Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1712
KARAR NO: 2022/49
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2021
NUMARASI: 2017/1058 Esas – 2021/613 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı firma ile 2015 yılı şubat ayında sözleşme imzalandığı, sözleşme uyarınca firmanın iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi ekibi oluşturarak hizmet vermeye başladığı, müvekkili firmanın 01.04.2016 tarihinde İş Teftiş Kurulunca denetlendiği, 31.05.2016 tarihinde düzenlenen rapor sonucunda idari para cezası ihbarı yapıldığı, müvekkili firmanın ilk 15 günde ödeme yaparak %25 indirimli hali ile 34.740-TL idari para cezasını ödediği belirterek, davalının iş güvenliği nedeni ile üzerine düşen görevi tam ve özenli yerine getirmemesinden, sözleşmeye aykırı davranışından dolayı müvekkilinin ödediği idari para cezası bedelinden davalının kusuru oranında rücu edilmesi için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydi ile şimdilik 1.000,00 TL ve davalının görevini yerine getirmediğinden dolayı davalıya ödenen fatura karşılığı toplam bedelden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL’nin, ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafın davalı firmaya rücu hakkının bulunmadığı, ceza sorumluluğunun şahsi olduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı ilişkinin 3 yıldan fazla sürdüğü, müvekkili firmanın üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiği, İş Teftiş Kurulunun 01.04.2016 tarihinde tutulan tutanakla bütün eksikliklerin belirlendiği ve işverenliğe süre verildiği, ancak verilen süre içerisinde işverenliğin üzerine düşen eksiklikleri gidermediği, 29.04.2016 2 2/11 tarihli ikinci tutanakla işverene ceza verildiği, tutanakta kalan eksikliklerin işverence giderilmesi gerektiği, bu süreçte müvekkili firmanın davacıyı uyardığı, uzman ve hekimin ayda en az bir defa işyerine gittiği, tespit ve öneri defterinin usule uygun tutulduğu, defterin müvekkilinde bulunan suretinde tarih olmadığı, davacı tarafça tarihin sonradan doldurulduğu, tüm sorumluluğun işverene ait olduğu belirtilerek haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…İş Teftiş Kurulunca 01.04.2016 tarihinde tutulan Tutanak ile, davacıya ait iş yerindeki eksiklikler tespit edilmiştir. Söz konusu tutanakta belirtilen eksikliklerin erilen sürede yerine getirilmemesi üzerine 29.04.2016 tarih ve 2 2/11 sayılı Tutanak ile idari para cezası kesilmiştir. Anılan 21 adet mevzuata aykırı durum tespit edilerek davacı şirkete 24 gün süre verilmiştir. Belirtilen bu eksikliklerden risk değerlendirmesi ile ilgili maddeler açısından her ne kadar Risk Değerlendirmesi hazırlanması da öncelikle işverenliğin sorumluluğunda olsa da eksik olan hususlarla ilgili daha öncesinde tespit ve öneride bulunulmadığından, Risk Değerlendirmesi hazırlanması ekibinde OSGB çalışanı uzman ve işyeri hekiminin de yer alması ve belgenin hazırlanması uzmanlık gerektirdiğinden, teftiş sürecinde bu hususta OSGB tarafından herhangi bir çalışma yapıldığının ortaya konulmadığı değerlendirildiğinden OSGB’nin sorumluluğundan bahsedilebileceği, alınması gereken tedbirin niteliği itibari ile sorumluluğun %50 oranında olduğu, dolayıyla işverene karşı sorumluluğu olan OSGB’ye; işverenliğe bu maddeler için tebliğ edilen 5853 TL idari para cezasının %50 si olan 2.976,50 TL’lik kısmının rücu edilebileceği, patlamadan korunma dokümanının hazırlanmamış olmasının mevzuatta bu tedbirin alınması gerektiği açıkça belirtildiği bu hususta işverenliğin öncelikli olarak sorumlu olduğu, ancak patlamadan korunma dokümanının hazırlanması hususunda daha öncesinden OSGB tarafından tespit ve öneride bulunulmadığı bu dokümanın hazırlanması sürecinde işyerinde ekipman vb. olarak da gerekli tedbirlerin alınması gerekliliği değerlendirildiğinde müfettiş tarafından verilen sürede yetişmeyebileceği değerlendirilerek söz konusu madde açısından OSGB’nin sorumluluğundan bahsedilebileceği, alınması gereken tedbirin niteliği itibari ile davalının %20 oranında sorumlu olduğu, dolayıyla işverene karşı sorumluluğu olan OSGB’ye; işverenliğe bu maddeler için tebliğ edilen 1951 TL idari para cezasının %20 si olan 390,20 TL’lik kısmının rücu edilebileceği, Davalının 12 çalışanının mesleki eğitim almaması hususunda, işverenin sorumlu olduğu, ancak mesleki eğitim hususunda daha Öncesinden OSGB tarafından tespit ve öneride bulunulmadığı bu eğitimlerin alınması süreci belli modüllere dahil olunması ve süre gerekliliği olduğu dolayısıyla müfettiş tarafından verilen sürede