taşınır ve taşınmaz devirleri hakkında tekrar bilgi istenilerek bu işlemle ilgili heyetçe oluşan şüpheler paylaşıldığı, şirket yetkilileri tarafından, şirketin faaliyet gösterdiği yer üzerindeki tapu takyidatları ibraz edilerek taşınmazın beyan hanesinde yazılı olduğu üzere yabancı gerçek ve tüzel kişilerin taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinemeyecekleri alan içerisinde kaldığından üzerinde ipotek tesis edilemeyeceği, ancak hukuka aykırı olarak taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiği, ipoteğin kaldırılması için gerekli hukuki işlemlerin en kısa sürede başlatılacağının ifade edildiği, şirkete ait mali kayıtların gerçeğe ve mali mevzuata uygun olarak kayıt edilmesi raporlanması ve düzenli olarak komiserlerin bilgilendirilmesi hususunda ihtarda bulunulduğu, son olarak 19/10/2020 tarihinde davacı şahıs ve şirket yetkilileri ile telekonferans yoluyla toplantı yapıldığı, önceki toplantıda gündeme gelen konular ile son gelişmeler hakkında bilgi alındığı, şirket yetkililerinden alınan bilgi, yapılan tespitler ile sunulan belgelere ve komisere heyetçe şirket merkezinde yapılan incelemeye göre şirketin ticari faaliyetlerinin devam ettiği, çalışma kabiliyetini kaybetmediği, mevcut çalışma düzenini koruduğu, şirkette 31/08/2020 tarihi itibariyle toplam 3 çalışanının bulunduğu, 31/08/2020 tarihi itibariyle şirketin kaydi değerler üzerinden özkaynaklarının(+) 73.841.037,10 TL , rayiç değer üzerinden özkaynaklarının (+) 75.759.449,53 TL olduğu ve haliyle şirketin borca batık durumda olmadığı, 01/01/2020-31/08/2020 dönemlerini kapsayan gelir tablosu incelendiğinde şirketin her iki dönemde de 1.526.022,25 TL net satış hasılatı elde ettiği, satış maliyetinin sabit kalması nedeniyle 1.241.244,88 TL brüt satış karı elde ettiği, faliyet giderlerindeki artışlar ve diğer olağan gelir ve karlar sonucu dönem net karının 757.930,12 TL olarak gerçekleştiği ancak bu karlığının özellikle Temmuz ayında yapılan bir hizmet satış faturasından kaynaklandığı, yapılan satışın hizmet satışı olması, satışa ait tahsilatın önemli kısmının halen daha yapılmamış olması, yapılan satışa ait doğrudan bir maliyetinin olmaması vb nedenleriyle karlılık durumunun gerçekliğiyle ilgili tereddütlerin oluştuğu, şirketin ön projesinde bildirdiği 7.500.230,28 TL borç tutarının içinde toplam 2.486.488,52 TL’nin (1.278.470,80 TL’si …’ye ve 1.208.017,72 TL’si … Ltd. Şti’ye ait olmak üzere) sermaye niteliğinde olması hasebiyle icrai risk oluşturan borcun 5.013.741,76 TL’ye düştüğü, şirket ön projesinde borcuna karşılık 5,39 milyon TL civarında verilen sipariş avanslarına bağlı kaydi stoku/ alacağı 71,38 milyon TL ticari alacağı bulunduğu, bu alacakların yurtdışı (Kazakistan) mukim şirketlerinden olduğu, borçlu şirketin bu şirketlerdeki alacaklarının önemli kısmının tahsil kabiliyeti olmadığı iddia edildiği, oysa yurtdışında alacaklı olduğu şirketler arasında şirket ortağı … ile ilişkili olan şirketlerin olduğu, keza bu ilişkili şirketlerden olan alacak tutarların toplam alacakların tutarlarının yaklaşık %31’lik kısmını oluşturduğu, şirket tarafından 71,38 milyon TL ticari alacağın sadece 2.500.000 TL tahsil kabiliyetinin bulunduğu yönündeki ifadesini destekleyici bir done olmadığı, şirket tarafından tahsili mümkün alacak görülen 2.500.000 TL’nin … ‘nun yurt dışında mukim doğrudan veya dolaylı ortaklığı bulunan şirketler olmadığı, dolayısıyla konkordato talep edene