Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1583 E. 2021/1203 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1583
KARAR NO: 2021/1203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/5
KARAR NO: 2018/153
DAVA TARİHİ: 05/01/2016
KARAR TARİHİ: 22/02/2018
DAVA: Tazminat (Kooperatif Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Açılan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; davalıların kooperatifin eski yöneticileri olduğunu, 01/11/2007-21/06/2008 tarihleri arasında …, … ve …, 21/06/2008-10/08/2010 tarihleri arasında …, … ve …, 10/08/2010-05/03/2011 tarihleri arasında …, … ve …, 06/03/2011-03/05/2011 tarihleri arasında …, … ve …, 04/05/2011-25/07/2012 tarihleri arasında …, … ve …, 25/07/2012-Aralık 2013 döneminde …, … ve …’nun görev yaptığı, davanın …’ın 09/02/2011 tarihinde vefatı nedeniyle mirasçılarına, …’in hükümlü olması nedeniyle vasisine yöneltildiği, kooperatif yöneticilerinin 01/11/2007 ile Aralık 2013 dönemi arasında maaş, hak ediş ve diğer ödemelere ilişkin vergileri öncelikle kamu alacağı olarak ayırıp ödemeleri gerekirken vergi borçlarını zamanında ödemediklerini, bu sebeple 409.776,65 TL’lik kooperatif zararı oluştuğunu, 01/11/2007-21/06/2008 dönemi zararının 12.233,94 TL, 21/06/2008-10/08/2010 dönemi zararının 343.913,53 TL, 10/08/2010-05/03/2011 dönemi zararının 10.448,06 TL, 06/03/2011-03/05/2011 dönemi zararının 2.489,74 TL, 04/05/2011-25/07/2012 dönemi zararının 14.882,13 TL, 25/07/2012-Aralık 2013 dönemi zararının 25.809,26 TL olduğunu ve her bir dönem için belirtilen miktarlardan o dönem görev yapan yönetim kurulu üyelerinin müteselsil sorumlu olduğunu, davanın açılması için 28/06/2015 tarihli genel kurulda 10.gündem maddesi ile denetim kuruluna yetki verildiğini belirterek, 01/11/2007-21/06/2008 dönemi zararı 12.233,94 TL’nin … mirasıları, … ve …’ndan, 21/06/2008-10/08/2010 dönemi zararı 343.913,53 TL’nin … mirasçıları, … ve …’den, 10/08/2010-05/03/2011 dönemi zararı 10.448,06 TL’nin …, … ve …’den, 06/03/2011-03/05/2011 dönemi zararı 2.489,74 TL’nin …, … ve …’den, 04/05/2011-25/07/2012 dönemi zararı 14.882,13 TL’nin …, … ve …’dan, 25/07/2012-Aralık 2013 dönemi zararı 25.809,26 TL’nin …, … ve …’dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalılar …, …, … vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde davacı olarak kooperatif ile denetim kurulu üyeleri … ve … gösterilmiş ise de dava dilekçesinin sadece denetim kurulu üyeleri tarafından imzalandığını, kooperatiflerde temsil organının yönetim kurulu olması nedeniyle bu kişilerin kooperatif adına dava açma yetkileri olmadığından davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, 01/11/2007 tarihinden Aralık 2013 tarihine kadar kooperatif yönetim kurulunda görev alan 17 kişiye/mirasçılarına toplu olarak dava açılmış ise de görev süreleri, sorumlulukları farklı olduğundan davaların ayrılması gerektiğini, müvekkillerinin yönetim kurulu üyesi seçildikleri dönemde kooperatifin gerçek kişilere, tüzel kişilere, idari kurumlara yüklü miktarda borcunun olduğunu, kooperatif ortaklarının ödemelerini aksattığını, inşaat yaptırdıkları müteahhitin alacaklarını takibe koyduğunu, kooperatifin icra takiplerine maruz kaldığını, müteahhitin kooperatif üyelerine ait daireleri icraya satışa çıkarttığını, bu sebeple üyelerden toplanan paraların bu borcu kapatmak için kullanıldığını, kooperatifin içinde bulunduğu bu mali tablo karşısında kimi zaman müvekkillerinin