Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/175
KARAR NO: 2022/432
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/490
KARAR NO: 2019/972
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin on yılı aşkın süredir davalı şirketin düzenlediği fuarlara katıldığını, her yıl fuar katılımından önce sözleşmenin yapıldığını, taraflarca yapılan en son sözleşme gereğince 22-25 Mart 2018 tarihli … fuarında … numaralı 20 m2’lik stantta müvekkili şirketin yer alacağını, müvekkili şirketin 23 Şubat 2018 tarihli mailinde Mart 2018 fuarına katılmak istemediğini, ancak sonraki fuarlara katılacağını beyan ettiğinde davalı şirketin “… fuarlarına sözleşme imzaladıktan sonra iflas, ölüm vs. force majör durumlar söz konusu olmadıkça katılmaktan vazgeçmek mümkün değildir. Firmanıza ait resmi mail adresinden 17 Ocak 2018 tarihinde tarafınıza email ile göndermiş olduğunuz sözleşmelere istinaden faturanız kesilecek ve size tebliğ edilecektir. Çevrenizdeki katılımcıların sergileme haklarını ihlal etmiş ve fuarın bütünlüğünü bozmuş olacağınızdan % 50 ceza da faturanıza eklenecektir” cevabının verildiğini, cevaba dayalı olarak müvekkili şirketin fuar için ticari faaliyet yaptığı ve görüşmeler halinde olduğu şirketlere fuarda bulunacağını belirttiğini ve fuara davet ettiğini, yeni ürünler-makineler hazırladığını, paketlediğini, fabrikasında bunlar için emek ve zaman harcadığını ve masraflar yaptığını, stant alanının düzenlenmesi ve ürünlerin nakliyesi için şirketlerle sözleşme yaptığını ve masraf ödemesi yaptığını, stant alanının elektrik bedelini ödediğini, Müvekkili şirketin tüm hazırlıkları yaptıktan sonra davalı şirketin, müvekkili şirkete yazılı fesih bildirimi yapmadan, başka bir firmaya kiralayacağının veya kiraladığının bilgisini vermeden, sözleşmeye aykırı olarak stant alanını başka bir firmaya kiraladığını, müvekkili şirketin ise tüm hazırlıkları tamamladıktan sonra stant alanının düzenlemesi için anlaştığı ve düzenlenmesi için gönderdiği firma kanalıyla 21.03.2018 tarihinde yani fuar gününden bir gün önce kendisinin öğrendiğini, davalı şirketin müvekkili şirkete davalı şirket tarafından müvekkili şirket için katılımcı yaka kartı düzenlenmiş olmasına rağmen hiçbir şekilde müvekkili şirketi bilgilendirmediklerini, fuara katılma imkânı kalmadığını son gün öğrenen müvekkili şirketin davetiye verdiği şirketlere karşı ticari itibarının zedelendiğini, anlaşma yapılan standın dava dışı bir şirkete kiralandığını öğrendikleri 21.03.2018 tarihinde davalı şirkete Kartal … Noterliği’nin … Yevmiye No 21.03.2018 Tarihli ihtarname ile “sözleşmeye aykırı olarak başka bir şirkete kiralamasından kaynaklanan zararlarının giderilmesini” talep ettiklerini, davalı şirketin sorumluluğunu kabul etmediğini ve ödeme yapmadığını, Davalı şirketin, fuara katılacak müvekkili şirkete misafir davetiyelerini, asılacak afişleri, katılımcı yaka kartı göndererek müvekkili şirketin katılacağını bilmesine rağmen Sözleşmeye aykırı davranarak başka bir şirkete bu yeri tahsis etmesinin sözleşmeye aykırılık oluşturduğunu, Müvekkili şirketin işbu fuar için 446,32 TL stant için alüminyum profil malzemelerine, 165,20 TL cam malzemesine, 300 TL Stant Elektrik Bedeline, 2.124 TL taşıma, montaj, hamaliye bedeline ödeme yaptığını, diğer ödemelere ilişkin faturaların da daha sonra sayın mahkemeye sunulacağını, asıl zararın ise müvekkili şirketin fuara katılma davetiye verdiği şirketlere karşı ticari itibarının zedelenmesi, yeni ürün ve makinelerin hazırlanması, paketlenmesi, taşınması için masraflar yapıldığını ve bunlar için şirket personeli tarafından fabrikada emek ve zaman kaybı olduğunu, fuardaki ürün ve makinelerin tanıtımı sayesinde elde edeceği reklam ve kazançları da sağlayamadığını, işbu zararlarının sayın mahkemeden talep etme gereğinin doğduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile müvekkil şirketin fuara katılma davetiye verdiği şirketlere karşı ticari itibarının zedelenmesinden kaynaklanan, yeni ürün ve makinelerin hazırlanması için fabrikada harcanan emek ve zamandan kaynaklanan zararlar ile ürün ve makinelerin tanıtımı sayesinde elde edeceği reklam ve kazanç kayıpları ve yapılan diğer faturalı masraflar için şimdilik 3.035 TL’nin gerçek zarar ve kazanç kaybının belirlenmesinden sonra