Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/229 E. 2021/488 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/229
KARAR NO : 2021/488
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/118
KARAR NO : 2020/305
DAVA TARİHİ : 29/01/2018
KARAR TARİHİ: 08/07/2020
DAVA: Ferdi Kaza Sigortasından Kaynaklanan Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/04/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi olan …, dava dışı … Şirketi ile imzaladığı 11/05/2011 tarihli yurtdışı iş sözleşmesi uyarınca Sudan ülkesinde karayolu yol yapım inşaatında çalışdığı esnada sıtma hastalığına yakalanması sonucu getirildiği Türkiye’de 12/09/2011 tarihinde vefat ettiğini, davacılar tarafından davalı işveren aleyhine İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesinin 2013/371 E. sayılı dosyasında açılan dava neticesinde, Mahkemenin 11/11/2015 tarih ve 2015/509 K. sayılı ilamı ile vefatının iş kazası kaynaklandığının tespit edildiğini, bu kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiğini, davalı sigorta şirketine 23/03/3015 tarihinde yapılan başvuruya cevap verilmediğini, davacılar tarafından Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonunca başvurunun kabulüne karar verildiği, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1155 D.İş sayılı hakem kararının saklanması kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 20/04/2017 tarihli kararı ile “iş mahkemesinin kararının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulduğu, bunun üzerine Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin “4 aylık karar verme süresi içinde İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesinin kararının kesinleşmesi mümkün görülmediğinden dosyadan el çekilmesine” karar verildiği, bu kararın davacılar tarafından istinaf edildiğini ancak sonrasında iş mahkemesi kararı sonuçlandığından bu istinaf başvurusundan feragat edildiğini, bu nedenle derdestlik hususunun söz konusu olmadığını ve iş bu davanın açıldığnıı belirterek, 100.000,00 USD tazminatın 29/03/2015 tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile payları oranında davacılara ödenmesine, sigorta tahkim komisyonu dosyası giderleri olan 4.620,00 TL ve diğer sigorta tahkim komisyonu yargılama masraflarının ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ferdi kaza sigortası genel şartlarının 20. Maddesindeki iki yıllık zamanaşımının dolduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların murisinin hastalık ortaya çıktıktan sonra poliçeye eklendiğini, bu nedenle hasarın teminat dışı olduğunu, ölümün iş kazasından meydana gelmediğini, tahkim komisyonuna yapılan başvurular için harcanmış giderlerden davalının sorumlu olmadığını, olsa dahi işbu talebin zamanaşımına uğradığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/118 E. 2020/305 K. sayılı 08/07/2020 tarihli kararı ile; “…Dosya kapsamına göre, davalı sigorta şirketi ile dava dışı işveren şirket arasında düzenlenen 12/04/2011 başlangıç tarihli ferdi kaza sigorta poliçesi ile davalı sigorta şirketinin, poliçede belirtilen teminatlar, özel şartlar ve Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları çerçevesinde, dava dışı işveren şirketin, yurtdışı işyerinde çalıştırdığı işçilerinin, ferdi kaza sonucu ölüm ve sürekli sakatlık halleri ile tedavi giderlerinin, poliçede yazılı meblağlara kadar teminat altına alındığı anlaşılmaktadır. Dava konusu poliçe, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu yürürlükte iken tanzim edilmiş ve davacılar tarafından, poliçe kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülen riziko da bu kanun yürürlükte iken gerçekleşmiştir. Bu nedenle dava konusu uyuşmazlığa mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanması gerekmektedir. Bu kanunun 1334. maddesinde ferdi kaza sigortası; “Kazaya karşı sigorta; sigorta ettirenin maruz kalacağı her hangi bir kaza, hastalık, maddi menfaatlerini haleldar edecek her hangi bir olay, iş kazaları yahut nevi ve mahiyeti muayyen başka bir kaza sebebiyle ölümü veyahut muvakkat veya daimi surette çalışma kudretinden veya imkanından mahrumiyet halinde gerek sigorta ettirene, gerek mirasçılarına veya yerine geçmiş olanlara ve gerek muayyen veya müteaddit hak sahiplerine muayyen sermaye tediyesini veyahut irat tahsisini bir prim karşılığında sigortacıya yükleyen mukaveledir.