kooperatife borç vererek acil ödemelerin yapılmasını sağladıklarını, kıt kaynaklarla kooperatifi yönettiklerini, müvekkillerinin görev yaptıkları dönemler sonunda ibra edildiğini, zararın doğması için dava konusu olan vergi borçlarının tahsil edilmesi gerektiği, vergi dairesinin tahsil etmediği borç nedeniyle zarar oluşmayacağını, kusurun ispatlanması gerektiğini, vergi borcunun müvekkillerinin görev yaptığı döneme ait olmadığını, kooperatifin kasasında hiç bir zaman vergi borçlarını ödeyecek bir paranın bulunmadığını, mevcut yönetim kurulu üyeleri …, … ve … ile davayı açan denetim kurulu üyelerinin aidat ödemeyerek kooperatif zararına kendilerinin sebebiyet verdiklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalılar …, …, …, …, …, …, …, … vekili cevap dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkillerinin murisi olan …’ın görev yaptığı döneme ilişkin ibra edildiğini, görev yaptığı dönemde gerekli özeni gösterdiğini, kasıt ve ihmalinin bulunmadığını, bu nedenle şahsi sorumluluğuna gidilemeyeceğini, dava dilekçesinde ifade edildiği gibi vergi borçları yapılandırılmış olup herhangi bir ödeme yapılmadığından oluşan bir zarar olmadığı için tazminat davası açılmasının mümkün olmadığını, zararın artmasına neden olan sonraki yönetim kurulu üyelerinin, denetim kurulu üyelerinin ve aidatlarını ödemeyen ortakların da davaya dahil edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, ortakların ödemelerini zamanında yapmaması nedeniyle vergi borcu oluştuğunu, kooperatifin kasasında para olmasına rağmen müvekkilinin ihmal veya kastı nedeniyle vergi borcunun ödenmemesi gibi bir durumun olmadığını, 1163 sayılı yasanın 98.maddesi yollaması ile TTK’nun 336.maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yapmış oldukları sözleşme ve işlemlerden ötürü şahsen sorumlu olmadıklarını, müvekkilinin görev aldığı dönemde borçların yapılandırılması ile vergi borcunun azalmasının sağlandığını, ödenmeyen aidat borcundan dolayı oluşan vergi borcundan yöneticilerin sorumlu olması için öncelikle üyelerden borçların tahsil edilmesi kalan miktar yönünden kasıt ve ihmalin olması halinde eski yönetim kurulu üyelerine karşı dava açılması gerektiğini, vergi borçlarının bir kısmının ise zamanaşımına uğradığını ve ödeme emirlerinin iptal edildiğini, açılan dava yönünden davalıların görev yaptıkları dönemlerin ayrı ayrı tespit edilerek kooperatifi sorumluluk altına sokabilecek ve kooparatif zararına yol açacak karar ve belgelerde imzalarının ve muhalefetlerinin bulunup bulunmadığı, kalem kalem açıklanacak zararın ortaya çıktığı dönemler itibariyle sorumlu olup olmayacakları tartışılarak, bilirkişi raporu alınması gerektiğini (Yargıtay 23. HD 2014/10563-2015/6700), mevcut yönetim kurulu üyeleri …, … ve … ile davayı açan denetim kurulu üyelerinin aidat ödemeyerek kooperatif zararına kendilerinin sebebiyet verdiklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde ifade edilenin aksine müvekkilinin 27/09/2010-30/04/2011 tarihleri arasında görev yaptığını ve ibra edildiğini, müvekkili tarafından verilen bir zarar olmadığı gibi herhangi bir kusurunun da olmadığını, dava dilekçesinde yapılandırmaya gidildiği taksitler ödenmez ise doğacak hakların saklı tutulduğu ifade edilmiş ise de böyle bir durum oluştuğunda sorumluluk hali hazırdaki yöneticilere ait olacağından ileriye dönük zararların müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, görev yaptığı döneme ilişkin ibra