arttırılmak üzere davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili karşı dava dilekçesinde; Davaya cevap dilekçesinde belirtildiği üzere davacı karşı davalı şirketin tazminat taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, sözleşme hükümleri gereğince alacaklı olanın müvekkili şirket olduğunu, müvekkili şirketin tarafların münakid olduğu sözleşmede belirlenen alacak tutarına ilişkin olarak davacı-k.davalı şirkete 28.03.2018 tarihli Seri … numaralı ve toplam tutarı 18.991,00-TL olan bir adet fatura düzenleyerek göndermesine rağmen anılan faturanın davacı-k.davalı şirket tarafından noter marifetiyle müvekkil şirkete iade edildiğini, davacı-k. davalı şirketten sözleşmeden kaynaklanan asıl alacaklarının 18.991,00.- TL olduğunu, yine asıl davaya cevap kısmında ayrıntılı olarak izaha çalıştığımız üzere davalı-k. davacı şirketin gerek müvekkili şirkete göndermiş olduğu ihtarnamede gerekse dava dilekçesinde Mart 2018 fuarına katılmak istemediği hususunu 23 Şubat 2018 tarihinde müvekkili şirkete e-mail yoluyla bildirdiğini açıkça ikrar ettiğini, sözleşmenin “Mali Şartlar” başlıklı kısmının 3.maddesi gereğince bu bildirimin fuar açılışından en az 60 gün önce yapılması zorunlu iken davacı-k. davalı şirketin bu hususa riayet etmediğini ikrar etmesi karşısında anılan sözleşme hükümleri gereğince müvekkil şirketin, davacı-k. davalı şirketten sözleşmeye konu katılım bedelinin %50 si tutarında cezai şart alacağının da doğduğunu, sözleşmenin aynı maddesi gereğince alan başka bir müşteriye tahsis edilmiş olsa dahi, davacı-k.davalı şirketin stant kurmayacağı bildirimini zamanında ve yazılı olarak yapmaması nedeniyle, katılım bedeline ek olarak, %50 ilave cezai ödeme yükümlülüğü devam ettiğinden davacı-k.davalı şirketten diğer bir alacak taleplerinin de sözleşme kapsamında kararlaştırılan katılım bedelinin %50’si tutarındaki 9.495,50-TL cezai şart alacağı olduğunu, karşı davada taleplerinin sözleşmeden kaynaklanan asıl alacakları olan 18.991-TL ile %50 cezai şart alacakları olan 9.495,50-TL olduğunu ve davalıdan toplamda 28.486,50-TL alacaklı olduklarını, bu alacağa karşı dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davacı-k.davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; Tarafların münakid olduğu ve 22-25 Mart 2018 tarihlerinde düzenlenen 46. İstanbul Uluslararası Mücevherat Saat ve Malzemeleri Fuarına ilişkin “Alan ve Stand Sözleşmesi’nin” Mali Şartlar Başlıklı kısmının 1. maddesindeki hükümlerine yer verilmiş olup davacı-k.davalı şirket sözleşmeden kaynaklanan borcun tediyesi namına müvekkili şirkete nakit bir ödeme yapılmadığı gibi senet yahut çekte vermediğini, müvekkili şirket …’nin yükümlülüklerinin doğması, kira bedellerine ait nakit; senet ve/veya çeklerin sözleşmeye uygun olarak …’ye sözleşme esnasında defaten teslim edilmesi ve vadelerinde ödenmesi şartına bağlı olduğunu, yine sözleşme hükmü gereğince müşteri tarafından çek/senet teslim edilmemiş ise sözleşmede yazılmış olan ödeme vadelerinden birbirini takip eden iki adedinin vadesinde nakden ödenmemesi halinde katılım bedelinin bakiye kısmı ve dolayısıyla müşterinin tanzim ettiği tüm senetler ve çekler ile sözleşmeden doğan tüm mali yükümlülüklerin muaccel hale geleceğini, bu durumda sözleşmenin kendiliğinden hiçbir bildirime gerek kalmaksızın müvekkili şirket … tarafından haklı nedenle fesih edilmiş sayılacağını, bu durumda …’nin bakiye alacağının muaccel hale geleceğini, ayrıca sözleşme nedeniyle …’nin uğrayacağı tüm zararları da …’nin ilk talebi üzerine derhal ödeyeceğini, fesih edilmiş olan sözleşmeye konu kiralık alanı …’nin başka bir müşteriye verme hakkının bulunduğunu, fesih şartlarının oluşması ardından alan … tarafından başka bir müşteriye verilmiş olsa dahi ödeme yükümlülüklerinin devam ettiğini davacı- k.davalı şirketin gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, aynı şekilde sözleşmenin son sayfasında bulunan “İlgili Yükümlülükler” başlıklı madde de aynen “Müşteri seçtiği Katılım Şekline göre ödemelerini zamanında ve eksiksiz yapacağını gayri kabili rücu olarak kabul beyan ve taahhüt eder. Fuar alanına kablo ve elektrik bağlantısı verilmesi için gerek …e’ye olan ödemelerin, gerekse fuar alanı işletmecisine olan ödemelerin tümüyle tamamlanmış olması şartı aranır.. her durumda … 2018 Mart son ödemesinin vadesi 6.03.2018 tarihini aşamaz.” hükmüne yer verildiğini, aynı maddenin son kısmında bulunan “… tarafından organize edilen … fuarına katılmak için bu sözleşmenin 1. 