Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1938 E. 2022/166 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1938
KARAR NO: 2022/166
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/210
KARAR NO: 2021/628
DAVA TARİHİ: 30/04/2019
KARAR TARİHİ: 16/06/2021
DAVA: Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi …’in davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı kooperatifin 20/05/2018 tarihli olağan ve 21/10/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantılarında davacılara usulüne uygun tebligat yapılmadığını, çağrı usulüne uyulmadığını, toplantılarda toplantı ve karar nisaplarına ulaşılmadığını, bunun hukuka aykırı olduğunu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 52.maddesine göre; “Ortakların şahsi sorumluluklarının ağırlaştırılması veya ek ödeme yükümleri ihdası hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızası gereklidir” hükmüne rağmen kararların 3/4’ün çoğunlukla alınmadığını, bu nedenle her iki toplantıda alınan kararın da iptalinin gerektiğini, 21/10/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 4 numaralı kararında toplam maliyet hesabı yapılmadan ve bu maliyet ortaklar arasında hisse oranında paylaşılmadan, tüm ortalara eşit yükümlülük getirdiği için hukuka aykırı olduğunu, alınan karar, yükümlü kılınan miktara ve işletilecek faize itiraz ettiklerini, 20/05/2018 tarihli genel kurulda 11 nolu kararla alınan avans toplama yetkisine de itiraz ettiklerini belirterek, 20/05/2018 ve 21/10/2018 tarihli genel kurul kararlarının, 1163 sayılı kanun 26 md. uyarınca genel kurula katılım hakkının ihlali, 45 md. uyrınca çağrı usullerine aykırılık, 52 md. uyarınca karar nisabına aykırılık sebepleriyle iptaline, 21/10/2018 tarihli Olağanüstü Genel Kurul kararlarından 4 nolu kararının ve 20/05/2018 tarihli genel kurul 11 nolu kararının açıkça hukuka aykırı olması sebebi ile iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekilinin içerik itibariyle dava konusuyla bağdaşmayan hususlara değinerek sunduğu cevap dilekçesini 23/09/2020 tarihli 5.celsede açıklamış, söz konusu dilekçenin UYAP sisteminde kaynaklanan bir hata neticesinde yanlış dilekçenin dosya kütüğüne girdiğini beyan etmiştir. Bu durumda ıslah dilekçesi sunmuş, ıslah dilekçesinde özetle; davanın haksız ve mesnetsiz açıldığını, genel kurul kararının iptali gerektirecek bir sebebin bulunmadığını, davanın süresinde açılmadığını, hak düşürücü 1 aylık sürenin geçtiğini, müteveffa …’in her iki genel kurula da davet edildiğini, 20/05/018 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 22/05/2018 tarihinde, 21/10/2018 tarihli genel kurul tutanağının ise 26/10/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, bu nedenle genel kurula çağrının usulsüz tebliğ edildiği iddiasının haksız ve mesnetsiz olduğunu, müteveffa …’in 21/05/2018 tarihli olağan genel kurul kararı gereği 27/12/2018 tarihinde 375 TL ödeme yaptığını, genel kurul kararını öğrendiğini, kararın iptali için yasal sürenin geçtiğini, müteveffa …’e genel kurul kararlarının 22/05/2018 ve 26/10/2018 tarihlerinde tebliğ edildiğini, yasal hak düşürücü süre olan 1 ay içinde dava açılmadığından davacıların talebinin reddinin gerektiğini, Yargıtay’ın genel kurula çağrının usulüne uygun yapılmaması halinde dahi salt bu nedenle genel kurul kararlarının iptal edilemeyeceği, kararların yasaya aykırı olup olmadığının incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiği yönünde yerleşik kararlarının mevcut olduğunu, davalı kooperatif tasfiye halinde olduğundan, Kooperatifler Yasasının 81/4 fıkrası uyarınca toplantı nisabının aranmadığını, katılanların oy çokluğu ile karar alınabildiğini, davalının her iki genel kurulda aldığı kararların Koop.K. 52. Madde hükmüne tabi olmadığını, ortakların şahsi sorumluluğunun artırılması veya ek ödeme yükümleri ihdası söz konusu olmadığını, kooperatif tasfiye