edildiğini, yüklenici firmaya ödemelerin yapılmaması halinde inşaatın duracak olması nedeniyle inşaatın aksamaması için ödemelerin öncelikle yüklenici firmaya yapıldığını, bu nedenle kooperatifin vergi borçlarını ödeyecek parasının olmadığını, oluşan zararın yönetim kurulundan değil üyelerin ödeneklerini zamanında ödememesinden kaynaklandığını, üyelik yaptığı dönemde ise kooperatifin bir zararının oluşmadığını, vergi dairesinde yapılandırmaya başvurularak faizlerin sildirildiğini, yönetim kurulunun görevinden sonra meydana gelen zararlar nedeniyle sorumlu olmasının düşünülemeyeceğini, Aralık 2013 döneminden dava tarihine kadar geçen süreçte zararın artmasına sebebiyet veren üyelerin de davaya dahil edilmesi gerektiğinden bu tarihten sonra dava tarihine kadarki yönetim kurulu üyeleri olan …, … ve …’ya davanın ihbarını talep ettiğini, ayrıca kendisinin görev yaptığı dönemde denetim kurulu üyeleri olan …, … ve …’a da davanın ihbar edilmesini talep ettiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde ifade edilenin aksine müvekkilinin 01/11/2007-14/06/2008 tarihleri arasında görev yaptığını ve ibra edildiğini, tarafına sorumluluk yöneltilen hakedişlerde imzasının bulunmadığını, görev yaptığı dönemde kooperatif inşaatının toplanan aidatlar ile zar zor ilerlediğini, borç var ise borçların genel kurulun bilgisi dahilinde olduğunu, 2010 yılı yönetim kurulunun her bir üyenin borcunu hesaplayarak dairelerine haciz koyduğunu, borcunu ödeyen üyelere ait dairelerdeki hacizlerin kaldırılarak kat irtifaklı tapularının verildiğini, toplanan paraların akıbetinin araştırılması gerektiğini, bu durumda üyelerden borçları tahsil ederek tapularını veren yönetim kurulu ve bu işlemleri denetlenen denetim kurulunun sorumlu olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; kooperatifte yöneticilik yapmadığını, toplantıya katılmadığını, aday olmadığını, katılmadığı bir genel kurul toplantısında yedek üye olarak seçildiğini ancak temsil yetkisinin olmadığını, sorumluluğunun bulunmadığını, kooperatifin yanlış kararlarla yönetildiğini, yönetimin aldığı karar nedeniyle 2012 yılında 41.432,00 TL ek ödeme yaptığını ancak daha sonra bu kararın iptal edilmesine rağmen yapmış olduğu ödemenin iade edilmediğini, bu nedenle mağdur olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; ” hükme esas alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere; Davacı kooperatifin zararının oluştuğu belirtilen 01/11/2007 – Aralık 2013 döneminde yapılan genel kurul toplantılarının hiç birinde kamu borçlarının ödenmesi ile ilgili ortaklardan para toplanmasına dair herhangi bir kararın alınmadığı; sadece 13/11/2011 tarihli genel kurulda borçların ödenmesi ile ilgili yönetim kuruluna yetki verilmesine karşılık, söz konusu borçların ödenmesine yönelik olarak ortaklardan tahsil edilecek para ve miktarlarına ilişkin bir karar alınmadığı; genel kurul toplantılarının bir kısmında genel giderlere yönelik de aidat kararının alınmamış olduğu; kooperatifin mahkememize verdiği 03/02/2017 tarihli cevap yazısı ve 15/04/2017 tarihli yazı cevabında vergi bedeli veya benzeri ifadeler adı altında kooperatifin hesaplarına ortaklardan herhangi bir ödemenin gerçekleşmediği; yani ortakların kendiliğinden de herhangi bir genel kurul kararı olmaksızın vergi borçları yönünden bir havalelerinin olmadığını, ödedikleri paranın olmadığı anlaşılmıştır. Yönetim kurulu üyeleri genel kurulda alınan kararlar çerçevesinde ortaklardan tahsilat