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Kaza sigortası bizzat sigorta ettiren kimse tarafından yapılacağı gibi bir veya müteaddit şahıslar lehine olarak diğer kimse tarafından dahi yapılabilir. Bu kabil kazalarda sigortacı zararın bedelden az olduğunu iddia edemez. Kazaya karşı sigorta poliçesi ferden bir veya müteaddit muayyen şahıslar üzerine olabileceği gibi bir heyet, bir cemiyet, bir grup üzerine dahi yapılabilir. Bu takdirde kazaya karşı sigorta olunan kimselerin adlarını göstermeye lüzum yoktur. Meslek veya memuriyetinin zikri kafidir.” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.Somut olayda dava dışı işveren şirketin, yurtdışı işyerinde çalıştırdığı işçiler lehine kaza sigortası yaptığı açıktır. Bu durumda yukarıda aktarılan yasa hükmü uyarınca işyerinde çalışan işçilerin isimlerinin tek tek poliçede gösterilmesi zorunlu olmamakla birlikte düzenlenen poliçede; poliçe listesinde değişiklik olması halinde ilgili sigorta acentesi tarafından her ay sonu bildirimde bulunulacağı ve gerekli hesaplaşma eki tanzim edileceği belirtilmiş ve poliçedeki kişi sayısının 244 olduğu yazılmıştır. Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde, davacılar murisinin, hastalık ortaya çıktıktan sonra poliçeye dahil edildiği, bu nedenle davalı sigorta şirketinin tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı savunulmuştur. Ancak poliçenin düzenlendiği 12/04/2011 tarihli poliçe listesi dosyaya sunulmadığı gibi sonraki tarihlerde meydana gelen değişikliklere göre zaman içerisinde güncellenmiş listeler de dosyada mevcut değildir. Sadece 05/09/2011 tarihinde güncellenmiş liste dosyaya sunulmuş olup bu listede davacılar murisi ile birlikte 193 işçinin adı yazılıdır. Fakat bu işlerin hangi tarihte listeye dahil edildiğini gösteren bir kayıt bulunmamaktadır. Dosyada mevcut yurtdışı iş sözleşmesi ve sigortalı işe giriş bildirgelerine göre davacılar murisinin 11/05/2011 tarihinden itibaren poliçe kapsamındaki işyerinde çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Bu tarihten sonra poliçe listesinin her ay güncellendiği görülmekte ise de, her aya ait güncellenmiş listeler dosyada mevcut değildir. Bu şartlar altında davalı vekilinin savunmasına dayanak gösterdiği hususun açıkça ortaya koyulabildiğini söylemek olanaklı değildir. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarında kaza kavramı; “Kaza tabirinden maksat ani ve harici bir hadisenin tesiri ile sigortalının iradesi dışında ölmesi veya cismani bir arızaya maruz kalmasıdır.” şeklinde açıklanmıştır. Ayrıca birdenbire ve beklenilmeyen bir şekilde intişar eden gazların teneffüsünden, yanıklardan ve ani bir hareket neticesinde adale ve sinirlerin incinmesi, burkulması ve kopmasından, yılan veya haşerat sokması neticesinde husule gelen zehirlenmelerden, ısırılma neticesinde meydana gelen kuduzdan mütevellit vefat hali veya cismani arızaların, kaza sayılacağı düzenlemiştir. Öte yandan her nevi hastalıklarla bunların neticelerinin ve marazi bir halin, sigortanın şümulüne giren bir kaza neticesinde vukua gelmediği takdirde, sühunetin, donma, güneş çarpması ve konjestion gibi tesirlerinin, herhangi akıl ve ruh haleti ile olursa olsun, intiharın veya intihara teşebbüsün, aşikar sarhoşluğun, sigortanın şümulüne giren bir kazanın icap ettirmediği ahvalde uyuşturucu madde kullanmanın, ilaç ve zararlı madde almanın, sigortanın şümulüne giren bir kazanın icap ettirmediği cerrahi; müdahalenin (ameliyatın) ve her türlü şua tatbikinin, tevlit ettiği vefat hali veya cismani arızaların, kaza sayılmayacağı düzenlenmiştir. İş kazası kavramı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde; sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, yasanın 4.a maddesi kapsamında