Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/216 E. 2021/1113 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/216
KARAR NO: 2021/1113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/311
KARAR NO: 2020/802
DAVA TARİHİ: 13/07/2020
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285- 308/h))
KARAR TARİHİ: 10/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 1978 yılından itibaren Gebze-Dilovası mevkiinde kurulu 7000 m² kapalı olan modern, çağdaş işletmecilik gereksinimlerini karşılayabilecek niteliklere sahip fabrikasında üretim faaliyetleri yürüttüğünü, faaliyet konusu ürünler için yapılan test ve deneylerin uluslararası düzeyde olduğunu ve uluslararası standartlara uygun olarak üretim yaptığını, “…”nın kendi üretiminin yanı sıra her türlü teknik malzemelerinin satışı ile Türkiye’de büyük bir pazara sahip olduğunu, üretici ve satıcı firma statüsünü kazandığını, toplam sermayesinin 4.280.000,00 TL, 31/05/2020 tarihi itibariyle borçları toplamının 41.824.905,85 TL olduğunu, şirketin konkordato teklifinin kabulü halinde ise şirketin tüm borçlarının %75’lik kısmını teşkil eden 35.011.204,09 TL’sinin ödenebileceğini, borçlarını vadeler halinde ödemeyi teklif ettiğini, borç ödemesinin konkordato projesinin tasdikini takip eden 6 ay ödemesiz dönemden sonra 4 yıl eşit taksitler halinde yapılacağını, şirketin iflas ettiği varsayımında teminatlı alacaklı haricindekilere alacaklarının yaklaşık % 30 oranında ödeme yapılabileceğinin hesaplandığını, esasen bu oranın oluşacak takip masrafları, vekalet ücreti ve faiz gibi ilaveler ile daha da azalabileceğini belirterek, davacı şirket lehine geçici mühlet ve kesin mühlet verilerek, kesin mühlet içerisinde yapılacak yargılama sonucunda konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “….Mahkememizce davacı şirketin bu davayı açmadan hemen önce İstanbul Anadolu 8.Asliye Ticaret mahkemesinin 2019/45 Esas sayılı dosyasında borca batıklıktan çıkmış olması sebebiyle 08/07/2020 tarihli kararla iflas ertelemenin uzatılması talebinin reddedildiği ve iflas kararı verilmesine yer olmadığına karar verildiği, komiser heyetinden alınan raporda ise şirketin (-) 26.571.010,00 TL borca batık olduğu tespitleri nedeniyle bu durum ile ilgili davacı vekilinden açıklama istendiği halde bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Davacı şirket dosyaya 04/12/2020 tarihinde revize projesi sunmuştur. Komiser heyeti tarafından geçici mühlet süresi içerisinde tüm faaliyetlerin denetimi yapılmış, nakit sermaye artışının gerçekleştiği bildirilmiş, borçların yapılandırılması için vergi dairesi ve SGK’ya başvuru yapıldığını bildirmiştir. Davacı şirket, revize projesinde ödeme teklifini konkordato projesinin tasdikini takip eden 6 ay ödemesiz dönemden sonra 4 yıl eşit taksitler halinde ödeneceğini, tüm borçların %75’ini faiz ve masraflar hariç olarak ödeyeceğini beyan etmiştir. Revize projesinde mahkememize sunulan bilançoya göre şirketin borca batık durumda olduğu anlaşılmıştır. Şirketin sunmuş olduğu proforma nakit akım tablosunda faaliyet gelirlerinden sağlanması planlanan nakit girişlerinin yer alan net satışlara eşit olduğu görülmektedir. Bu durum, şirketin her dönem yaptığı satışların tamamının yine aynı dönemde nakit olarak tahsil edileceğini ve böylece dönem sonunda o dönemde yapılan satışlardan kaynaklanan bir ticari alacak oluşmayacağını göstermektedir. Komiser heyeti raporunda;…Özetle, şirketin son üç ayda karlılık oranları önemli derecede artmış olmasına rağmen, revize projede, şirketin proforma gelir tablosundan hesaplanan karlılık oranlarının her dönem için TCMB verilerine göre en karlı % 25’lik dilimdeki şirketlerin arasında olacağı öngörüldüğü, şirketin, bu kadar yüksek bir karlılığı ne şekilde yakalayacağı ve sürdüreceği ile ilgili somut bir iş planı sunmadığını, ilk projede yer alan karlılık oranlarına nazaran revize projedeki karlılık oranlarının daha yüksek olduğunun tespit edildiğini, bu artışın nereden kaynaklandığı ile ilgili somut bir bilgi tespit edilemediğini, bu açıklamalar ışığında şirkletin rayiç değerlere göre borca batık olduğu ve konkordato teklifinin gerçekçi, ciddi ve inandırıcı bulunmadığını belirtmişlerdir. Davacı vekili komiser heyeti raporuna itirazlarını sunmuş, itirazlarında belirttiği hususlar son duruşmada konkordato komiseri ekonomist …’den sorulmuştur. Komiser … duruşmadaki beyanında; “konkordatoya başvuru döneminden önceki mali tablolarda SGK işveren payının dönem gideri olması gerekirken bilanço aktifinde varlık olarak gösterildiğini tespit ettik, bu durum muhasebenin temel ilkesi olan dönemselliğe aykırıdır, konkordatoya başvuru tarihinde bildirilen bankalara olan borç gerçeği