Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1981 E. 2023/1024 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1981
KARAR NO: 2023/1024
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/231
KARAR NO: 2021/1036
DAVA TARİHİ: 25/06/2020
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile … Tic. Ve San. A.Ş. ‘nin 15/05/2015 başlangıç tarihli Kiralama ve Hizmet Sözleşmesi ile ticari ilişkiye girdiklerini, … San. A.Ş’nin grup şirketi olan davalı şirketin 01/02/2017 tarihli yazısı ile müvekkili şirkete başvurarak sözleşme kapsamındaki servis hizmetini kendisinin alacağını, makineleri kendisinin kullanacağını, sözleşmeyi tüm şartları ile birlikte kabul ettiğini, bundan böyle faturaların kendisi adına tanzim edilmesini bildirdiğini, bu talebin müvekkili şirket tarafından kabul edildiğini, sözleşme kapsamında davalı şirketin aynı adreste makineleri kullanmaya devam ettiğini ve kendisine servis hizmeti verildiğini, yine sözleşmedeki şartlar çerçevesinde her ay hizmet ve makine tahsis bedeli olarak 5 adet fatura düzenlendiğini ve davalıya tebliğ edildiğini, faturalardan kaynaklanan alacaklarının takip tarihi itibariyle 14.129,62 TL olduğunu, fatura bedellerinin ödenmediğinden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu beyan ederek, davalının takibe yapmış olduğu itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği borç tutarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin dava dilekçesinde bahsi geçen faturalara ilişkin hizmet almadığını, davacının fatura içeriğindeki hizmeti verdiğini ve faturaların usulüne uygun tebliğ edildiğini ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığının tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesi ile ortaya çıkacağını beyan ederek davanın reddini ve %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile %10’dan az olmamak üzere idari para cezasına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “… açılan davanın itirazın iptali istemli olduğu, davacının dava dışı … A.Ş ile 15/05/2015 tarihli kiralama ve hizmet sözleşmesi akdederek ticari ilişkilerinin başladığı, akabinde davalı şirketin davacı ile 01/02/2017 tarihli yazı ile sözleşmedeki servis hizmetini kendisinin alacağını, makineleri kendisinin kullanacağını, sözleşmeyi tüm şartları ile kabul ettiğini ve faturaların bundan böyle kendi adına düzenlenmesini talep ettiği, davaya konu takibin dayanağının da esasen dava dilekçesinde belirtilen 24/05/2019 tarihli ve 3.630,90 TL tutarlı, 24/06/2019 tarihli ve 198,00 TL tutarlı, 28/06/2019 tarihli ve 3.489,56 TL tutarlı, 25/07/2019 tarihli ve 3.388,44 TL tutarlı ve 29/08/2019 tarihli 3.422,72 TL tutarlı faturalar olduğu, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun gerekçeli, denetime uygun ve bilimsel olmakla hükme esas alındığı, takip bakiyesinin davacı tarafından davalı tarafa 24/05/2019 ila 29/08/2019 tarihi arasında düzenlenen 5 adet toplamda 14.129,62 TL tutarlı fatura olduğu, davacının incelenen defterlerinin delil kudretine haiz olduğu ve davacının davalıdan 10/02/2020 tarihi itibariyle 14.129,62 TL alacaklı olduğu, taraflar arası Şubat-2020 döneminden sonra başkaca ticari ilişki olmadığı, davacının 2018-2019 yılları ticari defterlerinde takip tarihi olan 10/02/2020 tarihi itibariyle davacının davalıdan 14.129,62 TL alacaklı olduğunun görüldüğünü, davalı tarafın incelemeye katılmadığı, defterlerini ibraz etmediği, davacının ticari defterlerinde; davacının davalıdan takip tarihi olan 10/02/2020 tarihi itibariyle 14.129,62 TL alacaklı olduğu, bu alacağın davacı tarafından davalı tarafa 24/05/2019 ila 29/08/2019 tarihleri arası düzenlenen 5 adet toplam 14.129,62 TL bedelli faturadan kaynaklandığı, davacı tarafından dosyaya sunulan takibe konu faturalar üzerinde bilirkişi tarafından yapılan incelemelerde faturaların; davacı şirket tarafından davalı şirket unvanına düzenlenmiş olduğu, faturaların açık yani bedeli ödenmemiş faturalar olduğu, fatura muhteviyatlarının ”Fotokopi-Yazıcı Kiralama ve Kağıt Başı Baskı” bedeli olduğu, taraflar arası makine kiralama hizmetinin dava dışı …A.