işlemleri için gerekli işleri yapmak üzere tüm ortaklarından eşit miktarda tasfiye gideri aidatı toplanmasına karar verildiğini, bu husus ek ödeme veya şahsi sorumluluğun artırılması olmadığından, 3/4 nisap aranmaksızın, toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar alınabileceğini, genel kurullarda alınan kararların Yasa ve Yargıtay yerleşik kararlarına uygun olduğunu, 21/10/2018 tarihli genel kurul kararının 4. maddesinde de yasaya aykırı olmadığını, tüm ortaklar aynı hisse/paya sahip olup, payların eşit olduğunu, tüm ortaklardan eşit şekilde tasfiye gideri aidatı toplanmasına karar verildiğini, bu nedenlerle kararda Yasaya aykırılık olmadığını, 20/05/2018 tarihli olağan genel kurulda alınan … nolu kararın da yasaya ve Yargıtay kararlarına uygun olduğunu, bu nedenlerle her iki genel kurul kararlarının iptalini gerektirecek hiçbir yasaya aykırılık söz konusu olmadığından davanın öncelikle hak düşürücü süre yönünden usulden ve esastan reddini talep etmiştir. Davacı vekili davalı yanın ıslah dilekçesine yönelik sunduğu beyan dilekçesinde; süresinde sunulmayan cevap dilekçesinin ıslahının da mümkün olamayacağını belirterek dilekçenin ve eklerinin reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava, Kooperatif Olağan ve Olağanüstü Genel Kurul Toplantılarının iptali talebidir. Davacıların murisi olan …, davalı kooperatifin üyesi olup 20/05/2018 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısını ve 21/10/2018 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısına usulüne uygun olarak davet edilmediği gerekçesi ile çağrı usullerine uyulmadığından iptali talep edilmektedir. Dosya içerisine 24/12/2020 tarihli rapor, itiraz üzerine heyet olarak 18/04/2021 tarihli ek rapor alınmıştır. Davacıların talebi hem 20/05/2018 olağan hemde 21/10/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantılarına usulüne uygun olarak çağrı yapılmadığı, toplantı ve karar nisaplarını ulaşılamadığı gerekçesi ile genel kurul kararları iptali talep edilmektedir. Aynı zamanda 21/10/2018 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısının 4 numaralı kararının da hukuku aykırı olduğu gerekçesi ile iptali talep edilmektedir. Yapılan inceleme sonucu, müteveffa …’in hem Olağan Genel Kurul toplantısına hemde olağanüstü genel kurul toplantısına çağrılmadığı tespit edilmiştir. Davalı kooperatifte müteveffayı usulüne uygun olarak çağırdığına ilişkin herhangi bir belge sunamamıştır. Ancak müteveffaya 20/05/ 2018 tarihli Olağan Genel Kurul toplantı tutanağı 22/05/2018 tarihinde; 21/10/2018 Olağanüstü Genel kurul toplantısı tutanağı ise 26/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup müteveffa her ne kadar toplantılara usulüne uygun olarak çağrılmamış ise de toplantı tutanakları tebliğ edildiğinden toplantıdan haberdar olmuştur. 1163 sayılı kooperatif Kanunun 53/1-1 maddesi “…toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini ihlal eden pay sahiplerini genel kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalayan günden itibaren bir ay içinde kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.” hükmü gereği bahse konu davaların bir aylık hak düşürücü sürede açılması gerektiği belirtilmiştir. Müteveffaya Olağan Genel Kurul toplantısı tutanakları 22/05/2018 tarihinde, Olağanüstü Genel Kurul toplantısı tutanakları ise 26/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve bu tarih itibariyle haberdar olduğu anlaşılmış, ancak davanın açılma tarihinin 30/04/2019 olduğu 1 aylık hak düşürücü sürenin geçtiği tespit edilmiştir. Nisaplar yönünden incelemede ise davalı kooperatif tasfiye halinde olduğundan 1163 sayılı Kooperatif Kanunun 81/4 maddesi uyarınca tasfiye halindeki kooperatiflerin genel kurul toplantılarında nisap aranmayacağından ve kararlar oy çokluğu ile alınacağından davacılarında bu taleplerinin de yerinde olmadığı tespit edilmiştir. 