yansıtmıyordu, zira 2015 yılında iflas ertelemeye başvuru yapıldıktan sonra bankalarla herhangi bir mutabakat yapılmamıştı, ayrıca nakit akım tablosunda bütün satışların nakit olacağı, geçmiş dönem ticari alacaklarında tamamının tahsil edileceği bildirilmiş olmasına rağmen bunun gerçek ve inandırıcı olması mümkün değildir, zira geçmiş yıl mali tablolarında ticari alacaklar ile satışlar bir birine oranlandığında bütün satışların aynı dönem içinde nakit olarak tahsil edilmediği anlaşılmaktadır, projede öngörülen karlılık oranının incelenmesinde Merkez bankası verileri ile karşılaştırıldığında ödeme dönemi boyunca her yıl için bu sektördeki en karlı %25 lik dilim içinde olması gerekmektedir, oysa tüm mali veriler nazara alındığında şirketin ödeme dönemi boyunca bu oranda kar etmesi mümkün görünmemektedir, davası şirketin dava açarken sunmuş olduğu projedeki faaliyet karı öngörüsü ile revize projesindeki faaliyet karı öngörüsünün bir anda %50 oranında arttırılmış olduğu tespit edilmiştir, ancak bu artışın sebebi somut şekilde projede ve mali tablolarda ortaya konulmamıştır, tüm bu nedenlerle bu projesinin ciddi ve inandırıcı bulunmadığı yönünde rapor düzenlenmiştir ” şeklinde açıklamada bulunmuştur. Dosya kapsamına göre; davacı şirketin 5 yıl boyunca iflas erteleme tedbirlerinden yararlandığı, bu süreçte duruşmaya katılan bir kısım alacaklıların beyanlarına göre alacaklılarla herhangi bir görüşme yada anlaşma yoluna gitmediği, borca batık olduğu, mali tablolarının tutarsız olduğu, karlılık ön görüsünün somut verilerle ortaya konulmadığı, projesinde ön gördüğü hedeflere ulaşmasının mümkün olmadığı, konkordato projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı…” gerekçesiyle, “Davacı şirketin kesin mühlet verilmesi talebinin REDDİNE, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı davacı … ANONİM ŞİRKETİ’nin İİK’nun 292.maddesi uyarınca bu gün yani 17/12/2020 günü saat 14:49 itibariyle İFLASINA,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Rayiç değerler tespit edilerek hesaplama yapılması gerekirken gayrimenkuller, demirbaşlar, stoktaki mallar ve diğer hususlar için uzman bilirkişi vasıtası ile rayiç bedel değerlemesi yapılmadığını, Komiser heyetinin 09/10/2020 tarihli ilk raporunda müvekkili şirketin borca batıklık miktarının yapılan hata sonucu (-) 26.571.010,00 TL olarak hesapladığını, Yerel mahkemece 16/10/2020 tarihli celsenin (5) numaralı ara kararı ile; “müvekkil şirketin iflas erteleme dosyasından 08/07/2020 tarihinde borca batıklıktan çıkmış olması ile huzurdaki dava dosyasına sunulan komiser heyeti nihai raporunda tespit edilen (-) 26.571.010,00 TL borca batık olması”nın çelişki yaratmasını belirtmesi nedeniyle bu durumun açıklanmasının müvekkilden istediğini, Yerel mahkeme gerekçeli kararında her ne kadar beyanda bulunulmadığı belirtilmiş ise de dosyada beyan ve itirazlarının mevcut olduğunu, mahkemenin ise beyan edilen hususları komiser heyetinden sormadığını, komiser heyetinin hatalı raporları ile müvekkilinin iflasına sebebiyet verdiklerini ayrıca heyetin 12/10/2020 tarihli nihai raporunda ilk raporunun aksine borca batıklık miktarının (-) 17.845.000 TL olarak tespit edildiğini, ilk rapor ile arasında yaklaşık 10.000.000,00 TL fark olmasına rağmen bu farkın sebebinin açıklanmadığını, Komiser Heyeti tarafından bankalara olan borç tutarlarının müvekkili şirketin defterlerinde güncel olarak yer almadığı ifade edilmiş ise de banka kredilerine dair faiz tutarlarının imtiyazlı kısımları hariç mühlet süresi içerisinde indirime tabi bir husus olduğundan bunun geçici mühlet içerisinde nihai raporda eksiklikmiş gibi yansıtılmasının tamamen hukuka aykırı olduğunu, banka alacaklarından bir kısmı rehinli olup bunun dışındaki kısma faiz taahhuk edemeyeceğini, banka alacaklarının rehinli kısmının 1/3’ü oluşturduğunu, müdahil bankaların hiçbirinin bu hususa itiraz etmediklerini, Komiser Heyeti Nihai Raporunda; müvekkili şirketin 4.770.436,73 TL senetsiz ve 1.530.346,03 TL senetli alacak tutarı kadar kaynağın sağlanmasının mümkün olmadığı ifade edilmiş ise de 4.770.436,73 TL senetsiz ve 1.530.346,00 TL senetli olarak ifade edilen alacak tutarlarının 30/09/2020 itibari ile tahakkuk etmiş alacak kalemleri olduğunu, diğer bir ifadeyle 30/09/2020 itibariyle bu kaynakların oluştuğunu ve 4.770.436,73 TL’den 2.670.725,91 TL’sinin tahsil edildiğini, komiser heyetinin ima ettiği gibi ileride oluşması beklenen kaynaklar olmadığını, mal satışı gerçekleşmiş, alacak tutarları tahakkuk etmiş, yaklaşık yarısı tahsil edilmiş işlemler olduğunu, nakit akım tablosunda proforma hedeflerin ticari alacak oluşmayacak gibi planlanmasının 30/09/2020 tarihli oluşmuş bakiyeler