yetişmeyebileceği değerlendirilerek söz konusu madde açısından OSGB’nin sorumluluğundan bahsedilebileceği, alınması gereken tedbirin niteliği itibari ile davalının %20 oranında sorumlu olacağı, 6324 TL idari para cezasının %20 oranındaki 1.264,8 TL’lik kısmının rücu edilebileceği, diğer hususlarda davalıya sorumluluk yüklenemeyeceği bilirkişi tespitleri ile de ortaya konulmuştur. Mahkemece de davalının sorumluluğunun bu kapsamda olduğu değerlendirilmiştir. Davacı tarafça karşılanan idari para cezasının %25 indirimle ödenen 3.473,63-TL’sinin davalı temerrütünün oluştuğu 31.10.2016 tarihinde itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan rücuen tahsili gerektiği kanaatine varılmıştır. Ancak davalının sözleşme ile üstlendiği edimini yerine getirmediğine ilişkin bir tespit ve delil ortaya konulmadığından ispatlanamayan bu kısma ilişkin davacının davasının reddine kararı verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece alınan raporlar arasında çelişki olduğu halde çelişki giderilmeden karar verildiğini, 2.raporun neden hükme esas alındığının açıklanmadığını, yeni bir heyetten rapor alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafça, idari para cezasının rücu istemi ve hizmet ilişkisinden ödenen ücretin iadesi talebiyle eldeki dava açılmış ise de müvekkilinin sözleşme gereğince edimlerini yerine getirmekle birlikte davacıya kesilen idari para cezasında herhangi bir kusuru bulunmadığını, hükme esas alınan raporda müvekkilinin hizmeti aşan yükümlülüklerden sorumlu tutulduğunu ve rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, ıslahla artırılan kısım yönünden ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken tamamına dava tarihinden faiz işletilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek kısmen kabul kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında davalının üzerine düşen yükümlülükleri zamanında ve tam olarak yerine getirmediği, bu nedenle davacıya İstanbul Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünce idari para cezası uygulandığı iddiası ile ödenen idari para cezasının ve sözleşme kapsamında davalıya ödenen bedelin kısmi dava olarak tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik idari para cezası yönünden 1.000,00 TL, sözleşme kapsamında davalıya ödenen bedel yönünden 1.000,00 TL olmak üzere 2.000,00 TL üzerinden dava açmıştır. 08/07/2020 tarihli ıslah dilekçesinde ise fazlaya dair talep hakları saklı kalmak üzere toplam 4.278,98 TL’nin davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 31/10/2016 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulü ile 3.473,63 TL’nin tahsiline karar verilmiştir. Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı dava, kısmi dava olarak adlandırılmaktadır. Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmü yer almaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2. maddesinde “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.”, aynı yasanın “Parasal sınırların artırılması” üst başlığı ile Ek Madde 1’de, “(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. (2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükümleri yer almaktadır. İstinaf incelemesine konu kararın verildiği tarih 27/04/2021, dava değeri 4.278,98 TL’dir. Mahkemece 3.473,63 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak karar tarihinde istinaf kanun yoluna başvuru için parasal sınır 5.880,00 TL olarak belirlenmiştir. Yani bu miktarın altında olan kararlar kesin olup, istinafa konu kararın verildiği tarih itibariyle gerek kabul edilen gerekse reddedilen kısım yönünden kesin olduğu tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 346.maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasanın 352/1.b maddesi gereğince istinaf mahkemesince karar verilir. Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nun 352/1.b maddesi uyarınca davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf isteminin ayrı ayrı usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1058 E. 2021/613 K. sayılı ve 27/04/2021 tarihli kararına karşı davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve 352/1.b maddeleri uyarınca AYRI AYRI USULDEN REDDİNE, 2-Davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı yatırılan 162,10 TL başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı ve davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, 4-İstinaf yargılaması için taraflarca yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352/1.b bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/01/2022