20/05/2018 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısının 11 nolu kararı bakımından ve yine 21/10/2018 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısının 4 nolu kararı bakımından ise yine 1163 Sayılı Kooperatif Kanununun 53/1-1 maddesi uyarınca bir aylık hak düşürücü sürede dava açılmadığı” gerekçesiyle davanın HMK 114/2 ve 115. maddelerine göre USULDEN REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalı tarafça süresinden sonra sunulan cevap ve delillerin esas alınarak hüküm tesis edilmesi açıkça hukuk aykırı olduğunu, bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan 24/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda Dr. Öğretim Üyesi … “Buna göre müteveffa … genel kurula davet edilmemiş yalnızca sonuçtan haberdar edilmiştir.” şeklindeki tespiti ile murise tebliğat yapılmadığını açıkça tespit ettiğini ancak cümlenin devamındaki “haberdar edilmiştir” şeklindeki tespite müteveffaya yani ölmüş kişiye tebligat yapılması mümkün olmadığı gibi herhangi bir şeyden, sonuçtan haberdar edilmesi de mümkün olmadığından taraflarınca itiraz edildiğini, buna rağmen ek raporda da aynı ifadelere yer verildiğini, mahkeme kararında da aynı tespitin yapıldığını, müvekkillerinin murisi …’in vefat tarihi 01/07/2014 olup 2018 yılında tebliğat yapılmış olması veya herhangi birşeyin sonucundan haberdar edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkillerinin ise muris hakkında yapılan işlemlerden haberdar olur olmaz bu davayı açtıklarını, red kararının hukuka aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava; 20/05/2018 tarihli ve 21/10/2018 tarihli kooperatif genel kuruluna ilişkin usulüne uygun çağrı yapılmadığı, karar nisaplarına uyulmadığı, 20/05/2018 tarihli kooperatif genel kurulunda alınan 11 no’lu kararın ve 21/10/2018 tarihli kooperatif genel kurulunda alınan 4 no’lu kararın hukuka aykırı olduğu iddiası ile iptali istemine ilişkindir. Mahkemece Dr. Öğr. Üyesi …’dan alınan 24/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda; Müteveffa …’in gerek olağan genel kurul toplantısı gerekse olağanüstü genel kurul toplantılarına davet edilmediği, bu nedenle usule ve yasaya aykırı çağrı sonucu yapılan genel kurul kararlarının geçersiz olacağı ancak çağrı her ne kadar usulüne uygun yapılmamış olsa da, iptal davası için öngörülen 1 aylık hak düşürücü sürenin geçirildiği, kooperatifin tasfiye halinde olduğu göz önünde bulundurularak yapılacak genel kurul toplantılarında1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 81/4.md hükmü gereğince toplantı nisabı aranmayacağı belirtilmiştir. Dr. Öğr. Üyesi … ve Dr. Öğr. Üyesi …’den alınan 18/04/2021 tarihli ek raporda ise; Kök raporda da belirtildiği üzere usule ve yasaya aykırı çağrı sonucu yapılan genel kurul kararlarının geçersiz olacağı ancak iptal davası açmak için 1 aylık hak düşürücü sürenin geçirildiği zira mirasçılar tarafından yapılan ödemelerin genel kurul kararlarından haberdar olunduğu anlamına geldiği, ancak Mahkeme işbu “haberdar olma” durumunu değil de TMK m. 2 anlamında mirasçılar tarafından hakkaniyete uygun ve makul bir süre içinde dava açıldığı şeklinde bir değerlendirmede bulunacaksa bir başka deyişle davanın süresi içinde açıldığına kanaat getirecekse, genel kurula çağrı usulüne uyulmaksızın alınan kararların geçersiz olduğu ifade edilmiştir. Mutlak butlan (kesin hükümsüzlük) hali işlemin, başta Kooperatif Kanunu, Ticaret Kanunu ile ilgili kanunların emredici hükümlerine aykırı olmasıdır. Genel kurul kararlarının yokluğu, bunda hukuki yararı bulunan herkes tarafından ve bir süreye bağlı olmaksızın ileri sürülebilir. Yok hükmünde olan genel kurul kararları şeklen meydana gelmemiş olması nedeniyle başlangıçtan itibaren hiçbir hüküm doğurmayacağından, bununla ilgili olarak açılan davalar bir tespit davası niteliğinde olacaktır. Bir genel kurul kararı şekil ve usul açısından