ile hiçbir bağlantısı bulunmadığını, Müvekkili şirketin Revize Projede öngördüğü satış ve karlılık hedeflerine ulaşmasında somut herhangi bir engel olmadığını, satış hedeflerine ulaşıldığını, revize projede oldukça düşük hedefler konulmuş olup ulaşılması kuvvetle muhtemel değerleri ifade ettiğini, revize projenin somut ve inandırıcı olduğunu, proje hedeflerinin Komiser Heyeti tarafından hatalı bir şekilde değerlendirildiğini, nihai raporda şirket tarafından daha çok vana üretileceği ve üretileceği düşünülen daha çok vananın -fiyat artışı yapılmaksızın- sanki her yıl aynı fiyattan satılacağı gibi projeyle ilgisi bulunmayan bir yorum getirildiğini, sonrasında da şirketin daha çok ürün üretebilecek kapasitesi olup olamayacağı tartışmaya açılarak muğlak ifadelerle şirket aleyhine bir tablo çizildiğini, buna dair tek bir hususun dahi yapılan toplantılarda ya da e-posta ortamında açıkça şirket yetkililerine hiçbir zaman sorulmadığını, müvekkili şirketin gücü olmasına rağmen kapasite artırmak gibi bir hedefi bulunmadığını, satış adetlerinin aynı kalacağı varsayılarak ve oluşacağı öngörülen fiyat artışları dikkate alınarak satış hedefleri oluşturulduğunu ayrıca şirketin pandemi dönemi itibari ile %60 kapasite ile çalışmakta olup, vana satış adetlerinin artması durumunda da bu artışları karşılayabilecek yeterliliğe sahip olduğunu, müvekkili şirketin en kötü koşullarda dahi satış hedeflerine ulaştığını, 2020 yılı net kar hedefi 2.457.934,07 TL olup, Kasım 2020 itibariyle 3.307.042,59 TL net kar elde ettiğini, Nihai raporda 13.595.045,02 TL rayiç değerindeki mevcut stoğun kaynak yaratmayacağını ifade edilmiş ise de stoğun asıl kaynak olup konkordato öncesi dönemde de bu stoğun mevcut olduğunu, Komiser heyetince stok devir hızı hesaplasaydı bu stoğun gerçek bir kaynak olduğunu anlayacaklarını ancak komiserlerin bu yönde bir çalışma yapmadıklarını, Komiser heyeti nihai raporunda borç ödeme kaynaklarının sağlanamayacağı yönünde görüş belirtilmiş ise de konkordato ön projesindeki 2020 yılına ilişkin olarak gerek net satışlar gerekse net kar hedefinin yerine getirildiğini, taahhüt edilen sermaye artırımının yapıldığını, diğer yandan sağlanamayan kaynak kadar şirkete ödeme yapılmasının projede şirket ortaklarınca taahhüt edildiğini, komiser raporunda bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, sermaye artışının yansımalarının bile raporda değerlendirilmediğini, Komiser heyetinin kanunun öngördüğü şekilde görevlerini yerine getirmediklerini, müvekkili şirketi bir kere ziyaret ederek gördükleri şirket hakkında soyut ve yanlış veriler sunarak iflas talep ettklerini, borca batıklık hesabının dahi yanlış yapıldığını beyan ederek İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararı, gerekçesi ve dayanakları usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Talep, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ve konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir. Konkordato, tacir yahut gerçek veya tüzel kişi bir borçlunun, borçlarını ödeme şekliyle ilgili yaptığı teklifin, kanunda öngörülen çoğunlukla alacaklılar tarafından kabul edilmesi ve yetkili mahkeme tarafından tasdik edilmesi sonucunda, borçlunun tüm adi borçlarını ödeyebileceği koşullar göz önüne alınarak, kararlaştırılan sürede ve/veya miktarda ödemesini mümkün kılan bir hukuki müessesedir. Konkordato yapılış biçimine göre tenzilat konkordatosu, vade konkordatosu ve karma konkordato olarak üçe ayrılmaktadır. İmtiyazsız alacaklıların, kanunda öngörülen usule göre borçludan olan alacaklarının belli bir yüzdesinden feragat etmeleri tenzilat konkordatosu, alacaklıların alacaklarından feragat etmeksizin, borçların vadesinin yeniden düzenlenmesi suretiyle daha sonraki bir tarihe ertelenmesi veya ödemenin taksitlere bağlanması vade konkordatosu, hem borçtan indirim yapılması hem de vadeye bağlanması ise karma konkordatodur. 2004 sayılı İİK’nın 285/3 fıkrası uyarınca konkordato talebinde iflasa tabi olan borçlu için İİK 154. maddesinin birinci veya ikinci fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesi, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi yetkilidir. Somut olayda konkordato talep eden borçlu şirket iflasa tabi olduğu için yetkili mahkeme İİK’nın 285/3 fıkrasının göndermesi ile İİK 154.maddesi gereğince muamele merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesi olup, dava görevli ve yetkili mahkemece açılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 74 maddesi, 114/1.f bendi ve 6098 sayılı TBK’nun 504/3 bendi uyarınca müvekkili adına dava açıp konkordato teklifinde bulunan vekilin, vekaletnamesinde özel olarak yetkilendirilmiş olması zorunludur. Sunulan