2. 3. ve 4. sayfalarında ve Fuar Yönetmeliğinde belirtilen tüm şartlarını okudum anladım ve kabul ettim.” ibaresi kapsamında davacı-k.davalı şirketin sözleşmede bulunan tüm koşullara harfiyen uyacağını kabul ettiğini, buna rağmen davacı-k.davalı şirket sözleşmeyi imzalarken müvekkili şirkete çek/senet vermediği gibi yine sözleşmenin “Ödeme Planı” kısmında gösterildiği üzere toplam tutarın %25’inin 25.12.2017 tarihinde, %25’inin 15.01.2018 tarihinde, %25’inin 12.02.2018 tarihinde, %25’nin ise 12.03.2018 tarihinde ödenmesi gerekmesine rağmen anılan ödeme tarihlerinde de müvekkili şirkete hiçbir ödeme yapmadığını, anılan durum karşısında sözleşmeyi açıkça ihlal eden tarafın davacı-k. davalı şirket olduğunu ve tarafların münakid olduğu sözleşmenin son derece açık hükümleri karşısında müvekkili şirketin sözleşmeye konu kiralık alanı başka bir müşteriye vermesinde ve sözleşmeden kaynaklanan alacağını talep etmesinde sözleşmeye ve hukuka aykırı hiç bir yön bulunmadığının izahtan vareste olduğunu, bununla birlikte sözleşmenin aynı başlık altındaki 3. maddesinde ise; müşteri işbu sözleşmeyle katılmayı taahhüt ettiği fuar(lar)a stant kurarak katılmakla yükümlüdür. Sözleşmeden doğan mali yükümlülüğünü yerine getirmiş olsa dahi stant kuramayacağını fuar açılışından en az 60 gün önce yazılı olarak …’ye bildirmek zorundadır. Bildirimin açılışa 60 günden kısa bir sürede yapılması durumunda stant kurmadığı tespit edilen Müşteri, fuarın genel görünümünü bozmak veya bozmaya yeltenmek ve diğer katılımcıların mal sergileme haklarını ihlal etmekten ötürü stant kurmadığı fuar(lar)ın toplam katılım bedelinin %50’si oranındaki tutarı katılım bedeline ek olarak cezai şart olarak …’ve ödeyeceğini, anılan cezai şart bedelinin fahiş olduğunu ileri süremeyeceğini ve tenkis talebinde bulunamayacağını gayri kabili rucu ve kati olarak kabul bevan ve taahhüt eder. Tespit … fuar alanı sorumluları tarafından tutanakla yapılır. Müşteri tutanağa ve tutara itiraz hakkı olmadığını, …’nin stant kurmadığı için yerini başka bir müşteriye tahsis etme hakkına sahip olduğunu, alan başka bir müşteriye tahsis edilmiş olsa dahi stant kurmayacağı bildirimini zamanında ve yazılı olarak yapmadığı için, katılım bedeline ek olarak %50 ilave cezai ödeme yükümlülüğünün devam ettiğini bilir ve gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt eder” hükmüne yer verildiğini, davalı-k.davacı şirketin gerek müvekkili şirkete göndermiş olduğu ihtarnamede gerekse dava dilekçesinde Mart 2018 fuarına katılmak istemediği hususunu 23 Şubat 2018 tarihinde müvekkili şirkete e-mail yoluyla bildirdiğini açıkça ikrar ettiğini, sözleşme gereğince bu bildirimin fuar açılışından en az 60 gün önce yapılması zorunlu iken davacı-k.davalı şirketin bu hususa riayet etmediğini ikrar etmesi karşısında anılan sözleşme hükümleri gereğince müvekkili şirketin sözleşmeye konu katılım bedelinin %50 si tutarında cezai şart alacağının da doğduğunu, ayrıntılı olarak yukarıda belirtilen nedenlerle ve sözleşmedeki amir hükümler karşısında müvekkili şirketin sözleşmeye aykırı bir tutum ve davranışından bahsedilmesinin mümkün olmadığı gibi, bilakis davacı-k. davalı şirketin sözleşmeye konu fuar katılım bedelini nakden ödemeyerek/çek-senet vermeyerek ve sözleşmenin ödeme planında gösterilen vadelerde ödemelerini yapmayarak sözleşmeyi açıkça ihlal ettiğini, yine anılan fuarda davacı- k.davalı şirket stand kurmayacağını fuar açılışından en az 60 gün önce yazılı olarak müvekkili şirkete bildirmesi gerekmesine rağmen bu yükümlülüğünü yerine getirmemek suretiyle de sözleşmeyi ihlal ettiğini, dolayısıyla davacı – k. davalı şirketin müvekkili şirketi sözleşmeye aykırı davranmakla itham etmesi ve huzurdaki iş bu dava ile tazminat talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacı-k.davalı şirketin haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesinin gerektiğini, davacı-k. davalı şirketin sözleşmeyi pek çok yönden ihlal eden haksız tutum ve davranışları nedeniyle müvekkili şirket tarafından davacı-k.davalı şirkete Beyoğlu … Noterliği’nden 03.04.2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek anılan ihtarnamenin tebliğine müteakip 7 gün içerisinde fuar katılım bedelinin tamamı ile sözleşmenin Mali Şartlar 3. maddesi gereğince toplam katılım bedelinin %50’si tutarındaki cezai şart bedelini ödemesi ihtar edilmesine rağmen davacı- k. davalının şirkete hiçbir ödeme yapmadığı gibi huzurdaki davayı açtığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davalı tarafa düşen yükümlüklerin doğması sözleşmede kararlaştırılan ödemelerin müşteri tarafından zamanın yapılması şartına bağlanmış olup sözleşmenin Ödeme Planı kısmında gösterildiği üzere davacı tarafça kararlaştırılan bedelin toplam tutarın %25’ini 25.12.2017 tarihinde, %25’ini 15.01.2018 tarihinde, %25’ini 12.02.2018 tarihinde, %25’ni ise 12.03.2018 tarihinde ödenmesi gerekmesine rağmen anılan ödeme tarihlerinde davalı şirkete hiçbir ödeme yapılmadığı dosya kapsamından ve taraf beyanlarından anlaşılmıştır. Bu durum karşısında davalı tarafın aralarındaki sözleşmeyi, sözleşmenin A Kısmı m. 2 hükmü gereğince haklı sebeple münfesih kabul etmesi mümkün olup, gene sözleşme şartları gereğince ilgili mahalli bir başkasına kullandırmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Sözleşmenin A Kısmı m. 3 göre ilgili (davacı) taraf fuara katılmak istemediğini fuar tarihinden 60 gün önce belirtmek zorundadır. Bu hükme uyulmaması durumunda fuara katılmak isteyen (davacı) taraf, fuar katılım ücretinin %50 fazlasını (fuar ücretine ek olarak) cezai şart mahiyetinde fuarı düzenleyen (davalı) tarafa ödemekle yükümlü olacaktır. Hükmünü içermektedir. Davacının 21.03.2018 tarihli ihtarnamesinde 23.02.2018 tarihinde davalıya fuara katılmak istemediğini beyan ettiği, davalının 22.03.2018 tarihinde tek başına tutmuş olduğu tutanakta davacının fuara katılmadığının kayıt altına aldığı görülmüştür. Sözleşmenin açık düzenlemesi gereğince bu durumda davalının davacıdan fuar ücreti ile birlikte bu ücretin %50’si oranında cezai şartı talep hakkı doğduğu, bilirkişi raporu ile belirlenen cezai şartın davacı mahfına sebebiyet vermediğinden takdiri indirim yapılması gerekmediği, davacının ödeme yapmama suretiyle kendi kusuru ile sözleşmenin haklı nedenle sona ermesine sebebiyet vermiş olması nedeniyle talep edebileceği herhangi bir alacak tutarının olmadığı kanaatine varılarak asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulü” kararı verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı-karşı davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun varsayım üzerinde düzenlendiği, davalının söz konusu fuar alanını 3. Kişiye kiralamasının davacının fuara katılamayacağını bildirmesi nedenine dayandırmasını anlamının mümkün bulunmadığı, davacı ve davalı firma arasındaki e-posta yazışmalarından da anlaşılacağı üzere davacının fuara katılamayacağı hususunu dile getirdikten sonra katılmak için tüm hazırlıkların yapıldığını, dürüstlük kuralı ilkesi uyarınca davalı tarafının dürüstlük kurallarına uymadığı ve açıkça hakkını kötüye kullandığı, bilirkişi raporunda 17.01.2018 tarihli ”alan ve standa kira sözleşmesi” başlıklı belgenin taraflar arasında düzenlenen sözleşme olduğunun belirtildiği ancak dava dilekçesi ekinde sunulduğu üzere taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin tek sayfa olduğu, bilirkişinin tüm değerlendirmelerini davalının sunduğu 17.01.2018 tarihli belge üzerinden yaptığını, iş bu belgede davacı tarafın imzasının bulunmadığı, yine bilirkişi raporuna göre davalı tarafın sözleşmeyi haklı olarak feshettiğinin tespit ettiğinin belirtildiği ancak davalı taraf sözleşmeyi feshettiğinden itibaren davacıya herhangi bir bildirimde bulunmadığını, bununla beraber davalının davacıya fuara ilişkin davetiye ve katılım belgeleri verdiği, davacının fuara katılacağı için harcamalar yapıp iş dünyasından tanıdıklarının söz konusu fuarda olacağını ilettiğini ve davacının fuara katılamaması sonucunda ticari itibarını zedelendiğini , sözleşmeye konulan bu ceza-i şartın Yargıtay kararları ve Borçlar Kanununun 25. Madde uyarınca geçersiz olduğunu belirtilerek asıl davanın kabulü, karşı davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava (asıl dava), 22-25 Mart dönemlerini kapsar şekilde taraflar arasında düzenlenen fuar katılım sözleşmesine aykırı olarak davalı tarafça dava dışı üçüncü kişiye kiralanması nedeniyle yapılan harcama bedeli ve fuara katılamamasını nedeniyle ticari itibarını zedeleyici karalayıcı ve mahrum kalınan kar kaybı istemine ilişkindir. Karşı dava ise; uyuşmazlığa konu sözleşme nedeniyle davacı tarafın fatura bedeli ve fuara katılamayacağını zamanında bildirmemesi nedeniyle oluştuğu iddia olunan cezai şart alacağının tazmini istemine ilişkindir. 