geçerli olmakla birlikte, konusu bakımından TBK m. 27.maddesi uyarınca emredici hukuk kurallarına yahut ahlak ve adaba aykırı veya imkansız ise sonucu yine yokluktur. Kanunun; şekil, usul ve konusu bakımından amir hükümlerine karşı gelinmesi, kamu düzeni ve kamu yararının ihlali anlamına geleceğinden böyle bir kararın geçersiz olması, iptal davasının açılmasına bağlı olmayacaktır. Bu tür kararların tespiti herhangi bir süreye bağlı olmaksızın hukuki yararı olan herkes tarafından muhalefet şerhi aranmaksızın ileri sürülebilir. İptal edilebilirlik ise kanuna, esas mukaveleye ve afaki objektif iyi niyet kurallarına aykırılıktır. İptal edilebilir kararlar yönünden ise davanın 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması, red oyu kullanılması ve iptali talep edilen her bir madde bakımından muhalefet şerhinin sunulması gerekmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 98. maddesinin yollamasıyla, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 447. maddesinde “Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/2561 E. 2016/1050 K. sayılı 24/02/2016 tarihli ilamı; “…1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. maddesi, “Genel kurul sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Toplantı nisabı sözleşmede gösterilir. Ancak yapı kooperatiflerinin genel kurul toplantısında ortakların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen hazır bulunmaları şarttır.” hükmünü; aynı Kanun’un 51/1. maddesi ise “Kanun veya anasözleşmede aykırı hüküm bulunmadıkça, genel kurul kararlarında ve seçimlerde oyların yarıda bir fazlasına itibar olunur” hükmünü; anasözleşmenin 33. maddesinin 1. fıkrası, “Genel kurulun toplanabilmesi ve gündemdeki konuları görüşebilmesi için, kooperatife kayıtlı ortaklardan genel kurula katılma hakkına sahip olanların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen toplantıda hazır bulunması gerekir. İlk toplantıda nisap temin edilmediği takdirde ikinci toplantıda nisap aranmaz.” hükmünü; 2. fıkrada ise “Genel kurulda kararlar, ortaklar cetvelinde imzası bulunanların yarıdan fazlasının oyu ile alınır.” hükmünü içermektedir. Aynı Yasa’nın “Ek ödeme Yüklemi” başlıklı 31. maddesinde “Anasözleşme, ortakları ek ödemelerle yükümlendirebilir. Ancak, ek ödemelerin yalnız bilânço açıklarını kapatmada kullanılması şarttır. Ek ödeme yüklemi sınırsız olabileceği gibi, belirli miktarlarda veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabileceği” öngörülmüştür. Aynı şekilde, söz konusu Yasa’nın 52/1. maddesinde, ek ödeme ihdası hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızasının gerektiği düzenlenmiştir. Anılan hükümler emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları, BK’nın 19 ve 20. maddeleri hükümlerine göre mutlak butlanla batıldır. Yok hükmünde olan kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların yok hükmünde olduğunun tespiti için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi, bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir. Sonradan icazetle dahi geçerli hale gelmezler. Yokluk halinde, hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir. İptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerini koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında, yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlal edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar. Bu nitelikteki kararların yokluğunun tespiti davası açabilmek için kararlara muhalif olmak gerekmediği gibi, açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir…” şeklinde mutlak butlanla batıl ve iptale tabi kararlar açıklanmıştır. Davalı kooperatifin 20/05/2018 Tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısına ilişkin kayıtlar incelendiğinde; davalı kooperatifteki kayıtlı ortak sayısının 66 olduğu, çağrı kağıdının 33 ortağa Karlıktepe PTT Şubesin’den taahhütlü gönderildiği, 33 ortağa elden imza karşılığı teslim edildiği, davacıların murisine de genel kurul toplantısına ilişkin çağrı kağıdının iadeli posta yoluyla yapıldığı, ortaklar listesinde kayıtlı 66 ortaktan 9 ortağın asaleten, 5 ortağın vekaleten olmak üzere toplam 14 ortağın genel kurul toplantısında hazır bulunduğu ve toplantı nisabının sağlandığı, Bakanlık temsilcisinin katılımı ile toplantıya başlandığı anlaşılmıştır. 