vekaletname ile borçlu şirket vekilinin yasal düzenlemelere uygun olarak konkordato yönünden özel olarak yetkilendirildiği anlaşılmıştır. Davacı şirket ön projesinde; Şirketin faaliyet konusunun her türlü maddeden kondenstoplar, vanalar, valfler, flanşlar, fitigs, armatür ve bunlarla ilgili cihazlar, yedek parça imal, ithal, ihraç ve ana sözleşmede belirtilen diğer işler olup sermayesinin 4.280.000,00 TL olduğu, kur dalgalanması, ekonomik sıkışma ve pandeminin şirketin finansal yapısının düzelmesini engellediği, konkordato teklifinin kabulü halinde şirketin hem mali iyileşmeyi sağlayacağı hem de borçlarını tasfiye edeceği, şirket özvarlığı 31/05/2020 dönemi kaydi değerlerine göre (+) 6.969.321,84 TL iken aynı tarihli rayiç değerlere göre (-) 12.463.189,58 TL ile borca batık olduğu, konkordato kaynaklarının; 10.001,91 TL dönem başı nakit mevcudu, 1.000.000,00 TL sermaye artışı, 4.371.672,29 TL eski dönemden alacaklar, 1.218.358,00 TL eski dönemden çekler+senetler, 10.000.000,00 TL şirkete ait iştigal konusu ile ilgisi olmayan taşınmaz satışı sonucu sağlanacak kaynak, 12.500.000,00 TL mevcut stok satışı ve 10.741.550,00 TL hedeflenen net kar ile oluşacak kaynak olmak üzere toplam 39.842.582,20 TL olup, konkordato teklifinin kabulü halinde ödenecek borç miktarı 35.011.204,09 TL olduğundan, borçların tamamının ödenebileceği, iflas halinde alacaklıların alacağının % 30 civarında kısmının karşılanabileceği, konkordato teklifinin kabulü halinde ise şirket borçlarının %75’inin oluşacak faiz ve masraflar hariç olmak üzere konkordato projesinin tasdikini takip eden 6 ay ödemesiz dönemden sonra 4 yıl eşit taksitler halinde tamamının ödeneceği belirtilmiştir. Davacı tarafından ilgili kayıt ve belgeler sunularak geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ve konkordato projesinin tasdiki talebiyle başvurulması üzerine, mahkemece 16/07/2020 tarihinde 3 aylık geçici mühlet verilmesine karar verilmiştir. Konkordato geçici komiser heyetinin 09/10/2020 tarihli raporunda; Kaydi değerlere göre şirketin özsermayesinin 7.546.043,96 olduğu, 2020 yılı başından bu yana herhangi bir maddi duran varlığını elden çıkarmadığı ve sermayesinin tamamının ödendiği, 06/05/2015 tarihinde iflas ertelemc talebinde bulunduğu ve iflas ertelemeden 08/07/2020 tarihinde çıktığı, ticari defterleri ve sair belgeler üzerinde yapılan incelemlerde şirketin 2016 yılından bu yana bankalarla mutabakat yapmadığı kaydi bilançoda yer alan banka kredileri tutarlarınin şirketin bankalara olan mevcut borç tutarını göstermekten uzak olduğu, şirketin banka borçları gerçek durumu yansıtmadığından mali oran analizi yapmanın mevcut durumda uygun olmayacağı, Net satışlardan satışların maliyetinin düşülmesiyle hesaplanan brüt satış karının net satışlara bölünmesi suretiyle bulunan satışların karlılığı oranı geçmiş dönemlere göre düşmüş olmakla birlikte son aylarda iyileşme gösterdiği, şirketin ana faaliyet konusu ile ilgili faaliyetlerinden elde edilen kar ile net satışlar arasındaki oranı gösteren faaliyet karlılığı ile dönem karının net satışlara oranını gösteren dönem net karlılığı oranlarının yıllar itibariyle iyileşme gösterdiği, Şirketin 31/07/2020 tarihi itibariyle kaydi ve rayiç değer bilançolarında kaydi değerlerden rayiç değerlere geçilirken yapılan düzeltmelerin; -Stokların (Verilen Sipariş Avansları hariç) rayiç değerlerinin bilirkişi Prof. Dr. … tarafından tespit edildiği, -Gelecek aylara ve yıllara ait giderler hesapları ağırlıklı olarak faiz ve sigorta giderleri ile ödenmeyen SGK primlerinden oluştuğundan ve bunların şirkete fayda sağlamaları mümkün olmadığından rayiç değer bilançosunda sıfır olarak dikkate alındığı, -Peşin ödenen vergi ve fonlar ile iş avanslarının şirkete geri dönüşü mümkün görülmediğinden rayiç değer bilançosunda sıfır olarak dikkate alındığı, -Duran Varlıklar altında yer alan Alacak Senetleri hesabı 2016 yılı sonundan beri hareket görmediğinden, senede bağlı kayıtlı alacağın tahsil kabiliyetinin bulunmadığı, -Binalar hesabının (gayrimenkullerin) rayiç değerinin SPK lisanslı gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi … tarafından tespit edildiği, -Binalar dışındaki maddi duran varlıkların değerinin (yapılmakta olan yatırımlar dışında) bilirkişi Prof. Dr. … tarafından belirlendiği, -Birikmiş amortismanların sıfır olarak dikkate alındığı, -Maddi Olmayan Duran Varlıkların şirkete fayda sağlaması mümkün olmadığından Haklar, Özel Maliyeller ve Diğer Maddi Olmayan Duran Varlıklar hesapları tutarının sıfır olarak dikkate alındığı, -Geçici hesapta yer alan tutarın paraya dönüşme veya bir borçtan mahsup edilme imkanı bulunmadığından rayiç değer bilançosunda sıfir olarak dikkate