Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1896 E. 2022/45 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1896
KARAR NO: 2022/45
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1368 Esas
KARAR NO: 2021/372
KARAR TARİHİ: 21/04/2021
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkil sigorta şirketi tarafından … no.lu ticari risk sigorta poliçesi ile sigortalanan dava dışı sigortalısı … AŞ’nin riziko adresi olan … Köyü Makine Organize Sanayi Bölgesi … Cadde No:… Dilovası/Kocaeli’nde bulunan inşaat sahasında 15.10.2016 tarihinde davalı şirket ile sigortalı bulunan şirketin inşaat alanlarının sınırı olan geogrit duvarının yaklaşık 30 mt genişliğinde çökmesi ile bu kısmın ana duvardan tamamen ayrıldığını ve kayan noktadan akan toprak kütlesi neticesinde hasar meydana geldiğini, müvekkil şirket ile … Sigorta AŞ arasında ticari riske ilişkin ihtiyari koasürans bülteni düzenlendiğini, poliçede jeran konumunda olan … Sigorta AŞ tarafından sigortalı … AŞ’ne 17.04.2017 tarihinde 566.980,00 TL tazminat ödendiğini, müvekkil şirketin de bu ödeme dikkate alınarak kendi payı oranınca toplam 89.022,37 TL ödeme yaptığını, kaymanın oluşmasında davalı şirketin kusurlu olduğunu, TBK 49 maddesi kapsamında davalı şirketin hukuka aykırı fiili sonucu oluşan zarardan sorumlu bulunduğunu belirterek 89.022,37 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili şirkete ait Dilovası ilçesi … ada … parsel no.da kain arsanın parsel sınırında müvekkil şirket arazisine taşar şekilde dava dışı … AŞ tarafından yıllar önce geogrit duvar yapıldığını, Gebze 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/69 d.iş sayılı dosyası ile müvekkil şirketin arsasında yapılan mevcut bir ihlalin olup olmadığının, dava dışı … AŞ’ne ait duvardaki çatlak ve hasarların mevcut durumunun tespiti talebi ile keşif yapıldığını ve keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda müvekkili şirkete kusur verilmediğini ve duvarda meydana gelen zararın kazı çalışması ile meydana gelmediğinin tespit edildiğini, … AŞ.’den duvarı tamamen yıktırması ve kaldırmasını talep ettiklerini ancak …’nin duvarı kaldırmak istemediğini, onarım ve tadilat gerçekleştirmek için müvekkil şirketin parselinden yeni alanlar ihya etmesini istediğini, … AŞ’nin duvar konusundaki kusuru kabul etmesi ile de müvekkil firma ile karşılıklı olarak protokol ve feragatname düzenlendiğini, bu muvafakatname ve feragatname belgesinde … AŞ’nin geogrit duvarda meydana gelen hasarın yapım ve onarımına ilişkin tüm giderlerin kendisine ait olacağını kabul ettiğini ve müvekkil şirketten hiç bir hak ve alacak talep etmeyeceğini taahhüt ederek müvekkil şirketi gayri kabili rücu ibra ettiğini, bu nedenle gerek dava dışı … Sigorta ve gerekse de davacı … şirketinin hiç bir anlamda müvekkil şirkete rücu edemeyeceğini, rücu hakkının doğumu için sigortalının zarar veren 3. kişiden tazminat isteme hakkının mevcut olması gerektiğini, eğer böyle bir hakka sahip değilse sigorta şirketinin de 3. kişiden tazminat hakkı olmayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Taraflar arasında tartışmasız olduğu üzere davacı öncelikle sigortalısı nedeniyle halefiyet hakkına dayanmaktadır.Davacı … davaya konu zararın meydana gelmesi nedeniyle hasar ödemesini 17/04/2017 tarihinde yapmıştır.Buna mukabil dava dışı sigortalı, zarara yol açan bu duvar ile ilgili davalıya yönelik haklarından feragat ettiğini,onu ibra ettiğini.hasardan ve ödemeden önce verdiği ve taraflar arasında tartışma konusu olmayan “muvafakatname ve feragat beyanı ” ve ekindeki protokol ile açıkça ortaya koymuştur. 