Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1803 E. 2021/1275 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1803
KARAR NO: 2021/1275
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1116
KARAR NO: 2016/982
KARAR TARİHİ: 24/11/2016
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı işçi olan … tarafından müvekkili idare aleyhine Manisa 3. İş Mahkemesinde açılan 2012/401 E. sayılı işçi alacağı davasında mahkemece verilen 03/10/2014 tarih ve 2014/506 K. sayılı kararın İzmir … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı ilamlı icra takibine konu edilmesi sebebiyle söz konusu işçi alacağının ferileri ile birlikte ödendiğini, müvekkili idare ile yüklenici firmalar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmelerinde sözleşmelerin eki olan şartnamelerde iş ve işçilik haklarından doğan alacaklarda yüklenici firmaların sorumlu olduğu hükmünün yer aldığı için ödenen bedelden davalıların sorumlu olduklarını beyan ederek dava dışı 3.kişiye ödenen işçi alacak ve ferileri toplamı olan 14.620,29 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinin talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…İzmir 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/04/2016 tarih 2015/837 esas 2016/321 karar sayılı kararı ile davalı Müflis … Ltd. Şti’nin iflasına, mahkememizin 20/11/2014 tarih 2014/154 esas , 2014/392 karar sayılı kararı ile karar verildiği, iflas tasfiye işlerininde İstanbul …İflas idaresinin … iflas numaralı dosyasında yürütüldüğü, iflastan sonra açılacak davalarda görevli mahkemenin iflasa karar veren mahkeme olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir. İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın masa borcu olup olmadığı yönündeki inceleme, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda genel mahkemelerce tespit edilecektir. İİK.’da masa borçları için İİK.235/1 maddesindeki gibi kayıt kabul ve İİK.154/3 maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolunda açık bir düzenleme bulunmadığından görevli mahkemenin HMK 2. maddesine göre Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 02/03/2016 tarih 2016/69 esas 2016/2619 karar sayılı içtihadı da bu yöndedir. Somut olayda mahkememizce davalı … Ltd. Şti’nin iflasına 20/11/2014 tarihinde karar verilmiştir. Davacı: Manisa 3.İş Mahkemesinin 03/10/2014 tarih 2012/401 esas 2014/506 karar sayılı kararına istinaden İzmir …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı ilamlı icra takibine 05/03/2015 tarihli ödeme emri ile icra dosyasına ödeme yapmıştır. Buna göre davacının BK’nın 147 maddesine dayalı olarak kullandığı rücu hakkına dayalı alacağı iflastan sonra ödenerek doğmuştur. Bu durumda alacak İİK’nın 235 maddesine dayalı kayıt kabul davasına konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan masa borcu niteliğinde olduğundan görevli mahkeme, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince daha önceden görevsizlik kararı verildiğinden görev sorunun çözümü için dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin hatalı olarak görevsiz olduğunu düşündüğünü beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Davacı Milli Savunma Bakanlığı tarafından, …Ltd. Şti. & …Ltd. Şti Ortaklığı, …AŞ ve …Ltd. Şti. aleyhine hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışan dava dışı işçi …’ın açmış olduğu işçilik alacakları davası neticesinde Manisa 3. İş Mahkemesinin 03/10/2014 tarih 2012/401 E. 2014/506 K. sayılı kararı ile hükmedilen bedellerin İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi nedeniyle 05/03/2015 tarihinde ödendiğini, hizmet alım sözleşmeleri gereğince yapılan bu ödemeden davalıların sorumlu olduğunu belirterek ödenen 14.620,29 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (2015/530 E.) dava açılmıştır. Bu dosya kapsamında yapılan yargılama sırasında …Ltd. Şti. hakkında dosya tefrik edilerek aynı mahkemenin 2015/837 E. sırasına kaydedilmiştir. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21/04/2016 tarihli 2015/837 E. 2016/321 K. sayılı kararı ile; “davalı şirketin iflasına İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2014 tarihli 2014/154-392 E.K sayılı hükmü ile karar verilmiş olup, tasfiye işlemlerinin ise İstanbul … İflas İdaresi’nin … İflas sayılı dosyası ile yürütüldüğü, eldeki davada görevli mahkemenin iflas kararını veren mahkeme olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine, kararın kesinleşmesine müteakip süresi içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine” karar verilmiştir. Bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dosya İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1116 E. Sırasına kaydedilmiş ve yukarıda özetlenen gerekçelerle karşı görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/240 E. sayılı dosyası ile 01/04/2013 tarihinde davalı …Ltd. Şti.’nin iflasına karar verildiği, kararın bozulması sonucu yine aynı mahkemenin 2014/154 E. sayılı dosyasında 20/11/2014 tarihli kararı ile davalı şirketin iflasına karar verildiği, iflas müdürlüğünden gelen cevabi yazıya göre kararın 09/05/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Somut dosyada uyuşmazlık, dava konusu alacağın iflastan önce doğan kayıt kabul istemine konu olabilecek bir alacak mı, yoksa iflastan sonra doğan genel nitelikte bir alacak mı olduğu ve bu bağlamda hangi mahkemenin görevli olduğu noktasında toplanmaktadır. Müflis yönünden talep edilebilecek alacaklar üç gruba ayrılır. Bunlar; iflastan önce doğan iflas alacakları, iflastan sonra iflas masasının teşekkülü neticesinde iflas masasınca yapılan masraf ve giderlerin oluşturduğu masa alacakları ve iflas tarihinden sonra doğan genel alacaklardır. İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilirken, müflisin iflas açılmasından sonra doğan borçları iflas alacağı olmadığından iflas masasından talep edilemez. Masa alacakları ise müflisin değil, iflas masasının yaptığı borçlardır. Alacak, iflastan sonra doğmuş ve masa borcu da değilse, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek ve İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu, iflas masasının dağıttığı iflas hissesi oranında değil tasfiyede bakiye kalırsa ödenecek olan bir alacak niteliğindedir. İflas tarihinden sonra doğan böyle bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme şikayet yolu ile icra mahkemesince değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada davalı iflas idaresidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez ancak tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. Masa borçları, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası tarafından yapılan borçlardır. İflas kararının ilan giderleri, iflas idaresine ödenecek ücretler, masanın taraf olduğu davalarda kendisini temsil eden avukatın ücretleri, defter tutma giderleri, masa mallarının muhafazası için yapılan giderler örnek olarak verilebilir. Masa alacakları, iflas alacaklarından da önce ve tam olarak ödenir. İflas alacakları ise, iflas tarihinden önce doğan müflis borçlarıdır. Bu alacakların ödenmesi için açılan dava kayıt kabul davası olarak adlandırılmaktadır. İflas tarihinden önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nun 235. maddesinden alan davalardır. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Bu davalarda görevli mahkeme İİK’nun 235.maddesi uyarınca iflas kararı verilen yer Asliye Ticaret Mahkemesidir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 20/05/2019 tarihli 2016/5332 E. 2019/2137 K. sayılı ilamında; “…Mahkemece, davalı şirketin iflasına karar verildiği, davacı tarafça Manisa 1. İş Mahkemesinin 2011/123 esas sayılı kararına dayalı olarak 29/05/2015 tarihinde, iflastan sonra ödeme yapıldığı, davacının dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nın 168. maddesine dayalı rücu hakkına dayalı alacağının, iflas tarihinden sonra doğduğu bu durumda alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğinde olduğu, İİK’nda iflastan sonra doğan alacaklar için ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir bir düzenleme bulunmadığı yine asliye hukuk mahkemesi ile arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dava, rücuen tahsilat istemine ilişkindir. Rücuen tahsilat isteminin dayanağı olan dava dışı işçilere yapılan ödemelerin kaynağı Manisa 1. İş Mahkemesinin 2011/123 esas sayılı dosyasındaki yargılama sonucu alınan ilam olup, davalı