alındığı, Rayiç değer bilançosuna göre şirketin (-) 26.571.010,00 TL borca batık durumda olduğu, Şirketin 2020 yılı Ağustos ayı sonu itibariyle gerçekleşen net satışları 15.596.837,09 TL olup proforma gelir tablolarına göre aylık ortalama satış tutarı 2.416.666,67 TL olarak hesaplanırken gerçekleşen aylık satış ortalamasının yaklaşık % 24’lük bir sapma ile 1.949.604,64 TL olduğu, şirketin 2020 yılının son çeyreğinde göstereceği satış perlormansının hedeflerin ulaşılabilir olup olmadığını göstermesi açısından belirleyici olacağı, Ağustos ayı sonu itibariyle gerçekleşen kar tutarı 1.066.027,59 TL olup hedeflenen kar tutarına şimdiden ulaşıldığı, Şirketin proforma nakit akış tablosu ile ilgili halihazırda en önemli konunun 1.000.000,00 TL nakit sermaye artışının 2020 yılı sonuna gerçekleşmesi olduğu, şirketin kendi belirlediği hedeflere göre kısa vadede şirketin borç ödeme kabiliyetini etkileyecek diğer hususun geçmiş dönem alacaklarının tahsil hızı olup mevcut durumda geçmiş dönem alacaklarının proforma nakit akış tablosunda öngörülen hızda tahsil edilemediği, şirketin sahip olduğu gayrimenkullerin rayiç değerinin 10.449.000,00 TL olduğu proforma nakit akış tablosunda öngörülen taşınmaz satışı sonucu oluşacak kaynak tutarının sağlanması mümkün görünmekle birlikte bu satışların 1 yıl içerisinde gerçekleşmesinin büyük çaba gerektireceği, şirkete 2 ay ek süre verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Mahkemece 16/10/2020 tarihli duruşmada geçici mühletin 2 ay uzatılmasına karar verilmiştir.Şirketin 04/12/2020 tarihli revize projesinde; Ön projede belirtilen 1.000.000,00 TL sermaye artışının gerçekleştirilerek tamamının ortaklarca ödendiği, 01/10/2020 tarihinden 2025 yılı sonuna kadar toplam 18.615.852,06 TL net kar hedeflendiği, şirket özvarlığı 30/09/2020 dönemi kaydi değerlerine göre (+) 8.137.670,44 TL iken aynı tarihli rayiç değerlere göre (-) 6.820.193,51 TL ile borca batık olduğu, konkordato kaynaklarının; 490.208,12 TL dönem başı nakit mevcudu, 1.000.000,00 TL sermaye artışı, 4.770.436,73 TL alacaklar, 1.530.346,03 TL portföydeki çekler+senetler, 10.449.000,00 TL şirkete ait iştigal konusu ile ilgisi olmayan taşınmaz satışı sonucu sağlanacak kaynak, 13.595.045,02 TL mevcut stok satışı ve 18.615.852,06 TL hedeflenen net kar ile oluşacak kaynak olmak üzere toplam 50.450.887,96 TL olup, konkordato teklifinin kabulü halinde ödenecek borç miktarı 48.371.416,93 TL olduğundan, borçların tamamının ödenebileceği, iflas halinde alacaklıların alacağının % 30 civarında kısmının karşılanabileceği, konkordato teklifinin kabulü halinde ise şirket borçlarının %75’inin oluşacak faiz ve masraflar hariç olmak üzere konkordato projesinin tasdikini takip eden 6 ay ödemesiz dönemden sonra 4 yıl eşit taksitler halinde tamamının ödeneceği belirtilmiştir. Konkordato geçici komiser heyetinin 11/12/2020 tarihli raporunda; Şirket ortaklarının 1.000.000,00 TL tutarındaki nakit sermaye taahhüdünü yerine getirdikleri, 11 alacaklının 6.095.348,89 TL alacağına karşılık konkordato talebinin kabulü yönünde yazılı görüş bildirdikleri, 30/11/2020 tarihli rayiç değer bilançosuna göre şirketin varlıkları 39.437.651,10 TL, borçları 56.438.496,05 TL olup özvarlığının (-) 17.000.844,95 TL ile borca batık durumda olduğu, İmtiyazlı alacaklar 9.795.492,45 TL, adi alacaklar 22.782.705,02 TL (adi alacak toplamı 30.376.940,02 TL olup şirket % 25 tenzilat ile ödeme teklif ettiğinden ödenecek tutarın toplam adi alacakların % 75’i olarak hesaplanması neticesinde 30.376.940,02 X 0,75 = 22.782.705,02), personel alacakları 630.069,77 TL, amme alacakları 15.163.149,69 TL olmak üzere toplam 48.371.616,93 TL olup, revize projede yer alan iflas durumunda alacaklıların eline geçebilecek tutar ile konkordatonun tasdiki halinde alacaklıların eline geçebilecek tutarın karşılaştırıldığı, şirketin iflas ettiği varsayımında adi alacakların ancak % 30 oranında karşılanabileceği, Şirketin sunduğu revize projede yer alan ödeme teklifi ve sağlanması öngörülen konkordato kaynakları değerlendirildiğinde; -Dönem Başı Nakit Mevcudu: Şirketin 30/11/2020 itibariyle kasasında ve banka hesaplarında toplam 615.784,87 TL bulunduğundan bu kaynaktan revize projede belirtilen tutarın sağlanmasının mümkün olduğu, -Alacaklar ve Portföydeki Çek ve Senetler: Şirket revize projesini hazırlarken 30/09/2020 tarihli bilançosunu esas aldığı, bu bilançoya göre şirketin Alıcılar hesabından 4.770.436,73 TL ve Alacak Senetleri hesabından 1.530.346,03 TL alacağı bulunduğu, revize projede sunulan konkordato kaynakları tablosu ve proforma nakit akım tablosu birlikte değerlendirildiğinde bu alacakların tümünün 2022 yılı sonuna kadar tahsil edileceğinin