Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1806 E. 2022/1483 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1806
KARAR NO: 2022/1483
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/898 Esas
KARAR NO: 2021/426
KARAR TARİHİ: 03/06/2021
DAVA: TAPU TESCİL, TAZMİNAT
KARAR TARİHİ: 21/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı kooperatiften konut satın almak için kendileri ile anlaştığını, kooperatif tarafından Sultangazi ilçesi, … mahallesi, … Sk.’ta yapılan inşaatın 3.katında bulunan 120 m²’lik daireyi anahtar teslim olarak kendisine teslim edeceklerini kararlaştırdıklarını, kendisinin gerekli ödemeleri yaptığını, buna ilişkin ödeme makbuzlarının elinde olduğunu, ancak kendisine verileceği kararlaştırılan dairenin verilmediğini, sonrasında kooperatif yetkilisi olan diğer davalıların kendisinin mağduriyetinin giderileceğine ilişkin söz verdiklerini, kendisine başka bir daire teklif ettiklerini, bu daireye de masraf yaptığını, ancak bu dairenin de başka bir şahısa satıldığını bu şekilde mağdur olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle kooperatif ile yapmış oldukları sözleşme gereğince kendisine verilmesi kararlaştırılan 120 m² alanlı konutun adına tesciline karar verilmesini, bu mümkün olmadığı taktirde aynı bölgedeki 120 m² alanlı bir dairenin rayic değerinin belirlenerek bu bedelin tarafına ödenmesini ve kendisine verileceği belirtilen daireye yapmış olduğu masrafların kendisine ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili 07/11/2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile, terditli taleplerinden belirsiz alacak niteliğindeki tazminat talebini 168.000,00-TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı Tasfiye Halinde S. S. … cevap dilekçesi ile; davacının kooperatif üyesi olmadığını, üye kayıt defterinde isminin bulunmadığını, ödemeleri kooperatife değil, diğer davalılara yapmış olduğunu, kooperatif ile yapılan herhangi bir satış vaadi sözleşmesinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi ile ; dava ile ilgili taraf sıfatının olmadığını, Türk Ticaret Kanununa göre kooperatiflerin tüzel kişiliğe haiz olup davanın tarafının ilgili kooperatif olduğunu, 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davada konu edilen kooperatifin 1994 yılına kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, yapılan olağan genel kurul ile yönetimin faaliyetlerinden dolayı ibra edildiğini, bu tarihten sonra ilgili kooperatifte görev almadığını, kooperatif ile alakasının 1995 yılında tamamen bittiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi ile; kooperatif adına yapıldığı belirtilen senette kendi imzasının olmadığını, sorumluluğun kooperatife ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Dosya kapsamında toplanan deliller ve bilirkişi raporlarında yapılan tespitlerden de anlaşılacağı üzere, davacının davalı kooperatife üyelik başvurusu bulunmadığı gibi, kooperatifte herhangi bir kaydı da bulunmaktadır. Kooperatif kayıtlarında, genel kurul hazirun cetvellerinde davacının ismi geçmemektedir. Yine aynı şekilde davacının davalı kooperatife zımni ortaklığı da söz konusu değildir. Davacı tarafından davalı kooperatife ödeme yapıldığına ilişkin olarak sunulan makbuz ve dekontların davalı kooperatif kayıtlarında yer almadığı yapılan bilirkişi incelemesi ile anlaşılmıştır. Bu anlamda davacının, davalı kooperatifin üyesi olmadığı anlaşıldığından davalı kooperatiften herhangi bir hak da talep edemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla davacının, davalı kooperatife karşı daire teslimi, olmadığı takdirde daire bedelinin ödenmesi talebiyle açmış olduğu davaların reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça, davalı … hakkında dava açılmış ise de; davalı …’nın, şahsı veya kooperatif yöneticisi olarak davacıyla yapmış olduğu bir işlemin bulunmadığı, Gaziosmanpaşa … Noterliği’nin 12/12/1997 tarih ve … yevmiye nolu düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinde …’nın taraf olarak yer almadığı anlaşıldığından davacının, bu davalıdan herhangi bir talepte bulunma hakkı olmadığı anlaşıldığından davalı … hakkında açılan davanın da