6102 sayılı TTK m. 1472 hükmüne göre sigorta şirketi ancak sigorta poliçesi çerçevesinde ödemekle yükümlü olduğu tazminatı ödedikten sonra zarar sorumlularına halefıyete dayalı dava açabilir. Bunun dışında kalan hallerde yapılan ödemelerden dolayı sigorta şirketinin davası açması mümkün değildir. Ancak dava dışı sigorta ettiren uğradığı zarar nedeniyle davalıdan talep edebileceği alacağını,BK. 162 ve devamı maddeleri uyarınca davacı şirkete temlik etmiş ise, davacının,sigorta ilişkisi dışında, alacağın temliki hükümlerine göre de yine talep hakkı bulunmaktadır. Genel kural bu şekilde olmakla birlikte,davacının sigortacısı tarafından imzalanan ve yukarıdan anılan belgeler ile davaya konu ödeme öncesi duvar uyuşmazlığını konu alan Gebze 2.Sulh Hukuk Mah.2016/69 D.iş ve Gebze 1 .Sulh Hukuk Mah.2016/76 D.İş sayılı dosyalarında duvarın tespite konu olduğu,bu duvarda hasarların oluştuğu,bu nedenle bu duvarın bulunduğu yer ile ilgili ve bunun imalatından kaynaklı olarak dava dışı sigortalı şirket ile davalı şirketin anılan protokol hükümleri de gözetildiğinde bu duvardan kaynaklı olacak zararlarla ilgili birbirlerini ibra ettikleri,birbirlerinden herhangi bir hak ve alacak talep olunmayacağı hususunda anlaştıkları, nitekim bu anlaşma sonucunda da davalı şirketin parselinde dava dışı sigortalı şirket tarafından yapılan duvar ıslah çalışması ve yeni yapılacak olan topuk betonunun davalı şirkete ait parselin yeşil çekme bölümünde oluşan tecavüzlü alan yönünden davalı şirketin muvafakat ve feragat iradelerini ortaya koyarak adı geçen taraflar arasında hakların denkleştirmeye çalışıldığı, ancak sonuç olarak bu noktada tarafların bu duvardan kaynaklanacak zararlar nedeniyle birbirlerini ibra ettikleri,oluşabilecek zarar nedeniyle doğacak haklarından feragat ettiği açıktır.O halde dava dışı sigortalı hasara konu duvar nedeniyle davalı şirkete yönelik tüm hakkından feragat etmiştir.Davacı sigortacı şirketi,dava dışı sigortalının davalıya karşı ileri süremeyeceği anlaşılan hasar ödeme talebini halefıyete dayalı olarak kendisi de ileri süremeyecektir. Zira sigorta şirketi anıldığı üzere ancak dava dışı sigortalının sahip olduğu hakları ileri sürebilecektir. Bu durumda davacı … şirketinin sigorta hukuku çerçevesinde alacak hakkını ileri sürmesi mümkün olmadığı gibi sigorta ilişkisinden bağımsız olarak dahi davacının temellük edebileceği bir alacak bulunmadığından temlik hükümlerine dayanarak dahi alacak hakkını ileri sürebilmesi bu noktada mümkün değildir. Bu çerçevede somut olayda davacının dava konusu edilen hakkın sahibi olmadığı,zira halefiyete dayalı olarak davacının devir alabileceği bir alacak olmadığı gibi temlik eden durumundaki dava dışı kişinin,tenılik edebileceği bir hakkın dahi dava tarihi itibariyle mevcut olmadığı,bu şartlarda davacının dava konusu hakkın sahibi bulunmasının mümkün olmadığı,bir başka deyişle davacının aktif sıfatının bulunmadığı sonucuna varıldığı ” gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; sigortalı bina civarında yapılan kazılar nedeniyle meydana gelen yer kayması ve toprak çökmesinden doğan zararların, huzurdaki dava konusu poliçede teminat altına alınmış olduğu huzurdaki dava dosyasında yer alan üç ayrı belge ile sabitken bilirkişinin söz konusu belgeleri görmezden gelerek söz konusu teminatın olmadığı ve bu sebeple yapılan ödemenin teminat kapsamında değil, lütuf ödemesi olduğuna dair tespiti huzurdaki dava dosyasının Bilirkişi Heyetince hiçbir şekilde incelenmediğini açıkça gösterdiğini, Mahkeme, kararında