Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1758 E. 2021/1392 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1758
KARAR NO: 2021/1392
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/196 Esas
KARAR NO: 2021/582
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan herhangi bir sözleşme olmaksızın temizlik hizmeti verildiğini, işbu hizmete karşılık haftalık faturalar kesildiğini, hizmet veren personel bilgilerinin ve puantaj kayıtlarının davalı taraf yetkililerine haftalık olarak mail ortamında bildirildiğini, taraflar arasında verilen hizmet işi için kişi başı günlük 350 TL olarak anlaşıldığını, bu tutarın sonradan 300 TL (KDV hariç) olarak revize edildiğini, davalı tarafın işbu temizlik işi sebebiyle düzenlenen faturalardan kaynaklı borcu ödemediğini, müvekkili davacının faturalardan kaynaklı borcun tahsili amacı ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalı borçlunun itirazı ile takibin durduğunu bildirdiğinden bahisle itirazın iptali ile takibin aynen devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından düzenlenen faturalardan icra takibi ile haberdar olduklarını, dava konusu nevi işlerde ilgili firma edimini yerine getirirse sahibine gönderebileceğini, dava konusu olayda davanın hak ettiği bir iş olmadığını, davacı tarafın edimini ifa etmediğini, davacı tarafın edimini yerine getirdiğini ispatla yükümlü olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece ” niteliği gereği basit yargılama usulüne tabii olup, 17/12/2020 tarihli celsede davacı davasını takip etmediğinden dosya işlemden kaldırılmış, akabinde süresi içerisinde davacı tarafından tekrar yenilenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320. maddesinin 4. Fıkrası ile basit yargılama usulüne tabi davaların ivedi işlerden olması sebebiyle yalnızca bir kez takipsiz bırakılabileceği, yenilemeden sonra tekrar takipsiz bırakılma durumunda açılmamış sayılacağı açıkça hüküm altına alınmıştır. 24/06/2021 tarihli duruşmada duruşma saati olan 10:30’da davacı hazır bulunmamış, davalı taraf da davayı takip etmediklerini beyan ettiğinden dosya 2. kez müracaata bırakıldığından, HMK’nın 320/4 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Eldeki dava HMK 320/4 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına kararı nedeniyle, davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi hükmüne göre kararın “ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra” verildiği gözetilerek Tarife ile belirlenen maktu ücret olan 4.080,00TL vekalet ücretine’ hükmedilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu uyuşmazlıkta yazılı yargılama usulü tabi olarak yürütülen itirazın iptali davasında HMK 320/4 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de HMK 320. Maddesinin basit yargılama usulü için düzenlendiğini ve iş bu davada uygulanamayacağını belirterek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE: İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava hizmet sözleşmesine dayalı olarak davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece 23.01.2020 tarihli tensip zaptında yargılama usulünun yazılı yargılama usulü olduğu belirtilerek uyuşmazlığa konu davayla ilgili olarak eksikliklerinin giderilmesine yönelik müzekkereler yazılmasına dair karar verildiği ve yapılan yargılamada 17.12.2020 tarihli 2 nolu celsede duruşma saatinin 10:15’e bırakıldığı ve saatin 10:19 olmasına rağmen yapılan yoklamada davacı tarafın hazır olmadığı ve usule uygun mazeret dilekçesi sunmadığı , davalı vekilinin takip etmeyecekleri yönünde imzalı beyanı da nazara alınarak HMK 150 maddesi uyarınca yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırmasına dair karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekilince 21.12.2020 tarihli yenileme dilekçesi uyarınca mahkemece davanın kaldığı yerden devamına karar verilerek 18.03.2021 günü saat 11:00. 40 olarak duruşma günü belirlenmiştir . 18.03.2021 tarihli 3. Celsede davacı vekilinin reddi hakim talebinde bulunması nazara alınarak reddi hakim talebinin merciye gönderilmesine ve davalı vekiline reddi hakim talebiyle ilgili bir hafta içinde beyanda bulunmak için süre verilmesine dair ara kararlar ihdas olunmuş ve duruşmanın 24.06.2021 günü saat 10:30’da bırakılmasına dair karar verilmiştir. 24.06.2021 günlü celsede duruşma zaptının sağ alt kısmında duruşma saatinin yapıldığı tarihin 10.31.40 olarak belirtildiği ve davacı tarafın mahkemeye sunduğu reddi hakim talebinin HMK 38 maddesine uygun olarak incelenmek üzere merciine gönderildiği, merci tarafından reddi hakim talebinin reddine karar verildiği ve alınan kararın davacı tarafından istinaf edilmesi sebebiyle dosyanın kül halinde Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiğinin belirtildiği, huzurda bulunan davalı vekilinin beyanında dosyanın düşürülmesini talep ettiği, yapılan yoklamada davacıların hazır olmadığı ve usulüne uygun mazeret dilekçesi de sunmadığı belirtilerek HMK 320/4 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmiştir. Dosyanın fiziki incelenmesinde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesince 2021/1219 esas 2021/1042 karar sayılı ilamı ile reddi hakim talebinin incelendiği ve ret dilekçesinde hakimin tarafsızlığını yitirdiğine ilişkin ileri sürülen sebepleri hakimin tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektiren neden olarak değerlendirilemeyeceği belirtilerek HMK’nun 353-1/b.1 maddesi uyarınca İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/211 Değişik İş esas ve 2021/215 değişik karar sayılı kararına karşı istinaf başvuru talebinin kesin olmak üzere reddine karar verildiği belirtilmiştir . Mahkemece düzenlenen 23.01.2020 tarihli tensip hakkında her ne kadar yargılama usulü yazılı yargılama usulü olduğu belirtilmiş ise de dairemizce öncelikle yargılama usulüne ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmiştir. 