Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/138 E. 2021/454 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/138
KARAR NO: 2021/454
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/587 Esas
KARAR NO: 2020/335
KARAR TARİHİ: 17/06/2020
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 28/04/2021
HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından dava dışı … A.Ş.’nin kiracı olarak “ … Mah. … Üzeri … Sok. No:… Kadıköy-İstanbul “ adresinde işlettiği … Hastanesi içerisinde bulunan makine, demirbaş ve kıymetler, 22.04.2017 – 22.04.2018 başlangıç ve bitiş tarihli 5237/24473163 no.lu Yangın Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalandığını, dava dışı sigortalının, … Hastanesi’nde kullanılmak üzere yine dava dışı … A.Ş.’den kiralamış olduğu hastanenin Onkoloji bölümü 2. Katında bulunan … marka … model ilaç hazırlama robotu, 13.02.2018 tarihinde, 1 no.lu davalının yapı maliki 2 no.lu davalının ise kiralayan ve yapı müteahhidi sıfatıyla sorumlu olduğu binanın onkoloji bölümünün bir üst katında tavan arasından geçen ve bina sabit tesisatı olan atık su tesisat borusunun patlaması neticesinde buradan sızan kirli suyun sirayeti sonucunda hasar gördüğünü, müvekkilinin davaya konu olay nedeniyle 30.10.2018 tarihinde sigortalısına 1.422.787,68.-TL sigorta tazminatı ödediğini müvekkilinin … Sigorta A.Ş., TTK. mad. 1472 gereğince sigortalının haklarına halef olduğundan 1.422.787,68.-TL alacak için zarar sorumlularına rücu hakkına kavuştuğunu, davaya konu hasar nedeniyle meydana gelen zararın dava öncesinde tazmin etmesi için davalı taraflara gönderilen rücu ihtarından ve ticari davalarda dava şartı olan arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine müvekkil şirket alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini için iş bu davanın açıldığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydı ile 1.422.767,88.-TL sigorta rücu tazminatının, sigortalıya ödeme tarihi olan 30.10.2018 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP 1-Davalı … Genel Müdürlüğüne izafeten … 2. Bölge Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; mülkiyetinin müvekkili vakfa ait yerin 05/10/2006 tarihinde yüklenici firma olan davalı … firmasına boş olarak teslim edildiğini, yapılan sözleşme gereği sorumluluk ve tazminattan davalı … firmasının sorumlu olduğunu, müvekkilinin yap-işlet-devret modeliyle yapılan söz konusu taşınmaz üzerinde hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, bu nedenle müvekkili yönünden davanın husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, ayrıca zamanaşımı itirazında bulunduklarını belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir. 2-Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu hasarın meydana geldiği hastane binası, inşaatı tamamlanarak 2008 tarihinde teslim edildiğini, yüklenicinin sorumluluğu yasal düzenlemeler ışığında 5 yıl olup, dava konusu hasar 2018 tarihinde yani teslimden tam 10 yıl sonra meydana geldiğini, bu nedenle zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, davacının halefiyet ilkesi gereği müvekkilinden zararın bedelini istediğini, halbuki halefiyet şartlarının oluşmadığını, ekspertiz raporunun tek taraflı ve hatalı olduğunu, davacı tarafın faiz başlangıcı ve faiz türünün kabul edilebilir olmadığını belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”….Dava, kiralanan taşınmazın, kiralanmaya elverişli şekilde teslim etmeyen kiralayana ve taşınmaz tapu malikine karşı açılan rücuan tazminat davasıdır. Davacı sigortacı, davalıların kusuru ve sorumluluğu nedeniyle dava dışı sigortalısının hastanede kullandığı makinelerin hasar gördüğünü ileri sürerek sigortalısına yaptığı ödemeyi davalılara rücu etmek istemektedir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca dile getirilsin veya getirilmesin yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerektiğinden ve bu durum HMK’nun 1. maddesinde açıkça zikredilmiş olduğundan, öncelikle mahkememizce bu hususun değerlendirilmesi gerekmiştir. Davacının tacir olması davayı nisbi ticari dava yapmamaktadır. Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.(eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.(Y 17 HD,2016/16980 E,2019/10061 K) Davalılardan … şirketi ile dava dışı sigortalı arasında kira ilişkisi olduğu, uyuşmazlığın bundan kaynaklandığı açıktır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 4. maddesinde “İcra İflas Kanuna göre İlamsız İcra yoluyla tahliyeye ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu” düzenlenmiştir. Diğer davalı olarak gösterilen … Genel Müdürlüğü yönünden de ne nisbi ne de mutlak ticari dava söz konusu olduğundan mahkememiz görevli değildir. Bu davalı yönünden genel mahkemeler görevli olup, ihtiyari dava arkadaşı olarak gösterilerek açılan davada özel yetkili sulh hukuk mahkemesinin her iki davalı yönünden de görevli olacağı anlaşılmıştır. HMK’nun 114. maddesine göre görev dava şartı olduğundan ve mahkememizin kira alacağına ilişkin rücuan tazminat talepli davada görevsiz olduğu anlaşıldığından davanın usulden davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; 