20/05/2018 Tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 11 no’lu karar; “Yukarıda bahsi geçen iskanla ilgili satın alma ve harcamalar konusunun görüşülerek Yönetim kuruluna her üyeden 5000 TL’ye kadar avans toplama yetkisi verilmesi önerildi, oylamaya sunuldu ve oy birliği ile kabul edildi” şeklindedir. Karar içeriğinde ifade edilen iskanla ilgili husus ise 10 no’lu gündem maddesi ile görüşülmüştür. 10 no’lu karar; “Tas. Hal. S.S. Zerkon Komut Yapı Kooperatifinin … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parseller üzerinde yapmış olduğu binalarının iskanının alınabilmesi için proje tadilatı, tevhid, ifraz, terk, takas ve trampa gibi işlemlerin yapılabilmesi ve iskan alınması için ödenmesi gereken her türlü harç, resimlerin ve her ne ad adı altında olursa olsun diğer işlem bedellerinin hesaplanması ve tüm bu işlerle ilgili ödemelerin yapılabilmesi için yönetim kuruluna yetki verilmesi teklif edildi. Oylamaya sunuldu ve oy birliği ile kabul edildi” şeklinde karar alınmıştır. Sunulan kayıtların incelenmesinde toplantıya ilişkin 16/04/2018 tarihinde toplu gönderi tevdi listesi ile ortaklara çağrı kağıdı gönderildiği, davacılar murisi …’in de bu listede yer aldığı anlaşılmaktadır. Yine toplantıda alınan kararlara yönelik olarak ortaklara toplantının ardından tutanaklar gönderilmiş, davacılar murisine de bu yönde iadeli taahhütlü posta gönderilmiştir. Davalı kooperatifin 21/10/2018 Tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısına ilişkin kayıtlar incelendiğinde; davalı kooperatifteki kayıtlı ortak sayısının 65 olduğu, çağrı kağıdının 33 ortağa Karlıktepe PTT Şubesin’den taahhütlü gönderildiği, 32 ortağa elden imza karşılığı teslim edildiği, davacıların murisine de genel kurul toplantısına ilişkin çağrı kağıdının iadeli posta yoluyla yapıldığı, ortaklar listesinde kayıtlı 65 ortaktan 8 ortağın asaleten, 5 ortağın vekaleten olmak üzere toplam 13 ortağın genel kurul toplantısında hazır bulunduğu ve toplantı nisabının sağlandığı, Bakanlık temsilcisinin katılımı ile toplantıya başlandığı anlaşılmıştır. 21/10/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 4 no’lu karar; “Toprak sahibi ile ilgili olan davanın sonuçlandırılması kapsamında; iskan ile ilgili gerekli tüm iş ve işlemlerin ve ödemelerin yapılabilmesi konusunda kooperatif yönetim kuruluna yetki verilmesine oy birliği ile karar verilmiş. Bu doğrultuda 15/11/2018 tarihine kadar 3.000 TL ve 15/12/2018 tarihine kadar 2.000 TL tasfiye gideri aidatı olarak toplanmasına, ödemede geciken üyelere aylık %1,5 gecikme faizi işletilmesine, kooperatif hesaplarında bulunan paralardan ve toplanacak olan aidatlardan gerektiği yerlere ve kurumlara ödeme yapılmasına, bu hususlarda kooperatif yönetim kuruluna yetki ve görev verilmesine oy birliği ile karar verildi.” şeklindedir. Sunulan kayıtların incelenmesinde toplantıya ilişkin 19/09/2018 tarihinde toplu gönderi tevdi listesi ile ortaklara çağrı kağıdı gönderildiği, davacılar murisi …’in de bu listede yer aldığı anlaşılmaktadır. Yine toplantıda alınan kararlara yönelik olarak ortaklara toplantının ardından tutanaklar gönderilmiş, davacılar murisine de bu yönde iadeli taahhütlü posta gönderilmiştir. Davacılar tarafından her ne kadar murisin vefat etmiş olması nedeniyle tebliğ imkansızlığından bahsedilmiş ise de, murisin vefat ettiğine dair kooperatife bilgilendirme yapıldığına ilişkin bir iddia ileri sürülmemiş olup gönderilen postanın ise teslim