yapabilirler, bu tahsilatları da genel kurulda alınan kararlar çerçevesinde ilgili yerlere yatırabilirler. Bu durumda, mevcut olmayan tahsilatlara rağmen kooperatif yönetim kurulu üyeleri olan davalılardan fiilen ödeme beklemek mümkün değildir.Yapmadığından dolayı da sorumlu olmaları beklenemez. Vergi borçlarının ödenmesi için karar alma yetkisi tamamen kooperatif genel kurulunda olduğundan ve bu tür kararlar alınmamış bulunduğundan; öte yandan kooperatif ortakları tarafından kendiliğinden bu amaçla yatırılan paralar da bulunmadığından davalıların herhangi bir sorumluluğunun doğmadığı kabul edilmiş; davalı yöneticilerin kendi dönemlerinde kooperatifin inşaat yaptırdığı müteahhit firmaya yapmış bulunduğu ödemeleri yapmayıp, bunları vergi borcuna yatırmalarınında beklenemeyeceği; genel kuruldan böyle bir yetki olmadan yapılacak aktarmanın sorumluluk gerektirdiği; kaldı ki, bu taktirde de müteahhite olan borçtan dolayı faiz ödenmek zorunda kalınacağı nazara alınarak; iş bu dava yönünden davalıların sorumluluğu doğmadığı” gerekçesiyle; “Davanın reddine, İş bu dava maktu harca tabii bulunduğundan peşin alınan harçtan maktu ret harcının mahsubu ile 6.962,07 TL bakiye harcın talebi halinde davacıya iadesine, Tamamı davacı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına; ancak karar kesinleştiğinde bakiye kalacak gider avansının talebi halinde davacıya iadesine, Kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar lehine 2.180,00 TL tek bir vekalet ücreti taktirine, davacıdan alınıp, bu davalılara ödenmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece 1163 sayılı kooperatifler yasasına ve de kooperatif anasözleşmesine tamamen yabancı bilirkişi raporunun esas alındığını ve raporda kullanılan cümlelerin aynen karar gerekçesi olarak belirtildiğini, 1163 sayılı kooperatifler yasası uyarınca kurulan ve tüzel kişilikleri bulunan konut yapı kooperatiflerinin vergilerden tamamen muaf olduğunu, bu nedenle herhangi bir genel kurulda, bütçe tartışılırken vergi kalemi gibi bir husus bulunmadığını, kooperatiflerin her yıl yada iki yılda bir genel kurul toplantısı yaparak bütçelerini oluşturmak ve bu bütçeler uyarınca ortaklarından aidat toplayıp, giderlerini yapmak zorunda olduklarını ve genel kurulda seçilen yönetim kurullarının ise ortaklardan toplanan aidatları genel kurul kararları doğrultusunda sarf ederek kooperatif amacının gerçekleşmesini sağladıklarını, kooperatife hizmet veren kişilere hizmet karşılığı ödeme yapıldığında veya kooperatif yöneticilerine yada çalışan kişilere maaş ödemesi yapıldığında yasa gereği stopaj vergilerinin yönetim tarafından kesilip, vergi dairesine yatırılması gerektiğini, ödemeler yapıldığı halde stopaj vergilerinin kesilip vergi dairesine yatırılmaması yasanın buyurucu kuralına aykırılık oluşturduğundan, kusurlu sayılan bu davranış nedeniyle yöneticilerin kişisel sorumluluklarının söz konusu olduğunu, dava konusunu da bu stopaj vergilerinin oluşturduğunu, yönetim kurullarının stopaj vergilerini hiçbir şekilde kesmeyip yatırmayarak birikmesine, faiz ve ceza ile birlikte büyük rakamlara ulaşmasına yol açarak kooperatif tüzel kişiliğini zarara uğrattıklarını, bu hususların bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklanmasına rağmen mahkemece dikkate alınmadığını ve incelenmediğini, dava konusu stopaj vergilerinin toplamının 850.000,00 TL’ye ulaştığını ve 2014 yılı başlarında göreve gelen yönetime yapılan tebligatta ödenmesi