22.03.1944 Tarih, 1939/37 Esas 1944/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, sigorta rücu davalarında sigorta ettiren hangi mahkemeye başvurabilecek ise ona göre halefen sigorta şirketinin de aynı mahkemede dava açabilecek durumda bulunmasına göre; temel ilişkinin kira ilişkisinden kaynaklanmadığı, davalı şirketin oluşan zararda kusurunun olmadığı gibi, teslimden itibaren sorumluluğunun da yasal düzenlemeler ışığında 5 yıl olup zamanaşımı süresinin de dolduğu da gözönüne alınarak, davada Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu belirtilerek mahkemece verilen görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nun 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, “ İş yeri Sigorta Poliçesi” kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, Dava dışı sigortalı … A.Ş.’nin kiracı olarak “ … Mah. Göztepe E5 Üzeri … Sok. No:… Kadıköy-İstanbul “ adresinde işlettiği … Hastanesi içerisinde bulunan makine, demirbaş ve kıymetler, … Sigorta A.Ş. tarafından düzenlenen 22.04.2017 – 22.04.2018 başlangıç ve bitiş tarihli … no.lu Yangın Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalandığı anlaşılmaktadır. Davaya konu somut olayda, dava dışı sigortalının … Hastanesi adı altında işlettiği taşınmazın mülkiyetinin davalılardan T.C. Başbakanlık … Genel Müdürlüğüne ait olup yap, işlet, devret modeliyle yapılmış özel sağlık tesisi binası inşaat yapım sözleşmesi uyarınca diğer davalı … A.Ş. tarafından inşa edilmiş ve iş bu davalı tarafından dava dışı sigortalı … A.Ş.’ye 05.02.2008 başlangıç tarihli 15 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiralanmıştır. Davacı vekilince mahkemeye sunulan dava dilekçesi dava dışı sigortalının, … Hastanesi’nde kullanılmak üzere yine dava dışı … A.Ş.’den kiralamış olduğu hastanenin Onkoloji bölümü 2. Katında bulunan … marka … model ilaç hazırlama robotu, 13.02.2018 tarihinde, 1 no.lu davalının yapı maliki 2 no.lu davalının ise kiralayan ve yapı müteahhidi sıfatıyla sorumlu olduğu binanın onkoloji bölümünün bir üst katında tavan arasından geçen ve bina sabit tesisatı olan atık su tesisat borusunun patlaması neticesinde buradan sızan kirli suyun sirayeti sonucunda hasar görmüştür. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olup re’sen dikkate alınmalıdır. ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Esas NO: 2017/983 Karar NO: 2019/9857 sayılı kararı) Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ; Davalılardan … şirketi ile dava dışı sigortalı arasında kira ilişkisi olduğu, diğer davalı olarak gösterilen … Genel Müdürlüğü yönünden de ne nisbi ne de mutlak ticari dava söz konusu olduğundan bu davalı yönünden genel mahkemeler görevli olup, ihtiyari dava arkadaşı olarak gösterilerek açılan davada özel yetkili sulh hukuk mahkemesinin her iki davalı yönünden de görevli olacağı belirtilerek, Davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile karar kesinleştiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türüdür. Borçlulardan birinin alacaklıyı tatmin etmesi halinde ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde fazladan ödediği miktar nispetinde borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun, alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçlularında alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1 md) doğal bir sonucudur. BK 146/1 maddesinde alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57. maddesinde; “Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir: a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması. b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri. c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.” belirtilmektedir. Alacaklının müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hallerde, birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hallerde bölünebilen bir borç nedeniyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması halinde, bu kişiler; arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır. İstinafa konu edilen iş bu dava dosyasında taşınmazın mülkiyetinin davalılardan … Genel Müdürlüğüne ait olduğu ve diğer davalı … A.Ş. tarafından inşa edilip, iş bu davalı tarafından dava dışı sigortalı … A.Ş.’ye 05.02.2008 başlangıç tarihli 15 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiralandığı belirtilmektedir. 13.02.2018 tarihinde meydana gelen hasarın tazmini amacıyla açılan dava da, davaya konu tapuda İstanbul ili, Kadıköy İlçesi, … Mahallesi, … Sokak, … pafta, … ada, … parseldeki … m2 lik taşınmazla ilgili olarak, dava dışı sigortalı … A.Ş. ile davalılardan … A.Ş. arasında düzenlenen Kira Sözleşmesi olduğu anlaşılmakla ; ihtiyari dava arkadaşı olan davalılar yönünden açılan dava Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından , davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubuyla bakiye 4,90 TL harcın davalıdan tahsiline, hazineye gelir kaydına 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,HMK’nun 362/1-c maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28/04/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.