22-25 mart 2018 dönemlerini kapsar şekilde düzenlenen ”Alan ve Stant Kira Sözleşmesi’nin” incelenmesinde: davacı şirketin katılımcı firma olarak belirtildiği Mali şartlar başlıklı kısmın 1. maddesinde ”Müşteri, iş bu sözleşmeye göre …’nin yükümlülüklerinin doğmasının, kira bedellerini ait nakit, senet ve – veya çeklerin sözleşmeye uygun olarak …’ye sözleşme esnasında defaten teslim edilmesi ve vadelerinde ödenmesi şartına bağlı olduğunu bilir ve kabul eder. 2. Madde; Müşteri birbirini takip eden iki senedi ve – veya çeki veya senetler veya çekler teslim edilmediği ise sözleşmenin 1. Sayfasında yazılmış olan ödeme vadelerinden birbirini takip eden 2 adedini vadesinde nakden ödemez ise katılım bedelinin bakiye kısmı ve dolayısıyla tanzim ettiği tüm senetler ve çekler ile iş bu sözleşmeden doğan tüm mali yükümlülüklerin muaccel hale geleceğini … sözleşmenin kendiliğinden hiçbir bildirime gerek kalmaksızın … tarafından haklı nedenle fesih edilmiş sayılacağını, bu durumda … bakiye alacağının muaccel hale geleceğini, ayrıca sözleşme nedeniyle …’nin uğrayacağı tüm zararlardan …nin ilk talebi üzerine derhal ödeyeceğini, fesh edilmiş olan sözleşmeye konu kiralık alanın …nin başka bir müşteriye verme hakkının bulunduğunu, fesih şartlarının oluşması ardından alanın … tarafından başka bir müşteriye verilmiş olsa dahi ödeme yükümlülüklerini devam ettiğini bilir ve bu hususları gayri kabil’e rücu kabul beyan ve taahhüt eder. “İlgili Yükümlülükler” başlıklı madde “Müşteri seçtiği Katılım Şekline göre ödemelerini zamanında ve eksiksiz yapacağını gayri kabili rücu olarak kabul beyan ve taahhüt eder. Fuar alanına kablo ve elektrik bağlantısı verilmesi için gerek …’ye olan ödemelerin, gerekse fuar alanı işletmecisine olan ödemelerin tümüyle tamamlanmış olması şartı aranır, her durumda IJS 2018 Mart son ödemesinin vadesi 6.03.2018 tarihini aşamaz.” Sözleşmenin “Ödeme Planı” kısmında “katılımcı tarafça toplam tutarın %25’inin 25.12.2017 tarihinde, %25’inin 15.01.2018 tarihinde, %25’inin 12.02.2018 tarihinde, %25’nin ise 12.03.2018 tarihinde ödenmesi gerektiği ” Sözleşmenin A Kısmı m. 3: “müşteri işbu sözleşmeyle katılmayı taahhüt ettiği fuar(lar)a stant kurarak katılmakla yükümlüdür. Sözleşmeden doğan mali yükümlülüğünü yerine getirmiş olsa dahi stant kuramayacağını fuar açılışından en az 60 gün önce yazılı olarak …’ye bildirmek zorundadır. Bildirimin açılışa 60 günden kısa bir sürede yapılması durumunda stant kurmadığı tespit edilen Müşteri, fuarın genel görünümünü bozmak veya bozmaya yeltenmek ve diğer katılımcıların mal sergileme haklarını ihlal etmekten ötürü stant kurmadığı fuar(lar)ın toplam katılım bedelinin %50’si oranındaki tutarı katılım bedeline ek olarak cezai şart olarak … ‘ve ödeyeceğini, anılan cezai şart bedelinin fahiş olduğunu ileri süremeyeceğini ve tenkis talebinde bulunamayacağını gayri kabili rucu ve kati olarak kabul beyan ve taahhüt eder. Tespit … fuar alanı sorumluları tarafından tutanakla yapılır. Müşteri tutanağa ve tutara itiraz hakkı olmadığını, …’nin stant kurmadığı için yerini başka bir müşteriye tahsis etme hakkına sahip olduğunu, alan başka bir müşteriye tahsis edilmiş olsa dahi stant kurmayacağı bildirimini zamanında ve yazılı olarak yapmadığı için, katılım bedeline ek olarak %50 ilave cezai ödeme yükümlülüğünün devam ettiğini bilir ve gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt eder” hükümleri yer almaktadır. İhtarname: davacı tarafça 21.03.2018 ve 8405 20 numaralı davalıya yönelik çekilen ihtarnamede sözleşmeye aykırılık sebebiyle uğranıldığı iddia olunan zararın giderilmesi talep edilmiş, ve davalı tarafça Beyoğlu … Noterliği vasıtasıyla 03.04.2018 tarih ve … sayılı ihtarnamede sözleşmenin 2., 3. maddesi nazara alınarak fuar katılım bedelinin nakden verilmemesi nedeniyle sözleşmeye açıkça aykırı davranıldığı, fuarda stant kurulmayacağının fuar açılışından en az 60 gün önce yazılı olarak davalı şirkete bildirilmediğini ve bu nedenle sözleşmenin ihlal edildiğini, sözleşmenin mali şartlar 3. maddesi gereğince toplam katılım bedelinin %50’si tutarındaki cezai şart bedelinin ödenmesi gerektiğini aksi takdirde sözleşmeden kaynaklanan alacakların yasal yollardan tahsili cihetine gidileceği belirtilmiştir. 