15/3/2018 tarih ve … de yayımlanan 28/2/2018 tarih ve … sayılı kanunun 61. maddesi ile değiştirilen 6102 Sayılı TTK.nın 4 maddenin ikinci fıkrasındaki değişiklikle dava değeri yüz bin Türk Lirasının altındaki davalar basit yargılama usulüne tabidir.28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı resmi gazetede yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanunda 58. maddesinde 13. 1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk ticaret kanununun 4. maddesinin 2. Fıkrasında yer alan 100.000 ibaresinin 500.000 olarak değiştirildiği belirtilmekle; 6102 sayılı Türk ticaret kanununun 4. maddesinin 2. Fıkrasında (Değişik:28.2.2018-7101/61. Madde ) “Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir, miktar veya değeri beş yüz bin Türk Lirası’nı geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı HMK’nın 150/6. maddesinde ; “İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde dava açılmamış sayılır,” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Buna göre açılmamış hale gelmesi için dava dosyasının üç kez takipsiz bırakılmış olması gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 320/4’üncü maddesi; “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır,” şeklinde düzenlenmiştir. Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır. Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır. Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. 6100 sayılı HMK’nun konuya ilişkin, “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesi ile; “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde açılan davada; yeni 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 04.10.2011 günlü celsede ilk kez davanın takipsiz bırakılmış olması nedeniyle işlemden kaldırılmasına karar verildikten sonra, tekrar 06.12.2011 günlü celsede de takipsiz bırakılması üzerine HMK’nun 320/4.maddesi uygulanarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasının isabetli bulunup bulunmadığı, eldeki davaya 1086 sayılı HUMK hükümlerinin mi, yoksa 6100 sayılı HMK’nu hükümlerinin mi uygulanması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Bir usul hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra bir dava açılırsa, bu davaya yeni usul kurallarının uygulanması esastır. Dava konusu işlemin daha önce yapıldığı ileri sürülerek, o sırada geçerli kuralların uygulanması istenemez. Ancak yeni hükümlerin ne zaman yürürlüğe gireceği açıkça düzenlenmişse, bu düzenleme dikkate alınacaktır. Buna ilişkin hüküm yoksa, usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılması gerekir. Eğer bir usul işlemi tamamlandıktan sonra yeni kural yürürlüğe girerse o işlem geçerli olarak kalır.Buna karşılık bir usul işlemi henüz tamamlanmamış veya başlamamış ise ,yeni kanun, kural olarak hemen yürürlüğe girecektir. Çünkü genel olarak kanunlar hemen etkili olur ve uygulanırlar.(Prof.Dr…, …, Ankara 2000, syf 47 vd.) (Hukuk Genel Kurulu’nun 15.05.2013 gün ve … E., … K. sayılı kararı). Somut davada, dava tarihi 22/01/2020 olup dava değeri 133.717,06 TL.’dir. Dava açıldığı tarihte değeri itibariyle yazılı yargılama usulüne tabi olup 28.07.2020 tarihinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanunda 58. Maddesinde yapılan değişiklik ile basit yargılama usulü uygulanacağı açıktır. Mahkemece 17.12.2020 tarihinde 1. İşlemden kaldırma kararının verildiği ve bu haliyle yazılı yargılama usulünün uygulandığı dönemde hiç işlemden kaldırılmadığı ve 6100 sayılı kanun basit yargılama usulü uygulandığı zamanda işlemden kaldırıldığı nazara alındığında tamamlanmış iş bu usul işleminin ve usul hükümlerinin Hukuk Genel Kurulu’nun 15.05.2013 gün ve … E.,… K. sayılı kararında da belirtildiği üzere hemen uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle davacı vekilinin yazılı yargılama usulünün uygulanması yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin duruşma gün ve saatinde duruşma salonu önünde hazır olmasına rağmen mübaşir tarafından isimlerin çağrılmadığı, duruşma salonuna girildiğinde dosyanın alındığının anlaşıldığı yönündeki istinaf sebeplerinin incelenmesinin ise ;davacı vekilinin bu yöndeki iddialarının tutanak veya başkaca bir belge ile yani somut delillerle ispatlanmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 148,60 TL’nin başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 59,30 TL’nin istinaf karar harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.29/12/2021