çalışan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda ve sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarında tanımı yapılan kaza kavramı ile 5510 sayılı yasadaki iş kazası tanımı birçok yönden birbirinden ayrılmaktadır. Sigortalının, genel şartlarda tanımlanan anlamda bir kaza sonucu vefatı ya da sürekli engelli hale gelmesi durumunda, olay iş kazası sayılmasa dahi riziko gerçekleşmiş olacağından, sigortalıya ya da hak sahiplerine, poliçede yazılı teminatın ödenmesi gerekecektir. Buna karşın örneğin; sigortalının kalp krizi ya da benzeri bir sağlık sorunu nedeniyle vefatı halinde sigorta şirketinin herhangi bir tazminat yükümlülüğü doğmayacaktır. Fakat işçi, işyerinde, işin görüldüğü sırada kalp krizi geçirmiş ise bu iş kazası sayılmaktadır. Dava konusu poliçede iş kazalarının da teminat altına alındığına dair koşul bulunmadığından, iş kazasının aynı zamanda sigorta genel şartlarında tanımlanan anlamda bir kaza sayılması halinde poliçe kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Davacılar murisi, işyerinde yakalandığı bir hastalık sonucu vefat etmiş olup bu olayın bir iş kazası olduğu kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte, itirazların karşılanması bakımından, yani muris … ölümünün “haşerat sokması neticesinde husule gelen zehirlenme” veya “ısırılma neticesinde meydana gelen kuduzdan mütevellit ölüm” hali olup olmadığının tespiti için dosya ATK’ye gönderilmiş, ATK 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 28/02/2020 tarihli raporda, sorumuza tam yanıt verilememiş olup, sadece “kişinin ölümünün sıtma hastalığı ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu” yönünde görüş bildirilmiştir. Ancak bu husus, zamanaşımı defi yönünden önemli değildir. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1268. maddesinde; sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düzenlenmiştir. Davacılar murisinin 12/09/2011 tarihinde vefat ettiği, davacıların 2 yıllık süre geçtikten sonra 23/03/2015 tarihinde davalı sigorta şirketine, 14/09/2015 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurdukları ve bu davayı 29/01/2018 tarihinde açtıkları sabittir. Davacı vekili tarafından sunulan cevaba cevap dilekçesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420 ve 1482 maddelerinde yer alan düzenlemelere dayanılarak, dava konusu talep yönünden 10 yıllık zamanaşımı süresinin bulunduğu ileri sürülmüştür. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 6. maddesinde; “Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tabidir.” düzenlemesi yer almaktadır. Somut olayda zamanaşımı süresinin, TTK’nın 1332. maddesi uyarınca, davacılar murisinin vefat tarihinden 5 gün sonra başladığının kabul edilmesi halinde 6103 sayılı yasanın 6. maddesi gereğince, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1268. maddesine göre değerlendirme yapılması gerekecektir.Dava dilekçesi, davalı sigorta şirketine 07/02/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı vekili tarafından 20/02/2018 tarihinde UYAP üzerinden gönderilen cevap dilekçesi ile süresi içerisinde zamanaşımı defi ileri sürülmüştür.Yukarıda aktarıldığı üzere 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1268. maddesinde; 2 yıllık zamanaşımı öngörülmüşse de, sürenin ne zaman işlemeye başlayacağı, uzamış ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağına dair ayrık bir düzenleme getirilmemiştir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 128. maddesinde; “Müruru zaman alacağın muaccel olduğu zamandan başlar, alacağın muacceliyeti bir ihbar vukuuna tabi ise müruru zaman bu haberin verilebileceği günden itibaren cereyan eder.” düzenlemesi bulunmakta idi. TTK’nin 1332. maddesinde; “Sigortalı veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren beş gün içinde durumu sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta bedeli, bu beş günlük müddetin geçtiği tarihte muaccel olur. İhbar mükellefiyetinin yerine getirilmemesi halinde mal sigortalarına ait hükümler kıyas yolu ile tatbik olunur.” hükmü bulunmakta idi. Buna göre ferdi kaza