reddine, Gaziosmanpaşa … Noterliği’nin 12/12/1997 tarih ve … yevmiye nolu düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinin incelenmesinden sözleşmenin davacı ile davalı … arasında düzenlendiği, … tarafından davacıya sözleşmede özellikleri belirtilen dairenin verilmesi, bu mümkün olmadığı takdirde dairenin bedelinin ödenmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Ancak davalı …, yargılama sırasında vefat etmiş, geriye mirasçı olarak …, … ve … kalmıştır. … mirasçıları tarafından mirasın reddi talebiyle Bursa 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/543 E. Sayılı dosyası ile dava açıldığı, Bursa 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 08/11/2019 tarih ve 2019/543 E., 2019/326 K. Sayılı kararı ile muris …’nun mirasını reddettikleri yönünde karar verildiği, kararın 11/03/2020 tarihi itibariyle kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce … mirasçıları davaya dahil edilmişlerse de; davacı …, Mahkememizin 03/06/2021 tarihli duruşmasındaki beyanında, … terekesine karşı davaya devam etmek istemediğini belirtmiştir. Davacının bu yöndeki beyanı dikkate alınarak dahili davalılar … mirasıçları …, … ve …(…) hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine ” karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporu ile müvekkilim tarafından yapılan ödemelere ilişkin senetlerde kooperatifin kaşesinin bulunduğu tespit edilmiş olup, imzanın kime ait olduğu ise tespit edilemediğini, müvekkilim tarafından ödemeler …’ya yapılmış olup, ödeme belgelerinde de kooperatif kaşesinin bulunduğu bilirkişi raporu ile sabit olduğuna göre, bu ödemelerin kooperatif kayıtlarına işlenmemiş olmasının müvekkilime bir kusur olarak yüklenmesi mümkün olmadığı gibi, kooperatif adına yapılmış ve kooperatifin yetkili kişisi tarafından imza karşılığı teslim alınmış bir ödemenin, salt bu ödemenin kooperatif kayıtlarına işlenmemiş olması nedeniyle kooperatifi sorumluluktan kurtarması da hukuken mümkün bulunmadığını, Ayrıca kooperatif üye kayıt defterine üyelik kaydı bulunmadan ama yine de konut sahibi olmuş fiili üyeler olabileceğini, bu şartlar altında, ödeme makbuzlarına rağmen salt kayıt defterinde adı geçmediği için müvekkilemin kooperatife üye olmadığı sonucunun çıkarılması da doğru olmadığını, kaldı ki, senetler altındaki imzanın kime ait olduğunun tespiti için, 26.12.2017 tarihli dilekçemiz ile imza incelemesi talep edilmiş olmasına rağmen yerel mahkemece imza incelemesi yapılmadığını, gelinen noktada müvekkilemin davalı kooperatif adına davalı …’ya ödeme yapmış olduğu sabit olup şayet müvekkilim kooperatif üyesi değil ise ve yaptığı sabit olan ödemeler de kooperatif kayıtlarına geçmemiş ise ve bu nedenle de kooperatif tazminat yükümlüsü kabul edilmeyecek ise, bu durumda davalı …’nın tazminat yükümlüsü olacağı her tür açıklamadan vareste olduğunu, bu şartlar altında şayet müvekkilem ile davalı kooperatif arasında bir hukuki ilişki kurulamamış ise, bu durumda hukuki ilişkinin şahsen davalı … ile kurulmuş olacağı ortada olup hal böyle iken, bilirkişi raporundaki açık tespitlere rağmen, her iki davalı yönünden de davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu belirterek öncelikle bu nedenle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, kooperatif üyeliğinden kaynaklanan tapu iptal tescil, olmadığı takdirde taahhüt edildiği iddia olunan taşınmazın rayiç değerinin tespiti istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun ikinci bölümünde, ortaklık sıfatının kazanılması ve kaybedilmesi üst başlığı ile, “8.” maddede ortaklığa girme şartları düzenlenmiştir. Birinci fıkrada, kooperatif ortaklığına girmek isteyen gerçek ve tüzel kişilerin, kooperatif ana sözleşmesi hükümlerinin bütün hak ve ödevleri ile birlikte kabul ettiklerini belirten bir yazı ile kooperatif yönetim kuruluna başvurulacağı, İkinci fıkrada, yönetim kurulunun, ortaklar ile ortak olmak için müracaat edenlerin anasözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırmak zorunda olduğuna yer verilmiştir. Ayrıca kooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açık bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsis ve teslim etmesi ve