ait ve alacağın %31 gibi önemli bir kısmını oluşturan yurt dışında mukim kendi grup şirketlerinden hiç tahsilat yapamayacağını öne sürdüğünü, yurt dışı mukim ilişkili ve ilişkisiz şirketlerden olan alacakların neden tahsil edilemeyeceğine yönelik ikna edici done ve izahların sunulamadığı, konkordato başvuru tarihi olan 08/06/2020 tarihinden ön gün önce 29/05/2020 tarihinde arabuluculuğa başvurularak şirket çalışanı …’a 1.652.616,00 TL tutarında toplam borcun 1/5’ine tekabül etmektedir- işçi alacağına mahsuben mal varlığı devirleri yapmasının şüpheli işlem niteliğinde oluğu, sebeplerinden dolayı … Ltd. Şti’nin kesin mühlete geçmesinin uygun olmadığı, gerçek kişi borçlu … açısından, ön proje ve konkordato talep dilekçesinde borçlu …’nun başka bir malvarlığının olmadığı belirtilmesine rağmen komiser heyetince yapılan çalışmalar sonucunda, borçlu şahsın ortak ve pay sahibi olduğu yurt içinde ve dışında on şirket daha olduğu tespit edilmiş olduğu, … tarafından … Şirketine 1.000.000 TL sermaye artırımı taahhüt edildiği 31/12/2020 tarihine kadar tahsil edileceği ifade edilen 200.000 USD dışında başkaca bir alacağı bulunmayan …’nun şirket konkordatosunun ret edilmesi durumunda pasifindeki artışı nasıl ödeyeceğinin açıklanmamış olması sebeplerinden dolayısıyla …’nun kesin mühlete geçmesinin uygun olmadığı” belirtilmiştir. İsv.İİK ‘da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 ) İİK 287. Maddesinde de borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İİK’nın 286/1-a maddesinde ” borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl elde edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Davacılar tarafından sunulan şirket hakkındaki ön projede davacı şirketin 30/03/2020 tarihi itibariyle toplam borcunun 7.500.230,28 TL, toplam ticari alacakları 71.479.745,01 TL olduğu belirtilerek konkordatonun tasdiki ile birlikte 36 ay boyunca satışlardan elde edilecek 2.345.000,00 TL faaileyet geliri, tahsil kabiliyeti bulunan ticari alacaklarından 2.500.000,00 TL’nin tahsili, şirketin aktifinde bulunan taşınmazların ve araçların satışından elde edilecek gelir ve şirket ortağı davacı …’nun 1.000.000,00 sermaye koymak suretiyle sadece anapara borcun ödeneceği taahhüt edilmiştir. Dosya kapsamına göre; davacı şirketin genel faaliyetinin devam ettiği, şirket çalışanını beşten üçe düştüğü, 31/08/2020 tarihi itibariyle şirketin kaydi değerleri üzerinden özkaynaklarının (+) 73.841.037,10 TL, rayiç değer üzerinden öz kaynaklarının ise tüm ticari alacakların tahsil edebilme durumuna göre (+) 75.759.449,53 TL olduğu, şirketin borca batık durumda olmadığı, kayyım heyeti raporlarında tespit edilmiştir. Borçlu şirketin aktifinin büyük kısmı ( % 89) oluşturan ticari alacaklara ilişkin olarak ön projede 71.479.745,01 TL ( 6/11/2020 tarihi itibariyle 71.381.092,19 TL) toplam ticari alacaktan sadece 2,5 milyon tutarın tahsil kabiliyeti olduğunu, bu tutar toplam ticari alacağın % 3,5 gibi çok küçük bir kısmını oluşturduğu, bununla birlikte şirket aktifi içerisinde yer verilen 5.387.038,07 milyon TL tutarındaki verilen sipariş avanslarının da tahsil kabiliyeti olmadığı iddia edilen yurtdışı firma alacakları olduğu ve bankalar hesabında yer alan 1.151.282,94 TL tutarın tasfiye halinde TMSF denetiminde olan … A.