sigortası kapsamındaki talepler yönünden rizikonun gerçekleştiği tarihten 5 gün sonra poliçede yazılı teminat miktarı talep edilebileceğinden zamanaşımının da bu tarihten başlatılması gerekmektedir. Somut olayda iş kazaları için poliçede özel bir koşul bulunmadığından rizikoyu oluşturan olayın iş kazası olduğunun tespitine ihtiyaç yoktur. Rizikonun genel şartlarda tanımlanan bir kaza sonucu gerçekleşmesi, teminat miktarının talep edilebilmesi için yeterlidir. Eğer poliçede iş kazaları ayrıca teminat altına alınmış olsa ve olayın iş kazası olup olmadığının tespiti gerekse idi bu durumda, poliçe kapsamındaki alacak, ancak olayın iş kazası olduğunun tespitinden sonra istenebilecek olduğundan, zamanaşımı süresinin de bu tarihten başlayacağı kabul edilebilirdi.Bunun dışında ferdi kaza sigortalarında, sorumluluk sigortalarında olduğu gibi uzamış ceza zamanaşımının uygulanması da söz konusu değildir. Yüksek Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11/12/2019 tarih, 2018/99 esas, 2019/11835 karar sayılı ilâmı, yine aynı yüksek Daire’nin 03/03/2020 tarih, 2019/3676 esas, 2020/2490 karar sayılı ilâmı da bu yöndedir. Her ne kadar, davacı vekili tarafından sunulan 20/11/2018 tarihli dilekçede, emsal olarak gösterilen Yargıtay kararlarına konu olan sigorta poliçeleri, bir sorumluluk sigortası türü olan Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortasına yöneliktir. Bu sigorta türüne ait genel şartlarda; “sigorta sözleşmesinden doğan her türlü tazminat davası, hak sahibinin zararı ve tazminat yükümlülerini öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde olaydan itibaren 10 yıl sonra zamanaşımına uğrar. Olay cezayı gerektirir ise ceza zamanaşımı süresi dikkate alınır” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları 20. maddesinde ise 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1268. maddesindeki düzenleme tekrar edilmiş ve uzamış ceza zamanaşımından bahsedilmemiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.03.2014 tarih ve E. 2012/16786 – K. 2014/4969 sayılı kararında; “…dava, ferdi kaza sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davacılar vekilinin 15/05/2012 tarihli ıslah dilekçesine karşı, davalı vekili TTK’nın 1268. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu belirtip, dava konusu alacağın ıslahla arttırılan kısmının zamanaşımına uğradığını savunarak, ıslahla arttırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın ıslah edilmiş şekli ile kabulüne karar verilmiştir. TTK’nın 1332. maddesinin son fıkrasına göre, “Sigortalı veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren beş gün içinde durumu sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta bedeli, bu beş günlük müddetin geçtiği tarihte muaccel olur.” 1268. maddesine göre de sigorta mukavelesinden doğan bütün talepler, iki yılda müruruzamana uğrar. Somut olayda, davacıların murisi 17/08/2008 tarihinde silahla vurulmak suretiyle hayatını kaybetmiştir. Davacılar 22/06/2009 tarihinde açtıkları dava ile iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL talep etmişlerdir. 15/05/2012 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 100.000,00 TL’ye çıkarmışlardır. Davalı vekili ise ıslahla arttırılan kısmın zamanaşımına uğradığını savunmuştur. Dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin hak saklı tutulmuş olsa dahi saklı tutulan bu hak da asıl davanın tabi olduğu zamanaşımı süresine tabi olup, açılan ilk dava ile istenmeyen sigorta bedeline ilişkin işleyen zamanaşımı süresi kesintiye uğramayıp, devam etmektedir. O halde, yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda davacıların saklı tuttukları hak için ıslah tarihinde TTK’nın 1268. maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi gerçekleşmiş olup, ceza zamanaşımı süresinin uygulanması da mümkün bulunmadığından ıslah edilen kısım için davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın ıslah edilmiş hali ile kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” denilerek bu husus açıklanmıştır. Tüm bu nedenlerle, eldeki