müflislerin iflas tarihinden önce doğan bir alacaktan kaynaklanmaktadır. Bu itibarla, davanın İİK’nın 235’inci maddesi gereği kayıt kabul istemi olarak görülmesi ve bu istemler yönünden de iflasa karar verilen yer Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli ve kesin yetkili olduğu anlaşıldığından, mahkemenin görevli olması sebebiyle işin esasına girilip inceleme yapılması gerekirken davanın görev dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 07/10/2019 tarihli 2016/9511 E. 2019/4081 K. sayılı ilamında; “…Dava, kayıt kabul talebine ilişkindir. İflas eden şirketlerden proje kapsamında bağımsız bölüm alan tüketiciler tarafından yüklenicilere ve TOKİ’ye karşı açılan tazminat davaları iflas masasına başvuru tarihinde henüz sonuçlanmamıştır. İflas masasına kaydedilecek alacağın iflas tarihinden önce doğmuş olması gerekir. İflas tarihinden sonra doğan borcun masa borcu olması nedeniyle masaya kaydı talebi dinlenmez. Asıl alacak olarak talep edilmesi gerekir. Somut olayda müflis şirket tarafından imal edilen taşınmazları satın alan tüketiciler tarafından davacı TOKİ’nin müşterek müteselsil sorumluluğundan hareketle davalar açıldığı sabittir. Davanın kabulü halinde alacağın mahkemece kabul tarihinde değil eksik bırakılan bağımsız bölümün teslim tarihinde doğduğu kabul edilmelidir. Bu tarih iflas tarihinden önce olması nedeniyle eldeki davada kaydı istenen bedelin iflas tarihinden önce doğduğunun kabulü gerekir. Tüketiciler tarafından takip edilen davaların davacı aleyhine sonuçlanma ihtimali bulunduğundan dava edilen bu alacağın masaya nizalı alacak olarak kaydının yapılması gerekir. Bu durumda mahkemece davacıdan talep edilen alacağın nizalı alacak olarak masaya kaydına karar verilmesi gerekirken reddi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 24/05/2021 tarihli 2021/1147 E. 2021/2102 K sayılı ilamında; “…Dava, kayıt kabul talebine ilişkindir. İflas eden şirketlerden proje kapsamında bağımsız bölüm alan tüketici tarafından yüklenicilere ve TOKİ’ye karşı açılan dava iflas masasına başvuru tarihinde henüz sonuçlanmamıştır. İflas masasına kaydedilecek alacağın iflas tarihinden önce doğmuş olması gerekir. Somut olayda müflis şirket tarafından imal edilen taşınmazı satın alan tüketici tarafından davacı TOKİ’nin müşterek müteselsil sorumluluğundan hareketle dava açıldığı sabittir. Davayı açan tüketicinin dayandığı harici satış sözleşmesi iflas tarihinden önce düzenlenmiştir. Bu tarih iflas tarihinden önce olması nedeniyle eldeki davada kaydı istenen bedelin iflas tarihinden önce doğduğunun kabulü gerekir. Tüketici tarafından takip edilen davanın davacı aleyhine sonuçlanma ihtimali bulunduğundan dava edilen bu alacağın masaya nizalı alacak olarak kaydının yapılması gerekir. Bu durumda mahkemece davacıdan talep edilen alacağın nizalı alacak olarak masaya kaydına karar verilmesi gerekirken reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” şeklindedir. Borç, borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf arasında bir edimin yerine getirilmesine dayanan, bu bağlamda borçluyu verme, yapma yada yapmama yükümlülüğü altına sokan hukuki bağdır. Borçlunun borcunun konusuna yani yerine getirmekle yükümlü olduğu davranışa edim adı verilir. Türk Borçlar Kanunu’nda borç ilişkisinin kaynakları; sözleşmeden, haksız fiilden ve sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri olarak üç kısma ayrılmıştır. TBK’nun 1. maddesine göre sözleşme; tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun açıklamaları ile oluşan hukuki işlemdir. Somut dosyada, dava dışı işçi ile davalı müflis şirket arasında hizmet sözleşmesi, davacı ile davalı müflis şirket arasında ise ihale gereğince hizmet alım sözleşmesi bulunmaktadır. Dava dışı işçi yönünden; davacı asıl işveren, davalı müflis ise alt işveren konumundadır. Burada işçinin edimi iş sözleşmesi kapsamında işverene bağlı olarak işgörmek iken, işveren konumunda olan davalı müflis şirketin edimi işçinin çalışmasına karşılık ücret ve diğer haklarını (tatil alacağı, fazla çalışma, kıdem tazminatı vs) ödemektir. Bu kapsamda, müflis şirket işçisi olarak çalışan dava dışı işçinin, işçilik alacaklarının doğduğu tarih, müflis şirket ile