tadilata izin vermesi, tahliye etmemesi, ecri misil istememesi şeklinde somut ilişkiler ile zımnen de gerçekleşebilir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 11/11/2015 tarih 2014/23-649 Esas 2015/2597 Karar sayılı ilamı) Somut olayda davacı, davalı kooperatiften bir konut almak için anlaştığını, inşaatı yapılan beş katlı binanın üçüncü katında bulunan 120 m2 daireyi anahtar teslim olarak kendisine teslim edeceklerini, alacağı konut için 30 milyon TL(eski para) nakit ödediğini, kalan 70 milyon TL için senet imzalandığını, senetlerinde borcu tamamlandığını ancak kendisine taahhüt edilecek dairenin teslim edilmediğini, başkasına satıldığını, bunun üzerine 1997 yılında noterden düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözlemesi ile başka bir dairenin teklif edildiğini, emsal taşınmaz içinde ayrıca masraf yaptığını ancak bu taşınmazında başkasına satıldığını belirterek kendisine taahhüt edilen taşınmazın adına tescilini olmadığı takdirde rayiç bedelin tazminini talep etmiştir. Mahkeme kararında ifade edildiği, davacının davalı kooperatife üyelik başvurusu bulunmadığı gibi, kooperatifte herhangi bir kaydı da bulunmadığı, davacıya taşınmaz satışı ve tahsisi yapılmadığı, dosyaya sunulan noterlikçe resen düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde satış vaadininde bulunanın davalı … olduğu, söz konusu taşınmazın kooperatif ile bir ilgisi bulunmadığı, davacı tarafından davalı kooperatife ödeme yapıldığına ilişkin olarak sunulan makbuz ve dekontların davalı kooperatif kayıtlarında yer almadığı, tahsilat makbuzlarında hiç bir kayıt bulunmadığı, davacı tarafça yatırılmış aidat olmadığı, kooperatif genel kurul hazirun cetvellerinde davacının ismi geçmediği, incelenen kooperatif kayıtları ile yapılan bilirkişi incelemesinden anlaşılmıştır. Bu nedenle davacının, açık yada örtülü davalı kooperatifin üyesi olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle kooperatif üyeliğinden kaynaklı tapu iptal tescil olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin tazmini talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davacı vekili, müvekkilinin, dönemin kooperatif yetkilisi …’ya bir takım ödemeler yaptığını, şirket kaşesi altında davalı tarafça senet ve makbuzlar düzenlendiğini, imza incelemesi yapılmasını talep etmiştir. Dosyaya sunulan tahsilat makbuzları ile kooperatife ait 1993-1994 yıllarına ait tahsilat makbuzları bilirkişi heyetince tek tek incelenmiş olup bu tarihlerde davacı adına hiçbir ödeme makbuzuna rastlanmadığı, davacının dosyaya sunduğu ödeme makbuzları ile kooperatif makbuzları karşılaştırıldığında; Makbuzların matbaa yazı karakterleri tutmadığı, davacının 3.000.000 TL ödemeli 04.10.1994 Tarihli Makbuz No:…’nin Kooperatif Makbuzlarındaki karşılığı 8.000.000 TL ödemeli (… adına) 25.08.1994 Tarihli Makbuz No:…, davacının 3.000.000 TL ödemeli 07.11.1994 Tarihli Makbuz No:…’nin Kooperatif Makbuzlarındaki karşılığı 10.000.000 TL ödemeli (… adına) 23.09.1994 Tarihli Makbuz No:…, davacının 4.000,000 TL ödemeli 14.12.1994 Tarihli Makbuz No:…’nin Kooperatif Makbuzlarındakı karşılığı 3.000.000 TL ödemeli (… adına) 26.10.1994 Tarihli Makbuz No:… olduğu, kooperatif makbuzlarında tahsilâtların … tarafından Kooperatif kaşesi altında yapıldığı belirgin olduğu, fakat davacının elindeki makbuzlardati Kooperatif kaşesi altında tahsilâtın kimin tarafından yapıldığı ve kooperatif kaşesi üzerindeki imzanın kime ait olduğu belli olmadığı, yine davacı tarafından “… Yapı Koop” kaşe ve imzalı adi bir belge sureti sunulduğu, okunaksız bir şekilde kaşe olup, .. kaşeli ve imzalı olduğu değerlendirilen dosyada suret görüldüğü, 100.000.000 TL tutarın … tarafından ödendiği yazılı olduğu, aslının incelenmesinde takdir mahkemeye ait olduğu tespiti yapılmıştır. Her ne kadar davacı tarafından ödeme yapıldığına ilişkin olarak sunulan makbuzların davalı kooperatif kayıtlarında yer almadığı gibi makbuz numaraların, kooperatif makbuz numaralarından ve içeriğinden farklı olsa da davacı vekili, tahsilâtları o dönemin kooperatif yetkilisi …’nın yaptığını ve kaşe üzerindeki imzalarında ona ait olduğunu iddia etmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 