davada ceza zamanaşımı uygulanamayacağına göre, 2 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili süresi içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; murisin vefatının iş kazasından kaynaklandığı kesinleşmeden, davalının sorumlu olup olmadığı tespit edilemediği için, taraflar arasında itilaflı olan iş kazası tespitinin kesinleşmesinden sonra zamanaşımının işleyeceğini, hak sahibi davacıların tazminat yükümlüsünü ancak iş kazası tespitinin kesinleşmesiyle öğrendiklerini, ölüm olayının iş kazası olduğuna dair karar verilmesinden sonra ancak dava dışı işveren … İnşaat Şirketinden tazminat isteminde bulunduklarını, ölüm olayı iş kazası kabul edilmeseydi iş verenin sorumluluğuna gidilemeyeceğinden davalı sigortacıya da başvurmalarının mümkün olmayacağını, tazminat yükümlüsü işveren …İnşaat Şirketi ile onun sigorta ettiren olarak düzenlediği ferdi kaza sigorta poliçesini tanzim eden davalı … A.Ş.’ye ancak iş kazası tespitinin kesinleşmesinden sonra başvurmak hukuken mümkün olduğundan, zamanaşımının da bu tarihten itibaren işlemeye başladığını, ölümlü iş kazası nedeniyle Gebze 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/118 E. ve Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/53 E. Sayılı dosyasında taksirle ölüme neden olma isnadıyla ceza davası açıldığını, bu nedenle ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, iş kazasının poliçe kapsamında olduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilen kabul kararının Yargıtay 17. HD.’nin 2016/8846 E. – 2017/4306 K. 20/04/2017 tarihli kararı ile İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesi’nin 2013/371 E. 2015/509 K. sayılı dosyanın kesinleşmesi beklenerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulduğunu, İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesi 2013/371 E. 2015/509 K. sayılı iş kazası tespit kararının Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2016/7813 E. 2017/9368 K. 16/11/2017 tarihli kararı ile onanarak kesinleştiğini, bu durumda mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin hatalı olduğunu, Ferdi kaza sigortası Genel şartları M.2 “Bu poliçede kaza tabirinden maksat ani ve harici bir hadisenin tesiri ile sigortalının iradesi dışında ölmesi veya cismani bir arızaya maruz kalmasıdır” denilerek, Poliçe Genel Şartları M.3-C’de “Yılan veya haşarat sokması neticesinde husule gelen zehirlenmelerin” kaza sayıldığını, sigortalı işçinin haşarattan olan sivrisinek ısırması sonucu zehirlenerek sıtmaya yakalanarak vefat ettiğini, iş kazası olduğu sabit hale gelen olayın poliçe kapsamında olduğunu, hukuki tespitler içeren bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının ve gerekçenin neredeyse tamamının rapordan ibaret olmasının HMK 266., Bilirkişilik Kanunu 3/2 maddesine ve Anayasanın 141. Maddesinde yer alan bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır hükmüne aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacıların murisi … iş kazası sonucu vefatının ferdi kaza sigortası kapsamında olduğu iddiası ile sigorta teminatının davalı sigorta şirketinden tahsili istemine istemidir. Somut dosyada çözüme kavuşturulması gereken konu, davacıların ferdi kaza sigortası kapsamında tazminat talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, ilk derece mahkemesince zamanaşımı nedeniyle davanın reddine yönelik verilen kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Davacıların murisi…, Sudan Ülkesinde dava dışı … Şirketi nezdinde çalışırken sıtma hastalığına yakalanarak 12/09/2011 tarihinde vefat ettiği, İstanbul Anadolu 2. İş Mahkemesinin 2013/371 E. sayılı dosyasında davacılar … tarafından SGK Başkanlığı, … San. Ltd. Şti. aleyhinde açılan iş kazasının tespiti davası neticesinde, Mahkemenin 11/11/2015 tarihinde 2015/509 K. sayılı kararı ile; davacılar murisinin vefatının iş kazası olduğunun tespitine karar verildiği, kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 16/11/2017 tarih, 2016/7813 E. 2017/9368 K. sayılı ilamıyla onanarak 16/11/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacılar iş kazası tespiti istemiyle iş mahkemesinde 28/12/2012 tarihinde açtıkları davada, işveren … San. Ltd. Şti. tarafından 01/04/2013 tarihli cevap dilekçesi ile davanın sigorta şirketine ihbarı talep edilmiş, cevap dilekçesi davacılar vekiline 22/04/2013 tarihinde, ihbar dilekçesi davalı sigorta şirketine 18/02/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Yani davacılar en geç 22/04/2013 tarihinde ferdi kaza sigortasından haberdar olmuşlardır. Davacılar vekili tarafından 30/04/2013 tarihli dilekçe ile cevap dilekçesine karşı beyan sunulmuştur. Davalı sigorta şirketine 17/03/2015 tarihinde başvuru yapılmış evrak 23/03/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, 11/09/2015 tarihinde ise Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuruda bulunulmuştur. Sigorta Tahkim Komisyonunun verdiği kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından iş mahkemesi dosyasının sonucunun beklenilmesi gerektiği belirtilerek bozulması üzerine, Sigorta Tahkim Komisyonu dosyanın yasal süre içerisinde karara bağlanamayacağı gerekçesiyle 24/08/2017 tarihinde dosyadan el çekme kararı almış, bu karara karşı davacılar tarafından temyiz yoluna başvurulmuş ise de 10/01/2018 tarihinde temyiz başvurusundan feragat edilerek 29/01/2018 tarihinde eldeki dava açılmıştır.Ferdi kaza sigortası bir can sigortası olup, tür itibariyle meblağ sigortası olduğundan, sigortacı ölüm rizikosunun gerçekleşmesi halinde, poliçede belirtilen teminat limitleri dahilinde sigorta bedelini aynen ödemek zorundadır.Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın 13. maddesi; “Sigorta ettiren veya hak sahipleri rizikonun gerçekleştiğini öğrendikleri tarihten itibaren beş gün içinde keyfiyeti sigortacıya yazı ile bildirmeye mecburdur.”, 20. maddesi; “Sigorta mukavelesinden doğan bütün mutalebeler iki yılda müruruzamana uğrar.” şeklinde düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nun 1268. maddesinde; “Sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları dahil sigorta mukavelesinden doğan bütün mutalebeler, iki yılda müruruzamana uğrar.”,6762 sayılı TTK’nun 1292. maddesinde; “Sigorta ettiren kimse sigortanın taallük ettiği rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beş gün içinde sigortacıya haber vermeye mecburdur…”,6762 sayılı TTK’nun hayat sigortasının düzenlendiği kısımda 1332/son fıkrasında; “Sigortalı veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren beş gün içinde durumu sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta bedeli, bu beş günlük müddetin geçtiği tarihte muaccel olur. İhbar mükellefiyetinin yerine getirilmemesi halinde mal sigortalarına ait hükümler kıyas yoliyle tatbik olunur.”,6762 sayılı TTK’nun haza sigortasının düzenlendiği kısımda 1334. maddesinde “Kazaya karşı sigorta; sigorta ettirenin maruz kalacağı her hangi bir kaza, hastalık, maddi menfaatlerini haleldar edecek her hangi bir olay, iş kazaları yahut nevi ve mahiyeti muayyen başka bir kaza sebebiyle ölümü veyahut muvakkat veya daimi surette çalışma kudretinden veya imkanından mahrumiyet halinde gerek sigorta ettirene, gerek mirasçılarına veya yerine geçmiş olanlara ve gerek muayyen veya mütaaddit hak sahiplerine muayyen sermaye tediyesini veyahut irat tahsisini bir prim karşılığında sigortacıya yükliyen mukaveledir. Kaza sigortası bizzat sigorta ettiren kimse tarafından yapılacağı gibi bir veya mütaaddit şahıslar lehine olarak diğer kimse tarafından dahi yapılabilir. Bu kabil kazalarda sigortacı zararın bedelden az olduğunu iddia edemez. Kazaya karşı sigorta poliçesi ferden bir veya müteaaddit muayyen şahıslar üzerine olabileceği gibi bir heyet, bir cemiyet, bir grup üzerine dahi yapılabilir. Bu takdirde kazaya karşı sigorta olunan kimselerin adlarını göstermiye lüzum yoktur. Meslek veya memuriyetinin zikri kafidir. Bu kısımda hüküm bulunmıyan hallerde hayat sigortasına mütaallik hükümler tatbik olunur. Borçlar Kanunun 112 nci maddesi hükmü mahfuzdur.”,6762 sayılı TTK’nun 1336/son fıkrasında; “Kaza sigortalarında rizikonun ihbarı ve sigorta bedelinin muaccel oluşu 1332 nci maddenin son fıkrası hükümlerine tabidir.”,6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 2. maddesinde “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; a)Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır. b) Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukukî fiiller, bağlayıcılıkları ve hukukî sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tâbidir…” hükmü, 6/1. maddesinde ise “Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tâbidir.” hükümleri yer almaktadır.