gereken ve kesinleşen vergi borcu faizi ve cezası ile birlikte 1.850.000,00 TL’ye ulaştığı bildirilerek ödeme talep edildiğini ve taşınmazları üzerine bu miktar yönünden hacizler konulduğunu, yeni yönetimin bu borcun ödenmesi için çaba sarfettiğini önce 6552 sayılı yasa uyarınca yapılandırma isteminde bulunduğunu, bu yapılandırma kabul edildiğinden ödemelere devam ettiğini ancak ödemeler devam ederken 6736 sayılı ikinci bir yapılandırma yasası çıktığını, bu yasa uyarınca da yapılandırma istendiğini, her iki yapılandırmanın kabulü sonucu yaklaşık 800.000,00 TL vergilerin faiz ve cezası silinerek, geriye faiz ve ceza olarak sadece yaklaşık 205.000,00 TL miktarında bir zarar kalemi kaldığını, dava açılırken bu zarar 409.000,00 TL miktarında olduğundan bu miktar üzerinden dava açıldığını ancak dava devam ederken 6736 sayılı yapılandırma yasası yürürlüğe girince zarar miktarının yaklaşık 205.000,00 TL’ye düştüğünü, rapora itiraz dilekçesi ile bu hususların incelenmesi ve tüzel kişiliğin gerçek zararının bu esaslar çerçevesinde tespiti talebinin mahkemece araştırılmadığını ve incelenmediğini beyanla, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, … vekili Av. … yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalılardan … tarafından vekil tayin edilmesine rağmen, gerekçeli kararda sehven … vekili olarak gösterilmediğini, davada 01/11/2007 – Aralık 2013 tarihleri arasında meydana gelen 409.776,65 TL kooperatif zararından davalıların müteselsil olarak sorumlu oldukları, her bir davalının sorumlu oldukları dönemlere ilişkin zararın tahsilinin talep edildiği, müvekkillerinden (9 davalı) ise toplam 369.085,26 TL alacaklı olunduğunun iddia edildiğini ve mahkemece davanın reddine karar verildiğini ancak dava nispi harca tabi olmasına rağmen hüküm kısmında davanın maktu harca tabi olduğuna karar verilerek aynı zamanda maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, kararın vekalet ücreti yönünden hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, kooperatif yönetiminde görev alan davalıların kooperatife verdikleri zararların tazminine ilişkindir. Kooperatifler kanunundan kaynaklanan sorumluluk davası; ortaklar ve kooperatif alacaklıları, kooperatife temsile veya yönetime yetkili olan kimseler tarafından açılabilir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2015 tarihli, 2014/5662 E. 2015/909 K. sayılı kararında; “…Dava, kooperatif eski yöneticilerinin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nu 62. madde hükmü ve 98. madde yollamasıyla 6102 sayılı TTK’nın 553. (6762 sayılı TTK’nın 336/5.) madde hükmü uyarınca sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollamasıyla dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 555/1. maddesi gereği işbu davanın davacı kooperatif adına temsilcileri ya da vekili tarafından açılması gerekir. Somut olayda dava, yine davacı kooperatif adına kooperatif denetçileri tarafından açılmış olup, 555/1. madde hükmündeki pay sahibi sıfatıyla açılmış değildir. 