Ş ile 15/05/2015 tarihinde 5 yıllık ”Kiralama ve Servis Hizmet Sözleşmesi” ile başladığı, devamında ise aynı hizmetin kesintisiz devam ettiği fakat davalının 01/02/2017 tarihli beyanı ile hizmete konu tüm şartların davalı ile aynen devam edeceğine ilişkin davalının kaşe imzalı beyanının mevcut olduğu, Mayıs 2019 ve Ağustos 2019 dönemine ilişkin faturaların huzurdaki davaya konu takip ile davalıdan talep edildiği, kiralanan ve baskı alınan makinelerin davalının uhdesinde olduğu, raporda da belirtildiği üzre fatura içeriği birim fiyatları incelendiğinde taraflar arası sözleşmeye uygun olarak fiyatlandırıldığının da sabit olduğu, faturaların e-fatura olduğu, davalı tarafa elektronik ortamda tebliğ edildiği, (faturaların davalı yana tebliğ noktasında ihtilaf olmadığı (olamayacağı) faturalara davalının 8 gün içinde itiraz ettiğine dair dosyada mevcut belge ya da bilgi bulunmadığı, faturaların usulüne uygun düzenlendiği, tüm bu sebeplerle davacı tarafından fatura muhteviyatındaki hizmetin davalı tarafa verildiğinin mahkememizce kabul edildiği, davalı tarafın herhangi ödeme iddiası ve delilinin de dosyaya sunulmadığı, davacı tarafından incelemeye sunulan defterlerin 6102 sayılı TTK ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulduğu, davalının ise incelemeye katılmadığı, ticari defterlerini ibraz etmediği…” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilerek, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Salt fatura düzenlenmiş olması, davada haklılığın kabulü için yeterli olmadığından davacının hizmeti ispat etmesi gerektiğini, davalı taraf davaya konu fotokopi makinaların müvekkiline teslim ediliğini dahi ispat etmiş değilken vermediği hizmete karşılık bir de salt davacı tarafın sözde sözleşmeye göre tutulan tek taraflı kayıtlarına göre sayfa başı ücret talep ettiğini, müvekkili tarafından hizmet alınmadığını, yerel mahkeme kararında yer alan faiz başlangıç tarihleri, faiz miktar ve oranının yerinde olmadığını, alacak iddiası yargılamayı gerektirmekte olup bilirkişi raporuyla tespit edildiğinden likit olmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; davacı tarafından 14.129,00 TL alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin davalıya 02/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 06/03/2020 tarihinde icra takibine itiraz edildiği, davanın İİK’nın 67.maddesi uyarınca yasal 1 yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirket ile dava dışı … Sanayi A.Ş. arasında … sözleşme no.lu Kiralama ve Servis Hizmet Sözleşmesi imzalanmış ve sözleşme konusu makinelerin 15/05/2015-15/05/2020 tarihleri arasında dava dışı şirkete servis hizmeti de verilmek suretiyle kiralanmıştır. Toplam kira bedeli 240 Euro, sayfa başı kopya bedeli 0,0060 Euro olarak belirlenmiştir. Davalı şirket kaşe ve imzasının yer aldığı, davacı şirkete hitaben yazılan 01/02/2017 tarihli dilekçesinde; “Sayın yetkili, Şirketiniz … A.Ş. ile karşılıklı imzalamış olduğumuz 15.05.2020 yılında sona erecek olan … Nolu hizmet sözleşmemizde yer alan … San. A.Ş. Unvanımızın, … Tic. A.Ş. olarak değiştirilmesi, işbu sözleşmedeki tüm şartların … Tic. A.Ş. içinde aynı şekilde geçerli olacağını, bu nedenle bundan sonraki faturalarımızın … Tic. A.Ş. unvanımızla kesilmesini ve gereğini rica ederiz.” şeklinde talepte bulunulmuştur.Takibe konu alacak; 24/05/2019 tarihli … no.lu 3.630,90 TL bedelli, 24/06/2019 tarihli … no.lu 198,00 TL bedelli, 28/06/2019 tarihli … no.lu 3.489,56 TL bedelli, 25/07/2019 tarihli … no.lu 3.388,44 TL bedelli, 29/08/2019 tarihli … no.lu 3.422,72 TL bedelli 5 adet e-faturadan kaynaklanmaktadır. Mahkemece mali müşavir bilirkişiden alınan raporda özetle; davacı tarafça incelemeye sunulan ticari defterlerin süresinde açılış-kapanış tasdiklerinin yapıldığı, ticari defterlerin birbirlerini teyit ettiği, davacı lehine delil vasfının bulunduğu, davacı tarafa ait ticari defterlerde davalı ile aralarında ticari ilişkinin 120.M007019 no.lu alıcılar hesap kodunda takip edildiği, davacı tarafından davalı tarafa 24/05/2019 ila 29/08/2019 tarihleri arasında düzenlenen 5 adet toplam 14.129,62 TL tutarlı faturanın takibe konu edildiği, faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının davalıdan 10/02/2020 tarihi itibariyle 14.129,62 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın incelemeye katılmadığı ve defterlerini ibraz etmediği, faturaların açık yani bedeli ödenmemiş faturalar olduğu, fatura muhteviyatlarının ”Fotokopi-Yazıcı Kiralama ve Kağıt Başı Baskı” bedeli olduğu, taraflar arası makine kiralama hizmetinin dava dışı …A.