22.03.2018 tarihli tutanakta 22-25 mart 2018 tarihleri arasında CNR fuar merkezi’nde düzenlenen 46. İstanbul uluslararası mücevherat, sanat ve malzemeleri fuarında davalı şirket firmasının stand kurmadığı ve fuara katılmadığı belirtilmiştir. Davacı vekilince sunulan deliller arasında davacı şirkete tahsis edilen … numaralı stantta başka bir firmanın bulunduğuna dair fuar öncesi ve fuar günü çekilen fotoğraflar CD halinde sunulmuş olup , davalı tarafça bu hususun kabul edildiği tespit edilmiştir. Davacı şirketin bağlı bulunduğu Tuzla Vergi Dairesi tarafından 20.12.2018 tarih ve E. 1159376 sayılı yazı ekinde davacı şirkete ait 2015-2016 ve 2017 yılı kurumlar vergi beyannameleri gönderilmiş olup davacı şirket tarafından uyuşmazlığa konu fuar ile ilgili ilgili yapılmış harcamalarla ilgili olarak 19.03.2018 tarih ve … seri numaralı, 20.03.2018 tarih ve … seri numaralı ve 21.03.2018 tarih ve … seri numaralı fatura örnekleri dosyaya sunulmuştur. Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde, davacının Mart 2018 fuarına katılmak istemediği hususunun 23.02.2018 tarihinde davalı şirkete mail yoluyla bildirdiğini belirtmiş olup sözleşme gereğince bu bildirimin fuar açılışından en az 60 gün önce yapılması zorunlu iken bu hususa riayet edilmediği ve bunun da ikrar edilmesi karşısında sözleşme hükümleri gereğince davalı şirketin sözleşmeye konu katılım bedelinin %50’si tutarında cezai şart alacağı doğduğunu belirtmiştir . Davacı vekilince sunulan cevaba cevap dilekçesinde ise; tarafların yıllardır ticari ilişki içerisinde bulunduğu nitekim davalı – karşı davacının düzenlediği fuara davacı – karşı davalının yıllardır katılmakta olduğu, davalının şirketin basiretli bir işadamı gibi davranmayarak davacıya tahsis edilmiş olan alanın başka şirkete kiralandığı ve davacıya bu konuda hiçbir şekilde bilgi verilmediği, davacı şirketin 23.02.2018 tarihli mail’inde Mart 2018 fuarına katılmak istemediğini ancak sonraki fuarlara katılacağını beyan ettiğini, davalı tarafın ise sözleşmeyi imzalandıktan sonra iflas ve ölüm gibi durumlar olmadıkça katılmaktan vazgeçmenin mümkün bulunmadığını ve 17.01.2018 tarihinde gönderilen mail ile gönderilen sözleşmeye istinaden fatura kesildiğini, katılımcıların sergileme haklarının ihlal edilmiş olması ve fuarın bütünlüğünün bozulmuş olacağı nazara alınarak %50 ceza şartında ekleneceğinin belirtildiği ve sonra katılmak isteyen bunun için tüm hazırlıkları yaptığı iddia bulunan davacı şirkete haber verilmeden kararlaştırılan stant alanının başka bir firmaya verilmesinin apaçık hukuka aykırılık teşkil ettiği iddia edilmiştir. Bilirkişi heyetince düzenlenen raporda özetle; asıl dava dosyası yönünden davacının talep edebileceği bir alacak tutarının olmadığı zira kendi kusuruyla yani ödeme yapmaması suretiyle sözleşmenin haklı nedenle sona ermesine sebebiyet verdiği, karşı dava yönünden ise davacının cezai şart mahiyetindeki 28.486,50 TL tutarında alacak doğduğunu, TTK madde 22 çerçevesinde davacının tacir olması nazara alınarak ceza şartı tenfizinin isteminin mümkün olmadığı görüşü tespitinde bulunulmuştur. Asıl dava yönünden yapılan inceleme: Yukarıda da belirtilmiş olduğu üzere asıl dava yönünden davacının talebinin , taraflar arasında düzenlenen fuar katılım sözleşmesinden kaynaklı olarak uğranıldığı iddia olunan kazanç kayıpları ile yapılan masrafların davalıdan tahsilini istemine ilişkindir. 22-25 mart 2018 dönemlerini kapsar şekilde düzenlenen ”Alan ve Stant Kira Sözleşmesi’nin Ödeme Planı” kısmında ödemelerin zamanı belirlenmiştir. İş bu sözleşmede taraflar arasındaki hükümler uyarınca ödemelerinin üst üste 2 tanesinin yapılmamış olması durumunda, sözleşmenin hangi nedenle feshedilmiş sayılacağı yönünde hüküm de mevcuttur. Nitekim mali şartlar başlıklı kısmın 1. Maddesinde müşteri yani davacının işbu sözleşmeye göre davalının yükümlülüklerini doğmasının kira bedelinin ait nakit, senet ve/veya çeklerin sözleşmeye uygun olarak davalı şirkete sözleşme esnasında defaten teslim edilmesi ve vadelerinde ödenmemesi şartına bağlı olduğunu bilindiği ve kabul edildiği yer almaktadır. Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde; davacının, iş bu sözleşmeyi sağlarken davalı şirkete çek veya senet vermediği gibi sözleşmenin ödeme planı kısmında gösterildiği üzere toplam tutarın %25’inin 25.12.2017 tarihinde, %25’inin 15.01.2018 tarihinde, %25’inin 12.02.2018 tarihinde ve %25’inin 12.03. 2018 tarihinde ödenmesi gerekmesine rağmen anılan ödeme tarihlerinde davalı şirkete hiçbir ödeme yapılmadığı ve anılan bu durum karşısında sözleşmenin açıkça ihlal edildiği, sözleşmeye konu kiralık alınan başka bir müşteriye verilmesinde ve sözleşmeden kaynaklanan alacağın talep edilmesinde sözleşmeyi ve hukuka aykırı hiçbir yön bulunmadığının izahtan vareste olduğu belirtilmiştir. Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesi ile yargılama aşamasında beyanlardan davacı şirkete haber verilmeden kararlaştırılan stant alanının başka bir firmaya verilmesinin apaçık hukuka aykırı olduğu iddia edilmiş, ancak sözleşmede kararlaştırılan ödeme yükümlülüğünün yerine getirildiğine dair herhangi bir bilgi ve belge sunulmamıştır. Bu durum karşısında dosyada mübrez ve taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin A-2. Maddesi gereğince davalı tarafın sözleşmeyi hiçbir bildirime gerek kalmaksızın haklı nedenle feshetmesi mümkün olup, mahkemenin bu yönde yapılan tespitine yönelik bulunan istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Karşı dava yönünden yapılan inceleme: Davaya konu somut olayda cezai şartın hukuki niteliği üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir. Her borç ilişkisinde alacaklının amacı, borcun bu ilişkiye uygun olarak yerine getirilmesini sağlamaktır. Borçlar Hukukunda sözleşmeden doğan borçlarda bu güvencelerden birisi de ceza koşuludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21/10/2020 tarih 2017/(19)11-835 Esas 2020/809 Karar sayılı ilamında ifade edildiği şekilde ” Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan ferî bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Zira cezai şart borcun ihlâli hâlinde verilmesi gereken, önceden kararlaştırılmış kesin miktarlı (maktu) bir tazminattır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 341-343). Ayrıca cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü şekilde tespit etmektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K., Türk Özel Hukukunda Cezai Şart (BK. m. 158-161), Ankara 2003, s. 40-42) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur. Seçimlik cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. I (818 s. BK. m. 158 f. I) hükmüne göre; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir”. Bu hükme göre, taraflar, sözleşmede borçlunun ya borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesi ya da ceza koşulunun ödenmesini kararlaştırmış olabilirler. Bu durumda, borçlu borca uygun hareketle yükümlüdür. Ancak, borçlu borca uygun hareket etmediği takdirde, kendisini bir yaptırım beklemektedir. Bu yaptırım, sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunun ödenmesidir. Bu hüküm, borçluya borca aykırı davranarak ve böylece ifası gereken edim yerine kararlaştırılan ceza koşulunu ödeyerek borçtan kurtulma olanağını vermemektedir. Borçlu borca aykırı davrandığı takdirde, sözleşmede ceza koşulu kararlaştırılmasına rağmen, alacaklı borçludan aynen ifayı talep edebilir. Bu nedenle, 6098 s. TBK. m. 179 f. I (818 s. BK. m. 158 f I)’de borçlu ya borca aykırı davranarak bunun yerine ceza koşulu ödeyip borçtan kurtulma yetkisini değil, buna karar verme yetkisini alacaklıya vermiştir. Alacaklı, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, aynen ifayı talep edebileceği gibi, bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini talep edebilir. Burada, alacaklıya tanınmış bir seçimlik hak söz konusudur. Alacaklı aynen ifadan vazgeçip, ceza koşulunun ifasını talep ederse, borçlu artık ifada bulunamaz; bunun yerine, ceza koşulunu ifayla yükümlüdür. Şayet alacaklı, seçimini borçlunun aynen ifada bulunması yönünde kullandığında, artık ceza koşulunu talep edemez. Bu nedenledir