öngörüldüğü, proforma nakit akım tablosunda faaliyet gelirlerinden sağlanması planlanan nakit girişlerinin proforma gelir tablosunda yer alan net satışlara eşit olduğu , bu durumun şirketin her dönem yaptığı satışların tamamının yine aynı dönemde nakit olarak tahsil edileceğini ve böylece dönem sonunda o dönemde yapılan satışlardan kaynaklanan bir ticari alacak oluşmayacağını gösterdiği, o halde 30/09/2020 itibariyle şirketin bilançosunda yer alan Alıcılar ve Alacak Senetleri hesaplarındaki tutarların tamamının 2022 sonuna kadar tahsil edilmesi ve her dönem gerçekleştirilen net satışların aynı dönem nakde dönerek hiç ticari alacak oluşmaması durumunda 2022 yılı sonu itibariyle şirketin bilançosunda Alıcılar ve Alacak Senetleri hesabının sıfır olacağı, olağan faaliyetlerine devam eden bir şirketin bilançosunda hiç ticari alacak bulunmamasının işlerin olağan akışına aykırı olduğu, son iki dönemde oranlar iyileşmiş olsa da şirketin hem geçmiş dönem satışlarından kaynaklanan 4.770.436,73 TL senetsiz ve 1.530.346,03 TL senetli alacağının tamamını tahsil etmesinin hem de her dönem net satışlarının tamamının nakit girişi yaratmasının ve 2022 yılı sonundan itibaren Alıcılar ve Alacak Senetleri hesaplarında bakiye kalmamasının olanaklı olmadığı, bu nedenle projede alacaklar ve portföydeki çek ve senetlerden sağlanması planlanan kaynağın ifade edilen tutarda sağlanmasının mümkün olmadığı, revize projede yer alan proforma nakit akımda tablosunda, proforma gelir tablosunda yer alan satışların maliyetinin tamamının nakit çıkışına neden olacağı varsayıldığı için, tutarlılık ilkesi gereği net satışların da tamamının nakit girişi sağlayacağının varsayıldığının öne sürülebileceği ancak satışların maliyeti hesabı bir dönemde içinde tedarik edilen veya üretilen tüm mal ve hizmetlerin bedelini değil, satılan mal ve hizmetlerin şirkete maliyetini gösterdiğini, bu durumda stokta kalan mal mevcudunun borçlanma yoluyla (vadeli olarak) edinilmiş olacağını, proforma nakit akım tablosunda net çalışma sermayesi düzeltmesi yapılmamış olduğundan stokta kalacak mal bedeli ile buna karşılık gelecek ticari borç tutarlarının belirlenemediği, özet olarak satışların maliyetinden kaynaklanan nakit çıkışı ile net satışlardan kaynaklanan nakit girişleri karşılaştırılabilir hususlar olmayıp bu konuda tutarlılık ilkesinin uygulama yeri bulunmadığı, -Sermaye Artışı: Şirketin sermayesinin Ekim ayı içerisinde mevcut şirket ortakları tarafından nakit olarak 1.000.000,00 TL artırılarak 30/11/2020 itibariyle şirketin sermayesinin 5.280.000,00 TL’ye yükseldiği, 1.000.000,00 TL’nin şirket ortaklarınca şirketin banka hesabına ödendiği ve raporun düzenlendiği tarih itibariyle ödenen tutarın şirket ortaklarınca şirketten çekilmediği, revize projede yer alan bu kaynağın sağlandığı, -Mevcut Stok Satışı: Şirketin 30/09/2020 itibariyle bilançosunda yer alan ilk madde ve malzeme, yarı mamuller, mamuller, ticari mallar ve diğer stoklar hesaplarında yer alan stoklarını satarak bu hesapların rayiç değerlerinin toplamı olan 13.595.045,02 TL tutarında kaynak yaratacağını öngördüğü, proforma nakit akış tablosuna göre söz konusu stokların tamamının 2021 yılı içerisinde nakit olarak satılacağı, revize projedeki açıklamalardan ve proforma mali tablolardan mevcut stok satışından 2021 yılında elde edilmesi beklenen tutarın 2021 yılı proforma gelir tablosunda brüt satışlar ve satışların maliyeti hesaplarına dahil edilip edilmediğinin anlaşılamadığı, a) Stok satışından elde edilmesi beklenen tutar 2021 yılı proforma gelir tablosunda brüt satışlar ve satışların maliyeti hesaplarına dahil edildiyse, mevcut stok satışından kaynaklanan tutarının proforma nakit akım tablosunda nakit girişi olarak dikkate alınması -satışların tamamı zaten nakit girişi olarak gösterildiğinden- mükerrerlik yaratacağı, bu tutara nakit girişleri arasında yer verilmemesi gerektiği, bu durumda ise şirketin ödeme dönemi boyunca ödemeyi teklif tutarını karşılayacak kadar nakit yaratamamış olacağı ve nakit noksanı ortaya çıkacağı, b) Stok satışından elde edilmesi beklenen tutar 2021 yılı proforma gelir tablosunda brüt satışlar ve satışların maliyeti hesaplarına dahil edilmediyse şirketin 2021 yılı içinde 41.175.045,02 TL’lik satış tutarına ulaşmasının olanaklı olmadığı, mevcut stokların satışının iki yıla yayılacağı öngörülse dahi 2021 ve 2022 yıllarındaki satış tutarlarına ulaşılmasının olanaklı bulunmadığı, teknik açıklamaların yanısıra tüm mevcut stokların satışı yoluyla kaynak sağlanacağının öngörülmesi revize projede esas alınan 30/09/2020 tarihi itibariyle şirkette bulunan ilk madde ve malzemelerin üretim sürecine sokulmadan, yarı mamullerin ise üretimlerinin