edildiği gönderi takip belgesinden anlaşılmıştır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 31.maddesinde “Anasözleşme, ortakları ek ödemelerle yükümlendirebilir. Ancak, ek ödemelerin yalnız bilanço açıklarını kapatmada kullanılması şarttır. Ek ödeme yükleme sınırsız olabileceği gibi belirli miktarlarla veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabilir.”, 52.maddesinde “Ortakların şahsi sorumluluklarının ağırlaştırılması veya ek ödeme yükümleri ihdası hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızası gereklidir.” düzenlemeleri yer almaktadır. Davacı alınan kararların ortaklara ek ödeme yükümlülüğü getirdiğini, bu nedenle 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 52.maddesi uyarınca ağırlaştırılmış nisaba göre karar alınması gerektiği iddia etmiş ise de, genel kurul kararının ortaklardan ödeme alınmasına ilişkin yukarıda belirtilen kararlar iskan ile ilgili işlemlerin yapılmasına yöneliktir. Alınan bu kararlar bilanço açığını kapatmaya yönelik olmadığından, ek ödeme yükleme mahiyetinde değildir ve nitelikli çoğunluk ile karar alınmasına gerek bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 18/01/1993 tarih, 5638/118, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 27/02/1996 tarih, 8241/1198). Ayrıca davalı kooperatif tasfiye halinde olup, anasözleşmenin 87. maddesine göre tasfiye halinde bulunan kooperatifte sadece gayrimenkul satışı konularının alındığı genel kurulda 1/4 toplantı nisabının aranacağı, bunun dışındaki kararları alabilmek için tasfiye süresinde yapılan görüşmede 1/4 nisabı aranmayacağı ve oyçokluğu ile karar verilebileceği açıktır. Davalı kooperatifin dava konusu 20/05/2018 tarihli ve 21/10/2018 tarihli kooperatif genel kurulunda alınan kararlar; kanun, ana sözleşme ve objektif iyi niyet ilkelerine, emredici hükümlere aykırı kararlar olmadığından niteliği itibariyle iptale tabi kararlardır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 01/06/2021 tarihli 2021/969 E. 2021/2403 K sayılı ilamında; “…Yerleşmiş Yargıtay uygulaması, emsal Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 02/05/2017 tarih ve 2015/7694 E. 2017/1296 K. sayılı ilamı ve TTK m.446/1-b gereği “usulsüz çağrı genel kurul kararlarının iptali için tek başına yeterli olmayıp, usulsüz çağrılan ortağa, genel kurulda alınan kararlara red oyu kullanıp, muhalefet şerhini tutanağa geçirtme koşulları aranmaksızın iptal davası açma hakkını sağlar. Ancak çağrı usulsüz olsa bile genel kurul kararlarının iptali davasının 1163 sayılı Yasa’nın 53. maddesi bir ay içinde açılması gerekmekte olup, davacının genel kurulda bulunmamaları sürenin başlamasına engel değildir.” şeklindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi gereğince toplantıyı takip eden günden itibaren 1 ay içinde genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilir. 6100 sayılı HMK’nın 92/2 maddesi gereğince ay ile başlayan süreler başladığı günü takip eden ayda aynı güne karşılık gelen günün tatil saatinde sona erer…” şeklindedir. Bir aylık süre hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen nazara alınmalıdır. Davacılar tarafından iptali talep edilen kararlar 20/05/2018 tarihli olağan genel kurulda ve 21/10/2018 tarihli olağanüstü genel kurulda alınmıştır. Dava ise 30/04/2019 tarihinde bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açılmıştır. Hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan dava yönünden 6100 sayılı HMK’nun 114/2. maddesi hükmü yollamasıyla, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi ve anasözleşmenin 38. maddesi hükmünde aranan dava şartının mevcut olmadığı gerekçesiyle HMK’nun 114/2 ve 115/2. maddesi uyarınca asıl davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu doğrultuda dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf 162,10 TL başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/02/2022