Ş. olduğu belirtilmiş ise de borçlu şirketin borç tutarı ile alacakları arasında büyük oransal fark söz konusu olduğu, şirketin alacaklarının % 10’unu dahi tahsil etmesi halinde borçları ödeyebilecek halde olduğu görülmüştür. Mahkeme gerekçesinde belirtildiği gibi borçlu şirket, yurtdışında ortaklığı bulunan şirketlerle geçtiğimiz yıldan itibaren alacaklarının tahsilinde sorunlar yaşamaya başladıkları, alacakların tahsilinin kısa vadede mümkün olmaması nedeniyle bu alacakların tahsil kabiliyetini yitirdiğinin bildirildiğini, alacaklı olunan firmalarla gerek şirket ortaklarının gerekse şirketlerin hukuki ve fiili ortaklığının bulunmadığını beyan etmiş olmakla komiser heyeti tarafından yurtdışındaki alacakların tahsili için hukuki yollara başvurulup başvurulmadığı bilgisi istenmiş olup, şirket tarafından davalar ve alacakların tahsili için izlenecek yolların süreç içerisinde paylaşılacağı, davaların başlatılabilmesi için ciddi kaynak ayrılmasının gerektiği, tutarların bir kısmı Kazakistan’da yeralan ve evveliyatı olan çeşitli firmalardan kaynaklı olmakla birlikte, alacakların tahsilinin kuvvetle mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Komiser heyeti tarafından yapılan incelemede, alacağın tahsili mümkün görünen şirketlerin, davacı …’nun yurtdışında mukim doğrudan veya dolaylı ortaklığı bulunan şirketlerden olmadığı, borçlu şirketin yurtdışında alacaklı olduğu şirketler arasında … ile ilişkili bulunan şirketlerin olduğu, borçlu şirketin bu şirketlerdeki alacak toplamının tahsil kabiliyeti olmadığı iddia edilen toplam alacakların % 31’ini oluşturduğu, söz konusu alacakların ticari işlemler nedeniyle oluştuğu tespit edildiği, alacağın büyük kısmının şirket ortağı ve dolaylı ortaklığı bulunan şirketlerden olduğu, tahsili mümkün olduğu bildirilen 2.500.00 TL’nin ise bu şirketlerden olmadığı kayyım heyeti raporlarında belirtilmiştir. Oysa sorunlu alacak ne tek bir firmadan ve ne tek bir ticari alışverişten kaynaklanmadığı gibi, yurt dışı mukim ilişkili ve ilişkisiz şirketlerden olan alacakların neden tahsil edilemeyeceği yönelik ikna edici bilgi ve belgelerin sunulamadığı kayyım heyeti raporundan anlaşılmaktadır. Ön projede 01/04/2020-31/12/2020 (9 aylık) dönemine ilişkin 2.500.000,00 TL net satış, 25.000,00 TL net kar projeksiyonu öngörülmesine rağmen hedeflenen net satışın %61 (1.526.022,25 TL), 31/09/2020 tarihi itibariyle 757.930,12 TL kar elde edilmiş ise de şirketin 2020 yılı birinci çeyrekte toplam 288.877,60 TL satış yaptığı, 179.020,67 TL zarar ettiği, 30/06/2020 tarihi itibariyle pandeminin de etkisiyle ikinci çeyrekte olağan faaliyet kapsamında bir satışın olmamasıyla birlikte faaliyetin giderlerine bağlı dönem zararı 119.634,08 TL artarak 298.654,75 TL’ye ulaştığı, sekizince ayındaki faaliyeti sonucu toplam 1.526.022,25 TL net satış hasılatı elde ederek satış maliyetinin sabit kalması nedeniyle 1.241.244,88 TL brüt satış yaparak 31/09/2020 tarihi itibariyle 757.930,12 TL net karar ulaştığı ancak yapılan bu karlılığın Temmuz ayında yapılan bir hizmet satış faturasından kaynaklandığı, yapılan satışın hizmet satışı olduğu, bu hizmete yönelik çalışan sayısının yeterli olmadığı, alıcının önceden alıcılı kişi olması, satışa ait tahsilatın önemli kısmının halen yapılmamış olması, yapılan satışa ait doğrudan bir maliyetinin olmaması vb. nedenlerle satış ve karlılık durumun gerçekliği, gerçeği yansıtmadığı kanaatine varılmıştır. Yukarıda da açıklandığı üzere burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Kaldı ki kayım heyeti raporunda ve mahkeme gerekçesinde açıklandığı gibi , başvuru tarihi olan 08/06/2020 tarihinden 10 gün önce 29/05/2020 tarihinde ihtiyari arabululuğa başvurarak şirket çalışanı …’a 1.652.616,00 TL işçi alacağına mahsuben ödeme yapıldığı, bu miktarın toplam borcun 1/5’ine tekabul ettiği, …’ın şirketi münferiden temsile yetkili müdür olup 16/06/2020 tarihinde istifa ettiği anlaşılmıştır. Şirket ile … arasında işçilik alacağına ilişkin bir dava olmayıp ihtiyari arabulucuk kapsamında uzlaşma sağlandığı, çalışanın aylık ücretine ilişkin belge bulunmadığı, konkordato başvuru tarihinden 10 gün önce arabuluculuk tutanağı ile anlaşma sağlanarak tüm borçların yaklaşık 1/5’ine tekabul eden tutarın (şirkete kayıtlı bir gayrimenkul ile toplam 3 taşıtın çalışanına satışı yapılmak suretiyle) aktarılması şüpheli işlem olarak değerlendirilmiştir. Sözkonusu devrin yapılmamış olması halinde şirket aktifinde 1.652.616,00 TL daha olacağı, konkordato talebinden kısa bir süre önce çalışanına yaptığı taşınır ve taşınmaz devirlerinin hayatın olağan akışına uymadığı gibi borçlu şirket için izaha muhtaç olduğu açıktır. Borçlu şirket tarafından konkordato kaynağı olarak ticari faaliyetten 5 yılda elde edilebilecek karın 2.345.000 TL olarak gösterildiği bir tabloda şirket aktifini azaltan, dayanağı belgelendirilmeyen, başvuru tarihinden kısa süre önce yapılan ve toplam borcun 1/5’ine tekabul eden tutarda olduğu birlikte değerlendirildiğinde iyiniyetli bulunmadığı gibi şirketin faaliyetinde bulunduğu tek bir taşınmaz ile rayiç değeri 145.000,00 TL olan iki adet taşıt kaldığı, taşınmaz üzerinde de her ne kadar terkini talep edilmiş ise de henüz terkin edilmeyen taşınmazın değerinin üstünde ipotek bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı gerçek şahıs … yönünden, konkordato talep eden şirketin borçlarına kefil olması nedeniyle konkordatoya başvurulmuştur. Bu itibarla davacı … borçlu şirketten bağımsız bir konkordato projesinin bulunmadığı, ortağı olduğu şirketlerdeki hisseleri dışında üzerine kayıtlı herhangi bir taşınır ve taşınmaz mal varlığı bulunmadığı, ortağı olduğu şirketlerden almış olduğu kar payı bulunmadığı, emekli maaşı dışında bir geliri olmadığı, kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketlerin ön projesi üzerine temellendirildiği, alacaklılara sunulan bir proje bulunmadığı görülmektedir. Sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep edilmesi de müessesenin amacına uygun düşmeyecektir. Sonuç olarak davacı şirket ve gerçek şahsa ait ön projenin, yasada tanımlanan şekilden uzak olup ve somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimali mümkün olmadığı gibi, borçlunun alacakları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği kanaatine varılmakla konkordato tasdiki taleplerin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak mahkemece konkordato talebinin reddine verilen karar usul ve yasaya uygun kabul edildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacıların istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 148,60’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının ayrı ayrı hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30’ar TL istinaf karar harcından, istinaf edenler tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL.’ nin istinaf eden davacılardan tahsili ile ayrı ayrı hazineye gelir kaydına, 4-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda İİK 293/2 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/10/2021