Ş ile 15/05/2015 tarihinde 5 yıllık ”Kiralama ve Servis Hizmet Sözleşmesi” ile başladığı, devamında ise aynı hizmetin kesintisiz devam ettiği fakat davalının 01/02/2017 tarihinde hizmetin tüm şartları ile kendisiyle aynen devam edeceğine ilişkin kaşeli ve imzalı beyanının mevcut olduğu, kiralanan ve baskı alınan makinelerin davalının uhdesinde olduğu, hali hazırda davalı tarafından davacıya teslim edildiğine ilişkin somut bir bilgi belgenin dosyaya sunulu olmadığı, fatura içeriği birim fiyatları incelendiğinde taraflar arası sözleşmeye uygun olarak fiyatlandırıldığı, faturaların e-fatura olduğu, davalı tarafa elektronik ortamda tebliğ edildiği, (faturaların davalı yana tebliğ noktasında ihtilaf olmadığı (olamayacağı) faturalara davalının 8 gün içinde itiraz ettiğine dair dosyada mevcut belge ya da bilgi bulunmadığı, faturaların usulüne uygun düzenlendiği, takibe konu faturalar ve dosya üzerinde yapılan incelemeler sonucunda fatura muhteviyatlarındaki ”Sayfa Başı Çıktı ve Makine Kiralama Hizmetinin” davacı tarafından davalıya verildiğine ilişkin karine oluştuğu, davacının davalıdan takip tarihi olan 10/02/2020 tarihi itibariyle 14.129,62 TL alacaklı olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.6102 sayılı TTK’nın 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır… Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Somut olayda, takibe konu edilen faturalar “e-fatura” olup tebliğ edildiğinin davacı tarafça ispatlandığı, davalının faturaları iade ettiği yönünde bir savunması olmadığı gibi faturaların iadesine yönelik bir delil sunamadığı, davalı taraf kendi ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanmış ise de mahkemece ticari defterlerinin incelenmesi yönünde kurulan ve sonuçları ihtar edilen bilirkişi inceleme ara kararına rağmen defterlerini ibraz etmediği, faturaların tebliğ edilmiş olması karşısında, iadenin ispatlanamaması ve ticari defterlerinin de ibraz edilmemesi nedeniyle hizmetin verilmediği yönündeki ispat yükünün davalıya ait olduğu ve davalı tarafından aksi ispatlanamadığından ayrıca davacı defterlerinde yapılan inceleme neticesinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin de kanıtlandığı anlaşılmakla, davacının takibe konu faturalar nedeniyle alacaklı olduğu kanaatine varıldığından, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalı tarafından istinaf dilekçesinde ayrıca faiz başlangıç tarihi, faiz miktar ve oranı yönünden itiraz ileri sürülmüş ise de; taraflar tacir olup, uygulanacak faiz avans faizidir. Yine takip tarihi itibariyle temerrüt oluştuğundan, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanması da yerindedir. İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. İtirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka takibe konu alacağın likit ve belli olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. (HGK’nın 07/06/2006 tarihli, 2006/19-295 E. 2006/341 K. sayılı ilamı) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29/03/2023 tarihli 2022/6-1019 E. 2023/267 K. sayılı ilamında bu husus; “…Likid alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likid olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi hâlinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likid olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likid sayılmaması doğru olmayacaktır (Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2012 tarihli ve 2012/9-838 Esas, 2012/715 Karar sayılı kararı).” şeklinde açıklanmıştır. Takibe konu alacak, taraflar arasında uygulanmasına karar verilen sözleşme hükümlerine göre düzenlenmiş, verilen hizmete ilişkin faturaya dayalı likit bir alacak olup davalı vekilinin bilirkişi incelemesi yapılmış olması nedeniyle alacağın likit olmadığı yönündeki itirazları da yerinde görülmemiştir. Yapılan açıklamalar ve inceleme neticesinde; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı anlaşılmış, delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığından ayrıca kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 241,29 TL’den mahsubu ile bakiye 61,39 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21/06/2023