aralarındaki hizmet sözleşmesi kapsamında işçinin çalışmasının, hizmetinin ifa edildiği gün iken ve bu hizmetin karşılığı için ödenecek olan ücretinin muacceliyetinin ise ücretlerin ödenmesini gereken tarihtir.. Davacı tarafça müflis şirkete hizmet sözleşmesine dayalı olarak ödemeler yapılmış olmasına rağmen; bu hizmet sözleşmesinin altında bulunan, müflis ile işçi arasındaki iş ilişkisinden kaynaklı sözleşmeye dayalı işveren müflisin, işçiye karşı olan edimlerini yerine getirmemiş olması nedeniyle temerrüt hali söz konusudur. İşçi bu temerrüt halini dikkate alarak kendisine ödeme yapılmaması nedeniyle yasanın verdiği haklarını kullanmak suretiyle asıl işveren konumunda olan davacı Milli Savunma Bakanlığı’na karşı tüm işçilik alacaklarının tahsili istemiyle Manisa 3. İş Mahkemesinin 2012/401 E. sayılı dosyası ile 28/12/2012 tarihinde dava açmıştır. İş mahkemesince işçinin talepleri kabul edilmiş, bu kararın kesinleşmesi neticesinde, davacı ödemeleri yaparak, alt işverenlerle arasındaki hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılan işçilerin ücret ve diğer alacaklarından alt işverenlerin sorumlu olduğu iddiası ile işbu davayı açmıştır. Yani eldeki dosyada, rücuen tahsilat isteminin dayanağı olan dava dışı işçiye yapılan ödemenin kaynağı, Manisa 3. İş Mahkemesinde açılan 2012/401 E. sayılı dosyasındaki yargılama sonucu alınan 03/10/2014 tarih ve 2014/506 K. sayılı ilamdır. Dava dışı işçinin iş akdi 29/04/2012 tarihinde feshedilmiş, iş mahkemesinde dava 28/12/2012 tarihinde açılmıştır. Dava dışı işçinin kıdem tazminatı alacağının iş akdinin fesih tarihi olan 29/04/2012 tarihinden, diğer işçilik alacaklarının ise dava tarihi olan 28/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek faizleri ile birlikte tahsiline karar verilmiş, davacı tarafından bu ilam gereğince 05/03/2015 tarihinde ödeme yapılmış olup davalı müflis yönünden borcun doğduğu tarih ise davacı tarafından ödemenin yapıldığı tarih değil, dava dışı işçiye karşı ödeme borcunun yani dava dışı işçinin işçilik alacaklarının doğduğu tarihtir.Zira davacı idarenin buradaki ödemesi, işçinin alacağını TBK 168 maddesi kapsamında bir nevi kanuni temlik alması hükmündedir. Dava dışı işçi lehine hükmedilen tüm faiz ve masraflar ile birlikte ödeme yapan davacı, yaptığı ödeme neticesinde davalıdan talepte bulunurken değişecek tek husus ödeme tarihinden itibaren zamanaşımının işleyecek olmasıdır, borcun ise ödemenin yapıldığı tarihte doğduğu düşünülemez. Zira borç, dava dışı işçinin, davalı müflis şirkette çalışması ve ücretleri ile diğer haklarının sözleşme ve yasadan kaynaklanan zamanlarda ödenmemesi neticesinde doğmuştur. Davalının iflas tarihi ise 20/11/2014 olduğundan, alacak iflas tarihinden önce doğan bir alacaktan kaynaklanmaktadır. Yukarıda yer verilen emsal ilamlarda da, alacağın iflas alacağı mı yoksa iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikte bir alacak mı olduğunun değerlendirmesi yönünden, rücu hakkını doğuran ödemelerin yapıldığı tarihin değil, asıl borcun doğduğu tarihin esas alınması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu durumda ise davanın İİK’nın 235’inci maddesi gereği kayıt kabul istemi olarak görülmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle somut dosya yönünden İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olması sebebiyle işin esasına girilip inceleme yapılması gerekirken davanın görev dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi hatalı olup davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.3 bendi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemenin 2016/1116 E. 2016/982 K. Sayılı 24/11/2016 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.3 bendi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı taraf harçtan muaf olduğu için harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3 ve 362/1.c bendi gereğince kesin olmak üzere oyçokluğuyla ile karar verildi. 08/12/2021