59/3. maddesinde; “ Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur “, 62/3. fıkrada ise, “ Yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları , kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar “ hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan, 6762 sayılı TTK ‘nın 336. madddesi uyarınca, genel olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yapmış oldukları sözleşme ve işlerden dolayı şahsen sorumlu değildir. Aynı maddede 5 bent halinde sayılan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir.Anılan istisnalardan olan 5. bent “ İdare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete gerek pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı müteselsilen mesuldürler “ hükmünü içermektedir. Türk Borçlar Kanunun 49, 60 ve 61. Madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların kooperatife ve / veya yöneticilere karşı tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Davacı, tazminat talebini kendisine taahhüt edilen taşınmazın rayiç değeri olarak yansıtmış ise de ” çoğun içinde azda vardır” esası uyarınca davacının tazminat talebinin, yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar 100.000.000 TL( eski para) ödemeye ilişkin belge aslı sunulmamış ve diğer ödeme makbuzlardaki imzaların davalı …’ya ait olup olmadığı araştırılmamış ise de, davalı …’nın yasal süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’ini ileri sürdüğünden öncelikle talebin zamanaşımı yönünden değerlendirilmesi gerekir. Kooperatif ile ortağı arasında parasal yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklarda 6098 sayılı TBK’nın 147 maddesi hükmü gereğince zamanaşımı süresi 5 yıl kararlaştırılmış ise de somut olayda kooperatif üyeliğinden kaynaklı parasal yükümlülük bulunmadığından TBK 156. Maddesinin tatbiki gerekecektir. TBK 156. Maddesinde, borç bir senetle ikrar edilmiş veya mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıl olduğu düzenlenmiştir. Buna göre dosyaya ibraz edilen belgelerin 1994 yılında düzenlendiği, ödemelerin o yıl içerisinde yapıldığı, davanın açıldığı tarih itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan, haksız fiil hükümleri uyarınca ödemeden kaynaklı tazminat talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken hukuki yanılgı nedeniyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararı her ne kadar sonuç itibariyle doğru ise de tazminat talebi yönünden gerekçenin yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden, kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 bendi gereğince gerekçenin düzeltilmesi cihetine gidilerek yeniden hüküm tesis edilmesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 355 maddesi uyarınca gerekçe yönünden KABULÜ İLE, HMK’ nın 353/1.b.2 bendi gereğince İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/898 Esas, 2021/426 Karar ve 03/06/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,2-Kooperatif üyeliği iddiasıyla açılan tapu iptal tescil talebinin REDDİNE, 3-Tazminat talebinin 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle REDDİNE, 4-Davalı … yönünden açılan davanın, davaya dahil edilen yasal mirasçıların murisin mirasını kayıtsız ve şartsız olarak reddetmiş olmaları ve davacı tarafça, davalı … terekesine karşı davanın takip edilmemesi nedeniyle yasal mirasçı sıfatı kalmayan dahili davalılar …, … ve …(…) yönünden davanın pasif husumet ehliyeti bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan REDDİNE, a-Karar tarihinde yürürlükte olan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin olarak alınan 25,20-TL ile tamamlama harcı olarak yatırılan 2.869,10-TL olmak üzere toplam 2.894,30-TL’den mahsubu ile bakiye 2.835,00-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına c-Davalılar Tasfiye Halinde S. S. … ve … kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılar Tasfiye Halinde S. S. … ve …’ya verilmesine, ç-Taraflarca yatırılan gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 3-İstinaf başvurusunun kabul sebebine davacı tarafından yatırılan başvurma harcının Hazineye irat kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/12/2022