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 05/02/2019 tarih 2016/5451 E. 2019/995 K. sayılı ilamı; “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlük tarihi 01/07/2012 olup, somut olayda uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nun 1268. maddesine göre “Sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları dahil sigorta mukavelesinden doğan bütün mutalebeler, iki yılda müruruzamana uğrar.” Aynı kanunun 1332. maddesinin son fıkrasına göre, “Sigortalı veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren beş gün içinde durumu sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta bedeli, bu beş günlük müddetin geçtiği tarihte muaccel olur.” Somut olayda davacıların murisi 26/06/2009 tarihinde vefat etmiştir. Uyuşmazlık konusu ferdi kaza sigortası olup meblağ (can) sigortasıdır. Davacılar poliçeye dayanarak davayı 04/03/3013 tarihinde açmıştır. Davalı vekili ise davacıların talebinin dava tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığını savunmuştur. O halde, yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle davacıların davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gerekçe ile zaman aşımı savunmasının kabul edilmeyerek davanın esastan kabulüne karar verilmesi isabetli değildir…” şeklinde olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06/11/2013 tarihli 2013/14985 E. 2013/19735 K., Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/12/2019 tarihli 2018/99 E. 2019/11835 K., Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 01/07/2020 tarihli 2019/5644 E. 2020/4224 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir. Somut olayda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 2. ve 6. maddesi uyarınca 6762 sayılı TTK hükümleri uygulanacaktır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ile ferdi kaza sigortası genel şartları uyarınca, zamanaşımı süresi iki yıldır. Sigortalı veya sigortadan faydalanan kimse, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren beş gün içinde durumu sigortacıya bildirmeye mecburdur ve sigorta bedeli, bu beş günlük müddetin geçtiği tarihte muaccel olur, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan talepler ise alacak muaccel olduğu tarihten itibaren 2 yıl içinde zamanaşımına uğrar. Davacılar murisi 12/09/2011 tarihinde vefat etmiştir, zamanaşımı süresi 5 günlük ihbar süresinden sonra 17/09/2011 tarihinde başlayacak olup, bu durumda iki yıllık zamanaşımı süresi 17/09/2013 tarihinde dolmuştur. Davacıların ferdi kaza sigortasından iş mahkemesi dosyasında işveren … San. Ltd. Şti. tarafından verilen 01/04/2013 tarihli cevap dilekçesinin kendilerine tebliğ edildiği 22/04/2013 tarihinde haberdar olduklarının düşünülmesi halinde ise zamanaşımı süresi 5 günlük ihbar süresinden sonra 27/04/2013 tarihinde başlayacaktır ve iki yıllık zamanaşımı süresi 27/04/2015 tarihinde dolmuştur. Davacılar tarafından Sigorta Tahkim Komisyonuna 11/09/2015 tarihinde başvuru yapıldığından, başvuru tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davacılar vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca REDDİNE,2-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, fazla yatırılan başvuru harçlarının davacılara iadesine,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcının, davacılar tarafından yatırılan karar harcından mahsubu ile bakiye harcın davacılara davacılara iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacılara ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/04/2021