Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1656 E. 2022/48 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1656
KARAR NO: 2022/48
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/149 Esas
KARAR NO: 2021/86
KARAR TARİHİ: 09/02/2021
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin çalışanlarından …’i ve ailesini ödüllendirmek için davalı şirketin …com adresi üzerinden tatil rezarvasyonu yaptırdığını, müvekkiline 5.686,49 TL fatura kesildiğini, ödemelerin kredi kartı ile 3 kerede yapıldığını, tatil için gidilen otelde gerek temizlik, gerek kullanım gerek ise hizmetten kaynaklanan kusurlar bulunduğunu, bunun davalı şirket rehberi aranmak sureti ile davalıya da bildirildiğini, ancak şikayetlerinin giderilmediğini, dolayısı ile beklenen hizmetin alınmadığını, davalı aracılığı ile satın alınan tatil hizmetinin şirket adına satın alındığından işlemin ticari bir işlem olduğunu beyan ile Aydın kuşadası … otelde tatil için ödenen 5.689,49 TL nın fatura tarihinden itibaren iadesine, 2.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, yol masraflarının da hesaplanmasını ve davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; konaklama sözleşmesinin taraflarının müvekkili şirket ile dava dışı hülya sert olduğunu, davacı şirketin yalnızca bu konaklama hizmetinin bedelini ödediğini, dava dışı hülya sert’in konaklama hizmetini tükettikten sonra istanbul il tüketici hakem heyeti’ne başvurduğunu, talebi reddedildiğini, anılan karara hak düşürücü sürede itiraz edilmediğini, huzurdaki davanın kanunu arkadan dolanmak sureti ile açıldığını, müvekkili şirket tarafından davacıya kesilen faturaya da 8 gün içinde itiraz edilmediğini, öncelikle bu nedenlerle huzurdaki davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, hakem heyeti kararı itiraz edilmeyerek kesinleşmekle, kesin hüküm nedeni ile de davanın reddi gerektiğini, davacının hizmetteki aksaklıklar ile ilgili davasını destekler delil sunmadığını, dava dilekçesinde delil olarak dayanılan fotoğrafların konaklama hizmeti tüketildikten sonra kaydedilip kaydedilmediğinin ispatlanmasının gerektiğini, dava konusu konaklama hizmetinde müvekkili şirkete kusur atfedilemeyeceğini, dava dışı hülya sert’in şikayetçi olduğu hususları, hizmeti aldığı sırada değil hizmeti tükettikten sonra şikayet ettiğini, davacının yol masrafı talebinin hukuka aykırı olduğunu, manevi tazminat talebinin de davacının kendisi zarara uğramadığından kabul edilemeyeceğini beyan ile davanın reddi gerektiğini savunmuş, ayrıca davanın tatile konu otelin işletmecisi … San. ve Dış Tic. Ltd. Şti.ne ihbarını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Davalının internet ortamında, tatil satın almak isteyenlerle tatil merkezleri arasında aracılık faaliyeti gösteren bir şirket olduğu, uyuşmazlığa konu tatil için dava dışı … ile … arasındaki 10/06/2019 tarihli paket Tur-Konaklama-Ulaşım Hizmet ve Satış Sözleşmesine aracılık ettiği, sözleşmenin incelenmesinde dava dışı …, …, … ve …’in 26/07/2019-31/07/2019 tarihleri arasında anılan otelde konaklamasının konu edildiği görülmüş, gerek sözleşmenin tarafının gerek ise hizmetten faydalananın ve dolayısı ile aldığı hizmetten memnun kalmayarak zarara uğradığını iddia edenin dava dışı-davacı şirket çalışanı … olduğu, oteldeki hizmet aksaklıklarına istinaden de 27/07/2019 tarihli şikayetin de … tarafından yapıldığı görülmüş olmakla, davacının sözleşmenin tarafı, hizmet sağlayanı yada sözleşme konusu hizmetin kusurlu olmasından ötürü zarar gören olmadığı, uyuşmazlık konusu tatil bedelinin davacı şirkete fatura edilmesi, fatura bedelinin davacı şirket tarafından ödenmesinin onu sözleşmenin tarafı yapmayacağı gibi huzurdaki davayı açmaya hukuki temel sağlamayacağı kanaatine varılmakla, davacının maddi ve manevi tazminat davasının aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine” karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili tarafından dava dilekçesindeki nedenler tekrarlanarak istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, davacı şirketin kendi çalışanı için davalı aracılığı ile satın aldığı tatilin ayıplı olması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararının tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, davalı şirketin, uyuşmazlığa konu tatil için dava dışı … ile … arasındaki 10/06/2019 tarihli paket Tur-Konaklama-Ulaşım Hizmet ve Satış Sözleşmesine aracılık ettiği, gerek sözleşmenin tarafının gerek ise hizmetten faydalananın ve dolayısı ile aldığı hizmetten memnun kalmayarak zarara uğradığını iddia edenin dava dışı-davacı şirket çalışanı … olduğu ancak dava dışı çalışanın borcunun davacı şirketten tarafından üstlenildiği, diğer bir ifade ile dava dışı çalışana sunulan tatil hizmetinin davacı şirket tarafından ödendiği anlaşılmıştır. Genel olarak, borcun borçlu tarafından şahsen ifasının zorunlu olmadığı hallerde, üçüncü kişi tarafından, borca uygun olarak yapılan ifa borçluyu borçtan kurtarır. Ancak borcun üçüncü kişi tarafından ifa edilmesi, borç ilişkisinin taraflarında değişiklik yaratmaz. Bu durumda, borç ilişkisinde borçlunun yerini üçüncü kişi almaz. Bu durum, borcun üçüncü kişi tarafından ifası ile borcun nakli arasındaki önemli farklardan birini oluşturur. Borcun üçüncü kişi tarafından ifasının borçluyu borçtan kurtarması, ancak alacaklı ile borçlu arasında yapılan geçerli bir borcun nakli sözleşmesi ( TBK 195. vd. ) maddeleri varsa mümkündür. (Kılıçoğlu, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler 23. Bası, Ankara 2019, s. 707) TBK’nun 195. maddesinde; “Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur. Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez. Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir.” Aynı kanunun 196. maddesinde “Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur. İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir. Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.” Aynı kanunun 199/1 maddesinde ” Üstlenilen borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı, yeni borçluya geçer. Dış üstlenme sözleşmesinin aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz. Yeni borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez “düzenlemeleri bulunmaktadır. Somut olayda, dava dışı çalışanın sözleşmeden kaynaklanan ifa borcunun davacı tarafından üstlenildiği ve borcun üstlenilmesini davalı tarafça kabul edildiği dosya kapsamı ile sabittir. O halde, davacının, satın alınan tatil hizmetinin ayıplı çıkması nedeni ile hizmetin temin edilmesine aracılık eden davalı şirketten, ödenen hizmet bedelinin, tatil mahalline gitmek için katlanılan yol masrafının ve ayrıca hizmetteki kusur nedeni ile uğranılan manevi zararın tazmine ilişkin talebin, tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra TBK 199. maddesi hükmü değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki yanılgı ile aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekili tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2020/149 Esas, 2021/86 Karar ve 09/02/2021 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2022