Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1258
KARAR NO: 2021/1202
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/677
KARAR NO: 2021/255
DAVA TARİHİ: 21/12/2020
KARAR TARİHİ: 22/03/2021
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının gerçek kişi olan tacir olduğunu ve …, …, … plakalı araçları ile 08/11/2016-04/10/2019 tarihleri arasında ücret ödemeksizin köprü ve otoyoldan ihlalli geçiş yaptığını, geçiş ücretleri ödenmediği için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, icra takibine vaki itirazın iptalini ve takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere belirlenecek icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Yapılan yargılama, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, takip talebine itirazın iptaline ilişkindir. İİK m.67’de “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” hükmüne yer verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” şeklindedir. Aynı kanunun 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” demek sureti ile ticari dava kavramını açıklamıştır. İstanbul BAM 46.HD’nin 2020/3505 Esas – 2020/1002 Karar sayılı ilamında: “…5362 sayılı yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı yasa döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. İzah edilen nedenlerle; eldeki davada genel mahkemeler görevli olmakla…” şeklinde belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle somut olaya bakıldığında; Kocaeli Esnaf ve Sanatkarlar odasına yazılan müzekkere cevabında, davalının esnaf kaydının bulunduğu ve duruşmada davalı asil tarafından bu kaydın teyit edildiği, Kocaeli Ticaret Odasına yazılan müzekkere cevabında, davalının tacir kaydının bulunmadığı anlaşılmakla; uyuşmazlık konusu olayın TTK md.4’te düzenlenen mutlak ticari dava türlerinden olmadığı gibi, her iki tarafın tacir olduğu nispi ticari dava da sayılamayacağından, bu nedenle HMK md 2 gereği genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi yargılamada görevli olduğundan, görev konusu kamu düzeninden dava şartı ve mahkemece re’sen her aşamada gözetilmesi gereken husus olmakla, HMK md 114/1-c ve 115/2 uyarınca aşağıdaki şekilde görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalı borçluya ait …, … ve … plakalı araçların ticari amaçla üretilmiş “kamyon” cinsi araçlar olup bu araçların ticari işletme sayılması ve maliklerinin de tacir sayılması gerektiğini, tır – kamyon – çekici – römork – vb. akla gelen her türlü ticari amaçla üretilmiş aracın Yargıtay ve İstinaf mahkemelerince “ticari işletme” olarak sayıldığını, dilekçe içeriğinde belirtilen ve ekinde sunulan ilk derece ve istinaf kararınlarında aracın ticari amaçla üretilmiş olması durumunda davalı tarafın sıfatına bakılmaksızın aracın malikinin tacir sayılarak yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırıldığını, hukuki güvenlik ilkesi gereği artık oturmuş bir uygulama nedeniyle yine Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan eldeki davada görevsizlik kararı verilmesinin hukuki güvenlik ilkesine aykırı olacağını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava otoyol geçiş ücretinden kaynaklı davalı aleyhine başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılamada davalının tacir olup olmadığı noktasında yapılan araştırmada; davalının yük taşımacılığı mesleğinden Kocaeli Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği’ne kayıtlı olduğu, Kocaeli Ticaret Odası nezdinde kaydına rastlanmadığı, “karayolu ile şehirler arası yük taşımacılığı” faaliyetinden 01/02/2005 tarihinden itibaren devam eden vergi kaydının olduğu bildirilmiştir. İstinaf istemine konu uyuşmazlık; ihlali geçişe konu araçların kamyon olması karşısında davalının tacir sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Yine, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediğinden, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Ticaret Mahkemelerinin görevi, ticari davalarla sınırlı olup, davanın ticari dava olup olmadığının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.bendinde nispi ticari dava, “her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” olarak belirtilmiş ve nispi ticari dava ticari işletme kavramı ile tanımlanmış olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11.maddesi; “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir yani ticari işletmeden bahsedilebilmesi için; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, bu faaliyetin devamlı olması ve bu faaliyetin bağımsız yürütülmesi şeklinde üç unsurun bulunması gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 15.maddesinde esnaf kavramı “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi” olarak tanımlanmıştır. 5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, olarak tanımlanmıştır. TTK 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez. 21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12.maddesi (6102 sayılı TTK 11.maddesi) ve 17.maddesinin (6102 sayılı TTK 17.maddesi) uygulaması bakımından; a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri, Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması, b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri kararlaştırılmıştır. Somut dosyada; Körfez Vergi Dairesi’nden gelen cevabi yazıda davalının 01/02/2005 tarihinden itibaren devam eden “karayolu ile şehirler arası yük taşımacılığı” faaliyeti olduğu bildirilmiş ise de davalının hangi usulde defter tuttuğu belirtilmemiş, vergi kayıtları gönderilmemiştir. Bu nedenle, davalının hangi usulde defter tuttuğunun sorulması, vergi kayıtları getirtilerek yukarıda yapılan açıklamalar ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinde belirtilen hususlar (defter tutma ve sınıf değiştirme hadlerine dair vergi usul kanunu genel tebliğleri ile her yıl için ayrı ayrı belirlenen sınırlar) dikkate alınarak davalının ticari işletme sahibi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği gerekirse bu yönde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tespit edilmelidir. Mahkemenin görevli olup olmadığı hususu yapılacak bu inceleme neticesinde açıklığa kavuşacaktır. Ayrıca Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nden gelen kayıtların yapılan incelemesinde; ihlalli geçiş yapan … ve … plakalı araçların açık kasa kamyon olup kullanım şeklinin yük nakli olduğu ve davalı adına kayıtlı olduğu tespit edilmiş ise de … plakalı aracın 3.kişiye devredildiği anlaşılmakla hangi tarihte devredildiği, ihlalli geçiş anında davalı adına kayıtlı olup olmadığı da belli değildir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/677 E. 2021/255 K. Sayılı ve 22/03/2021 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 162,10 istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/11/2021