müvekkil şirketin aktif husumet ehliyetinin olmadığına hükmetmiş, buna gerekçe olarak da sigortalının düzenlediği muvaffakatname ve feragatnamenin olması gösterilmiş ise de buna dayanarak davalı şirketin sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığını, zira huzurdaki dava konusu hasarda davalı şirketin ağır kusuru olduğunu ve ağır kusur halinde alınan muvaffakatname ve feragatname davalı … sorumluluktan kurtarmadığını, dolayısıyla da müvekkil şirketin halefiyet yoluyla elde ettiği rücuen tazminat alacağı hakkı devam ettiği için huzurdaki davada müvekkil şirketin aktif husumet ehliyeti olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; esasa yönelik inceleme değerlendirme yapılarak esasa ilişkin ret kararı verildiğinden davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekalet ücreti verilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak lehlerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, “ Ticari Risk Sigorta Poliçesi “ kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, dava dışı … AŞ’ye inşaat sahasına ilişkin olarak … Sigorta AŞ’nin jeran olduğu ve davacı … Sigorta AŞ’nin 0,15 hisse oranında katılımı ile 10/07/2016-10/07/2017 tarihlerini kapsayan Ticari Risk Sigorta poliçesi düzenlendiği, 15.10.2016 tarihinde meydana gelen yer kayması neticesinde alınan ekspertiz raporunda dava dışı sigortalı … AŞ.’nin inşaat alanında oluşan zararı 566.988,00TL olarak belirlendiği, davacı … Sigorta AŞ tarafından poliçede yer alan 0,15 katılım payı oranında … Sigorta AŞ’ne 26.04.2017 tarihinde 85.047,00TL ve 04.12.2017 tarihinde 3.975,37TL olmak üzere toplam 89.022,37 TL ödeme yapıldığı, dava konusu hasarın, davalının yapmış olduğu kazı çalışmasından kaynaklandığından bahisle hasarın davalıdan rücuen tazmini talep edildiği anlaşılmıştır. Sigortalı ile davalı arasında akdedilen 24.11.2016 tarihli “Muvafakatname ve Feragat Beyanı ” başlıklı belge içeriğine göre; “Aşağıda imzası bulunan bizler, karşılıklı olarak, yekdiğerimiz lehine, aşağıda yer alan şekil ve şartlarda işbu muvafakat ve feragat beyanında bulunuruz: Kocaeli, Dilovası, … Mah.’si PAFTA: …, … Ada, … Parsel sayılı … A.Ş. adına tahsisli imar parseli ile bu parsele komşu … Ada … Parsel sayılı … A.Ş. adına tahsisli imar parseli arasındaki kot farkı nedeniyle, … A.Ş. tarafından yaptırılmış olan geo-grit duvarda oluşan hasarlar nedeniyle mevcut geogrid duvarın önüne 18 mt. tulde kazıklı topuk çakılmak suretiyle tahkim edilmesinin getirdiği yapım ve proje zarureti nedenleri ile … arazisine taşmakta olduğu kabul ve bu haliyle Makine İhtisas OSB Bölge Müdürlüğüne onaya sunulmasını kabul ederler. Bu sebeple, taraflar İmar ve Sanayi Bölgeleri mevzuatı gereğince proje ve uygulamanın idari makamı olan Makine İhtisas OSB Müdürlüğüne ibraz edilmesi, imar parsellerinin müşterek sınırında yapımı tasarlanan duvar tahkimat işleri için yapılan kazıklar ve betonarme duvarlarının tüm giderleri … A.Ş. tarafından karşılanmak üzere inşa edilmesini, 18 mt. tulde çakılan kazıkların oluşturduğu beton topuğun Systemair arasına tecavüzlü olarak inşa edilmesine imar mevzuatı yönünden süresiz ve bedelsiz olarak muvafakat ettiklerini, Mevcut duvarın ve yeni yapılacak duvar imalatlarının bakım ve onarım sorumlulukları … A.Ş. yükümlülüğünde olduğunu, harici kişiler ve imalatlar nedeniyle oluşacak hasarların bu kapsamda olmadığını, arsa tecavüzü nedeniyle yekdiğerini aleyhine ileride men-i müdahale ve kal davası ile ecrimisil taleplerinden de diğeri lehine gayrikabil-i rücu olarak feragat ettiklerini karşılıklı olarak kabul ve beyan ederler. Taraflar, iş bu imzaladıkları feragatname beyanı ile duvar uyuşmazlığına ilişkin karşılaşmış oldukları Gebze 2.Sulh Hukuk Mahkemesine 2016/69 D.