MUHALEFET ŞERHİ Uyuşmazlık, davacı idarenin, dava dışı işçiye yapmış olduğu ödemeden doğan alacağının rucuen tahsili istemiyle davalı-müflis şirkete karşı açılan bu davada İİK’nın 235. maddesi hükmü uyarınca kayıt kabul davası olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin mi yoksa genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin mi görevli olacağı noktasında toplanmaktadır. İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, masa borcu olup olmadığı yönündeki inceleme, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada, davacı, masa alacaklısı olduğunu iddia eden alacaklı, davalı ise iflas idaresidir. Dava sonunda verilen ve uyuşmazlık konusu alacağı masa borcu olarak kabul eden karar, bütün iflas alacaklılarını bağlar. Masa mevcudunun iflas masrafları ve masa borçlarını karşılayamadığı durumlarda bu masraf ve borçlar iflas alacaklıları arasında taksim edilemez. (İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müraacat Yolları, Öztek Selçuk, yayımlanmamış doçentlik tezi, s. 31 vd) Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 02.02.2012 tarih ve 2011/4952 E., 2012/680 K. sayılı bozma ilamı da bu yöndedir. İİK 184 maddesinde iflas masasını oluşturan alacaklar belirtilmiştir. Buna göre iflasın açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları nerede bulunursa bulunsun bir masa teşkil etmektedir. Ve bu alacaklarının ödenmesine tahsis edilmektedir. Bu haliyle iflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen mallar masaya girmektedir. İflas alacakları ise iflasın açıldığı sırada müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı sıradaki borçlardır ve iflas alacağı iflasın kaldırılmasında nazara alınabilecek alacaklardandır. (Mahmut Bilgen, Yargıtay Hukuk Genel Kuurlu Onursal Başkanı, Konkordato İflas ve Yargılama Usulü, 3. Baskı, Sayfa:959) ”…İflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), “alacakların ödenmesine tahsis olunur” (İİK m.184,I,c.1). Buradaki “alacaklar” teriminden maksat, aslında yalnız “iflas alacaklarıdır.” İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilir (masaya yazdırılabilir). İflas masasından istenebilecek (hatta, iflas alacaklarından daha önce ödenecek) olan, bir başka alacak çeşidi de masa alacaklarıdır. Bunun masa bakımından adı “masa borcudur.” Masa borçları müflisin değil, (çünkü, müflisin iflas açıldıktan sonra masayı bağlayıcı nitelikte borçlanmasına imkân yoktur.) iflas masasının yaptığı borçlardır. Masa borçları, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası (masa adına iflas dairesi veya iflas idaresi) tarafından yapılan borçlardır. (İİK. m. 248, 303/2) Masa borçları iflas masasından tam olarak ödenir. (örn: İflas kararının ilanı giderleri (m.166;219), defter tutma (m.161;208) giderleri (bkz: m.160), masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti (m.223,IV), masanın (iflas idaresinin) taraf olduğu davaları takip eden avukatın avukatlık ücreti masa borcudur.” (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi 2016/2556 E 2016/2121K sayılı ilam) Dava konusu alacak, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası (masa adına iflas dairesi veya iflas idaresi) tarafından yapılan borçlar olarak tanımlanan masa alacağı olarak da kabul edilemez (İİK. 248. m., 303/2. M.). Eldeki davada olduğu üzere, alacak, iflastan sonra doğmuş ve masa borcu da değilse, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir. İflas tarihinden sonra doğan böyle bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme, şikayet yolu ile icra mahkemesince değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. İİK’nın 235. maddesine dayanan kayıt kabul davaları ise, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları davalar olup, asliye ticaret mahkemesi görevlidir. İİK’nda masa borçları ve iflastan sonra doğan genel nitelikli alacak için İİK’nın 235/2. maddesinin ilk cümlesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için ticaret mahkemesinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığı gibi 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca davacı tacir olmadığından nisbi ticari davanın da söz konusu olmadığı, anılan Kanunun 5. maddesinde 6335 sayılı Kanunun 35. maddesi ile yapılan değişiklikle asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olarak kabul edildiği ve bu maddenin yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra iş bu davanın açılmış olduğu tarih itibariyle yürürlükte olan HMK’nın 2. maddesi uyarınca bu davaya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bakmakla görevli olduğunun kabulü gerekir. Emsal yargıtay ilamları incelendiğinde ise; ”….Somut olayda müflis şirketin 12.10.