6762 sayılı TTK’nın 341. madde hükmü, 6102 sayılı TTK’nda yer almadığından, mahkemece, davaya davacı kooperatif temsilcilerinin huzuruyla ya da onların vekilleri marifetiyle devam edilmesi gerekir. Davacı kooperatif anasözleşmesinin 91/m bendinde, yöneticiler hakkında genel kurul kararına dayalı olarak hukuk davası açmak denetçilerin görevleri arasında sayılmış ise de, temyiz dilekçesinde bu maddenin dayanağı olarak gösterilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 69. maddesi, anılan 341. madde hükmünü içermemektedir. Anılan 69. madde hükmüne rağmen, 98. madde yollamasıyla 341. madde hükmünün, 6762 sayılı TTK döneminde açılan davalar için bu tür davaların usûl yönünden dayanağı olduğu Dairemizin yerleşik uygulamasında kabul edilmektedir. Bu durumda mahkemece, davanın gelindiği aşamada kooperatifi temsil ile yetkili olan yöneticiler belirlenip, bunlar tarafından davayı açan vekile ya da başka bir vekile yönetici sıfatıyla verdikleri vekaletnamenin ibrazına veya asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması için davacı tarafa 6100 sayılı HMK’nın 52, 53, 54, ve 77/1. maddeleri gözetilerek uygun bir kesin süre verilmesi, verilen süre içerisinde vekaletnameler sunulmaz ya da dava yöneticiler tarafından asıl olarak davayı takip edecekleri bildirilmez ve asıl olarak dava takip edilmez ise, davanın HMK’nın 54/son ve 77/1. maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekir…” şeklindedir. Eldeki dosya yönünden de davanın kooperatif adına denetim kurulu üyeleri tarafından açıldığı, vekaletnamenin kooperatif denetim kurulu üyeleri tarafından kooperatif adına verildiği, davanın denetçiler tarafından pay sahibi sıfatıyla açılmadığı anlaşılmakla, mahkemece emsal kararda belirtildiği şekilde eksikliğin giderilmesi, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’nun 553.maddesine göre; Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Davacı vekili, davalıların vergi borçlarını zamanında ödemeyerek, tefe-tüfe farkı ve gecikme zammı nedeniyle kooperatifi zarara uğrattıklarını belirterek oluşan zararın davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar ise ortakların düzenli olarak aidat ödemediğini, toplanan aidatların ise kooperatif inşaatında kullanıldığını, vergi ve benzeri ödemelerin yapılacağı tarihte kooperatif kasasında para bulunmadığı için ödemelerin yapılamadığını savunmuştur. Bu tür davalarda genel ilke; kooperatifin kasasında para bulunmasına rağmen vergi dairesine vergi borcunun ödenmemiş olması halinde faiz ve diğer zararlardan yöneticilerin sorumlu olmasıdır. Davada ileri sürülen nedenle davalıların sorumluluğuna karar verilebilmesi için öncelikle ödeme yapılması gereken tarihlerde kasada yeterli paranın bulunması, buna rağmen vergi ve cezasının zamanında ödenmemiş olması gerekir. Ödeme yapılması gereken tarihlerde kasada ödeme için gerekli para bulunsa dahi bu paralar vergiye değil de kooperatif için daha faydalı yerlere sarf edilmiş ve kooperatif de bu nedenle daha fazla menfaat sağlanmışsa bu halde kooperatifin zarara uğradığından söz edilemez. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/09/2007 tarih 2006/8369 E. 2007/11278 K sayılı ilamında; “Dava, davacı kooperatifin önceki dönem yöneticilerinin sorumluluğuna yönelik tazminat istemine ilişkindir. Hükme esas bilirkişi raporunda, 2000 ve 2001 yıllarında tahakkuk eden ve kesinleşen 33.371.160.000 TL. vergi cezasından davalıların sorumlu oldukları görüşü bildirilmiştir. Bu meblağın yarısının, haksız tahsilat ve mükerrer ödemeler sonucu oluştuğu için Mal Müdürlüğü’nce iade sayıldığı, kooperatifçe yapılacak ödemelerin indirimli yapılacağı, indirim miktarının belirlenmesi ve sorumluluğunun buna göre saptanması, gerekli belgelerin getirtilmesi gerektiği hususları rapora itiraz ile bildirilmiş ise de, ek raporda bu itiraz üzerinde durulmamıştır. Kooperatifçe ödenen vergi cezalarının tazminine karar verilmesi