tamamlanmadan satılması anlamına geldiği, ilk madde ve malzemeler ile yarı mamullerin bir satış değerinin olduğu konusunda ihtilaf olmamakla birlikte bunların mevcut halleriyle doğrudan satılması durumunda 2021 yılında satılması planlanan mamullerin üretiminin hammadde (ilk madde ve malzeme) tedariki aşamasından başlaması gerekeceği, bu bakımdan revize projede ifade edildiği şekliyle mevcut stok satışından kaynak sağlanmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, -Şirkete Ait İştigal Konusu İle İlgisi Olmayan Taşınmaz Satışı Sonucu Sağlanacak Kaynak: Şirketin dosyaya sunulan bilirkişi raporuna göre rayiç değerleri toplamı 10.449.000,00 TL olan 23 adet gayrimenkulü bulunduğu, söz konusu gayrimenkullerin şirket faaliyetleri için kullanıldığı, gayrimenkullerin tamamının ipotekli olup satılması halinde rehinli alacaklıların alacaklarını tahsil etmelerinden sonra adi alacaklılara herhangi bir tutar kalmayacağı, rehinli alacaklılardan izin alınabilmesi durumunda gayrimenkul satışlarında kaynak sağlanmasının mümkün olduğu, -Hedeflenen Net Kar İle Oluşacak Kaynak: revize projede belirtilen net satış tutarlarına ulaşılmasının zor da olsa ihtimal dahilinde olduğu, bununla birlikte şirketin satışlarını iki kat artırabilecek üretim kapasitesine sahip olup olmadığı ve ek sabit kıymet yatırımı gerekip gerekmediği konularında revize projede bir açıklama bulunmadığı, şirketin iflas ertelemeye başvurduğu 2015 tarihinden 2020 yılının Haziran ayına kadar ödemediği SGK İşveren Payları’nı ilgili dönemlerde gider olarak kaydetmek yerine bilançoda varlık olarak göstermesi nedeniyle proforma gelir tablosunda yer alan kar tutarları değerlendirilirken şirketin geçmiş dönem karlarının dikkate alınmadığı, muhasebenin ve finansal raporlamanın temel ilkelerinden-kavramlarından olan dönemsellik ilkesine aykırı olan bu uygulama nedeniyle şirketin sunduğu geçmiş dönem karlarının gerçek durumu yansıtmadığı ve analizde kullanılamayacağı, revize projede ulaşmayı öngördüğü karlılık oranları ile TCMB’nin verileri karşılaştırıldığında ödeme dönemi boyunca beklenen karlılık oranlarının her yıl için sektörde en karlı olan % 25’lik dilimdeki şirketlerin oranları arasında yer aldığı, ödeme dönemi boyunca her yıl bu karlılık oranlarına ulaşmasının ise çok zor olduğu, şirketin sunduğu ve olumlu bağımsız denetim görüşü alan ilk ön projede ödeme dönemi boyunca faaliyet karı / net satışlar oranları % 7 ile % 8,74 arasında iken revize projede bu oranların % 11 ile % 12,60 arasında değiştiği, benzer şekilde dönem net karı / net satışlar oranı ilk ön projede % 5,76 ile % 7,42 arasında iken revize projede bu oranların % 8,99 ile % 10,17 arasında değiştiği, iki proje karşılaştırıldığında oranlar arasında % 50’ye yakın bir artış tespit edilmekle bu artışın nedeninin revize projede somut bir şekilde ortaya konmadığı, -Açıklanan nedenlerle, şirketin proforma gelir tablosunda yer alan yüksek kar hedeflerinin gerçekçi, ciddi ve inandırıcı bulunmadığı, şirketin rayiç değerlere göre borca batık olması ve konkordato teklifinin gerçekçi, ciddi ve inandırıcı bulunmaması nedenleriyle, iflasına karar verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. İlk Derece Mahkemesince 17/12/2020 tarihli celsede kesin mühlet talebinin reddi ile şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK’nın 286/1.a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Konkordatonun amacı, borçluyu borçlarından ve eğer iflas şartlarını taşıyorsa muhtemel bir iflastan kurtarmak, alacaklıların da belirli bir vadede ve/veya indirimle alacaklarını tahsil etmelerini sağlamaktır. Bu yapılırken özellikle alacaklıların sürece dahil edilmesi, alacaklıların, komiserin ve mahkemenin katılımı ile nihai projenin oluşturulması ve konkordatonun başarıya ulaşması için iş birliğine gidilmesi gerekir. Projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığının değerlendirilebilmesi yönünden, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalıdır. Borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ile konkordato amacına ulaşacaktır. İİK 287.maddesinde, borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme olasılığına sahip olmasıdır. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku – Av. Sümer Altay, sayfa 112, 1.Cilt). İsv. İİK’da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “borçlunun iyileşmesi” kavramına yer verilmiştir. İyileşmeden söz edilebilmesi açısından bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp, yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. (Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187) Davacı şirkete ait taşınmazların rayiç değerleri SPK lisanslı gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi … tarafından 30/09/2020 tarihli raporla 10.449.000,00 TL olarak tespit edilmiştir. Şirketin ilk madde ve malzeme, yarı mamuller ve üretim, mamuller, ticari mamuller, diğer stoklar, tesis makine ve cihazlar, taşıtlar ve demirbaşların 30/07/2020 tarihli mizan ve bilanço kayıtlarına göre inceleme ve değerlendirme yapılarak rayiç değerleri ise makine mühendisi bilirkiş Prof. Dr. … tarafından 19/10/2020 tarihinde sunulan rapor ile toplam 17.060.930,51 TL olarak belirlendiği anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin gayrimenkuller, demirbaşlar, stoktaki mallar ve diğer hususlar için uzman bilirkişi vasıtası ile rayiç bedel değerlemesi yapılmadığını yönündeki itirazları yerinde değildir. İflas erteleme dosyası kapsamında 10/02/2020 tarihli raporda gayrimenkullerin rayiç değerleri 8.771.000,00 TL (raporda Ümraniye … no’lu bağımsız bölüm 270.000,00 TL ve Çankaya … no’lu bağımsız bölüm 600.000,00 TL olarak tespit edilerek toplam değer 9.641.000,00 TL hesap edilmiş ise de bu iki taşınmazın mevcut dosya kapsamında davacı şirket gayrimenkulleri arasında yer almadığı anlaşılmakla, iki taşınmaz değeri düşüldüğünde 8.771.000,00 TL’dir) tespit edilmiş olup, iflas erteleme dosyasında alınan rapordan yaklaşık 7 ay sonra bilirkişi … tarafından düzenlenen rapora göre taşınmazlarda 1.678.000,00 TL değer artışı olduğu, davacının iddia ettiği gibi 2015 yılında tespit edilen değerlerin hesaplamada dikkate alınmadığı, güncel değerlerin hesap edildiği anlaşılmaktadır. Komiser heyetinin 09/10/2020 tarihli ilk raporunda borca batıklık miktarı (-) 26.571.010,00 TL olarak hesaplanmış ise de istinaf dilekçesinde de belirtildiği gibi komiser heyetinin aktif toplamını yanlış hesapladığı, 31.041.485,11 TL olan dönen varlıkların aktif hesabına dahil edilmediği, dönen varlıklar toplamı 31.041.485,11 TL ve duran varlıklar toplamı 14.773.317,76 TL olduğu için aktif varlıklar toplamının 45.814.802,87 TL olduğu, kısa vadeli yabancı kaynakları 39.586.900,66 TL, uzun vadeli yabancı kaynakları ise 1.757.427,10 TL olup bu hesaplamaya göre şirketin (+) 4.470.475,11 TL borca batık olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin 16/10/2020 tarihli celsesinde 5 numaralı ara kararı uyarınca, davacı vekili tarafından süresi içerisinde 19/10/2020 beyan sunulmuş olup, gerekçede beyan sunulmadığı yönündeki tespit ise hatalıdır.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ifade ettiği banka borçlarına, senetli ve senetsiz alacak tutarları ile bunların bir kısmının tahsil edildiğine ilişkin beyanları, satış ve karlılık hedefleri, stoklar yönünden ifade ettiği hususlara ilişkin olarak, komiser heyetinin nihai raporunu ibraz etmesinin ardından da davacı vekili tarafından ayrıntılı olarak itirazlar sunmuş, bu itirazlar tam olarak karşılanmamış, duruşmada komiserin beyanı alınmakla yetinilmiştir. Mahkemece itirazlara ilişkin komiser heyetinden yazılı görüş alınması, gerekirse uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken, bu yönde bir inceleme yapılmaksızın şirketin iflasına karar verilmesi hatalıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı şirketin borca batık olduğu, projesinde ön gördüğü hedeflere ulaşmasının mümkün olmadığı, konkordato projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı belirtilerek iflasına karar verilmiş ise de; İİK 287/5. maddesinin yollaması ile 292/son fıkrasında yer alan “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.” hükmü gereğince karar verilmeden önce, davacı şirket yetkilisine tebligat çıkartılarak, duruşmada dinlenilmesi yasal zorunluluktur. Somut dosyada, davacı şirket yetkilisinin mahkemeye çağrılarak dinlenmediği, kanunun amir hükmünün yerine getirilmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 23/12/2020 tarih 2019/1873 E. 2020/4516 K. ve 25/11/2020 tarih 2020/877 E. 2020/3824 K., Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 25/02/2021 tarih 2021/1380 E. 2021/508 K. sayılı ilamları da, karar verilmeden önce şirket yetkisinin dinlenilmesi gerektiği yönündedir. Bu durumda konkordato talep eden borçlu şirket yetkilisinin İİK 292/son maddesi uyarınca ihtaratlı tebligat çıkartılmak suretiyle mahkemeye çağrılması, dinlendikten sonra karar verilmesi gerektiğinden, bu usul uygulanmaksızın davacı şirket yönünden iflas kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; Mahkemece, eksik inceleme neticesinde ve şirket yetkilisinin beyanı alınmaksızın iflas kararı verilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/311 E. 2020/802 K. Sayılı ve 17/12/2020 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 162,10 istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/11/2021