İŞ sayılı dosyası ile Gebze l.Sulh Hukuk Mahkemesine 2016/76 D.iş sayılı dosyalarına ilişkin yargılama gideri ve duvarın bulunduğu yer ile ilgili ve imalinden kaynaklı olarak, birbirlerinden hiçbir hak ve alacak taleplerinin olmadığını/olmayacağını, birbirlerini uyuşmazlık konusunda gayrikabil-i rücu olarak ibra etmişlerdir.” konularında anlaşmışlardır. Aynı tarihli protokol başlıklı belgenin ikinci maddesinde ise; sigortalı ile davalının parselleri sınırında 15-16-17-18 Ekim 2016 tarihleri aralığında toprak hareketleri sonucu oluşan heyelan sebebiyle sigortalının duvarında meydana gelen hasarın onarımı, yenilenmesi ve alınması gereken her türlü tedbirlerin ortaklaşa alınacağı belirtilmiştir. Üçüncü maddesinde ise; hasarlanan bu duvarın ıslah çalışmasının topuk betonu ile yeni yapılacak duvarın on sekiz metre uzunluğundaki topuk betonunun çekme bölümündeki tecavüzlü alan için karşılıklı olarak muvafakat ve feragat beyanlarını içerir belge imzalayacaklarını da belirtmişlerdir. Somut olayda, dava dışı sigortalı tarafından yaptırılan duvarın 15-18 Ekim 2016 tarihlerinde toprak kayması sonucu hasarlandığı, oluşan hasar nedeniyle davacı … şirketince, sigortalısına toplam 89.022,37 TL ödeme yapıldığı, dava konusu hasarın, davalının yapmış olduğu kazı çalışmasından kaynaklandığı iddia edilmiş ise de dosyaya ibraz edilen sigortalı ile davalı arasında akdedilen “Muvafakatname ve Feragat Beyanı” başlıklı belge ile protokol başlıklı belge hükümleri gereğince, hasardan sonraki onarım, duvarın yenilenmesi ve duvarda alınması gereken her türlü tedbirlerin ve hatta duvarın yapımından sonra bakımının sigortalı tarafından üstlenildiği, bunun karşılığında da davalının tecavüzlü duvara tahammül gösterme yükümlülüğü altına girdiği, böylece sigortalı, duvarın yapımı, inşası ve imarı konusunda yapacağı masraflardan davalıya karşı feragat ettiği, sigortalı ile davalı arasında düzenlenen bu belgeler kapsamında, sigortalının davalıdan talep edebileceği herhangi bir tazminat hakkının bulunmadığı anlaşılmıştır. TTK 1472 maddesinin birinci bendinin, “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal edeceği” hükmü uyarınca sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı varsa sorumlulara karşı dava hakkından feragat ettiğinden dolayısıyla davacının da halefiyet ilkesi gereğince davalıdan poliçe kapsamında ödediği miktarı talep edemeyecektir. Kaldı ki hasarın, davalının yapmış olduğu kazı çalışmasından kaynaklandığı kabul edilse dahi, dava dışı sigortalının, tazminat hakkından feragat etmesi nedeniyle TTK 1472 maddesinin ikinci fıkrası uyarınca sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olduğu, davalının her türlü oluşan hasardan sorumluluğu bulunmadığı anlaşılmakla davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunun AAÜT 7/2 maddesi “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. ” şeklinde düzenlenmiş olmakla mahkemece, tarifede belirlenen ücrete göre vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvuruların esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflardan alınan 98,10 TL’nin başvuru harçlarının ayrı ayrı hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL’nin istinaf karar harcından, taraflarca yatırılan 35,90 TL’nin harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL’nin istinaf eden taraflardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2022