ki, ceza koşulunun bu türüne “seçimlik ceza koşulu” (seçimlik cezai şart) adı verilmektedir. İfaya eklenen cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. II (818 s. BK. m. 158 f. II) “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Seçimlik ceza koşulundan farklı olarak, alacaklı ya aynen ifayı ya da cezayı talep etmek zorunda bırakılmamıştır. Alacaklı burada her ikisini de talep yetkisine sahiptir. Borçlunun borca aykırı davranışı halinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borca aykırılık nedeniyle bir zarara uğramasa bile ifaya ek olarak ceza koşulu talep edebilir. İfaya eklenen ceza koşulu zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir. TBK m. 179 f. II, ifaya eklenen ceza koşulu, borca aykırılığın iki haliyle sınırlı olarak öngörmüştür. Bunlar, borcun zamanında ve yerinde ifa edilmemiş olmasıdır. Yasa koyucu, borcun zamanında ve yerinde ifa edilmemesini borca aykırılığın yaygın bir türü olduğu düşüncesinden hareketle böyle bir sınırlamaya gitmiştir. İfa yerine cezai şart (dönme cezası); 6098 s. TBK. m. l79 f. III (818 s. BK. m. 158 f. III) hükmüne göre “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır”. Yukarıda açıklamış olduğumuz gibi, ceza koşulunun amacı, borçlunun borca uygun hareket etmesini temindir. Halbuki, burada borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, burada borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Bu nedenle, ceza koşulu ifanın yerini almaktadır (Ahmet M. KILIÇOĞLU, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Bası, Ankara 2019, s. 984-990) Somut olaydaki cezai şart, borcun belirlenen zamanda ifa edilmesini amaçlayan TBK 179/2 maddesinde düzenlenen ifaya eklenen cezai şarttır. Yukarıda açıklandığı üzere bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Borç tamamen ifa edilmiş olsa dahi zamanında ifa edilmediği takdirde alacaklı hakkından açıkça feragat etmediği veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmediği takdirde cezai şartı talep etme hakkı bulunmaktadır. Şayet ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin ifanın kabulü halinde , cezai şart isteme hakkından zımni feragat edilmiş sayılmaktadır. Sözleşmenin A-3 maddesi uyarınca davacı taraf fuara katılma istemediğini fuar tarihinden 60 gün önce bildirmek zorundadır . Bu hükme uymaması durumunda ise fuara katılmak isteyen davacı tarafın fuar katılımın %50 fazlasını yani fuar ücretini ek olarak %50 ücreti cezai şart mahiyetinde fuarı düzenleyen davalı tarafa ödemekle yükümlü olacaktır. Yukarıda belirtilmiş olduğu üzere davacının 21.03.2018 tarihli ihtarnamesinde 23.02.2018 tarihinde fuara katılmak istemediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim davalının 22.03.2018 tarihinde tuttuğu tutanakta da davacının fuara katılmadığı belirtilmiştir. Bu haliyle 28.03.2018 tarihli … numaralı ve toplam tutarı 18.991 TL bedelli fatura, iş bu faturamın %50’si tutarındaki cezai şart toplamı olan 28.486,50 TL yönünden davalının, davacıdan sözleşme hükümleri gereğince alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. TTK ‘nun 22. maddesinde ücret ve sözleşme cezasının indirilmesi düzenlenmiş olup buna göre tacir sıfatını haiz borçlunun Türk borçlar kanununun 121. maddesinin 2. Fıkrası ile 182. Maddesinin 3. Fıkrasında ve 525. Maddesinde yazılı hallerde aşırı ücret veya ceza kararlaştırmış olduğu iddiasıyla ücreti veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceği hükmü nazara alındığında cezai şartta davacı tarafın indirim istemesi yönündeki talebinin de dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. İş bu nedenle, HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına göre; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı – karşı davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı-karşı davalı istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı-karşı davalıdan alınan 148,60 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı-karşı davalıdan alınan 80,70 TL istinaf karar harcının hazineye GELİR KAYDINA, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı-karşı davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 06/04/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik: 5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.