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nın 167. maddesine dayalı rücu hakkı (iflastan sonra) doğmuştur. Bu durumda alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğindedir. .” (Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2016/2556 E 2016/2121 K sayılı ilam) ”…. Şu halde, masa alacakları (borçları), iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa (yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlardır. Masadan ödenecek alacakların, iflas alacağı ve masa alacağı olarak ikiye ayrılmasının pratik önemi şudur: Masa alacakları, iflas masasından tam olarak ödenir. Masa alacakları, iflas alacaklarından daha önce ödenir (m.248). Oysa, iflas alacaklarının tam olarak ödenmesi çok enderdir (belki yalnız m.206’nın ilk üç sırasındaki imtiyazlı alacaklar tam olarak ödenir.) İflas alacakları (özellikle m. 206’nın dördüncü sırasındaki imtiyazsız alacaklar), İflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında ödenir. İşte bu nedenle, iflas masasından istenen bir alacağın, iflas alacağı mı, yoksa masa alacağı mı olduğunu belirlemenin büyük önemi vardır. (Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, S. 1212 vd. Ankara, 2013) İflas masrafları ve masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. Dairemizin 12.07.2012 tarih ve 2576 E, 4886 K sayılı ilamında da açıklandığı üzere; kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalardır. Somut olayda, davalı şirketin 28.05.2009 tarihinde iflasına karar verildiği, davacı tarafça İzmir 9. İş Mahkemesi’nin kararına dayalı olarak 02.02.2012 tarihinde yani iflastan sonra icra dosyasına ödeme yaptığı anlaşılmış olup, BK’nın 147. maddesine dayalı olarak kullandığı rücu hakkına dayalı alacağı iflastan sonra ödenerek doğmuştur. Bu durumda alacak, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan masa borcu niteliğindedir. Somut olayda, dava konusu rücuen ödenmesi talep edilen işçi alacağı, davalı-şirketin iflasına karar verildiği 26.11.2013 tarihinden sonra 2015 yılı içerisinde davacı idare tarafından üst işveren sıfatıyla ödenmiştir. Davacı-idarenin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 167. maddesine dayalı rücu hakkı davalı şirketin iflas tarihinden sonra doğmuştur. O halde, rücu hakkından doğan alacak iflasın açıldığı tarihte davalı müflise karşı ileri sürülebilecek iflas alacağı (İİK’nın 184/1. m. c.1.) niteliğinde değildir. ” (Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2014/3310 E 2014/7781 K. sayılı ilam) Davaya konu somut olayda,İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/240 E. sayılı dosyası ile 01/04/2013 tarihinde davalı …Ltd. Şti.’nin iflasına karar verildiği, kararın bozulması sonucu yine aynı mahkemenin 2014/154 E. sayılı dosyasında 20/11/2014 tarihli kararı ile davalı şirketin iflasına karar verildiği, Manisa 3. İş Mahkemesinin 03/10/2014 tarih 2012/401 E 2014/506 K sayılı kararı ile hükmedilen bedellerin İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi nedeniyle 05/03/2015 tarihinde ödendiği anlaşılmaktadır. Davanın kayıt kabul davası olarak öngörülebilmesi için alacağın doğum tarihi itibariyle iflas tarihinden önceki tarihli alacak olması gerekmektedir. Oysa somut olayda, alacak rücu hakkının doğum tarihi olan icra dairesinde yapılan ödeme tarihidir. Bu da iflas tarihinden sonraya rastlamaktadır. Sonuç olarak dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu olmayıp, müflisin iflasından sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu, davacı tacir olmadığından 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi anlamında nisbi ticari davadan söz edilemeyeceği, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olarak kabul edildiği 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra davanın açılmış olduğu, bu durumda HMK’nın 2., 114/1-ç, 115/1. maddeleri uyarınca asliye hukuk mahkemesinin davada görevli olduğu anlaşılmaktadır. İş bu nedenle, sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.