doğru olmuş ise de, kesinleşsede henüz ödenmemiş, ödeme miktarı somut olarak netleşmemiş vergi cezalarının da sorumluluk kapsamında görülmesi doğru olmamıştır. Dairemiz’in 24/03/1994 tarih ve 6883/2204 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kooperatifin henüz zararı doğmamış ise açılan sorumluluk davası erken dava durumundadır…” denilmiştir. Dava dilekçesinde, davalıların vergi borçlarını zamanında ödemeyerek, tefe-tüfe farkı ve gecikme zammı nedeniyle kooperatifi zarara uğrattıkları iddiasına dayanmakta olup, mahkemece kooperatifin vergi borcuna ilişkin kayıtlar getirtilmemiş, vergi borcunun doğum nedeni tespit edilmemiştir. Yukarıda açıklanan dava açılması yönündeki eksiklik ikmal edildiği takdirde, öncelikle vergi kayıtlarının getirtilmesi, borcun sebebinin, doğduğu tarihin, dava tarihi itibariyle asıl vergi borcunun ve gecikmeden kaynaklanan faiz borcunun ayrı ayrı belirlenmesi, kooperatifin ödeme yapıp yapmadığı tespit edilerek, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yukarıda belirtilen ilamı uyarınca değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu eksiklikler ikmal edilerek esasa ilişkin değerlendirme yapıldığı takdirde ise; alınan bilirkişi raporunun hükme elverişli olmadığı açıktır. Bilirkişiler tarafından vergi kayıtları, kooperatif defter ve kayıtları incelenmemiş, sadece dosya kapsamında yer alan taraf beyanları, genel kurul kararları kapsamında değerlendirme yapılmıştır. Mahkemece, inşaat mühendisi muhasebe ve kooperatif uzmanı bilirkişilerden bir heyet oluşturularak, kooperatif defter, belge ve hesaplarıyla kooperatifçe yapılan inşaat üzerinde inceleme yaptırılması, yıllara göre yapılan inşaatın serbest piyasa rayiçlerine göre değeri ile toplanan aidatlar karşılaştırılarak toplanan aidatlarla inşaatın yapılmasının mümkün olup olmadığı, vergi ve benzeri yükümlülüklerinin ödenmesi gereken tarihlerde kooperatif kasasında ödemeye yeterli paranın mevcut olup olmadığı, bu tarihlerde ödemeye yeterli para bulunması halinde ise vergi ve benzeri mali yükümlülüklerde kullanılmayan miktarın kooperatifin amacına göre daha uygun işlerde kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, davacı itirazlarını da karşılayan, açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporundan sonra bir karar verilmesi gerekmektedir. Bir kısım davalılar vekilinin istinaf talebi değerlendirildiğinde ise; dava sorumluluk iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup nispi harca tabidir. Mahkemece davanın esastan reddine karar verildiğine göre, davalıların sorumlulukları dahilinde açılan dava yönünden vekalet ücretinin de dava dilekçesinde belirtilen miktarlara göre hesap edilmesi gerekmektedir. Ancak mahkemece maktu olarak tek vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalıdır. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar kapsamında inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiğinden, davacı vekilinin ve bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin ve bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/5 E. 2018/153 K. Sayılı ve 22/02/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı ve bir kısım davalılar tarafından yatırılan 98,10 istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı ve bir kısım davalılar tarafından yatırılan 35,90 istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacı ve bir kısım davalıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/11/2021